İskoçya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İskoçya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2023 Cumartesi

Writing On The Wall / The Power of the Picts (1969)

Edinburgh, İskoçya'da The Jury adıyla kurulan Writing On The Wall, yayınladıkları tek albümle Heavy Prog'un en iyi işlerinden birine imza atmışlar. Tek albümle kalmışlar gibi görünse de 1967'den dağıldıkları 1973 yılına kadar pek çok kayda imza atmışlar ve bu kayıtlar daha sonraları tek tek yayınlandı. Albüm olarak değil belki ama arşivlik malzemenin toplanmış hali olarak düşünüldüğünde, bu sonradan piyasaya sürülen albümler de en az ilk albüm kadar iyiler. Hatta albümleri diskografiye dahil etmekte hiç zorlanmazsınız.

1968 yılına geldiklerinde The Jury isminin tutar bir yanı olmadığını anlayıp Writing On The Wall'da karar kılmışlar. Lakin bu ismin de pek öyle ahım şahım bir tarafı olmadığını görememişler diye düşünmeden edemiyor insan. 67 - 68 yıllarında yaptıkları çalışmalar ile birlikte, Rock'ta yaşanan müzikal evrimin tam ortasında kendilerine yer bulmuşlar. Duruma uyum sağlama konusunda hiç yabancılık da çekmemişler anlaşıldığı üzere. Rekabetin büyük olduğu bir ortamda kendilerini geliştirme mecburiyeti ile hareket etmişler yani. İlk albümün ardından çok fazla konsere ve turneye çıkmışlar. Albüm büyük ticari bir başarı elde edemediği için yol kat etmekte zorlanmışlar ama yılmamışlar. 1972 yılında ardı ardına 2 albümlük materyal kaydetmişler. Lakin bunun için çok geç kaldıklarından ve 1973 yılında bütün ekipmanlarının çalınmasından kaynaklı da bir arada duramamışlar ve dağılmışlar.

Psychedelic Rock kökeninden gelen grup Blues Rock ile birleştirip sert ve ağır tonlara sahip bir müzikal yapı geliştirmişler. Şuna benziyor, bunu andırıyor diyemeyiz Writing On The Wall için ama illa bir gruplandırma yapacaksak da Cactus, Babe Ruth gibi isimlerle aynı kefede oldukların söylemek yanlış olmaz.

The Power Of The Picts albümünde sağlam gitarlar var. Yüksek tonda ve yırtıcı şekilde ortaya çıkıyorlar genellikle. Dönemin olmazsa olmazı klavyeler ise bambaşka bir hava veriyor albüme. Özelliksiz ama tam da grubun müziğine uyan vokal ile birleşince de ortaya nefis bir albüm çıkmış. Grubun ritim bölümü de oldukça iyi. Albümün tüm gidişatını bass ve davul ile belirlerken, diğer aletleri bu ikisinin üzerinde hareketli bir şekilde oynatmak üzerine kurgulayabilmişler.

WRITING ON THE WALL

Willy Finlayson / Gitar, Lead Vokal
Robert "Smiggy" Smith / Gitar
Bill Scott / Klavye
Jake Scott / Bass
Jimmy Hush / Davul, Vokal

THE POWER OF THE PICTS

01. It Came on a Sunday (4:18)
02. Mrs. Cooper's Pie (3:21)
03. Ladybird (3:47)
04. Aries (8:09)
05. Bogeyman (3:44)
06. Shadow of a Man (3:52)
07. Tasker's Successor (3:43)
08. Hill of Dreams (3:06)
09. Virginia Waters (5:57)

31 Ocak 2023 Salı

Clouds / Watercolour Days (1971)

Progressive Rock
sahnesinin tam ortasında yer alıp da bu kadar bilinmeyen bir başka grup olması da mümkün değil gibi. Edinburgh, İskoçya'da 60'ların ortalarında The Premieres aıyla kurulan grup kısa süre sonra 1-2-3 adını alıyor ve dönemin pek çok etkili ismi ile birlikte çalıyor, hatta bir çoğunu da etkiliyor. Ama kendileri neredeyse hiç bilinmiyorlar. Ticari açıdan kazandıkları büyük başarılar da yok. Fakat onlar olmasaydı belki de Progressive Rock'ın çıkışı, gelişmesi, günümüzdeki yansımaları tamamen farklı olacaktı.

Anlatılanlara göre Keith Emerson'ın grubu The NiceP.P.Arnold'un alt grubu olmaktan çıkarıp, kendilerine has, klasik müzikten beslenen bir tarza evrilmelerini sağlayan şeyin 1-2-3 olduğu söylenir. 1967 yılında, İngiltere'de dönemin en ünlü mekanlarından biri olan Marquee Club'da The Syn (Yes'in ilk hali), The Yardbirds, Jimi Hendrix ve Jethro Tull ile sahne aldıkları sırada en azından The Syn ve Jehtro Tull'ı fena şekilde etkiledikleri de anlatılır. Rick Wakeman'ın da o dönem Marquee Club müdavimlerinden olduğu ve 1-2-3 ile sıkı ilişkiler içine girdiği söylenir.

1-2-3'ün başlangıçta yaptığı şey bilinen pop ve rock parçalarını içerisinde fazlasıyla doğaçlama bulunan, klasik müzik ve Jazz düzenlemelerinden alıntılar, uyarlamalar içeren bir hale büründürmekti. O kadar uzmanlaşmışlardı ki bir süre çaldıkları tüm parçalarda benzer bir yaklaşım sergilemeye başladılar. Ama artık alıntılardan çıkıp kendi yorumlarını katıyorlardı. Yaptıkları bu değişik müzik tarzı yapımcıların da ilgisini çekmeye başlamıştı. 1967 yılı sonlarında Island Records ile anlaşıp isimlerini The Clouds olarak değiştirdiler. İlk albüm Scrapbook kısa süre sonra yayınlandı. Ticari başarıyı yakalayamamışlardı ama oldukça iyi ve değişik bir albüm kaydetmişlerdi. Peşi sıra 1969 yılında ikinci albüm Up Above Our Heads yayınlandı. Sonuç ilkinden farklı değildi ama en azından popülerleşmeye başlamışlardı. 1971 yılında yayınlanan Watercolour Days ise ilk iki albümden daha iyiydi ve ticari olarak da başarılı olmuştu.

Yine de 3 kişiden oluşan grubun tüm üyeleri albümlere kaydettiklerinin kendilerini tam olarak ifade etmediğini düşünüyorlardı. Her zaman bir konser grubu olduklarını, bunun dışına çıkıp stüdyo kaydına girdiklerinde yapabileceklerinin çok azını yaptıklarına inanıyorlardı. 3 albümün ardından pek başarılı olmayan ticari grafik ve albümleri istedikleri gibi kaydedeme kaygılarından dolayı Clouds dağılma kararı aldı. Grubun has elemanı Ian Ellis önce Steamhammer'a ardından da Savoy Brown'a geçti. Sonra bir daha ortalıkta görünmedi.

Albümün nereye konacağı, hangi janra dahil edileceği biraz karışık. Genel olarak Prog Related olarak tanımlanır ve çok da doğrudur. Tam olarak Progressive Rock'ı karşılamadığı gibi daha en başında bahsettiğimiz merkezinde olma durumu da vardır. Henüz tam olmamış, olgunlaşmamış bir hali vardır albümün. Fakat Proto-Prog da değildir. Zira bunun biraz ötesinde, Progressive'e daha yakındırlar. 

Watercolour Days'in en önemli yanlarından biri de albümdeki orkestrasyonları yapan, Kraliyet Müzik Akademisi mezunu genç David Palmer'ın bulunmasıdır. Palmer'ın ilk önemli başarısı olan bu albümden sonra önü fena halde açılmış, en şaşaalı dönemlerinde Jethro Tull, Yes, Genesis gibi gruplarla çalışmıştır.

CLOUDS

Billy Ritchie / Hammond Org, Piyano, Harpsichord, Vokal
Ian Ellis / Bass, Mouth Org, Vokal
Harry Hughes / Davul

Konuk Müzisyen:
David Palmer / Orkestrasyon

WATERCOLOUR DAYS

01. Watercolour Days (5:29)
02. Cold Sweat (3:37)
03. Lighthouse (5:04)
04. Long Time (4:38)
05. Mind of a Child (2:52)
06. I Know Better Than You (4:54)
07. Leavin' (3:26)
08. Get off my Farm (3:27)
09. I am the Melody (2:43)

16 Aralık 2022 Cuma

Bodkin / Bodkin (1972)

1971
sonlarında İskoçya'da kurulan Bodkin, tek albümle kalıp efsaneleşen gruplardan biridir. Atomic Rooster ve Uriah Heep'in açtığı yolda ilerleyerek Heavy Progressive Rock'ın en iyi albümlerinden birine imza atmayı başarmışlardır. İskoçya'dan da Rock grubu çıkar mıymış sorusuna da güzel bir yanıt vermişlerdir ki aslında İskoçya'dan çıkan çok fazla ve iyi Rock grubu da mevcuttur.

Daha türün bütün özellikleri ortaya çıkmamışken, hala emekleme aşamasındayken diye tanımlayabileceğimiz dönemde kaydettikleri albümde Atomic Rooster, Uriah Heep, Badger gibi aynı janra dahil oldukları gruplardan farklı olarak rahat ve serbest bir anlayış benimsemişler. Yani epeyce bir "jam" bulunuyor parçalarda. Belki de sırf bu yüzden, parçanın nerede ve nasıl değiştiği, nereden gelip nereye gittiği belirsizdir. Gelişine vurmak tabirinde olduğu gibi bir mantıkla üretilmiş bile diyebiliriz albüm için.

Uzayıp giden ve dinleyiciyi hiç rahatsız etmeden türler arasında yolculuğa çıkan parçalarda enstrümanlar kadar vokal Zeik Hume'un izleri bir hayli fazla. Kimi zaman etkileyici, kimi zaman can sıkıcı, kimi zamansa size nerede olduğunuzu şaşırtan bir sese ve tekniğe sahip Hume. Bodkin'in olmazsa olmazları arasında başı çeker diye bile düşünüyorum. 

Albümde org ve gitarlar da diğer pek çok Heavy Prog albümünde olduğu gibi etkilerini doğrudan hissettiriyor. Ritim bölümü de yapması gereken işi hem hakkıyla hem de fazlasıyla yapıyor. Diğer yandan, bazı acımasız eleştirmenlerin de dediği gibi, türe çok büyük yenilikler kattıkları, farklılaştırdıkları ya da farklı etkiler yarattıkları söylenemez. Elbette alelade veya sıradan bir grup değil Bodkin. Fakat ilerleme mantığıyla gelişip büyüyen bir müzik türünün bir de sert tarafında yer alıyorsanız, size karşı oluşacak beklentiler de fazlalaşıyor. Bu yönden, yani beklentileri karşılaması açısından yeterli gelmeyebilir. Ama türün en iyilerinden biri oldukları gerçeğini de değiştirmez. 

70'lerin ilk dönem, hani o ağır, kasvetli ve sert Heavy Progressive Rock'ından hoşlanıyorsanız, tek albümde çok fazla evrene seyahat etmek istiyorsanız, acımasız eleştirmenlere "hadi oradan" demek gibi bir düşünceye kapıldıysanız ya da sağlam bir şeyler dinleyelim de kendimize gelelim kafasındaysanız, Bodkin arşivinize olması gereken albümlerden biri.

BODKIN

Doug Rome / Org
Mick Riddle / Gitar
Bill Anderson / Bass
Dick Sneddon / Davul
Zeik Hume / Vokal

BODKIN

01. Three Days After Death Pt. 1 (9:28)
02. Three Days After Death Pt. 2 (7:09)
03. Aunty Mary's Trashcan (10:48)
04. Aftur Yur Lumber (5:12)
05. Plastic Man (5:59)

26 Ekim 2022 Çarşamba

Beggars Opera / Waters Of Change (1971)

Her ne kadar Birleşik Krallık içinde görünseler de onlar aslında İskoçyalı. 70'lerin hemen başında Glasgow, İskoçya'dan çıkan en iyi Progressive Rock gruplarından biridir Beggars Opera. Genellikle daha popüler olanların gölgesinde kalmış olmaları haklarındaki bu gerçeği de değiştirmez. 

1969 yılında Ricky Gardiner, Martin Griffiths ve Marshall Erskine tarafından kurulan grup, ertesi yıl Vertigo ile albüm anlaşması yapıyor. Kaydettikleri ilk albüm Act One müzikal kalite anlamında gerçekten de üst noktalardan birinde yer alınca diğer albümlerin de yolu açılıyor. Ama ikinci albümde kadro değişiklikleri yaşanıyor. Gruba yeni dahil olan Virginia Scott ve Gordon Sellar ikinci albüm Waters of Change'e pozitif yönde çok fazla katkı sağlıyorlar. Her ne kadar ilk albüm gibi olmasa da en az onun kadar iyi bir albüm ortaya çıkıyor. Albümden çıkan 45'lik Time Machine Avrupa'nın pek çok yerinde dinlenirken Almanya'da listeleri alt üst ediyor. O kadar ki grup hemen ardından Almanya turnesine çıkma kararı alıyor. Turnenin başarısı grubu daha fazla motive ediyor ve birbiri ardına albüm kaydına başlıyorlar. Fakat 1976 yılında çeşitli sorunlardan kaynaklı olarak dağılıyorlar. Biz de eldeki albümlerle idare etmek zorunda kalıyoruz. Daha sonraları grup bir araya gelip albümler kaydetse de 70'lerdeki başarıyı elde edemiyorlar.

İlk albümün yanında biraz sönük kalsa da Waters of Change daha fazla kişiselleştirebileceğiniz, daha samimi ve size yakın duran bir albüm. Öyle enfes, efsanevi melodiler, enstrüman oyunları, muhteşem vokaller filan beklemeyin! Belli bir miktar olmakla birlikte daha iyilerini mutlaka dinlemişsinizdir. Ama az önce bahsettiğimiz gibi bir anda kişiselleştirebileceğiniz bir albüm bu. Parçalara hemen adapte olup sanki uzun zamandır dinliyormuşsunuz izlenimi bırakır insanda. 

Bu durumun oluşmasındaki en büyük etkenler hiç şüphesiz org ve mellotron bölümleri ile üst düzeyde şarkı sözleridir. Vokalin eşlik etiği yerlerde sizi sürüklediği melankoli havası da etkileyicidir. Symphonic Rock'ın kıyısından geçen melodik parçalar sizi alıp götürür. Albümün durağanlaşan yerlerinde bir yerlerden King Crimson çıkacakmış hissiyatı uyansa da kendine özgü yapıya sahip, etkileyici bir albümdür.

BEGGARS OPERA

Martin Griffiths / Lead Vokal Cow Bell
Ricky Gardiner / Lead Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Alan Park / Org, Piyano
Virginia Scott / Mellotron, Vokal
Gordon Sellar / Bass, Akustik Gitar, Vokal
Raymond Wilson / Davul, Vurmalılar
Marshall Erskine / Bass, Flüt (5. Parça)

WATERS OF CHANGE

01 - Time Machine 8:05
02 - Lament 1:51
03 - I've No Idea 7:41
04 - Nimbus 3:34
05 - Festival 5:57
06 - Silver Peacock Intro 0:22
07 - Silver Peacock 6:31
08 - Impromptu 1:17
09 - The Fox 6:48