Heavy Prog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Heavy Prog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ekim 2023 Cuma

Lokomotive Kreuzberg / Fette Jahre (1975)

Berlin, Almanya'da 1972 yılı başlarında kurulan Lokomotive Kreuzberg Krautrock'a Polit-Rock kısmından giriş yapan gruplardan. Fazlasıyla politik ve doğal olarak da yırtıcılar. Bu durum albümlere ve parçalara da yansıyor. Kaydedip yayınladıkları ilk iki albüm çok iyi olmasa da sözleri ile politik yaklaşımın tavanına çıkıyorlar. James Blond adını taşıyan ikinci albüm dönemin Batı Almanya'sını alıp Doğu Almanya'sına vuruyor ve ortada ikisini de bırakmıyor. İş bir noktada yok birbirlerinden farkları önermesine kadar gidiyor. Ama bu sağlam sözlere rağmen müzikal anlamda çok iyi bir albüm değil.

Konumuz olan, 1975 yılı çıkışı Fette Jahre ise diğer albümlerden farklı bir yapıya ve müzikal kaliteye sahip. Krautrock janrı içerisine dahil edilse de içerisinde Heavy Progressive Rock'a varan hareketler bulunuyor. Albüm sözleri açısından da müzikal bakış açısı düşünüldüğünde de ortalamanın çok üzerinde yer alan albümlerden biri.

Fazlasıyla melodik ve yükselen yapısıyla Heavy Progressive Rock'ın güzel örnekleri içerisinde bile rahatlıkla yer alabilir. Temposu neredeyse hiç düşmüyor. Bu noktadan bakıldığında Pierre Moerlen'in başa geçtiği Gong varyasyonuyla benzeşiyorlar. Tabi bu benzeşme hareket ve tempo açısından bir benzerlik içeriyor.

Politik sözleri ve o sözlerle herkese vurduklarından dolayı bir türlü tutunamadıklarını söylemek de yanlış olmaz Lokomotive Kreuzberg'in. Fette Jahre'nin çıktığı yıl neredeyse sadece Batı Almanya'da konserler verebilmişler. Eleştirel yaklaşımları aslında özellikle hitap ettikleri proleteryanın bulunduğu Doğu Bloku ülkelerinde, Doğu Almanya'da ve Sovyetlerde pek hoş karşılanmamış. Hatta biraz daha ileri gidip girişleri bile yasaklanmış.

Grubun sahnesi de oldukça ilginç işleri ortaya çıkarmış. Kendilerine ait bir tiyatro grubu olan Lokomotive Kreuzberg'in zaman zaman kabare havasına giren performansları oldukça ses getirmiş. Bu avantajı iyi kullandıklarına dair de pek çok kaynak bulunuyor. Fakat dediğimiz gibi politik içeriklere sahip olmaları, gösterilerinde bunu fazlaca vurgulamaları bir türlü daha geniş kitlelere ulaşmalarını sağlamamış.

LOKOMOTIVE KREUZBERG

Bernhard Potschka / Akustik Gitar, Gitar, Vokal
Manfred Praeker / Bass, Akustik Gitar, Vurmalılar, Vokal
Uwe Holz / Davul, Vurmalılar, Armonika, Vokal
Karl-Heinz Scherfling / Vurmalılar, Vokal
Andreas Brauer / Keman, Piyano, Flüt, Vurmalılar, Synthesizer, Vokal

FETTE JAHRE

01. Rondo (4:58)
02. Comeback (2:42)
03. Requiem (4:24)
04. Fette Jahre (5:33)
05. Nostalgie (5:48)
06. Leise Sohlen (4:14)
07. Verfassungslied (3:03)
08. Parlamentsmarsch (4:41)

18 Ekim 2023 Çarşamba

Tea / Tea (1974)

Tea
, 1974 yılında İsviçre'de kurulmuş bir Heavy Progressive Rock grubu. Adını bildiğimiz çay'dan almıyor yalnız. Grubun kurucu elemanları Turo Pashayan ve Armand Volker'in isimlerinin Roli Eggli'nin de soy isminin baş harflerinden alıyor. Daha sonraları gruba yeni gelenler, eklenenler, çıkanlar olsa da grubun adı Tea olarak kalmış.

Kuruldukları yıl hemen çalışmalara başlayan grup bu konuda oldukça fazla mesai harcamış. 1972 yılında gruba vokalist Marc Storace'in katılmasıyla birlikte yerelde yaptıkları işi biraz daha genişletip İsviçre ve Fransa konserlerine çeviriyorlar. Pek çok yerde verdikleri konserler ile birlikte kendilerine ciddi bir kitle edinmeyi başarıyorlar. O kadar ki, bir sonraki yıl TV programlarında kendilerine yer bulmaya bile başlıyorlar. Bu, dönemin pek çok grubu için elde edilememiş bir başarı. Tea ise neredeyse her hafta TV'de boy gösterir duruma gelmiş.

İlginç olanı TV'ye dahi çıkmış olmalarına rağmen yayınlanmış bir parçaya dahi sahip olmamaları. TV'nin verdiği daha geniş kitle tarafından tanınma avantajını da iyi kullanarak 1974 yılı başlarında ilk albümlerinde yer alacak parçaları kaydetmeye ve 45'lik olarak yayınlamaya başlıyorlar. Albüm de bu single'lardan hemen sonra yayınlanıyor. Bu noktada yine büyük bir fırsatı iyi değerlendiriyorlar ve Queen ile birlikte turneye çıkıyorlar.

Peşi sıra ikinci albümleri The Ship 1975 yılında piyasaya sürülüyor. İlki kadar iyi olmayan bu albümün ardından da Uriah Heep ile bir turne geliyor. 1976 yılındaki 3. albümden sonra bir süre daha konserlere devam ediyorlar ama 1977 yılında da dağılıyorlar.

Kendi dönemlerinde özellikler İsviçre ve Fransa'da bir hayli etkin olan Tea, Heavy Prog'un iyi örneklerinden biri olarak karşımızda. Bazı kesimlerce Progressive etkiler taşıyan bir Hard Rock grubu olarak tanımlansa da temelde yerleşecekleri kategori Heavy Prog gibi duruyor. Gittikçe sertleşen ama melodileri dağıtmayan gitarlar, sağlam klavyeler ve bir dolu geçişli iş ile ilk albümün heyecanını taşıyan bir gruptan ortalamanın çok üstünde bir albüm. Zamanla unutulup gidenler kervanına katılsalar da yaptıkları müzik ile birkaç kişinin de olsa aklına kazınmış bir şekilde var oldukları ortada.

TEA

Rolli Eggli / Davul
Armand Volker / Gitar
Turo Pashayan / Bass, Vokal
Marc Storace / Lead Vokal
Philippe Kienholz / Klavye

TEA

01. Cool In The Morning (5:40)
02. Glorimont (8:09)
03. Hatred Or Love (3:35)
04. Surfer (5:57)
05. Hazy Colours (6:30)
06. Lady (7:00)

10 Ekim 2023 Salı

Dies Irae / First (1971)

Dies Irae
, kendine has özelliklere sahip nadir gruplardan biri. Ama önlerine gelen fırsatı da çok iyi şekilde değerlendirememişler. Blog'da bazı gruplar için arada kurduğumuz bu cümle, Dies Irae için birkaç kat daha fazla geçerli. Günümüzde en bilinen gruplardan biri olmamaları için hiçbir engel de yokmuş aslında.

Grubun hikayesi 1968 yılında başlıyor. Almanya'nın güneyi, Fransa ve İsviçre'de yerel kulüplerde, barlarda ve küçük çaplı konser ya da dinletilerde uzun zaman boy göstermişler. Yaptıkları müzik fazlasıyla iyi olduğu için bu yerelliğin içinde kendilerine belirgin bir kitle edinmeyi de başarmışlar. 1970 yılı sonlarına doğru, sonunda keşfediliyorlar. Hızlı bir şekilde çalışmalara başlıyorlar. Albüm daha hızlı bir şekilde, sadece 2 günde kaydediliyor ve yayınlanıyor. Asıl sorun da albümden hemen sonra ortaya çıkıyor. Grup elemanları, müzikal farklılıklardan dolayı ayrılmaya karar veriyorlar. Dies Irae tarihin tozlu sayfalarına gömülürken ortaya Lucy Gang ve Green Wave adında iki farklı grup çıkıyor.

Grubun da albümün de en büyük hatası (dönemi göz önünde bulundurarak konuşuyoruz elbette) asit kafasına dayalı dini çağrışımlar içeren sözleri yüksek ihtimalle. Sırf bu nedenle pek çok radyo istasyonunda çalınma fırsatı yakalayamamışlar. Bir kez çalan da bir daha çalmamış. Grubun adının Dies Irae olması da (Day of Wrath olarak tanımlanan gazap günü ya da sonuç olarak Armageddon şeklinde de tanımlayabiliriz, neyse işte bunu anlatan bir ilahiden almışlar isimlerini) grubun bu durumuna büyük katkı sağlamış diyebiliriz.

First adıyla yayınlanan albüm Krautrock, Heavy Progressive Rock, Heavy Psych, Psychedelic Rock gibi türlerin içerisine rahatlıkla dahil edilebilir. Arada armonika sayesinde ortalığı karıştıran Blues tadını da unutmamak gerekir fakat bu grubu Blues Rock kategorisi altına koymaz. Folklorik kökenlere saygı duruşu niteliğinde bazı bölümler içermekle birlikte Folk Rock'ı da eleyebiliriz. Hard Rock olarak tanımlamak da eksik sayılabilir. Albüm kendi içerisinde fazlasıyla sertlikler içerse de Hard Rock'taki saf ve düz zemin Dies Irae'de yok. Onlar daha farklı bir şekilde türleri ve tarzları karıştırmayı seviyorlar. Bu da parçalar arasında büyük farklılıklar oluşmasına neden oluyor.

DIES IRAE

Andreas F. Cornelius / Davul
Robert J. Schiff / Bass
Harald HG Thoma / Gitar, Vokal
Cord Wahlmann / Lead Vokal, Armonika

FIRST

01. Lucifer (4:46)
02. Salve Oimel (0:37)
03. Another Room (4:12)
04. Trip (6:54)
05. Harmagedon Dragonlove (5:09)
06. Tired (4:03)
07. Witches' Meeting (9:20)
08. Red Lebanese (Part 1) (2:38)
09. Red Lebanese (Part 2) (2:38)
10. Run Off (0:35)

8 Ekim 2023 Pazar

Tyburn Tall / Tyburn Tall (1972)

60'ların ortalarında The Screamers adıyla kurulan Tyburn Tall, ilk dönemlerde çok da çekici olmayan bir Beat grubu. 60'ların sonuna yaklaşıldığı ve müzikal hareketliliğin arttığı yıllarda kendileri de bu çekici olmama durumunu fark etmiş olacaklar ki grubun adını da tarzını da değiştirmişler. Bu değişikliklerin yapıldığı tarih 1969. Bundan sonra sıkı çalışmalar, bazı konserler ve müzikal arenadaki yerlerini tam olarak bulmayla geçiyor. 1972 yılında ise ilk ve tek albümlerini kaydediyorlar.

Kuruldukları dönemle albümü kaydettikleri dönem arasında Golden Earring, Renaissance ve Frumpy gibi grupların ön grubu olarak sahne alıyorlar ki bu dönemin bir anda parlayıp sönen grupları arasında büyük bir başarı sayılabilir. Bununla kalmayıp albümün yayınlanmasından sonra da konserlere ve turnelere devam ediyorlar. Amon Düül II, Ekseption, East of Eden ve Nine Days Wonder gibi gruplarla birlikte sahne alıyorlar. Ama bu dönemde grup elemanları fazlasıyla değişiyor ve orijinal kadrodan neredeyse hiç kimse kalmıyor. Üstüne bir de ikinci bir albüm kaydı yapılmayınca 1975 yılına kadar dayanmış olan grup kısa süre içerisinde dağılıyor. Başarılı bir iş çıkaran ama tutunamayan gruplar listemize de tek albümlü efsaneler listemize de girmeye teklifsizce hak kazanıyorlar yani.

Albümün piyasaya sunulduğu dönemde de bazı tuhaflıklar yaşıyorlar, belirtmeden geçmeyelim. Albüm zaten çok az sayıda, 200 adet olarak basılıyor. Bunun da yarısı çıkan bir yangında yok oluyor. Ellerinde kalan ortalama 100 albümle ayakta kalmaları ayrı bir enteresanlık elbette. Bu durumu yaşamasalardı ve ellerinde daha fazla basılı albüm olsaydı belki bugünlere gelebilecek kadar sağlam bir grup aslında.

Grupla aynı adı taşıyan Tyburn Tall albümü, bazı ufak tefek aksaklıkları saymazsak oldukça iyi bir albüm. Aksaklıkların da bir kısmı mecburiyetlerden ileri geliyor zaten. Albümün evdeki prova odasında kaydedilmiş ilkel ve ham bir hali var. Ses kalitesindeki düşüklük dinlemeyi oldukça etkiliyor. Ama kişisel olarak asıl sorun vokalin o gıcırtılı sesi diye düşünüyorum. Müziğin içinde bir türlü eriyemiyor, aksine uyumu bozup dinleyicinin dikkatini dağıtıyor.

Heavy Progressive Rock ve Symphonic Rock'ın bir birleşimi aynı zamanda bu albüm. Symphonic etkiler bir hayli fazla olmakla birlikte oradaki yumuşaklık Tyburn Tall'da yok. Daha sert ve daha gürültülüler. Doğal olarak bahsi geçen her iki janrın içine dahil edebiliyoruz rahatlıkla. Dönemin Almanya'dan yükselen değeri Krautrock içerisine dahil etmek bana doğru gelmemekle birlikte yakınlıkları olduğu da aşikar.

TYBURN TALL

Stefan Kowa / Bass
Hanns Dechant / Davul, Vurmalılar
Klaus Fresenius / Vokal
Werner Gallo / Gitar
Reinhard Magin/ Klavye

TYBURN TALL

01 - War Game 13:07
02 - In the Heart of the Cities (Broken People) 10:35
03 - I Am Amercian Too 5:24
04 - Strange Days Hiding 17:09

7 Ekim 2023 Cumartesi

Frame / Frame Of Mind (1972)

1970 yılında Marburg, Almanya'da kurulan Frame, oldukça iyi bir grup olmasına rağmen tek albümle kalıp, kaybolup giden gruplardan. Elbette, tek albümlü efsaneler listemize girmeyi fena halde hak ediyorlar. Yaptıkları melodik bir yapıya sahip olan Heavy Progressive Rock kontenjanından üst sıralardaki yerlerini alıyorlar.

Bu tarz gruplarda sıklıkla yaşadığımız haklarında bilgi olmama durumu Frame için de geçerli. Grup elemanlarının, dağıldıktan sonra, Pell Mell ve Hardcake Special'da boy gösterdiklerini biliyoruz, hepsi o. 1972 yılında kaydettikleri Frame Of Mind ile belirgin bir ticari başarı yakalayamadıkları da bilinenler arasında.

Albüm beklentinin aksine Krautrock'a daha az yaklaşan bir albüm. Dönemin Alman gruplarının kendilerine has bir şekilde yarattığı tarzla yakınlıkları neredeyse yok diyebiliriz. Bu nedenle de grubu Krautrock janrı altında listelemek yanlış oluyor. İngiliz tipi bir Heavy Prog anlayışları var. Az önce de belirttiğimiz gibi melodik bir müzikal alt yapıya eşlik eden, temiz, sade etkili bir vokale sahipler. Heavy Prog'un en iyi örneklerinden biri olarak gösterebileceğimiz Uriah Heep vokali David Byron gibi değil tabi bu vokal. Ama yeteri kadar da etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Bazı açılardan Murphy Blend'i de andırıyor. Aralarındaki belirgin fark ise Frame'in daha yavaş bir tarza sahip olmasını ama buna karşılık Murphy Blend'den daha gösterişli olduklarıdır. Ayrıntılı gitar sololarına, acımasız diye tanımlayabileceğimiz org rifflerine, folklorik akustik gitar rifflerine, doğal olarak Folk Rock'a, Blues Rock'tan beslenen bir alt yapıya sahiplerken çok hızlı olmayan ama fena halde enerjik gelen bir tarza da sahiptirler.

Diğer yandan bakıldığında, dinleyiciler arasında grup hakkında 2 farklı görüş öne çıkar. Bir taraf basit ve Pop'a yaklaşan bir tarzları olduğunu söylerken, diğer taraf ise Progressive Rock'ın saklı kalmış mücevherlerinden biri olarak görürler. Açıkçası haklarında Pop tanımlaması yapacak kadar acımasız olmanın doğru olmadığını düşünmekle birlikte diğer Heavy Prog gruplarına oranla bir miktar daha popülerlik kaygısı güdülmüş melodilere sahip olduklarını söyleyebiliriz. Bu durum da tercih edilmemelerini ya da Pop'la özdeşleştirilmelerini sağlayacak kadar öne çıkan bir şey değil.

FRAME

Andy Kirnberger / Gitar, Vokal, Piyano
Cherry Hochdorfer / Org, Piyano, Mellotron, Spinet
Peter Lotz / Bass, Vokal, Vurmalılar
Dieter Becker / Vokal, Vurmalılar
Wolfgang Claus / Davul, Vurmalılar

FRAME OF MIND

01. Frame Of Mind (4:08)
02. Crusical Scene (3:56)
03. All I Really Want Explain (11:15)
04. If (5:07)
05. Winter (5:35)
06. Penny For An Old Guy (3:10)
07. Childrens Freedom (2:31)
08. Truebsal (0:18)

2 Ekim 2023 Pazartesi

Jupu Group / Ahmoo! (1975)

Jupu Group
, tek albümlü efsaneler listemize Finlandiya Progressive Rock janrı içerisinden dahil olan gruplardan. Haklarında bilgimiz kısıtlı. Grubun adının dönemin önemli Jazz kökenli kemancılarından Juhani Poutanen'den geldiğini biliyoruz. Poutanen'in lakabı Jupu olduğu ve tanınan bir müzisyen olduğu için bu ismi tercih ettikleri ortada. Bunun dışında da albümün kayıtlarından hemen sonra grubun dağıldığını hatta albümün çıkışını bile göremediklerini biliyoruz. Jupu Group'un dağılmasından birkaç ay sonra piyasaya sunulmuş Ahmoo!

Albüm, Finlandiya kökenli Fusion, Progressive Rock ya da Jazz Rock olarak düşünüldüğünde bir başyapıt sayılmayabilir. Ama ortalamanın da çok üzerinde etkileri olan bir albüm. Özellikle gruba adını veren Poutanen'in keman konusundaki yetkinliği ve yaratıcı besteleri Ahmoo!'yu benzerlerinden biraz daha yukarı taşıyor. Yine Poutanen'den kaynaklı olarak albümde keman fazlasıyla ön plana çıkıyor ki bu da çok anlaşılabilir bir durum.

Diğer tarafa bakıldığında gitar, elektrikli piyano ve moog'un başı çektiği enstrümantal bir Heavy Prog havası da söz konusu. Bu nedenle albüme sadece Fusion demek ya da Jazz Rock gibi etiketlendirmek doğru değil. Farklı türlerden, farklı tarzlardan beslenerek kendilerine ait bir yapı oluşturmayı başarmışlar. Ve bu yapı sadece bir tür başlığı altına konabilecek kadar sığ değil.

Eleştiri ya da tanımlama yapılırken genel olarak düşülen bir hata da Weather Report ya da Return To Forever ile benzeştikleri yönündedir. İkisi ile de benzeşmezler. Elektrikli keman gibi fazlasıyla ayırt edici bir yanları vardır Jupu Group'un. Ha basit bir şekilde anlatılmak istendiğinde "Return To Forever gibi" tanımlaması yapılarak geçiştirilebilir belki ama diğer türlüsünü de hak etmediklerini düşünüyorum.

Albümün genelinde sıradanmış gibi başlayan parçalar mevcut. Ama gidişatı o kadar iyi değiştiriyorlar ki neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Sıkıcı başlayan parça kademeli olarak yükselerek değişik bir yöne doğru akıyor. Jazz dinleme konusunda sıkıntı duyanların görüşünü değiştirebilecek denli etkileyici, ortada ve birleştirici bir albüm Ahmoo!

JUPU GROUP

Juhani Poutanen / Keman, Vurmalılar
Janne Louhivuori / Gitar
Jukka Linkola / Klavye, Vurmalılar
Ilkka Hanski / Bass
Urpo Sorvali / Davul, Vurmalılar

AHMOO!

01. The Seeker (5:11)
02. Ennystymätön (6:47)
03. Ahmoo (9:56)
04. Moment (8:01)
05. Two for Eeva (8:03)
06. Drops of Rain (7:13)

19 Eylül 2023 Salı

Freedom's Children / Astra (1970)

Dünyanın neredeyse hiç duymadığı en iyi rock gruplarından biri tanımlaması Freedom's Children için söylenmiş bir laf. Çok kötü bir dönemde, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde kurulan, kendi çabalarıyla müzik yapıp tanınmaya çalışan ama sadece Güney Afrika'da kendine belirli bir kitle edinebilmiş değişik, kendine has ve etkileyici bir grup Freedom's Children.

Apartheid döneminin zirvesi sayılan yıllarda, 1965'te The Lehman Limited adıyla kurulan grup daha sonraki eklemelerle The Seven Faces'a dönüşmüş ve son olarak da Freedom's Children adını almış. Zirvesini yaşayan ırkçı rejimin hüküm sürdüğü bir yerde sadece grubun ismi bile başlı başına bir sorun aslında. Tabi bununla kalmayıp uzunca bir süre sorunlarla uğraşmak zorunda kalmışlar. İngiltere'ye gidip konserler vermeye çalıştıkları bir dönemde yasal izin bile alamamışlar. Birkaç izinsiz konserin (hatta daha küçük çaplı olduğu için dinleti demek daha doğru olur) dışında hiçbir şey yapamamışlar. Doğal olarak da dünya sahnesine açılma gibi bir şansları hiç olamamış.

Kendi ilkelerinde ise durum daha kötüymüş. Bırakın konser ya da dinletileri, Radyolarda çalınmaları bile çoğunlukla yasaklanmış. Grubun adının dönem için tehlikeli olması bir yana, 60'ların başında Amerikalıların yaşadığı British Invasion'ın farklı bir versiyonuna maruz kaldıklarını düşünen Güney Afrika Cumhuriyeti ileri gelenleri, Psychedelic Rock ve Rhythm&Blues'dan beslenen bu grubu fazlasıyla sakıncalı görmüş.

Var oldukları süre boyunca bu tip sorunlarla sık karşılaşan grup hiçbir zaman öne çıkamamış. Mandela'nın çıkışı ile birlikte düzelmeye başlayan süreçte albümleri tekrar yayınlanana (CD formatında elbette) kadar kimse tarafından bilinmez, bilinenler tarafından da unutulmuş bir hale gelmişler. Gelmiş geçmiş en iyi Heavy Progressive Rock, Psychedelic Rock gruplarından biri olmalarını bilmememiz tam da bu yüzden işte.

Aslında yaptıkları müzikle Atomic Rooster ya da Egg gibi bilinen grupların hiç de altında değiller. Yaratıcılıkları saydıklarımız dahil pek çok grupla ve isimle kafa kafaya ilerler ve hatta çoğunu da geride bırakır.

Astra, grubun kaydedip yayınlama fırsatı bulduğu ikinci albümü. İlk albüm de iyi olmakla birlikte bu albüme başyapıt etiketini yapıştırmak daha kolay. Melodik varyasyonların hiç durmadan ilerlediği, gitarların değişik tonlarda hüküm sürdüğü karanlık ve kozmik bir albüm. Apartheid döneminde yaşanmış tüm acıların toplu bir çığlığı gibi. 

FREEDOM'S CHILDREN

Julian Laxton / Gitar, Black Box (Kendisi icat etmiş)
Ramsay MacKay / Bass
Gerard Nel / Piyano, Harpsichord, Ziller
Nic Martens / Org
Brian Davidson / Vokal
Colin Pratley / Davul

ASTRA

01. Aileen (2:01)
02. The Homecoming (6:19)
03. The Kid He Came From Hazareth (5:24)
04. Medals of Bravery (3:25)
05. Tribal Fence (4:12)
06.Gentle Beasts Pt. 1 & 2 (5:26)
07. Slowly Towards the North Pt. 1 & 2 (7:04)
08. Afterward (4:57)

20 Ağustos 2023 Pazar

Lone Star / Lone Star (1976)

1974 yılında kurulduğunda neredeyse kimsenin haberinin olmadığı bir gruptu Lone Star. Gerçi ilk isimleri Iona'ydı ama bilinirliklerine etki edecek bir halleri yoktu zaten. Galler'den nadiren çıkan gruplar genelde sağlam gruplar olur. Lone Star da bu teoriye katkı sağlamak için ortaya çıkmış gruplardan biri gibidir. Iona ile çok fazla bir başarı şansları olmadığını anlayan Kenny Driscoll ve Tony Smith, Quest'in eski bass gitaristi Ray Jones ile anlaşıp aralarına Jim Matthews'u alarak grubun adını Lone Star olarak değiştirdiler.

Ama 1975 yılında büyük değişimler yaşandı ve grupta yine sadece Driscoll / Smith ikilisi kaldı. Birbiri ardına gelen eklemelerle Lone Star oldukça iyi ve iş yapabilme kabiliyetine sahip bir grup haline geldi. Grubun en önemli silahı Skid Row, Universe ve UFO deneyimi olan (UFO'da Michael Schenker ile birlikte çalmışlardı) Paul Chapman'dı. Ki daha sonra Lone Star'dan ayrılan Chapman yine UFO'ya dönecekti.

Temelde grubun yaptığı müzik AOR ve Hard Rock olarak değerlendirilir. Bir bakıma doğrudur ama müzikal yapıdaki ilerlemeye müsait bakış ve bu yönde yaptıkları çıkışlar onları bir miktar da Progressive Rock içerisine sokar. Heavy Progressive Rock olarak nitelendirilmeleri de yanlış sayılmaz. Diğer yandan müziklerindeki sertlikten ve daha başka birkaç nedenden dolayı Heavy Metal'e de öncül oldukları söylenebilir. Sonuç olarak karışık bir durum ve gruptur kendileri.

Ek olarak The Beatles'in She Said, She Said parçasının Progressive bir versiyonu ile başlıyor albüm. Armonik vokaller ve enstrümantal bölümleri ile değişik bir yapıya büründürmüşler parçayı. Hatta She Said, She Said bireysel olarak, Lone Star'dan önce pek dikkate değer bir parça da değildi benim için. Gerçekten de işin hakkını vererek yapmışlar.

Genel yapı düşünüldüğünde de yani Worsnop'ın nefis Synth'leri, ritim bölümünün neredeyse tüm Rock camiasındaki en iyi ritim bölümlerinden biri olması ve Driscoll'ın enfes vokali grubu farklı bir yere taşıyor zaten. Punk'ın öne çıkmaya başladığı, NWOBHM'in kendini göstermek için çabaladığı dönemde Rock'ın önemli örneklerinden biri olarak nitelendirilebilir bu albüm.

LONE STAR

Tony Smith / Gitar
Rick Worsnop / Klavye
Paul Chapman / Gitar
Ken Driscoll / Vokal
Pete Hurley / Bass
Dixie Lee / Davul

LONE STAR

01 - She Said She Said 8:30
02 - Lonely Soldier 5:09
03 - Flying in the Reel 4:58
04 - Spaceships 6:45
05 - A New Day 5:15
06 - A Million Stars 3:50
07 - Illusions 3:14

9 Ağustos 2023 Çarşamba

Rush / Rush (1974)

Rush
daha önce Emptytrashcan tanıtımıyla 2112 albümü ile blogdaki yerini almıştı. Şimdi işin en başına dönüp başlangıç albümüyle tekrar ağırlıyoruz Rush'ı. Bu albüm sonraki albümlerinden oldukça farklı bir albüm. Progressive Rock camiasını ikiye bölerek ya çok sevilen ya da hiç sevilmeyenlerden biri olan Kanadalı grup Rush'ın Heavy Prog öncesinde Blues temellerine yaslanarak oluşturduğu sağlam da bir albüm.

Blues Rock temelinden bahsettik ama bunun tam anlamıyla da bir Blues olduğu da söylenemez. Led Zeppelin vari bir seviyesi yükselmiş, yırtıcı gitarlara sahip, sertleştikçe sertleşen bir yapı diye özetlemek bir miktar daha açıklayıcı olabilir. Ha diğer taraftan Zeppelin'in adını verdik diye de onlar gibi oldukları düşünülmesin. Sevmeyeni de seveni kadar çok olan grubun kendi tarzını yaratma ve insanlara bunun farkına varabilmeleri için ayırt edici özellikler ekleme konusunda son derece başarılı olduklarını söyleyelim. Rush'a biraz hakimseniz, çalan parçanın Rush'a ait olup olmadığını hemen anlarsınız yani. Bu biraz farklı albümde dahi durum aynı.

Grubun alışık olduğumuz davulcusu Neil Peart albümde yok. Zira grubun pek bilinmeyen orijinal davulcusu John Rutsey burada bagetleri kullanıyor. Her ne kadar Peart, uzun süre Rush'ın ritimlerine katkı sağlasa da Rutsey'den daha iyi demek de doğru değil. Grubun bu ilk albümünde John Rutsey elinden geleni ardına koymamış gibi bir şekilde çalıyor. 

Grubun iki has elemanı Alex Lifeson ve Geddy Lee bu albümle gelecekteki Rush'ın sinyallerini veriyorlar gibi duruyor. Yerinde durmayan, nereye ekleyeceğinizi bilemediğiniz bir şekilde ilerleyen albüm, tam anlamıyla bir kök albüm denilebilir. Lifeson'ın Jimmy Page'e öykünen gitarları üzerine gelen Geddy Lee'nin o tuhaf sesi ortaya fena halde coşkulu bir albüm çıkarıyor.

Rush'ın diğer albümlerinin yanında etkili olmadığı ya da aşağıda kaldığı söylenir albümün. Bakış açısına göre değişir tabi bu ama burada öncesi - sonrası gibi bir durum olduğunu da unutmamak gerekiyor. Ticari anlamda başarı getirecek bir albüm kaydedip kendilerine daha farklı bir yol çizme şansı yakalatması için incelikle düşünülmüş bir albüm olduğu söylenebilir.

RUSH

Geddy Lee / Bass, Klasik Gitar, Lead Vokal
Alex Lifeson / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Vokal
John Rutsey / Davul, Vurmalılar, Vokal

RUSH

01. Finding My Way (5:05)
02. Need Some Love (2:19)
03. Take a Friend (4:24)
04. Here Again (7:34)
05. What You're Doing (4:22)
06. In the Mood (3:33)
07. Before and After (5:34)
08. Working Man (7:10)

3 Ağustos 2023 Perşembe

Drugi Način / Drugi Način (1975)

Daha önce bloga konuk ettiğimiz Nepočin'de, grubun öncülü olan Drugi Način'den de bahsetmemiz gerektiğini söylemiştik. Aslında işin en başında Zlatni Akordi isimli grubun olduğunu söyleyelim. Bir süre bu isimle demo kayıtlar yapan grup elemanları 1973 yılında sağlam bir 45'lik ile piyasaya çıkıyorlar ve yaptıkları işin bir karşılığı olduğunu görüyorlar. Albüm kaydı için çalışmalara başlıyorlar ve 1975 yılında ilk albümlerini kaydedip yayınlıyorlar. Kaliteli ve başarılı bir albüm olmasına rağmen grubun bir arada kalmasını sağlayamıyor ve dağılıyorlar. Grup elemanlarından bazıları Nepočin'i kurarken diğerleri farklı yönlere savruluyorlar.

80'lerin başında yeniden bir araya gelip albüm kaydetseler de istedikleri başarıyı elde edemiyorlar. 1992'de bir kez daha şansların deniyorlar ve yine olmuyor. 2016 yılında son bir atım daha yapıyorlar ve neredeyse ilk albüm kadar kaliteli bir iş çıkarıyorlar ortaya. Lakin ticari başarının gelmediği yerde devam etmeye de gerek kalmıyor gibi görünüyor.

Zagreb, Yugoslavya'da (bugünkü Hırvatistan'a denk geliyor) kurulan grubun adı Federico Garcia Lorca'nın bir şiirinden geliyor ve başka bir yol manasını taşıyor. Grubun müziği ve tarzı düşünüldüğünde isim gerçekten de tam oturuyor. Bir anda öne çıkıp parlamaya başlayan grubun 70'lerdeki bu ilk ve tek kaydı dönemin Yugoslavya'sı için üst düzeyde albüm olarak görülebilir. Bunun gibi birkaç albüm daha rahatlıkla sayabiliriz. Bu nedenle de en iyilerden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Aşk ve yalnızlık teması üzerine şekillendirilmiş bir konsept albüm Drugi Način. Hatta o kadar iyi kurgulamışlar ki parça isimlerini birleştirilmiş şekilde okuduğunuzda "Yine avucumda yalnızlık imparatorluğu, sarı yaprağa ve eski şehre yağmur yağmaya devam etti" gibi bir cümle ortaya çıkıyormuş. Aşk ve yalnızlık teması üzerine kurulu olduğunu düşündüğümüzde güzel bir atış yaptıkları ortada.

Yugoslavya'nın o dönem çıkardığı Progressive Rock işlerinin klasiklerinden biri olarak görülen albüm Heavy Progressive Rock üzerine yoğunlaşıyor. Bazı noktalarda Uriah Heep'i fena halde hatırlatmakla birlikte kendilerine ait bir tarzları olduğu da apaçık bir şekilde görülüyor. David Byron vari bir vokal tekniği kullanmaları da albüme güzel bir etki katıyor. Diğer taraftan sert gitar riffleri yanında solo flütler ile Jethro Tull'u da hatırlatmıyor değil.

DRUGI NAčIN

Halil Mekic / Gitar
Željko Mikulcic / Bass
Boris Turina / Davul
Branko Pozgajec / Vokal, Flüt
Ismet Kurtovic / Vokal, Flüt, Gitar

DRUGI NAčIN

1. Opet (03:24)
2. Carstvo Samoce (03:43)
3. Na Mom Dlanu (11:15) 
4. Lile Su Kise (04:16)
5. Zuti List (05:55)
6. Stari Grad (07:34)

23 Temmuz 2023 Pazar

Climax / Gusano Mecánico (1974)

Haklarında neredeyse hiç bilgi sahibi olmadığımız gruplardan biri de Climax. Ufak tefek bilgi kırıntıları ve bıraktıkları albümle idare etmek zorunda kalıyoruz. Ha, haklarında tarihsel bilgi edinmişiz edinmemişiz çok önemli mi diye de sorulabilir tabi. Ama bu sıcak havalarda sormayalım o tip soruları.

1968 yılı gibi kurulmuş olduklarına dair bazı söylenceler dönüyor ortalıkta. Bolivya'dan çıkan nadir gruplardan olduklarını da biliyoruz. Albüm öncesinde bir çok kayıt yaptıklarına dair söylentiler de bulunuyor. Hem bu kayıtlardan hem de daha sonraki kayıtlardan oluşturdukları Gusano Mécanico'ya kadar herhangi bir yayınlanmış işleri yok.

Temelde yaptıkları müziğin Cream ve Led Zeppelin gibi gruplardan etkilendiği apaçık ortada. Hatta bazı belirgin yerlerde çokça Jimi Hendrix'e de rastlamak mümkün. Lakin grup işin içine deneysel bir şekilde ilerledikleri Jazz yörüngesi de eklemişler. Doğal olarak da Progressive Rock içerisindeki yerlerini alıyorlar. Yalnız, albümün ve albümde kullanılan enstrümanların yükselişinden kaynaklı da fena halde Heavy Progressive Rock içerisine dahil edilmeyi hak ediyorlar.

Yukarıda bahsettiğimiz isimlere ELP, Pink Floyd ve hatta ilk albüm dönemlerinden Uriah Heep'i de ekleyebiliriz. Climax'ın pek çok gruptan etkilendiği ortada. Ve bunu albüme yansıtmaktan da çekinmemişler. Altta belli belirsiz hissedilen Folk sayesinde (Bolivya folkloru elbette) kendileri olmayı başarabilmişler diyebiliriz. Aksi takdirde birkaç grubun birleşimi olarak ortada kalacaklarmış. Bu noktada, grubu dinleyen hemen herkesin düşündüğü de budur sanıyorum. Etkiler fazla belirgin çünkü. Ama daha dikkatle incelendiğinde kendi farklılıklarını ortaya koyabildikleri de görülüyor. 

Climax'in Bolivya'dan çıkan ender gruplar arasında Rock literatürüne girmiş (Wara ile birlikte) iki gruptan biri olduğunu da söyleyelim. Başkaca gruplar bulunmakla birlikte Climax ve Wara gibi daha global bir arenada tanınan grup yok yani. 

Grubun geldiği coğrafya düşünüldüğünde Latin Rock ya da Andean Rock beklentisi oluşturuyor insanda. Fakat hiç alakaları yok. Etnik bir etki hissedilmekle birlikte ağırlıklı olarak Hard Rock, Heavy Progressive Rock ve Blues Rock etrafında dönüyorlar.

CLIMAX

Jose Eugenio / Gitar, Klavye, Vokal
Javier Soldias / Bass
Alvaro Cordova / Davul

GUSANO MECANICO

01 - Pachacutec (Rey de oro) (7:32)
02 - Transfusión de luz (4:35)
03 - Cuerpo eléctrico – Embrión de reencarnación (6:05)
04 - Gusano mecánico (10:52)
        a) Invasión
        b) Dominio
        c) Abandono
05 - Prana – Energía vital (2:55)
06 - Cristales soñadores (3:22)

11 Temmuz 2023 Salı

Necronomicon / Tips Zum Selbstmord (1972)


Tek albümlü efsaneler listemize en efsanevi grup / albümlerden birini ekleyerek devam ediyoruz: Necronomicon / Tips Zum Selbstmord. 1970 yılı başlarında Aachen, Almanya'da kurulan grup Heavy Progressive Rock tabanlı Krautrock'ın en iyi örneklerinden biri. Yıllar içerisinde formasyonunda değişiklikler yaşansa da hemen hemen her dönem başarılı bir performans sergilemişler.

Adından rahatlıkla anlaşılabileceği üzere, H.P. Lovecraft'ın aynı adlı eserinden yola çıkan grup 1972 yılında tek bir albüm kaydediyor. Daha sonra bazı kayıtlar yapsalar da 2000'li yıllara kadar bu kayıtlar da gün yüzüne çıkmıyor. Bunun dışında yeni albüm kayıtları olsa da eski tadı vermiyor elbette. Kaydedilip yayınlanmayan ama 2016 yılında piyasa sürülen 1973 tarihli Live in Concert grubun ne kadar kaliteli olduğunun da bir göstergesi.

Necronomicon'un müzikal anlayışı hakkında daha önce bir yerde (sanırım ProgArchives'da) okuduğum "Uriah Heep'in ağırlığı, Floh de Cologne'un politik farkındalığı ile Amon Düül II ve Grobschnitt'in yaratıcılığı" cümlesi en doğru tanı lama sayılabilir. Gerçekten de Uriah Heep'in o kendine has ağırlığının bir benzeri Necronomicon'da görüldüğü gibi parçalardaki ve grubun duruşundaki genel yapı da Floh de Cologne'un bir yansıması olarak rahatlıkla düşünülebilir. Ki ticari açıdan kendilerini yerle bir edebilecek bir fikrin, albümü Almanca sözlerle kaydetme fikrinin sonuna kadar arkasında durmuşlar. Gerçi evet ticari açıdan çok büyük başarı kazanamamışlar ama efsanevi bir albüme de imza atmışlar.

Diğer yandan baktığımızda Grobschnitt ve Amon Düül II'deki o tuhaf ve coşkulu hava da albümün her yerinde sezinleniyor. İşin en tuhaf yanı da bütün bunların arasında kendileri olmayı başarıyorlar. O kadar anlattık diye sanılmasın ki ismi geçen gruplarla aynı şeylere sahipler. Aksine farklı ve kendilerine haslar. 

Ardı ardına ve defalarca dinleyebileceğiniz, keyif aldıkça vazgeçmek istemeyeceğiniz albümlerden Tips Zum Selbstmord. Necronomicon da hakkını teslim ederek, uzun yıllar boyunca aklınızdan çıkmayacak gruplardan. Krautrock içerisinde bambaşka bir yere sahipler ve her daim farklı kalmaya devam edecekler. 

NECRONOMICON

Walter Sturm / Lead Gitar, Vokal
Norbert Breuer / Gitar, Vokal
Fistus Dickmann / Org, Synthesizer, Vokal
Bernhard Hocks / Bass, Vokal
Harald Bernhard / Davul

Konuk Müzisyenler:
Annegret Finken, Irmgard Lambertz, Maria Wirtz, Sophie Finken / Alto Vokal (2)
Michael Breuer, Wilhelm Busacker / Bass Vokal (2)
Elisabeth Schlingmann, Maria Gartmann / Soprano Vokal (2)
Karl Lenz, Manfred Wirtz, Rudolf Schlingmann, Willi Mertens / Tenor Vokal (2)

TIPS ZUM SELBSTMORD

01. Prolog (7.32)
02. Requiem Der Natur (10.49)
03. Tips Zum Selbstmord (4.46)
04. Die Stadt (7.18)
05. In Memoriam (6.57)
06. Requiem Vom Ende (7.46)

10 Temmuz 2023 Pazartesi

Deaf / Alpha 1971-1972 (1994)

Deaf
'in bilinen bir grup olmamasının en önemli sebebi, varlıklarını sürdürdükleri 70'li yıllarda kaydedip yayınladıkları bir albümün olmamasından kaynaklı. Çok uzunca bir süre efsane olarak kaldılar. 1994 yılında İsviçreli bir firma stüdyo kayıtlarından derlediği bir toplama albümü yayınlayana dek neredeyse hiç bilinmiyorlardı.

1969 yılında İsviçre'de kurulan grup The Shiver grubunun dağılmasından sonra elemanlarına eklenen bir kişi ile oluşmuştu. Uzunca bir dönem kayıtlara ağırlık verip stüdyodan çıkmadılar. Ama bu hummalı çalışma ve çabalar grup için net bir sonuç getirmedi. Albüm olacak kadar çok şey kaydetmişler ama bir türlü yayınlama şansı yakalayamamışlardı.

Blog'a çok fazla toplama albüm koymuyoruz esasen. Stüdyo albümlerinden tırtıklanmış ve daha popüler olabilecek parçaların bulunduğu bu tarz işler genelde gruplar ve müzisyenler için doğru bir yansıtıcı olmuyor. Berbat bir albümden çıkan tek iyi parçayı kullandıklarında albümün de iyi olabileceği fikri geliyor insanın aklına. Genelde de öyle olmuyor ve can sıkıcı bir duruma dönüşüyor. Fakat bu durum Deaf için geçerli değil. Stüdyo kayıtlarından yapılmış bir "toplama" olmakla birlikte yayınlanmış herhangi bir albümü olmayan grup için ilk albüm bile sayılabilir.

Bazı kaynaklarda Krautrock olarak nitelendirilir Deaf. Ama Heavy Progressive Rock olarak tanımlamak daha doğru. Pek çok farklı türden etkilerin göründüğü Alpha albümünde Krautrock'tan farklı yerde duran bir müzikal anlayış söz konusu. Zaten Krautrock Almanca konuşan ülkeler kültüründen çok Alman kültüründen doğan bir kavram. Orada kalması (birkaç grubu hariç tutarak) daha doğru olur. Deaf'in Alpha albümünde Psychedelic etkilerle birlikte Blues'dan da beslenen bir Progressive Rock hakim. Yukarıya doğru ivmeli sertlikle birlikte albüm daha fazla Heavy Progressive Rock'a dönüşüyor.

Enstrümantasyona diyecek bir şey yok. Bazı noktalarda belirsiz ve başarısız gibi görünse de süreklilik adına yapılmış bölümler gibi de duruyor bunlar. Daha ilk parçanın başında değişik bir flüt ile girilen parçada tuhaf bir şekilde eklemlenmeye çalışan ritim bölümü tam anlamıyla sıçtı dedirtir gibi olurken parçanın devamında bu girişin ne anlama geldiğini daha net fark ediyorsunuz. Belirtmeden kapatmayalım, albümde 2 farklı vokale rastlıyoruz. 1971 ve 1972 yıllarında kaydedilen parçalarda 2 farklı vokal var yani. Bu da albümün sürprizi. Albüme adını veren son parça Alpha da (albüm kapağında da belirtildiği gibi) tam anlamıyla bir Psychedelic yolculuk.

DEAF

Jack Conrad / Flüt, Vokal
Dany Rühle / Gitar, Vokal
Jelly Pastorini / Org, Piyano
Bert Buchmann / Bass
Güge Jürg Meier / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Benjamin Jager / Vokal (1971)
Mark Storace / Vokal (1972)

ALPHA

01. No Time (9:41)
02. Run You Off the Hill (6:46)
03. The Galactic Pack of Fönds Kari (8:17)
04. Alpha (22:34)

5 Temmuz 2023 Çarşamba

Bakery / Momento (1972)

1970'in başlarında Perth, Avustralya'da kurulan grup Bakery 2 albümlü kısa ömrüne rağmen iyi işler çıkarmayı başarabilmiş gruplardan biri. Genel olarak bakıldığında grubun müziğini Heavy Progressive Rock olarak kategorilendirmek doğru bir yaklaşım.

Gerçi bunu ilk albüm için söylemek de yanlış olur. Çünkü albüm 21 Mart 1971 yılında Perth'deki St.George's Katedrali'nde kaydedilmiş bir Jesus Rock ya da God Rock albümü. Şimdi bu iki tanımı daha önce duymayanlara bunlar çok salakça gelebilir ama gerçekten de varlar. 60'larda kiliseye olan ilginin düşmesine paralel şekilde Rock ve Pop müziğe olan ilginin artması, ikisinin birleştirilerek işe yarar bir hale getirilmesi fikrini doğurmuş. İlahilerin Rock ve Pop versiyonları ile tanrı ve İsa'ya olan bağlılığı anlatan farklı Rock parçalar da üretilmiş. Bu türe de God Rock veya Jesus Rock adı verilmiş. İşte Bakery'nin ilk albümü de bu tarz bir albüm. Kötü değil, hatta ilahilerden oluşuyor filan gibi de düşünülemez. Ama konumuz olan ikinci albüm Momento'daki gibi de Heavy Prog havası hiç yok.

Lakin grubun bu (bir miktar fırsatçı olduğunu da düşündüğümüz) çabası, turne şansı yakalamalarını sağlamış. Rock Mass for Love albümü Avustralya'daki Ulusal 20 listesine girmeyi ucu ucuna kaçırsa da Bakery'e büyük şans da tanımış. Turne sırasında grubun bazı elemanları ayrılmış ama kadroya dahil olanlar da onların yerini doldurmayı başarabilmiş. Hatta ikinci albüme olan etkileri düşünüldüğünde bunu fazlasıyla yaptıklarını da söyleyebiliriz.

Avustralya turnesinin ardından stüdyoya girip kaydettikleri ikinci albüm Momento'nun ardından bir süre daha yakta kalmayı başaran grup 1975 yılında dağılmış. 1972 - 1975 yılları arasında albüm kaydı yapmasalar da konsersiz geçirdikleri bir dönem de olmamış.

Momento albümünün temeli Hard Rock ile bütünleşen Country müziğine dayanıyor. Fakat ortaya çıkanı bir de Jazz ile harmanlıyorlar. Hafif başlayan ama hızlanıp sertliğini arttıran bölümlerle genelde beklenmedik hareketlere de imza atıyorlar. Avustralya'dan çıkan en iyi Heavy Progressive Rock albümlerinden biri denilebilir Momento için. Arşivde olmazsa olmazlardan, nadide ve kaliteli bir parça. Dinledikçe farklı şeyler duymanı mümkün.

BAKERY

John Worrall / Vokal, Flüt
Tom Davidson / Vokal
Eddie McDonald / Bass
Rex Bullen / Klavye
Hank Davis / Davul

MOMENTO

01. Holocaust 9:24
02. Pete for Jennie 1:30
03. Living With a Memory 8:52
04. S.S. Bounce 4:19
05. The Gift 7:59
06. When I'm Feeling 2:19
07. Faith to Sing a Song 7:25

4 Temmuz 2023 Salı

Ugly Custard / Ugly Custard (1972)

Ugly Custard
, stüdyo müzisyenleri tarafından para kazanma amacıyla kurulmuş gruplardan biri. Grup elemanlarını daha önce blogda paylaştığımız Rumplestiltskin, Hungry Wolf ve CCS'ten hatırlayanlar olacaktır. Bu 3 grup da aynı mantıkla kurulmuş gruplar zaten. Fakat ayırıcı nokta, müzisyenlerin yaptıkları işte gerçekten de üst seviyede olmaları. Tamam para kazanmak için işin kolayına kaçmışlar diyebiliriz ama bunu yaparken de ortaya nefis işler çıkarmışlar.

Grup hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. 70'lerin başlarında yukarıda bahsettiğimiz gruplarla ardı ardına kurulduklarını ve daha önce yayınlanmış / ün yapmış parçalar ile geleneksel parçaların yeniden yorumlanması işinden para kazanmaya çalıştıklarını biliyoruz. Para kazanıp kazanmadıklarını bilemiyorum, fakat kazanma potansiyeline sahip bir albüm kaydetmiş oldukları apaçık görülüyor.

Albüm enstrümantal bir albüm. Vokale gerek duymadan, sakin ve sade bir şekilde kaydedilmiş. Parçaların yorumlamaları ise orijinal hallerinden değişik ve etkileyici. Grubun kendine ait 1-2 parça da albümde mevcut bu arada. Onlar da gayet iyi düzenlemelere sahipler. Kişisel olarak Stephen Stills parçası Hung Upside Down ve Led Zeppelin klasiği Babe I'm Gonna Leave You'nun yorumlarına bayılıyor olduğumu belirteyim. Elbette orijinali gibi değiller, özellikle Led Zeppelin gibi bir grubun üstüne çıkmak bu konuda gerçekten zor. Ama yeniden yorumlanmış bir versiyon olarak düşünüldüğünde bu kuşakta yapılmış en iyi işlerden biri demek yanlış olmaz.

Albümde özellikle klavyelerin öne çıktığı bölümlerde hava bir hayli değişiyor. Gitar ve klavye üzerinden giden parçalar, klavyenin öne çıktığı anlarda Heavy Progressive Rock'a doğru yönelirken, gitardan gelen Blues tınılarıyla da destekleniyor. Özellikle Babe I'm Gonna Leave You'daki sakin, kendinden emin gitarların alçalıp yükseldiği anlarda dinleme zevkine varıyorsunuz.

Temelde bu tarz cover albümler pek etkili olmaz ve beğenilme oranları da düşüktür. Muhtemelen Ugly Custard imzalı bu albüm ticari bir başarıya çok fazla yaklaşamasa da kalite açısından benzerlerinden çok daha iyi bir yerde duruyor. Orijinal albümlerin yanında hiç de onlardan aşağı kalır yanları yok diyebiliriz. Ayrıca bazen bu tarz işlerin olması parçaların da değerine değer katıyor. Bu albüm o değer katma işini başarıyla yerine getiren albümlerden.

UGLY CUSTARD

Herbie Flowers/ Bass
Clem Cattini / Davul
Alan Parker / Gitar
Roger Coulam / Klavye

UGLY CUSTARD

01 - Scarborough Fair
02 - My Babe
03 - Hang Upside Down
04 - Custards Last Stand
05 - Babe I'm Gonna Leave You
06 - Cry From the Night
07 - Never in a Blues Day
08 - Feel This

2 Temmuz 2023 Pazar

Haystacks Balboa / Haystacks Balboa (1971)

Heavy Prog'un Amerikalı en iyi temsilcisi tartışmasız bir şekilde Haystacks Balboa'dır lafı abartı filan değildir. Olması gereken, tam da yerinde söylenmiş makul bir cümledir. Her ne kadar bazı kaynaklarda Heavy Psychedelic Rock ya da Hard Rock olarak listelenmeye çalışılsa da Haystacks Balboa bahsi geçen iki türü de içinde barındırmakla birlikte işi daha ileri götürerek Heavy Progressive Rock içerisine dahil olmuştur.

İsmini, grubun gitaristi Mark Mayo'nun bir önceki grubu Balbao ve Mayo'nun güreşçi Haystacks Calhoun'a olan benzerliğinden alan grup, 1970 yılında New York, Amerika'da kurulmuş. Kaliteli ama ticari açıdan başarı sağlayamamış bir albüm yayınlamış olan her grup gibi onların da ömürleri çok uzun olmamış. Tek albümlü efsaneler listemizin nadide parçalarından biri olarak yerlerini alıyorlar elbette.

Döneminde Leslie West'in grubu Mountain ve Black Sabbath ile karılaştırılsalar da her iki gruptan fazlasıyla farklı bir yerde duruyorlar. Mountain'in kökeni de kendisi de Blues üzerine kuruluyken Haystacks Balboa ile karşılaştırmak her iki gruba da haksızlık olur. Diğer taraftan Black Sabbath ile karşılaştırılabilecekleri ya da yan yana görülebilecekleri tek şey de albümdeki sertlik. Onun dışında bir bağlantıları da yok. Hatta her iki gruptan daha fazla Progressive yaklaşım sergileyerek kendilerini biraz daha farklı bir konuma yerleştirdiklerini de söyleyebiliriz.

Hard Rock ve Progressive'in birleştiği yerde, sağlam ama karanlık bir Progressive anlayışları var. Vokal grubun etkili yönlerinden biri. Gitarlar da ona eşlik ederken yırtıcılaşıyor ve seviyeyi biraz daha ileriye taşıyor.

Bu arada belirtelim, grup kurulduktan kısa bir süre sonra Woodstock'un devamı niteliğinde düşünülen Powder Ridge Rock Festival'ine katılmaya gidiyor. Konser ve Sex, Drugs & Rock'n Roll için gelen binlerce dinleyici de orada. Lakin konser iptal ediliyor. Zira yerel halk buna izin vermiyor. Bu noktada grup izinsiz bir şekilde müzik yapmaya çalışırken müzik aletlerine el konuyor filan. Doğal olarak da bu başkaldıran davranışın ardından takipçileri artıyor. Zaten albümü de bu sayede çıkarma şansı elde ediyorlar.

HAYSTACKS BALBOA

Mark Polott / Bass
Mark Babani / Davul
Mark Harrison Mayo / Gitar
Lloyd Landesman / Klavye
Bruce Scott / Vokal

HAYSTACKS BALBOA

01 - Spoiler - 3:24
02 - The Children Of Heaven - 3:00
03 - Bruce's Twist - 2:38
04 - Auburn Queen - 8:55
05 - Sticky Finger - 5:10
06 - Ode To The Silken Men - 8:55
        Tell Me A Story
        What Would Happen
07 - Riverland - 3:36

22 Haziran 2023 Perşembe

Paladin / Charge! (1972)

Paladin
, İngiltere çıkışlı bir Crossover Prog grubu. Grubun iki kurucusu Pete Solley ve Keith Webb, Rolling Stones'un 1970 yılı konser kadrosunda klavye ve davul çalan tipler. Zaten uzunca bir süre de stüdyo müzisyenliği ve konserlerde ana grubun arkasında çalan müzisyenlerdenmiş her ikisi de. 1970 yılı ortalarına doğru kendilerine ait bir grup kurma fikri ile yola çıkmışlar. Rolling Stones'un arkasında çalmayı bir kenara bırakıp, dağılan gruplardan 3 elemanı daha aralarına almışlar ve Paladin'i kurmuşlar.

1971 yılında stüdyoda geçirdikleri sürenin ardından ilk albüm ortaya çıkıyor. Gruptaki müzikal etkiler Jazz, Blues, Folk, Afro-Cuban olunca ortaya çıkan albüm de ona benzer bir yapıda diye düşünülebilir. Hatta biraz daha ileri giderek şimdilerde World Music ve Rap olarak bildiğimiz türlerin ilk örnekleri bile albümde var diyebiliriz. Albümdeki karmaşa ticari başarıya da ters yönde etki etmiş doğal olarak. Fena değil diye nitelendirilebilecek bir albüm olmakla birlikte, alıp arşive koymaya geldiğinde çekinceli davranmak çok normal olabilir.

Yine de ilk albüm Bronze etiketiyle çıktığı için bir miktar şans da tanımış Paladin'e. Hemen ardından, 1 yıl sonra ikinci albüm kayıtları hızla yapıldı ve piyasaya sürüldü. İlk albümden çok daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Plak şirketi yine Bronze'du ve bu kez kapak efsanevi Roger Dean tarafından tasarlanmıştı. Albümdeki parçalarda kendilerine has bir hava yakalamakla birlikte Uriah Heep ve Genesis etkileri bir hayli fazla öne çıkıyor. Bazılarına göre Barclay James Harvest'a da öykünen yerler olduğu da düşünülüyor. Bir miktar belki ama BJH ile de çok alakaları olmadığı ortada.

Crossover Prog olarak nitelendirilse de bu ikinci albümün pek çok yerinde Heavy Progressive Rock etkileri olduğunu göz ardı edemiyoruz. Temelde evet daha popülerlik kaygısı güdülerek tasarlanmış parçalardan oluşuyor belki ama onu da kendilerini çok bozmadan yapmayı başarmışlar diyebiliriz. Diğer yandan albümdeki Hard Rock alt yapısının fazlasıyla sağlam olduğunu belirtelim. Genele bakıldığında az önce söylediğimiz Crossover Prog janrı Paladin'i tam olarak tanımlamıyor diyebiliriz. Hard Rock ve Heavy Progressive Rock albümün her yerinde kendini ağır şekilde hissettirirken Crossover olarak geçiştirmenin de doğru olmayacağını düşünüyorum.

PALADIN

Lou Stonebridge / Vokal, Elektrikli Piyano, Armonika
Derek Foley / Lead Gitar, Slide Gitar, Vokal
Peter Solley / Org, Grand Piyano, Keman
Peter Beckett / Bass, Vokal
Keith Webb / Davul, Vurmalılar

CHARGE!

01. Give Me Your Hand (6:41)
02. Well We Might (5:02)
03. Get One Together (2:35)
04. Anyway (4:14)
05. Good Lord (6:44)
06. Mix Your Mind with the Moonbeams (6:01)
07. Watching the World Pass By (9:25)

20 Haziran 2023 Salı

Walrus / Walrus (1970)

Bass gitarist Steve Hawthorn olmasaydı Walrus olmazdı derler. Muhtemelen doğrudur. Hawthorn 60'ların ortalarından itibaren Jazz ve Rock'ı birleştirecek bir fikir üzerinde çalışmış. Çok yeni bir fikir gibi gelmeyebilir zira zaten hali hazırda Chicago ve Blood, Sweat & Tears hem listeleri hem de dinleyicileri o sıralarda buna alıştırmaya başlamışlardı. Fakat Hawthron'un fikir biraz daha klasik döneme, Big Band'lerin revaçta olduğu Jazz dönemine odaklanmakmış. Zaten grubun kadrosundaki kalabalıklıktan da anlaşılıyor bu.

İşin ilginç ve tuhaf yanı, Big Band tarzı Jazz Rock yapmak niyetiyle işe koyulup Heavy Progressive Rock ya da Progressive Blues olarak anılabilecek bir hale sokmak. Evet, albümün geneli Jazz Rock odaklı ama bahsettiğimiz türler de fena halde kendini hissettiriyor parçaların her birinde. Jethro Tull'un ilk dönemleri ve Room'a benzer bir yapıya sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz. Hatta biraz abartarak Blues'dan yolan çıkan bir King Crimson tarzından da söz edebiliriz Walrus'un bu ilk ve tek albümü hakkında.

Walrus albümünün, kendi halinde ilerleyen tek albümlü efsaneler listemize girmeyi ihmal etmediğini de belirtelim. Bundaki en önemli sebep Jazz, Blues ve Rock'ı birleştirip araya Psychedelic Rock, Acid Rock, Folk gibi soslar katmaları. Değişik ve etkili albümlerden biri.

Parçalarıyla, kaydıyla filan mükemmel denilebilecek bir albüm değil elbette. Ama kendilerine has geliştirdikleri tarz ile gerçekten de başarılı bir çizgi çiziyorlar. Başlarda söylediğimiz Big Band havasını da, Blood, Sweat & Tears hareketliliğini de, Jethro Tull'un sağlam girişli ilk dönemini de yakalayıp kendilerine ait bir şeye dönüştürüyorlar. Albümün her yeri için coşku dolu demek yanlış olmaz. Enstrüman kullanımları da bir hayli iyi . Gitarist John Scates'in nefis riffleri ve Hawthorn'un sizi bir anda yakalan bass dokunuşları keyfinize keyif katıyor. Bıkıp usanmadan, arka arkaya dinleyebileceğiniz nadir albümlerden.

Ne yazık ki tek albümle kalıp devamını getirmemişler. Oysa ki 1972 yılında, ilk albümün yayınlanmasından sonra oldukça etkili bir kitleye de sahipmişler İngiltere'de. Muhtemelen 8 kişiyi bir arada tutmanın zorluğuna dayanamayıp dağılmışlardır. Geride bıraktıkları tek albüm ise uzun yıllar dinleyicileri idare edebilecek türden.

WALRUS

Steve Hawthorn / Bass, 12 Telli Gitar (3)
John Scates / Lead Gitar, Ritim Gitar
Noel Greenaway / Vokal
Bill Hoad / Soprano Saksafon, Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Bariton Saksafon, Flüt, Alto Flüt, Klarnet
Roy Voce / Tenor Saksafon
Don Richards / Trompet, Celesta (4)
Barry Parfitt / Piyano, Org
Roger Harrison / Davul (1, 6), Klavye, Çıngıraklar, Tef
Nick Gabb / Davul (2,3,4,5,7)

WALRUS

01. Who Can I Trust? (2:33)
02. Rags and Old Iron/Blind Man/Roadside (13:38)
03. Why? (4:28)
04. Turning/Woman/Turning (7:16)
05. Sunshine Needs Me (3:21)
06. Coloured Rain/Mother's Dead Face in Memoriam/Coloured Rain (Reprise) (6:03)
07. Tomorrow Never Comes (3:30)

13 Haziran 2023 Salı

Waterloo / First Battle (1970)

Waterloo
, 1969 yılında Belçika'da kurulan bir Heavy Progressive Rock grubu. Öncülü olan Adam's Recital ve Today's Version gruplarının küllerinden doğuyor diyebiliriz. Her ikisi de başarılı olan grupların birleşimi de en az onlar kadar kaliteli ve başarılı bir hal almış. Diğer yandan Waterloo, kendinden sonra gelen Pazop ve Abraxis gibi grupların da kökeni. Bu gruplarla birlikte Waterloo'nun başarısı da birkaç kez katlanmış oluyor doğal olarak.

Kurulduktan kısa süre sonra çalışmalara başlayan grup 1970 yılında ilk ve tek albüm olan First Battle'ı kaydediyor. Piyasaya sadece birkaç bin kopya ile çıkan albüm satılmıyor da. Satmak yerine eleştirmenlere, dinleyicilere dağıtıyorlar albümü. First Battle fazlasıyla başarılı bulunuyor ama ticari olarak elde ettikleri pek bir şey olmuyor. Aynı yıl içerisinde Portekiz'de de yayınlanan albümün versiyonu ile bir miktar para kazansalar da çok önemli bir ticari başarı elde ettiklerini söylemek zor.

Albümün hemen ardından, konserler için gelen Family'nin ön grubu olarak sahne alıyorlar. 1970 yılı Ghent Festivali'nde başlayan konserler 40 gün sürüyor. Patlama yapma ihtimallerinin doğduğu noktada ise Marc Malyster gruptan ayrılıyor. Sonra da gruba birkaç kişi dahil olup ayrılıyor filan. 1972 yılında kaydettikleri single dağılmaları sayesinde yayınlanamıyor ve Waterloo tarihin tozlu raflarındaki yerini alıyor.

İngiliz tipi Blues kökeninden beslenen Heavy Prog'dan farklı bir tarzı var Waterloo'nun. Daha Jazz etkilerine sahipler. Hatta Blues yerine Jazz'dan beslendiklerini söylemek daha doğru olur ki daha sonraki gruplar Pazop ve Abraxis'te de bunu daha fazla ortaya koyuyorlar. Adam's Recital'den gelen Blues yönü, Waterloo'da daha Jazzy bir havaya bürünüyor ve sonraki gruplarda Jazz ağırlı olarak kullanılan tür oluyor. Yani, Waterloo bir geçiş grubu demek de yanlış olmaz.

Albümdeki Heavy Prog genel olarak eklektik bir yapıya sahip. İlk dönem King Crimson izlerine rastlamak mümkün. Keith Emerson tarzı klavyeler de enfes bir sos olarak duruyor albümün her yerinde. Ama grubun asıl odaklandığı Dirk Bogaert'in flütü. Bütün yapıyı neredeyse flüt üzerine şekillendiriyorlar. Bu açıdan da Jethro Tull ve Blodwyn Pig'in ilk dönemlerine benzediği söylenir grubun. O kadar ileri gitmek doğru mudur bilemem ama Waterloo'yu dinlerken, bahsi geçen gruplarla benzer bir hava yakaladığınız da ortada.

WATERLOO

Dirk Bogaert / Lead Vokal, Flüt
Gus Roan / Gitar
Marc Malyster / Org
Jacky Mauer / Davul
Jean-Paul Janssens / Bass

FIRST BATTLE

01. Meet Again (3:05)
02. Why May I Not Know (3:09)
03. Tumblin' Jack (2:36)
04. Black Born Children (3:45)
05. Life (2:49)
06. Problems (3:02)
07. Why Don't You Follow Me (3:33)
08. Guy in the Neighbourhood (2:57)
09. Lonesome Road (2:51)
10. Diary of an Old Man (11:01)

12 Haziran 2023 Pazartesi

Jackal / Awake (1973)

1969 yılında Toronto, Kanada'da kurulan Jackal, tek albümlü efsaneler listemize yaptığımız eklerden. 4 yıl boyunca aralıksız yaptıkları çalışmaların ardından ortaya çıkan albüm oldukça başarılı bir Heavy Progressive Rock kaydı. Kanada'dan Heavy Prog türünde çıkan en iyi albümlerden biri demek de yanlış olmaz.

5 kişilik kadroya sahip olan grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yok. James ve Chris Kellesis tarafından kurulmuş. Parçalar bu ikili tarafından yazılmış ama James yüksek ihtimalle gruptan ayrılmış. Çünkü albüm kapağında kadronun içerisinde James'in adı geçmiyor. 1973 yılında neredeyse hiç bilinmeyen bir plak şirketi ile anlaşma imzalayıp albümü yayınlıyorlar. Albümden 1 yıl sonra da dağılıyorlar.

Jackal, Hard Rock, Blues ve Psychedelic köklerinden beslenen, kendine özgü bir Heavy Prog yapıyor. Karşılaştırıldıkları pek çok grup olmakla birlikte, kendilerine has bir yapıya sahip olduklarını söylemek gerek. Bazı anlarda Rush'ı andırdığı, Tempest ve Warhorse gibi coşkulu bir yaklaşıma sahip oldukları doğrudur. Alakasız bir şekilde Lord & Blackmore'la benzeştirilir / karşılaştırılırlar. Pek çok yönden benzerlikle görünse de Jackal'ın tarzını da ayırt edebiliyorsunuz. Bu da demektir ki kendi yollarını çizmeyi başarabilmişler.

Psychedelic Rock'un belirgin özelliklerini fazla eğip bükmeden farklı bir yapıya dönüştürmeyi başarabildiklerini de söylemek lazım. Temel olarak Psychedelic etkileri hissediyorsunuz ama farklılaştığını ve bambaşka bir şeye dönüştüğünü de duyuyorsunuz. Space Rock'a doğru gittiklerini söylemek doğru olmaz ama yakınında gezindikleri anlar da yok değil. Yine de kontrolü elden bırakmayıp temkinli davranıyorlar ve çeşitliliği arttırıp kendilerine ait bir yapı oluşturuyorlar.

Bu noktada belirtmek gerekir ki Jackal, İngiliz tipi Heavy Prog ile Güneyli tipi Hard Rock / Heavy Prog arasında bir köprü gibi duruyor. Bloodrock gibi Teksaslı bir gruptan bulabileceğiniz çok şey Jackal'da da varken, Uriah Heep gibi İngiliz tarzından da çok fazla şey bulmak mümkün. Kanada'nın bu konuda avantajı da bu olsa gerek. Amerika kıtasında olmasına rağmen Avrupa köklerinden de kopmuyor. Her iki kıtanın da oluşturdukları üzerinden kendine bir yol çiziyor. Çeşitliliği arttıran da bu olsa gerek.

JACKAL

Charlie Shannon / Lead Vokal
Dave Bernard / Gitar
Chris Kellesis / Klavye
Steve Hayward / Bass
Cameron Lauder / Davul

AWAKE

01. At The Station (5:37)
02. For You (3:00)
03. Sunny Side Of The Day (2:39)
04. A New Day Has Arisen (8:34)
05. How Time Has Flown (5:47)
06. Lost In The World (2:20)
07. In The Heavens (4:05)
08. Awake (7:46)