Jazz Rock/Fusion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jazz Rock/Fusion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2023 Salı

Sunbirds / Sunbirds (1971)

Dünkü Niagara çıkışı Klaus Weiss'ın bir başka projesi olan Sunbirds'ü akla getirdi. Niagara'nın hemen ardından ortaya çıkan grup oldukça başarılı bir Jazz Rock ve Fusion grubu. Farklı ülkelerden kaliteli müzisyenleri buluşturan Sunbirds'ün de kısa ömürlü olması bizi derinden üzse de tarihin tozlu raflarında kalmış olmasına da yapabileceğimiz pek bir şey yok.

1959'dan beri Jazz sahnesinde yer alan Klaus Weiss, Sunbirds'e gelene kadar pek çok projenin içerisinde yer alıyor.  Bud Powell, Johnny Griffin, Kenny Drew ve Don Byas gibi isimlerle birlikte çalışan Weiss, 1962 - 1965 yılları arasında Klaus Doldinger Quartet'te de yerini almış. 1965 yılında kazandığı Uluslararası Viyana Jazz Festivali Yarışması'nın ardından da daha geniş kitle tarafından tanınır hale gelmiş. Hemen hemen aynı dönemde kurduğu Klaus Weiss Quartet ile yola devam eden Weiss, 1971 yılında gruba iki yeni müzisyen daha katarak ismi Sunbirds'e çevirmiş. Başarılı bir ilk albüm olan Sunbirds'ün ardından gelen ikinci albüm Zagara ilki kadar etkili olmadığı için grubun dağılmasına yol açmış.

Sunbirds, ilk dönem Jazz Rock'ın kendine has yapısı olan gruplarından biri. Elektrikli klavyelerin bir hayli ön plana çıktığı albümün en büyük özelliği de bu diyebiliriz. Albümde çok fazla ve yaratıcı şekilde kullanılan klavyeler mevcut. Tabi Weiss'ın ritimleri ile birlikte.

Tanım olarak coşkulu, cesur, yaratıcı ve pervasız diyebiliriz albüm için. Ara ara bahsettiğimiz nerede başlayıp biteceğini kestiremediğiniz, sizi her seferinde daha da şaşırtan, başladığı yere dönme kolaylığı yerine başını alıp, uzaklaşıp giden melodilere ve yapıya sahip. Fazlasıyla şaşırtıcı ve etkileyici. Tabi bu her zaman olduğu gibi kişisel görüş kapsamında değerlendirilmeli. Albümü dinleyip hiç sevmeyenlerin sayısı da az olmayacaktır.

Fakat herkesin hemfikir olacağı konu ise albümün de grubun da zamansız, yaratıcı ve kendine has bir yapıya sahip olan işlerden olacağıdır diye düşünüyorum. Benzetmek için epey uğraş versek de kime ya da hangi albüme benzediğini anlatmak çok zor. Zira albümde Miles Davis gibi bir hava sezinlenirken diğer yandan Psychedelic bir yolculuğa çıkmış Embryo ya da Agitation Free hissi de veriyor.

SUNBIRDS

Ferdinand Povel / Flüt
Philip Catherine / Gitar
Fritz Pauer / Elektrikli Piyano
Jimmy Woode / Bass
Juan Romero / Vurmalılar
Klaus Weiss / Davul

SUNBIRDS

01 - Kwaeli (3:43)
02 - Sunrise (5:26)
03 - Spanish Sun (12:10)
04 - Sunshine (6:46)
05 - Sunbirds (9:31)
06 - Blues for D. S. (7:53)

20 Ekim 2023 Cuma

Yatha Sidhra / A Meditation Mass (1974)

Uzuun aranın ardından, 1970'lerin başlarında kaydedilen en uzuun Progressive, Krautrock parçalarının müsebbibi olarak görülen grubun tek albümü ile sizleri selamlamaktayım. Tek parça kaydedilen uzun parçalar, tekrarsız ama bitimsiz ama üretken ama şaheser sayılacak parçalar işte bu Fichter biraderlerin yaktığı meşaleden ateş almışlar. Yatha Sidhra'nın tek abidesi, Krautrock'un ikonik bir albümü olarak kabul edilen tek LP sürümü olan "A Meditation Mass" oluyor. Grubun kökleri 1960'ların Soul & Rock füzyonu bir ikiliden, brontozor (Brontosaurus) olan grup adından sonra Yatha Sidhra ortaya çıkıyor. Brontozor adına nasıl karar verildiği konusunda en ufak bir bilgim, fikrim yok. Ama oluyor böyle şeyler sonuçta. Cosmic Dreams At Play'de bile grubun bu isimli geçmişine dair bir cümle yok.

Yatha Sidhra'yı ikonikleştiren bir durum olarak görülen aslında yalnızca bir albüm sahibi olmaları değil bakınız, yalnızca bir parça sahibi olmaları. O parça da süre olarak 40 dakikayı aşmakta. Tek parçayla jübilelerini yapmak efsaneleşmekle eş değer görülüyorsa, evet, (Almanlara da jübile yaptırdık ya, neyse şimdi yeri değil) Efsane olarak nesilden nesile anlatabiliriz bu Fichter biraderleri. 

Grubun kurucusu olarak burada anmamız gereken isim Rolf Richter tüm bu 40 dakikalık şaheseri besteleyen söyleyen moog'unu, piyanosunu, gitarını çalan üstüne flütünü üfleyen kişi. Rolf Richter'le birlikte biraderi Klaus Richter de davul ve perküsyonda ona eşlik etmekte. Grubun diğer üyeleri, Maththias Nicolai 12 telli gitarda ve basta, Peter Elbracht ise flütte yer almaktadırlar. 

Grubun 1960'ların Krautrock'ına katkılarıyla anılan müzisyen ve müzik yapımcısı Achim Reichel ile olan arkadaşlıkları aracılığıyla albümleri, BRAIN etiketiyle kaydediliyor. Albüm gerek adıyla gerekse kapağıyla tam anlamıyla meditatif misyona hizmet etmekte. Albüm kapağındaki oryantal mantra resmi de oldukça dikkate değer. Bu tek parçanın kaydedilmesinde meditasyona ilgisi daha sonra yaptığı albümde görülecek olan Achim Reichel'in etkisi nasıl oldu, merak konusu olarak kalmakta. Reichel'in albüm kapağında birkaç satırı bulunmakta. Nasıl bir Krautrock eseriyle karşılaşacağımıza dair yazdığı satırlar şöyle: omm - gözlerinizi kapatın ve rahatlayın - hikâyeler anlatan renkli sesleri dinleyin ve bedeninizi müzikte çözün - meditasyonun kanatlari üzerinde yükselin - görünenin sınırlarını aşınn - hayal diyarına yükselin gelin - gözlerinizi kapatın - düşüncelerinizi serbest bırakın - müzik düşünce ve düşünce müziğine kadar - sizi sesler denizine - geniş, güzel bir yolculuk gibi - döndüğünüz yerden düşüren balıkçı ağları olun.[1]

Tam da anlattığı gibi bir müzik deneyimi yaşıyorsunuz bu parçada. Kaynak olarak belirttiğim sayfada şöyle bir tanımlama yapmışlar, ben bu deneyim içindeyken tanımlama gereği duymamıştım ama, tanımlama çok hoşuma gitti. Paylaşmakta fayda var. "Yukarıdaki satırlar ve bu plağın adı burada ne tür bir müziğin sunulduğunu gösteriyor: yüzen, meditasyon yapan, rahat, sarhoş Krautrock."

Dört parçadan oluşan tek parça olma özelliğine sahip A Meditation Mass'in her parçasında farklı enstrümanların farklı cümbüşüne ortak olduğum için kendimi şanslı sayıyorum. (Meditation Mass Part 1, Part 2, Part 3, Part 4 üzerinde ayrı ayrı dikkat kesilmeye değer. parçalar arası asla sıkılmaya mahal verilmiyor, durağan değil ve akışına hayranlık duyulası) Son olarak, Yatha Sidhra'nın kurucuları olan Rolf ve Klaus Richter biraderlerin 1980'de Dreamworld olarak yeniden müzik yapmaya devam ettiklerini de belirteyim. 

Eee ne yapıyoruz şimdi? Dinleyelim o zaman. Dinleyelim derken, bence asla birileriyle birlikte dinlenmemesi gereken bir albüm, basbayağı yalnız dinlenmeli. Bilemiyorum yine de.

YATHA SIDHRA

Rolf Fichter / Moog Synthesizer, Indian Flüt, Vibes, Elektrikli Piyano, Elektrikli Gitar, Vokal
Matthias Nicolai / Bass, Elektrikli 12 Telli Gitar
Klaus Fichter / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyen:
Peter Elbracht / Flüt

A MEDITATION MASS

01. A Meditation Mass Part 1 (17:45)
02. A Meditation Mass Part 2 (3:13)
03. A Meditation Mass Part 3 (12:00)
04. A Meditation Mass Part 4 (7:16)






19 Ekim 2023 Perşembe

Missus Beastly / Missus Beastly (1970)

Almanya'nın ilk Jazz Rock ve Progressive Rock gruplarından biri, belki de ilki sayılabilecek olan Missus Beastly 1968 yılında kurulmuş. İlk ismini tuhaf bir şekilde Pscyhedelic bir durum olan Psychotic Reaction'dan alan grup kısa süre sonra Reaction, ardından da bir Amerikan TV şovunda boy gösteren siyahi oyuncak bebek Mistress Beastly'den alan grubun 2 farklı evrim geçirme dönemi var. 1968 - 1970 yılları arasındaki ilk dönemde kendi hallerinde ama etkili bir grup olarak sahneye çıkan Missus beastly, ikinci dönemde Roman Bunka, Christian Burchard gibi isimlerle daha büyük ve değişik bir hal alıyor.

İlk dönemin hemen ardından başlarına bir dolu sorun da açılıyor. Farklı ve gaspçı diye nitelendirilebilecek bir grup başka müzisyen Missus Beastly adını çalarak müzik yapmaya başlıyor. Bu büyük sorunlar yaratırken grup elemanları bir şekilde isimlerini kurtarmayı başarıyorlar. Zaman içerisinde gelişerek quartetten altılı, yedili grup formasyonuna dönüyorlar. Bu arada da ticari açıdan oldukça başarı elde ettikleri için herhangi bir finansal sorunları yok. Hatta April isimli bağımsız plak şirketinin kurucu ortaklarından biri olarak daha da fazla para kazanıyorlar.

Bu durum pek çok grubun eline geçmeyen bir fırsat. Missus Beastly ise önüne gelen fırsatı iyi kullanan, kaliteli albümleri ve ticari başarıyı bir arada tutma yeteneğine sahip ender gruplardan biri olarak müzik tarihine geçiyor. 

Jazz Rock'ın temel alındığı bir albüm olan grubun bu ilk albümü oldukça başarılı bir albüm. Gerçi daha sonraki formasyonların ürettikleri kadar iyi sayılamayabilir. Zaten o kadar değil de itiraf etmek gerekirse. Ama Progressive Rock ve Jazz Rock'ın gelişme aşamasında olduğu dönemlerde Almanya'nın bu alandaki ilk gruplarından biri olmaları albümün önemini daha da arttırıyor.

Albümde temelde sadece bir Jazz Rock albümü değil. Pek çok farklı tarz ve türden etkiler içeriyor. En öne çıkanlardan biri Blues. Ama onu da belirli bir düzeyde ve belirsiz bir şekilde kullandıkları için nefes kesici bir hal alıyor diyebiliriz. Blues var evet ama nerede gibi bir düşünceye kapılıyorsunuz dinlediğinizde. Bunun yanında fazlasıyla coşkulu ve heyecan içeren de bir albüm. Nerede ne olacağını bilemediğiniz o tuhaf, kafa karıştırıcı ve dinleyiciyi alıp götüren albümlerden biri. Krautrock janrı içerisine de dahil edilen nadide bir parça.

MISSUS BEASTLY

Lutz Oldemeier / Davul
Atzen Wehmeyer / Gitar, Vokal
Petja Hofman / Bass, Vokal
Wolfgang Nickel / Klavyeler

Konuk Müzisyenler:
Hansi Fischer / Flüt
Chris Karrer / Gitar
John Weinzierl / Gitar
Dieter Serfas / Davul

MISSUS BEASTLY

01. XOX (1:26)
02. Uncle Sam (5:39)
03. Shame On You (8:57)
04. Decision (2:55)
05. Chinese love Song (1:01)
06. Mean Woman (Woody Mouse) (7:57)
07. Aphrodisiakum (8:56)

17 Ekim 2023 Salı

Pumpkin / Pumpkin (1975)

Kısa bir süre önce blogdaki yerini alan Crypto'nun ardından, grubun devamı niteliğindeki Pumpkin'i de ekleyelim dedik. 1973 yılında kurulup 1975'te en azından adından vaz geçen Crypto grubu elemanları, hemen ardından grubun adını Pumpkin yaparak yeni bir sayfa açıyorlar. Gerçi yaptıkları müzik ve bakış açıları hemen hemen aynı olduğu için farklı bir gruptan söz ediyoruz diyemeyiz. İsim değişikliğine gitmişler gibi görünüyor sadece. 

Kaliteli bir albüm kaydı yapsa da ticari başarıyı çok fazla yakalayamayan Crypto'nun ardından grup elemanları hızlı bir şekilde isim değiştirip albüm kaydına giriyorlar. Albüm de aynı şekilde hızlı bir çabayla kaydediliyor. Sonuç yine değişmiyor ve kaliteli bir albüm olmasına rağmen ticari açıdan başarıyı yakalayamıyor 1975 tarihli Pumpkin albümü.

Jazz Rock ve Fusion türlerine dahil ettiğimiz Pumpkin, Crypto'dan farklı olarak biraz daha canlı ve daha eğlenceli denilebilir. Ama karşılaştırma yapıldığında yine Placebo'nun adı rahatlıkla verilebilir. Tarz ve yaklaşım olarak fazlaca benzerlikler var Placebo ile aralarında. Doğal olarak Crypto'nun yolunda ilerleyen ve sadece isim değişikliği yaşamış bir grup olarak da görebiliyoruz Pumpkin'i. Diğer yandan aralarında bazı farklılıklar da yok değil.

Crypto'ya oranla Pumpkin'deki enstrümantasyon daha iyi denilebilir. Grubun zaten bir süredir birlikte çalıyor olmasından kaynaklı, birbirleri ile olan uyumları çok iyi. Crypto'da öğrendiklerini Pumpkin'de zirveye taşımışlar. 

Ayrıca Pumpkin albümünde daha fazla elektrikli piyano ve saksafon soloları bulunuyor. Hafif Funk etkilerinin olduğu bir albüm için kaçınılmaz olan bu durumu bir hayli iyi şekilde becerdiklerini, Crypto'daki bazı ufak tefek hataların burada yapılmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu farklılıkları saymazsak çok ayırt edici farkların olmadığı grubun elemanlarının çaldıkları müzik aletleri konusundaki yetkinliklerini ve yaratıcılıklarını bir kez daha öne sürelim. Müzikal arenası hem canlı hem de zorlu olan Hollanda'dan bu tarz iyi bir grubun çıkması hiç şaşırtıcı değil elbette. Keşke aynı başarıyı ticari olarak da gösterebilselermiş de kendilerinden daha fazla albüm ya da parça dinleme fırsatımız olabilseymiş.

Dönemin pek çok grubunun yaşadığı en büyük problemle karşı karşıya gelip altında kalmalarına rağmen 1975 tarihli Pumpkin albümü arşivlerde yerini alması gereken çalışmalardan biri.

PUMPKIN

Frank Noya / Bass, Synthesizers
Fred Leeflang / Saksafon, Flüt, Klarnet
Nanning Van Der Hoop / Davul, Vurmalılar
Peter Schon / Piyano, Klavinet, Synthesizers, Yaylılar

PUMPKIN

01. Fretless Fret (4:48)
02. Tiro Tiro (4:50)
03. For You Too (2:43)
04. Matthew Welname (5:25)
05. Dune Tune (3:35)
06. Depression (7:05)
07. Go On (4:54)
08. Free At Last (4:44)

15 Ekim 2023 Pazar

Tetragon / Nature (1971)

Tetragon
, 1967 yılında kurulan Trikolon'un devamı sayılabilecek bir grup. Müzikal anlamda değil elbette. Her iki grubun elemanları da ortak diyebiliriz. Trikolon daha Psychedelic odaklı bir grupken Tetragon ise Jazz Rock ve Fusion semalarında geziniyor. İki grubun da kendi alanlarında oldukça iyi olduklarını ve Trikolon'a daha sonra mutlaka yer vereceğimizi belirtelim.

Trikolon macerasının ardından grup elemanlarının bazıları gruptan ayrılırken diğerleri yeni grupla devam etmek istiyor. Osnabrück'de kurulan Tetragon kendine ait müzikal anlayışı olan bir yapı geliştirmek amacıyla hayata geçiriliyor. Bunun için de ilk yaptıkları şey, eski bir çiftlik evinde kendi stüdyolarını kurmak oluyor. Tabi hem maddi sorunlar hem de geleceğinin kendilerine ne getireceğini bilmemelerinden dolayı da kurdukları bu kayıt tesisi çok büyük bir kalite standardına sahip değil. Buna rağmen kaydettikleri parçalarla gerçekten de iyi bir iş çıkarıyorlar. Albümün plak olarak yayınlandığı sıralarda kayıt kalitesi çok iyi olmamakla birlikte daha sonraları defalarca elden geçirilerek ortaya çıkartılan CD formatındaki kayıtlar gerçekten de çok iyi durumda.

Başladıkları ilk dönemde sadece konser ve dinletilerde boy gösteriyorlardı. Ama bu konuda da fazlasıyla yetenekliydiler ve dinleyicileri kendilerine bağlıyorlardı. Yapılan amatörce bir konser kaydı 150 kopya satınca grubun gelecek vaat ettiği sonucu ortaya çıkmıştı. Bu dönemdeki dinletilerde sıklıkla The Nice coverları, Ekseption tarzına yakın klasik müzik bölümleri ve uzatılmış enstrümantal Jazz varyasyonları çalıyorlardı. Arada Jazz ve Blues klasiklerinden de örnekler sergiliyorlardı ama asıl amaçları kendilerine ait bir anlayış oluşturmaktı.

Konser döneminin ardından grupta bazı eleman değişiklikleri oldu ve son kadro albüm kaydına girdi. Dediğimiz gibi kayıtları yaptıkları ortam çok doğru ve stabil bir ortam değildi. Yeniden kayıtlar yapıp, kayıtları birleştirme şansları yoktu ve bu mecburiyetlerden kaynaklı olarak albümde yer alan parçaları canlı olarak kaydetmek zorunda kaldılar. Yani dinleyeceğiniz ya da zaten dinlemiş olduğunuz Tetragon'un Nature albümü tam anlamıyla tek seferde canlı olarak kaydedilmiş parçalardan oluşuyor.

Krautrock janri içerisinde kendilerine yer bulsalar da daha ayrıntılı bir açıklama yapılmak istendiğinde Jazz Rock ve Fusion, Tetragon için de Nature albümü için de daha uygun kaçıyor.

TETRAGON

Hendrik Schaper / Org, Klavinet, Piyano, Cembalet, Elektrikli Piyano, Vokal
Jürgen Jaehner / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar
Rolf Rettberg / Bass
Joachim Luhrmann / Davul

NATURE

01. Fugue (15:59)
02. Jokus (0:21)
03. Irgendwas (6:01)
04. A Short Story (13:41)
05. Nature (7:44)

13 Ekim 2023 Cuma

Crypto / Crypto (1974)

1973 yılında kurulan Crypto Hollandalı bir Jazz Rock ve Fusion grubu. Hemen hemen aynı dönemlerde ortalıkta olan Pumpkin ile de sıkı bağları var zira her iki grubun da önemli elemanları aynı kişiler: Peter Schönn ve Nanning van der Hoop. Haklarında çok fazla bilgimiz yok. Hatta albümün yayınlanma yılı da çok net değil. Bazı kaynaklar 1974 yılı sonları bazılarında ise 1975 yılı olarak gösteriliyor. Bu konuda dönem bir hikayeye göre de albüm temelde 1974 yılında yayınlanmış ama ancak 1975 yılı başlarında satışa sunulmuş gibi de bir durum var. Çok üstüne düşmeden 1974 yılına tarihledik biz de.

Crypto'nun grupla aynı adı taşıyan albümü bu tarza büyük yenilikler, bambaşka şeyler katmış bir albüm değil. Ama oldukça da kaliteli ve dinlemesi keyif veren bir albüm. Temelinde Jazz'ın olduğu, sürekliliği hiç kopmadan devam eden, enstrümanların iyi derecede kullanıldığı kendi halinde ve sade bir albüm.

Albüm ve grup, sıklıkla dönemin kendine has klavyecilerinden Mark Moulin'in grubu Placebo ile karşılaştırılır. Dutch olarak tabir edilen bölgenin grupları arasında birbirine en fazla benzeyenler de Placebo ve Crypto denilebilir.

Crypto'nu albümündeki parçalar birden fazla melodiye sahip ve işleme açısından oldukça zenginler. Klavyeler doğal olarak albümde fazlaca ön plana çıkıyor. Peter Schönn, Mark Moulin kadar olmasa da gerçekten iyi bir klavyeci olduğunu bu albümde hemen her parçada kanıtlıyor. Grubun diğer üyelerinin de ona ayak uydurmak konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadıklarını hatta çoğu yönlendirmede yer aldıklarını belirtelim.

Ara ara Funk ve Soul etkilerinin de hissedildiği albümde Latin müziği izlerine de rastlamak mümkün. Melodiler, gitar ve klavyeler oldukça sağlam. Albümün hemen her yerinde bir belirsizlik havası hakim. Bu durum genellikle sıkıntı veren bir şey olmakla birlikte bu albümde aksine daha da iyi görünüyor. Ne olduğunu, nereye varacağını bilmediğiniz, bazen kendini tekrar ediyor diye düşündüğünüz ama farklı yerlere doğru giden melodiler arasında ne olacağını bilmeden gezinmek insana fena halde keyif veriyor. 70'lerin kayıp güzelliklerinden biri demek yanlış olmaz.

CRYPTO

Wim Dijkgraaf / Bass
Peter Schön / Piyano, Mellotron, Synthesizer
Jan Nanning van der Hoop / Davul, Vurmalılar
Bert Devies / Gitar

CRYPTO

01. Ribatejo (3:49)
02. Masogistic Bonus Point (4:48)
03. Funk for Farmers (5:24)
04. My Bonnie (6:33)
05. Gallfly (2:17)
06. Melon Cactus (3:03)
07. Awakening (5:56)
08. Tatus (7:32)
09. Nova Zembla (4:00)

2 Ekim 2023 Pazartesi

Jupu Group / Ahmoo! (1975)

Jupu Group
, tek albümlü efsaneler listemize Finlandiya Progressive Rock janrı içerisinden dahil olan gruplardan. Haklarında bilgimiz kısıtlı. Grubun adının dönemin önemli Jazz kökenli kemancılarından Juhani Poutanen'den geldiğini biliyoruz. Poutanen'in lakabı Jupu olduğu ve tanınan bir müzisyen olduğu için bu ismi tercih ettikleri ortada. Bunun dışında da albümün kayıtlarından hemen sonra grubun dağıldığını hatta albümün çıkışını bile göremediklerini biliyoruz. Jupu Group'un dağılmasından birkaç ay sonra piyasaya sunulmuş Ahmoo!

Albüm, Finlandiya kökenli Fusion, Progressive Rock ya da Jazz Rock olarak düşünüldüğünde bir başyapıt sayılmayabilir. Ama ortalamanın da çok üzerinde etkileri olan bir albüm. Özellikle gruba adını veren Poutanen'in keman konusundaki yetkinliği ve yaratıcı besteleri Ahmoo!'yu benzerlerinden biraz daha yukarı taşıyor. Yine Poutanen'den kaynaklı olarak albümde keman fazlasıyla ön plana çıkıyor ki bu da çok anlaşılabilir bir durum.

Diğer tarafa bakıldığında gitar, elektrikli piyano ve moog'un başı çektiği enstrümantal bir Heavy Prog havası da söz konusu. Bu nedenle albüme sadece Fusion demek ya da Jazz Rock gibi etiketlendirmek doğru değil. Farklı türlerden, farklı tarzlardan beslenerek kendilerine ait bir yapı oluşturmayı başarmışlar. Ve bu yapı sadece bir tür başlığı altına konabilecek kadar sığ değil.

Eleştiri ya da tanımlama yapılırken genel olarak düşülen bir hata da Weather Report ya da Return To Forever ile benzeştikleri yönündedir. İkisi ile de benzeşmezler. Elektrikli keman gibi fazlasıyla ayırt edici bir yanları vardır Jupu Group'un. Ha basit bir şekilde anlatılmak istendiğinde "Return To Forever gibi" tanımlaması yapılarak geçiştirilebilir belki ama diğer türlüsünü de hak etmediklerini düşünüyorum.

Albümün genelinde sıradanmış gibi başlayan parçalar mevcut. Ama gidişatı o kadar iyi değiştiriyorlar ki neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Sıkıcı başlayan parça kademeli olarak yükselerek değişik bir yöne doğru akıyor. Jazz dinleme konusunda sıkıntı duyanların görüşünü değiştirebilecek denli etkileyici, ortada ve birleştirici bir albüm Ahmoo!

JUPU GROUP

Juhani Poutanen / Keman, Vurmalılar
Janne Louhivuori / Gitar
Jukka Linkola / Klavye, Vurmalılar
Ilkka Hanski / Bass
Urpo Sorvali / Davul, Vurmalılar

AHMOO!

01. The Seeker (5:11)
02. Ennystymätön (6:47)
03. Ahmoo (9:56)
04. Moment (8:01)
05. Two for Eeva (8:03)
06. Drops of Rain (7:13)

27 Ağustos 2023 Pazar

The New Apocalypse / Stainless Soul (1969)

The New Apocalypse
, Jazz ve Rock odaklı bir grup. İkisinin belki de en iyi birleşimlerinden birine imzalarını atmışlar. Jazz Rock, Fusion gibi alanlarda albümler kaydetmiş benzeri pek çok grupta olduğu gibi The New Apocalypse hakkındaki bilgilerimiz de sınırlı. 60'ların başında üniversite çevrelerinde kurulduğunu, uzunca bir süre kolej ve kulüp çevrelerinde çaldıklarını, 1968 yılında bazı teknik, personel ve müzikal değişiklikler yaşayıp albüm kaydına başladıklarını ve 1969 yılı sonlarına doğru albümü yayınladıklarını, son olarak da sırra kadem bastıklarını biliyoruz o kadar. Personel değişikliği yaşadıkları sıralarda da bir yapımcı firma ile anlaşıyorlar ve yayınladıkları single kendi çapında iyi iş yapıyor. Bundan hareketle de albüm aşamasına geçiliyor. 

Albümün, bildiğimiz kadarıyla günümüzde bir CD versiyonu bulunmuyor. Plaklarına ulaşmak da neredeyse imkansız. Sadece bazı sosyal mecralarda paylaşılmış, plaktan dijitale dönüştürülmüş bu ilk ve tek albümü dışında bir şeye ulaşmak da mümkün değil. Albümün başarılı bir çalışma olması ve grubun böylesi bir albüme imza atmış olmasından kaynaklı bir miktar üzüntü yaşamak da normal. Zira keşke daha fazla kayıt için fırsatları olabilseymiş diye düşünmekten geri duramıyoruz.

Albümde enstrüman kullanımları oldukça iyi. Zaten personel değişikliği yaşanmasına rağmen grup elemanları uzunca bir süre birlikte çalan tipler. Birbirilerini nasıl tamamlayacaklarını iyi biliyorlar. Saksafon ve trompet ön plana çıkıyor normal olarak. Fakat gitarın da albüme katkısı yadsınamaz şekilde fazla. Neredeyse tüm gidişatın yönünü belirliyor diyebiliriz.

Stainless Soul coşkulu ve enerjik bir albüm. Grubun ritim bölümü işini iyi bir şekilde yapıyor. Aniden yükselen tempo bir anda yerin dibine doğru serbest düşüşe geçerken bir anda tekrar toparlıyorlar. Yaratıcılık konusunda hiçbir sıkıntıları olmadığı gibi parçaların session olarak kaydeilmiş olması muhtemel. Zira o coşkuyu yakalayabilecek şekilde çalmanın tek yolu bu olsa gerek. Parçaların başlangıçları belirli düzenler üzerine oturtulurken bir süre sonra darmadağınık bir hale geliyor ki bu da session fikrini güçlendiriyor. Bu arada The Beatles'ın Eleanor Rigby'sinin acayip de değişik bir versiyonu albümde mevcut.

Amerika'dan bu alanda çok fazla iyi grup çıkıyor genelde. Ama The New Apocalypse'in yeri her zaman bir başka. Chicago gibi popülist bir yaklaşımları yok hiç mesela. Tek dertleri müzik yapmak gibi görünüyor. Belki de bu sebepten başarılı olamamışlardır bilemiyoruz.

THE NEW APOCALYPSE

Greg Novik / Gitar
Christopher Lynch / Org
Gene Meros / Saksafon
Keith Vinroe / Trompet
John Garrison / Bass
Dennis Meros / Davul

STAINLESS SOUL

01 - Stainless Soul (4:07)
02 - Domicela (2:57)
03 - Comin' Home Baby (4:09)
04 - Junkshop (3:11)
05 - Wichita Lineman (5:23)
06 - Watch Your Step (2:47)
07 - Three Shades Of Gray (3:33)
08 - Get Outta My Life Woman (3:05)
09 - Eleanor Rigby (3:54)
10 - Labyrinth (4:13)

7 Ağustos 2023 Pazartesi

Manfred Mann Chapter Three / Manfred Mann Chapter Three (1969)

Manfred Mann Chapter Three
bizde çok bilinen bir grup değil. Manfred Mann bilinir, Manfred Mann's Earth Band bilinir ama Chapter Three genelde ya bilinmez ya da hatırlanmaz. Halbuki adamın (Manfred Mann) en düzgün projesidir diyebiliriz bu grup için.

60'lı yıllarda Pop müziğin bütün nimetlerinden faydalanarak hem başarılı bir kariyer yaratıp hem de bolca para kazanan Mann, her ne hikmetse bir anda farklı bir yöne doğru kaymaya başlıyor. Jazz Rock ve Fusion ile haşır neşir olduğu bu dönem Chapter Three dönemi. Ardından da Earth Band ile parayı kıvırmaya devam ediyor tabi. Zira grupla ön plana çıkardıkları pek çok hit ve popüler parça bulunuyor.

Arada kalan, en yazık durumda olan, en hatırlanmayan Chapter Three ise Mann içerikli grupların ve albümlerin belki de en iyileri. Ha yine bir miktar popülerlik kaygısı güdülüyor elbette. Ama aşırıya kaçmayı da düşünmemişler. Tadında ve kıvamında kalarak başarılı bir işe imza atmışlar.

Mann'ın vokal değişikliklerinden kaynaklı ilk dönem grubunun sürecini 2'ye ayırdıktan sonra yeni bir başlangıç olarak düşündüğü Chapter Three (manidar olarak Bölüm 3) başarılı kayıtlar yapmış olsa da öncülü ve takipçisi olan gruplar ticari anlamda daha çok para kazandırmışlar. Hatta o kadar enteresan bir durum oluşmuş ki 3. albümü tamamen bitirdikleri halde yayınlama fırsatı bulamamışlar. Bir süre sonra da kayıtların bulunduğu kasetler sırra kadem basmış. Tesadüfi bir şekilde bulunduğu söylenen 3. albüm daha sonraları yani 2019 yılında yayınlandı. Diskografileri düşünüldüğünde 70'lerde kaydedilip bir türlü yayınlanamayan bu üçüncü albüm en iyisi gibi görünüyor.

Diğer taraftan bakıldığında, Progressive Rock'ın Jazz Rock ve Fusion ile soslanan kısmında çok kaliteli albümler olarak görmek de mümkün değildir. Bu albümlerden daha sağlam albümler dinlemişliğiniz mutlaka vardır. Ayrıca blogda daha önce paylaştığımız, benzer tür içerisinde yer alan ve Chapter Three'den daha iyi olan gruplar da bulunuyor. Hatta daha ileri giderek, Progressive Rock konusunda Manfred Mann's Earth Band'in daha ileride bir yerde durduğunu da söyleyebiliriz.

Yani Progressive Rock'ın alt sınırlarına dokunan albümler kaydetmiş Chapter Three. Kötü değiller ama muhteşem de değiller.

MANFRED MANN CHAPTER THREE

Manfred Mann / Org, Polis Düdüğü, Vokal (7)
Mike Hugg / Piyano, Vokal
Bernie Living / Alto Saksafon, Flüt
Steve York / Bass, Gitar, Arp
Craig Collinge / Davul

Konuk Müzisyenler:
Sue ve Sunny / Vokal (5)
Brian Hugg / Gitar (4)
Harry Beckett / Trompet (6)
Clive Stevens / Tenor Saksafon
Carl Griffiths / Tenor Saksafon
Dave Coxhill / Bariton Saksafon
Gerald Drewett / Trombon
Sonny Corbett / Trompet

MANFRED MANN CHAPTER THREE

01. Travelling Lady (5.48)
02. Snakeskin Garter (5:48)
03. Konekuf (5:47)
04. Sometimes (2:37)
05. Devil Woman (5:24)
06. Time (7:25)
07. One Way Glass (3:33)
08. Mister, You're A Better Man than I (5:10)
09. Ain't It Sad (1:57)
10. A Study In Inaccuracy (4:05)
11. Where Am I Going (2:36)

29 Temmuz 2023 Cumartesi

Maad / Maad (1976)

Çok fazla öne çıkamamış İtalyan gruplarından olan Maad 1975 yılı sonlarına doğru kurulmuş. Kadrosunda gerçekten de iyi müzisyenleri barındırıyor. Aktuala'dan Attilio Zanchi'nin yer aldığı grupta, daha sonra Zanchi ile birlikte Stormy Six'de birlikte çalacak olan Renato Rivolta da bulunuyor. Tarzları bildik RPI'dan (Rock Progressivo Italiano) oldukça farklı. Kendilerine has bir tarz yarattıkları ortada.

Çok bilinen bir grup olmamalarındaki en büyük etken bir türlü tanınma fırsatı yakalayamamış olmalarından ileri geliyor. Döneminde kaliteli bir albüm kaydetmiş olsalar da ticari başarı elde edemedikleri gibi dinleyici kitlesi kazanma konusunda da sorun yaşamışlar. Zaten bu sebeplerden dolayı da kısa süre içerisinde herkes farklı gruplara dağılmış.

Maad'ın tarzını tanımlayan en iyi kategori Jazz Rock ve Fusion. Ama ona ek olarak Afrika ritimlerini de düşünmek gerekiyor. Jazz ile Rock arasında bir Fusion oluştururken içine bolca da Afrika ritimlerinden oluşan enfes soslar katmışlar. Bu noktada Embryo'ya benzedikleri düşünülebilir fakat hiç alakaları da yok. Embryo'nun konuya yaklaşımı bir miktar daha farklı.

Afrika ritimleri ile birleştirdikleri albümün her yerinde daha deneysel ve avangard bir yaklaşım sergiliyorlar. Embryo ile farklılaştıkları nokta burası. Bu avangard etkileri fazlaca olan Jazz Rock'ı icra ederken de buzuki, vibrafon ve piyanoyu tuhaf sesler çıkarmak için kullanıyorlar. Vibrafon kullanımlarındaki değişkenlik ve kendi halindelik, dinledikçe Zappa'yı anımsatır.

Afrika'dan sıkça bahsetmiş olsak da Maad farklı türlerden de etkileri içerisinde barındırıyor. Salsa, Funk, Progressive Rock gibi bu türler Jazz içerisinde eriyip giden bir hal alıyor. Üstüne eklenen ritimler ve sağlam vurmalılarla iş içinden çıkılmaz bir duruma geliyor. Congalar, Marimbalar havalarda uçuşuyor.

Öncülü olmasa da yakın akraba sayılabilecek Aktuala ile benzeştirilir bir de Maad. Zanchi'yi saymazsak o benzerlik de kalkar bence. Daha World Music kafasında takılan Aktuala'nın yanında Maad kısıtlı imkanlarla çalışır görünümündedir. Yine de Aktuala'yı seviyorsanız Maad sizin için hem değişik hem de benzer bir şeye dönüşebilir. Tek albümlü efsaneler listemize değişik bir ek daha. Dinledikçe daha da fazla vaz geçilmez olan albümlerden.

MAAD

Attlio Zanchi / Gitar
Renato Rivolta / Saksafon
Pino De Vita / Klavye
Joe Castanuela / Davul
Jonathan Scully / Vurmalılar, Vibes
David Searcy / Vurmalılar

MAAD

01 - African Norge (8:02)
02 - Bouzouki (10:56)
03 - Giugno '75 (12:03)
04 - A Milano è dura (5:56)

26 Temmuz 2023 Çarşamba

Kaleidon / Free Love (1973)

Jazz Rock
ve Fusion grubu olan Kaleidon, İtalya'dan bu tarzda çıkmış grupların en iyilerinden biri. Alışkın olduğumuz üzere pek çok İtalyan grubu RPI (Rock Progressivo Italiano) içerisine dahil edilir ama Kaleidon onlardan değildir. RPI köklerinden farklı olarak Jazz Rock'u temel almaları bu farklılığın en büyük sebebidir denilebilir.

70'lerin başında Free Love adıyla kurulan grup 2 single kaydetmeyi ihmal etmemiş. Ama Free Love'ın ömrü çok uzun olmamış.  Kaydettikleri single'ların birkaç farklı Spaghetti Western filminde kullanılmış, 1971 yılında Roma Caracalla Pop Festivali'ne katılmışlar ve oldukça da umut vaat ediyorlarmış. Lakin çok fazla ilerleyememişler çünkü 4 kişilik grubun 2 elemanı bir trafik kazasında hayatlarını kaybetmiş. Kalanlar bir süre dağılmış halde ortalıkta dolandıktan sonra yeniden ayağa kalkmışlar ve Kaleidon'u kurmuşlar. Albümün adını da eski grubun anısına Free Love olarak belirlemişler.

Klavyeci Stefano Sabatini'nin harcadığı eforla ortaya çıkan Kaleidon daha önceki single'lardan farklı olarak enstrümantal ve güçlü bir Jazz içeren tarza yönelmiş. Az önce bahsettiğimiz RPI farklılıkları da burada başlıyor aslında. Pek çokları tarafından RPI içine dahil edilseler de o tarzdan farklı bir yerde durduklarını söylemek gerek. Kendilerine has bir şekilde oluşturdukları müzikal yapı ile RPI'dan farklı bir coşku ile ilerliyorlar diyebiliriz. Albümde elektrikli gitarın olmaması da bu görüşe destek veren unsurlardan. Akustik ve elektrikli piyano ile birleşen Saksafon ve flüt bölümleri ile bahsi geçen türden fazlasıyla ayrılıyorlar.

Free Love albümü oldukça zarif, coşkulu ve yaratıcı olarak nitelendirilebilir. Karmakarışık bir yapıya da sahip değil. Daha düz, sevimli ama etkili bölümlerden oluşuyor. Parçaların her yerinde ince bir yaklaşım sergiliyorlar. Amaç koşuştururcasına gitmekten çok ayakları yere basan bir şekilde olduğu yerde dimdik durmak üzerine kurulu. Jazz Rock'ın bu halini sevenler için biçilmiş kaftan yani.

Grubun dağılmasının ardından Sabatini'nin önce Samadhi sonra da Mediterraneo'da yer aldığını belirtelim. Bass gitarist Franco Tallarita'nın da Banco Del Mutuo Soccorso'ya katıldığını söyleyelim.

KALEIDON

Stefano Sabatini / Klavye
Massimo Balla / Saksafon, Flüt
Franco Tallarita / Bass
Giovanni Liberti / Davul

FREE LOVE

01. Kaleidon
02. Inverno '43
03. Dopo La Festa
04. Polvere
05. Oceano
06. Free Love

22 Temmuz 2023 Cumartesi

Blue Sun / Blue Sun '73 (1992)

Dünkü Young Flowers çıkışı akla hem de hiç alakaları olmadığı halde Blue Sun'ı getirdi. Blue Sun da Danimarkalı bir grup. 70'lerin başında 2 albüm kaydedip ortalıktan kaybolanlardan. Jazz Rock, Fusion yapıyorlar. Çok değişikler. Albümlerini bulmak da pek mümkün değil. Albümü seçimi yapmak da zor. O nedenle de 1992 yılında Archival olarak yayınlanan Blue Sun '73'ü seçtik. Yayınlanmamış materyallerden oluşuyor. Ayrıca canlı kayıtlar. Dinledikçe ne kadar iyi olduklarının farkına o kadar çok varıyorsunuz.

Temelde müzikleri Hippie etkileşimleri olan avangard bir Jazz Rock türevi. Genel olarak Jazz Fusion olarak kategorilendirilirler. Yanlış değildir bu sınıflandırma zira grubu bir yere koymak gerçekten de zor. Avangard Jazz Rock'tan geliyorlar belki ama oryantal ile birlikte Güney Afrika'yı hatırlatan ritimlere de sahipler. Sözler ve vokal olmasına rağmen albümü enstrümantal olarak adlandırabiliriz. Vokal müziğin içinde o kadar iyi eriyip gidiyor ki onu da müzik aleti olarak sayabiliriz. 

Saksafon, gitar ve klavyenin başı çektiği uzun ve canlı doğaçlamalara sahipler. O kadar iyi atmosfer yaratıyorlar ki kendinizi Psychedelic bir etkinin altında hissediyorsunuz. Genellikle de çölde, dağda bayırda bir arayış yolculuğuna çıkmışsınız gibi bir duyguya kapılıyorsunuz dinlerken. Farklı ve coşkulu olduklarını söylemek yanlış olmaz. Burnin Red Ivanhoe ve Midnight Sun gibi gruplarla benzer bir kategoride oldukları söylense de bu iki grubun karışımına Agitation Free eklendiğini düşünün siz. Üstüne de ara ara ortaya çıkan Chicago ya da If ruhunu katın.

Blue Sun '73, genelde tercih ettiğimiz albümlerden değil. Yani toplamaların ya da konser kayıtlarının, grup hakkında bilgi verme potansiyelinin az olduğunu düşünüyoruz. Lakin bu albüm onlardan değil. Zaten tam anlamıyla bir konser kaydı da değil. 1973 yılında sağda solda çaldıklarında kaydedilmiş parçalardan oluşuyor. Fikir vermesi açısından tercih edilebilecek en doğru albüm olduğu bile söylenebilir. Coşkuyu daha fazla içinde barındırması da albümün bu noktada en büyük avantajı oluyor.

BLUE SUN

Bo Jacobsen / Davul
Jan Kaspersen / Piyano
Niels Pontoppidan / Gitar
Dale Smith / Vokal, Vurmalılar
Jesper Zeuthen / Saksafon

BLUE SUN '73

01 - Gryets Vinger (1:35)
02 - Blue Sun (11:30)
03 - Tåreperseren (4:00)
04 - Efterεr (4:40)
05 - Søn Af Solen (5:45)
06 - Blaene Falder (4:45)
07 - Ivalo Og Liza (6:15)
08 - Solhverv (3:50)

19 Haziran 2023 Pazartesi

Total Issue / Total Issue (1971)

Fransa'nın kendine has yapıya sahip gruplarından biri de Total Issue. Haklarında çok bilgiye sahip olmadığımız grubun 1970 yılında kurulmuş olduğunu biliyoruz. 1971 yılında yayınladıkları tek albümle de ortalamanın üzerinde bir iş çıkarmışlar. Grup başlangıçta 4 kişi olarak kurulmuş ama hemen ardından 6 kişilik bir kadroya ulaşmış. Albüm kayıtları sırasında bu kadro ile devam ederken grubun vokali gruptan ayrılıp kendi solo çalışmalarına yönelmiş. Albümdeki 8 parçadan 5 tanesi bahsi geçen vokalist / gitarist Jean Pierre Huser'e ait ama albümdeki grup kadrosunda Huser'in adını kayıtlar sırasında ayrıldığı için göremiyoruz.

Albümün yayınlanmasının ardından da yaklaşık 1 yıl boyunca, 1972'nin sonlarına kadar, kadro değişiklikleri ile bir arada durmaya çalışmışlar ama daha fazla da ileri gidememişler. Total Issue 1972 yılında tarihin tozlu rafları arasındaki yerini almış.

Adı sıkça geçen tek albümlü efsaneler listemize de giren albüm Progressive etkiler içeren Jazz Rock ve Fusion albümü. Hepsi de Jazz sahnesinden gelen grup elemanları albüme bir de Folk sosu katmayı ihmal etmemişler. Parçaların her yerinde folklorik öğelere, müzikal anlatımına rastlamak mümkün. Folk ve Jazz Rock birleşimi olarak da gayet iyi bir albüm ortaya çıkmış.

Total Issue albümü çok fazla ticari başarı elde edemese de müzikal anlamda oldukça iyi bir yerde duruyor. Çok sık karşılaşmadığımız Folk ve Jazz bileşkesini oldukça iyi kullandıklarını söylemek yanlış olmaz. Hele Hint folkloru etkisinde yaptıkları bir bölüm var ki gerçekten etkileyici.

Grubun ayrıca ilk dönem ya da erken dönem olarak nitelendirebileceğimiz Fransız Progressive Rock kültürünün ilk örneklerinden biri olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Gitar ağırlıklı olarak ilerleyen albümde klavye ve kemanlar da sık sık öne çıkıyor. Grup elemanlarının çoğu (belki de hepsi) multi enstrümantalist. Bundan dolayı da albüm içerisindeki uyum fena halde iyi. Bir yorumda Total Issue'nun bu durumdan kaynaklı olarak Hippie tarzı bir Progressive Rock yaptıkları cümlesine tanık olmuştum. Kesinlikle doğru olmayan bir yorum olduğunu da eklemeden geçmeyeyim. Dinledikçe farklı dönüşlerle karşılaştığınız, sizi başladığı yerde bırakmayan albümlerden.

TOTAL ISSUE

Henri Tessier / Bass, Vurmalılar, Vokal
Aldo Romano / Lead Vokal, Davul, Gitar
Georges Locatelli / Lead Gitar, Vurmalılar, Vokal
Michel Libretti / Keman, Gitar, Davul, Vurmalılar, Vokal
Chris Hayward / Flüt, Klavye, Vurmalılar, Vokal.

TOTAL ISSUE

01- Les Marins (3:30)
02- La Porte ouverte (8 :20)
03- Come Down (2 :55)
04- Over The Shadow (3 :05)
05- Rustique (6:25)
06- Quiet Place (2 :35)
07- Dis-Mais-Dis (4 :03)
08- Résurrection (3 :45)

5 Haziran 2023 Pazartesi

Abraxis / Abraxis (1977)

1976 yılında Brüksel, Belçika'da kurulan Abraxis, tek albümlü efsaneler listemize Jazz Rock ve Fusion kanadından giriş yapıyor. Çok kısa ömürlü olan bu grup aslında bir anlamda da proje grubu gibi bir şey. Dönemin Belçikalı gruplarından elemanlar bir araya gelerek çalışıyorlar, albümü kaydedip dağılıyorlar. Tabi bu gruplar içerisinde Pazop ve Cos olunca olayın rengi de biraz değişiyor.

Grup ve albüm genel olarak adını Cos'da duyuran Charles Loos'un kontrolünde. Albümün neredeyse tamamı Loos'ın bestelerinden oluşuyor. Fusion açısından oldukça büyük bir yetenek olan Loos'un besteleri grubun müzikal kalitesini fazlasıyla arttırmış. Tabi burada grup elemanlarının da hakkını yememek gerekiyor. Adamlar sonuna kadar, ellerinden ne geliyorsa yapmışlar. Zorluk derecesi her bir parçada yükselirken onların da buna ayak uydurma zorunluluğu büyük bir sorun yaratmamış.

Albüm inişleri çıkışları, nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan düzeneği ile bir çok şeyi daha en başından vaat ediyor. Parçalar arasında gezindikçe de bu vaatlerin boş vaatler olmadığını anlıyorsunuz. Kimi zaman coşkulu bir şekilde koştururcasına ilerlerken, kimi zaman ise yerin dibinde yol almaya çalışan bir solucanın hızında hareket ediyor albüm. Bu farklılıklar da doğal olarak Abraxis'e çok şey katıyor ve değişik bir hava kazandırıyor.

Temelde Jazz'dan yola çıkarak Fusion yapan grubun anlayışında farklı tür ve tarzlardan öğeler de bulunmuyor değil. Ayırt edici bir şekilde dinlediğinizde farklı bir müzikal yolculuğa çıkmış olduğunuzun farkına varmakta gecikmiyorsunuz. Bu noktada Canterbury Scene farklılığının albümde bazı yansımaları da bulunuyor. Diğer taraftan Canterbury ile alakasız bir şekilde Camel etkilerini de hissediyorsunuz. Placebo ve Waterloo (Bogaert ve Musette'in 1970 yılındaki grubu) ile benzeşen yönleri de var Abraxis'in. Yine de kendilerine has ya da ait bir tarza sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz. Adını saydığımız tür ya da gruplar ile benzeyen yönleri olsa da aynı kulvarda ya da aynı olduklarına dair en ufak bir söz söylemek de haksızlık olur. Kendileri has bir tuhaflıkları var yani.

Tek albümle kalmış olmaları bir miktar can sıkıcı olsa da elimizde olanlarla yetinmeyi bilenler olarak keyfini sonuna kadar çıkarıyoruz Abraxis'in.

ABRAXIS

Charles Loos / Klavye
Dirk Bogaert / Flüt, Vokal
Paul Elias / Gitar
Jean-Paul Musette / Bass
Jack Mauer / Davul
Tony Malisan / Davul

ABRAXIS

01. Clear Hours (2:32)
02. Valse De La Mort (16:14)
03. Sweetank (4:26)
04. Billy The Keith (3:54)
05. Jeronimo (1:58)
06. Bolle Winkel (6:46)
07. Arhumba (1:42)


27 Mayıs 2023 Cumartesi

Blood, Sweat & Tears / Child Is Father to the Man (1968)

Dün Chicago'ya giriş yapmıştık, bugün de ekürisi sayılabilecek Blood, Sweat & Tears'tan devam edelim. Grup, 1967 yılında kurulmuş ve oldukça iyi müzisyenleri bünyesinde barındırıyor. Chicago'da olduğu gibi hatta bir bakıma Chicago'dan da daha önce Jazz'ın Rock içerisine girmesine, bu karışımın popülerleşmesine ve pek çok müzisyenin / grubun önünün açılmasına sebep olan şey Blood, Sweat & Tears'tır demek yanlış olmaz.

Al Kooper gibi başarılı bir müzisyeni içinde barındıran grubun, tarihi boyunca bu alanda bir çok başarısı ve etkileyici işleri bulunuyor. Kooper'dan kaynaklı ilk albümde fazlasıyla Blues etkileri öne çıksa da temelde albüm bir Jazz Rock albümü. İşin avangard kısmına çok girmeden, standartlar üzerinden hareket edip Rock ile birleştiriyorlar. Ortaya çıkan sonuç da oldukça tatmin edici.

Chicago ile birlikte Brass Rock diye adlandırılan tarzın en önemli 3 temsilcisinden biridirler aynı zamanda. Üçüncü temsilcinin de İngiliz grubu If olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Bu arada her 3 grup için de Jazz Rock'ın popülerleşmesini sağlayan gruplar tanımlaması yapıyoruz. Onların hemen öncesinde buna başlayan bazı gruplar ve müzisyenler de yok değil. Ama asıl başarıyı, ticari açıdan olan başarıyı da yakalayanlar bu 3 grup. Doğal olarak da Jazz Rock'ın ve türevlerinin piyasada kendine yer bulabilmesini sağlayanlar Blood, Sweat & Tears, Chicago ve If'tir.

New York'ta kurulan grubun daha ilk albümle birlikte başarısı ortaya çıkıyor. The Blues Project'ten gelen Al Kooper ve Mothers of Invention'dan tanıdığımız Jim Fielder grubun kurulması aşamasında oldukça etkinmişler. Ama bunu daha çok grubun önderi sayılabilecek Steve Katz'e destek için yapmışlar. Çünkü albümün ardından Kooper, grup ile yolları ayırıyor. Gerçi ikinci albümdeki bazı düzenlemeler yine Al Kooper'a ait ama desteği dışarıdan verdiğini söylemek lazım.

Albümün ağır temposunun kaynağı da yüksek ihtimalle Al Kooper. Zira Blues'dan gelen bir yaklaşımla Jazz işine girmişler görünümünden kurtulamıyorlar. Neredeyse ağlak hale gelebilecek denli derinden parçalarla örülü albüm. Ha arada sırada coştukları, kendilerinden geçtikleri de oluyor. Ama çok fazla da değil. Yine de bu türün ilk örneklerinden biri olarak inanılmaz derecede başarılı.

BLOOD, SWEAT & TEARS

Al Kooper / Vokal (2,4-7,9-12), Org, Piyano, Ondioline & Bass Davul (8)
- Steve Katz / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Lute, Vokal (3,8)
- Fred Lipsius / Altı Saksafon, Piyano
- Randy Brecker / Trompet, Fluegelhorn (5,6)
- Jerry Weiss / Trompet, Fluegelhorn
- Dick Halligan / Trombon
- Jim Fielder / Fender Bass
- Bobby Colomby / Davul, Marş Davulları, Tamburine, Vokal

Konuk Müzisyenler:
- Al Gorgoni / Gitar (5)
- Doug James / Shaker (7)
- Valerie Simpson / Koro Vokal (7,12)
- Melba Moorman / Koro Vokal (7,12)
- Leslie Gurgle / Vokal (8)
- John Simon / Piyano (5,10), Org (6), Cowbell (10)
- Gene Orloff / Keman
- Leon Kruczek / Keman
- Paul Gershman / Keman
- Harry Lookofsky / Keman
- Julie Held / Keman
- Manny Green / Keman
- Anahid Ajemian / Keman
- Harry Katzman / Keman
- Manny Vardi / Viyola
- Harold Collett / Viyola
- Charles McCracken / Çello
- Alan Schulman / Çello

CHILD IS FATHER TO THE MAN

01. Overture (1:33)
02. I Love You More Than You'll Ever Know (5:58)
03. Morning Glory (4:15)
04. My Days Are Numbered (3:18)
05. Without Her (2:41)
06. Just One Smile (4:37)
07. I Can't Quit Her (3:39)
08. Meagan's Gypsy Eyes (3:24)
09. Something' Going On (8:00)
10. House In The Country (3:04)
11. The Modern Adventures Of Plato, Diogenes And Freud (4:12)
12. So Much Love / Underture (4:43)

26 Mayıs 2023 Cuma

Chicago / The Chicago Transit Authority (1969)

Tamam, proggerlar Chicago'yu sevmez ama bu onların kendi alanlarında iyi bir grup olduğu, kendi dönemlerinde çığır açtıkları gerçeğini değiştirmez. Kaldı ki adamların zaten Progressive yani ilerleyen bir yanları da yok değil. Bu konudaki en büyük sorunları popülist olmalarından kaynaklanıyor olabilir. Aman canım, o kadar da olsun!

Diğer yandan bakıldığında, daha önce blogda defalarca adını geçirdiğimiz ve Blood, Sweat & Tears ile birlikte Jazz'ın müzik endüstrisine daha fazla girmesini, daha fazla satış yapılmasını ve buradan doğan (yapımcılar için elbette) ticari başarı güveni ile birlikte özellikle 70'li yıllarda Jazz tabanlı pek çok Rock grubuna şans verilmesini sağlamışlardır. Yani 70'lerden sevip dinlediğimiz bütün o Fusion, Jazz Rock, Avant Jazz ve nicelerinin görücüye çıkabilmesinin 2 sebebinden biri Chicago ve elde ettiği başarıdır. Hem ticari hem müzikal ve hem de dinleyici kitlesi oluşturma başarısını göstererek yapımcı firmalara Jazz içeren albümlerin de para kazandırabileceğini göstermiş, pek çok sağlam grubun ve müzisyenin yolunu açmışlardır. Bir daha kimse demesin yani Chicago sevmem diye! Sevmeseniz de hakkını yemeyin bari. (Niye bu kadar gaza geldiysem.. he seçim var Pazar günü, ondandır)

Başlangıçta The Chicago Transit Authority adıyla kuruluyorlar 1967 yılında. Lakin yapım anlaşması imzaladıktan sonra yapımcı firma ismi değiştirmeleri ya da kısaltmaları gerektiği yönünde baskı yapıyorlar. Zira Chicago Transit Authority aslında, Chicago, Illinois'de Otobüs ve Tren servisini sağlayan devlet kurumunun adı. Buradan problem çıkacağını bilen yapımcılar ismin Chicago'ya dönüşmesini sağlamışlar.

1967'de kurulup 2 yıl boyunca yoğun bir şekilde çalışan grupta eleman değişiklikleri çok fazla yaşanmayınca ürettikleri ve kaydettikleri parçaların sayısı bir hayli artmış. Parçaların hepsi popüler olmaya aday parçalar da olunca yapımcıların iştahı daha da fazla kabarmış. Hatta o kadar ileri gitmişler ki daha ilk albümünü çıkaracak olan gruba 2'li Plak yapma cesaretini göstermişler. Zaten konserlerden belirli bir kitle elde etmeyi başarmış olan grup bu albümle birlikte de orta düzeyde bir patlamaya yol açmış. Çünkü o güne kadar Jazz'ın bu kadar popülerleşebileceği düşünülmemiş.

Coşkuyla çalınmış parçalardan oluşan albümü tarafsız bir duruşla dinlediğinizde acayip iyi olduğunu da fark ediyorsunuz. Psychedelic bazı yaklaşımlar sergilenirken, ilerlemeci bir yapıya da sahip albüm.

CHICAGO

Terry Kath / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Lead Vokal, Backing Vokal
Robert Lamm / Piyano, Wurlitzer, Hammond, Hohner Pianet, Marakas, Lead Vokal, Backing Vokal
Lee Loughnane / Trompet, Claves, Vokal
James Pankow / Trombon, Cowbell
Walter Parazaider / Saksafon, Tambourine, Backing Vokal
Peter Cetera / Bass, Lead Vokal, Backing Vokal, Agogo Bells
Daniel Seraphine / Davul, Vurmalılar

THE CHICAGO TRANSIT AUTHORITY

LP 1
01. Introduction (6:35)
02. Does Anybody Really Know What Time It Is? (4:35)
03. Beginnings (7:54)
04. Questions 67 and 68 (5:03)
05. Listen (3:22)
06. Poem 58 (8:35)

LP 2
07. Free Form Guitar (6:47)
08. South California Purples (6:11)
09. I'm A Man (7:43)
10. Prologue (August 29, 1968) (0:58)
11. Someday (August 29, 1968) (4:11)
12. Liberation (14:38)

29 Ocak 2023 Pazar

Rhésus O / Rhésus O (1971)

1970
yılı sonlarında Fransa'da kurulan Rhésus O, Miles Davis, Frank Zappa ve Soft Machine gibi etkilere sahip tek albümlü bir Jazz Rock ve Fusion grubu. Haklarında ufak tefek bilgi kırıntıları dışında bir şeye rastlamak pek mümkün değil. Ama 1975 yılında Magma grubunun da klavyecisi olacak olan Jean-Paul Asseline tarafından kurulduğunu, grubun kurulduğu dönemde pek bilinmeyen fakat sonraları Gong ve Magma başta olmak üzere pek çok grupta çalan müzisyenlere sahip olduğunu biliyoruz.

Gong ve Magma'nın adı geçmişken Rhésus O'nun müzikal anlayışı içerisinde her iki grup ile benzeşen öğelerin bulunduğunu belirtmeden geçmeyelim. Diğer yandan bakıldığında ise grubun kendine has bir yanı da var ve bu yan fazlasıyla ağır basıyor. Avant-Gard Jazz, Canterbury Scene, Folk, Klasik Müzik gibi çok fazla etkileşime sahip de olsa Rhésus O'nun tarzını ve hakkını vermek gerekiyor.

Hızlı şekilde değişen melodiler, melodi olmaktan çıkıp kaosa dönüşen notalar, saksafon ile beyninizin içini tırmalayan tarzda yaklaşımlara albümde sıkça rastlayabilirsiniz. Bütün bu zorlayıcı öğeler ile birlikte bir yandan da sanki San Fransisco'nun arka sokaklarında turluyormuşsunuz hissi yaratan bir sadeliğe ve bütünlüğe de sahip.

İsmini andığımız Canterbury Scene içine dahil edilmeye çalışılsalar da o kadar belirgin Canterbury özelliklerine de sahip olmadıklarını belirtelim. Belki Moving Gelatine Plates ile biraz benzeşiyorlar ama bu tam olarak da bahsi geçen türe dahil edilmeleri için yeterli değil. Genel olarak grupta iki bass bulunmasından kaynaklı olarak bu belirginleştirmeye gidilse de bir yani hep aksıyor bu fikrin. Hatta daha ileri giderek Magma daha sonra var olsaydı Zeuhl'un giriş albümlerinden biri olarak bile kabul edilebilirdi Rhésus O. Ama değil, iyi ki de değil. Zira kendine has bir müzikal anlayışa sahip grupları benzersiz kılan da bu olsa gerek.

Pek çok dinleyicinin dinlerken güçlük çekebileceği tarzda albümlerden bir de. Kolay ve melodik şekilde ilerleyen yapıya sahip değiller. Don Cherry yırtıcılığı, Miles Davis karmaşası ve Progressive Rock hissiyatı bolca bulunuyor albümde. Dikkatle dinlenmesi, dinledikçe daha fazla içine girilmesi gereken albümlerden.

RHESUS O

Alain Monier / Org, Vurmalılar
Alain Hatot / Soprano Saksafon, Tenor Saksafon, Bariton Saksafon, Flüt
Jean-Pol Asseline / Elektrikli Piyano, Harpsichord
Francis Moze / Elektrikli Bass, Akustik Gitar, Xylophon
Serge Lenoir / Elektrikli Bass
Thierry Blanchard / Davul, Vurmalılar
Guy Pederson / Double Bass, Elektrikli Bass
Jean Stout / Koro Yönetimi

RHESUS O

01. Ciguë (2:42)
02. Maldonne (6:51)
03. Crier pour donner (5:29)
04. Le prophète égaré (2:16)
05. Préambule (6:21)
06. Eveil (4:39)
07. Outre-tombe (2:50)
08. Parcours (3:51)
09. Nos baignoires sont enchantées (0:44)

25 Ocak 2023 Çarşamba

Fourteen Octaves / Fourteen Octaves (1975)

Daha önce İsrail'den bir grubu blog'da konuk etmiş miydik hatırlamıyorum ama dönemin, İsrail'den çıkmış en iyi albümlerden birini eklememiş olmak büyük bir kayıp diye de düşünüyorum. Haklarında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Fourteen Octaves (14 Octaves, ארבע עשרה אוקטבות ,14 אוקטבות olarak da biliniyorlar) aslında 2 kişi ile başlayan bir proje. Avner Kenner ve Yoni Rechter tarafından oluşturulan grup daha sonra yapılan Zohar Levy (davul) eklemesi ve 2 farklı bass gitaristin desteğiyle albümün kaydedilmesi kıvamına gelmiş.

Her ikisi de klavyeci olan Kenner ve Rechter liseden beri olan arkadaşlıkları sayesinde 1974 yılında birlikte albüm yapmaya karar veriyorlar. Grubun adını da piyanoda bulunan 7 oktav x 2 klavyeciden yola çıkarak 14 Octaves yapıyorlar. Bu arada belirtelim, 1974 yılında her ikisi de Tel Aviv Müzik Akademisi'nde öğrenciler. Rechter de Kaveret isimli başka bir grubun üyesi. Ama birlikte bir şeyler yapma hevesine kapılıyorlar ve uzun çalışmalar sonucunda, aldıkları eğitimin de yardımıyla nefis bir albüm ortaya çıkarıyorlar.

Jazz Rock ve Fusion ile başlayan albümün tarzı Progressive Rock'a kadar uzanıyor. Tuhaf bir şekilde albümde Gentle Giant etkileri oldukça fazla. Her iki klavyecinin de çalış tarzları Gentle Giant'teki klavyelere fena halde benziyor. Ama grubun alt yapısındaki İsrail folkloru bire bir benzeşmenin ötesine geçmelerini de sağlıyor.

Albümde To Be Alone dışında tüm parçalar İbranice. Rock müzik içerisinde alışkın olmadığımız, estetik uygunluğunu sorguladığımız dil yapılarından biri yani. Lakin bu albümde herhangi bir soruna yol açacak şekilde kullanılmıyor. Aksine, dinledikçe bu dilin de doğru kullanıldığında Rock müziğe fena halde uyduğunu fark ediyorsunuz. Tek ve ikili vokallerle desteklenen ve birbiri içinden geçiyormuş hissi uyandıran klavyeler ile gerçekten de dinlemekten keyif aldığınız albümlerden birine dönüşüyor.

Beklentilerinizin çok ötesinde etkilerle, tarz geçişleri ve etkileşimleri ile karşılaştığınız albüm gerçekten de tek albümlü efsaneler listemize tekinsiz bir giriş yapabilecek nitelikte. Onu nereye, nasıl ve ne şekilde koyacağınızı bilemeseniz de dinledikçe kafanızı daha fazla karıştırıp favori albümlerinizden biri olmaya aday.

FOURTEEN OCTAVES

Avner Kenner / Klavye, Piyano, Vokal
Yoni Rechter / Klavye, Piyano, Vokal
Zohar Levy / Davul
Alon Oleartchik / Bass
Avner Yifat / Bass

FOURTEEN OCTAVES

01 - אומקא גומקא 2:44
02 - קטע איתי 2:56
03 - שום פרס 2:14
04 - קטע פה מינור 2:30
05 - הסבון שבמקלחת 2:05
06 - To Be Alone 2:57
07 - דמעות של מלאכים 3:22
08 - כשאור דולק בחלונך 3:35
09 - לבדו 3:59
10 - ערב בתל-אביב 2:30
11 - שבע פי שלוש 2:11
12 - בלוז שקט מהדרך 5:05

21 Ocak 2023 Cumartesi

Zao / Kawana (1976)

Magma
'nın ilk dönem elemanlarından olan Yochk'o "Jeff" Seffer ve  François "Faton" Cahen tarafından kurulan Zao Fransa'nın ikinci kuşak Zeuhl gruplarından biridir. 1972 yılında Paris'te kurulan grup zaman içerisinde Zeuhl'den uzaklaşarak Jazz Rock ve Fusion tarzına dönmeyi tercih etmiş.

Özellikle ilk iki albümde karmaşık melodik yapılar ve vokal üzerine kurulu yapı daha sonraki albümlerde yerini daha sade ama bir o kadar etkili bir tarza bıraktı. Üçüncü albüm Shekina ile Fusion dönemine giriş yapıp Kawana ile belki de en iyi albümlerini ortaya çıkarmış oldular. Aradan geçen onca yıla rağmen Shekina ve Kawana Fransız Jazz Rock'ının hala en saygın ve bilinen albümleri olarak kabul ediliyor.

Kawana hafiften Zeuhl etkileri içerse de tam anlamıyla bir Fusion albümü olarak görülüyor. İçinde yer alan yönü belirsiz ama etkili Jazz temeli, çağdaş müzik anlayışı ile birleşen ve Yochk'o Seffer sayesinde Macar folkloru etkileri içeren değişik ve tuhaf olarak nitelendirebiliriz albümü. Bazı noktalarda elektronik müzik çağrışımları yapmakla birlikte aslında onunla hiç alakası da yok. 

Albüm kaydının hemen öncesinde yine Magma elemanı olan Didier Lockwood'un gruba dahil olduğunu ve kemanıyla albümde büyük bir yaratıcı etki oluşturduğunu belirtelim. Özellikle saksafonların bolca kullanıldığı parçalarda aradaki bağlantıların kopmasını engellemek istermişçesine uğraşan keman gerçekten de enfes bir müzikal anlayışın önünü açıyor. Bu noktada albümdeki enstrüman kullanımlarının had safhada iyi olduğunu da söyleyelim. Parçaların kimi yerlerinde Weather Report, Gong, Soft Machine gibi gruplardan etkiler görüldüğünü söylersek grup elemanlarının ne kadar iyi çalabiliyor olduklarına dair bir fikir vermiş oluruz.

Düzensiz bir yapıda ilerleyen albüm melodik olmaktan çok öte ama dinleyiciyi ele geçirme konusunda da bir o kadar ileri düzeyde. Dinlerken kendinizi kaptırmamanız mümkün değil. Albümün bitmemesi için bir uğraşıya giriyor olduğunuz farkına hemen varıyorsunuz. Tekrar tekrar dinlemekten farklı bir şey olarak albümün daha uzun sürmesi gibi bir isteğe kapılıyorsunuz. Her parçada daha ne kadar ileri gidebilirler ki diye düşünürken hep bir adım ötesinin de olduğunu size kanıtlıyorlar.

ZAO

François Cahen / Yamaha Akustik Piyano, Fender Elektrikli Piyano, Korg Synthesizer
Didier Lockwood / Akustik Keman, Elektrikli Keman, Geleneksel Bass Keman
Gérard Prévost / Fender Bass, Hors Phase Bass, Akustik Bass
Yochk'o Seffer / Soprano Saksafon, Sopranino Saksafon, Vokal, Piyano (3)
Jean-My Truong / Davul

KAWANA

01. Natura (7:06)
02. Tserouf (8:53)
03. F.F.F (Fleurs For Faton) (2:29)
04. Kabal (4:08)
05. Sadie (3:37)
06. Free Folk (10:39)

19 Ocak 2023 Perşembe

Kandahar / In the Court of Catherina Squeezer (1975)

Avant Prog
ve Fusion'ın Belçika'dan hatta Avrupa'dan çıkmış en iyi temsilcisi Kandahar'dır demek yanlış bir cümle olmaz. Fazlasıyla yaratıcı bölümleri, kendinden geçen enstrümanları, bir anda ortaya çıkıp oraya buraya savrulan coşkusuyla gerçekten de değişik bir müzikal deneyim yaşatır insana.

1973 yılında Belçika'da Ghent adında bir şehirde kuruluyorlar. Şehir o kadar küçük ki yıllar sonra Ghent, Somewhere in Europe adında bir albüm bile kaydediyorlar. Anlaşılacağı üzere grubun kendine has bir mizah anlayışı var. Aynı anlayışla kaydettikleri konumuz olan ikinci albümün adının da yüksek ihtimalle King Crimson'ın In The Court of the Crimson King'ine gönderme olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

Kandahar'ın müzikal anlayışı Canterbury Scene ve ara ara giren Zeuhl'den etkilenmiş bir Jazz Rock ve Fusion olarak ortaya çıkmış. Bazı noktalarda, Placebo ve Cos etkileri açıkça duyuluyor. Temponun aşağı doğru seyrettiği yerlerde bütün zorlukları aşabilecek denli sakin ve kendinden emin bir havaya bürünün parçalar, temponun yükselmesiyle birlikte kontrol edilemez bir afet durumuna geliyorlar. 

Bu etkiyi yaratabilen grup elemanlarının enstrüman kullanımları da doğal olarak muhteşem. Virtüözlüğe ulaşamasa da her birinin kendi enstrümanları konusunda ve yan yana ilerledikleri diğer enstümanlar konusunda yetkinlikleri ortada. Albümün herhangi bir yerinde, parçaların herhangi birinde, ruhu saymazsak, amatörce yapılmış en küçük bir hareket dahi yok. Daha ne olabilir ki dediğiniz her noktada karşınıza bambaşka bir enteresanlıkla gelebiliyorlar. Bunu yaparken de en ufak bir aksaklığa dahi olanak tanımıyorlar.

Yine kaliteli olan ilk albümden sonra bu albümün daha bir oturmuş, daha kendini bilen bir şekilde karşımıza çıkmış olması şaşırtıcı değil. İlkinde kazandıkları deneyimi iyi bir şekilde kullanmayı ihmal etmemişler. Albümde, o da bazen, olmasa mıydı acaba dediğiniz tek şey vokal olabilir. Zira çok etkili ses özelliklerine ya da vokal tekniğine sahip değil. Ama zaten bu tip zorlayıcı albümlerde de sade seslerin kullanılması dengeyi sağlıyor diyebiliriz. Kaldı ki özellikle gitarın eşlik ettiği bölümlerde duyulan vokal oldukça şairane bir etki de bırakıyor. Arşivin önemli parçalarından olmaya aday albümlerden biri. Mutlaka dinlenmeli!

KANDAHAR

Jeff De Visscher / Lead Gitar, Akustik Gitar, Sitar, Vokal
Karel Bogard / Piyano, Klavinet, Davoli & ARP "2701" synthesizers, Gonglar, Çanlar, Vokal
Jean Pierre Claeys / Bass
Etienne Delaruye / Davul, Glockenspiel, Timpani, Çello, Tef, Vibes, Piyano, Synthesizer, Yaylılar, Klavinet, Marimba, Vokal

IN THE COURT OF CATHERINA SQUEEZER

01. Jungle Dreams (6:17)
02. I'll Still Have My Soul (4:44)
03. L's Mood (3:53)
04. Song for Catherina (6:06)
05. Lahti Jumps (3:04)
06. The Day I Came to Life (16:18)