1972 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1972 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2023 Cumartesi

Tractor / Tractor (1972)

İsmi pek makbul olmasa da yaptıkları müzik açısından öne çıkan bir grup Tractor. 1966 yılında The Way We Live adıyla Jim Milne ve Steve Clayton tarafından kuruluyor. İlk dönem Beat üzerine yoğunlaşıp sonraları Psychedelic Rock'a doğru evriliyorlar. The Way We Live adıyla 1971 yılında bir albüm çıkarıp ardından da yola Tractor adıyla devam etme kararı alıyorlar. İlk isim fena değilmiş aslında ama müzikal olarak Tractor daha fazla öne çıkıyor. Belki de müzikal fikir ayrılıkları dolayısıyla grubu yeniden düzenlemek zorunda kalmışlardır ve isim değişikliği de mantıklı oluyor bu durumlarda.

Genel olarak Tractor'ın 1972 yılında çıkan albümü İngiliz tipi Psychedelic Rock, Folk Rock etkileri ile birleşen Heavy Rock diyebileceğimiz bir yapıda. Psychedelic Rock yanında Space Rock'a doğru yürüdüklerini de belirtmeden geçmeyelim. Çok büyük yeniliklere sahip bir grup ya da albüm değil elbette ama sıkıcı olmaktan da çok uzaklar.

Albümde çok fazla vokal olması bir miktar rahatsızlık verse de sözlerdeki pozitif yaklaşımlar bu rahatsızlığı az da olsa aşağı çekiyor diyebiliriz. Yukarıda bahsettiğimiz Milne ve Clayton ikilisinin, her ikisinin de bass çalıyor olmasından kaynaklı ağır basan bir yan var. Clayton'ın ayrıca vurmalılarla yaptığı işler de çok iyi. Albümdeki bütün gidişatı Clayton belirliyor gibi görünüyor. Bazı noktalarda ipin ucu kaçacak gibi oluyor hatta. Ama kaçırmadan devam edip bir yerlere bağlıyorlar mutlaka.

Diğer taraftan Milne'in nefis gitar atakları ve soloları da albüme farklı güzellikler katan şeyler. Davuldan gelen ritimlerle o kadar iyi hareket ediyor ki kimi zaman enstrümanların birbirinin içinden geçiyormuş izlenimine kapılıyorsunuz. Coşkulu anlardan sonra tribal bir yapıya bürünüp ritim ve gitar sesleri haline döndürdüklerinde albüm bambaşka bir seviyeye çıkıyor.

Psychedelic Rock'ın en cafcaflı döneminin sonlarına doğru çıkardıkları albümde bu tarz müziğin en iyi nasıl yapılabileceğini, başka türlerle nasıl harmanlanabileceğini, saf haldeyken ne kadar yukarı doğru çıkıp sertleşebileceğini çok iyi şekilde gösteriyor. Her insanın içindeki bir an yükselip bir an dibe vurma duygusunu çok iyi vererek bir anlamda da ayna tutuyor.

TRACTOR

Jim Milne / Gitar, Bass, Vokal
Steve Clayton / Davul, Vurmalılar, Bass, Back Vokal

TRACTOR

01. All Ends-Up (6:50)
02. Little Girl in Yellow (8:12)
03. The Watcher (2:00)
04. Ravenscroft's 13 Bar Boogie (3:26)
05. Shubunkin (3:08)
06. Hope in Flavour (2:47)
07. Everytime It Happens (5:58)
08. Make the Journey (9:52)

8 Ekim 2023 Pazar

Tyburn Tall / Tyburn Tall (1972)

60'ların ortalarında The Screamers adıyla kurulan Tyburn Tall, ilk dönemlerde çok da çekici olmayan bir Beat grubu. 60'ların sonuna yaklaşıldığı ve müzikal hareketliliğin arttığı yıllarda kendileri de bu çekici olmama durumunu fark etmiş olacaklar ki grubun adını da tarzını da değiştirmişler. Bu değişikliklerin yapıldığı tarih 1969. Bundan sonra sıkı çalışmalar, bazı konserler ve müzikal arenadaki yerlerini tam olarak bulmayla geçiyor. 1972 yılında ise ilk ve tek albümlerini kaydediyorlar.

Kuruldukları dönemle albümü kaydettikleri dönem arasında Golden Earring, Renaissance ve Frumpy gibi grupların ön grubu olarak sahne alıyorlar ki bu dönemin bir anda parlayıp sönen grupları arasında büyük bir başarı sayılabilir. Bununla kalmayıp albümün yayınlanmasından sonra da konserlere ve turnelere devam ediyorlar. Amon Düül II, Ekseption, East of Eden ve Nine Days Wonder gibi gruplarla birlikte sahne alıyorlar. Ama bu dönemde grup elemanları fazlasıyla değişiyor ve orijinal kadrodan neredeyse hiç kimse kalmıyor. Üstüne bir de ikinci bir albüm kaydı yapılmayınca 1975 yılına kadar dayanmış olan grup kısa süre içerisinde dağılıyor. Başarılı bir iş çıkaran ama tutunamayan gruplar listemize de tek albümlü efsaneler listemize de girmeye teklifsizce hak kazanıyorlar yani.

Albümün piyasaya sunulduğu dönemde de bazı tuhaflıklar yaşıyorlar, belirtmeden geçmeyelim. Albüm zaten çok az sayıda, 200 adet olarak basılıyor. Bunun da yarısı çıkan bir yangında yok oluyor. Ellerinde kalan ortalama 100 albümle ayakta kalmaları ayrı bir enteresanlık elbette. Bu durumu yaşamasalardı ve ellerinde daha fazla basılı albüm olsaydı belki bugünlere gelebilecek kadar sağlam bir grup aslında.

Grupla aynı adı taşıyan Tyburn Tall albümü, bazı ufak tefek aksaklıkları saymazsak oldukça iyi bir albüm. Aksaklıkların da bir kısmı mecburiyetlerden ileri geliyor zaten. Albümün evdeki prova odasında kaydedilmiş ilkel ve ham bir hali var. Ses kalitesindeki düşüklük dinlemeyi oldukça etkiliyor. Ama kişisel olarak asıl sorun vokalin o gıcırtılı sesi diye düşünüyorum. Müziğin içinde bir türlü eriyemiyor, aksine uyumu bozup dinleyicinin dikkatini dağıtıyor.

Heavy Progressive Rock ve Symphonic Rock'ın bir birleşimi aynı zamanda bu albüm. Symphonic etkiler bir hayli fazla olmakla birlikte oradaki yumuşaklık Tyburn Tall'da yok. Daha sert ve daha gürültülüler. Doğal olarak bahsi geçen her iki janrın içine dahil edebiliyoruz rahatlıkla. Dönemin Almanya'dan yükselen değeri Krautrock içerisine dahil etmek bana doğru gelmemekle birlikte yakınlıkları olduğu da aşikar.

TYBURN TALL

Stefan Kowa / Bass
Hanns Dechant / Davul, Vurmalılar
Klaus Fresenius / Vokal
Werner Gallo / Gitar
Reinhard Magin/ Klavye

TYBURN TALL

01 - War Game 13:07
02 - In the Heart of the Cities (Broken People) 10:35
03 - I Am Amercian Too 5:24
04 - Strange Days Hiding 17:09

7 Ekim 2023 Cumartesi

Frame / Frame Of Mind (1972)

1970 yılında Marburg, Almanya'da kurulan Frame, oldukça iyi bir grup olmasına rağmen tek albümle kalıp, kaybolup giden gruplardan. Elbette, tek albümlü efsaneler listemize girmeyi fena halde hak ediyorlar. Yaptıkları melodik bir yapıya sahip olan Heavy Progressive Rock kontenjanından üst sıralardaki yerlerini alıyorlar.

Bu tarz gruplarda sıklıkla yaşadığımız haklarında bilgi olmama durumu Frame için de geçerli. Grup elemanlarının, dağıldıktan sonra, Pell Mell ve Hardcake Special'da boy gösterdiklerini biliyoruz, hepsi o. 1972 yılında kaydettikleri Frame Of Mind ile belirgin bir ticari başarı yakalayamadıkları da bilinenler arasında.

Albüm beklentinin aksine Krautrock'a daha az yaklaşan bir albüm. Dönemin Alman gruplarının kendilerine has bir şekilde yarattığı tarzla yakınlıkları neredeyse yok diyebiliriz. Bu nedenle de grubu Krautrock janrı altında listelemek yanlış oluyor. İngiliz tipi bir Heavy Prog anlayışları var. Az önce de belirttiğimiz gibi melodik bir müzikal alt yapıya eşlik eden, temiz, sade etkili bir vokale sahipler. Heavy Prog'un en iyi örneklerinden biri olarak gösterebileceğimiz Uriah Heep vokali David Byron gibi değil tabi bu vokal. Ama yeteri kadar da etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Bazı açılardan Murphy Blend'i de andırıyor. Aralarındaki belirgin fark ise Frame'in daha yavaş bir tarza sahip olmasını ama buna karşılık Murphy Blend'den daha gösterişli olduklarıdır. Ayrıntılı gitar sololarına, acımasız diye tanımlayabileceğimiz org rifflerine, folklorik akustik gitar rifflerine, doğal olarak Folk Rock'a, Blues Rock'tan beslenen bir alt yapıya sahiplerken çok hızlı olmayan ama fena halde enerjik gelen bir tarza da sahiptirler.

Diğer yandan bakıldığında, dinleyiciler arasında grup hakkında 2 farklı görüş öne çıkar. Bir taraf basit ve Pop'a yaklaşan bir tarzları olduğunu söylerken, diğer taraf ise Progressive Rock'ın saklı kalmış mücevherlerinden biri olarak görürler. Açıkçası haklarında Pop tanımlaması yapacak kadar acımasız olmanın doğru olmadığını düşünmekle birlikte diğer Heavy Prog gruplarına oranla bir miktar daha popülerlik kaygısı güdülmüş melodilere sahip olduklarını söyleyebiliriz. Bu durum da tercih edilmemelerini ya da Pop'la özdeşleştirilmelerini sağlayacak kadar öne çıkan bir şey değil.

FRAME

Andy Kirnberger / Gitar, Vokal, Piyano
Cherry Hochdorfer / Org, Piyano, Mellotron, Spinet
Peter Lotz / Bass, Vokal, Vurmalılar
Dieter Becker / Vokal, Vurmalılar
Wolfgang Claus / Davul, Vurmalılar

FRAME OF MIND

01. Frame Of Mind (4:08)
02. Crusical Scene (3:56)
03. All I Really Want Explain (11:15)
04. If (5:07)
05. Winter (5:35)
06. Penny For An Old Guy (3:10)
07. Childrens Freedom (2:31)
08. Truebsal (0:18)

6 Ekim 2023 Cuma

Pinguin / Der Grosse Rote Vogel (1972)

Pinguin
, Krautrock sahnesinin pek çok grubundan biri. Kökeni The Jay Five adlı Psychedelic Beat Rock grubuna dayanıyor. 60'ların ortalarından itibaren müzik yapmaya başlayan bu grubun elemanları zamanla farklı yönlere giderek Krautrock'ın önemli isimleri olmuşlar ya da onlara eşlik etmişler. Farklı gruplardan gelen elemanların katılımıyla 1971 yılında ilk albümü kaydedip yayınlıyor Pinguin. Ama grubun adı o zamanlar Talix. 1 yıl sonra ise ismi değiştirip, Talix'in tarzına bazı farklılıklar getirerek Pinguin adıyla tekrar ortaya çıkıyorlar.

Fusion ile süslenen bir Progressive Rock anlayışları var. Doğal olarak da Krautrock kategorisi altında sıralamaya giriyorlar. Grubun çok fazla orijinal fikri ve bu fikirleri hayata geçirme yeteneğine sahip müzisyenleri var. Ama bir türlü başarıyı yakalayamamışlar. Pinguin, iki gitarist, elektrik ve kontrbas, org, bongo ve tenor saksafon dahil davullar, flüt ve koro kullanımını içeren yedi müzisyenden oluşuyor. Bu grup hakkında da çok az bilgimiz var.

Der Grosse Rote Vogel, tarz ve tür olarak oldukça çeşitliliğe sahip. Krautrock teriminin kapsamına giren diğer pek çok grubun aksine bu çeşitliliği öne çıkarmayı da seviyorlar gibi görünüyor. Pinguin'in uluslararası arenada öne çıkmayı başarabilecek bir tarzı var aslında ama öne çıkmayı bir türlü becerememişler. Psychedelic Rock, Jazz, Avant-Garde Electronic gibi türlerin (ya da tarzların) çarpıcı ve uzun pasajlarla birleştiği nefis bir tarza sahipler. Bazı noktalarda Frumpy ile benzeştikleri söylenebilir o nedenle. Ama onların yakaladığı ivmeyi yakalama fırsatları olmamış elbette. Bazı parçaların arada kalan bölümlerinde de ağır ağır ve alttan bir şekilde Jethro Tull izlenimi verdiklerini kabul etmek gerekir.

Müziğin Folk ile birleşen bir Jazz'a kaydığı bölümlerde genel olarak org sesleri ile yönü değiştirmeyi tercih ediyorlar. Klavyelerin kullanımı oldukça iyi. Benzersiz ve muhteşem değil belki ama başka gruplarla karşılaştırıldığında fena halde öne çıkıyorlar.

Karma ve karmaşık denilebilecek bir yapıya sahip olan Pinguin, daha önce de söylediğimiz gibi elindeki potansiyeli doğru kullanamamış grupların başında geliyor. Bugünlerde bile sahnede kalmalarını saplayabilecek bir yeteneğe sahipken bunu kolayca harcamış olmaları tuhaf.

PINGUIN

K. D. Blahak / Davul
Tom Wohlert / Elektrikli Bass, Double Bass, Bongo, Koro
Joe Voggenthaler / Gitar, Vurmalılar
Markus Schaub / Lead Gitar, Vurmalılar, Koro
Klaus Gebauer / Lead Vokal
Volker Plitz / Org, Vurmalılar
Elmar Kast / Tenor Saksafon, Flüt, Vurmalılar, Koro

DER GROSSE ROTE VOGEL

01. Der Große Rote Vogel (8:43)
02. Die Angst (6:09)
03. Der Frosch In Der Kehle (7:18)
04. Der Blaue Wind (7:46)
05. Die Nachtmusik (5:17)
06. Der Traum (6:06)

5 Ekim 2023 Perşembe

Siloah / Sukram Gurk (1972)

Siloah
, 70'lerin başından bir Alman Psychedelic Rock / Psychedelic Folk grubu. Doğal olarak da Krautrock janrı içerisinde yerlerini alıyorlar. Grubun kuruluş süreci, yaptıkları, kayıtlar vs. hakkında çok bilgimiz yok. Komünal bir topluluktan çıktıkları biliniyor. Zaten o dönemin pek çok Alman grubunun böyle bir çıkış noktası oluyor.

Münih'te 1970 yılında kurulan grup esasen Thom Argauer'in bireysel çabalarıyla ortaya çıkıyor. Komünden katılanlarla birlikte genişliyor. Kaydedip yayınladıkları 2 albümde bolca ses duyuyorsunuz ama grupta kaç kişinin çaldığını bilemiyorsunuz. Durumları çok karışık yani. Hatta ilk albümde Amon Düül üyelerinin de yer aldığına dair söylentiler dolaşıyor ama kesinlik kazanmış bir durumu yok bu söylentilerin.

Konumuz olan Sukram Gurk, Siloah'ın ikinci ve son albümü. Böyle durumlarda ilk albümden başlamak daha doğru gibi gelse de beğeniler üzerinden gittiğimiz için sıralamaları ciddiye almadığımız zamanlar da oluyor. İki albüm arasında şu daha iyi bu daha kötü demek doğru da değil zaten. Değişik havada iki albümler. Benim tercihim ikinci albüm yönünde. Zira 60'ların sonunda patlayan Psychedelic Rock ve Acid Rock'ın nefis bir bileşimiyken Folk'tan da besleniyor gibi görünüyor. Diğer taraftan, albümdeki klavyeler ilkel bir Psychedelic org sesiyle bezenmiş. Alışkın olmadığımız şekilde etkileyici bir tonu da var.

Albümün en büyük sorunu ses dengesinin sağlanamamış olmasından kaynaklı. Parçalara diyecek bir şey yok! İşlenmeleri de inanılmaz derecede iyi. Lakin, ses dengesindeki sorun vokallerin neredeyse hiç duyulmadığı anlarla bizi karşı karşıya bırakıyor. Bunu bile isteye yaptıklarını da düşünmüyoruz. Zira, her iki vokalin de kendine has tekniği aslında öne çıkmak üzere kurulu. Ses sorunundan ötürü ise bir türlü çıkamıyorlar.

Sukram Gurk albümünde asıl grup elemanları olarak Thom Argauer ve Florian Laber görünmekle birlikte albümdeki vurmalılar için destek aldıkları da ortada. İsmini verdiğimiz her iki müzisyenin de vurmalılarla alakası yok çünkü. Muhtemelen kendi komünlerinden ya da başka bir komünden destek almışlar diye düşünmeden edemiyoruz. Ki bu durumda da albüm kapağında adı geçmeyen ama albümde yer almış çok fazla müzisyen de olabilir.

SILOAH

Florian Laber / Bass, Vokal
Thom Argauer / Klavye, Vokal

Konuk Müzisyenler:
Markus Krug / Davul
Blacky Zumstein / Vurmalılar

SUKRAM GURK

01. Milk Blue Mind (16:20)
02. Magic Carpet Ride to the Alps (2:41)
03. Feast of the Pickpockets (8:41)
04. Stony (4:28)
05. A Landlady's Dessert (0:50)

24 Ağustos 2023 Perşembe

Paternoster / Paternoster (1972)

Paternoster
, kişisel bakış açısını bir kenara bırakıp da anlatabileceğiniz gruplardan değil. Fazlasıyla içselleştirerek, neredeyse canınızı acıtacakmış şekilde bağlandığınız gruplardan diye özetleyebiliriz. Kaydettikleri ve yayınladıkları tek albümle bunu başarabilmiş nadir gruplardandır aynı zamanda.

1970 yılında Viyana, Avusturya'da kurulan grup genelde Krautrock olarak nitelendirilse de bunun doğruluğu tartışılır. Pscyhedelic Rock ve Alman kültüründen besleniyor olsa da Krautrock'tan farklı olarak Progressive Rock içerisindeki yerlerini alıyorlar. Krautrock temelinde bulunan, hırıltılı, cazır cuzur  gitarlar ve yankılı sesler albümde bulunmakla birlikte daha ilkel bir şekilde ortaya çıktıkları rahatlıkla görülebiliyor. Yine de isteyen Krautrock diye nitelendirebilir tabi, çok büyük yanlışa da düşmüş sayılmaz.

Kurulduktan kısa bir süre sonra albüm hazırlıklarına başlayan, stüdyoda uzun saatler geçiren grubun albümü 1972'de yayınlandıktan hemen sonra grup dağıldı. 2 yıllık müzikal hayatları boyunca oldukça iyi dinletiler ve sağlam bir albüm bıraktılar.

Albüm, geneli itibariyle derinliklerde dolaşıyor. Araya eleştirilerini katarak da ilerliyor. Özellikle kilise eleştirisi bir hayli fazla. Din'e karşı bir duruşları olmamakla birlikte kurumsallaşmasına karşı olduklarını anlayabiliyorsunuz. Bunun en belirgin örneği de The Pope is Wrong parçası. Din'i değil Kiliseyi alaşağı etmeye çalışıyorlar gibi bir durum var. Tıpkı Jethro Tull'un Aqualung ve Black Sabbath'ın Master of Reality'sinde olduğu gibi.

Diğer tarafta albümde ölüm üzerine de gide parçalar bulunuyor. Zaten vokal Franz Wippel'in can acıtan sesi ile uğraşırken bir de sözlere takılırsanız iyice yerin dibine giriyorsunuz. Adamın sesi ile yarattığı melankolik atmosfer sizi içine çektikçe çekiyor. O noktada gitarın buna katkı sağlayıp hırıltılı ve ağıt yakarmış gibi giriş çıkışları sizi daha da derine çekiyor.

Bu kadar lafın ardından albümün mükemmel bir albüm olduğunu düşünmemek gerekir. Muhtemeldir ki Paternoster albümünden daha iyi yüzlerce albüm dinlemişsinizdir. Lakin bu kadar etkileyici, insanın en derin içsel noktalarına sirayet eden bir başka albüm bulmanız zordur. Jane var diyenlere de kısa bir ek yapalım, vokal olarak benzeşmeler olmakla birlikte Jane'den daha derine daldıkları ortada. Karanlık ya da gri günlerde ve özellikle kendinizi iyi hissetmediğiniz zamanlarda dinlemeyin!

PATERNOSTER

Gerhard Walter / Gitar, Vokal
Franz Wippel / Org, Vokal
Haimo Wisser / Bass
Gerhart Walenta / Davul

PATERNOSTER

01. Paternoster (3:56)
02. Realization (3:34)
03. Stop these lines (6:57)
04. Blind children (6:16)
05. Old Danube (4:16)
06. The Pope is wrong (6:02)
07. Mammoth Opus O (8:55)

13 Ağustos 2023 Pazar

Barnstorm / Barnstorm (1972)

Barnstorm
adı sanı çok az duyulmuş gruplardan biri. Ama etkileyici özelliklere sahip gruplardan da biri aynı zamanda. Son birkaç gündür girdiğimiz Southern Rock / Blues Rock semalarından. Daha da iyisi Joe Walsh'un grubu. Tabi biraz karmaşık sorunlar yaratıp ve keyfi kaçıran sonuçlar doğurmuş ama en azından geride sağlam albümler bırakmışlar.

Malum, James Gang hikayesini bir anda sonlandırma kararı alan Joe Walsh, tam tabiriyle kafayı kırıp Colardo dağlarında bir kulübeye taşınıyor. Niyeti hem biraz kafa dinlemek hem de yeni projeler geliştirmek. O sırada James Gang'e katılmadan önce birlikte takıldığı arkadaşlarıyla görüşüyor filan. Bu arkadaşlarından Joe Vitale ile de The Measles adlı yerel bir grupta birlikte çalıyorlarmış James Gang'den önce. İnce eleyip sık dokuduktan sonra bir power trio kurmanın gerekliliğine inanıyorlar ve Walsh'ın kaldığı ahırdan bozma kulübenin hatırına da grubun adını Barnstorm koyuyorlar.

Walsh'un bu hareketi yapımcı Bill Szymzyck'in hemen ilgisini çekiyor tabi. Zira adam James Gang dönemlerinde grubun yapımcısı ve Joe Walsh'un epeyce iyi işler çıkaracağına (yani kendisine bol sıfırlı paralar kazandıracağına) emin. Zaten daha sonraları da The Eagles'ın hem yapımcısı hem de her şeyi oluyor ve Walsh'u yanında hiç ayırmıyor. Neyse, Szymzyck'in de yoğun ısrarları ile hemen kayıtlara başlıyorlar. Ortaya çıkan albüm Folk Rock ve Southern Rock etkilerinin fazlasıyla öne çıktığı sert bir Country Rock albüm oluyor. Ama albümün Folk ve Southern tarafını The Eagles benzeri bir şey gibi de düşünmemek gerekiyor. Daha dipten ve derinden gelen bir etkiye sahip bu grupta.

Günümüzde az bilinen ya da bilenlerin bir kısmının da yanlış bildiği bir durum da yaşar Barnstorm. Zamanında yapımcı firmanın bir miktar uyanıklık gösterip albümleri sanki Joe Walsh'un solo albümleri gibi pazarlamaya çalışması, dostlarına sadık olan Walsh'u hem fena halde kızdırmış hem de içerlemiş bu duruma. Zira kendisi Joe Vitale'nin çok çok iyi bir müzisyen olduğunu ve bu şekilde davranılarak hakkının yendiğini düşünüyor. İkinci albümün ardından grubu da dağıtıyorlar. İşte bu durumdan dolayı hala bu albümleri Walsh'un solo albümleri olarak düşünenlerin sayısı az değil.

Albüm basit ama etkili sözlere, Walsh'tan gelen sağlam gitarlara ve duygu düzeyi yüksek, enerjik parçalara ev sahipliği yapıyor.

BARNSTORM

Joe Walsh / Lead Vokal, Gitar, Klavye, Arp Synthesizer
Joe Vitale / Davul, Vurmalılar, Vokal, Klavye, Flüt
Kenny Passarelli / Bass, Vokal, Mexican Guitarron

BARNSTORM

01 - Here We Go 4:58
02 - Midnight Visitor 3:13
03 - One and One 1:17
04 - Giant Bohemoth 4:19
05 - Mother Says 6:20
06 - Birdcall Morning 3:43
07 - Home 2:54
08 - I'll Tell the World About You 3:56
09 - Turn to Stone 5:17
10 - Comin' Down 1:56

2 Ağustos 2023 Çarşamba

Procession / Frontiera (1972)

Hak ettiği yeri bulamayan, hak ettiği ilgiyi göremeyen gruplardan biri Procession. 1971 yılında Torino, İtalya'da kurulmuşlar. Kısa bir süre sonra albüm anlaşması yapıp (hem de Quella Vecchia Locanda'nın da ilk albümünü yayınlamış olan olan Help ile) kayıtlara başlamışlar. Frontiera ortaya çıktığında ticari olarak büyük başarı elde edemese de idare edecek kadarını vermiş gruba. Daha da önemlisi grubun öne çıkan gruplardan biri olmasını sağlamış.

2 yıllık bir aranın ardından da neredeyse tamamen farklı bir kadro ile ikinci albümü kaydedip yayınlıyorlar. İkinci albüm ilkinden farklı olarak Jazz'a doğru yöneliyor. Ama bu albüm de ticari olarak başarı kazanamıyor.

Her iki albümde de aradığını bulamayan grup dağılıyor doğal olarak. Fakat bu hiç de (grubun her iki formasyonu için de geçerli) hak ettikleri bir durum değil.  Kaldı ki çıktıkları konserlerde hem başarılı performanslar sergiliyorlar hem de çok fazla dinleyicinin önünde yer alıyorlar. Yine de yetmemiş işte.

İlk albümün öncesinde Torino'da yükselen bir değer haline geliyorlar. O kadar hızlı yükseliyorlar ki Villa Pamphili Festivali'nde sahne alıyorlar ve 50.000 kişilik bir dinleyici kitlesinin önünde çalıyorlar. Bu festivalde gösterdikleri başarılı performans onlara albüm anlaşmasını getiriyor.

Rock Progressivo Italiano'nun (RPI) iyi örneklerinden biri olan Procession, Hard Prog olarak tanımlanabilecek bir tarzda çalıyor. Grubun yetenekli ve yaratıcı 2 gitaristi var. Bu nedenle de gitar odaklı bir Hard Prog ile karşı karşıya kalıyoruz. Gianfranco Gaza'nın nefis vokalleri de bu işleyişi süslüyor. Üstüne bir de bu ikili gitarlar arasına arsız bir şekilde giren mandolin dinleyiciyi Akdeniz'in sıcak ve sevimli yapısı içerisinde sürüklemeye başlayınca güzelliğini tanımlamakta zorlanacağınız bir albüm ortaya çıkıyor.

Frontiera'da tuhaf olan ya da kulağa tuhaf gelen bazı şeyler de yok değil. Özellikle tam olgunlaşmamış hissi veren ve ham diye nitelendirilebilecek bölümler bulunuyor. Fakat bunu bile isteye yaptıklarını da anlıyorsunuz. Çünkü içine yaydıkları melodik bölümler ve seslerle bütünleştirip ham gibi görünen ama estetik şekilde işlenmiş bir hale getiriyorlar. Flüt ve armonika bölümleri ise hepsinin üzerinde güzel bir sos gibi görünüyor.

PROCESSION

Gianfranco Gaza / Lead Vokal, Armonika
Roby Munciguerra / Elektrikli GitarAkustik 12 Telli Gitar
Marcello Capra / Elektrikli Gitar, Akustik 6 Telli Gitar
Angelo Girardi / Bass, Elektrikli Mandolin
Giancarlo Capello / Davul, Vurmalılar

FRONTIERA

01. Ancora Una Notte (5:24)
02. Uomini E Illusioni (2:42)
03. Citta Grande (5:15)
04. Incontro (2:43)
05. Anche Io Sono Un Uomo (3:59)
06. Un Mondo Di Liberta (8:41)
07. Solo 1 (3:29)
08. Un'Ombra Che Vaga (5:09)
09. Solo 2 (2:10)

24 Temmuz 2023 Pazartesi

Janus / Gravedigger (1972)

Bazen tuhaf diye adlandırdığımız gruplar oluyor ya Janus da onlardan biri. Tamamen İngiliz grup elemanları tarafından Almanya'da kurulmuş bir grup öncelikle. Ardından da acayip şanslar elde etmiş bir grup. Son olarak da o şansları doğru düzgün değerlendirememiş de bir grup olarak özetleyebiliriz tuhaflıklarını.

1969 yılı sonları ile 1970 yılı başları arasında kuruldukları düşünülüyor. Grubun kurucusu Colin Orr 18 yaşında bir genç. İngiltere'de yapacak bir şey bulamıyor ve Nato üssünde görev almak üzerine Batı Almanya'ya gidiyor. Almanya'da tanıştığı başka İngilizlerle frekansları tutunca oturup birlikte müzik yapmaya başlıyorlar. Grubun adını da Bonethrone olarak belirliyorlar. Tuhaf ismin seçilmesindeki tek sebep de bu kelimeyi Almanların kolayca söyleyememesiymiş. Orr önde olmak üzere parçaları yazmaya başlamışlar. Uzun çalışmaların ardından albüme konacak kadar materyal biriktiğinde gerekli yerler ile iletişime geçmişler. Grubun adını da Janus olarak değiştirmişler.

EMI'nin yan kuruluşu olan ve Progressive Rock albümleri yayınlayan Harvest ile anlaşmışlar.  Anlaşmayı imzaladıkları dönemde Harvest'taki bazı grupların Pink Floyd, Deep Purple, The Edgar Broughton Band ve Barclay James Harvest olduğu düşünüldüğünde ne kadar şanslı oldukları ortaya çıkıyor. Tabi mesele bunu iyi değerlendirmekte. Janus, tek albümlü efsaneler listemize giren, birçok dinleyici tarafından da sevilen bir albüm kaydetmiş olmasına rağmen şansını iyi kullanamamış ve tek albümle kalmış. Albümün yayınlanmasından sonra verdikleri 3-4 konserin ardından İngiltere'de bir yerlerde dağılmışlar. Daha sonraları (90'ların başında) bir araya gelip albümler kaydetseler de ilk albüm kadar doğal ve yaratıcı bir şekilde ilerleyen albümleri yok diyebiliriz.

Psychedelic etkileri fazlaca olan bir albüm Gravedigger. Fakat tam olarak da orada kalmamış bir albüm. Progressive Rock içerisinde serbest şekilde düştüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle de (ve biraz da popülere yakın melodiler geliştirmiş olmalarından kaynaklı) Crossover Prog içerisine dahil etmekte sakınca yok. Melodilerin popülere yakın olduğunu söyledik ama bu tam anlamıyla popülerleşme kaygısı güttükleri manasına da gelmiyor. Aksine albümün son parçası Gravedigger'da bunun tam anlamıyla ters tarafında yer aldıklarını da görüyoruz.

JANUS

Bruno Lord / Lead Vokal
Derek Hyatt / Lead Vokal
Colin Orr / Gitar, Klavye
Roy Yates / Klasik Gitar
Mick Pederby / Bass, Vokal
Keith Bonthrone / Davul, Vurmalılar, Vokal

Konuk Müzisyenler:
Thea Hanson-Orr / Vokal (2.5)
Rikki Hanson-Orr / Vokal (2.5)
Ben Stafford / Vokal (2.5)
Hans Jürgen Fritz / Klavye (2.6)

GRAVEDIGGER

01. Red Sun (8:55)
02. Bubbles (3:50)
03. Watcha Trying To Do? (3:53)
04. I Wanna Scream (2:43)
05. Gravedigger (20:48)

10 Temmuz 2023 Pazartesi

Deaf / Alpha 1971-1972 (1994)

Deaf
'in bilinen bir grup olmamasının en önemli sebebi, varlıklarını sürdürdükleri 70'li yıllarda kaydedip yayınladıkları bir albümün olmamasından kaynaklı. Çok uzunca bir süre efsane olarak kaldılar. 1994 yılında İsviçreli bir firma stüdyo kayıtlarından derlediği bir toplama albümü yayınlayana dek neredeyse hiç bilinmiyorlardı.

1969 yılında İsviçre'de kurulan grup The Shiver grubunun dağılmasından sonra elemanlarına eklenen bir kişi ile oluşmuştu. Uzunca bir dönem kayıtlara ağırlık verip stüdyodan çıkmadılar. Ama bu hummalı çalışma ve çabalar grup için net bir sonuç getirmedi. Albüm olacak kadar çok şey kaydetmişler ama bir türlü yayınlama şansı yakalayamamışlardı.

Blog'a çok fazla toplama albüm koymuyoruz esasen. Stüdyo albümlerinden tırtıklanmış ve daha popüler olabilecek parçaların bulunduğu bu tarz işler genelde gruplar ve müzisyenler için doğru bir yansıtıcı olmuyor. Berbat bir albümden çıkan tek iyi parçayı kullandıklarında albümün de iyi olabileceği fikri geliyor insanın aklına. Genelde de öyle olmuyor ve can sıkıcı bir duruma dönüşüyor. Fakat bu durum Deaf için geçerli değil. Stüdyo kayıtlarından yapılmış bir "toplama" olmakla birlikte yayınlanmış herhangi bir albümü olmayan grup için ilk albüm bile sayılabilir.

Bazı kaynaklarda Krautrock olarak nitelendirilir Deaf. Ama Heavy Progressive Rock olarak tanımlamak daha doğru. Pek çok farklı türden etkilerin göründüğü Alpha albümünde Krautrock'tan farklı yerde duran bir müzikal anlayış söz konusu. Zaten Krautrock Almanca konuşan ülkeler kültüründen çok Alman kültüründen doğan bir kavram. Orada kalması (birkaç grubu hariç tutarak) daha doğru olur. Deaf'in Alpha albümünde Psychedelic etkilerle birlikte Blues'dan da beslenen bir Progressive Rock hakim. Yukarıya doğru ivmeli sertlikle birlikte albüm daha fazla Heavy Progressive Rock'a dönüşüyor.

Enstrümantasyona diyecek bir şey yok. Bazı noktalarda belirsiz ve başarısız gibi görünse de süreklilik adına yapılmış bölümler gibi de duruyor bunlar. Daha ilk parçanın başında değişik bir flüt ile girilen parçada tuhaf bir şekilde eklemlenmeye çalışan ritim bölümü tam anlamıyla sıçtı dedirtir gibi olurken parçanın devamında bu girişin ne anlama geldiğini daha net fark ediyorsunuz. Belirtmeden kapatmayalım, albümde 2 farklı vokale rastlıyoruz. 1971 ve 1972 yıllarında kaydedilen parçalarda 2 farklı vokal var yani. Bu da albümün sürprizi. Albüme adını veren son parça Alpha da (albüm kapağında da belirtildiği gibi) tam anlamıyla bir Psychedelic yolculuk.

DEAF

Jack Conrad / Flüt, Vokal
Dany Rühle / Gitar, Vokal
Jelly Pastorini / Org, Piyano
Bert Buchmann / Bass
Güge Jürg Meier / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Benjamin Jager / Vokal (1971)
Mark Storace / Vokal (1972)

ALPHA

01. No Time (9:41)
02. Run You Off the Hill (6:46)
03. The Galactic Pack of Fönds Kari (8:17)
04. Alpha (22:34)

5 Temmuz 2023 Çarşamba

Bakery / Momento (1972)

1970'in başlarında Perth, Avustralya'da kurulan grup Bakery 2 albümlü kısa ömrüne rağmen iyi işler çıkarmayı başarabilmiş gruplardan biri. Genel olarak bakıldığında grubun müziğini Heavy Progressive Rock olarak kategorilendirmek doğru bir yaklaşım.

Gerçi bunu ilk albüm için söylemek de yanlış olur. Çünkü albüm 21 Mart 1971 yılında Perth'deki St.George's Katedrali'nde kaydedilmiş bir Jesus Rock ya da God Rock albümü. Şimdi bu iki tanımı daha önce duymayanlara bunlar çok salakça gelebilir ama gerçekten de varlar. 60'larda kiliseye olan ilginin düşmesine paralel şekilde Rock ve Pop müziğe olan ilginin artması, ikisinin birleştirilerek işe yarar bir hale getirilmesi fikrini doğurmuş. İlahilerin Rock ve Pop versiyonları ile tanrı ve İsa'ya olan bağlılığı anlatan farklı Rock parçalar da üretilmiş. Bu türe de God Rock veya Jesus Rock adı verilmiş. İşte Bakery'nin ilk albümü de bu tarz bir albüm. Kötü değil, hatta ilahilerden oluşuyor filan gibi de düşünülemez. Ama konumuz olan ikinci albüm Momento'daki gibi de Heavy Prog havası hiç yok.

Lakin grubun bu (bir miktar fırsatçı olduğunu da düşündüğümüz) çabası, turne şansı yakalamalarını sağlamış. Rock Mass for Love albümü Avustralya'daki Ulusal 20 listesine girmeyi ucu ucuna kaçırsa da Bakery'e büyük şans da tanımış. Turne sırasında grubun bazı elemanları ayrılmış ama kadroya dahil olanlar da onların yerini doldurmayı başarabilmiş. Hatta ikinci albüme olan etkileri düşünüldüğünde bunu fazlasıyla yaptıklarını da söyleyebiliriz.

Avustralya turnesinin ardından stüdyoya girip kaydettikleri ikinci albüm Momento'nun ardından bir süre daha yakta kalmayı başaran grup 1975 yılında dağılmış. 1972 - 1975 yılları arasında albüm kaydı yapmasalar da konsersiz geçirdikleri bir dönem de olmamış.

Momento albümünün temeli Hard Rock ile bütünleşen Country müziğine dayanıyor. Fakat ortaya çıkanı bir de Jazz ile harmanlıyorlar. Hafif başlayan ama hızlanıp sertliğini arttıran bölümlerle genelde beklenmedik hareketlere de imza atıyorlar. Avustralya'dan çıkan en iyi Heavy Progressive Rock albümlerinden biri denilebilir Momento için. Arşivde olmazsa olmazlardan, nadide ve kaliteli bir parça. Dinledikçe farklı şeyler duymanı mümkün.

BAKERY

John Worrall / Vokal, Flüt
Tom Davidson / Vokal
Eddie McDonald / Bass
Rex Bullen / Klavye
Hank Davis / Davul

MOMENTO

01. Holocaust 9:24
02. Pete for Jennie 1:30
03. Living With a Memory 8:52
04. S.S. Bounce 4:19
05. The Gift 7:59
06. When I'm Feeling 2:19
07. Faith to Sing a Song 7:25

4 Temmuz 2023 Salı

Ugly Custard / Ugly Custard (1972)

Ugly Custard
, stüdyo müzisyenleri tarafından para kazanma amacıyla kurulmuş gruplardan biri. Grup elemanlarını daha önce blogda paylaştığımız Rumplestiltskin, Hungry Wolf ve CCS'ten hatırlayanlar olacaktır. Bu 3 grup da aynı mantıkla kurulmuş gruplar zaten. Fakat ayırıcı nokta, müzisyenlerin yaptıkları işte gerçekten de üst seviyede olmaları. Tamam para kazanmak için işin kolayına kaçmışlar diyebiliriz ama bunu yaparken de ortaya nefis işler çıkarmışlar.

Grup hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. 70'lerin başlarında yukarıda bahsettiğimiz gruplarla ardı ardına kurulduklarını ve daha önce yayınlanmış / ün yapmış parçalar ile geleneksel parçaların yeniden yorumlanması işinden para kazanmaya çalıştıklarını biliyoruz. Para kazanıp kazanmadıklarını bilemiyorum, fakat kazanma potansiyeline sahip bir albüm kaydetmiş oldukları apaçık görülüyor.

Albüm enstrümantal bir albüm. Vokale gerek duymadan, sakin ve sade bir şekilde kaydedilmiş. Parçaların yorumlamaları ise orijinal hallerinden değişik ve etkileyici. Grubun kendine ait 1-2 parça da albümde mevcut bu arada. Onlar da gayet iyi düzenlemelere sahipler. Kişisel olarak Stephen Stills parçası Hung Upside Down ve Led Zeppelin klasiği Babe I'm Gonna Leave You'nun yorumlarına bayılıyor olduğumu belirteyim. Elbette orijinali gibi değiller, özellikle Led Zeppelin gibi bir grubun üstüne çıkmak bu konuda gerçekten zor. Ama yeniden yorumlanmış bir versiyon olarak düşünüldüğünde bu kuşakta yapılmış en iyi işlerden biri demek yanlış olmaz.

Albümde özellikle klavyelerin öne çıktığı bölümlerde hava bir hayli değişiyor. Gitar ve klavye üzerinden giden parçalar, klavyenin öne çıktığı anlarda Heavy Progressive Rock'a doğru yönelirken, gitardan gelen Blues tınılarıyla da destekleniyor. Özellikle Babe I'm Gonna Leave You'daki sakin, kendinden emin gitarların alçalıp yükseldiği anlarda dinleme zevkine varıyorsunuz.

Temelde bu tarz cover albümler pek etkili olmaz ve beğenilme oranları da düşüktür. Muhtemelen Ugly Custard imzalı bu albüm ticari bir başarıya çok fazla yaklaşamasa da kalite açısından benzerlerinden çok daha iyi bir yerde duruyor. Orijinal albümlerin yanında hiç de onlardan aşağı kalır yanları yok diyebiliriz. Ayrıca bazen bu tarz işlerin olması parçaların da değerine değer katıyor. Bu albüm o değer katma işini başarıyla yerine getiren albümlerden.

UGLY CUSTARD

Herbie Flowers/ Bass
Clem Cattini / Davul
Alan Parker / Gitar
Roger Coulam / Klavye

UGLY CUSTARD

01 - Scarborough Fair
02 - My Babe
03 - Hang Upside Down
04 - Custards Last Stand
05 - Babe I'm Gonna Leave You
06 - Cry From the Night
07 - Never in a Blues Day
08 - Feel This

28 Haziran 2023 Çarşamba

Gentle Giant - Three Friends (1972)

Ekibe katılmamda büyük rol oynayan yegane albümün Octopus oluşu ve üzerinden 15 sene geçmesi ile birlikte tüm albümleri şahane olan nadir gruplardan Gentle Giant’ın bizde yeri apayrı. (son iki albümü de arada kaynar, bence o kadar da berbat değiller). Üçüncü ve ilk konsept denemeleri olan Three Friends, üç arkadaşın çocukluk deneyimlerini ve yetişkinliklerinde kaybolan bağlarına değiniyor.

"Acquiring The Taste” ile başlayan kontrapuan denemelerine bu albümde ciddi ağırlık vermişler. Albümün açılış parçası Prologue ile beraber sakince başlayıp ince ince çıldıran enstruman atışmalarına hayran olmamak mümkün değil. Working All Day önceki albümlerde karşımıza çıkan Wreck, Nothing At All gibi ağır tempolu heavy rifflerine sahip. Kerry Minnear’ın Hammond’ı ile Phil Shulman’ın saksafonlarının Gary Green’in gitarlarıyla harmanı muazzam. 

Kişisel favorim Peel The Paint hemen hemen aynı formüle sahip. (ağır tempo ve heavy riff) Ancak sakin introsunun yaylılarla bozularak tekrar aynı sakinliğe dönüşü ve Ray Shulman’ın tekrarlayan bass partisyonlarının bombastik ana riffe evrilmesi ile albümde farklı bir yere sahip oluyor. Jon Lord tarzı Hammond gürültüleri gitarlarla enfes tınılıyor.

Albüm ile aynı adlı kapanış parçası, uzun ve karmaşık riffi ile epik bir sona imza atarak, grubun tüm potansiyelini sergiliyor.

Not: Rip Ray Shulman (ölümü 1 Nisan’da açıklanmış olması bir nebze kıllandırsa da)


GENTLE GIANT

Derek Shulman / lead vocals (3-6)
Gary Green / guitars (w/ Echoplex on track 4 solo), mandolin (2), tambourine (2,5)
Kerry Minnear / piano, electric piano, Hammond (1,3-6), Mellotron (2,6), Minimoog (1,4,6), clavinet (2,3), electric harpsichord & vibraphone (2), bongos triangle (2), lead vocals (2,6)
Phil Schulman / tenor (1,3,4) & baritone (1,3) saxophones, lead vocals (1,2,4,6)
Ray Shulman / bass, fuzz bass (1), acoustic (4) & electric (5) violins, 12-string guitar (1), vocals (6)
Malcolm Mortimore / drums, concert snare & hi-hat & bass drum (2)

THREE FRIENDS

01. Prologue (6:12)
02. Schooldays (7:33)
03. Working All Day (5:07)
04. Peel the Paint (7:25)
05. Mister Class and Quality? (5:51)
06. Three Friends (3:00)


22 Haziran 2023 Perşembe

Paladin / Charge! (1972)

Paladin
, İngiltere çıkışlı bir Crossover Prog grubu. Grubun iki kurucusu Pete Solley ve Keith Webb, Rolling Stones'un 1970 yılı konser kadrosunda klavye ve davul çalan tipler. Zaten uzunca bir süre de stüdyo müzisyenliği ve konserlerde ana grubun arkasında çalan müzisyenlerdenmiş her ikisi de. 1970 yılı ortalarına doğru kendilerine ait bir grup kurma fikri ile yola çıkmışlar. Rolling Stones'un arkasında çalmayı bir kenara bırakıp, dağılan gruplardan 3 elemanı daha aralarına almışlar ve Paladin'i kurmuşlar.

1971 yılında stüdyoda geçirdikleri sürenin ardından ilk albüm ortaya çıkıyor. Gruptaki müzikal etkiler Jazz, Blues, Folk, Afro-Cuban olunca ortaya çıkan albüm de ona benzer bir yapıda diye düşünülebilir. Hatta biraz daha ileri giderek şimdilerde World Music ve Rap olarak bildiğimiz türlerin ilk örnekleri bile albümde var diyebiliriz. Albümdeki karmaşa ticari başarıya da ters yönde etki etmiş doğal olarak. Fena değil diye nitelendirilebilecek bir albüm olmakla birlikte, alıp arşive koymaya geldiğinde çekinceli davranmak çok normal olabilir.

Yine de ilk albüm Bronze etiketiyle çıktığı için bir miktar şans da tanımış Paladin'e. Hemen ardından, 1 yıl sonra ikinci albüm kayıtları hızla yapıldı ve piyasaya sürüldü. İlk albümden çok daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Plak şirketi yine Bronze'du ve bu kez kapak efsanevi Roger Dean tarafından tasarlanmıştı. Albümdeki parçalarda kendilerine has bir hava yakalamakla birlikte Uriah Heep ve Genesis etkileri bir hayli fazla öne çıkıyor. Bazılarına göre Barclay James Harvest'a da öykünen yerler olduğu da düşünülüyor. Bir miktar belki ama BJH ile de çok alakaları olmadığı ortada.

Crossover Prog olarak nitelendirilse de bu ikinci albümün pek çok yerinde Heavy Progressive Rock etkileri olduğunu göz ardı edemiyoruz. Temelde evet daha popülerlik kaygısı güdülerek tasarlanmış parçalardan oluşuyor belki ama onu da kendilerini çok bozmadan yapmayı başarmışlar diyebiliriz. Diğer yandan albümdeki Hard Rock alt yapısının fazlasıyla sağlam olduğunu belirtelim. Genele bakıldığında az önce söylediğimiz Crossover Prog janrı Paladin'i tam olarak tanımlamıyor diyebiliriz. Hard Rock ve Heavy Progressive Rock albümün her yerinde kendini ağır şekilde hissettirirken Crossover olarak geçiştirmenin de doğru olmayacağını düşünüyorum.

PALADIN

Lou Stonebridge / Vokal, Elektrikli Piyano, Armonika
Derek Foley / Lead Gitar, Slide Gitar, Vokal
Peter Solley / Org, Grand Piyano, Keman
Peter Beckett / Bass, Vokal
Keith Webb / Davul, Vurmalılar

CHARGE!

01. Give Me Your Hand (6:41)
02. Well We Might (5:02)
03. Get One Together (2:35)
04. Anyway (4:14)
05. Good Lord (6:44)
06. Mix Your Mind with the Moonbeams (6:01)
07. Watching the World Pass By (9:25)

21 Haziran 2023 Çarşamba

Exploit / Crisi (1972)

Exploit
, 60'ların sonlarına doğru Lamberto Fiaschi (vokal), Piero Stano (gitar), Luciano Livi (klavye), Mauro Picone (bass) ve Tonino Valeri (davul) tarafından kuruldu. Kısa bir süre sonra Livi, Picone ve Valeri gruptan ayrılıyorlar. Gruba yeni dahil olan elemanların ardından da vokal Fiaschi de ayrılıyor. Gidenler gelenler derken Exploit'in orijinal kadrosundan hiç kimse kalmıyor. Sonradan dahil olanlardan Carlo Crivelli, Enzo Cutuli ve Aldo Pignanelli küçük bir plak şirketi ile anlaşma imzalayıp albüm kayıtlarına başlıyorlar.

Gerçi albümden hemen önce bir 45'lik kaydı yapıyorlar. O dönemde grupların tanıtılması ve ticari açıdan neler yapabileceklerini görmek amacıyla İtalyan yapım şirketleri tarafından sık kullanılan bir yöntemmiş bu. Doğal olarak da bu tarz single / 45'lik'lerdeki parçaların çoğu popülarite gözeten parçalar oluyormuş. Exploit'in de ilk 45'liği bundan nasibini almış.

Kötü olanı ise bu parçaların daha sonra albüme konulması zorunluluğu olması. Genelde alakasız parçalar oldukları için albümün yapısını da bozuyorlar. Crisi'nin de ikinci tarafında bu bu parçalar bulunuyor. Aslında fena değiller ama Plak olarak düşünüldüğünde ilk bölümde yer alan Crisi Suite'in yanına bile yaklaşamıyorlar. 20 dakikalık nefis bir suite olan bu parça için albümü arşivlemek gerekiyor. Diğer parçaları tercih etmeyebilirsiniz ama Crisi Suite gerçekten de etkileyici bir güzelliğe sahip.

Rock Progressivo Italiano'nun (RPI) ortlamanın üzerinde diyebileceğimiz örneklerinden biri Exploit'in Crisi albümü. Dinledikçe keşke daha fazla kayıtları olsaymış hissine kapılmadan edemiyorsunuz. 3 kişilik bir kadro ile yapabileceklerinin en iyisi hatta daha fazlasını yapmışlar diyebiliriz. Dönemin bu tarz pek çok grubunda olduğu gibi Exploit'te de Emerson, Lake & Palmer etkileri mevcut. Fakat klavyeci Carlo Crivelli, Keith Emerson'dan farklı olarak klavye bölümlerine gösterişli Psychedelic etkiler ekliyor. 

Power Trio olarak düşünüldüğünde hakkını verdikleri ortada. Ritim bölümünün kendini döke saça ilerleyip bir anda toparlanması ardından ne zaman duracaklarını bilemediğiniz bir hızla sürüklenmesi dinleyicide tuhaf etkiler bırakıyor. 

Tek albümlü efsaneler listemize pek çok gruba fark atarak giriyorlar böylelikle. Arşivde olmazsa olmaz grupların ve albümlerin arasındaki yerleri de baki.

EXPLOIT

Carlo Crivelli / Org, Piyano, Vokal
Enzo Cutuli / Bass, Vokal
Aldo Pignanelli / Davul

CRISI

01. Crisi Suite (20:27)
02. Anche Se Ho Sbagliato (2:56)
03. Un Bambino (3:55)
04. Il Campanile Della Cattedrale (3:58)
05. L'Anima Nuda (2:24)
06. Giochiamo Insieme (2:49)
07. La Tua Pelle Scotta (3:00)

10 Haziran 2023 Cumartesi

Svanfridur / What's Hidden There? (1972)

Bu aralar tek albümlü gruplardan gidiyoruz. Svanfridur da (aslında tam yazılışı Svanfríður ama zor tabi) aramıza İzlanda'dan katılan gruplardan. En çok hakkı yenmişlerden biri de diyebiliriz. Zira enfes bir albüm kaydetmiş olmalarına rağmen o albümü de çok fazla sayıda insana ulaştıramamışlar. Yapımcı firmanın gruba çok fazla inanmadığı bu nedenle de albümün sadece 100-200 adet arasında basılıp dağıtıma verildiği söyleniyor. Buradan bakıldığında albüm de grup da bundan fazlasını hak etmiş gibi görünüyorken, dönemi içerisinde de aslında bir yerlere gelebilecek, hatta belki başka albümler kaydetmelerine olanak tanıyacak bir albüme bu kadar kötü davranılması da oldukça üzücü.

Grup aslen İzlandalı. Haklarında çok fazla bilgimiz yok ama 1970 yılında bir araya gelip müzik yapmaya başladıkları söyleniyor. Daha sonraları da İngiltere'ye giderek Londra'da konuşlanmışlar. Albümü de burada kaydedip yayınlamışlar. Kullandıkları dilin zorluğunu düşünerek (adamların Eyjafjallajökull adında bir yanardağı mevcut biliyorsunuz) albümü İngilizce olarak kaydetmişler.

Temel olarak albüm fazlasıyla iyi ve yenilikçi. Az önce bahsettiğimiz hakkının yenmesi durumu bu nedenle de insanın içini acıtıyor. İzlanda folklorundan beslenen ama modern müziklerin bir toplamı olan albüm genel olarak Heavy Progressive Rock olarak kategorilendiriliyor. 

Farklı türlerin ve tarzların bileşkesi olan albümlere sıkça rastlıyoruz 70'li yıllardan. Ama bu albüm gerçekten de bir başka. Benzersiz tanımlamasını en çok hak eden grup / albüm listesi yapacak olsak Svanfridur, What's Hidden There ile bu listenin ilk 10'u içerisinde kesinlikle yer alır.

Coşku dolu parçalar arasında tuhaf sesler duyduğunuz albümde Flüt ve Moog çok fazla öne çıkıyor. Parçalardaki gidişatı belirlemeseler de, belirgin anlarında ortaya çıkarak havayı değiştiren, farklılaştıran bir yapıya sahipler. Albümdeki gitar bölümleri fena halde iyi. Psychedelic Rock'tan beslenen yapısıyla işi daha da sertleştirerek ilerlemeyi tercih ediyor gitarlar. Aralara serpiştirilen kemanlar da işin cabası. Yeri gelmişken belirtmekte fayda var. Grup elemanları dışında albüme konuk müzisyen olarak katılan Sigurdur Johnsson, grubun keman, Moog ve flüt bölümlerini tamamlıyor. Yani albümün sert ve folklorik kısmı Svanfridur'dan gelirken, müziğe sürekli gelişen havasını katan da Sigurdur Johnsson diyebiliriz.

Dinlediğinizde tuhaf bulacağınız ama dinlemekten vaz geçmeyeceğiniz, dinledikçe de dinlemek için yanıp tutulacağınız albümlerin de başında geliyor What's Hidden There.

SVANFRIDUR

Birgit Hrafnsson / Elektrik Gitar, Akustik Gitar, Arka Vokal (2 & 4)
Gunnar Hermannsson / Bass, Arka Vokal (2)
Sigurdur Karlsson / Davul, Vurmalılar
Petur Kristjansson / Lead Vokal

Konuk Müzisyen:
Sigurdur Johnsson / Piyano, Moog, Keman, Flüt, Vokal (2 & 6)

WHAT'S HIDDEN THERE?

01. The Woman of Our Day (3:12)
02. The Mug (4:50)
03. Please Bend (4:47)
04. What's Hidden There? (4:06)
05. Did You Find It? (2:08)
06. What Now You People Standing By (7:58)
07. Give Me Some Gas (5:12)
08. My Dummy (4:15)
09. Finido (3:44)

2 Haziran 2023 Cuma

The Running Man / The Running Man (1972)

The Running Man
aslında bir gruptan çok İngiliz müzisyen Ray Russell'ın bi dolu albümünden biri olarak nitelendirilebilir. Özellikle Jazz, Jazz Fusion, Free Jazz ve Canterbury Scene gibi türlerde albümler yapan Russell, 1972 yılında bir araya getirdiği grupla tek atımlık bir albüm kaydetmiş. Kimilerince çok beğenilmese de içerisindeki sert yaklaşımlar, Free Jazz'den vurdumduymazlık, tuhaf dönüşler ve dur durak bilmeyen enerjisi ile sevdiğimiz albümlerdendir. Doğal olarak şu malum listemizin de asil üyelerindendir.

Eclectic Prog olarak kategoriye dahil edilen The Running Man'in müzikal anlayışı biraz farklı aslında. Yani, evet Eclectic Prog elbette ama Jazz doğaçlamaları ile bambaşka yere giderken, Hard Rock melodileri ile farklı bir yerlerden dönüyor. Kimi zaman 60'ların sonunda San Francisco'daymışsınız hissiyatı veren Psychedelic yaklaşımlarla karşılaşıyorsunuz. Ama bazı noktalarda "Clark Hutchinson mı yahu" diyebileceğiniz gibi "Procol Harum'a benziyor" ya da "Barclay James Harvest'ı andırıyor" da diyebilirsiniz.

Farklı türlerden ve tarzlardan bileşenler içeriyor yani albüm baştan sona. Nadir bazı albümlerde olduğu gibi neyin nerede ne zaman başladığını anlayamadığınız gibi, buraya ne zaman geldik duygusuna da kapılıyorsunuz sık sık. İlk defa dinleyenler için zorlayıcı bir tercih olabilir The Running Man. Ama bu konuda deneyimi olanlar için keyif verici niteliklere sahip.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgimiz yok. Ama Russell ile birlikte çalan grup elemanlarının bir kısmının daha önce de Russell ile farklı projelerde çaldıklarını görüyoruz. Yani adam yaptığı kayıtlar sırasında tanıştığı müzisyenler arasından seçme yapıp, bu elemanlar bu albüm için ideal kafasında karar vermiş gibi duruyor. Sonucun iyi olmasından kaynaklı Russell'ın bu tercihlerine bir şey diyemiyoruz. Ayrıca albümde enstrüman kullanımları fazlasıyla iyi. Müziğin Jazz'a kaydığı anlarda Russell'ın gitarı ile birlikte bass ve davul nefis etkiler bırakırken, trompet ve saksafon ile bütünleşen piyano sesleri bambaşka bir yere sürüklüyor albümü.

Vokalin inceden girdiği yerlerde Steely Dan havası oluşuyor hemen. Müzik de ona ayak uydurunca farklı bir Steely Dan versiyonu dinliyormuş gibi oluyorsunuz. Albüm, hakkı yenen, gerekli özen ve önem gösterilmeyen albümlerden. Arşivde olması gerekenlerden de aynı zamanda.

THE RUNNING MAN

Ray Russell / Gitar, Piyano, Vokal, Bass
Gary Windo / Tenor Saksafon
Harry Beckett / Trompet, Flugelhorn
Alan Greed / Org, Bass, Piyano, Vokal
Alan Rushton / Davul
Jeff Watts / Bass

THE RUNNING MAN

01. Higher And Higher
02. Hope Place
03. Nicholas
04. Another
05. Find Yourself
06. Look And Turn
07. If You Like
08. Spirit
09. Children
10. Running Man

24 Mayıs 2023 Çarşamba

Peloma Bokiou / Peloma Bokiou (1972)

Adını telaffuz etmek oldukça zorsa da Peloma Bokiou, Yunanistan coğrafyasından çıkmış en iyi Psychedelic Rock, Progressive Rock ve az zorlayarak da olsa Acid Rock gruplarının en iyilerinden biridir. Kaydettikleri tek albümle ticari olmasa da büyük bir başarı kazanmışlar ve günümüzde bile hala dinlenmektedirler. Doğal olarak da tek albümlü efsaneler listemize teklifsiz bir şekilde girebilirler.

Grubun orijinal adı Πελόμα Μποκιού. Okuyun okuyabilirseniz.. O nedenle de genelde kullanılan adı Peloma Bokiou'yu kullanmayı tercih ettik. İsmin çok büyük, çok değişik bir anlamı olduğunu da düşünmeyin! Grup elemanlarının isimlerindeki hecelerden oluşuyor. Nikos DaPEris, Nikos LOgothetis, Takis MArinakis, Vlassis BOnatsos ve Yannis KIOUrktsoglou'dan kurulu grubun adı da isimlerde bold ile belirtilen hecelerin birleşiminden geliyor.

1970 yılında kurulan grup uzun süreli çalışmaların ardından albümü ancak 1972 yılında çıkarabilmiş. Bundaki en büyük neden tabi ki kaydettikleri parçaların dinleyicilere ağır geleceğini düşünen yapımcılar. Fakat yılmadan yaptıkları işin arkasında durmuşlar ve belki de Avrupa'dan çıkmış en iyi ilk 10 Psychedelic Rock albümünden birine imza atmayı başarabilmişler.

Başarının ardında enstrümantalistler olduğu kadar vokal Bonatsos'un değiş ve Psychedelic'e fazlasıyla uyan sesi bulunuyor. Zaten grubun dağılmasının ardından Bonatsos kendine başarılı bir kariyer de yapabilmiş sesi sayesinde. Tabi grubun dağılması, tek albümle kalması herkes için büyük kayıp. Yine de elden gelecek başka bir şey olmayınca buna da şükür diyor insan.

Albümün kendine bir has havası var. Bir yandan Yunan folklorundan beslenirken diğer yandan tamamiyle farklı bir müzikal yapıyı kullanıyorlar. Amerika'dan yayılan Psychedelic'in farklı kültürel alt yapılarla birleştiğinde ortaya çıkan örneklerin en iyilerinden biri albüm. Birbirini tekrar eden gibi görünen ama hiç o deliğe düşmeyen, ara ara sertleşip Hard Rock çevrimlerine doğru ilerleyen ama hemen ardından kıvrılıp Space Rock'a selam veren ve en başında geldikleri yer olan Yunan Folklorik etkileri ve Psychedelic Rock'a dönen nefis albümlerden de aynı zamanda.

Yunanca'nın da en iyi kullanıldığı Rock albümlerinden biri olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Yunan dilinin algılanması ve dinlenmesi zor bir dil olduğu ortada. Ama bunun altından o kadar iyi kalkıyorlar ki farkına varmıyorsunuz.

PELOMA BOKIOU

Nikos Daperis / Gitar
Nikos Logothetis / Klavye
Takis Marinakis / Davul
Vlassis Bonatsos / Lead Vokal
Yannis Kiourktsoglou / Gitar, Vokal

PELOMA BOKIOU

01 - Το φυλαχτό 2:30
02 - Μαρί Μαρία 2:56
03 - Πυρετός 42 4:22
04 - Ανατριχίλα 4:15
05 - Ανανέωση (Πάνω σ' ενα θέμα του G. Beker) 3:55
06 - Αν ήξερα 3:18
07 - Ύμνος στη ζωή 4:00
08 - Μετρική δέσμευση και ελευθερία 4:52
09 - Ψεύτικη ζωή 3:51
10 - Κάποιος πεθαίνει 4:04

17 Mayıs 2023 Çarşamba

Fusioon / Fusioon (1972)

70'lerin İspanya'sından çıkma enfes gruplardan biri de Fusioon. Barcelona'da kurulan 4 kişilik grup, ardı ardına çıkardıkları 3 albümle bir anda parlamış ama devamını getirememiş. Halbuki bu konudaki potansiyelleri de bir hayli fazlaymış aslında. Ama bir arada durmayı başaramamışlar. Zaten genelde bu tip grupların en büyük açmazının da bu durum olduğunu artık öğrendik.

1972 yılında kaydettikleri ilk albümün ardından çıktıkları konserlerde epeyce bir tanınıp, fazlaca kitleye ulaşmışlar. 1974'de ikinci, 75'te ise üçüncü albüm gelmiş. Çok büyük boyutlarda bir ticari başarı kazanamamış olsalar da ortalamanın da üzerinde para kazanmışlar. 

Fusioon'un tarzı Eclectic Prog ya da (başka kaynaklara göre, grubun adından da anlaşılacağı üzere) Fusion olarak özetleniyor. Sanki Eclectic Prog biraz daha doğru gibi. Birbirini takip eden, birbirine bağlanan pek çok tür ve bu türler içerisindeki tarzları barındırıyor albümleri. Konumuz olan ilk albümde Klasik Müzik, Folk, Jazz, Symphonic Rock gibi türler ilerlemeci bir pota içerisinde eriyor. Hayli etkileyici ve başarılı bir albüm Fusioon. Kendilerine ait bir tarz yaratmış olsalar da parçaların bazı yerlerinde King Crimson, Tangerine Dream, Jethro Tull, Emerson, Lake & Palmer, Ekseption ve hatta Gentle Giant'e öykünen bölümler de bulunmuyor değil.

Yukarıda bahsettiğimiz türlerden en fazla Jazz tarafından besleniyorlar. Bu nedenle de parçalar daha bir görkemli, zorlayıcı ve üst seviyede duruyor. Dönemin başarılı pek çok İspanyol grubundan farklı olarak tarzları daha değişik bir çizgide ilerliyor. Albümde enstrüman kullanımları inanılmaz derecede iyi. İlk albüm olmasına rağmen grup elemanlarının yıllardır birlikte çalıyor olduğunu düşünebilirsiniz rahatlıkla. Aksaklık ya da tuhaf durumlar yaşamadan baştan sona albümü tamamlıyorlar.

Albüm etkileyici olmasının yanında bir hayli de coşkulu. Lakin parçaların intro kısımları daha dipten başlarken, ilerleyen bölümlerde yakalıyorlar coşkuyu. Sanki tutan bir yöntem bulduk, kaptırın gidelim mantığıyla yapılmış gibi geliyor dinleyene. Onun dışında albümle ilgili söylenebilecek kötü şeylerin sayısı çok azdır.

Arada İtalyan tarzına yaklaşan bir tarafları olsa da (Goblin'i duymuş gibi oluyorsunuz bazen) değiller. Ama İspanyol olduklarını söylemek de gerçekten zor. Alışkın olduğumuz İspanyol tarzı ya da Flamenco'dan gelen gitar yaklaşımları burada yok. Daha değişik, daha farklı ve gerçekten de iyiler.

FUSIOON

Santi Arisa / Davul
Marti Brunet / Gitar, Synthesizers
Jordi Camp / Bass
Manel Camp / Piyano, Klavye

FUSIOON

01. Danza Del Molinero (4:33)
02.Ya Se Van Los Pastores(5:16)
03. Ses Porqueres (3:13)
04. Pavana Espanola (3:01)
05. Negra Sombra (3:44)
06. En El Puerto De Pajares (4:13)
07. Rima Infantil (3:37)
08. El Cant Del Ocells (4:15)

7 Mayıs 2023 Pazar

Latte E Miele / Passio Secundum Mattheum (1972)

RPI
'ın (Rock Prgressivo Italiano - Italian Progressive Rock) en sağlam klasik etkilerine sahip gruplarının başında Latte E Miele geliyor. 1971 yılında Cenova'da kurulan grup, Le Orme ve Emerson, Lake & Palmer tarzında bir klavye üçlüsü. Lakin adı geçen her iki grupla da müzikal bir benzerliği yok diyebiliriz. Klasik müzik anları Latte E Miele'de daha fazla gibi görünüyor.

Başarılı bir grafik çizerek birbiri ardına 3 albüm kaydedip 76 yılında dağılıyorlar. Daha sonraları, 90'ların başında tekrar bir araya gelip yeni albümlere imza atsalar da bu albümler ilk dönemin üçlüsü için yetersiz ölçüde kalıyor. Elbette kötü albümler değiller ama ilk dönemin ruhunu yansıtmak yerine modernleştirilmiş bir yaklaşım sergiliyorlar.

Konumuz olan ilk albüm Passio Secundum Mattheum, geneli itibari ile Bach'tan esinlenen bir yapıt. Bach'ın küçük parçalarının modernleşmesi ve Rock ile birleşmesi gibi düşünebilirsiniz. Albümün genelinde fazlasıyla dinamik ve coşkulu bir hava var. Bazı noktalarda, özellikle vokalin anlatıcı gibi algılandığı bölümlerde bir miktar sıkıcılığa yönelse de kalan her yerinde fazlasıyla keyif alacağınız bölümler bulunuyor.

Az önce de dediğimiz gibi sırtını Klasik Müzik'e dayayıp Rock sosuyla farklı bir seviyeye taşıyan, İtalya'nın ilk ve en iyi gruplarından biri Latte E Miele. Kendilerine has bir yapıları ve orijinal bir durumları var. Aynı yıllar içerisinde ortaya çıkan ve hem ticari hem dinleyici kitlesi açısından daha fazla popülerlik kazanan İngiliz ve Amerikalı gruplara oranla daha az bilinirler ama en az onlar kadar da iyiler. Hatta bir öneri olarak, aynı yıl çıkan Yes'in Fragile'ı ile bile karşılaştırabilirsiniz. Fragile kadar iyi görünmese de kafa tutacak kadar da başarılı.

Klavyenin ön planda olduğu bir grup diye tanımlamıştık zaten. Ama adını verdiğimiz ELP'nin klavyeleri gibi de sert ve yırtıcı değil. Bu nedenle de onlar gibi bir klavye üçlüsü olsalar da onlardan çok da farklılar. Klasik müzikten gelen bütün incelikleri kullanırken diğer yandan ritim bölümünün insanüstü çabasıyla parçaları farklı yerlere taşıyorlar. Bazı noktalarda ritim bölümünün kendini tekrar ettiği düşünülse de konsept mantığına yakın bir şekilde gelişen albüm için bu da gerekli bölümlerden biri.

LATTE E MIELE

Marcello Giancarlo Dellacasa / Akustik, Gitar, Klasik Gitar, Elektrikli Gitar, Keman, Bass, Lead Vokal
Oliviero Lacagnina / Piyano, Hammond Org, Mellotron, Crumar Harpsichord, Celesta, Moog, ARP Solina, Vokal
Alfio Vitanza / Davul, Bongo, Conga, Timpani, Çanlar, Whip, Flüt, Vokal

PASSIO SECUNDUM MATTHEUM

01. Introduzione (2:16)
02. Il Giornio Degli Azzimi (1:26)
03. Ultima Cena (1:48)
04. Getzemani (4:14)
05. Il Processo (1:29)
06. I Testimoni (1° parte) (6:02)
07. I Testimoni (2° parte) (2:12)
08. Il Pianto (1:48)
09. Giuda (0:43)
10. Il Re Dei Giudei (1:40)
11. Il Calvario (7:04)
12. Il Dono Della Vita (3:43)