Symponic Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Symponic Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Eylül 2008 Salı

Radiomöbel - Gudang Garam (1978)

Hep düşünürüm neden bu İskandinavlara da bir başlık verilmemiş ki? Almanlarda, İtalyanlarda olan bu heriflerde yok mu? Fazlasıyla var. Belki de tek başına yeni bir tür keşfetmedikleri içindir. Magma çıkmış Zeuhl doğmuş. Bir grup bir başlık hakkı doğuruyorsa rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kuzeyliler bu başlığı çoktan hak etmişler. Progressive’in neredeyse her türüne bulaşıp, inanılmaz albümler yapmışlar. Flasket Brinner’dan (İsveç) tutun Alrune Rod’a (Danimarka), Host’dan (Norveç) tutun Piirpauke’ye (Finlandiya)… Bugün bahsedeceğim albüm Radiomöbel’in “Gudang Garam” albümü. Niye bunu seçtim? Çok bilinen kuzeyli grupları bulmak çok zor değil. Biraz daha gölgede kalmış albümleri tanıtmak daha faydalı. Ayrıca çok baba albüm yapmalarına karşın zamanında pek de ilgi görmemiş o kadar çok grup ve albüm var ki. Biraz da bunları öne çıkarmak lazım. Bu albüm İsveçli grubun 2. ve bilinen son albümü. İlki Tramseböx’e nazaran daha başarılı bulduğum bu albüm yarı space yarı psychedelic tarzda diyebilirim. Albüm baştan sona 70’lerin albümü. Klavye ve Gitarın ön planda olduğu melodik ama etkili, insanın içine işleyen bir anlayışları var. Andrus Kangro gitarda gerçekten çok güzel iş çıkarmış. Underground hissiyatı albüm boyu had safhada. Carin Bohlin’in vokal tarzı Renata Knaup’un (Amon Düül 2) All the Years Around’daki vokal tarzını fazlasıyla andırıyor. Şarkılara gelince: daha önce tanıttığım albümler gibi bu da baştan aşağı kalitesini bozmayan güzel bir albüm. Buna rağmen son iki şarkı “Flugomas Morgan” ve “The Finalen” albümde biraz öne çıkmakta, güzel bir son… Farklı ruh hallerini yansıtmakta. Sürekli gelgitler yaşanmakta. Albümün en uzun şarkısı olan “E-matt” orta bölümlerinde güzel bir soloyu barındırıyor. Hani Jane’in “Between Heaven and Hell” şarkısında Klaus Hess’in muhteşem solosu vardır ya onun gibi. Bu Kangro hisli ve yetenekli bir adam burası kesin. Gerçekten harika bir albüm tabi bu spacy, psych ve karanlık tarzı sevene… Dinleyeceğiniz albüm bir LP riptir belirteyim. İskandinavların ,çok sevdiğim Almanlardan gerçekten aşağı kalır yanları yok. Ne yazık ki bu albüm Radiomöbel’in son albümü. İlk albümleri ile ikinci arasında bariz bir biçimde müziklerini geliştirdikleri ortada. Devam etselerdi daha neler çıkarırlardı kim bilir… Neyse keyifle dinleyin…

RADIOMÖBEL
Carin Bohlin / Vokal
Göran Andersson / Bass
Andrus Kangro / Gitar
Richard Moberg / Klavye
Mikael Skoog / Bateri

GUDANG GARAM
01 - Gudang Garam – Höstsång (3.43)
02 - Fasa (0.41)
03 - E-Matt (15.51)
04 - Vaggvisa(1.22)
05 - Kylle (6.57)
06 - Flugornas Morgon (7.10)
07 - Finalen (8.24)

20 Mayıs 2008 Salı

Procol Harum - Procol Harum (1967)

1967'li yıllardan kalma olan bu elemanların ilk albümü kendi isimlerini taşıyor. İlginç bir kapağı var doğrusu. Neyse efendim bu grubun kökleri taa 50'li yıllardaki Paramounts isimli müzik topluluğuna dayanırmış, daha sonraları bu grubun bir kısım elemanları birleşerek Procol Harum'u oluşturmuşlar.

Müzikleri daha çok The Doors gibi klavye'nin dominasyonu içinde zaman zaman elektro gitarın sololar ile ön plana çıktığı bir yapıda. Fakat The Doors gibi lay lay lom şarkılarının yanında kendi içlerinde belli bir ağırlığı olan parçalara da sahipler. Zaten en tanınmış parçaları olan Bach esintili A Whiter Shade of Pale'de bunu görmekteyiz. Mabel ya da Good Captain Clack gibi parçalar daha lay lay lom parçalarına örnek teşkil etmekte. Fakat bu lay lay lomluk The Doors'daki gibi "uu bebeğim süpersin nesin sen. Beni on beş kere sev" gibi değil daha çok, çocuksu bir hava sezdiren şarkılar. Belki lirikleri biraz Pink Floyd'un ilk albümüne benzetilebilir.

Klavye kullanımı da ağır parçalarında mellotron gibi derin ve kasvetli gelmekte. Bu bakımdan diğer proto-prog gruplarından çok daha farklı bir noktaya oturuyor. Zira 90'larda Anglagard gibi grupların mellotron kullanımını taa buralara referans edebiliriz belki de.

Neyse efendim. Rapidlediğimiz albüm ilk albümü ama albümdeki parça sayısından daha fazla bonus parçalar var. Fakat tam olarak çözemedim albümün kaynağını, hangi plak şirketinin remaster yaptığını.

Progresif müziğin köklerini merak eden progkafalar için altın değerinde bir albüm kanımca. Biraz da underrated. Zira özellikle progresif müzikler ilgilenen kişiler hariç pek fazla da tanınmayan bir grup olsa gerek Procol Harum.

Gentleoctopus'un Notu: Pek fazla tanınmayan demek yanlış olabilir. Bir Gary Brooker & Keith Reid parçası olan A Whiter Shade Of Pale rock müzik tarihinde yer edinmiş bir parçadır ve ismi bilinmese de bi yerlerde çaldığında mutlaka hatırlanan parçalardandır.

PROCOL HARUM

Gary Brooker / Lead vokal, Piyano
Matthew Fisher / Org
Dave Knights / Bass
Keith Reid / Sözler
Robin Trower / Gitar
Barrie James Wilson / Davul

PROCOL HARUM

1 - A Whiter Shade Of Pale (4:10)
2 - Conquistador (2:42)
3 - She Wandered Through the Garden Fence (3:27)
4 - Something Following Me (3:40)
5 - Mabel (1:57)
6 - Cerdes (Outside the Gate of) (5:04)
7 - A Christmas Camel (4:49)
8 - Kaleidoscope (2:54)
9 - Salad Days (Are Here Again) (3:39)
10 - Good Captain Clack (1:32)
11 - Repent Walpurgis (4:59)

Bonus Tracks:
12 - Lime Street Blues (2:53)
13 - Homburg (4:02)
14 - Monsieur Armand (2:23)
15 - Seem to Have the Blues Most All Time (2:46)
16 - Good Captain Clack (1:32)
17 - Magdalene (My Regal Zonophone) (2:23)
18 - Shine on Brightly (3:23)
19 - Something Following Me (3:38)
20 - Cerdes (Outside the Gates of) (4:45)
21 - Mabel (1:56)
22 - Salad Days (Are Here Again) (4:26)
23 - Quite Rightly So (3:53)

24 Nisan 2008 Perşembe

The Moody Blues - Days Of Future Passed (1967)

İşin aslı tüm albümlerine sahip olmakla beraber bu adamların tarzı bana hiç uygun değil. Anca yılda 1-2 defa aklıma gelirler ve oturur dinlerim. Tam olarak bu blog'un konusu olan tarzın öncülleridir Moody Blues. Hani Beatles ile başlayan British Invasion'la 70'lerde tam kıvamına gelen rock müziği arasında geçiş ayaklarından biridir diye düşünüyorum. Ama bu demek değildir ki adamlar kötüler. Aksine yaptıkları tarzın en iyileridir bunlar. Rock'n roll'dan izler taşıyan progresife doğru kayan arada kendin kaybeden bi tür. Değişikler yani. Bu albüm de üzerinde en çok çalıştıkları albümdür. Peter Knight (Michael Knight'la bi alakası yok, belirteyim) yönetimindeki London Festival Orchestra ile birlikte kaydedilmiştir. Klasik müzikle bütünleşmiş ama rock müzikten de çok uzaklaşmamıştır. Ray Thomas'ın flüt çeşitlemelerine yaslanan ama onu öne çıkarmayıp albümü bütüncül bir yapıya kavuşturan atmosfer başarıyla yaratılmıştır. Demek ki neymiş? Yaratmak tek kişinin tekelinde değilmiş. Gündoğumu ile başlayıp gece yatakta sonuçlanan zaman aralığına takılan albümde iyi kötü hemen herkesin bildiği Nights in White Satin her daim öne çıkan parçadır. Ama diğer parçalara da haksızlık etmemek lazım. Tuesday Afternoon'daki yumuşak ama hareketli tarz, The Day Begins ve Dawn: Dawn is Feeling'deki atmosfer hiç de yabana atılır gibi değil. Biz habire unutuyoruz ya yorum kısmına yazan arkadaşlar olmasa uzunca bi süre koyamazdık bu albümü. Arada yazın yani bize. Bilgiyi, duyguyu, düşünceyi, tarihi paylaşmak hoş oluyor. Bu arada kırdığımız arkadaşlar da oluyor sanırım ama bu gerçekten istediğimiz birşey değil. Eğer sözlerimiz başka anlamlara geliyor ise bu kesinlikle yüzyüze olamamadan kaynaklı bir sorundur. Buradan hiç kimseyi kırmak, kızdırmak ya da aşağılamak amaçlı bişey yapmadık, yapmıycaz. Takip edenler bilir; Saku, Cyphre, Tuff Tuff The Puff (her ne kadar bu kazma bişeyler yazmayı beceremeyen bi öküz de olsa) ve ben birbirimze bi dolu laf sokar, üçkağıt yapar, ukalalık ederiz. Bu soyu tükenenler arasındaki iletişim biçimlerinden biri işte. (lan bu kadar yazdım ama acaba kuruntu mu yapıyorum kendi kendime diye de düşünmeye başladım, abi yaz artık bişeyler de durumu anlayalım. bi hata ettiysek onu bilelim, durumu gözden geçirelim. )

THE MOODY BLUES

Graeme Edge / Davul
Justin Hayward / Gitar, Vokal
John Lodge / Bass, Akustik Gitar, Vokal
Michael Pinder / Klavye, Vokal, Mellotron
Ray Thomas / Flüt, Vokal
Peter Knight yönetiminde London Festival Orchestra

DAYS OF FUTURE PASSED

1. The Day Begins (5:49)
2. Dawn: Dawn is a Feeling (3:49)
3. Morning: Another Morning (3:40)
4. Lunch Break: Peak Hour (5:16)
5. Tuesday Afternoon (Forever Afternoon) (8:48)
6. Evening: The Sun Set: Twilight Time (6:14)
7. Night: Nights in White Satin (7:38)
8. Late Lament (1:35)