31 Ağustos 2022 Çarşamba
Strawbs / From The Witchwood (1971)
30 Ağustos 2022 Salı
Cactus / One Way... Or Another (1971)
CACTUS
ONE WAY... OR ANOTHER
29 Ağustos 2022 Pazartesi
Earth & Fire / Song Of The Marching Children (1971)
EARTH & FIRE
SONG OF THE MARCHING CHILDREN
28 Ağustos 2022 Pazar
Alas / Alas (1976)
ALAS
ALAS
27 Ağustos 2022 Cumartesi
Chil - Rhubarby Feeling (1970)
CHIL
RHUBARBY FEELING
26 Ağustos 2022 Cuma
Billy Cobham / Spectrum (1973)
BILLY COBHAM
SPECTRUM
25 Ağustos 2022 Perşembe
The Electric Prunes / Release Of An Oath (1968)
THE ELECTRIC PRUNES
RELEASE OF AN OATH
24 Ağustos 2022 Çarşamba
Asterix / Asterix (1970)
ASTERIX
ASTERIX
23 Ağustos 2022 Salı
Agitation Free / 2nd (1973)
AGITATION FREE
2ND
22 Ağustos 2022 Pazartesi
Mogul Thrash / Mogul Thrash (1971)
MOGUL THRASH
MOGUL THRASH
21 Ağustos 2022 Pazar
Colosseum / Valentyne Suite (1969)
Fatboy Slim - Ya Mama sample olarak The Kettle’ın giriş riffini kullanmamış olsa bu albümle ne ilgim olurdu, Jon Hiseman insan mıydı ve en önemlisi böylesine muazzam müzisyenlerden oluşan bu grup hak ettiği ilgiyi göremedi mi, dilim döndüğünce cevaplayayım.
Zamanında elde ettiği başarısına rağmen bugünden bakıldığında pek de numarası olmayan (yine de döneminin çok üstünde) blues ağırlıklı ilk albümleri Those Who Are About to Die Salute You ardına aynı yıl kaydedilen Valentyne Suite, malum parça The Kettle ile açılışı yapıyor. Her zamanki müzik piyasası pazarlama stratejisi olsa gerek, sözlerini pek takmazsanız gümbür gümbür bir riff ve hayvan gibi davulları (Hiseman’ a da sıra gelecek) ile kulak pasını alıyor almasına da ardına gelen parçalarla albümün en tırt parçası olduğunu farketmeniz kısa sürmüyor. Pek orjinal ve etkileyici bir ses rengi olmasa da James Litherland’ın The Kettle'da boğulan güçlü vokalleri Elegy’de beste ile mükemmel bir uyum içersinde ve sözleri ciğerinize işliyor. Devamındaki Butty’s blues’un yoğun jazz prodüksiyonu nedeniyle ezilmek üzere olan Litherland’ ın vokalleri kapanışa doğru daha seçilebilir hale geliyor. (kendi çabası gibi de duruyor) Ve bugün albümün hala konuşuluyor olmasının en büyük sebebi kapanış parçası olan 17 dakikalık enstrumantal Valentyne Suite, jazz ile progressive harmanın kuşkusuz en baba örneklerinden biri. Üç tematik bölüme ayrılan parçayı bir bütün olarak dinlerseniz her enstrümanın ne kadar incelikle bestelendiğine şahit olacaksınız. Özellikle de davulda Hiseman albümdeki tüm parçaların devamlılığına ve sürükleyiciliğine olan etkisini bu parça ile iyice göze sokuyor.
Jon Hiseman, açılışı yapan The Kettle’da nefes aldırmamasından tutun da en duygusal anlarda bile bir yolunu bulup düşük tuşelerine rağmen kendini farkettiren, inanılmaz bir davulcu. (Vakti zamanında The Graham Bond Organization’da Ginger Baker’ın da yerini doldurduğunu ekleyelim) Colosseum dağıldıktan sonra da devam ettiği Colosseum II ile müziğe olan tutkusuna ve bitmeyen enerjisine hayran olmamak ne mümkün.
Her ne kadar bir bir bahsetmesem de her biri kendi enstrumanında virtüöz ayarındaki (mesela Dick Heckstall-Smith aynı anda iki saksafon çalıyordu) orjinal kadrosu ile Colosseum’u doğal bir süper grup olarak anmak en doğrusu. Daha sonra yayınlandıkları Grass is Greener (daha çok Amerika için toplama gibi) ve Daughter of Time (ayrıca üzerine yazı yazmalı) albümlerinin ardından dağılsalar da Jon Hiseman, Alan Holdsworth ile Tempest, David Greenslade, Tony Reeves ile - Greenslade ve James Litherland, John Wetton ile - Mogul Thrash gibi gruplar kurarak müzik hayatlarına devam etti. Elbette aktif olduğu dönem İngiliz müzik listelerinde ilk 25 arasında her zaman yer etmiş bir grubun tamamı virtüöz ayarındaki elemanlarını ömürleri boyunca tek bir grup ile takılacak sanmak da büyük saflık olurdu.
COLOSSEUM
Dave Greenslade / Hammond Org, Vibraphone, Piyano, VokalDick Heckstall-Smith / Saksofon, Flüt
Jon Hiseman / Davul
James Litherland / Gitar, Lead Vokal
Tony Reeves / Bass
VALENTYNE SUITE
01 - The Kettle02 - Elegy
03 - Butty's Blues
04 - The Machine Demands a Sacrifice
05 - The Valentyne Suite
i. January's Search
ii. February's Valentyne
iii. The Grass Is Always Greener...
20 Ağustos 2022 Cumartesi
The Grateful Dead / Workingman's Dead (1970)
THE GRATEFUL DEAD
WORKINGMAN'S DEAD
19 Ağustos 2022 Cuma
Tobruk / Ad Lib (1972)
TOBRUK
AD LIB
18 Ağustos 2022 Perşembe
Vanilla Fudge / Renaissance (1968)
VANILLA FUDGE
RENAISSANCE
17 Ağustos 2022 Çarşamba
Tír na nÓg / Tír na nÓg (1971)
Tír na nÓg
Tír na nÓg
16 Ağustos 2022 Salı
Black Cat Bones / Barbed Wire Sandwich (1970)
BLACK CAT BONES
BARBED WIRE SANDWICH
12 Ağustos 2022 Cuma
Ardo Dombec / Ardo Dombec (1971)
Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yok. Hamburg'da kuruldukları ve bazı barlarda çaldıkları sırada bir albüm kaydettikleri dışında herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Bu bilgi eksikliği hafif bir boşluk oluştursa da çok önemli de değil.
Karşılaştırma ya da benzetme yapmak çok doğru değil ama Ardo Dombec'i, öncülü olan Soft Machine ile aynı kefede düşünebiliriz. Soft Machine'deki kendine has ve zor müzikal yapı Ardo Dombec'te de mevcut. Uzun ve karmakarışık jazz partisyonlarını çok seviyorlar. Genele bakıldığında da jazz ile rock'ı bu kadar iyi buluşturabilen ender gruplardan biri. O zamanda da şimdide de hakları fazlaca yenmiş ve yenmeye devam ediyor.
Saksofon, flüt ve gitarın enfes uyumunu sağlayabilmiş olmaları gerçekten takdire şayan. Ki bunu yaparken herhangi bir tarzın içine dahil olmadan, kendi hallerinde yapmış olmaları da ayrıca alkışlanması gereken bir durum. Sözlerin de epeyce ilginç şeyler içerdiğini söylemeliyim. Konu için en iyi örnek de Clean Up Sunday parçası. Şarkının sözleri ilahi kurtuluşun her pazar yapılan ayinden sonra sadaka kutusuna (bizdeki tanımıyla anlatmak daha doğru geldi) bozuk para atmayla olacağına inanan bir rahibe hakkında. İronik ve eğlenceli.
Açılış parçası Spectaculum tempolu ve epeyce hareketli. Saksofonla birlikte ilerleyen özelliksiz vokal etkileyici bir hava katıyor. Saksofonla yapılan ara oyunlar da parçayı öne doğru taşıyor. Hiç de öyle berbat, sıkıcı ya da kötü değil yani. :)
Supper Time'ın ise nefis bir girişi var. Vokalin ortaya çıkışıyla birlikte değişik bir havaya bürünüyor ve ardından giren gitar ile pek çok açıdan dinleyiciyi doyuruyor.
A Bit Near the Knuckle diğerlerine oranla biraz geride kalmakla birlikte belki de albümün en iyi parçalarından biri olarak çıkıyor karşımıza. Aralara karıştırılmış big band jazz anlayışı güzel bir ayrıntı. Temposu alçalıp yükseldikçe de sizi değişik diyarlara sürüklüyor.
Daha sade bir parça olarak başlayan Clean Up Sunday başta progressive özellikler içerse de bir anda tarzı değiştiriyor. Parçanın temposu sözlerdeki ironi ile eş zamanlı olarak değişiyor. Değişik, tuhaf ve etkili bir parça yani.
1940'lı yıllardan bir big band havasıyla başlayan Downtown Paradise Lost hafiften Blues'a da göz kırpıyor. Anladığım kadarıyla parçada hem John Milton'ın Yitik Cennet'ine (Paradise Lost) hem de Hamburg merkezindeki kırmızı ışıklara göndermeler var. Çözebilen varsa yorum kısmından hepimizi bilgilendirsin.
Oh Sorry ile ilgili sürprizi bozmak istemem ama saksofonla çıkardıkları iş gerçekten çok iyi. :)
Sade ve özelliksiz bir flüt girişiyle başlayan 108 albümdeki en kararsız parçalardan biri. Arada gidip geliyor sürekli. Doğal olarak da dinleyicinin de karar vermesi zorlaşıyor. Kötü değil kesinlikle. Ama değişik. Gitar ve flütün yan yana yürümesi gibi bir şey!
Uchangable Things adına tezat şekilde sürekli değişen bir yapıya sahip. Nereye gideceğini bilemiyorsunuz parçanın. Jazz'dan Blues'a oradan Progressive Rock'a, hafiften klasik müziğe kadar uzanıyor. Hakkını vererek dinlemeniz gereken parçalardan biri.
ARDO DOMBEC
Helmut Hachmann / Saksofon, FlütHarald Gleu / Gitar, Vokal
Wolfgang Spillner / Davul, Vokal
Michael Ufer / Bass