Progressive Folk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Progressive Folk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2023 Çarşamba

Gruppe Between / Einsteig (1971)

Gruppe Between
aslında en bilinen Krautrock gruplarından biri olan Between. 1970 yılında kurulduklarında isimleri Between The Chairs. İsmin çok işe yaramayacağını düşünmüş olacaklar ki değiştirip Gruppe Between yapmışlar ve ilk albüm bu isim altında yayınlanmış. Duruma karşı hassasiyet gösterip Between altında değil de Gruppe Between adıyla listelemeyi uygun gördük.

Grubun has adamı Peter Michael Hamel, zaman içerisinde etnik ve doğaçlamalarla bezeli Rock konusunda kendini kanıtlamış bir isim. Ayrıca akıllı da bir adam. Grubun adının çıkış noktası olan arada meselesi, Hamel'ın atıştırmalık ya da popüler diyebileceğimiz müzik ile ciddi ya da daha fazla işlemeye, ayrıntıya, özelliğe sahip müzik arasında bağ kurarak belirgin bir kombinasyon oluşturmasından geliyor. Bu tavır daha çok insana ulaşabilmenin önemli bir adımı. Genelde önemsemediğimiz hatta çokça uyuz olduğumuz bir durum bu popüler olana yaklaşma meselesi. Fakat Hamel ve ekibi bu işi gerçekten hakkını vererek yapıyor ve asıl dinleyicisi ile daha popülere yönelen dinleyici arasındaki uzak sınırı kaldırıyor diyebiliriz.

Başka bir önemli durum da Einsteig albümünün bizim bildiğimiz anlamıyla ilk World Music örneği sayılabilecek olması. Daha öncesinde bu tarz bir albüm yok! Bu albümle birlikte de yeni kapılar açılmış gibi görünüyor. Zira Einsteig albümü, 70'li yıllar boyunca pek çok müzisyeni ve grubu etkilemiş nadide bir parça.

Albüm sıklıkla Krautrock janrı altında listelenir. Kısmen doğru olmakla birlikte Between müziğini tanımlamak açısından eksiktir. Zira net bir şekilde kendini belli eden Fusion, zaman zaman ortaya çıkan sarsıcı Psychedelic Rock etkileri, avangard yapısı (ki muhtemelen Art Zoyd, Henry Cow gibi grupların albümlerine etkisi de çok fazla) ve etnik müzikten beslenen tavrıyla bambaşka bir yerde duruyor da diyebiliriz.

Einsteig'deki tüm parçalar birbirinden farklı etkilere sahip. Bunu yaparken de aralarındaki bağı koparmadan yapıyor Between. Konsept bir albüm değil elbette ama farklı pek çok tarz ve türü barındırmasına rağmen karışık ya da düzensiz bir albüm de değil. Kendine has bir yapısı ve ilerleyişi var. Kulağınızda ilahilerden bölümler duyarken bir anda neredeyse gezegen değiştirip Space Rock bir havaya da bürünebiliyor.

GRUPPE BETWEEN

Roberto Détrée / Gitar, Çello
Peter Michael Hamel / Elektrikli Org, Piyano
Robert Eliscu / Obua, Flüt, Crumhorn, Vokal
Cottrell Black / Davul, Conga, Timpani

Konuk Müzisyenler:
James Galway / Flüt
Ulrich Stranz / Viyola

EINSTEIG

01. Katakomben (4:36)
02. Two Trees (2:50)
03. Volkstanz (3:55)
04. Primary Stage (4:10)
05. Flight of Ideas (6:41)
06. Triumphzug Kaiser Maximilian I (3:14)
07. Barcelona Rain (5:16)
08. Memories (4:39)
09. Space Trip (9:27)
10. Try Bach (0:56)

28 Eylül 2023 Perşembe

Goliath / Goliath (1970)

Haklarında hiç bilgimiz olmayan gruplardan biri de Goliath. 1969 sonu gibi bir araya geldikleri, 1970 yılında bir albüm yayınladıkları ve hemen ardından da dağıldıkları dışında neredeyse hiç bilgi sahibi değiliz. Grubun vokali Linda Rothwell'in 1967 yılında The Lemon Line adlı bir grupla tek, Goliath'ın dağılmasının ardından 1972 ve 1973'te solo olarak birer single yayınladığını biliyoruz. Diğer elemanlarla ilgili bilgiye ulaşmak imkansız gibi.

Goliath, içerisinde hafiften Jazz etkileri bulunan bir Crossover Prog yapıyor. Yoğun ve canlı parçalara sahipler. Maajun (A Taste of Tangier) hariç tüm parçalar kendilerine ait. Maajun ise Folk ve Blues emektarı Davy Graham'in parçası ki onu da oldukça değişik bir versiyonla albüme koymuşlar.

Goliath hakkında çok bilgi olmamasına rağmen, haklarında çok fazla atıp tutma durumu vardır. Kimisi Affinity ile karşılaştırır. Kimisi Linda Rothwell'i Jefferson Airplane'den Grace Slick ya da Delivery'den Carol Grimes ile aynı yere koyar falan. Benzer yanlar, yakınlaştıkları yerler olmakla birlikte tam da öyledir diyemiyoruz. Hem bahsi geçen grup ve isimlerin kendi farklılıklarını ortaya koymuş olmaları hem de Goliath'ın onlardan farklı bir yerde durması bu konuyu iyice karıştırıyor.

Linda Rothwell'in ilgi çekici ve hoş bir sesi olduğunda hemfikiriz. Sesini çok iyi kullandığı da ortada. Ama kendine has şekilde geliştirdiği tarzını kalkıp Grace Slick ya da Carol Grimes ile karşılaştırmak da saçma. Diğer yandan Affinity ile aynı kefeye konuluyor bazıları tarafından da Goliath. Evet, her ikisinde de kadın vokal var ve evet benzeşen yanları da var ama karşılaştırılacak kadar da değiller. Her ikisinin de içerdiği Jazz, Blues, Folk öğeleri oldukça farklı. Zaten Goliath'taki Jazz, Affinity'e oranla daha belirgin bir yönde ilerliyor.

Albümdeki besteler çok muhteşem işler olmasa da işleme yönteminden dolayı öne çıktıklarını da yadsıyamıyoruz. Zaten grubun farklı tür ve tarzlardan beslenen bir yapısı olduğu düşünüldüğünde içerdiği bu parçaların işlenmesi mevzusu daha bir anlaşılır oluyor.

Flüt ve saksafonun hoyratça ama etkili kullanıldığı albümde gitarların azlığı ve klavyenin olmaması değişik bir hava katıyor. Folk değil ama Folk içeriyor, Blues değil ama içinde Blues da var, Jazz değil de Jazz'ı da içeriyor işte. Dinlemesi keyifli, hoş ve kendini tekrar dinlettiren albümlerden. Kesinlikle bir başyapıt değil ama ortalamanın da çok üzerinde bir albüm.

GOLIATH

Linda Rothwell / Vokal
Malcolm Grundy / Gitar
Joseph Rosbotham / Nefesli Çalgılar
John Williamson / Bass
Eric Eastman / Davul, Vurmalılar

GOLIATH

01. Port And Lemon Lady 4:05
02. Festival Of Light 4:58
03. No More Trash 3:43
04. Hunter's Song 9:54
05. Men 3:43
06. I Heard About A Friend 4:31
07. Prism 6:06
08. Emerge, Breath, Sunshine, Dandelion 3:32
09. Maajun (A Taste Of Tangier) 4:30

4 Eylül 2023 Pazartesi

Synanthesia / Synanthesia (1969)

Epeyce değişik ve kaliteli gruplardan biri de Synanthesia. 1968 yılında Londra'da Les Cook tarafından kurulan grup kısa süre içerisinde Soul basçısı Dennis Holmes ve Jazz saksafon ve flütçüsü Jim Fraser'ın katılımıyla ortaya çıktı. Farklı müzikal anlayışlardan gelen gelen grup elemanları, Synanthesia'nın müzikal anlayışının tuhaf ve değişik olmasını sağladı.

Kurulduktan kısa süre sonra Londra'da sahne almaya başladılar. Chrysallis yapım firması tarafından fark edildiklerinde yine sahnedeydiler. Anlaşmalar hemen imzalandı ve grup albüm yapma fırsatı yakaladı. Tam da o sıralarda yakın ilişki içerisinde oldukları David Bowie ile birlikte çalışmışlar ve bir süre sahneye birlikte çıkmışlar. Tabi araya albüm anlaşması girince kendi yollarına gitmeyi tercih etmişler.

Prog Folk ve Psychedelic Folk olarak tanımlanabilecek olan Synanthesia müziğinde bundan çok fazlası olduğu aşikar. Jazz, Soul, Klasik Müzik etkileri, deneysel bir takım hareketler, agresif ve kontrolsüz yapılar albümün her yerinde bulabileceğiniz şeyler. Bazı noktalarda fazlasıyla coşkulu ve kendini bilmez şekilde hareket ederken (kafa fena halde güzelken yapılmış bir jam session gibi düşünün) bazen de bir anda yönü değiştirip son derece kontrollü, tutarlı ve sade bir hal alabiliyorlar. Comus'un First Utterance albümünü andıran bir tuhaflık oluşuyor doğal olarak.

Müzikal bakış açısındaki üst düzey bu tuhaflık Comus dışında, Van Der Graaf Generator, Incredible String Band, Forest, Audience gibi gruplara kadar ulaşıyor. Parçalarda bu grupların izlerine rastlarken onlarla hiç alakaları olmadığını da anlayabiliyorsunuz. 

Bu tarz albümler arasında normalden fazla öne çıkan vokal, gidişatı bir miktar aşağı çekiyor gibi görünse de özellikle flüt ve saksafon bölümleri vokalin bu pervasız hareketlerini dengeleyerek başka bir tuhaflık zinciri daha ekliyor albüme. Çoğunlukla albüm hakkında kafanız karışık oluyor. Bazen bu kadar basit olabilir mi diye düşünürken bazen de bunu da nasıl yapmışlar dedirtiyor dinleyene. İlk dinlemede çok basitmiş fikrine kapılabilirsiniz, aldanmayın! Tuhaflıklarıyla peşinizi bırakmayan bir albüm Synanthesia.

SYNANTHESIA

Dennis Homes / Gitar, Vokal, Vibes
Jim Fraser / Alto Saksafon, Soprano Saksafon, Obua, Alto Flüt, Nose Flüt, Konser Flütü
Les Cook / Gitar, Bongo, Keman, Mandolin, Vokal

SYNANTHESIA

01 - Minerva
02 - Peek Strangely and Worried Evening
03 - Morpheus
04 - Trafalgar Square
05 - Fates
06 - The Tale of the Spider and the Fly
07 - Vesta
08 - Rolling and Tumbling
09 - Mnemoysne
10 - Aurora
11 - Just as the Curtain Finally Falls

3 Temmuz 2023 Pazartesi

Chalibaude / Les Noces du Papillon (1976)

Fransa'nın tek albümlüler listemize olan katkılarından biri de Chalibaude. Progressive Folk tarzının 70'lerin ikinci yarısında öne çıkan temsilcilerinden biriler ama malesef tek albümle kalmışlar. Daha sonraları grup bir araya gelip konserler vermiş olsa da o dönemki ruhu yakalayamamışlar.

Önemli temsilcilerinden biri dedik ama o dönemde de şimdilerde de pek tanınan bir grup değil Chalibaude. Kaliteli bir albüm çıkarmış olmalarına rağmen fazlasıyla gözden kaçmış ya da göz ardı edilmişler. Belirtmek gerekir ki hakları fazlasıyla yenmiş.

Dönemin pek çok Fransız Folk kökeninden beslenen grubu gibi Chalibaude da Malicorne'dan etkilenmiş gibi görünüyor. Onlardaki pek çok ize Chalibaude'da da rastlıyoruz. Fakat diğerlerinden farklı olarak çok bölümlü armonilerden oluşan parçaları, nefis keman soloları ve ara ara karşınıza çıkıp baş döndürücü bir hal alan santur pasajları ile kendilerine has bir yapı oluşturmayı da başarabilmişler. 

Albüm, en uzunu 4:25'i geçmeyen kısa parçalardan oluşuyor. Folk'un genel özelliklerinden biri olmakla birlikte tehlikeli de bir yanı var bunun. Anlatmak istediğinizi kısa bir süre içerisinde anlatmanız gerekiyor ve bunu bir de çarpıcı bir şekilde yapmalısınız. Chalibaude bunu başarabilen gruplardan biri. Kısa parçalara rağmen sizi alıp götüren, her dinlediğinizde sizi bir kez daha şaşırtan bir yapıya ve anlayışa sahipler.

Fransız Folklorundan etkilendiğini söylediğimiz grup, elemanların yaşadığı bölge itibariyle (Nantes) aslında bir miktar Kelt kültüründen de etkiler taşıyor. Zira Nantes idari olarak olmasa da kültürel olarak Keltlere daha yakın bir bölge.

Fazlasıyla coşku dolu olmasa da dinledikçe etkileyiciğini daha da arttıran albümlerin başında gelir Les Noces du Papillon. Şiirseldir ve geleneksele yakındır. 

CHALIBAUDE

Michel Lefort / Vokal, Gitar
Christian Bonneault / Gitar, Bass, Crumhorn, Banjo
Georges Felletin / Keman, Klavye
Jean Chevalier / Davul, Vurmalılar

LES NOCES DU PAPILLON

01. Là-bas dans les prairies (2:48)
02. Les noces du papillon (3:38)
03. La cuillère et la marmite (2:01)
04. La messe à Poitiers (4:25)
05. Le retour au guarret (3:04)
06. L'alouette et le marlot (4:06)
07. La fille du Rochelais (3:00)
08. Arantelle (2:24)
09. La maîtresse du voltigeur (2:50)
10. Jarni Perrot (2:34)
11. Là-bas dans les prairies (1:42)

25 Haziran 2023 Pazar

Jackson Heights / King Progress (1970)

Daha önce blogda Jackson Heights'ın adı bir iki kere geçmişti diye hatırlıyorum. Brian Davison's Every Which Way ve Justine'de. Bağlantılar şuradan geliyor.. Grubun frontman'i Lee Jackson, The Nice elemanı. Grup dağıldıktan sonra Jackson Heights'ı, The Nice'ın bir başka elemanı olan Brian Davison da Every Which Way'i kuruyor. Justine'in elemanı John McBurnie ise grubunun dağılmasından sonra Jackson Heights'a geçiyor. Bu kadar yazacağıma yazıları referans olarak verseymişim de olurmuş aslında.

İngiltere'de 1970 yılında kurulan grubun adın hem Lee Jackson'ın soy adından hem de New York'daki bir bölgeden geliyor. The Jackson Five'ı hatırlatması dışında fena da isim değil aslında. Lakin grup kurulduğu andan itibaren pek başarı gösterememiş. Jackson gibi deneyimli ve The Nice referansı taşıyan bir müzisyenden de beklenmeyecek bir başarısızlık öyküsü bu. Konumuz olan ve kaydedilen ilk albüm King Progress, değişik tür ve tarzlardan beslenmekle birlikte temel olarak bir Prog Folk albümü.

Parçaların kendisinde değil ama işlenmesinde sorun var gibi duruyor. Sürekli melodi kullanımları, vokali öne çıkarma çabaları albümdeki etkiyi bir hayli azaltıyor. Popülist bir yaklaşım sergilemeye çalıştıkları ortada. Muhtemelen bu nedenle de bir arada çok kalamamışlar ve grubun ilk versiyonu albümden sonra dağılma aşamasına gelmiş. Yukarıda da bahsettiğimiz John McBurnie gruba dahil edilmiş ve yeni bir anlayış ile daha iyi albümler kaydetmişler.

Piyasaya çıktığı dönemde, The Nice'tan gelen kitleyi de kullanma yeteneğine rağmen albüm ticari bir başarı gösterememiş. Anlatılanlara göre sadece üniversite öğrencileri tarafından takip edilen ama daha geniş ve farklı kitlelere açılamayan bir başarısızlık durumu da olmuş.

Progressive Folk olarak düşünüldüğünde albüm aslında ortalama bir albüm. Belli bazı yerler dışında sıradanlığın ötesine geçemiyor diyebiliriz. Folk'tan beslenip de akla hayale ters düşen işler çıkarmış gruplar ve albümler yanında pek esamesi okunmaz yani King Progress'in. Ama melodik yapısındaki hoşluklar, enstrümantasyon becerisi de fena değil. Tam anlamıyla bir pop albümü olarak düşünülemez. Ama Prog Folk için de biraz hafif kalıyor diyebiliriz. Demir Kelebek Olimpik Yaz Oyunları kapsamında, kafanızı gölgeye ayaklarınızı güneşe gömmüş bir vaziyette dinleyebileceğiniz sevimli albümlerden.

JACKSON HEIGHTS

Charlie Harcourt / Gitar, Klavye
Tommy Sloane / Davul, Vurmalılar
Mario Tafia / Bass, Gitar
Lee Jackson / Vokal

KING PROGRESS

01. Mr. Screw (3:23)
02. Since I Last Saw You (7:06)
03. Sunshine Freak (4:48)
04. King Progress (3:28)
05. Doubting Thomas (4:18)
06. Insomnia (5:00)
07. Cry Of Eugene (7:57)

6 Haziran 2023 Salı

Justine / Justine (1970)

Kadrosu farklı ülkelerden gelen isimlerden oluşan ama İngiltere'de kurulan Justine, Progressive Folk janrı içerisinde kaliteli ve iyi bir albüm kaydedip dağılan gruplardan. 1968 yılında bir araya gelip 2 yıllık sahne performans gösterilerinin ardından grup ile aynı adı taşıyan albümün kaydını bitirip yayınlıyorlar. Hemen ardından da dağılıyorlar.

Haklarında biyografik çok fazla bilgi bulunmuyor. Sadece grup elemanlarından vokalist Laurie Styvers ve John McBurnie hakkında bilgimiz var. Styvers gruptan ayrıldıktan hemen sonra arka arkaya kaydettiği 2 solo albümle tanınıyor. Özellikle 70'li yılların müzik ortamında bilinen, tanınan isimlerden biri haline geliyor. McBurnie ise yine Justine'den ayrıldıktan sonra katıldığı Jackson Heights ile biliniyor. 

Grubun ilginç yanlarından biri 6 kişilik kadroda 3 kadın vokalin bulunması. Diğer iki eleman gitar ve sonuncusu da davul çalıyor. Grup 3 vokalli olunca müzikal bakış açıları da ona göre şekillenmiş. Yine de albüm boyunca sadece vokal duyacağınızı da düşünmeyin. Doğru yerlerde ve birbirinin neredeyse içinden geçen şekillerde kullanmışlar vokalleri.

Justine'de Prog Folk'un farklı kökenlerden beslenen bir yapısı var doğal olarak. Farklı ülkelerden gelme grup elemanlarının gruba en büyük katkılarından biri de bu kültürel çeşitlilik. Diğer yandan albümün her yerinde dönemin en gözde türlerinden biri olan Psychedelic Rock fazlasıyla hissediliyor. Gelişmeye açık ve ilerici yapısıyla da Progressive Rock genel başlığı altına koymakta sakınca görünmüyor.

Genel yapının Amerikan menşeli West Coast Psychedelic'ten geldiğini albümü dinlediğiniz ilk andan itibaren anlayabiliyorsunuz. Biraz popüler bir yaklaşım sergiledikleri için de Mamas & Papas ile karşılaştırılabilir durumuna gelmişler. Tabi ki Mamas & Papas bu konuda karşılaştırma ya da kıyas kabul etmeyecek gruplardan. Fakat Justine albümünde gerçekten de grubun izlerini bulmak çok kolay. Kadın vokallerin Mama Cass'e öykündüklerini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Farklı açıdan bakıldığında ise multi national bir grup olarak farklı kültürlerden gelenleri Psychedelic sosuyla Progressive Folk içerisinde erittiklerini ve bunu yaparken de kendilerine ait bir dil ya da tavır geliştirdiklerini söylemek yanlış olmaz. Benzersiz ya da tek olduklarını söyleyemesek de kaydedip yayınladıkları tek albümle değişik bir bakış açısına sahip olduklarını da açıkça görebiliyoruz.

JUSTINE

John McBurnie / Gitar, Vokal
Keith Trowsdale / Gitar, Vokal
Dougie Wright / Davul
Laurie Styvers / Vokal
Bethlyn Bates / Vokal
Valerie Cope / Vokal

JUSTINE

01. Flying/Love You More Than Is Good for Me To/Nostrils (7:25)
02. She Brings the Morning with Her (3:18)
03. Back to Boulder (5:07)
04. Traveller (2:46)
05. See Saw (2:31)
06. Mini Splurge/Mr. Jones/Is That Good. That's Nice (10:54)
07. Clocks/Hey I Used to Know You (5:02)
08. Unknown Journey (7:07)

18 Mayıs 2023 Perşembe

Bob Dylan / Desire (1976)

Şüphesiz ki Desire, Bob Dylan'ın en iyi albümlerinden biri değil. Ondan önce sayılabilecek en az 5-6 albüm çıkar. Ama Best Of kıvamı taşıyan, bütün parçaları aklınıza kazınan albümlerinin de başında gelir. Dylan'ın en çok satan albümlerinden de biridir ayrıca. Bundaki en önemli nokta, bu albümde müziğini daha popülerleşen bir yapıya dönüştürmesidir. Yanlış yaptığını, albümün önceki albümlerle karşılaştırıldığında cıvık olduğunu söyleyenler bile var. Eleştirilere kulak tıkamadan dinlenilmesi gereken albümlerden de biri Desire.

Yapıcı ve yıkıcı eleştirilerin neticede vardığı yer her seferinde daha popülerleşme sonucu oluyor. Unutulan bir şey var ki o daha büyük saçmalık. Albüm yayınlandığında Bob Dylan zaten popüler bir müzisyendi. Hem de neredeyse 20 yıllık kariyeri olan bir müzisyen. Atıp tutarken de dikkatli olmak, söylenilenlerin nereye gideceğini düşünmek lazım.

Yeri gelmişken belirtelim, Desire ile ilgili yapılan ya da yapılabilecek olan eleştirilerin hepsi kişiselleştirilmiş tercihler üzerinden oluyor. Bu da karşı tarafı hiçbir zaman bağlamıyor doğal olarak. Albümün baştan sona umut ve coşku içerdiğini söylemek lazım. Arada One More Cup Of Coffee ve Sara gibi insanı derinden etkileyip yerden yere vuran parçalar olsa da geneline coşku hakim demek yanlış olmaz. Fena halde insanın içinde yoğun duygular oluşturuyor.

Kimi zaman eleştirel kimi zaman dünyadan kopuk ve fazlasıyla özele indirgenmiş sözler içeriyor olsa da dinleyen herkesin kendinden bir şey bulabileceği albümlerin de başında geliyor Desire. Havası oldukça değişik. İnsanın içine içine işliyor. Muhtemeldir ki öyle bir amaçla yapılmamış ama verdiği hissiyat genelde de böyle oluyor.

Malum, ülkenin durumu, son yıllarda yaşadıklarımız, deprem, seçim süreci, o, bu derken kafayı yeme, kendinden geçme, kendi iç kontrolünü kaybederek dünyadan, insanlardan uzaklaşma safhasına kadar geldik neredeyse. Çoğunlukla kendimizi Orkların saldırmak üzere olduğu Miğferdibi'nde Orkların gelişine bakanlar gibi hissediyoruz. İşin sonunun nereye varacağını bilemeden, elimizde kalan her şey ile birlikte bekliyoruz bu ara sadece. Ha, Desire bu hissiyatımızı alır mı, bizi rahatlatır mı, kendimize gelmemizi sağlar mı.. sağlamaz tabi. En azından bir süre daha dayanmanızı sağlar ama. Umut ve coşku veren bir albüm dedik işte, daha ne diyelim!

BOB DYLAN

Bob Dylan / Vokal, Ritim Gitar, Armonika, Piyano
Rob Stoner / Bass, Geri Vokal
Scarlet Rivera / Keman

DESIRE

01 - Hurricane 8:33
02 - Isis 6:58
03 - Mozambique 3:00
04 - One More Cup of Coffee 3:43
05 - Oh, Sister 4:05
06 - Joey 11:05
07 - Romance in Durango 5:50
08 - Black Diamond Bay 7:30
09 - Sara 5:29

12 Mayıs 2023 Cuma

Saint Just / Saint Just (1973)

Yine İtalya'dan bir grup Saint Just. Yine Progressive Rock yapıyorlar ama o bildiğimiz RPI, Rock Progressivo Italiano ya da Italian Prog janrına dahil değiller. Benzeştikleri yerler bulunmakla birlikte daha çok Folk, Psychedelic Rock ve klasik müzikten beslenen bir müzikal anlayışları var. Gerçi bu anlayışın ilk albüm için geçerli olduğunu da belirtelim. Zira ikinci albümde daha fazla RPI'a yakınlaşıyorlar. Belki de bu nedenle ikinci albüm olan La Casa del Lago daha bilinir bir albüm.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgimiz yok. Napoli / İtalya'da kurulduklarını biliyoruz. Kaydettikleri iki albümle oldukça başarılı bir ivme yakaladıklarını ama bir arada durmayı başaramayıp 1974 yılında dağıldıklarını biliyoruz.

Saint Just'ın konumuz olan ve grupla aynı adı taşıyan ilk albümü, bahsettiğimiz gibi daha çok Folk Progressive havasında ilerliyor. Arada Psychedelic Rock sosu ekleniyor. Uzun pasajlarla güçlendiriliyor. Tüm bunlar yapılırken de albümün kıvamı akustikte tutuluyor. Sadece bu tanımlama bile hem grubu hem de albümü arşive almak için yeterli olmalıdır diye düşünüyorum. Zira bu işi akustiğe yakın bir havada yapabilmek gerçekten de zor iş. Ha albümde elektrikli aletler yok mu, var tabi ki ama akustik havayı kaybetmemek için daha alt bir seviyede tutulmuş diyebiliriz.

Albümün bir de ham bir havası var. Hani sanki stüdyoya girmeden önce evde bir ön kayıt alınmış da sonra stüdyoya girmeye fırsat kalmayınca, hadi bari bunu yayınlayalım kafasında bir albüm olmuş. Sesler ve tonlar kulağa biraz karmaşık gelebiliyor bu nedenle. Ama rahatsızlık verici bir düzeyde de değil bu. Albüm rahat ve kolay dinlenebiliyor.

Diğer yandan enstrümantasyon oldukça iyi. Arada Grace Slick ve Jefferson Airplane'den etkilendiği fena halde belli olan ama sesi daha tiz kullanan Jenny Sorrenti sayesinde albüm de değişik bir havaya bürünüyor. Parçalardaki akustik gitarlar, bass ve piyano son derece rahat bir şekilde akarken, davul atakları farklı şekillerde kendini gösteriyor. Tarzlarında değişik ve tuhaf yanlar var. Kategorilendirme çalışması yaparken Avant Folk içerisine bile dahil edebilirsiniz Saint Just'ı. Hepsini bir kenara bıraktığınızda ise albüm gerçekten de şaşırtıcı.

SAINT JUST

Jenny Sorrenti / Vokal
Antonio Verde / Klasik Gitar, Bass
Robert Fix / Saksafon
Mario D'Amora / Piyano, Org
Tony Esposito / Davul
Gianni Guarracino / Elektrikli Gitar

SAINT JUST

01. Il Fiume Inondò (10:43)
02. Il Risveglio (6:16)
03. Dolci Momenti (3:16)
04. Una Bambina (8:02)
05. Triste Poeta Di Corte (6:19)
06. Saint Just (3:58)

6 Mayıs 2023 Cumartesi

Prudence / Tomorrow May Be Vanished (1972)

Norveç sahnesinde önemli bir yere sahip olan Prudence, 1967 yılında The Tunes adıyla kurulmuş. Kısa bir süre sonra isimlerini Whoopee Choop olarak değiştirmişler. 1969 yılı sonbaharında ise The Beatles'ın Dear Prudence parçasından etkilenerek grubun adını Prudence olarak sabitlemişler. İsimleri çok bilinen bir grup olmamakla birlikte, kendi başlarına yeni bir türün oluşmasını sağlamış nadir gruplardan biridir Prudence.

1975 yılında piyasa sürdükleri Takk Te Dokk albümünde Norveç'te yaşadıkları bölgenin dilini kullanarak Trønderrock adında bir türün oluşmasını sağladılar. Gerçi bu albüm grubun son albümüydü. Yarattıkları türün gelişmesine ön ayak olamasalar da en azından türün başlangıcı onlara dayanıyor. Norveç'in Nord-Trøndelag bölgesinden gelme grup, bölgenin tarihçesi çok eskilere dayanan parti ya da dans müziklerini Rock ile birleştirerek farklı bir işe imza atmışlar.

Doğal olarak grubun yaptığı müziği Progressive Folk olarak kategorilendirilmesi gerekiyor. Zaten albümlerinde hem genel olarak Norveç folklorundan hem de yaşadıkları bölgenin yerel kültürenden çok fazla etkilenme var. Tabi bunu yaparken elektrikli ve modern aletler kullandıkları için işin rengini değiştirmeyi de başarmışlar. Kendilerine has bir tarza sahip olduklarından bahsetmek de yanlış olmaz bu noktada. Her ne kadar Folk'tan beslenen çok fazla grup için geçerli olmasa da Prudence kendi tarzlarını yaratmayı başarmış gruplardan.

Bu arada belirtelim, grup elemanları müzikal anlayışlarını 3 farklı kökene ve yaşadıkları bölgeye bağlıyorlar. Gitarist Aleksandersen Bob Dylan tarzı Amerikan Folk ve Rock müziğini severken, diğer gitarist ve akordeoncu Tysland ise Jazz ve Jimi Hendrix hayranı. Grubun flütçüsü Wallum ise Jethro Tull ve İngiliz tipi Progressive Rock'tan etkileniyor. Albümde bahsi geçen bu 3 türe de atıfta bulunan pek çok yer bulunuyor. Türlerin ve ülkelerin nefis bir karışımı da diyebilirsiniz.

Folk'a uygun şekilde kısaya yakın uzunluktaki 10 parçadan oluşan albümün coşkusu ve melodik yüksekliği bir hayli fazla. Ballad kıvamındaki parçalarda bile ritim normalin üzerine seyrediyor. Bu arada, Tomorrow May Be Vanished grubun en iyi albümü değil. Lakin, grubun bu bahsettiğimiz ilk dönem karışımını en iyi anlatan başarılı da bir albüm.

PRUDENCE

Åge Aleksandersen / Gitar, Vokal
Per Erik Wallum / Flüt, Vokal
Terje Tysland / Gitar, Akordeon, Vokal
Kaare Skevik jr. / Davul
Johan Tangen / Mandolin, Conga, Vokal
Kjell Ove Riseth / Bass, Vokal

TOMORROW MAY BE VANISHED

01. North in the Country (4:14)
02. Mild Grey Fog (3:26)
03. Tomorrow May Be Vanished (4:26)
04. What Man Has Made of Man (2:03)
05. 14 Pages (4:23)
06. Going Through This Life (4:00)
07. Oh, Grandpa (3:39)
08. Lost in the Forest (2:16)
09. Kerre Volin (4:38)
10. Daida (4:02)

5 Mayıs 2023 Cuma

Stud / Stud (1971)

Kuzey İrlanda
'dan çıkma Stud, İngiliz grubu olarak sınıflandırılır. Uyuz bir durumdur ama işte yapacak da çok bir şey yok. Progressive Rock, Progressive Folk, Heavy Psychedelic Rock ve Blues Rock semalarında dolaşan grubun kuruluşu öncesi, grup elemanlarının çaldığı diğer gruplar bir miktar ilgi çekicidir. Rory Gallagher'ın Taste grubundan Charlie McCracken ve John Wilson ile Blossom Toes'un eski elemanı Jim Cregan tarafından kurulmuştur Stud. Müzisyenlerin referansları gayet iyi olunca insanın beklentileri de yükseliyor doğal olarak. Belirtmeden geçmeyelim, ikinci albümde gruba Eric Burdon & The Animals ve Family'e çalmış olan John Weider da katılınca kadro daha bir güçlenmiş.

Ticari olarak en ufak bir başarı kazanamasalar da kaydettikleri albümlerle bugün bile hatırlanan gruplar arasına girmeyi başarmışlar. Birleşik Krallık'ta belirli bir miktar popülariteye sahipken, Almanya'da çıktıkları turne sırasında epeyce ün yapmışlar kendilerine. Bunu fark eden neredeyse bütün radyolar da Stud'u konuk olarak almışlar. Bir durum ötekini desteklemiş ve Almanya'da fazlasıyla popüler hale gelmişler. O dönemde biraz para görmüş cepleri. Üstüne bir de BASF ile albüm anlaşması imzalamışlar. Gerçi albüm ortalama bir albüm olarak kalmış ama yine de fena değil.

Konumuz olan ilk Stud albümü grubun kurulmasından hemen sonra kaydedilmiş. Kalite olarak iyi olsa da ticari başarıyı elde edememiş. Yapımcı firma DERAM da anlaşmaları iptal edip grubu sepetlemiş. Almanya şansı da buradan sonra açılmış zaten.

Albümün İrlanda folklorundan etkilenmiş olduğu pek çok yerinde hissediliyor. Ama bunun üzerine çok fazla şey katmayı da başarabilmişler. Grup elemanlarının müzikal yeterliliklerinin iyi olması, müzikal anlayış geliştirme konusunda oldukça faydalı olmuş gibi görünüyor. Albüm Progressive bir yapıya sahipken Blues ve Psychedelic yönleri de ara ara da olsa ağır basıyor. Psychedelic kısmını kendilerine özgü bir şekilde sertleştirerek Heavy Psychedelic'e taşımışlar. Bir noktada rahatsız edici denilebilecek kadar Psychedelic'e yöneldiklerini rahatlıkla duyabiliyorsunuz. Uzun ve bitmeyecekmiş gibi gelen bu anların ardından tempo ile oynayarak sert bir Blues'a geçiş yapıp işi Heavy Progressive'e kadar götürüyorlar.

Melodik parçaların olmamasından dolayı kulağı buna alışmış dinleyicileri pek kendine çekmeyen bir albüm Stud. Ama diğer tüm açılardan baktığınızda da sağlam ve vazgeçilmez kategorilerine girebilecek niteliklere sahipler.

STUD

Jim Cregan / Lead Gitar, Akustik Gitar, Lead Vokal
Richard McCracken / Bass, Kontrbas
John Wilson - Davul

STUD

01 - Sail On (4:12)
02 - Turn Over The Pages (4:17)
03 - 1112235 (12:20)
04 - Harpo's Head (7:35)
05 - Horizon (11:07)
        Here - Part 1
        There - Part 2
06 - Song (2:33)

30 Mart 2023 Perşembe

Strange Days / 9 Parts To The Wind (1975)

İngiltere'den çıkma Strange Days'in enfes albümünün yanında yedikleri en büyük halt, grubun en bilinen, popüler anında Londra'daki 100 Club adlı konser mekanında verecekleri konsere ön grup olarak Sex Pistols'ı davet etmeleridir. Sex Pistols bu konserden sonra bilinir hale gelmiş ve Punk'ın doğuşunu imgelemiştir. Onun dışında grupla ilgili yani Strange Days ile ilgili söylenebilecek en ufak kötü bir söz bulamıyorum, kendi adıma.

70'lerin şaşaalı Progressive Rock döneminde, geriden gelen gruplardan biri olarak kuruluyorlar. Kısa sürede verdikleri konser ve dinletilerle de epeyce ön plana çıkıyorlar. Yaptıkları albüm anlaşmasının hemen ardından çıkardıkları ilk ve tek albümle, özellikle İngiltere ve Hollanda'da epeyce bir başarı elde edip tanınır hale geliyorlar. Hemen ardından da grup elemanları arasındaki müzikal fikir ayrılıkları nedeniyle dağılıyorlar ki gruptan ayrılanlar içerisinde Gordon Giltrapp ve Illusion'a katılanlar da var. Bu arada Strange Days'in, Paul Travis'in grubu Travis'ten ayrılanlarca kurulduğunu ekleyelim. Tek albümlü gruplardan biri olan Travis'ten ayrıldıktan hemen sonra kurulan grup ticari olarak düşünüldüğünde Travis'ten daha başarılı. Bu başarının en büyük sebeplerinden biri de daha Pop bir yaklaşım sergilemelerinden geliyor. Melodik açıdan zorlayıcı olmak yerine daha hafif melodiler kullanarak işlerini görüyorlar 9 Parts To The Wind albümünde.

Fruupp, Genesis, Supertramp gibi gruplardan gelen anlayışın 10cc ile birleşmesi gibi düşünülebilir Strange Days'in müzikal anlayışı. Fakat 10cc gibi de iyice popüler müziğe kaymış değiller. Albüm, Folk üzerinden giden hafif bir yapıya sahip diyebiliriz. Albümdeki enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Bir önceki gruptan edindikleri deneyim ile birlikte albümün altından kalkmayı başarabilmişler.

Az önce de dediğimiz gibi genel yapı Folk'tan beslenen bir Progressive Rock ya da Progressive Folk türevi. Fakat daha popüler olabilmek adına (Supertramp'in yaptığı gibi) araya Pop sosu katmayı unutmamışlar. Fena da değil aslında. Arada bahsettiğimiz hafif nitelikli albümlerden biri. Yormadan ama çok boşa da kaçmadan dinlettiriyor kendini. Özellikle ilkbahar zamanları, yazın başları gibi dönemlerde fazlasıyla ilgi çekici ve keyif verici bir hal alabiliyor 9 Parts To The Wind.

STRANGE DAYS

Graham Ward / Vokal, Lead Gitar
Eddie McNeil / Davul, Vurmalılar
Phil Walman / Vokal, Bas
Eddie Spence / Klavye

9 PARTS TO THE WIND

01 - 9 Parts to the Wind (4:31)
02 - Be Nice to Joe Soap (6:47)
03 - The Journey (10:06)
04 - Monday Morning (4:06)
05 - A Unanimous Decision (8:28)
06 - 18 Tons (7:35)

27 Şubat 2023 Pazartesi

Wara / El Inca (1973)

La Paz, Bolivya'dan gelen Wara'nın tarihçesi 60'lı yılların ortalarına dek uzanıyor. O dönemlerde Rock'n Roll odaklı bir parti grubu olarak kuruluyorlar ve isimlerini Conga olarak seçiyorlar. Gençlerin partilerinde ve bazı düğünlerde edindikleri deneyimlerle yaptıkları müziği biraz daha özgün ve geliştirilmiş hale getirme sevdasına kapılıp daha lokal bir isim olan Tabu'ya geçiyorlar. Zamanla bu da yetmiyor ve dünyanın her yanından gelen müzikal etkiler ile bir üst aşamaya geçip Wara adını alıyorlar. 

Grup, yerel kültürden fazlasıyla beslenen bir Progressive Rock yapıyor. Hatta bunu kaydettikleri ilk albümün kapağına da kazımışlar; Musica Progresiva Boliviana olarak.  Wara adıyla ilk duyulmaları 1972 yılına tarihleniyor. Buradan hemen sonra da albüm kayıtlarına başlıyorlar. 1973 yılında konumuz olan ilk albüm yayınlanıyor. Albümün getirdiği ticari başarı grubun yerini sağlamlaştırıyor ve Wara birbiri ardına albümler kaydedebilecek bir durumda buluyor kendini. Geçen yıllar içerisinde grup elemanları -2 kişi hariç- değişse de 2000'li yıllarda bile aktif olduklarını görüyoruz.

El Inca, bahsettiğimiz gibi fazlasıyla Bolivya folklorik öğelerini içeriyor. Lakin bunu dönemin revaçta olan neredeyse bütün türleriyle birleştirmeyi başarabilmişler. Grubun temelindeki sertlik Hard Rock'ı fazlasıyla içselleştirmiş olmalarından geliyor. Bunun yanında bazı bölümlerde Psychedelic Rock, Blues'a kayan yaklaşımlar, senfonikleşecekmiş gibi duran pasajlara rastlayabilirsiniz. Fakat albümün karmakarışık bir yapıda olduğu da düşünülmesin! Alakası bile yok çünkü. 

Albümde enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Özellikle gitar, keman, flüt ve klavyeler ön plana çıkıyor. 13 kişilik bir kadroyla gerçekten de büyük bir işe imza attıklarını söylemek yanlış olmaz. Güney Amerika kültüründen gelen tonları modernleşmiş müzik, elektrikli ve akustik aletler ile birleştirmeyi eksik bir şekilde gerçekleştirmişler. Bazı noktalarda vokal fazlasıyla özelliksiz ve basit gibi geliyor kulağa. Lakin parçaların gidişatına göre ve çoğunlukla da doğaçlama olarak bu şekilde kullanıldığı söyleniyor. 

Hard Rock, Psychedelic Rock, Heavy Progressive Rock, doğal olarak Folk, neredeyse Amerikan tipine yaklaşan Blues albümde rastlayacağınız türler. Hepsinin de hakkını fazlasıyla vererek yerine getirmişler. Albümde bulabileceğiniz eksiklikler en fazla teknik sebeplerden kaynaklı olanlarıdır diye düşünüyorum. Onun dışında albüm son derece coşkulu, alışılmamış melodik bölümlere sahip, benzersiz diye nitelendirilebilecek albümlerden biri.

WARA

Nataniel Gonzales / Lead Vokal
Pedro Sanjimes / Org, Piyano, Vokal
Omar León / Bass
George Cronembold / Davul, Vurmalılar
Carlos Daza / Gitar
Pablo Vezin / Flüt
Jaime Gallardo / Çello
Freddy Céspedes / Keman
Vicenta Claramount / Keman
Stefan Rinderknecht / Çello
Gustavo Oroza / Obua
Zelma Guerra / Vokal
Walter Alvarez / Bassoon

EL INCA

01. El Inca (El Señor De La Tierra) (7:04)
02. Realidad (5:06)
03. Cancion Para Una Niña Triste (5:24)
04. Wara (Estrella) (8:26)
05. Kenko (Tierra De Piedra) (6:18)

22 Şubat 2023 Çarşamba

Horslips / The Táin (1973)

İrlanda için "ilk" tanımlamasının bir kısmını toplayan grup olan Horslips, 1970 yılında Dublin'de kurulmuş. Progressive Folk yapıyorlar. Lakin bahsettiğimiz ilkler ile birlikte grubun müzikal anlayışı daha fazla ortaya çıkıyor. Öncelikle, Kelt kültüründen beslenen ve bazı kaynaklarda Celtic Rock bazılarında Irish Rock olarak tanımlanan türün ilk temsilcisi oldukları genel kabul gören bir gerçeklik. Hiçbiri yokken onlar vardı yani. Doğal olarak da İrlanda içerisinde en çok bilinen grupların da başında geliyorlar. Hatta döneminde, Rory Gallagher, The Boomtown Rats, Thin Lizzy gibi gruplardan daha büyük bir kitleye sahipmişler İrlanda'da. Uluslararası arenaya çok fazla açılamamışlar ama kaydettikleri enfes albümlerle biz artık haklarını onlara geri veriyoruz diye düşünüyor / umuyorum.

Horslips'in en önemli özelliklerinden biri genelde her grupta olan bir öncü ya da lidere sahip olmamaları. Kolektif şekilde müzik yapıyorlar ve ya hep birlikte öne çıkıyorlar ya da hiç çıkmıyorlar. Kelt folkloru, mistisizmi ve kültürünü Hard Rock ile birleştirip, bazı noktalarda melodik bir yapıya dönüşen, kulaklarınızdan silinmesini istemeyeceğiniz bir müzik yapıyorlar.

1972 yılında çıkan ilk albümün ardından İrlanda'da popülerleşmeye başlıyorlar. Albümün müzikal kalitesinin çok iyi olması ticari başarıyı da beraberinde getiriyor yerelde. Onlar da ikinci albüm The Táin'de daha fazlasını vermek için uğraşıyorlar ve ortaya çıkan sonuç grubu da dinleyicileri de yapımcı firmayı da memnun ediyor.

Bazı kaynaklarda Fairport Convention, Steeleye Span gibi gruplarla anılsalar da bunun sadece Folk anlayışı üzerinden olduğunu, aslında birbirlerine hiç benzemediklerini söyleyelim. Bahsi geçen iki grubun benzer yönleri olmakla birlikte her ikisinin de Horslips ile benzeşen -Folk dışında- bir yanı yok.

Konsept bir albüm olan The Táin, tam adı Táin Bó Cúailnge olan Cooley Sığırlarının Sürülmesi adlı İrlanda destanına dayanır. MÖ 500 yılına tarihlenen hikayenin ana hatları albümün her yerine sözlerle dağılmış durumdadır. Müzikal alt yapı ise Ulster ve Connaught bölgelerinin folklorik öğelerine dayanır. Adı geçen bölgelerdeki enstrüman kullanımı albümde kendini daha genişlemiş haliyle gösterir. Yöreye ait müzik aletleri yanında mandolin, gitar, akordeon gibi modern aletlerle birlikte çeşitlilik bir hayli artar.

HORSLIPS

Charles O'Connor / Fiddle, Mandolin, Concertina, Vokal
- John Fean / Gitar, Banjo, Vokal
- Jim Lockhart / Klavye, Konser Flütü, Düdük, Uileann Pipes, Vokal
- Barry Devlin / Bass, Vokal
- Eamon Carr / Davul, Vurmalılar, Bodhrán

THE TÁIN

01. Setanta (1:55)
02. Maeve's Court (1:41)
03. Charolais (4:03)
04. The March (1:34)
05. You Can't Fool The Beast (3:43)
06. Dearg Doom (3:07)
07. Ferdia's Song (2:44)
08. Gae Bolga (1:15)
09. Cu Chulainn's Lament (3:07)
10. Faster Than The Hound (5:39)
11. Silver Spear (2:06)
12. More Than You Can Chew (3:18)
13. The Morrigan's Dream (3:25)
14. Time To Kill! (5:02)

9 Şubat 2023 Perşembe

Sindelfingen / 'Odgipig (1973)

Adı sanı duyulmamış gruplardan biri olan Sindelfingen İngiltere çıkışlı bir Progressive Folk grubu. Kendilerine has bir müzikal yapı oluşturma konusunda gerçekten de çok iyiler. Başka hiçbir yerde duymadığınız, dinlemediğiniz bir tarzları var. Tek albümlü efsaneler listemize açık arayla giren gruplardan aynı zamanda. Tabi bu ve bunlar gibi gruplar için hep dediğimiz üzere, keşke daha fazla albüm kaydetme şansları olsaymış.

Grubun bilinmezliğinin en büyük sebebi albümün çıkış adedinden kaynaklıdır. Zira 1973 yılında basılan albüm sadece 99 kopya ile satışa sunulmuş. Doğal olarak elde edebildikleri bir ticari başarı da yok. (Basılmış albümlerin tamamının satılmış olması ticari bir başarı sayılmaz bu durumda). Doğal olarak da çok uzun ömürlü olamamışlar. Ama daha sonra yayınlanan başka kayıtları da var. Triangle adıyla yayınlanan bu albüm iyi bir niyetle ilk albümleri gibi gösterilse de bazı kaynaklarda aslında öyle değil. 1973 yılı ve sonrasındaki birkaç ayda yapılan kayıtlardan oluşuyor. Belirtmeden geçmeyelim, bu kaydın bazı parçalarında, albümden sonra gruptan ayrılan davulcu Roger Thorne'un yerine bass gitarist Mark Letley'nin kardeşi, 12 yaşındaki Matt Letley çalıyor.

Klasik Müzik, Avant-Garde, Folk yapılarını nefis bir şekilde birleştirip belirgin bir Rock formuna sokmayı başarabilmiş Sindelfingen. 'Odgipig albümü fazlasıyla dinamik bir albüm. Uzun temalar üzerinde çok çalışılmış ve ardı arkası kesilmeyecekmişçesine ilerliyor tüm parçalar.

Enstrümantal çeşitlilik de bir hayli fazla albümde. Hem türler arası geçişleri çok iyi sağlıyor hem de bir anda farklı tarzda bir yapıya büründürebiliyor parçaları. Değişik yeteneklere sahip bir grup insandan kurulu, ilgi çekici bir grup yani Sindelfingen. Kaydettikleri albüm ile attıkları imza da tarihin tozlu rafları arasında kolayca kaybolabilecek cinsten değil. Daha fazla insanın duymasıyla öne çıkacağı düşünülse de daha rafine dinleyicilerle beklenenin de üstünde bir potansiyele sahip olduğu ortada.

Arşivde olmazsa olmaz diye tabir ettiğimiz albümlerden de biri 'Odgipig. Ne kadar çok dinlerseniz, o kadar çok içinde kaybolursunuz. Alacağınız müzikal keyfin haddi hesabı yok! Vazgeçmeyi asla düşünmeyeceğiniz, böyle bir düşünce aklınıza geldiğinde üzüleceğiniz tarzda albümlerden.

SINDELFINGEN

Richard Manktelow / Vokal, Gitar
Mark Letley / Bass, Gitar
Roger Thorn / Davul, Vurmalılar
Roger Woods / Glockenspiel, Oscillators

'ODGIPIG

01. Song For Dawn (0:56)
02. Three Ladies (8:33)
03. Today & Tomorrow (9:42)
04. Mark's Bach (1:10)
05. Perpetual Motion (12:44)
06. Odgipig (3:14)

24 Ocak 2023 Salı

Matuskela / Matuskela (1973)

Günümüzde çok fazla bilinmeyen ama kaydettikleri tek albümle listemize girmeyi başaran gruplardan biri de Brezilya çıkışlı olan Matuskela. 1966 yılında kurulan grup hakkında tarihsel bilgimiz çok fazla yok. Lakin Progressive Rock / Progressive Folk semalarında gezinen albümleri tarihsel bilgiyi de önemsiz kılıyor.

1966 yılında bir grup genç tarafından kurulup uzunca bir süre çalıştıklarını, bazı konser ve dinletilerde yer aldıklarını, kurulduktan 7 yıl sonra albüm kaydına girip sonraki 7 yıl boyunca da ufak tefek konserlere çıktıklarını ve 1980 yılı ortalarında dağıldıklarını biliyoruz.

Muhtemelen kuruldukları yıldan başlayan müzikal anlayışları karmaşık bir yapı içeriyor. Pek çok türü dinleyip beğendikleri albümün her yerinde etkisini hissettiriyor. Hippi müziği, Psychedelic Rock, Folk, Heavy Rock gibi türler grubun alt yapısında bulunanlar. Tuhaf bir şekilde The Beatles'tan Iron Butterfly'a uzanan, arada America'ya uğrayıp Santana'ya selam veren bir tarzları var Matuskela'nın. Akustik ve Elektrikli gitarlar, bongolar, ilkel bir anlayışla yaratılmış Synthesizer riffleri, kimi zaman acıtan kimi zamansa gülümseten incelikli vokali ile insanın içine işleyen albümlerden biri demek yanlış da olmaz.

Albümün genelinde henüz tam olmamışlık hissiyatı bulunsa da Proto Prog olarak adlandırılabilecek bir müzikal anlayışları yok. Belli ki çok uğraşmışlar, istekle şevkle parçaları yazıp çalmışlar. Bunu yaparken de az önce bahsettiğimiz tarzların hepsini de içine aktarmışlar. Birbirinden bağımsız bu türleri bu kadar iyi şekilde birbirine yedirebilmek kolay bir şey olmasa gerek.

Matuskela'yı uluslararası başarılara sahip büyük gruplarla karıştırmamak da gerekiyor. Onlar, verdikleri o yerel havayla bölgesel özellikler taşıyan ve kısıtlı bir alana hitap eden bir müzik yapıyorlar. Latin ezgilerinden, sade ama etkileyici şeylerden hoşlananlar için bire bir yani. İşin ilginç yanı Brezilya'dan çok diğer ülkelerde biliniyorlar. Bunun en büyük sebebinin müzikal anlayışlarındaki diğer türler olsa gerek. Eklektik bir yapıya sahip olan Matuskela'nın Folk Progressive Space Acid Rock gibi saçma bir şekilde tanımlayabileceğimiz bir tarzı var. Brezilyalılar için bu o dönemde çok fazla gelmiş olsa gerek.

Dinlemeden geçmeyin, zira sizi şaşırtabilecek çok fazla ilginçlik barındırıyor içinde. Ama beklentilerinizi de yüksek tutun. Böylesi değişik bir anlayışa sahip gruptan daha azını beklemek de doğru değil.

MATUSKELA

João Carvalho / Bass
Lino / Guitar
Matuskela / Vokal
Didi Moreno / Davul
Demétrio / Flüt

MATUSKELA

01 - Idade do Louco 4:02
02 - Canto 3:22
03 - Uma Sopa de Saudade 4:25
04 - A Morte da Morte 3:10
05 - Viver Mama 5:05
06 - Maria Pureza 3:43
07 - Atrás da Cortina 3:02
08 - Uma Maneira de Viver 3:23
09 - Trapo Humano 3:44
10 - Raízes 3:03
11 - Cavalgada 2:50
12 - A Gente Tem que Ter 2:26
13 - Suza Suzana 2:17

23 Ocak 2023 Pazartesi

Peggy's Leg / Grinilla (1973)

1972 yılı sonlarına doğru Dublin'de kurulan Peggy's Leg, 4 kişiden oluşan enfes bir Progressive Rock / Progressive Folk grubudur. Gitarist Jimi Slevin tarafından kurulan grup çok kısa ömürlü olup kaydettiği tek albümle önemli de bir iş başarmışlardır. Özellikle albümün yayınlandığı dönemde uluslararası bir başarı elde edemeseler de İrlanda ve İngiltere'de oldukça bilinir hale gelmişler. O kadar ki Yılın En İyi Yeni Grubu, Yılın En İyi Gitaristi ve Yılın En İyi Davulcusu ödüllerini almışlar.

Albümün yayınlanmasından kısa bir süre sonra önce bassist Vincet Duffy ardından da Slevin gruptan ayrılmış, kalan elemanlar yeni müzisyenlerle devam etmeye çalışsalar da ömürleri ancak 1975 yılına kadar sürebilmiş. Özellikle İrlanda'da klasik müzik parçalarının uyarlamaları ile bilinir hale geldiklerinde epeyce yol kat edeceklerini düşünmüş olsalar da maalesef bu fikir çok geçerli olmamış.

23 saat gibi kısa bir sürede kaydedilen Grinilla'da beklentilerinizin çok üstünde şeylerle karşılaşmanız mümkün. Klasik müzikten gelen bir bakış açıları olsa da oldukça güçlü hatta heavy gitarlar mevcut. İrlanda folklorunun temel noktalarından izleri de sıklıkla parçalar içerisinde duyabiliyorsunuz. Parçalar o kadar zenginleştirilmiş ki Psychedelic Rock, Folk, Symphonic Rock, Fusion gibi türleri birbiri ardına sıralanmış şekilde buluyorsunuz.

Pek çok kaynakta Eclectic Prog olarak kataloglanmalarının en büyük nedeni de parçalardaki ya da bütüne baktığımızda albümdeki müzikal çeşitlilikten kaynaklanıyor. Türler arasındaki geçişleri o kadar iyi sağlamlaştırmışlar ki neyin nerede başlayıp bittiğine emin olamıyorsunuz. Bazı kaynaklarda Yes, Genesis, ELP gibi gruplarla benzeştikleri ve onları dinleyenlerin Peggy's Leg'i de seveceklerine dair cümleler bulunuyor. İkinci kısım doğru olmakla birlikte ilk kısım için aynı şeyi söyleyemeyiz. Zira bahsi geçen grupların kendilerine has ve diğerleri ile benzeşmeyen müzikal yapılara sahip oldukları gerçeği Peggy's Leg için de geçerli. Belki bu grupları toplayıp aynı yere koyabilirsiniz ama hiçbiri birbirinin benzeri, öncülü ya da ardılı değil. Benzeştiklerini ya da aynı kuşakta yer aldıklarını söylemek de saçma olur.

Albümün son parçası, Aram Khachaturian tarafından bestelenmiş olan Sabre Dance'in oldukça sert bir versiyonu. Dinlemeye doyamadığınız, dinledikçe daha fazla bağlandığınız tarzda parçalardan. Albümün CD versiyonunda en sona bir de Son of Grinilla adında, Vincent Duffy'nin ayrılmasından hemen sonra kaydedilmiş olan bonus parça eklenmiş ki o da albüme yakışır nitelikte bir parça olmuş.

PEGGY'S LEG

Jimmy Slevin / Lead Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Jimmy Gibson / Lead Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Vincent Duffy / Bass (1 - 6)
Don Harris / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyen:
John Brady / Bass

GRINILLA

01. History Tells (5:45)
02. Thnk For Yourself (4:46)
03. Variations For Huxley (9:59)
04. Into The Nightmare (7:34)
05. Just Another Journey (9:43)
06. Sabre Dance (3:30)
07. Son Of Grinilla (10:56)

12 Ocak 2023 Perşembe

Continuum / Autumn Grass (1971)

70'lerin değişik havasından en az o kadar değişik bir grup daha. Grubun kuruluşu da, hikayesi de kendi gibi değişik zaten. Herhangi bir ülkeye ait olduğunu söyleyemiyoruz Continuum'un. Uluslararası tabiri onlar için çok uygun. Farklı ülkelerden müzisyenleri bünyesinde barındırıyor. Ama işin temeli 1967 yılına, Macar müzisyen Yoel Schwarcz'a dayanıyor. Multi-enstrümantalist olan Schwarcz sanatın başka dallarıyla da ilgileniyor. Hatta grubun adı da Schwarcz'ın Londra'da açtığı aynı adlı resim sergisinden geliyor.

Müzikal fikirler oluşturmaya başlayan Schwarcz bir süre ne yapabileceğine karar vermek için uğraşırken Jan adında bir Çek gitarist ile tanışıyor ve fikirleri birlikte geliştiriyorlar. 2 yıl kadar bir süre Amsterdam'da ikili olarak sahne aldıktan sonra Schwarcz Londra'ya gitmek için yola çıkarken Jan'ı geride bırakıyor. İngiltere'de grubu toparlama hazırlıklarına başlıyor. Kısa süre içerisinde de kadro tamamlanıyor. Continuum adında bir grup olarak görünseler de Schwarcz çok fazla öne çıkıyor ve grubun liderliği pozisyonunu eline alıyor. Bir süre sonra iş albüm çıkarma aşamasına geldiğinde de RCA ile anlaşma imzalanıyor. Ama anlaşma Continuum adıyla değil RCA ile Yoel Schwarcz arasında oluyor.

Proje fikriyle giden grup kendi adını taşıyan ilk albümü yayınladıktan hemen sonra grup dağılıyor. Daha doğrusu Schwarcz dışındakiler gruptan ayrılıyorlar. Zira grup elemanlarının istediği müzik ile Schwarcz'ın doğaçlama arayışları birbiriyle uymuyordu. İkinci albüm hazırlıklarına hızlı şekilde başlayan Yoel, grubu başka isimlerle yeniden kurdu. Albümün ilk yüzü yeni grup ile kaydedilirken diğer yüzü ise, daha önce Patrie Standford tarafından grup için bestelenen ve ilk grupla kaydedilen 26 dakikalık parçadan oluşuyordu. Autumn Grass isimli bu parça aynı zamanda albüme de adını veriyordu. Grubun ilk halinde yer alan müzisyenlerin bu albümde konuk müzisyen olarak yer almaları da bu parça yüzünden.

Klasik müzik ve Jazz'ı temel alan ve buradan yola çıkarak pek çok  müzikal anlayışı dolaşan, doğaçlamalar ile bezeli dinlemesi oldukça keyifli bir albüm olarak çıkıyor karşımıza Autumn Grass. Yorucu olmayan bir şekilde her yöne doğru yol alırken, beyin kıvrımlarınızı da zorlayacak kadar ileri gidebiliyor. Sıklıkla sessizliğin içinden çıkıp gelen ritimler ve üstüne yapışan flüt bölümleri ile dikkat çekici.

CONTINUUM

Yoel Schwarcz / Klasik Gitar, Armonika, Flüt, Recorder, Saksafon
Tim Rice / Org, Piyano
Peter Billam / Bass, Elektrik Gitar
Harvey Troupe / Davul

Konuk Müzisyenler:
Ken Freeman / Freeman Synthesiser "Vivaldi Synthesis Two"
Richard Hartley / Piyano "Vivaldi Synthesis Two"
John Warren / Klasik Gitar "Autumn Grass"
Mike Hart / Double Bass "Autumn Grass"
Dick Wildman / Davul, Vurmalılar "Autumn Grass"
Clive Stanhope / Gong "Autumn Grass"
The Olympus Strings / Çello "Autumn Grass"

AUTUMN GRASS

01. Byrd Pavan (9:17)
02. Vivaldi Synthesis Two (2:20)
03. Overdraft (11:10)
04. Autumn Grass (26:15)

25 Aralık 2022 Pazar

Galadriel / Galadriel (1971)

Adını, çok rahat anlaşılacağı üzere, J.R.R. Tolkien'ın The Lord Of The Rings'indeki bir karakterden alan Galadriel, 1969 yılında Avustralya'da kurulmuş. 1971 yılında ise konumuz olan albümü kaydetmişler. Tek albümlü efsaneler listesine sorgusuz sualsiz girebilecek nitelikteki bu albümün ardında başka bir albüm kaydı daha yapmışlar aslında. Ama onun da başına gelmeyen kalmamış. Parçaların kaydedildiği kasetlerin tamamı kasıtlı bir şekilde yok edilmiş. Grup da ne olduğunu anlayamamış ve çıkan gerginliklerin sonucunda dağılmışlar.

6 kişiden oluşan Galadriel'in tek albümü Blues ve Folk etkilerinin hissedildiği bir Psychedelic Rock albümü. Elbette dönem dolayısıyla Progressive etkiler de içeriyor. Genel olarak grubu ve albümü Progressive Folk Rock olarak kataloglamak doğru bir tercih olur. Farklı kaynaklarda sadece Psychedelic Rock olarak nitelendirilse de albümü inlediğiniz anda bunun doğru olmadığı, eksik bir tanımlama olduğu hemen anlaşılıyor.

Daha önceleri bahsettiğimiz West Coast tarzı bir Psychedelic Rock egemen albümdeki parçalara. Tam anlamıyla bir Hippi tarzı da diyebiliriz. Kendine has özellikler ve Avustralya folklorundan izler taşıyan keyifli bir albüm. Fazlasıyla melodik, coşkulu ve hatta eğlenceli. Gitarların ağır bastığı bir yapıya sahip. Arada sırada giren Flüt, parçalarda çok etkili olmamakla birlikte bazı noktalarda erken dönem Progressive Rock etkilerinin olduğu gruplarla benzeşmelerini sağlıyor.

Aktif oldukları dönem içerisinde çok büyük ticari başarı ya da bilinirlik elde edememelerine rağmen zaman içerisinde hem albümün hem de grubun hakkı teslim edilmiş gibi görünüyor. Günümüzde albüm arşivlerin önemli parçalarından biri olarak görülüyor. West Coast tarzı bir Psychedelic Rock sevmiyorsanız albüm size hiç çekici gelmeyebilir. Ama biraz Quicksilver Messenger Service, biraz Grateful Dead, biraz da Clover'a hayır demem diyenlerdenseniz albümü beğenmemeniz mümkün değil. Adını saydığımız gruplarla benzerlikler ya da etkilenmişlikler gösterseler de aslında Galadriel'in kendine özgü bir tarzı olduğunu da kabullenmek gerekiyor. Doğal olarak bu da onların en büyük başarılarından biri oluyor.

Dönemin Avustralya Rock müziğinin çok fazla dışına çıkmadan ama Progressive Rock'ın kıvrımlı yollarında kaybolmalarına neden olacak şekilde de ileri gitmeden sade ama enfes bir albüm kaydetmeleri de en büyük artıları olarak düşünülebilir.

GALADRIEL

 John Scholtens / Vokal
Garry Adams / Gitar, Vokal
Gary Lothian / Gitar
Mike Parker / Bass, Flüt
Bruce Belbin / Bass
Doug Bligh / Davul

GALADRIEL

01. Amble On (3:43)
02. Such A Fool (3:13)
03. Girl Of Seventeen (4:44)
04. She Left Her Love (3:51)
05. Working (3:40)
06. Standing In The Rain (3:31)
07. Mind Games (5:38)
08. Lady Was A Thief (3:18)
09. One Day To Paradise (5:25)
10. Things To Come (1:26)

21 Aralık 2022 Çarşamba

Carmen / Fandangos in Space (1973)

Amerikalı iki kardeş David ve Angela Allen tarafından Los Angeles'da kurulan grup 1973 yılında İngiltere'ye taşınıp ilk albümü burada çıkarınca doğal olarak İngiliz grubu olarak anılmaya başlıyorlar. Gerçi grubun geri kalan elemanlarının İngiliz olmasının da bu tanımlamada etkisi büyük. Bahsettiğimiz iki kardeş pek tanınmasalar da grubun kilit elemanı John Glascock The Gods, Toe Fat, Head Machine ve Chicken Shack'te yer aldıktan sonra gruba dahil olmuş, gruptan ayrılınca da Jethro Tull'a katılmış efsane isimlerden biridir.

73 - 75 arası 3 albüm çıkaran Carmen dağılmaktan kurtulamamış ama geride en azından 2 tane enfes albüm bırakmıştır. İlk iki albümün hangisinin diğerinden daha iyi olduğuna dair karar vermek gerçekten de imkansıza yakın bir süreçtir. O noktada ortaya ayrım olarak dinleyicinin hangisini daha fazla sevdiği belirleyici olur. Kişisel olarak ben ilk albümü daha etkili bulanlardanım.

Glascock'un etkisiyle olsa gerek, Carmen İngiliz Progressive Rock müziğinden gelen anlayışı kullanıyor ama ona İspanyol Folk müziğini ekliyor. Doğal olarak ortaya çıkan sonuç enerjik, coşkulu ve neşeli bir tarz olarak karşımızda duruyor. Bu özelliğiyle de Carmen başka bildiğiniz herhangi bir gruba benzemediği gibi izlerini bulabileceğiniz herhangi bir grup da yok. Yani kendi tarzlarını oluşturabilmiş, tarzı oluştururken de etkilendiklerini geride bırakarak yapabilmiş gruplardan biridir. Bazı eleştiri / tanıtım metinlerinde Los Jaivas ve Triana ile karşılaştırılsalar da bu hem adı geçen iki gruba hem de Carmen'e büyük haksızlıktır.

Melodik yapı parçaların çoğunda ön plandadır. Ama işi ucuzlatarak popülerleştirilebilecek bir havaya büründürmezler hiç. Oldukça etkili ve zor denilebilecek bölümlerle basitlikten çok uzakta bir yerde dururlar. Albümü defalarca dinlediğinizde bir önceki dinlemenizde farkına varmadığınız şeyleri keşfetmeniz olasılık dahilindedir.

Albümdeki önemli noktalardan biri parçaların kalbinde yer alan Flamenko gitarladır diyebiliriz. David Allen'ın (ve Angela'nın da) ailesinin Los Angeles'da flamenko müzik çalınan bir restorana sahip olmalarının bunda etkisinin yadsınamaz olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama diğer yandan albümde öne çıkan ve etkileyiciliğini hiç kaybetmeyen şey ise Angela'nın Mellotron ile yaptıklarıdır.

CARMEN

David Allen / Vokal, Elektrik Gitar, Flamenko Gitar
Roberto Amaral / Vokal, Vibraphone, Flamenko ayak sesleri, Kastanyet
Angela Allen / Vokal, Mellotron, Synthesizer, Flamenko ayak sesleri
John Glascock / Vokal, Bass, Bass Pedals
Paul Fenton / Davul, Vurmalılar

FANDANGOS IN SPACE

01. Bulerias (4:56) :
        - a) Cante (Song)
        - b) Baile (Dance)
        - c) Reprise
02. Bullfight (4:09)
03. Stepping Stone (2:56)
04. Sailor Song (5:14)
05. Lonely House (4:07)
06. Por Tarantos (1:46)
07. Looking Outside (My Window) (7:23) :
        - a) Theme
        - b) Zorongo
        - c) Finale
08. Tales of Spain (5:21)
09. Retirando (2:13)
10. Fandangos in Space (4:34)
11. Reprise Finale (3:01)

30 Kasım 2022 Çarşamba

Mashmakhan / Mashmakhan (1970)

Kanada
'nın hem popülerleşmeyi hem de bunu yaparken kaliteli müzik yapmayı başarabilmiş gruplarından biri de Mashmakhan'dır. 60'lı yılların başında kurulan bu Montreal'den çıkma quartet, uzun yıllar birbirleriyle çalıştıktan sonra albüm kaydına girebilmişler. İlk albümün yayınlanmasından hemen sonra Kanada'nın en bilinen gruplarından biri olmuşlar. Hatta o kadar ki Morse Code Transmission'ı bile geride bırakabilmişler. Bu hızlı yükseliş tek parça ile de olsa Kanada dışında da başarı getirmiş. As The Years Go By, Japonya'da hit olarak liste başına kadar çıkmıştı.

Başlangıçta Triangle (blogda yer alan Triangle değil) adıyla kurulup yaklaşık 10 yıl boyunca konserlerde boy gösterdiler ama asıl başarıyı grubun adını Mashmakhan olarak değiştirdikten sonra kazandılar. Mashmakhan, o dönemde Montreal'in en büyük uyuşturucu satıcısının adıydı. Yerel olarak ünlenmeleri buna bağlı görülse de Kanada dışında da bilinir olmaları grubun kalitesiyle alakalıdır. Fakat bu kalite durumu çok uzun sürmez. İkinci albüm, ilkine oranla daha basit ve özensiz gibidir. Albümden çıkan 45'likler neredeyse hiç beğenilmez. Ticari başarısızlık ve kalite düşüklüğü grubu dağılma yoluna iter. 1973 yılı sonlarına kadar zorlasalar da devam etmeleri için herhangi bir sebep kalmamıştır ve dağılırlar.

Konumuz olan ve grupla aynı adı taşıyan ilk albüm Psychedelic Rock, Psychedelic Folk gibi türlerden yola çıkıp geniş bir Progressive Folk'a dönüşür. Albümün bazı yerlerinde Pink Floyd şüphesi yaşatır insana. Albüm kapağına baktığınızda da Pink Floyd'a hayran oldukları sonucunu da rahatlıkla çıkarabilirsiniz. Zira The Piper At The Gates Of Dawn albüm kapağının farklı bir çeşitlemesidir. Yani evet, ilk dönem Pink Floyd izleri Mashmakhan'da görülmekle birlikte tam anlamıyla kopyacı olduklarını söylemek de yanlış olur.

Progressive Rock özellikleri düşünüldüğünde albümün bu konuda da biraz eksik kaldığı rahatlıkla anlaşılabilir fakat bu "yapmak istemişler ama olmamış" cümlesinden öte bir durumdur. Grup kendine has bir tarz geliştirme çabası ile hareket ederken fazlasıyla etkilendikleri tarz, tür ve müzisyenlerden de çok uzaklaşmamayı tercih etmişler. Değişik bir havaya sahip olduğu ortada Mashmakhan'ın. Parçalarda yükselip alçalan melodiler arasında bir anda ortaya çıkan saksafon ve flüt atmosferik bir etkinin oluşmasını sağlıyor. Gitar ve klavyeler ise işin özünü yani Psychedelic Rock'ı ortaya çıkarmaktan geri durmuyor.

MASHMAKHAN

Pierre Senecal / Klavye, Saksafon, Flüt
Rayburn Blake / Gitar
Jerry Mercer / Davul
Brian Edwards / Bass, Vokal

MASHMAKHAN

01 - Days When We Are Free (6:12)
02 - I Know I've Been Wrong (4:56)
03 - As The Years Go By (3:06)
04 - Shades of Loneliness (4:56)
05 - Afraid of Losing You (4:12)
06 - Gladwin (4:24)
07 - If I Tried (4:34)
08 - Happy You Should Be (3:57)
09 - Nature's Love Song (3:50)
10 - Letter From Zambia (6:19)