12 Aralık 2020 Cumartesi

50. Yılını Kutlayan Progressive Rock Albümleri / Bölüm 2

1970 yılında piyasaya çıkan ve bugün 50.yılını kutlayan Progressive Rock albümleri seçkisinin 2.bölümü. Gentle Giant, Soft Machine, Miles Davis, King Crimson ve Genesis'in 1970 yılı albümleri seçkinin bu bölümünde yer alıyor.

Symphonic Rock, Jazz Fusion, Canterbury Scene, Progressive Folk gibi Progressive Rock etkileşimi sayılan albümleri kısacık tanıtarak, haklarında bilgi vermeye çalıştık.

11 Aralık 2020 Cuma

50. Yılını Kutlayan Progressive Rock Albümleri

1970 yılında yayınlanan ve bugün 50.yılını dolduran Progressive Rock albümleri seçkisi. Amon Düül II, Caravan, Santana, Van Der Graaf Generator ve Emerson, Lake & Palmer'ın 1970 yılı albümleri seçkinin bu bölümünde yer alıyor.

Progressive Rock içerisine dahil olan Sypmhonic Rock, Krautrock, Canterbury Scene, Progressive Folk Rock ve Klasik Müzik gibi pek çok türden etkiler taşıyan albümleri sıralarken haklarında da kısa bilgiler verdik.

17 Kasım 2020 Salı

Trúbrot - Undir Áhrifum (1970)

60’lı yılların sonunda 2 grup elemanlarının birleşmesinden oluşan “supergroup” Trúbrot, rock müzik konusunda İzlanda’nın medar-ı iftiharlarından biri. Gerçi başka grup var mıydı onu da hatırlamıyorum şimdi ama bu grubun yeri ilginç ve değişik.

İlk albümde kendi dillerini kullanarak yaptıkları geleneksel folk müziğin ardından daha geniş kitlelere açılabilme amacıyla 2. Albümden itibaren progressive ve psychedelic’e doğru yol alıp dili de İngilizce olarak güncelliyorlar. İyi de yapmışlar çünkü İzlandaca pek de uygun değil gibi geliyor bana.

60’ların ikinci yarısında etkili bir yere sahip olan Hljómar ve Flowers gruplarının elemanları daha farklı işler çıkarabilmek adına birleştiklerinde isim olarak Trúbrot’u seçiyorlar. Buradan bakıldığında karizmatik bir isim gibi görünmekle birlikte anlamı “döneklik” olunca pek de iyi duygular beslemiyor insan. Üstüne bir de Undir Ahrifum yani “sarhoş” diye albüm yapınca…

İşin şakası bir yana İzlanda gelenekselinden beslenen tarzlarını progressive ile birleştirip içine psychedelic ve heavy’i de katınca ortalamanın üzerinde bir albüm ortaya çıkmış. Zamanında plak olarak yayınlanan albümün A yüzü kısa ama etkili parçalardan oluşuyor. İngiliz tipi progressive ile Amerikan tipi psychedelic’in birleşiminden oluşan parçalar birbiri ardına sıkmadan kendini dinletiyor.

Albümün B yüzünde yer alan 2 parça ise hem grup hem de İzlanda rock müziği açısından gerçekten de üst düzey işlere dönüşmüş. Feel Me yumuşak başlayan tarzını gitar oyunlarıyla bezenmiş bir melodik yapıya dönüştürerek, içinde barındırdığı pek çok etkileşimi öne çıkartıyor. Albümün en iyi şarkısı bile denilebilir. Hemen ardından gelen ve kapanış parçası olan Stjörnuryk ise daha ağır ve durağan görünmekle birlikte sonlara doğru ritmik hale gelen tarzı ve gitar soloları ve iniş çıkışlarıyla keyif veriyor. 


TRÚBROT

Gunnar Þórðarson – Gitar, Flüt, Vokal
Rúnar Júlíusson - Vokal, Bass
Magnús Kjartansson - Piyano, Org, Vokal
Ólafur Garðarsson - Davul


UNDIR ÁHRIFUM

1. Going (4:44)
2. Everything's Alright (4:23)
3. In The Country (2:46)
4. Relax (2:44)
5. Sunbath (3:47)
6. Tracks  (3:55)
7. Feel Me (10:34)
8. Stjörnuryk (7:35)


14 Kasım 2020 Cumartesi

Affinity - Affinity (1970)

2 gün arka arkaya hem de Almanlar üzerinden İngiliz Progressive Rock müziği ile ilgili atıp tutunca, doğal olarak bu tarzdan birilerini de blog’a ekleyesi geliyor insanın. Türün en iyi ya da en üretken veya en sağlam temsilcisi gibi görünmese de Affinity kuşkusuz en iyilerden biri. 

Kökeni 1960 yılına, Sussex Üniversitesi’ne dayanıyor. 1960 yılında üniversite öğrencisi olan elemanlar birlikte çalmaya başlıyorlar. 63 yılından itibaren grup 2 farklı tipte ama başlangıçtaki elemanlarla devam ediyor. İlk grup caz üzerine yoğunlaşan The Jazz Trio, diğeri ise The Baskervilles. Her iki grubun elemanları da sürekli değişmekle birlikte üniversite sonrası Naiff ve Serpell, Ice isimli bir grup kuruyorlar ve ticari anlamda başarı kazanan bir albüm kaydediyorlar ama ertesi yıl da dağılmak zorunda kalıyorlar. The Baskervilles’den gelen Naiff ve Serpent, Ice’ta birlikte çaldıkları John Carter’ı da alıp The Jazz Trio’dan Linda Hoyle ve Mo Foster ile birleşip Affinity’i kuruyorlar. Kısa süre sonra Carter ayrılıyor ve yerine Mo Foster geliyor.

68 – 70 yılları arasında pek çok kayıt, bir sürü konser ve daha nicelerini yapıp en sonunda da grubun tek albümü Affinity’i piyasaya çıkarıyorlar. Ticari anlamda muhteşem bir başarı yakalayamasalar da psychedelic, folk ve jazz’dan beslenen progressive rock tarzlarıyla rock müzik tarihindeki yerlerini alıyorlar.

Grubun en güçlü yanı tartışmasız Linda Hoyle vokali. Jefferson Airplane’den Grace Slick’in güçlü vokaliyle Fairport Convention’dan Sandy Denny’nin yumuşak ama etkili sesinin birleşimi olan Hoyle’un vokali bu iki benzerliğe rağmen kendine has bir yapıya da sahip. 

Vokali en güçlü yan diye belirledik ama grubun diğer elemanları ve enstrüman kullanımları da yabana atılır gibi değil. Özellikle Bob Dylan’ın yazdığı All Along the Watchtower’da hem progressive rock hem de enstrümanlar üzerine uzun ve çok iyi bir ders alıyorsunuz.


AFFINITY

Linda Hoyle - Vokal
Lynton Naiff - Piyano, Elektrikli Piyano , Klavsen , Vibrafon
Mike Jopp - Elektro Gitar, Akustik Gitar, 12 Telli Gitar
Mo Foster - Elektrikli Bass, Kontrbas
Grant Serpell - Davul, Vurmalılar


AFFINITY

1. I Am and So Are You (3:31)
2. Night Flight (7:15)
3. I Wonder If I Care as Much (3:20)
4. Mr. Joy (5:02)
5. Three Sisters (4:57)
6. Coconut Grove (2:35)
7. All Along the Watchtower (11:36)
Bonus Tracks
08. Eli's Coming  (3:28)
09. United States Of Mind  (2:44)


13 Kasım 2020 Cuma

Pell Mell - Marburg (1972)

Alman symphonic ve progressive’ine giriş yapmışken Pell Mell’den bahsetmemek de olmaz elbette. Genel olarak Krautock içerisinde yer alsalar da tıpkı Novalis’te olduğu gibi İngiliz tipi progressive’ e daha yakınlar. Enstrüman kullanımları, heavy’e kayan çıkışlar ve kimi zaman yumuşak kimi zaman sertleşen vokalleriyle öne çıkan gruba ait yayınlanmış ilk albüm Marburg. Hiç şüphesiz ki en bilineni de yine bu aynı albüm.

Pastoral etkiler taşıyan bölümleriyle symphonic rock’ı birleştiren ama enfes tanımlamasından bir hatta iki derece aşağıda olan bir albüm. Çünkü albümde müzik açısından hiçbir sorun yokken vokal insanı çileden çıkarıyor. Evet, bazı yerlerde kulağa çok iyi geldiği de oluyor vokalin ama geneli düşündüğümüzde gerçekten berbat denilebilecek bir yapıda. Yani hiç gerek yokmuş o vokale. Kimilerine göre belirli bir tarzı ifade etse de albümün yapısını bozduğu da bir gerçek.

The Clown and the Queen gibi efsanevi bir parçanın vokaller yüzünden harcanmasından bahsediyoruz burada. Müzikal alt yapısı gerçekten muhteşem olan bu parçada kulağı tırmalayan, insanı rahatsız eden tek şey o özelliksiz ve her an detoneleşecekmiş hissi uyandıran vokaller.

Her albümde kişisel bir favori parça bulunur ya.. Bu albüm için benimki de ikinci parça olan Moldau. Alman folk kültüründen beslenen, klasik müzik etkisinin bir hayli hissedildiği bu pastoral senfonide (aha, gönderme yaptım) hüzünle başlarken coşkuyla dolarak keyfin derinliklerine dalıyor insan. Parçada özellikle öne çıkan flüt ve keman Schmitt ve Schön’ün basit, sade ama üst düzey yeteneklerini gösteriyor.

Oldukça melodik havada başlayan Friend, albümün bir diğer sürprizi. Uriah Heep hatta daha özele inerek belirtirsek Ken Hensley tarzı klavyeleriyle göze çarpan flüt ile ilerleyen parça değişik hissiyatlar yaşatıyor insana.

City Monster ise iddiasız görünen ama rock müziğin etkileşimleri üzerine geniş bir yelpazeye sahip olan ilgi çekici bir parça. Ani değişimler, atonale doğru gidiyormuş hissi uyandıran oyunlar, ikili vokaller parçaya değer katıyor.

Vokal girene kadar atmosferik introsu ile iyi idare eden Alone, her ne kadar vokaldeki Gentle Giant tarzını hissettirse de fazlasıyla can sıkıcı olabiliyor. Ama ardı ardına gelen tür ve tarz değişimleri ile geçişleri parçayı iyi bir hale getiriyor. Özellikle sonlara doğru ortaya çıkan keman bambaşka lezzetler sunuyor.


PELL MELL

Thomas Schmitt – Vokal, Keman, Flüt, Mellotron
Rudolf Schön – Gitar, Vokal, Flüt
Otto Pusch  - Piyano, Org
Jörg Götzfried – Bass Gitar, Vokal
Bruno Kniesmeijer – Davul, Vurmalılar
& Andy Kirnberger – Gitar (The Clown and the Queen)


MARBURG

1. The Clown and the Queen (8:37)
2. Moldau (5:24)
3. Friend (7:04)
4. City Monster (8:42)
5. Alone (9:24)


12 Kasım 2020 Perşembe

Novalis / Banished Bridge (1973)

60’ların sonuna doğru başlayan süreçte, popüler müziğin dışında kalan alternatif kesimin öncülüğünü Amerika’da Psychedelic, İngiltere’de Progressive ve Almanya’da da Krautrock yapıyordu. Türlerin birbirini tanıması ve keşfetmesi doğal olarak çok sürmedi. 70’li yılların daha hemen başında İngiliz Progressive’ini keşfeden gruplardan biri olan Novalis, melodik yapıya uzak ağır Krautrock’tan çok uzaklaşmadan ama özellikle dışında durarak Almanlara ait progressive ve symphonic rock’ın ortaya çıkmasını sağladı.

Tabi tarz ilk albümde daha fazla şekilde İngiliz’di. Ama birbiri ardına gelen albümler ile Alman halk kültüründen beslenen bir symphonic rock’a dönüşen Novalis müziği kendine ait bir yapıya sahip olmuştu. Konumuz olan bu ilk albüm daha sonraları mutlaka eklemeyi düşündüğümüz Novalis başyapıtı sayılabilecek Sommerabend ile oldukça büyük farklılıklara sahip. Az önce bahsettiğimiz İngiliz tavrı ve tarzı diğer albümlerde neredeyse hiç hissedilmezken Banished Bridge albümünü bilmeyenlere “İngilizler yapmış” diyerek yutturabilirsiniz.

4 kişiden oluşan grubun bu ilk albümünde özellikle ilk parça Banished Bridge, vokalist Jürgen Wenzel’in bazı zorlama tonlarını taşımakla birlikte enstrümanlar açısından oldukça doyurucu. Lutz Rahn’ın zaman zaman Emerson, Lake & Palmer’ı hatırlatan Hammond tınıları pek çok yerde albümü yukarı doğru taşıyor.

İkinci parça High Evolution adındaki anlama selam dururcasına değişken bir yapıya sahip. İniş çıkışlar, coşku ve hemen ardından gelen durağanlık ile oldukça ilgi çekici bir yapıda. The Strawbs etkilerini anımsatan tarzıyla pek çok kişinin albümdeki favorisi olmaya aday.

Biereichel’in enfes vurmalıları eşliğinde ilerleyen ve Rahn’ın tuşlularıyla farklılaşan Laughing, melodik yapısıyla ilgiyi hak ediyor. Farklı pek çok yöne doğru kayıp gitse de parça her seferinde ana temaya dönmeyi başarıp dinlenilmesi hayli zevk veren estetik bir yapıta dönüşüyor.

Rahn’ın öne çıkarak kontrolü Wenzel’den aldığı en önemli parça Inside of Me albümün son parçası. Parça, gelecekteki Novalis tarzının da öncülü. İleride bizi nelerin beklediği konusunda az çok fikir sahibi olmamızı sağlıyor.

NOVALIS

Jürgen Wenzel – Vokal, Akustik Gitar
Lutz Rahn – Org, Piyano, Mellotron, Synthesizer
Heino Schünzel – Bass Gitar
Hartwig Biereichel – Davul, Vurmalılar

BANISHED BRIDGE

1. Banished Bridge (17:06)
2. High Evolution (4:27)
3. Laughing (9:10)
4. Inside of Me (Inside of You) (6:40)

7 Kasım 2020 Cumartesi

Ken Hensley'nin Gidişi...

 Üzerinden onlarca yıl geçince, devasa Çınar ağacının yaprakları bir bir ve hızlı şekilde dökülmeye devam ediyor. 70'li yılların en iyi Rock gruplarından biri olan Uriah Heep'in klavyecisi, gitaristi, vokalisti.. hemen her şeyi Ken Hensley de dökülen yapraklar arasında artık.

4 Kasım 2020 günü, yapılan resmi açıklamaya göre, "kısa süreli bir hastalığın ardından huzur içinde öldü". Arkasında Lady in Black, Easy Livin', Look at Yourself, July Morning, Rain gibi efsanevi şarkılar bırakan Kenneth William David Hensley, Hammond org'un nasıl kullanılabileceğine dair de ders kitabı oluşturacak denli iyi işler çıkarmıştı.

Kişisel olarak da "en sevdiğim" multi-enstrümantalist, müzisyen, rocker olan Hensley'nin arkasından yapabileceğimiz tek şey onu dinlemek sanırım...

26 Ekim 2020 Pazartesi

Patto - Patto (1970)

1967 yılı ortalarında Timebox isimli gruba vokal olarak giren Mike Patto kısa süre içerisinde grup içindeki yerini sağlamlaştırır. Ardı ardına 45’likler kaydedilir. Bu 45’liklerde yer alan parçaların neredeyse tamamının sözleri de Patto’ya aittir. Fakat grup 67-69 yılları arasındaki başarılı grafiğe rağmen bir türlü yükselemez. İçeride bazı sorunlar çıkar ve 70 yılı başlarında çıkan son single’ın başarısızlığına dayanamayan klavyeci Chris Holmes Timebox’tan ayrılarak Babe Ruth’a transfer olur.

Kalan elemanlar, Mike Patto’nun önderliğinde yola devam kararı alırlar ve ortaya Patto çıkar. Progressive Rock üst yapısı içerisinde Blues Rock, Hard Rock, Jazz Rock ve Heavy Psychedelic Rock etkileşimleri içeren parçalar kaydedip 1970 yılı Aralık ayında görücüye çıkarlar. 

Albüm dönem içerisinde gerçekten en kaliteli işlerden biri olarak ortaya çıkmıştır ama bir türlü hak ettiği ilgiyi göremez. Canlı olarak kaydedilen albümün kendi içerisinde bir tutarlılığı olmakla birlikte dinleyiciler için zor bir deneyim sunuyor olması bu hafiften hissedilen başarısızlığın en büyük kaynağıdır. Normal de ciddi anlamda üzerinde çalışılması, anlamak için uğraşarak dinlenilmesi gereken bir albümdür. Günümüz albümlerindeki pop yapıdan eser yoktur, melodiler sürekli değişirken birbirinin içinden geçip giderler.

Yumuşak ve temposuz bir vokal girişiyle başlayan ilk parça The Man, vibrafon ve bass oyunlarıyla yön değiştirerek başladığı yerin çok uzağında ve sert bir şekilde biter. Bu sertlikteki en büyük başarı Patto vokalidir hiç kuşkusuz. Melodik yapısıyla, yükselişleri ve gitarlarıyla öne çıkan Hold Me Back ardından gelen akustik parça Time to Die ile garip bir bütünlük oluşturur. 

Dördüncü sıradaki Red Glow  muhteşem 2 gitar solosuna sahiptir ve sololar Patto’nun bir sertleşip bir yumuşayan vokalinin arasında eriyip giderler. Rock’n Roll havasında aralıklara sahip ve sıklıkla da Uriah Heep tarzı heavy rock’a işaret eden San Antone, ardından gelen ve bass kontrolünde ilerleyen yapısıyla The Government Manalbümün doruk noktası öncesi son iki duraktır.

7. sırada yer alan Money Bag kışkırtıcı gitar hareketleriyle başlayan bir hikayedir.Parçanın yarıdan fazlasını kapsayan bu hareketler Mike Patto’nun işe karışmasıyla blues etkileri fazlasıyla hissedilen bir yana doğru seyirtirler.

Son parça Sittin’ Back Easy ise kısacık bir parçada bu kadar şey nasıl yapılır diye sordurtur insana. Yumaşak başlar, sertleşir, gitarlar girer, yükselir, birden dibe vurur, davul kendini kaybeder, gitar ve bass ona uyum sağlar vs. vs….


PATTO

Mike Patto – Vokal
Ollie Halsall - Gitar, Piyano, Vibraphone, Vokal
John Halsey – Davul, Vokal
Clive Griffiths - Bass


PATTO

1. The Man (6:19)
2. Hold Me Back (4:46)
3. Time to Die (3:01)
4. Red Glow (5:23)
5. San Antone (3:15)
6. Government Man (4:25)
7. Money Bag (10:12)
8. Sittin' Back Easy (3:50)


25 Ekim 2020 Pazar

America - Homecoming (1972)

70’li yılların Rock müziğini sadece progressive, psychedelic, blues, kraut gibi türlerden ibaret sanmayanlar için bir de America paylaşalım dedim. Blog’da yer alan az önce yukarıda saydığımız türlerin çok dışında, hafif, dinlencelik, eğlencelik bir grup America. Ama kalite bakımında da üst düzeyde olanlardan biri.

Türü ya da tarzına soft rock, pop rock, yatch rock, folk rock gibi pek çok isim takılan grubun kuruluşu 1968 yılı İngiltere’sine dayanıyor. İngiltere’de kurulmuş olmalarına rağmen tam anlamıyla bir Amerikan grubudur. Çünkü müziği Amerikan köklerinden, Country’den, Southern Rock’tan besleniyor.

Grubun elemanları Gerry Beckley, Dan Peek ve Dewey Bunnell’ın üçünün de ailesi Amerikan ordusuna mensuplar ve o dönem İngiltere’de görev yapıyorlar. Aynı ortamları paylaştıkları için de bu 3 eleman tanışıp yakın ilişkiler kuruyorlar. Ardından da ülkelerine duydukları özlemle birlikte kurdukları gruba America adını veriyorlar. Kaydedip yayınladıkları ilk albümle (ki albüm grupla aynı adı taşıyor) başarıyı yakalıyorlar. Bu başarının en büyük sebebi de albümün hit ve liste başı olmuş parçası A Horse With No Name oluyor ama bu başka bir yazının konusu.

Homecoming, grubun ikinci albümü. Bildiğiniz sakin ve sade hippie müziği yapıyorlar. Melodik ve hareket sahibi parçalarda bile bir kendine özgülük bulunuyor. Albümün en iyi parçaları, o dönem listelere de girmeyi başaran Don’t Cross The River, Ventura Highway, Only in Your Heart ve Head and Heart. Bir de Saturn Nights tabi ki.

Genelinde sakin ve zorlanmadan, melodilerine takılıp mutluluk diyarlarına doğru yola çıktığınız, keyifle dinlenen parçalardan oluşan albümde To Each His Own, Till the Sun Comes Up Again ve Saturn Nights gibi insanı hüzünlü yolculukların playlist’ine atan parçaların yanında Moon Song ve Cornwall Blank gibi ağır ve yavaş başlayıp ardından da ipin ucunu kaçırıp hareketli country ya da southern’e dönen parçalar da bulunuyor.


AMERICA

Gerry Beckley - Gitar, Bass, Piyano, Vokal
Dewey Bunnell - Gitar, Vokal
Dan Peek - Gitar, Bass, Piyano, Vokal


HOMECOMING

1. Ventura Highway (3:32)
2.  To Each His Own (3:13)
3. Don't Cross the River (2:30)
4. Moon Song (3:41)
5. Only in Your Heart (3:16)
6. Till the Sun Comes Up Again (2:12)
7. Cornwall Blank (4:19)
8. Head and Heart (3:49)
9. California Revisited (3:03)
10. Saturn Nights (3:31)

24 Ekim 2020 Cumartesi

Crystals - Crystals (1974)

Şimdi bir grup hayal edin ama “supergroup” olsun. Üstüne bir de bu grup İtalyan olsun. Yetmesin bir de elemanları Alphataurus, Banco Del Mutuo Soccorso, Premiata Forneria Marconi (PFM) ve Raccomandata Ricevuta Ritorno’nun elemanlarından oluşsun. Başka…?

Ha ama bu grup kurulduğu 1973 yılında da bir sürü kayıt yapıp albüm çıkaramasın! Büyük hayal kırıklığı olurdu. Gerçi doğru, o dönem gerçekten çıkaramamışlar. 1974 yılı için albüm hazırlanmış ama grup dağıldığı için piyasaya verilememiş, ancak 1992 yılında CD olarak yayınlanabilmiş.

Bu arada yukarıda saydığımız progressive, symphonic ve yer yer folk etkileri içeren grupların yaptıklarının dışında tam anlamıyla bir Hard Rock albümüdür Crystals. Tabi doğal olarak progressive etkiler de barındırıyor ama temeli çok sağlam bir şekilde hard. 

Zaten albümün açılış parçası Wrought Iron’ın girişini duyduğunuz an ne ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Hiç durmadan, koşar adım bir tempoyla devam eden parçada vokal yok, tamamıyla enstrümental. Ardından gelen Time Out ise introsundaki bass’lar ve Carlo Degani vokaliyle öne çıkıyor. Ara ara parçayı dinlerken insanın aklı Budgie’ye kayıyor. Time Out’un ortasındaki gitar soloya ve vokal girişine dikkat, gerçekten etkileyici.

Feeling, albümün ağır tondaki parçası. Klasik bir gitar melodisi üzerine iç yakan bir vokal ve üzerene bol slide gitar. Peşi sıra gelen If She’s Still Mine da benzer şekilde yavaş bir tempoya shipmiş gibi girip bir süre sonra tam anlamıyla cıvıtıp “gitarın türküsü” şeklinde bir duruma dönüyor. Sonlara doğru ise kontrol iyice kaybediliyor ani bir dönüşle başladıkları gibi bitiriyorlar parçayı.

Sad Story adından da anlaşılacağı üzere acı bir hikayeyi anlatırken girişinde insanın canını acıtırcasına bir yapıyla başlayıp vokalin ardından daha sert bir yapıya bürünüyor. 6.parça Persian Carpet düz bir vokal tekniği ama ritmik bir melodiyle gelişirken, karmakarışık yapıdaki ve kişisel olarak playlist’e pek almadığım Policeman ve albümün bitişini bir anda başlangıca çeviren enstrümental parça Woman Under Water ile keyif verici maddemiz Crystals albümü son buluyor.


CRYSTALS

Carlo Degani – Vokal, Vurmalılar
Nanni Civitenga – Gitar
Marcello Todaro – Gitar
Giorgio Piazza – Bass
Giorgio Santandrea - Davul

CRYSTALS

1. Wrought Iron (4:00)
2. Time Out (3:14)
3. Feeling (5:00)
4. If She's Still Mine (3:56)
5. Sad Story (5:42)
6. Persian Carpet (3:53)
7. Policeman (4:31)
8. Women Under Water (4:13)

23 Ekim 2020 Cuma

December's Children - December's Children (1970)

Genelde çıkardığı Pop ve Jazz müzisyenleriyle tanınan Cleveland, Ohio bazen enteresan sayılabilecek rock grupları da çıkarıyor. 60’lardan James Gang, 70’lerden Pere Ubu gibi gruplar bunun en iyi örneklerinden. Sayıları az olmakla birlikte deneysel yönü de ön plana çıkan bu gruplardan biri de 60’larda kurulup 70’lerde tek albüm kaydedip dağılan December’s Children.

Psychedelic tarzları oldukça belirgin şekilde ön plana çıkıyor. Özellikle de bazı parçalarda lead vokal yapan Alice Popovic’in vokal tarzı tam da psychedelic’e uygun. İlk dinlemede sıradan gelen tarzları daha sonraları derinliğini belli ediyor. Temelde psychedelic rock ile sıkı ilişkiler içerisinde olanların beğenebilecekleri, hatta vazgeçemeyecekleri albümlerden. Ama progressive, krautrock gibi türleri dinleyenlerin bu albüme ısınması ve hatta kapsamı büyütürsek “sevmesi” ya uzun süre alır ya da pek mümkün olmaz.

İki kardeş olan Bruce ve Craig Balzer tarafından kurulduğu dışında haklarında pek bilgimizin olmadığı, adını Rolling Stones’un aynı adlı albümünden aldığını tahmin ettiğimiz December’s Children’da arada fazlasıyla Rolling Stones etkileri görülüyor. Ha, tabi melodik parçaları beklemeyin, o tarz şeyler burada yok. Ama Jagger vokalini andıran söyleyişler, gitar hareketleri ve genel yapıda bir hayli etkilenme olduğunu dinledikçe anlıyorsunuz.

Albümün ilk parçası Alice Popovic vokaliyle başlayan Trilogy. Başlangıçta progressive folk tarzı bir şeyler geliyor gibi düşünüyorsunuz ama parçada folk sadece klasik Amerikan ezgileriyle kendini belli ediyor. Oldukça etki yaratan parça 2.30 Casino, In Between A Dream ve Lady of the Garden adlı üç bölümden oluşuyor ki trilogy olması da buradan geliyor.

Blues etkileri taşıyan Sweet Talkin’ Woman, ağır temposu ve grup vokaliyle albümün en iyilerinden olan Jane’s Song, kişisel olarak çok beğenemediğim Hide the Water albümde birbiri ardına sıralanıyor. 5.parça Afternoon’da yine öne çıkan vokal ile etkilenme halindeyiz. Peşi sıra gelen Slow  It Down az daha uğraşılsaymış klasik olabilecek bir parçaya dönüşebilirmiş izlenimi yaratıyor.

Too Early to be Late’de ise bir anda Jefferson Airplane ile karşılaşıyoruz gibi oluyor. Özellikle de Surrealistic Pillow albümü zamanı.PSychedelic’in hakkını bu parçada gerçekten veriyorlar.

Yine grup vokaliyle öne çıkanve kilise korosu imajı yaratan Last Monday Night ile sanki Woodstock’tan fırlamış gibi duran Back Road Rider’ın ardından son para olarak gelen Livin (Way too Fast) adını bir kez daha söylemek zorunda olduğumuz Alice Popovic ile ön plana çıkıyor. Özellikle gitarları ve blues’a selam duran yapısıyla albümün en iyisi gibi de duruyor.

DECEMBER’S CHILDREN

Bruce Balzer – Gitar
Craig Balzer - Gitar, Klavye, Vokal
Ron Papaled – Davul, Vurmalılar
Bill Petti – Bass, Vokal
Alice Popovic - Vokal

DECEMBER’S CHILDREN

1. Trilogy (4:50)
2. Sweet Talkin' Woman (2:55)
3. Jane's Song (The Slow One) (2:12)
4. Hide the Water (2:25)
5. Afternoon (3:00)
6. Slow It Down (2:24)
7. Too Early to Be Late (4:15)
8. Last Monday Night (2:40)
9. Back Road Rider (2:30)
10. Livin (Way Too Fast) (3:40)

22 Ekim 2020 Perşembe

Aphrodite's Child - 666 (1972)


Sanırım çok daha önceleri Kvartetten demişti “en sevdiğim ekollerden biridir Yunan ekolü” diye. Bu cümle pek çok açıdan doğrudur. Aphrodite’s Child, Axis, Socrates Drank The Conium, Iraklis, The 4 Levels of Existence ve sayılabilecek daha fazla grubuyla öne çıkan bu ekol, etnik yapısından beslenen ve müziğini ona göre belirleyen bir yapıdadır. Yani psychedelic ya da progressive dinliyorsanız eğer, bunun alt yapısında Yunan müziği ve kökenleri mutlaka bulunur. Kendine has bir yapısı ve tarzı vardır Yunan Rock ekolünün. Bunlar da en çok sevilenlerden biri olmasının sebepleridir.

Aphrodite’s Child da bu işin belki de en başındaki grubu ya da gruplarındandır.  70’li yılların sonundan vıcık vıcık aşk şarkılarıyla tanıdığımız Demis Roussos, 80’lerden itibaren film müziklerinde new age’i coşturan Vangelis grubuniki önemli ismidir. Lakin grup, bahsettiğimiz gibi vıcık vıcık aşk şarkıları ve new age yaklaşımlarıyla uzaktan yakından alakasızdır. Etnik bir Progressive Rock üzerine kuruludur. Grubun müziğinin temelinde progressive’in yanında psychedelic, folk ve baroque etkileri fena halde gözlemlenir.

Demis Roussos’un kulağa çok garip gelen vokali ile birleşen müziğin geneli Vangelis tarafından üretilmiştir. 

Albüme gelince.. dönemin belki de en iyi konsept albümlerinden biridir. Konu olarak Yeni Ahit’in içinde bulunan Vahiy Kitabı’nı (The Book ef Revelation) alır. Vahiyler üzerinden anlatılanlara başlık olarak 666 seçilmesi de ayrıca etkili ve takdire şayan bir durumdur.

Albümdeki sözler Costas Ferris tarafından yazılırken psychedelic’ten beslenen bir progressive rock tarzı hem sözlere hem vokale, hem de müziğe hakimdir. Birbirinin devamı, tamamlayıcısı olan parçalardan en az 10 tanesini 45’lik olarak yayınlasanız Hit olabilecek durumdadır. Unutmadan belirtelim “∞” parçasında (kimilerince infinity olarak da adlandırılır) dönemin politik ve kültür alanında önemli kadınlarından Irene Papas’ın vokal yapıyor.

APHRODITE’S CHILD

Demis Roussos – Bass Gitar, Gitar, Vokal
Vangelis – Klavye
Lucas Sideras - Davul, Vurmalılar
Argyris "Silver" Koulouris - Gitar

666

1. The System (0:23)
2. Babylon (2:47)
3. Loud, Loud, Loud (2:42)
4. The Four Horsemen (5:54)
5. The Lamb (4:33)
6. The Seventh Seal (1:30)
7. Aegian Sea (5:22)
8. Seven Bowls (1:29)
9. The Wakening Beast (1:11)
10. Lament (2:45)
11. The Marching Beast (2:00)
12. The Battle of the Locusts (0:56)
13. Do It (1:44)
14. Tribulation (0:32)
15. The Beast (2:26)
16. Ofis (0:14)
17. Seven Trumpets (0:35)
18. Altamont (4:33)
19. The Wedding of the Lamb (3:38)
20. The Capture of the Beast (2:17)
21. ∞ (5:15)
22. Hic et Nunc (2:55)
23. All the Seats Were Occupied (19:19)
24. Break (2:58)

21 Ekim 2020 Çarşamba

Vos Voisins - Vos Voisins (1971)

Fonetik açıdan kulağa hoş gelen grup isimleri konusunda bu grubu tek geçerim; Vos Voisins. Garip, tuhaf, anlamsız gibi gelen ama kulağı hoş bir ahenkle bütünleyen şaane bir isimleri var bence. Kanada’nın Quebec’inde kurulan grubun adı ‘komşularınız’ gibi bir manaya geliyormuş Fransızca’da.

1968 yılında klavyeci ve besteci Jacques Perron ve davulcu / besteci Pierre Ringuet’in tanışmalarıyla başlayan Vos Voisins serüveni daha sonraları Vallieres ve Parenteau’nun katılmasıyla son halini almış. Psychedelic Rock’ı temel alarak progressive rock ve hard rock semalarında gezinen ilk ve tek albüm Holocauste a Montreal (ki Montreal’de Soykırım manasına geliyor) oldukça başarılı.

Yalnız başta belirtmekte fayda var ki Fransızca (adamlar Kanadalı.. yarı Fransızca yarı İngilizce malum) psychedelic insanı biraz zorlayabiliyor. Neyse ki enstrümanlar üzerine kurulu parçalar da var albümde de Fransızca’yı olabileceğinden daha az duyuyoruz.

Tahminen o dönemlerde ELP ve ELP gibi grupları fazlasıyla dinleyip ciddiye aldıkları oldukça belirgin. Çünkü özellikle enstrümental parçalarda ELP havasını rahatlıkla seziyorsunuz.

Albümün açılış parçası Voisins, vokal kullandığı Fransızca dolayısıyla fazlasıyla rahatsızlık verici dururken garip bir melodik yapısı da var. Şarkıyı sevip sevmediğine karar vermek için insanın defalarca dinlemesi gerekiyor.

İnsanı huzura kavuşturan piyano introsuyla açılan ikinci parça  Sous La Lune vokalin belli belirsiz tonuyla insanı başka diyarlara alıp götürüyor. Parçanın çok basit bir yapıya ama ters oranda etkiye sahip olduğunu belirteyim.

Albümdeki enstrümental parçaların ilki olan L’instrumental hard rock olarak başlayıp, psychedelic rock’a doğru kayarken aradan progressive’i sokuşturmayı başarıyor. Kişisel olarak albümün en iyisi.

Perron’un piyano introsuyla daha başından insanı etkileyen parça Tania ise albümde 4.sırada. Soft bir şekilde başlayıp parçanın ortasından sonra psychedelic bir yakarışa dönen parça sanıyorum ki bir ballad. O kadar belirsiz ki, anlamakta güçlük çekebiliyor insan.

Ardı sıra gelen Le Monstre de la Main Out tam da adındaki havayı vermeyi başarıyor. Vokalin acı ve endişe dolu sesi, enstrümanların etkileyici kullanımı ve davul atakları ile dinlerken gerçekten etrafta bir canavarın dolandığını hissettiriyor insana.

Rock’tan çok Pop havasında ilerleyen Y’a Juste  De T’ca, progressive içerisinde eriyip giden psychedelic tarzıyla Le 3-4  De L’Archeveque albümde olmazsa olmazlardan. 

Son olarak o dönem kaydedilen ama orijinal albümde yer almayan iki parçayı da sonradan bonus olarak eklemişler.

VOS VOISINS

Jacques Perron – Klavye, Vokal
Pierre Ringuet – Davul
Serge Vallières – Gitar
André Parenteau – Bass Gitar

HOLOCAUSTE à MONTREAL

1. Voisins (Mon chum) (3:10)
2. Sous la lune (4:46)
3. L'instrumental (4:27)
4. Tania (5:05)
5. Le monstre de la main (6:05)
6. Y'a juste de t'ça (3:49)
7. Les 3/4 de l'archevêque (6:07)

BONUS TRACKS

8. Le Coeur Su'l Cant (3:20)
9. Dou-Ra-Ra-Dou (3:16)

20 Ekim 2020 Salı

Argent - Argent (1969)

Daha önceleri, hatta çok uzun zaman önce yapıp yayınladığımız bir toplama albümde (onu da neden yaptıysak artık) Argent’a ve Bring You Joy parçasına yer vermiştik. Ama ne grup hakkında ne de albümle ilgili bir şeyler yapmamışız sonrasında. Arşivlerde yer alması gereken gruplardan birini bu şekilde atlamak da pek hoş değil tabi. Gerçi atladığımız, daha hakkında yazmaya fırsat bulamadığımız o kadar çok grup ve albüm var ki…

1969 yılı ortalarında kurulan grup The Zombies’den ayrılan Rod Argent ile başlamış, başta Rod’un kuzeni ve iyi bir bass gitarist olan Jim Rodford’ın eklenmesiyle şekillenmiş, Russ Ballard ve Robert “Bob” Henrit ile de tamamlanmıştır. Adını doğal olarak kurucusu Rod Argent’ın soyadından almış, temelde de Rod’un kişisel projesi olarak başlamış ama grup müziğine dönmüştür.

Müzikal anlayışlarını tek bir alanla sınırlı tutmamış, farklı türlerde gezinmeyi seven bir gruptur Argent. Psychedelic, Progressive, Glam ve Hard Rock sınırlarında dolaşırken Jazz yaklaşımları da sergilemişlerdir.

Kasım 1969 yılında piyasaya sürülen ilk Argent albümünün ilk parçası olan Like Honey değişken yapısıyla dikkat çeker ki kişisel olarak albümdeki favori parçalarımdan biridir. İkinci sırada yer alan ve aslında öne çıkması gerekirken geride kalan Liar melodik yapısıyla ve sakin vokaliyle kulaklara bayram havası yaşatır. Aynı parçanın bu albümden 1 yıl sonra Three Dog Night tarafından yeniden yorumlandığını ve Argent versiyonundan daha başarılı olarak listelere girdiğini de belirtelim.

Tempolu melodik yapısı, vokaldeki Byronesk (böyle bir kelime / tanımlama olmalı, David Byron bunu hak ediyor!) gidiş gelişlerle keyfile dinlenen bir parça Be Free. Rod Argent’ın klavye kullanımının üst seviyeye çıktığı, bass gitarla desteklenen ve albümün en iyilerinden olan Schoolgirl de hak ettiği yeri bulamamış Argent parçalarından.

Albümün en uzun şarkısı ama kalite açısından pek de etkili olamayan Dance in the Smoke, 60’lı yılların film müzikleri tadında Lonely Hard Road, Muhteşem introsu ve sakin yapısıyla The Feeling’s Inside, insanı şaşırtan git gellere sahip Freefall ve bass gitar ile davul ekseninde gelişen Stepping Stone’un ardından gelen Bring You Joy ile albüm şarkı listesi son bulur. En sona koyulan Bring You Joy mood’u yerlerde sürünen yapısıyla, “modernleştirilmiş Jazz ile birleşik bir ballad ancak böyle yapılabilir” dedirten cinsten bir parça. Dinleyiciyi alıp yerden yere vurabilme yeteneğine sahip, karanlıkta ve özellikle yalnız gecelerde dinlemeyin!

ARGENT

Rod Argent – Klavye, Back ve Lead Vokaller (1, 5, 7, 8), Elektrikli ve Akustik Piyano
Russ Ballard – Gitar, Lead (2-4, 6, 9, 10) ve Back Vokal, Piyano (6)
Jim Rodford – Bass Gitar, Back Vokal
Robert Henrit – Davul, Vurmalılar

ARGENT

1. Like Honey (3:14)
2. Liar (3:12)
3. Be Free (3:47)
4. Schoolgirl (3:21)
5. Dance in the Smoke (6:17)
6. Lonely Hard Road (4:24)
7. The Feeling's Inside (3:50)
8. Freefall (3:19)
9. Stepping Stone (4:39)
10. Bring You Joy (4:10)

19 Ekim 2020 Pazartesi

Canned Heat - Canned Heat (1967)

Grup müziği anlayışının değişmeye başladığı 60’lı yılların ikinci yarısında kurulan ve klasik anlamdaki blues müziğini herhangi bir gereksiz modernleştirme çabasına girmeden, olduğu gibi yansıtan Amerikalı grup Canned Heat, türün en başarılı örneklerine imza atmaya başarmış bir grup. Bob “The Bear” Hite ve Alan “Blind Owl” Wilson tarafından kurulan grup günümüzde hala aktif.

Görünümü dolayısıyla The Bear yani Ayı lakaplı Hite ve görme bozukluğunun had safhada olmasından dolayı aldığı Blind Owl yani Kör Baykuş lakabıyla bilinen Alan Wilson birlikte çalmaya başladıklarında ilk dönem sadece barlarda, yerel kulüplerde ve toplu konserlerde performans sergilemişler. 1967 tarihli ve Rock kültürü içerisinde efsanevi olarak tanımlanan Monterey Pop Festivali’nde çalmalarından çok kısa bir süre sonra çıkardıkları ilk albüm Canned Heat ile ise oldukça tanınan popüler bir grup haline gelmişler.

Adını, Tommy Johnson’ın 1928’de kaydettiği Canned Heat Blues parçasından alan grup, blues bağımlısı 2 kurucuya sahip olunca doğal olarak ortaya çıkardıkları işler de blues için oldukça doyurucu ve öne çıkan işler olmuşlar.

Oldukça hareketli Rollin’ and Tumblin’ ile başlayan albümde bu ilk parça melodik oluşunun yanında armonik yapısıyla da öne çıkar. Hemen ardından gelen Bullfrog Blues benzer bir yapıya sahip olmakla birlikte bass gitarla şahlanan, temiz gitar melodisiyle kendinden söz ettirir.

Üçüncü sırada yer alan Evil is Going On adından da anlaşılacağı üzere kötü durumlar üzerine bir parçadır ve benzeri pek çok şarkıda olduğu gibi klasik blues anlayışıyla, gitarlarıyla ve insanı coşturan armonikasıyla albümün en iyilerinden biri olmayı hak eder.

Ağır ritmiyle dinleyeni blues’dan alıp blues’a (depresyona) sürükleyen Going Down Slow’un ardı sıra gelen catfish Blues ise 20’li, 30’lu yılların blues’uyla harmanlanmış intro ile ilgi çekerken devamında tam anlamıyla grup müziğine dönüş yapar.

Kişisel olarak çok fazla ilgimi çekmeyen, ortalama düzeydeki Dust My Broom ile albümde Alan Wilson’ın söylediği tek parça olan Help Me’nin arkasından gelen ve melodik yapısı, ritmik davulları ve Hite’in ara ara yırtıcılaşan vokaliyle kendini dinleten Big Road Blues da albümün en iyileri arasındadır.

Gitar – vokal birlikteliğinin en iyi örneklerinden biri olan Story Of My Life ile bass’larıyla göz dolduran The Road Song ve Rock’n Roll’a saygı duruşu niteliğinde bile algılayabileceğiniz Rich Woman albümdeki son 3 parçadır.

CANNED HEAT

Bob “The Bear” Hite – Lead Vokal (“Help Me” hariç)
Alan “Blind Owl” Wilson – Ritim ve Slide Gitar, Lead Vokal (“Help Me”), Armonika
Henry Vestine – Lead Gitar
Larry Taylor – Bass Gitar
Frank Cook – Davul

CANNED HEAT

1. Rollin' and Tumblin' (3:05)
2. Bullfrog Blues (2:15)
3. Evil Is Going On (2:20)
4. Goin' Down Slow (3:44)
5. Catfish Blues (6:42)
6. Dust My Broom (3:14)
7. Help Me (3:10)
8. Big Road Blues (3:09)
9. The Story of My Life (3:36)
10. The Road Song (3:09)
11. Rich Woman (2:50)

18 Ekim 2020 Pazar

Ticket - Let Sleeping Dogs Lie (1972)

Yeni Zelandalı grup Ticket’ın ikinci ve son albüm incelemesiyle  diskografisini tamamlamış olmak üzereyiz. Eddie Hansen ve Ricky Ball ekseninde gelişen Ticket hikayesi Let Sleeping Dogs Lie albümüyle son buluyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi grup psychedelic, progressive, funk ve blues etkilerini içerisinde barındıran bir müzikal anlayışa sahip. Bu ikinci albümde progressive etkilerin biraz daha öne çıktığı görülse de ilk albümdeki Ticket anlayışı burada da devam ediyor diyebiliriz rahatlıkla.

Fakat şöyle ufak bir sorun var ki, aynı yıl içerisinde kaydedilen bu ikinci albüm ilkine oranla daha basit ve yavan kaçıyor. Awake’in ardından “hadi bakalım şimdi ne gelecek” gibi bir düşünceyle albümü dinlemeye kalktığınızda hayal kırıklığı yaşamasanız da etkileyiciliğinin azalmış olduğunun farkına varıyorsunuz.

Kasım 1972'de piyasaya çıkan Let Sleeping Dogs Lie yayınlandığı dönemde pek başarılı bir ivme yakalayamamış olsa da buradan oraya doğru baktığımızda ortalamanın üzerinde bir albüm olarak görünüyor. 

Traffic ve belki biraz da Free etkileriyle başlayan ilk parça Bad Things in This World grubun söz yazarlığı konusunda çok iyi bir durumda olmadığını özetlerken sert gitarları ve etkili baslarıyla öne çıkıyor.

Sakin ve progressive bir yapıya sahip olan Remember to Understand’in ardından üçüncü parça olarak karşımıza çıkan People Going Nowhere kişisel olarak albümün lokomotif parçası. Peşi sıra gelen And The Band Played blues yapısı ve melodik tarafıyla kendini dinletirken, albümün en uzun parçası olan On This Planet insanı rahatsız edip endişelendiren introsundaki etkiyi devamında yakalayamayıp ortalama bir şarkıya dönüşüyor.

Vokal ve bas oyunlarıyla fark edilen Gypsy Rover ile albüme adını veren, inişli çıkışlı Let Sleeping Dog Lies ve “olay bitti, dükkanı kapatıyoruz” havasında başlayıp ilerleyen ve grubun sonunun geldiğini apaçık belli eden kısacık parça We Love Rock’n Roll ile Ticket yolculuğumuz sona eriyor.

TICKET

Eddie Hansen – Lead Gitar, Vokal
Trevor Tombleson – Vokal, Vurmalılar
Paul Woolwright - Bass Gitar, Vokal
Rick Ball – Davul ve Vurmalılar

LET SLEEPING DOGS LIE

1. Bad Things in This World (5:39)
2. Remember to Understand (6:23)
3. People Going Nowhere (5:22)
4. And the Band Played (5:21)
5. On This Planet (7:45)
6. Gypsy Rover (5:35)
7. Let Sleeping Dogs Lie  (4:43)
8. We Love Rock and Roll (1:04)


17 Ekim 2020 Cumartesi

Ticket - Awake (1972)


70’li yılların egzantrik havasından dolayı ortalıkta pek çok müzisyen ve grubun dolaştığını blogu ve Rock müziğin o dönemini takip edenler iyi bilir. Bu çeşitlilikle birlikte dünyanın pek çok yerinden, farklı tarzlarda, farklı türlerde, kimisi iyi kimisi kötü bir dolu albüm piyasaya çıkmış. Aradan seçebildiklerimizle üst seviyede dinlenebilir bir arşiv çalışmasını kişisel olarak ben 25 yılı aşkın süredir (çeyrek yüzyıldan bahsediyorum) yapıyorum ama hala yeni bir şeyler ya da zamanında dinleyip de bulamadığım albümleri buluyorum. Ticket da bu gruplardan biri.

Adamlar Yeni Zelanda’lılar, yani dünyanın bizim için öbür ucu… Ömürleri de diğer bazı gruplar gibi gerçekten çok kısa sürmüş. Sadece 1972 yılı içerisinde 2 albüm çıkarıp sonra dağılmışlar. Hikaye ise kısaca şöyle; Revival grubundan gitarist Eddie Hansen Challange isimli bir grubun son konserlerinde çalmak için davet ediliyor. Konserlerde Challenge’ın davulcusu Ricky Ball ile müzikal anlamda uyuştuklarını ve çok iyi anlaştıklarını farkeden ikili Paul Woolwright ve Trevor Tombleson ile birleşip Ticket ismini alıyorlar.

Hansen ve Ball’un en büyük ortak noktası olan Jimi Hendrix, Traffic ve Crazy Horse hayranlığı grubun müzikal anlayışını belirliyor. Her iki albümde de yukarıda adını verdiğimiz isimlerin tarzlarının birleşmiş halini görüyorsunuz. Ama belirtmekte fayda var, ilk kez dinlenildiğinde insana “bu da ne yahu” ya da “o kadar da iyi değilmiş be” dedirtebilen albümlerdir Ticket albümleri. Ama 2.dinleyişten itibaren bağımlılık yaratan bir psychedelic, acid, funk ve blues olduğu rahatlıkla görülür.

Albümün öne çıkan parçaları Awake, Highway of Love ve Broken Wings. Özellikle Broken Wings’deki gitar oyunları ve blues etkileşimleri ile yavaşlatılmış Hendrix tarzı dinleyeni alıp uzak diyarlara götürüyor. Albümdeki şarkı sıralamasında 1, 2 ve 4 olan bu parçaların arasında bir de 8 dakikalık Dream Chant var ki içindeki progressive etkiler ile Ticket’ı tam anlamıyla özetliyor.

Eğlencelik parça Country High’ın ardından gelen ve gitar oyunlarıyla öne çıkan Reign Away vokal Tombleson’ın özelliksiz sesiyle etkileyici bir havaya bürünüyor.

Son parça Angel of My Mind sıradan gibi algılanan özelliklere sahip görünse de Traffic’ten etkilenildiği açıkça ortaya çıkan, kendi halinde naif ve keyif veren bir parça.

TICKET

Eddie Hansen – Lead Gitar, Vokal
Trevor Tombleson – Vokal, Vurmalılar
Paul Woolwright - Bass Gitar, Vokal
Rick Ball – Davul ve Vurmalılar

AWAKE

1. Awake (5:18)
2. Highway of Love (4:50)
3. Dream Chant (8:11)
4. Broken Wings (6:03)
5. Country High (4:40)
6. Reign Away (5:55)
7. Angel on My Mind (6:33)

Bonus Track

8. Over The Ocean (3:58)


16 Ekim 2020 Cuma

Uriah Heep - The Magician's Birthday (1972)

Uriah Heep’in 5. Albümü olan The Magician’s Birthday de bir önceki albüm Demons and Wizards gibi konsept bir albümdür. Demons and Wizards’ın yayınlanmasının hemen ardından 1972 yılının Haziran – Temmuz aylarında Ken Hensley’nin yazdığı kısa bir öyküye dayanır. Adından da anlaşılacağı üzere bir büyücünün doğum günü üzerine şekillenen albümde parçalar birbirini tamamlıyor.

Albüm kapağı yine bir önceki albümde olduğu gibi dönemin bu iş alanında en ünlülerinden ve rağbet görenlerinden biri olan Roger Dean tarafından tasarlanmış, ki zaten kapağa bakınca hemen anlıyorsunuz  Roger Dean’den çıkma olduğunu.

1971 yılını oldukça hareketli geçiren grup ardı ardına yayınladığı Salisbury ve Look At Yourself albümleri ile çıktıkları bir dolu konserin ardından daha da hareketli bir yıla girmişler ve yılın ilk yarısında 1 ve ikinci yarısında 1 albüm olmak üzere 2 albüm daha yayınlamışlar. The Magician’s Birthday albümü Eylül ve Ekim ayları boyunca kaydedilmiş ve Kasım ayında da piyasaya sürülmüş. Hal böyle olunca insanın aklına ilk “1 yılda 2 albüm kaydediyorlarsa çok da iyi değildir bu albümler” gibi bir fikir geliyor. Ama değil hem de hiç değil! Hatta o kadar değil ki yayınlandıktan 2 ay sonra Ocak ayında RIAA (Recording Industry Association of America) tarafından Altın Plak ile ödüllendiriliyor albüm. Bu da 500.000 satış rakamını geçtiği anlamına geliyor.

Sunrise gibi yıllara meydan okuma niteliği olan, progressive’i heavy ile birleştiren bir parçayla başlayan albüm bana her zaman biraz “cıvık” gelen Spider Woman ile devam eder. Gerçi parçanın Rock’n Roll’un hakkını verdiğini belirtmeden de geçmeyelim.

Daha iddiasız gibi görünen ama albümün en iyi parçalarından olan Blind Eye melodik yapısı ve Mick Box gitarlarıyla öne çıkar. Byron’ın yumuşak ama yırtıcı vokalini de atlamamak gerekir.

Birden fazla melodisi, iniş çıkışları ve enstrümanların yüksek kaliteli kullanımıyla öne çıkan Echoes in the Dark albümün ortasında bir anda havayı değiştirme yeteneğine sahip olduğunu gösteren bir parçadır.

Kısa bir ballad olan Rain albümün 5. Parçası olarak karşımıza çıkar. Yumuşak yapısı, naif görünümüyle insanı fazlasıyla etkiler. Bu tip parçalarda özellikle öne çıkan David Byron vokali de bizi alır götürür. Bu parçada kullanılan tarzın benzeri daha sonra Easy Road parçasında da kullanılır.

Synthesizer ve gitar’ın güzel bir bileşimi olan Sweet Lorraine’de doğal olarak Hensley ve Box öne çıkar. Bu arada bu parçanın tarzı daha sonraları Amerika’da kurulacak olan Kansas’ın tarzına çok benzer.

7.parça Tales ise tarzların, seslerin ve enstrümanların bir birleşimidir. Heavy Rock’dan Space’e, slide’lardan akustiklere pek çok ilginçliği içinde barındırır.

Ve albüme adını veren parça The Magician’s Birthday… Özünde karmakarışık bir parçadır. Tales’de olduğu gibi pek çok farklı şey iç içe geçmiştir. Ama bu o kadar iyi bir şekilde yapılmıştır ki 10 dakikanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Yavaşlar, hızlanır, sessizleşir, boyut değiştirir, iner, çıkar, dağılır, toparlanır ve ortaya Heavy Progressive Rock’ın en iyi örneklerinden biri çıkar.

URIAH HEEP

David Byron - Lead Vokal
Ken Hensley – Klavye, Gitar, Moog Synthesizer ve Vokal
Mick Box - Lead Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Lee Kerslake – Davul ve Vurmalılar
Gary Thain - Bass Gitar, Vokal
& Brian Cole – Gitar (Tales)

THE MAGICIAN'S BIRTHDAY

1. Sunrise (4:04)
2. Spider Woman (2:25)
3. Blind Eye (3:33)
4. Echoes in the Dark (4:48)
5. Rain (3:59)
6. Sweet Lorraine (4:13)
7. Tales (4:09)
8. The Magician's Birthday (10:23)

BONUS TRACKS

09. Crystal Ball (Out-Take And Previously Unreleased Version)
10. Silver White Man (Out-Take And Previously Unreleased Vocal Version)
11. Proud Words (Previously Unreleased Alternate Version)
12. Echoes In The Dark (Edited Version-Previously Unreleased)
13. Rain (Edited Version-Previously Unreleased)
14. Happy Birthday (Previously Unreleased Version)
15. Sunrise (Single Edit-Previously Unreleased)
16. Gary's Song (Out-Take-Previously Unreleased)
17. Silver White Man (Instrumental Out-Take)

15 Ekim 2020 Perşembe

Uriah Heep - Demons And Wizards (1972)

Demons And Wizards
Pandemi’nin bilmem kaçıncı gününe girdiğimiz şu saatlerde, Covid-19 sorunsalını bir kenara bırakıp (bırakıp diyorum zira blogu takip eden ya da bir şekilde bulanların zaten yeterince korunduğunu düşünüyorum) keyfimize bakalım modundayım bugün de.

70’li yılların öne çıkmayı, hak ettiği yeri bulmayı tam anlamıyla başaramamış grubumuz Uriah Heep’in kronolojik sıralamada 4. Olan albümü Demons and Wizards, yukarıda bahsettiklerimizi biraz aşarak Heep’i daha bilinir hale getiren albümlerdendir.

Özellikle de albümün üçüncü parçası Easy Livin’ in bu konudaki etkisi yadsınamaz düzeyde. Kısa, az ve öz yapısıyla Rock, Rock’n Roll, Heavy Rock ya da siz her nasıl tabir ediyorsanız o tarzın en bilinen, melodik şarkılarından biridir.

Grup elemanı değişikliklerine ara vermeden devam eden grupta, bir önceki albüm Look At Yourself’teki iki eleman Paul Newton ve Iain Clarke ayrılıyorlar ve yerlerine davulda Lee Kerslake, bass gitarda ise Gary Thain geliyor. Kerslake aradaki bazı ufak tefek ayrılıkları saymazsak 2007 yılına kadar Heep’in davulcusu olarak kalmayı başardı. Bassist Thain ise daha alacak çok yolu varken1974 yılı sonlarına doğru eroin overdose’u sayesinde hem gruptan hem de hayattan ayrıldı. Ama moralinizi bozmayın, çünkü Heep ile birlikte 3 albüm kaydetme şansı yakaladı.

Dönemin yapısına uygun olarak konsept albümlerden biridir Demons And Wizards. Baştan sona ana hikaye etrafında dönerek bütünleşen farklı parçalardan oluşur. Mart - Nisan aylarında kaydedilen albüm 19 Mayıs 1972'de yayınlanmıştır.

Albümün açılışı, daha sonraları Hensley’e lakap olarak atfedilen Wizard ile başlar. Akustik girişiyle sakinlik izlenimi yaratan şarkı beklenmedik bir anda daha sert bir yapıya bürünür.

Ardından gelen Traveller in Time sert girişiyle nereye varacağını daha başından belli eder. Hensley’nin klavye oyunları, Box’ın ona ayak uyduran gitarları ve Byron’ın iç tırmalayan vokaliyle kulaklarda bayram havası yaratır.

Az önce bahsettiğimiz Easy Livin’ albümde üçüncü sıradadır. Hızlı, sert ve melodik yapısıyla öne çıkar.

Sonraki şarkı hiçbir şeyi ile olmasa sadece adıyla bile kendinden yeterince söz ettirebilir; Poet’s Justice. Başta düz ve hatta tek düze gibi görünse de 4 dakika içerisinde neler yapılabileceği hakkında güzel bir ders niteliğindedir.

Yıllardır hala kategorilendiremediğim Circle of Hands, albümün 5.şarkısı. Şarkı ballad izlenimi yaratırken, armonik bir sertliğe bürünür. Ana yapıdan kopup farklı bir yerlere gider. Başladığı yer ile bittiği yer belli olmaz. Kişisel olarak albümün en iyi parçasıdır diyebilirim.

Ama ne zaman böyle iddialı laflar etsem ardından da kalakalırım böyle. Çünkü sıradaki şarkı olan Rainbow  Demon da en az bir önceki gibi albümü öne çıkaran şarkılardan biridir. İnsanda sanki bir ritüele eşlik etmesi gereken parça izlenimi yaratır sıklıkla.

Her albümde bana yabancı gelen, albümde ne işi olduğunu düşündüğüm bir şarkı mutlaka vardır ki bu albümün “o” şarkısı da budur; All My Life. Üzerine diyecek çok bir şeyim yok! Dinleyince anlarsınız.. Kötü değil ama “bunun burada ne işi var yahu..?”luk bir parçadır kendisi.

Son iki şarkı Paradise ve The Spell albümde 2 ayrı şarkı olarak yer alsa da aslında devam eden tek ve uzun bir parçadır. Paradise’ın bittiği yerde The Spell başlar. Akustik giren Paradise melodik bir noktada The Spell’e dönüşür, The Spell de melodik yapıyı aradaki özellikle klavyeden beslenen seslerle farklılaştırır.

URIAH HEEP

David Byron - Lead Vokal
Ken Hensley – Klavye, Gitar, Vurmalılar ve Vokal
Mick Box - Lead Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Lee Kerslake – Davul ve Vurmalılar
Gary Thain - Bass Gitar, Vokal

DEMONS AND WIZARDS

1. The Wizard (2:59)
2. Traveller in Time (3:26)
3. Easy Livin' (2:37)
4. Poet's Justice (4:14)
5. Circle of Hands (6:27)
6. Rainbow Demon (4:30)
7. All My Life (2:46)
8. Paradise / The Spell (12:41)

BONUS TRACKS

9. Why (Previously Unreleased Extended '72 Version)
10. Rainbow Demon (Previously Unreleased Single Edit)
11. Proud Words On A Dusty Shelf (Out-Take)
12. Home Again To You (Demo-Previously Unreleased Version)
13. Green Eye (Previously Unreleased Demo)


14 Ekim 2020 Çarşamba

Uriah Heep - Very Eavy Very Umble (1970)

Very Eavy Very Umble
Zamanın olduğundan daha hızlı akıp gittiği yeni normal bir çağa alışmaya gayret gösterdiğimiz şu günlerde baktım ki blog uzun süredir atıl bir durumda kalmış. Biraz canlandırmanın hiçbir zararı olmayacağı gibi pek çok kişiye de faydası olabilir!?

Demir Kelebek Gereksiz İşler Kulübü içerisindeki gereksiz Ar-Ge çalışmalarının temelini oluşturan Back to Roots (köklere dönüş) kavramı kapsamında işin başladığı yerlerden birine doğru yola çıkıyoruz… Uriah Heep ve Very Eavy Very Umble.

Spice, Toe Fat ve The Gods deneyimlerinin ardından oluşan Uriah Heep’in 69 Haziran’ı ile 70 Nisan’ı arasında kaydettiği bu ilk albüm 13 Haziran 1970 tarihinde piyasaya çıkmış. Sonraki albümlere oranla farklı bir havaya sahip. Daha sert, daha blues, daha farklı. Ama bu farklılık grubun bütün haline gelmesinden hemen önce yapılmış bir albüm olmasından kaynaklanıyor. Hatta durum o kadar garip ki önceki ve sonraki davulculara ait kayıtlar aynı albümde yer alıyor.

Ana kadronun yani Byron, Box, Hensley üçlüsünün müzikal yetenek ve tasarıları fazlaca ortaya çıkmış durumda. Mick Box ve Ken Hensley’nin blues etkileri, David Byron’ın kendine has tonu ve vokal tekniğiyle birleşerek keyif veren bir albüme dönüşüyor.

Açılış şarkısı Gypsy kısa bir çingene hikayesini anlatıyor. Çingene kızına aşık olan adamın dilinden anlatılan hikayede adam, kadının babasıyla iktidar savaşına girmek zorunda kalıyor.

Hemen ardından gelen Walking in Your Shadow sonraki albümleri simgeleyen bir yapıya sahip olsa da Gypsy gibi bi parçanın arkasından gelmek gibi bir şanssızlığa sahip. Parçanın üst düzey kalitesine rağmen Gypsy’nin “daha” olması onu geride bırakıyor.

Heep ile özdeşleşen parçalardan biri ve albümde üçüncü sırada yer alan Come Away Melinda aslında bir cover yani yeniden yorumlama yapılmış bir şarkı. Fred Hellerman ve Fran Minkoff tarafından savaş karşıtı sözlere sahip bir şarkı olarak yapılan Melinda ilk kez Harry Belafonte’nin 1963 tarihli Streets I Have Walked albümünde yer almış. Daha sonraları da defalarca yeniden yorumlanmış ki bu yorumların en iyilerinden biri Uriah Heep versiyonudur.

Ve albümün blues açısından medar-ı iftiharı Lucy Blues. Hensley’nin piyano hareketleri ve Box’ın sakin gitarı Byron’ın muhteşem sesiyle birleşince ortaya çıkmış. Heep’in daha sonraki albümlerinde yer alacak parçaların tamamından ve tamamen farklı, özel bir parçadır.

Rock müziğin belki de en iyi introlarından birine sahip olan Dreammare, peşi sıra gelen melodik yapısı Byron vokaliyle değişik şekilde bölünen Real Turned On ve bambaşka yapısıyla, baştan sona keyif veren, insanda çayırda çimende canhıraş bir şekilde koşma isteği uyandıran I’ll Keep On Trying son parça Wake Up (Set Your Sights)’a hazırlık gibidir.

Heep, Wake Up ile hem albüme hem de müzikal anlayışına sert bir darbe vurup konuyu kapatır. Sonraki albüm Salisbury’de her şeyin farklı olacağının sinyallerini verir. 

URIAH HEEP

David Byron - Lead Vokal
Ken Hensley - Org, Slide Gitar, Mellotron, Piyano ve Vokal
Mick Box - Lead Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Ollie Olsson – Davul ve Vurmalılar (Dreammare, Lucy Blues hariç)
Paul Newton - Bass Gitar, Vokal
Alex Napier – Davul ve Vurmalılar (sadece Lucy Blues ve Dreammare)
Colin Wood – Klavye (Come Away Melinda & Wake Up)

VERY EAVY VERY UMBLE

1. Gypsy (6:38)
2. Walking in Your Shadow (4:30)
3. Come Away Melinda (3:48)
4. Lucy Blues (5:08)
5. Dreammare (4:37)
6. Real Turned On (3:39)
7. I'll Keep On Trying (5:27)
8. Wake Up (Set Your Sights) (6:20)

Bonus Tracks

9. Bird Of Prey (US Album Version)
10. Born In A Trunk (Mix 3-Previously Unreleased Vocal Version)
11. Come Away Melinda (Previously Unreleased Version)
12. Gypsy (Extended Mix-Previously Unreleased Version)
13. Wake Up (Set Your Sights) (Previously Unreleased Version)
14. Born In A Trunk (Previously Unreleased Instrumental Version)
15. Dreammare (BBC Session)
16. Gypsy (BBS Session)