King Crimson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
King Crimson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Aralık 2020 Cumartesi

50. Yılını Kutlayan Progressive Rock Albümleri / Bölüm 2

1970 yılında piyasaya çıkan ve bugün 50.yılını kutlayan Progressive Rock albümleri seçkisinin 2.bölümü. Gentle Giant, Soft Machine, Miles Davis, King Crimson ve Genesis'in 1970 yılı albümleri seçkinin bu bölümünde yer alıyor.

Symphonic Rock, Jazz Fusion, Canterbury Scene, Progressive Folk gibi Progressive Rock etkileşimi sayılan albümleri kısacık tanıtarak, haklarında bilgi vermeye çalıştık.

9 Ocak 2013 Çarşamba

King Crimson - Red (1974)

Sanat eserinizi nasıl alırsınız? Bol içerikli olsun, eklektik olsun, farklı şeyler söylesin; fazla fazla melodi kullansın, herkes enstrümanında virtüöz olsun, hepimizin bildiği ya da hiçbirimizin bilmediği duyguları açığa çıkarsın... Sizi bilemeyeceğim canım ama ben kaotik alayım biraz da. Tamam bu müzikte hepsi var bazı grupların toplayıp albüm çıkardığı kadar melodiyle Rick Wakeman bir şarkının sadece on saniyesini dolduruyor, David Gilmour'ın Comfortably Numb'da attığı sololarda ağladığınız kadar hiçbir sevgilinize ağlamamışsınızdır (yazar burada... neyse) bu böyle gider. Ama saf, tatlı ve melodik müzik yapan gruplar da hiçbir şey anlatmıyor bana. Belki de İtalyan gruplarını bu yüzden sevmiyorumdur, daha çok Almanlar çeker beni - Krautrock'tan bahsettiğimi anlamışsınızdır-.VdGG ve King Crimson sevgim de tam burada başlar işte (Evet ikisi de İngiliz, ne var?).

Öncü grupları biliriz; The Beatles veya Black Sabbath gibi öncülerden bahsediyorum elbette. Üyelerini bilmeseniz de röportajlarını okumasanız da albümlerini kronolojik sırayla dinleyip 'hmm...' yapmasanız da böyle grupların sırtındaki ağırlığın ve o 'sorumlu müzik'lerini anlarsınız. Malum, çıkardıkları her albüm, yazdıkları her şarkı, onların yolunda işe başlayan her gruba örnek olacaktır. İster istemez bir kontrolleri vardır soundları üzerinde. King Crimson ise Progressive Rock'ın öncüsü olma sıfatını oldukça hak ediyor, tam da yarattığı müzik anlayışı gibi sapkın, kontrolsüz ve kaotik. Bir albüm diğerini tutmuyor tamam anladık, sonuçta grup üyeleri her zaman stabil değil, ama bir albüm içinde hiçbir şarkı birbirine yaklaşmaz mı? Al işte, o albüm Red

Şu yıllar süren senfonilerden bir tane yazacak olsam, herhalde -albümün ilk şarkısı- Red'i introsu yapardım. Süresine aldanmayın Red'i herhangi bir şarkıya giriş, herhangi bir kitaba giriş ya da ne bileyim bir mevsime giriş olarak falan dinleyin ne demek istediğimi anlayacaksınız. İlk şarkıdan başlayan bilinmez ve karmaşık hava albüm sonuna kadar, arada vokalin durgunlaşması hariç, hakim ve bu da dinleyiciye tam da 'ne düşünürsen düşün dinlerken, biz koyduk buraya bir şeyler' mesajını vermiş. 

Burada oturup Robert Fripp'in yıllar sonra ortaya çıkacak grunge akımını etkileyen rifflerini -ki doğrudur, isterlerse bu albümü dinlememiş olsunlar bütün grunge grupları etkilenmiştir bu rifflerin harmonisi ve tonundan, aynen her müzisyenin Schoenberg'den etkilenmiş olduğu gerçeği gibi (dikkat Adorno göndermesi)- ya da Bill Bruford'un King Crimson'a katıldıktan sonra yaptığı müziğin karakterini nasıl değiştirdiğini ya da John Wetton'ın sesinin King Crimson'dan neler götürüp ona neler getirdiğini falan uzun uzun anlatırdım ama bu albümün karakterine yaraşır bir inceleme, bence albümün kendisi gibi kaotik olmalıydı. Kaçırmayınız, sevgilerle.

Not: Schoenberg demişken, Schoenberg ve atonal müziğinin progressive rocka etkileri üzerine ciddi düşünüyorum. Bu konuda fikri olan; bir yazı, bir not, bir şey görmüş olan varsa en kısa zamanda -ailesiyle de görüşüp elbette- ciddi bir ilişkiye yelken açmak isterim.

KING CRIMSON

Robert Fripp / Gitar, Mellotron
John Wetton / Bass, Vokal
Bill Bruford / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
David Cross / Keman (4)
Mark Charig / Cornet (2), Double Bass (1)
Mel Collins / Soprano Saksafon (5)
Ian McDonald / Alto Saksafon (3,5)
Robin Miller / Obua (2)

RED

01. Red (6:17)
02. Fallen Angel (6:03)
03. One More Red Nightmare (7:10)
04. Providence (8:10) *
05. Starless (12:17)

7 Aralık 2011 Çarşamba

King Crimson & Tool / Lateralus (2001)



Güzel şehirlerde muhteşem konserler oluyor. Bunların kayıtlarından mahrum kalmak istemeyiz. Bir de bazı ikililerin bir araya gelmesi olayı milyonda bir yılda Dünya'dan bir yıldızın görünmesi olayı gibi. Yakaladın mı kaçırmayacaksın. Bu ikililerden biri de King Crimson ve Tool'dur. Çok değil 10 yıl önce California'nın okyanus şehri San Diego'da bu ikili bir konser veriyor. Bildiğim kadarıyla da başka şekilde bir araya gelmediler. 


Şimdi Tool'a bok atılabilir, çünkü fazlasıyla King Crimson etkileri görülmekte müziklerinde. Zaten Maynard James Keenan da bunu inkar etmiyor ve San Diego konseri sırasında şöyle bir cümle sarf ediyor: '' Artık kimden çalıp çırptığımızı biliyorsunuz.'' E adama daha fazla yüklenilmemesi gerekir. Kaldı ki King Crimson şarkıları dışında Robert Fripp'in muhteşem introlarla Tool şarkılarına dehasından katmasını dinlemek için bile konser kayıtlarını dinlemeye değer. Sober'ı Fripp introsuyla dinlemek, ofofofof! 

Tool & King Crimson - Lateralus (Live in San Diego, 2001)

Tool - Lateralus Album: Lateralus (2001) Tool & King Crimson: San Diego, CA - 08/08/01 


Setlist:
01. The Construcktion of Light
02. Into the Frying Pan
03. Level 5
04. The Deception of the Thrush
05. Dangerous Curves
06. Lark's Lounge in Aspic Pt. IV
07. Thela Hun Ginjeet
08. Red
09. Intro
10. The Grudge
11. Stinkfist
12. Forty-Six & 2
13. Prison Sex
14. Schism
15. Pushit
16. Disposition
17. Reflection
18. Fripp Soundscape Intermission
19. Sober (Fripp Intro)
20. Parabol
21. Parabola
22. Ænema
23. Lateralus

29 Şubat 2008 Cuma

King Crimson - In The Court Of The Crimson King (1969)

Teyy teyy teyy.. çok uzun zaman önceydi. Kabaran okyanuslar ve yutulan Atlantis'e kadar bile dayanıyor olabilir, net hatırlamıyorum. Kırık Kafa Robert Fripp ve tebaasından sevgilerle. Kurumuş topraklar üzerinde ve yapayalnız bi sorumsuzluk içindeyken başını alıp giden alabalıklara el sallıyorduk. Dönecekleri kesindi ama zamanı belirsizdi. Elimizde kalan pek bişey de yoktu. Beklemek acı verecekti ama alışkanlıklardan biriydi bu da. Dudaklardan sarkan sadece tek bir kelimeydi. Kimsenin aldırdığı yoktu olan bitene. Dimdik ayakta ama yatar vaziyetteydi dünya. Canı acıyan bişeyler vardı etrafta da umursayan çıkmıyordu. Epitaph gölgeliyordu çöllerin esintisini. Ölüme yakın bi duruşu vardı varoluşun. Ilık rüzgarlar üşütüyordu kavrulan bedenleri; I Talk To The Wind çalıyordu fonda. Birinin yürümeye başladığını hatırlıyorum. Sanki hiç dönmeyecekmiş gibiydi. Kafamda bi dolu düşünce. Korkulardan bi yastık yaptıydım kendime. Bi yerlerden müziğin sesi gelmeye başladı; 21st Century Schizoid Man. Yürüyenin gözlerindeydim o ara. Onun gördükleri benim bildiklerimdi. Bana yaklaştıkça sesler bi çocuğun ayak izlerini görüyordum kumların üstünde. Ses yükseliyordu; Moonchild. Ve sürüngenler dolaşıyordu kızgın taşların arasında. Canları acımadan hep bi yöne bakıyorlardı. Renkleri bulutlara karışıyordu, çığlık çığlığa. Ağızlarından da bi ezgi dökülüyordu; Court of the Crimson King.

KING CRIMSON

Robert Fripp / Gitar
Greg Lake / Bass guitar, lead vocals
Ian McDonald / Reeds, Woodwind, Vibes, Klavye, Mellotron, Vokal
Michael Giles / Davul, Vurmalılar, Vokal
Peter Sinfield / Sözler, sesler, enteresan şeyler...

IN THE COURT OF THE CRIMSON KING

1 - 21st Century schizoid man Mirrors (7:20)
2 - I talk to the wind (6:05)
3 - Epitaph (8:47)
a) March for no reason
b) Tomorrow and tomorrow
4 - Moonchild (12:11)
a) The dream
b) The illusion
5 - The court of the crimson king (9:22)
a) The return of the fire witch
b) The dance of the puppets