Crossover Prog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Crossover Prog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Eylül 2023 Perşembe

Goliath / Goliath (1970)

Haklarında hiç bilgimiz olmayan gruplardan biri de Goliath. 1969 sonu gibi bir araya geldikleri, 1970 yılında bir albüm yayınladıkları ve hemen ardından da dağıldıkları dışında neredeyse hiç bilgi sahibi değiliz. Grubun vokali Linda Rothwell'in 1967 yılında The Lemon Line adlı bir grupla tek, Goliath'ın dağılmasının ardından 1972 ve 1973'te solo olarak birer single yayınladığını biliyoruz. Diğer elemanlarla ilgili bilgiye ulaşmak imkansız gibi.

Goliath, içerisinde hafiften Jazz etkileri bulunan bir Crossover Prog yapıyor. Yoğun ve canlı parçalara sahipler. Maajun (A Taste of Tangier) hariç tüm parçalar kendilerine ait. Maajun ise Folk ve Blues emektarı Davy Graham'in parçası ki onu da oldukça değişik bir versiyonla albüme koymuşlar.

Goliath hakkında çok bilgi olmamasına rağmen, haklarında çok fazla atıp tutma durumu vardır. Kimisi Affinity ile karşılaştırır. Kimisi Linda Rothwell'i Jefferson Airplane'den Grace Slick ya da Delivery'den Carol Grimes ile aynı yere koyar falan. Benzer yanlar, yakınlaştıkları yerler olmakla birlikte tam da öyledir diyemiyoruz. Hem bahsi geçen grup ve isimlerin kendi farklılıklarını ortaya koymuş olmaları hem de Goliath'ın onlardan farklı bir yerde durması bu konuyu iyice karıştırıyor.

Linda Rothwell'in ilgi çekici ve hoş bir sesi olduğunda hemfikiriz. Sesini çok iyi kullandığı da ortada. Ama kendine has şekilde geliştirdiği tarzını kalkıp Grace Slick ya da Carol Grimes ile karşılaştırmak da saçma. Diğer yandan Affinity ile aynı kefeye konuluyor bazıları tarafından da Goliath. Evet, her ikisinde de kadın vokal var ve evet benzeşen yanları da var ama karşılaştırılacak kadar da değiller. Her ikisinin de içerdiği Jazz, Blues, Folk öğeleri oldukça farklı. Zaten Goliath'taki Jazz, Affinity'e oranla daha belirgin bir yönde ilerliyor.

Albümdeki besteler çok muhteşem işler olmasa da işleme yönteminden dolayı öne çıktıklarını da yadsıyamıyoruz. Zaten grubun farklı tür ve tarzlardan beslenen bir yapısı olduğu düşünüldüğünde içerdiği bu parçaların işlenmesi mevzusu daha bir anlaşılır oluyor.

Flüt ve saksafonun hoyratça ama etkili kullanıldığı albümde gitarların azlığı ve klavyenin olmaması değişik bir hava katıyor. Folk değil ama Folk içeriyor, Blues değil ama içinde Blues da var, Jazz değil de Jazz'ı da içeriyor işte. Dinlemesi keyifli, hoş ve kendini tekrar dinlettiren albümlerden. Kesinlikle bir başyapıt değil ama ortalamanın da çok üzerinde bir albüm.

GOLIATH

Linda Rothwell / Vokal
Malcolm Grundy / Gitar
Joseph Rosbotham / Nefesli Çalgılar
John Williamson / Bass
Eric Eastman / Davul, Vurmalılar

GOLIATH

01. Port And Lemon Lady 4:05
02. Festival Of Light 4:58
03. No More Trash 3:43
04. Hunter's Song 9:54
05. Men 3:43
06. I Heard About A Friend 4:31
07. Prism 6:06
08. Emerge, Breath, Sunshine, Dandelion 3:32
09. Maajun (A Taste Of Tangier) 4:30

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Rare Bird / Rare Bird (1969)

İngiliz kökenli Crossover Prog grubu Rare Bird, kendi ülkelerinden çok Avrupa ana karasında öne çıkan bir grup.  İngiltere'de de albümden çıkan Sympathy (aynı zamanda albümün ikinci adı gibi bir şeydir bu) ile liste başarısı yakalamışlar ama asıl popülariteyi ana karada kazandıkları bir gerçek. Dönemin fazlasıyla yoğun, karmaşık ve çeşitlilik içeren İngiliz müzik piyasasında bu tip bir durum yaşamış olmaları da son derece normal geliyor insana.

Diğer yandan bakıldığında ise oldukça tuhaf bir durum. Zira dönüm noktasında yer aldığı kabul edilen albümlerden biri aslında. Kaotik ve yaratıcı, dönemin hem hassasiyetlerini hem de müzikal bakış açısını en iyi anlatan ve belki de Progressive Rock janrının önemli noktalarına değinen bir albüm Rare Bird. Bu nedenle de albüm hakkında Progressive Rock'ın gelişiminde önemli bir rol oynamış olduğunu söylemek yanlış olmaz. İngilizler kıymetlerini bilememişler diye düşünebiliriz.

Başta Crossover Prog olarak tanımladık Rare Bird'ü ama bu durum kısmen doğru kısmen yanlışlarla bezeli. Evet melodik yapıları ve popülerleşme öncülü hareketleri var, yapısal olarak türün örneklerini de içeriyor belki ama tam anlamıyla Crossover Prog oldukların söylemek de büyük bir yanılgı gibi geliyor. Uriah Heep benzeri, hareketli ve sonsuza doğru uzanıyormuş gibi görünen melodik, upuzun enstrümantal bölümlerle bezeli bir albüm bu aynı zamanda. Upuzun meselesine de açıklama getirelim tabi. Öyle 10 dakikalık parçalardan bahsetmiyoruz burada. Parçalar normal bir Progressive Rock grubu albümünde yer alanlardan daha kısa. Ama enstrümantal bölümler bu kısa parçaların bile her yerini kaplarken vokal aralarda bir iki atak yapıyor gibi düşünülebilir. 

Melodiler ise birbirini takip eden ama gittikçe birbirinin içine geçip karmaşıklaşan ve dinleyiciyi zor durumlarda bırakan bir gidişata sahip. Ha bazı parçaların başında bu kadar da basit olma ki gibi bir fikre kapılsanız da devamında ne kadar yanıldığınızı suratınıza çarpıyorlar. Yani hem Crossover Prog'lar hem de değiller. Artık bundan ne anlıyorsanız.

Albümdeki enstrümantasyona diyecek laf yok. O karmaşıklığın altından rahatlıkla kalkıp üstüne bir de sanki durgun bir denizin hemen üstünde havada süzülüyormuşsunuz hissi yaratabilmekte son derece başarılılar. Az önce bahsettiğimiz var ile yok arasındaki vokal ise etkileyici bir tona ve doğru yerlerde doğru çıkışlar yapmasıyla kendini fazlasıyla gösteriyor.

RARE BIRD

Steve Gould / Lead Vokal, Gitar, Bass
Dave Kaffinetti / Elektrik Piyano
Graham Field / Hammond Org
Mike Ashton / Davul, Timpani, Vokal

RARE BIRD

01. Beautiful Scarlet (5:23)
02. Sympathy (2:30)
03. Nature's Fruit (2:32)
04. Bird on a Wing (4:13)
05. God of War (5:08)
06. Iceberg (6:46)
07. Times (3:19)
08. You Went Away (4:17)
09. Melanie (3:27)

4 Ağustos 2023 Cuma

Bead Game / Welcome (1970)

Boston, Amerika'da kurulan Bead Game çok fazla bilinen bir grup olmasa da Amerika'nın en iyilerinden biri demek yanlış bir tanımlama olmaz. Dönemin pek çok Amerikalı grubu gibi onlar da sırtlarını Psychedelic Rock'a dayamışlar. Ama orada bırakmayıp değişik, karmaşık ve dinamik bir yapıya büründürerek Progressive Rock semalarında gezinmeye başlamışlar.

Grubun başarılı bir albüm kaydetmesi çok bir işe yaramamış ama. Kısa bir süre sonra ikinci albüm olan Baptism'in kayıtları bittikten hemen sonra dağılmışlar. Albüm ancak 44 yıl sonra CD formatında yayınlanabilmiş. En az ilki kadar başarılı bir çalışma olduğunu söyleyelim.

Adı Hermann Hesse'nin aynı adlı romanından geliyor grubun. Doğal olarak hem grubun hem de albümün fikirleri içerisinde Doğu maneviyatı ağır basıyor. Türleri birbirine karıştırırken bu maneviyatın da etkili olduğu açık şekilde görülüyor. Psychedelic Rock'ı ilerleterek biraz popüler daha fazla karmaşık hale getirirken bunu bir de fena halde coşkulu şekilde yapıyorlar. Ortaya da Crossover Prog diyebileceğimiz bir yapı çıkıyor.

Belirtmeden geçmeyelim, Grubun davulcusu Jim Hodder, Bead Game'in dağılmasının hemen ardından Jeff "Skunk" Baxter'in daveti ile yeni kurulmakta olan Steely Dan'e katılıyor ve grubun ilk üç albümünde yer alıyor. İyi müzisyenler kendilerine çabucak yer buluyor yani. Ha bir de Bead Game'deki ritimlerin Steely Dan'dekilerle benzeşmesinin sebeplerinden biri de Jim Hodder doğal olarak.

Başta da bahsettiğimiz gibi sınırlarını zorlamış olan gruplardan biri Bead Game. Ellerindeki ile yetinmeyip daha fazlası için uğraşmışlar. Ortaya çıkan sonuç da Welcome albümü olmuş. Albüm pek çok farklı tür ve tarzdan etki içerirken kendine has bir yapıya da sahip. Sağlam gitar riffleri duyduğunuzda gaza geldiğiniz gibi kısa süre sonra değişen rüzgarla birlikte bir anda ayaklarınız yere basmaya başlıyor. Grubun ritim bölümü gerçekten de sağlam. Neyi ne zaman değiştiğini anlamakta güçlük çekeceğiniz şekilde anlık ritim değişiklikleri yapabiliyorlar. Fazlasıyla yaratıcı ve sıkıcı olmaktan çok uzaklar.

Bazı kaynaklarda bir tür Funk Rock yaptıkları söylense de pek aldırış etmemek gerekiyor buna. Zira hiç alakaları yok. Evet, farklı tarzlardan etki içerdiklerini söyledik ama bu sadece müzikal tarzları üzerindeki ufak soslardan ibaret. Temelde yaptıkları müzik Funk Rock olarak adlandırılamaz.

Yazın sıcak günlerinde sizi serinletmese de en azından aklınızı bir miktar başınızdan alacak kadar iyi bir grup ve albüm. Dinlemekte fayda var.

BEAD GAME

K. Westland Haag / Gitar, Vokal
Jim Hodder / Vokal, Davul
Robert Gass / Klavye
Lassie Sachs / Bass
John Sheldon / Gitar

WELCOME

01. Punchin Judy (5:12)
02. Lady (4:22)
03. Wax Circus (4:29)
04. Mora (4:20)
05. Natural Song (3:55)
06. Country Girls (2:36)
07. Amos n' Andy (4:47)
08. Slipping (8:23)

1 Ağustos 2023 Salı

Kedama / Live At Sunrise Studios (1976)

Geçmişi ve geleceği uzun olsa da çok fazla öne çıkamamış bir grup Kedama. 1971 yılında İsviçre'de kurulmuş. 1972 yılında grup mantığı ile çalmaya başlamışlar. 1973 yılında Sunrise Studios adındaki bir kayıt stüdyosunun düzenlediği yarışmayı kazanarak büyük bir başarı elde ediyorlar. Zira stüdyonun düzenlediği bu yarışmanın ödülü stüdyoda canlı ve ücretsiz bir kayıt yapma fırsatı kazandırıyor onlara.

1976 yılında bu kayıt gerçekleştiriliyor. Canlı bir kayıt olarak oldukça beğenilen albüm gruba bir miktar tanınma şansı da yakalatıyor. Çıktıkları lokal konserlerin ve barların ardından 1978 yılında bir anda dağıldılar. Müzik endüstrisinin ve ihtiyaçların değişmesinden kaynaklı dinleyiciler artık konserleri çok fazla tercih etmiyorlardı. Doğal olarak bu da grubun ticari başarı elde etmesini zorlaştırıyordu. İkinci bir albümün hayalini dahi kuramaz duruma gelmişlerdi. 1978 yılında verdikleri son konserde dinleyici sayısı 30'u geçmeyince yapabilecekleri bir şeyin olmadığını anlayarak grubu tarihe gömüyorlar.

1999 yılında ilk albümün CD formatında yayınlanmasına kadar Kedama bir daha ortalıkta görünmüyor. Ondan sonra da durmak bilmiyorlar. Birbiri ardına albüm kayıtlarına girişiyorlar. Lakin albümlerin hiçbiri herhangi bir yapım firması tarafından üstlenilmediği gibi dağıtıma da vermiyorlar. Sınırlı sayıda ve kendi imkanları ile kaydedip yayınladıkları albümleri bulmak çok kolay da değil artık.

Grubun 70'li yıllarda kaydedip yayınladığı tek albüm olan Live At Sunrise Studios, hemcanlı performans hem de Crossover Prog örneği olarak oldukça iyi. Progressive Rock'ın biraz popülerleşme gösterdiği dönemin hemen ardından ve daha popüler hali diyebileceğimiz bir tarzda albüm kaydetmiş olmaları onlara çok büyük başarılar ya da olanaklar tanımamış. Tek albümle kalmış olmalarına rağmen albümdeki parçalar, coşkulu yaratıcılık ve kendi halindelik fazlasıyla etkileyici.

Live At Sunrise Studios'un orijinal halinde 4 parça bulunuyor. Daha sonra yayınlanan CD versiyonunda ise çeşitlilik arttırılmış ve Bonus parçalar eklenerek daha doyurucu bir hale getirilmiş. İlk 4 parçadan sonrası da grubun tarzını anlatmakla birlikte aradaki kopukluklardan dolayı bir miktar aşağıdan seyrediyor.

Yoğun ve karmaşık bir yapısı var albümün. Sıkıcı olmaktan uzak bir karmaşa elbette. Canlı kayıt olmasından kaynaklı ve temelde doğaçlama konusunda yeteneklerinden dolayı fazlasıyla serbest bir tarza sahipler

KEDAMA

Christian Linder / Gitar, Klavye
Richard Rothenberger / Klavye
Peter Suter / Davul, Vurmalılar

LIVE AT SUNRISE STUDIOS

01. Ouverture (7:28)
02. Finale (12:03)
03. Our Power (3:59)
04. Zugabe (9:27)

Bonus:
05. Chinese Dragon (9:14)
06. Hwrklnzg (3:39)
07. Honey Moon (5:43)
08. Improvisations (3:06)
09. Intermezzo (6:24)
Songs from compilation album:
10. Two Souls in Space (7:14)
11. Feelings without Name (3:56)

24 Temmuz 2023 Pazartesi

Janus / Gravedigger (1972)

Bazen tuhaf diye adlandırdığımız gruplar oluyor ya Janus da onlardan biri. Tamamen İngiliz grup elemanları tarafından Almanya'da kurulmuş bir grup öncelikle. Ardından da acayip şanslar elde etmiş bir grup. Son olarak da o şansları doğru düzgün değerlendirememiş de bir grup olarak özetleyebiliriz tuhaflıklarını.

1969 yılı sonları ile 1970 yılı başları arasında kuruldukları düşünülüyor. Grubun kurucusu Colin Orr 18 yaşında bir genç. İngiltere'de yapacak bir şey bulamıyor ve Nato üssünde görev almak üzerine Batı Almanya'ya gidiyor. Almanya'da tanıştığı başka İngilizlerle frekansları tutunca oturup birlikte müzik yapmaya başlıyorlar. Grubun adını da Bonethrone olarak belirliyorlar. Tuhaf ismin seçilmesindeki tek sebep de bu kelimeyi Almanların kolayca söyleyememesiymiş. Orr önde olmak üzere parçaları yazmaya başlamışlar. Uzun çalışmaların ardından albüme konacak kadar materyal biriktiğinde gerekli yerler ile iletişime geçmişler. Grubun adını da Janus olarak değiştirmişler.

EMI'nin yan kuruluşu olan ve Progressive Rock albümleri yayınlayan Harvest ile anlaşmışlar.  Anlaşmayı imzaladıkları dönemde Harvest'taki bazı grupların Pink Floyd, Deep Purple, The Edgar Broughton Band ve Barclay James Harvest olduğu düşünüldüğünde ne kadar şanslı oldukları ortaya çıkıyor. Tabi mesele bunu iyi değerlendirmekte. Janus, tek albümlü efsaneler listemize giren, birçok dinleyici tarafından da sevilen bir albüm kaydetmiş olmasına rağmen şansını iyi kullanamamış ve tek albümle kalmış. Albümün yayınlanmasından sonra verdikleri 3-4 konserin ardından İngiltere'de bir yerlerde dağılmışlar. Daha sonraları (90'ların başında) bir araya gelip albümler kaydetseler de ilk albüm kadar doğal ve yaratıcı bir şekilde ilerleyen albümleri yok diyebiliriz.

Psychedelic etkileri fazlaca olan bir albüm Gravedigger. Fakat tam olarak da orada kalmamış bir albüm. Progressive Rock içerisinde serbest şekilde düştüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle de (ve biraz da popülere yakın melodiler geliştirmiş olmalarından kaynaklı) Crossover Prog içerisine dahil etmekte sakınca yok. Melodilerin popülere yakın olduğunu söyledik ama bu tam anlamıyla popülerleşme kaygısı güttükleri manasına da gelmiyor. Aksine albümün son parçası Gravedigger'da bunun tam anlamıyla ters tarafında yer aldıklarını da görüyoruz.

JANUS

Bruno Lord / Lead Vokal
Derek Hyatt / Lead Vokal
Colin Orr / Gitar, Klavye
Roy Yates / Klasik Gitar
Mick Pederby / Bass, Vokal
Keith Bonthrone / Davul, Vurmalılar, Vokal

Konuk Müzisyenler:
Thea Hanson-Orr / Vokal (2.5)
Rikki Hanson-Orr / Vokal (2.5)
Ben Stafford / Vokal (2.5)
Hans Jürgen Fritz / Klavye (2.6)

GRAVEDIGGER

01. Red Sun (8:55)
02. Bubbles (3:50)
03. Watcha Trying To Do? (3:53)
04. I Wanna Scream (2:43)
05. Gravedigger (20:48)

30 Haziran 2023 Cuma

Procol Harum / Shine On Brightly (1968)

Procol Harum
'a daha önce ilk albümü Procol Harum ile yer vermiştik. Tercih olarak yanlış olmasa da kalite olarak bu ikinci stüdyo albümünü koymak daha doğru da olabilirmiş. Zira Shine On Brightly albümü, grubun kaydettiği en iyi albümdür.

Kategorilendirmeye gelindiğinde albüm genel olarak Progressive Rock ya da daha özelde Crossover Prog olarak tanımlar. Yanlış olmamakla birlikte daha yeni yeni adım atmaya başlamış olan türlere dahil etmek bu durumu biraz sarsıyor. Bu nedenle Procol Harum'un ilk dönem albümlerine Proto-Prog etiketi vurmak daha doğru olur diye düşünüyorum. İçerisinde pek çok farklı türün etkilerini barındıran albümleri, Symphonic Prog görüntüsü de vermekle birlikte aslında türün en başında, hatta türün öncesi sayılabilecek niteliklere sahiptir.

İngiliz grubun bu ikinci albümü, çeşitli müzik tarzlarını bir araya getirerek ilgi çekici bir sound oluşturuyor. Progressive Rock, Psychedelic Rock ve Klasik Müzik etkileri barındıran Shine On Brightly, genellikle grubun en önemli ve en karmaşık albümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Albümdeki parçalar, genellikle uzun süreli ve yapısında çeşitli bölümler barındıran düzenlemelere sahip. Enstrümantasyon oldukça geniş ve piyano, org, gitar ve yaylı çalgılar gibi çeşitli enstrümanlar kullanılıyor. Özellikle Matthew Fisher'ın klavye performansı, albümün karakteristik bir özelliği haline gelmiş durumda.

Şarkı sözleri, şiirsel ve düşünsel bir yaklaşımı yansıtırken, genellikle soyut ve anlam katmanlarına sahip metinler, hayal gücünü ve düşünsel keşifleri teşvik ediyor. Gary Brooker'ın vokalleri, duygusal bir ifade ve güçlü bir vurguyla şarkılara derinlik katıyor. Albümdeki Psychedelic Rock etkileri, bazı enstrümantal bölümlerde ve ses efektlerinde ciddi şekilde hissediliyor. Aynı zamanda klasik müzik etkileri de fazlasıyla ortaya çıkıyor ve orkestral düzenlemeler, albümün zengin ve sofistike bir sounda sahip olmasını sağlıyor.

Shine On Brightly albümü, Procol Harum'un müzikal yeteneklerini ve deneysel yaklaşımını sergileyen bir çalışma. Bu nedenle de Procol Harum'un geniş bir hayran kitlesi kazanmasına ve müzik tarihinde önemli bir yer edinmesine yardımcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Doğal olarak albüm, arşivde yer alması ve ve en üst sıralarda tutulması gereken, nadide parçalardan biri olarak düşünülebilir.

PROCOL HARUM

Gary Brooker / Lead Vokal, Piyano, Mellotron
Robin Trower / Gitar, Lead Vokal (4)
Matthew Fisher / Hammond Org, Piyano (7-e), Lead Vokal (7-c)
David Knights / Bass
Barrie James Wilson / Davul

SHINE ON BRIGHTLY

01. Quite Rightly So (3:40)
02. Shine On Brightly (3:32)
03. Skip Softly (My Moonbeams) (3:47)
04. Wish Me Well (3:18)
05. Rambling On (4:31)
06. Magdalene (My Regal Zonophone) (2:50)
07. In Held Twas in I (17:31) :
        - a) Glimpses of Nirvana
        - b) Twas Tea Time at the Circus
        - c) In the Autumn of My Madness
        - d) Look to Your Soul
        - e) Grand Finale

22 Haziran 2023 Perşembe

Paladin / Charge! (1972)

Paladin
, İngiltere çıkışlı bir Crossover Prog grubu. Grubun iki kurucusu Pete Solley ve Keith Webb, Rolling Stones'un 1970 yılı konser kadrosunda klavye ve davul çalan tipler. Zaten uzunca bir süre de stüdyo müzisyenliği ve konserlerde ana grubun arkasında çalan müzisyenlerdenmiş her ikisi de. 1970 yılı ortalarına doğru kendilerine ait bir grup kurma fikri ile yola çıkmışlar. Rolling Stones'un arkasında çalmayı bir kenara bırakıp, dağılan gruplardan 3 elemanı daha aralarına almışlar ve Paladin'i kurmuşlar.

1971 yılında stüdyoda geçirdikleri sürenin ardından ilk albüm ortaya çıkıyor. Gruptaki müzikal etkiler Jazz, Blues, Folk, Afro-Cuban olunca ortaya çıkan albüm de ona benzer bir yapıda diye düşünülebilir. Hatta biraz daha ileri giderek şimdilerde World Music ve Rap olarak bildiğimiz türlerin ilk örnekleri bile albümde var diyebiliriz. Albümdeki karmaşa ticari başarıya da ters yönde etki etmiş doğal olarak. Fena değil diye nitelendirilebilecek bir albüm olmakla birlikte, alıp arşive koymaya geldiğinde çekinceli davranmak çok normal olabilir.

Yine de ilk albüm Bronze etiketiyle çıktığı için bir miktar şans da tanımış Paladin'e. Hemen ardından, 1 yıl sonra ikinci albüm kayıtları hızla yapıldı ve piyasaya sürüldü. İlk albümden çok daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Plak şirketi yine Bronze'du ve bu kez kapak efsanevi Roger Dean tarafından tasarlanmıştı. Albümdeki parçalarda kendilerine has bir hava yakalamakla birlikte Uriah Heep ve Genesis etkileri bir hayli fazla öne çıkıyor. Bazılarına göre Barclay James Harvest'a da öykünen yerler olduğu da düşünülüyor. Bir miktar belki ama BJH ile de çok alakaları olmadığı ortada.

Crossover Prog olarak nitelendirilse de bu ikinci albümün pek çok yerinde Heavy Progressive Rock etkileri olduğunu göz ardı edemiyoruz. Temelde evet daha popülerlik kaygısı güdülerek tasarlanmış parçalardan oluşuyor belki ama onu da kendilerini çok bozmadan yapmayı başarmışlar diyebiliriz. Diğer yandan albümdeki Hard Rock alt yapısının fazlasıyla sağlam olduğunu belirtelim. Genele bakıldığında az önce söylediğimiz Crossover Prog janrı Paladin'i tam olarak tanımlamıyor diyebiliriz. Hard Rock ve Heavy Progressive Rock albümün her yerinde kendini ağır şekilde hissettirirken Crossover olarak geçiştirmenin de doğru olmayacağını düşünüyorum.

PALADIN

Lou Stonebridge / Vokal, Elektrikli Piyano, Armonika
Derek Foley / Lead Gitar, Slide Gitar, Vokal
Peter Solley / Org, Grand Piyano, Keman
Peter Beckett / Bass, Vokal
Keith Webb / Davul, Vurmalılar

CHARGE!

01. Give Me Your Hand (6:41)
02. Well We Might (5:02)
03. Get One Together (2:35)
04. Anyway (4:14)
05. Good Lord (6:44)
06. Mix Your Mind with the Moonbeams (6:01)
07. Watching the World Pass By (9:25)

7 Haziran 2023 Çarşamba

Aleph / Surface Tension (1977)

Avustralya kıtasında Art Rock ve Progressive Rock'ın başlangıcı sayılabilecek iki gruptan biri de Aleph. Diğerini daha önce bloga konuk etmiştik zaten: Sebastian Hardie. Bu iki grup gerçekten de Avustralya'da Progressive Rock'ın önemli bir yere gelmesini sağlayan gruplar. Her ikisinin de ömrü çok uzun süreli değil ama yapabilecekleri en iyi şeyi de yapmışlar diyebiliyoruz rahatlıkla.

1974 yılında Sidney'de başlayan Aleph macerası 6 kişilik bir gruptu. İlk dönemlerinde de Genesis ve Yes benzeri bir Symphonic Prog yapıya sahiptiler. Ama bu iki grupla benzeşen tarzlarının içerisinde eklektik bir yapı da bulunuyordu ve buradan hareketle de King Crimson ile olan benzerliklerinden sıkça bahsediliyor. Başlangıcından itibaren orijinal parçalar üreten bir grup olma kaygısıyla hareket etmişler ama benzerliklerden bir türlü kurtulamamışlar. 1975 yılında grupta baskın karakter olarak öne çıkan ve 1973 - 1974 yılı başlarında AC/DC'nin ilk dönemlerinde onlarla birlikte çalmış olan Ron Carpenter, grubun müzikal anlayışını bir miktar değiştirmiş. Değişikliklerin ardından da Aleph'in kendine has yapısı ve tarzı oturmuş.

1974 yılı sonlarında başladıkları Sidney konserleri ile tanınır hale gelmişler ve arada yaptıkları tarz geliştirmesi sonrasında da kendilerine kitle oluşturmayı başarmışlar. Bu noktada, grubun başarılı ve ciddi bir hayran kitlesine sahip olduğunu gören Warner Bros. grupla albüm anlaşmasına imza atıyor. Fakat buradan sonra bir dizi şanssızlık grubun yakasını bırakmıyor. Sahne aldıkları bütün konserlerde nefis performanslar sergileseler de 1976 / 1977 Avustralya Turnesi onlar için büyük bir ticari kayıp oluyor. Konser dizisinden umduklarını bulamayan grup stüdyoya giriyor ve albümü kaydediyor ama ortaya çıkan sonuç onları hiç memnun etmiyor. Zira stüdyoda yapılan bazı yanlışlıklardan dolayı albümün kayıtları çok iyi olmuyor.

Warner Brothers'ın Avustralya ayağına itiraz edip kaydı tekrar yapmak isteseler de WB bunu onaylamıyor ve albümü kayıt kalitesi düşük bir şekilde piyasaya sürüyor. Aleph elemanları da bunu kabullenmeyerek Warner Bros ile anlaşmayı feshederek kendi yoluna bakıyor. Fakat işler umdukları ya da bekledikleri gibi gitmiyor. İte kaka grubu 1979 yılına kadar ayakta tutuyorlar. Sonrasında grup elemanlarının sayısı azalarak 3'e kadar düşüyor. 1983 yılına kadar bu kadro ile sahne alsalar da çok başarılı olamıyorlar.

Symphonic Prog örtüsü altına gizlenen biraz Crossover Prog biraz da Eclectic Prog bir albüm olarak tanımlayabiliriz Surface Tension'ı. Şimdilerde yenilenmiş ve temizlenmiş versiyonu dinlediğimiz için LP versiyonundaki ses sorunlarına rastlamıyoruz. Supertramp gibi coşkulu ama naif, Genesis gibi sade ve etkileyiciler.

ALEPH

Joe Walmsley / Vokal
Dave Froggatt / Gitar, Vokal
Mary Jane Carpenter / Klavye, Vokal
Mary Hansen / Klavye, Synthesizer
David Highet / Bass
Ron Carpenter / Davul, Vurmalılar

SURFACE TENSION

01. Banshee (5:43)
02. Man Who Fell (5:44)
03. Morning (4:14)
04. (You Never Were A) Dreamer (4:17)
05. Mountaineer (14:35)
06. Heaven's Archaepelago (6:32)



25 Mayıs 2023 Perşembe

Contraction / La Bourse Ou La Vie (1974)

Kanada'dan çıkma Crossover Prog, Progressive Rock ve bazen de Jazz Rock sayılabilecek gruplardan biri de Contraction. Başta kuruluş amaçları vokalist Frank Dervieux'un arkasında çalmaktı. 1971 yılında Dervieux'nün solo albümü Dimension M'de de bunu gerçekleştirdiler. Albümün ardından Dervieux'nün genç yaşta (hastalık sebebi ile) ölümünün ardından dağılmak yerine bir arada kalıp müzik yapmaya devam etme kararı almışlar. İyi de yapmışlar. Çünkü kaydettikleri albümlerle gerçekten de hem Kanada Progressive Rock müziğinin gelişmesine katkı sağlarken hem de bize dinlemekten vaz geçmeyeceğimiz albümler bırakmışlar.

Belirtmeden geçmeyelim tabi, Franck Dervieux'nün bahsi geçen albümü Progressive Rock'ın Kanada'da, özellikle de Quebec'de ayağa kalkmasını sağlayan albümlerden biri. Döneminde Quebec'teki Prog anlayışına çok fazla şey kattığı söyleniyor. Buradan bakıldığında da gerçekten başarılı bir albüm Dimension M.

Bir vokalistin kayıt ve konser grubu olarak başlamalarından dolayı Contraction'ın kadro anlayışı biraz geniş. 11 kişi ile kayda giriyorlar ve portaya çıkan albüm doğal olarak bir çok farklı ses, ton ve fikir içeriyor. Kendi adlarını taşıyan ilk albümün 1972 yılında yayınlanmasının ardından epeyce bir tanınır hale geliyorlar. Konserler sırasında temelini atmaya başladıkları ikinci albüm ancak 1974 yılında kaydedilip yayınlanabiliyor. 

Albüm fazlasıyla yaratıcı sesler ve melodiler içeriyor. Melodik bir parçalar bütünü değil elbette. Hatta melodi olmadığını bile iddia edebileceğiniz kadar değişikler. Ama bunun sebebi melodi anlayışını kısa tutmalarından ileri geliyor. Aynı notaların üzerinde dönüp durmak yerine farklı yerlerde gezinmeyi seviyorlar. Bu nedenle de ilk bakışta, alışkın olmayan dinleyiciye fena halde karmaşık gelen bir albüm gibi görünüyor La Bourse Ou La Vie.

İlk albümde ufak tefek dokunuşları olan Dervieux, bu albümde yer almıyor doğal olarak. Ama onun anısına kaydettiklerini söyledikleri bu albümün her yerinden ona dair bir şeyler var gibi. Aralarında benzerlik olmamasına rağmen Dimension M ile La Bourse Ou La Vie aynı ailenin farklı çocukları gibiler.

Enstrumantasyon için söylenebilecek en ufak bir kötü söz yok. Ek olarak da o dönem neredeyse bütün kadın vokalistlerin vokal stilini etkileyen Christiane Robichaud'nun bu albümde efsanevi ve enfes bir iş çıkartmış olduğunu belirtmeden geçmeyelim.

CONTRACTION

Christiane Robichaud / Vokal, Flüt
Yves Laferrière / Bass, Vokal
Robert Lachapelle / Piyano, Elektrikli Piyano, Org, Eminent Org, Synthesizer
Robert Stanley / Gitar
Richard Perotte / Davul
Jimmy Tanaka / Conga, Vurmalılar
Marcel Beauchamps / Gitar, Eminent Org
Denis Farmer / Davul
Jean-Jacques Robichaud / Vokal
Carlyle Miller / Flüt
Joey Armando / Timbales

LA BOURSE OU LA VIE

01. Jos Coeur (ouverture) (1:01)
02. L'Alarme À l'Oeil (3:48)
03. Claire Fontaine (6:00)
04. Sam M'Madown (3:33)
05. Jos Coeur (fermeture) (4:57)
06. Vent Du Sud (0:46)
07. La Bourse Ou La Vie (17:54)
        a. Au Commencement
        b. Tout Seul Comme Un Grand Piano
        c. La Bourse Ou La Vie
08. L'Âme À Tout Faire (4:58)

11 Mayıs 2023 Perşembe

Galaxy-Lin / G (1975)

Galaxy-Lin
, 1974 yılında kurulan bir Crossover Prog grubu. Progressive Rock'ın popüler kaygılar güderek oluşturulmuş halini sevmeyenler için çok iyi bir albüm diyemeyiz elbette ama geri kalanlar için gerçekten de iyi bir yapıt. 60'ların sonunda Hollandalı efsanevi Psychedelic Rock / Pop grubu Venus'ün kurucu elemanlarından olan Robbie Van Leeuwen tarafından, Venus macerası bittikten sonra kurulmuş. Venus kadar ticari başarı elde edemeseler de onlardan daha iyi parçalara sahip olduklarını söylemek gerekir.

Çok kısa süre ayakta kalmış bir grup olmasına rağmen kaydettikleri iki albümle de gerçekten iyi iş çıkarmışlar. İlk albümün üzerine kısa süre sonra kaydettikleri G ise baş yapıtları sayılabilir. Albümün hemen ardından dağılmış olmaları ise ayrıca tuhaf ve üzücü.

Psychedelic Rock, Jazz, Blues gibi kökenlerden beslenen bir tarza sahipler. Ama adı geçen türleri karıştırıp kendilerine özgü bir hale de getirmeyi ihmal etmemişler. Bunu yaparken de daha popülerleşebilecek bir tavır geliştirmişler. Melodik yapı bazı noktalarda rahatsızlık verici olsa, dikkatinizi dağıtsa da aralara ansızın soktukları Psychedelic klavyeler ile durumu kurtarmışlar. 

Albümde enstrüman kullanımları bir hayli iyi. Özellikle klavyeler bu tarz bir albümde olabileceğin en iyisi durumunda. Diğerlerinin de hakkını yememek gerekiyor tabi. Hepsi ayrı ayrı yapması gereken işi başarıyla yapmışlar.

G albümü için melodik yaklaşımları var dedik ama bunu kıvamında kullanmayı bildiklerini söylemeden geçmeyelim. Melodilere eşlik eden saksafon, flüt gibi nefesliler ile geçişleri yumuşatmayı başarmış, tekrara düşme sorununu aşmışlar. Albüm pek çok açıdan dinlenebilir. Jazz dinleyicileri için oldukça etkileyici bir Jazz Rock deneyimi sunarken, Psychedelic Rock dinleyenler için ise ara ara Space Rock'a kadar uzanan, değişik tonlardan giriş çıkışları içerisinde barındıran farklı bir Psychedelic deneyimi de sunuyor.

İşin özü pek çok türden izler ve örnekler barındırırken, o türlerden aldıklarını daha ileriye taşımayı başarıyor Galaxy-Lin. Albüm bazı albümlerde özellikle bahsettiğimiz coşkulu yapıya sahip olmasa da bazı bölümlerde o coşkuyu yakalıyor. Onu da kıvamında kullanıp farklı ruh hallerine bürünmeyi tercih ediyorlar. Açıkçası bu da hem albümdeki çeşitliliği arttırıyor, hem de dinlemeniz için size daha çok sebep veriyor.

GALAXY-LIN

Rudy Bennett (Ruud Van De Berg) / Lead Vokal
Robbie Van Leeuwen / Mandolin, Vokal
Hugo Van Haastert / Mandolin, Vokal
Derek Remelink / Saksafon, Flüt
Peter Wassenaar / Bass
Peter Rijnvis / Davul

G

01. I Know My Baby (5:16)
02. Long Hot Summer (4:51)
03. Hunting Song (5:07)
04. Don't (3.10)
05. Bizarre (8:07)
        -a) Bizarre
        -b) Yquem
        -c) Finale
06. Ode To the Highways (7:53)
        -a) Ode To the Highways
        -b) The Entertainer
        -c) Mandolin Morning

1 Mayıs 2023 Pazartesi

The Moody Blues / In Search of the Lost Chord (1968)

Blogda öyle bir yere geldik ki artık The Moody Blues bile üçüncü dördüncü kategoride filan değerlendirilebilecek bir hale geldi. 60'ların ortalarından başlayan kariyerleri boyunca oldukça popüler bir yaklaşım sergileyip bunun meyvelerini de yiyen grubu eklemeseydik de olmazdı. Gerçi çok daha önceleri Days Of Future Passed'ı eklemiştik diye hatırlıyorum. Ama diğer albümlerini eklemeye başlamaktan zarar gelmez. Malum buradaki asıl amacımız, bu konuda bir arşiv çalışması oluşturabilmek. Popüler ya da değiller, çok önemli olmadan, The Moody Blues burada olmayı hak ediyor.

Başarısız sayılabilecek ilk albümün ardından çıkardıkları ve Londra Festival Orkestrası ile birlikte kaydettikleri efsanevi Days Of Future Passed'ın ardından gelen popülarite ile birlikte yaptıkları ilk albüm In Search of the Lost Chord. Daha en başından The Beatles ile karışık bir Symphonic Prog havası sezinliyorsunuz. Özellikle ikinci parça Ride My See-Saw tam anlamıyla bir The Beatles parçası kıvamında. Gerçi albümün pek çok yerinde bu havayı yakalıyorsunuz ama bire bir benzerlik var demekte doğru değil. Zira kendilerine has bir yapı geliştirdikleri de ortada.

Arada, Symphonic Prog dedik ama bu tam anlamıyla bir Symphonic Prog da değil. The Moody Blues'u tam tanımlayan janr, Crossover Prog aslında. Daha popüler kaygılarla oluşturulmuş, yine Progressive etkiler taşıyan ama tam oraya doğru kaymayan bir yapı. Daha kolay, daha yumuşak, daha hafif. Yine de içerisinde birçok değişik ses ve melodi barından bir tarz. Blogu takip eden pek çok dinleyiciye hafif gelecektir elbette The Moody Blues. Ama onlar olmadan da bir Rock Arşiv Çalışması yapmanın doğru olmayacağı ortada.

Diğer yandan bakıldığında The Beatles gibi "acayip popüler" bir gruba karşılık daha klasik müzikten beslenen bir müzikal anlayışa sahipler. Ki bunun en büyük, en farklı örneği bir önceki albüm Days Of Future Passed. Orada tam olarak The Beatles ile aralarındaki farkı ortaya koyuyorlar. Elbette Nights In White Satin gibi popülerlik kaygısı güden ve ekmeğini sonuna kadar yedikleri bir parça da bulunuyor albümde.

Neyse, neticede The Moody Blues önemli bir grup ve bu işin en bilinenlerinden biri.

THE MOODY BLUES

Justin Hayward / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar (6- & 12-string), Sitar, Bass, Piyano, Mellotron, Harpsichord, tablas, bass, percussion, Lead Vokal (2,7,9,10)
Michael Pinder / Piyano, Mellotron, Harpsichord, Akustik Gitar, Bass, Autoharp, Çello, Lead Vokal (2,8,12), Konuşma Sesi (11)
Ray Thomas / Flüt, Soprano Saksafon, Lead Vokal (2,3,5,12)
John Lodge / Bass, Akustik Gitar, Çello, Tambourine, Snare Drum, Lead Vokal (2,4,6)
Graeme Edge / Davul, Timpani, Tambourine, Tabla, Piyano, Konuşma Sesi (1)

IN SEARCH OF THE LOST CHORD

01. Departure (0:44)
02. Ride My See-Saw (3:38)
03. Dr. Livingstone, I Presume? (2:58)
04. House of Four Doors (4:12)
05. Legend of a Mind (6:36)
06. House of Four Doors, Pt. 2 (1:47)
07. Voices in the Sky (3:25)
08. The Best Way to Travel (3:14)
09. Visions of Paradise (4:15)
10. The Actor (4:39)
11. The Word (0:48)
12. Om (5:44)

30 Nisan 2023 Pazar

Glencoe / Glencoe (1972)

İngiltere'den Amerikan kafasında bir grup Glencoe. Londra'da 1972 yılında kurulup, arka arkaya 2 albüm kaydedip dağılmışlar. Aslında tam bir dağılma da sayılmaz. Grup, Loving Awareness adlı başka bir gruba evrilmiş. O grupla da 1 albüm yayınlayıp başarısız olunca grup elemanları farklı yönlere dağılmışlar.

Crossover Prog olarak kategorilendirilen Glencoe için doğru bir tanımla bu Crossover işi. Zira Progressive Rock'tan kopmuyorlar ama daha popüler olma kaygısı güdüyorlar. Grup elemanlarının hepsi de (ki 4 kişiler) Amerikan tarzı Soul ve Rhythm & Blues meraklısı tipler. Doğal olarak da grubun müzikal anlayışı bu yönde gelişmiş. Özellikle gitar kullanımlarında bu fazlasıyla ön plana çıkıyor. Klavyelerin de eşlik etmeye başlamasıyla birlikte karşınızda Amerikalı bir grup varmış gibi hissediyorsunuz.

Tabi bu 2 türü alıp kendilerinden de bir şeyler katmayı ihmal etmemişler. En azından Average White Band gibi fazla cıvık bir halleri yok! Gerçi AWB'ye gelene kadar sayılabilecek pek çok grup da bulunuyor ama benimki AWB'ye karşı kişisel bir gıcık olma durumundan kaynaklı. :) Belirtmeden geçmeyelim, kısa bir süre de olsa daha sonra Average White Band'de yer alacak olan Alan Gorrie ve Onnie McIntyre da Glencoe ile birlikte kısa bir süre takılmış. Zaten belli, aynı çevrenin müzisyenleri hepsi.

Glencoe'yu ayıran taraf, işin içine fazlasıyla Psychedelic öğeler katmış olmalarından geliyor. Zorladıkça zorluyor, gittikçe gidiyorlar. azı noktalarda Space Rock esintileri bile fark ediyorsunuz. Tabi bunların hepsini Soul ve Rhythm & Blues çerçevesini kırmadan yapıyorlar. Bu da değişik bir dinamiklik katıyor albüme.

Parçaların neredeyse tamamında bu coşkulu dinamik durumu hissettiriyorlar. Ritimler fazlasıyla iyi ve kopup giden tarzda. Yüksek sesle dinlenildiğinde, kılımı kıpırdatman diyenin bile sağı solu oynamaya başlar. 4 kişilik kadroyla yapabileceklerinin en iyisini yapmışlar. Bazı noktalarda 8-9 kişilik çalıyorlar izlenimi de yaratıyorlar.

Albümde, enstrüman kullanımları bu türün ve tarzların bütün gerekliliklerini yerine getirirken en ufak bir hataya mahal vermeden devam ediyor. Oldukça iyiler yani çalma konusunda. Vokal de tam gruba ve tarzına uyacak şekilde sesler çıkarıyor. Yaza girerken yanınızda bulunması gereken albümlerden.

GLENCOE

Norman Watt-Roy / Bass, Vokal
John Turnbull / Gitar, Vokal
Stuart Francis / Vurmalılar
Graham Maitland / Vokal, Klavye

GLENCOE

01. Airport
02. Look Me in the Eye
03. Lifeline
04. Telephonia
05. It's
06. Book Me for the Flight
07. Hay Fever
08. Questions
09. Sinking Down a Wel

28 Nisan 2023 Cuma

Materia Gris / Ohperra vida de Beto (1972)

Arjantin
'in ilk konsept albümlerinden birini kaydeden Materia Gris çok kısa ömürlü bir grup olarak kalmış. Aslında potansiyelleri bir hayli fazla gibi görünüyor ama muhtemelen ticari başarı elde edemedikleri ya da bu tip Rock gruplarından alışık olduğumuz grup içi müzikal farklılıklar yüzünden çıkan anlaşmazlıklar sayesinde dağılmışlar. 1970 yılında 4 kişilik bir kadro ile kurulmuş, 2 yılın ardından çıkardıkları konsept albümünün ardından da dağılmışlar.

Bazı kaynaklarda Crossover Prog olarak kategorilendirilseler de Materia Gris'in durum biraz karışık. Heavy Rock ve Psychedelic Rock'tan yola çıkan, Progressive etkiler içeren, Rock Opera'ya varan müzikal bir anlayışa sahipler. Belki de bu nedenle Crossover Prog olarak adlandırılıyorlar, bilemiyorum ama Progressive yanlarının fazlaca öne çıkmadığı albümden anlaşılıyor. Dedik ya potansiyelleri varmış, fakat onu bu albümde tam gösterememişler, sadece yapabileceklerinin haberini vermişler diyebiliriz.

Ohperra vida de Beto albümünde büyük bir yanlışlık da yapmışlar bence. 2-3 uzun parçada çözebilecekleri albümü, bir sürü parçaya ayırıp 16 şarkılık bir albüm haline getirmişler. Albümde, birbirine yapışan, birbirine bağlanan şarkıların sayısı bir hayli fazla. Bu şekilde dağıtacaklarına tek parça halinde çıkarabilirlermiş diye düşünmeden edemiyor insan. Tabi albümü konsept albüm olarak düşündükleri için böyle bir yolu tercih etmiş olmaları da çok olası. :)

Psychedelic Rock severlerin dinleyip de beğeneceği albümlerden biri. Albümün çok fazla sarkan, rahatsız eden yönü yok. Sadece, diğer bazı Arjantinli enfes rock gruplarında hiç rahatız etmeyen dil, bu albümde Fransızca kadar olmasa da bir miktar rahatsız ediyor. Sert ama kaba bir tavırla söyleniyor bazı bölümlerde ve kulağı tırmalayan bir hal alıyor.

Enstrümanlarda hiç sorun yok. Herkes yapması gerekeni hakkını vererek yapmış. Ara ara Blues'a kayan sert gitarların ardından gelen akustik bölümlerle bağlanan klavyeler oldukça iyi. Dinamik ve oldukça güçlü çaldıkları yerlerde insanın aklına İtalyan grup Capitolo 6 geliyor.

Albümü ve grubu biraz yermiş gibi görünsek de aslında zorluklar arasında geliştirilen ve büyük çabalar harcanmış işlerden biri bu da. Dönemin özellikle Güney Amerika için zorlu geçtiği, Arjantin'in bu dönemde yaşadıklarının epeyce kötü olduğu düşünülürse albüm saygı duyulacak albümlerden biri olarak görünüyor.

MATERIA GRIS

Julio Presas / Gitar, Bass, Vurmalılar, Vokal
Eduardo Rapetti / Gitar, Vokal
Omar Constanzo / Bass, Vokal
Carlos Riganti / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyen:
Litto Nebbia / Piyano

OHPERRA VIDA DE BETO

01. Precimiento (2:47)
02. Nacimiento (3:02)
03. Canción de Cuna (0:48)
04. Crecimiento (2:51)
05. ¡Es Alumno! (1:04)
06. Compañero de Banco (2:51)
07. Un Largo Tiempo (4:08)
08. ¡Alguien Llega! (0:44)
09. La Angustia (3:49)
10. El Te Ayudará (1:15)
11. ¿Forma o Esencia? (3:29)
12. La Teoría Positiva (3:50)
13. ¡Soy Tu Vida! (2:51)
14. Reflexión (4:51)
15. Luz en la Vida (0:18)
16. Conclusión (3:08)

13 Nisan 2023 Perşembe

Titus Groan / Titus Groan (1970)

Yanlış değerlendirmelerden dolayı hak ettiği yeri bir türlü bulamamış grupların başında geliyor Titus Groan. Döneminde hem dinleyiciler hem de ticari olarak çok büyük başarı elde edememiş olsalar da ortalamanın çok üzerinde bir grupturlar. Ticari başarının gelmemesi 1970 yılında kurulup albüm kaydı yapan grubun 1971 yılının 3 Ocak'ında dağılmasına sebep olmuştur. Bir arada durmayı başarabilselerdi, biraz azim gösterselerdi bugün hala albüm kaydediyor bile olabilirlerdi diye düşünmekten alamıyor insan kendini.

4 kişilik bir kadroya sahip olan Titus Groan'ın grupla aynı adı taşıyan albümü Crossover Prog'un iyi ve yaratıcı örneklerinden biri. Parçalarda obua kullanıyorlar ama kullanım alanının çok dışında bir şekilde. Flütler parçalarda bolca bulunuyor ama Focus ya da Jethro Tull gibi değil, hiç öyle bir şey beklemeyin. Saksafonlar ise bir Rock grubu için oldukça eğlenceli. Parçaların bazı bölümlerinde Keith Relf'in grubu Armageddon'daki gibi gitar riffleri bulunuyor. Ama Armageddon'la da hiç alakaları yok. 

Albüm, ilk albüm olmasına rağmen olmamış ya da ham değil. Tam anlamıyla oturmuş, olması gerektiği gibi yapılmış, eksiği fazlası olmayan bir albüm olarak çıkıyor karşımıza. Popülerleşme kaygısı güden tarafı biraz eleştirilebilir elbette ama göz ardı edilebilecek kadar da yedirilmiş parçalara.

60'lardan gelen ruhun bitmeyen hali de diyebiliriz Titus Groan'a. Hippie kafasıyla, Blues'la, Progressive ile içli dışlı, Sert, eğlenceli, coşkulu. Benzersiz demek de yanlış olmaz onlar için. Farklı grupları andıran yerleri var. Az önce bahsettiğimiz Armageddon gibi. Lakin Armageddon'un kuruluşunun 1975 yılı olduğu düşünülürse, Titus Groan'a benzeyen onlar diyebiliriz. Benzetebileceğiniz pek çok grupla da durum farklı olmayacaktır.

Başta söylememiz gereken şeyi atlamadan söyleyelim. Bilenlerin anlayacağı üzere, grubun adı Mervyn Peake'in aynı adlı kitabından geliyor. Hatta albümün içinde Peake'in Gormenghast üçlemesi üzerine yazılmış enfes bir parça da bulunuyor. Peake ile aynı kaderi paylaşmamış ve işi yarım bırakmamış olsalar da yeteri kadar materyal bırakmadıkları da ortada. Kendi adıma oldukça üzücü bir durum. Zira Titus Groan'a bayılıyorum. Eğlenceli ve coşkulu tavırları, zorlamadan karmaşıklaşan yapıları ile keyif alarak dinliyorsunuz.

TITUS GROAN

Stuart Cowell / Gitar, Org, Piyano
John Lee / Bass
Tony Priestland / Saksafon, Flüt, Obua
Jim Toomey / Davul, Vurmalılar

TITUS GROAN

01. It Wasn't for You (5:33)
02. Hall of Bright Carvings (11:37) :
        - a) Theme
        - b) Dusty High-Value Hall
        - c) The Burning
        - d) Theme
03. I Can't Change (5:41)
04. It's All Up with Us (6:07)
05. Fuschia (6:18)

28 Mart 2023 Salı

Snakes Alive / Snakes Alive (1975)

Avustralya'dan çıkmış en enfes gruplardan biri de Snakes Alive. Kısa ömürlü bir proje olmasına rağmen, kaydettikleri tek albümle malum listemize üst sıralardan girmeyi hak ediyorlar. O kadar ilginçler ki albümü bile sadece 50 adet basıp, hem de kapaksız bir şekilde satışa sunmuşlar. Muhtemelen 5 parasız bir durumdaydılar ve / veya (varsa eğer) yapımcı firma da çok ciddiye almamıştı grubu. Bugünden bakıldığında büyük bir hata ettiklerini anlamışlardır diye tahmin ediyoruz.

1974 yılı ortalarına doğru bir araya gelen grup elemanları hızlı bir şekilde albüm kaydına girmişler. Kayıtlar sırasında yaşanılanlar oldukça keyifliymiş. Parçaları da o keyfin içerisinde doğaçlama olarak çalmışlar. Elbette yazılmış parçalar bunlar ama düzenleme yapmak yerine bodoslama girmeyi tercih etmişler. Belki de o nedenle albümdeki parçalar bu kadar coşkulu bir şekilde ilerliyor.

Bazı kaynaklarda Crossover Prog olarak sınıflandırılsalar da Jazz Rock'tan beslenen bir Progressive Rock anlayışları olması, bu sınıflandırmayı kabul etmiyor gibi sanki. Parçalarda popüler müziğe yakınmış gibi görünen bölümler var ama bu benzeşmeden öteye gitmiyor. Aksine, popüler müzikte yapılanın çok ötesine geçmeyi amaçlıyorlar ve başarıyorlar da. Parçaların gidişatlarındaki karmaşık yapı, enstrümanların ileri derecede iyi ve yaratıcı kullanımı Crossover Prog tanımlamasını pek hak etmiyor diye düşünüyorum.

Hepsi birbirinden uzun 5 parçadan oluşan albümde yapabilecekleri her şeyi yapmış gibi görünüyorlar. Belki de bu nedenle dağılmışlardır diyeceğim ama grup ile ilgili tarihsel bilgimiz gerçekten de kısıtlı. Bu arada belirtelim, albüm 50 kopya olarak basılıp dağıtıldıktan sonra uzunca bir süre aranılan parçalardan biri haline gelmiş. 90'ların ikinci yarısından sonra korsan CD'lerin çoğalması ile birlikte albüm de yeniden ortaya çıkmış. Plak'tan kaydedilmiş korsan versiyonun 1 milyondan fazla kopya sattığına dair söylentiler mevcut. Bu sürecin ardından geçen yaklaşık 25 yıldan sonra da albüm yeniden, ve bu kez ikili plak olarak 2020 yılında yayınlandı. Snakes Alive'a ait tüm kayıtlar, demolar, samplelar vs. albümle birleştirilip piyasaya sürüldü. Albümün gün yüzüne çıkmasında en büyük emek grubun Bass gitaristi Michael Vidale'e ait. Zira adam tüm kayıtları elinde tutup, kaybetmemeyi başararak bugünlere kadar getirmiş.

SNAKES ALIVE

Michael Vidale / Bass
Peter Nykyruj / Davul
Alex Ditrich / Klavye
Boris Peric / Gitar
Jonas Thomas / Saksafon, Flüt, Vokal
Colin Campbell / Trompet

Konuk Müzisyen:
Ralph Cooper / Vurmalılar

SNAKES ALIVE

01. Abberations (8:52)
02. Snakes Alive (5:18)
03. Theme for Myra (7:18)
04. Dear Suzy (11:23)
05. Fruit Pie (6:27)

2 Mart 2023 Perşembe

Steamhammer / Reflection (1969)

İngiltere'de 1968 yılı sonlarına doğru kurulan Steamhammer 5 kişilik bir kadroya sahip. Blues Rock ile başladıkları serüven fazlasıyla Progressive etkiler içeriyor. İkinci albümde tarzlarına biraz Jazz katsalar da sonraki albümlerde yine Blues'a dönüyorlar. Grubu Progressive Rock içerisine ya da daha doğru tabir ile Crossover Prog içine dahil etmek de yanlış olmaz. Veya daha ileri gidip Progressive Blues ya da Blues etkileşimli Progressive gibi tanımlamalar da yapılabilir.

Daha kuruldukları ilk andan itibaren başarılı bir performans sergiliyor Steamhammer. Dönemin ünlü ve önde gelen Amerikalı Blues gitaristlerinden Freddie King'in 68 - 69 arasında İngiltere'de verdiği konserlerde ön grup olarak sahne alıyorlar. Tarzlarını geliştirmek için buldukları her fırsatta barlarda, publarda konserlere çıkıyorlar. Edindikleri deneyim onlara Columbia Records ile albüm anlaşmasını getiriyor. Hızla girdikleri stüdyodan aynı hızla çıkıyorlar ve ortaya konumuz da olan Reflection albümü çıkıyor. Albüm ticari olarak bir başarı elde edemiyor. Fakat grubun popülerleşmesinde büyük etkisi oluyor. Özellikle dönemin Batı Almanya'sında -ki Rock için gerçekten de büyük imhanlar sağlayan bir sahne o yıllarda- radyo listelerinde kendilerine yer buluyorlar. Hatta radyoda canlı bir performans sergileme şansını da yakalıyorlar.

Popülaritenin artmasıyla ikinci ve Jazz etkileri fazla olan Mk II albümü piyasaya çıkıyor. Mk II kaliteli bir albüm olmasının yanında ticari başarıyı da berberinde getiriyor. Grup 1970 ve 1972'de kaydettikleri 2 albümle efsanevi gruplar listesine (henüz oluşturmadığımız, hazırlıkları süren bir liste bu) giriyorlar. Sonra da dağılıyorlar tabi. Lakin grubun gitaristi Martin Pugh ve son albüm Speech'e konuk müzisyen olarak katılan Louis Cennamo, yine aynı albümün kayıtları sırasında Steamhammer'a çok fazla desteği olan Keith Relf ile yeni bir grup kurma yoluna gidiyorlar. Ortaya çıkan grup da Armageddon oluyor.

Steamhammer, İngiliz Blues anlayışının ikinci dalgasına dahil ediliyor. Reflection albümü de bu ikinci dalganın en iyi albümlerinden biri. Saf bir şekilde ama İngiliz tipi Blues içeriyor. İçine kattıkları flüt gibi enstrümanlarla da müzikal anlayışı biraz daha ileriye taşıyorlar. Gitarlar bazı noktalarda Jimi Hendrix'i hatırlatırken, Focus vari flütlerle birlikte güzel bir bileşim oluşturuyor.

STEAMHAMMER

Kieran White / Vokal, Armonika, Akustik Gitar
Martin Pugh / Lead Gitar
Martin Quittenton / Gitar
Steve Davey / Bass
Michael Rushton / Davul

REFLECTION

01. Water, Pt. 1 (0:52)
02. Junior's Wailing(3:18)
03. Lost You Too (3:28)
04. She Is the Fire (3:10)
05. You'll Never Know (3:27)
06. Even the Clock (3:49)
07. Down the Highway (4:28)
08. On Your Road (2:43)
09. Twenty-Four Hours (7:28)
10. When All Your Friends Are Gone (3:49)
11. Water, Pt. 2 (1:44)

12 Şubat 2023 Pazar

Patch / The Star Suite (1973)

Patch
, Avustralya'dan çıkma bir proje grubudur temelde. Dönemin ünlü müzik yapımcısı Peter Dawkins tarafından bir araya getirilmiş, Rock, Jazz, Folk gibi alanlarda çalışmış müzisyenlerden oluşur. Tek albümle kalmış bir projedir ama kaydettikleri albüm ortalamanın çok üzerinde Progressive Rock, Crossover Prog ve Symphonic Prog etkileri içermektedir.

Grubun kendi elemanları olmasının yanında bir de albümde çalan konuk müzisyenler var ki onların adını görünce de nasıl bir albümle karşı karşıya kalacağınızın az çok farkına varıyorsunuz. Spectrum ve Ariel'den tanıdığımız Mike Rudd grup elemanlarının içerisinde yer alırken, Tim Gaze (Tamam Shud, Ariel, Kahvas Jute), Bill Putt (Ariel, Spectrum), Jazz grubu The Bennolong Trio ise konuk müzisyenler olarak görünüyor. Oldukça kapsamlı düşünülmüş bir proje yani.

The Star Suite albümü, Zodyak'ın 4 temel elementi olan Hava, Ateş, Su ve Ateş ile Zodyak burçlarının ve astrolojik temaların bu elementlerle girdikleri etkileşim üzerine bir yorumdur. Albümde 2'si A yüzünde, 2'si B yüzünde olmak üzere toplam 4 parça bulunur ve parçaların isimleri Air, Fire, Water ve Earth'tür. Albüm için bir stüdyo grubu oluşturulmuş ve yetenekli başka müzisyenlerle desteklenmiş olsa da müzikal açıdan bakıldığında sanki 20 yıldır birlikte çalan elemanlardan oluşuyor izlenimi yaratıyor. Eksik ya da fazla gelen hiçbir şeye rastlamadığınız gibi gereksiz olarak düşünülebilecek tek bir notaya bile rastlamıyorsunuz.

70'li yılların ortalarına doğru Avustralya'dan çıkmış en iyi konsept albümlerden biri demek de gerekiyor albüm için. Yukarıda isimlerini saydığımız ve gerçekten de kendi gruplarıyla Progressive Rock alanında öne çıkmış müzisyenlerin bir arada durduğu, farklı türler ve kaynaklardan beslenerek bir bütünlük oluşturuyor albüm. Psychedelic Rock, Space Rock, Symphonic Rock, Folk gibi türlerin izlerine rastlarken bazı bölümlerde de Blues etkileri açık açık kendini hissettiriyor.

Vokalin kullanılmadığı The Star Suite için bazı Proggerlar ve eleştirmenler hafifletilmiş, yumuşak gibi tanımlamalar yapsa da bu kadar acımasız olmamak gerekir diye düşünüyoruz. Amacı belli olan bir stüdyo grubu ile elde edilebilecek / kaydedilebilecek en iyi materyalleri ortaya çıkardıkları bir gerçek.

PATCH

Mike Rudd / Elektrikli Gitar
Mike McClellan / Akustik Gitar
Doug Gallacher / Davul
Tony Esterman / Klavye
Rod Coe / Bass

Konuk Müzisyenler:
Bill Putt / Bass (4)
Tony Ansell / Org (2,3)
Nathan Waks / Elektrikli Çello (1,4)
Tim Gaze / Elektrikli Gitar (1,2,4)
Ian Bloxham / Vurmalılar (3,4)
The Bennelong Trio, Peter Draper / Gitar (4, opening)
The Bennelong Trio, Brian Strong / Çello (4, opening)
The Bennelong Trio, Nick Negerovich / Flüt (4, opening)
Mike Perjanik / ARP Synthesizer (1-3)
Doug Fosket / Saksafon (4)

THE STAR SUITE

01. Air (9:15)
02. Fire (10:41)
03. Water (10:57)
04. Earth (11.14)

5 Şubat 2023 Pazar

Mr. Albert Show / Mr. Albert Show (1970)

Hollandalı Mr. Albert Show 1969 yılında kurulmuş. Konserlere sık çıktıkları dönemde grubun enstrümanlarından ve sahne yerleşiminden sorumlu Albert adında bir çalışanın ismini almak onlara komik gelmiş ve grup bu isimle tanınmaya başlamış. Bahsi geçen Albert'ın işi gereği sürekli sahneye çıkması ama her seferinde de bunu fena halde utanarak yapmasından kaynaklı bu ismi aldıkları söyleniyor.

1970 yılında yayınladıkları ilk single Wild Sensation'ın başarılı bir çıkış yapması ile birlikte albüm kayıtlarını hızlandıran grup aynı yıl içerisinde konumuz da olan albümü yayınlamış. Bir sonraki sene daha melodik ama daha etkisiz olan ikinci albüm Warm Motor piyasaya çıkıyor. Grup, özellikle üniversitelerde ve kulüplerde bir hayli fazla konsere çıkıyorlar ama 2 yıllık konser maratonunun ardından da dağılıyorlar. Dağılmalarında en büyük etkenin grubun kurucusu Bertus Borgers'in ayrılması olduğu da söylenir.

Pek çok kaynakta Mr. Albert Show, Progressive Rock, Progressive Jazz ve Jazz Rock olarak nitelendirilse de daha objektif bakıldığında Crossover Prog janrı içine dahil etmek kaçınılmaz oluyor. Her ne kadar Jazz, beslendikleri kaynaklardan biri olsa da tam anlamıyla bir Jazz Rock'tan ya da Progressive Jazz'dan bahsedemiyoruz. Albümün bazı bölümlerinde açık şekilde Blues etkileşimleri de görülürken, başka bazı noktalarda sertleşip Heavy Prog'a doğru evrilirken, ara ara da Chicago tarzı Jazz bölümleri de ortaya çıkınca Crossover Prog kaçınılmaz bir sonuç oluyor.

Bu tarza dahil edilen çok fazla grupta görülen türler arası geçişler Mr. Albert Show'da da fazlasıyla bulunuyor. Psychedelic ritimlerle başlayıp Jazz'a yönelen oradan Blues tadı vermeye başlayıp açık şekilde Klasik Müzik etkileri içeren bölümlerle son bulabiliyor parçalar. 

Albümde bu yapısal karmaşayı sağlayan en önemli bileşen ise enstrümanlar ve doğal olarak da enstrümantaslistler. Bir iki yerde grup elemanları için virtüöz ve maestro tanımlamalarına rastlamıştım. O kadar ileri gidemese de öyle bir etki yarattıkları ortada. Albümdeki parçalar çok kolay parçalar da değil. Buna rağmen altından kolaylıkla kalkabilmişler izlenimi de ediniyorsunuz.

Floortje Klomp'un enfes vokalini de albümün artıları arasına katmadan geçmemek gerekiyor. Çok fazla özelliklere (Robert Plant sesi gibi mesela) sahip olmasa da Klomp albüm içerisinde inanılmaz derecede iyi bir performansa imza atıyor. Ki kendisi grubun orijinal elemanı da değil. Albümün Konuk Müzisyen kısmında adı geçiyor.

MR. ALBERT SHOW

Bertus Borgers / Saksafon, Flüt, Vokal
Roeland Boogaart / Davul
Tom Fautubun / Bass
Eric Lintermans / Gitar
Bonki Bongaerts / Org

Konuk Müzisyen:
Floortje Klomp / Vokal

MR. ALBERT SHOW

01. Act of Love (5:29)
02. Kings of Galaxy (4:07)
03. King Horse (3:20)
04. Don't Worry (2:36)
05. White Bear Skin Coat (2:26)
06. Wild Sensation (3:09)
07. There's a Sad Song in the Air (7:14)
08. White (4:23)
09. Revolver (4:31)

1 Şubat 2023 Çarşamba

Deep Feeling / Deep Feeling (1971)

60'ların sonunda İngiltere'den çıkan ve hala da bilinmezliğini koruyan gruplardan biri Deep Feeling. Tam da Progressive Rock'ın ortaya çıktığı döneme denk geliyorlar ve genel yapı itibariyle de Progressive'in kıyılarında dolaşıyorlar.

İngiliz şarkıcı Guy Darrell olarak bilinen John Swail'in arkasında çalan grup Swail'in Darrell'lığı bırakmasının hemen ardından bir arada durma kararı alıp Deep Feeling olarak bilinir hale gelmişler. Kaydedip yayınladıkları 45'lik ve EP'lerin ardından ancak 1971 yılında albüm aşamasına geçebilmişler. Kaydettikleri ve oldukça da başarılı olan bu albüm grubun bir arada durmasını sağlayamamış. Albümün hemen ertesinde dağılmışlar ve grup elemanlarının çoğu yoluna stüdyo müzisyeni olarak devam etmiş.

Deep Feeling albümü Crossover Prog janrına dahil olması ile birlikte pek çok farklı müzik türünden, tarzından ve grubundan etkiler içeriyor. The Beach Boys tarzı vokallerden Uriah Heep'in klasikleşmiş Ken Hensley klavyelerine uzanan geniş bir yelpazede gezinirken türler arasında da sağlam geçişler yapabiliyorlar. Klasik müziğe selam duran bölümlerden İngiliz tarzı Progressive Rock'ın derinliklerine, melodik bir şekilde ilerleyen Psychedelic karışımından ortaçağ geleneksel müziğini andıran parçalara kadar pek çok yere de uğruyorlar.

Albümün tartışmasız favori parçası olan Classical Gas bütün türler ile bağlantıyı sağlarken parçadaki enstrumantasyon ile de gerçekten göz dolduruyor. Akustik gitardan bu kadar yüksek ve iyi sesler çıkacağına inanmakta güçlük çekerken melodilerin içinden geçip giden flüt ve piyanolara ise şaşkın şekilde bakabiliyorsunuz.

Şüphesiz hem albüm hem grup için çağın çok ötesinde, büyük yenilikler getirmiş ya da fazlasıyla öne çıkmış gibi tanımlamalar yapmak güç. Ama bu, onların gerçekten de bu ayarlara yakın bir yerde durmadığını da kanıtlamaz. Hem yayınlandığı dönemde hem daha sonrasında çok fazla bilinen, öne çıkan bir albüm olmasa da hakkını teslim etmek isteyen her dinleyicinin ciddiyetle şapka çıkaracağı kadar iyiler. Uzadıkça genişleyen ve gelişen melodileri, kendini göstermek için bir anda ortaya atılan ve kontrolü kaybetmeden ilerleyen gitarlar, ciddiyetten uzak davul atakları, sürünün başındaki yerini kaybetmemek için kendini her uygun zamanda öne ata enfes klavyeleri ile arşivde olmazsa olmaz, nadide parçalardan biri Deep Feeling.

DEEP FEELING

John Swail / Lead Vokal
Martin Jenner / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Pedal Steel Gitar, Sesler
Derek Elson / Hammond Org, Harpsichord, Piyano, Vokal
David Green / Bass, Flüt, Vokal
Graham Jarvis / Davul, Vurmalılar, Vokal

DEEP FEELING

01. Welcome For A Soldier (5:59)
02. Old Peoples Home (3:52)
03. Classical Gas (8:16)
04. Guillotine (9:00)
05. Country Heir (5:47)
06. Lucille (5:30)

26 Ocak 2023 Perşembe

Mother Superior / Lady Madonna (1975)

Çok nadir bulunan gruplardan biri de Mother Superior. Nadir olmalarının sebebi tamamen kadınlardan oluşması. Yoksa müzikal kalite olarak blogda anlattığımız gruplardan aşağı kalır en ufak bir yanları yok. Hatta belki de bazılarından çok daha da iyiler diyebiliriz rahatlıkla.

1974 yılında, Cosmetix adlı grubun seçmelerine katılan Jackie Badger ile başlıyor hikaye. Badger seçmelere katılıyor ama gruba girmek yerine grubun 2 elemanını, Jackie Crew ve Audrey Swinburne'ü ayartıp kendi gruplarını kurmaya ikna ediyor. Kısa süre sonra aralarına katılan Yeni Zelandalı Leslie Sly ile kadroyu tamamlıyorlar. Olukça uzun süren stüdyo çalışmaları ve bolca alkolün ardından grubun adını da Mother Superior olarak belirliyorlar. 1 yıl boyunca pek çok yerde konsere çıkıyorlar ve belirgin bir kitleye sahip oluyorlar. Bu motivasyonla birlikte ilk ve tek albümlerini kaydedip daha da kalıcı olma yolunda ilerliyorlar. Fakat grupta yaşanan sorunlar ikinci bir albüm kaydetmelerine olanak tanımıyor. 1977 yılında verdikleri veda konseri ile birlikte dağılıyorlar.

Crossover Prog janrı içine dahil edilen grubun tarzında acayip ve hoş bir naiflik var. Aşırı zorlamalara girmeden her şeyi sakince hallediyorlar. Melodik ve ritmik olarak tasarladıkları parçalarda enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Vokalin özelliksiz ve sade bir tarzı olması göze batar gibi dursa da albümün bütününde oldukça iyi bir yer ediniyor kendine. 

Ara ara Heavy Progressive Rock'a doğru evrilirmiş gibi olsa da albüm genel olarak klasik bir Rock anlayışı ile ilerleyip Crossover Prog içerisinde sürükleniyor. Ama bu sürükleniş başı boş, kontrolsüz bir durum da değil. Fazlasıyla çalışılmış, özellikle yapılmış hissiyatına sürekli şekilde kapılıyorsunuz. Özellikle nereden geldiğini bilemediğiniz, bir anda ortaya çıkan davul atakları ve klavye tonlarıyla sizi mest ediyor.

Temelde albümün çok büyük ya da efsanevi özellikleri bulunmuyor. Fakat bu kötü ya da ikinci sırada olduklarının bir göstergesi de değil. Rock içerisinde özellikle de kendi adıma iyi bir yerde durduklarını söyleyebilirim. Diğer taraftan bakıldığında da arşivde olmazsa olmazlardan biri demek de yanlış değil. Hatta nadide parçalardan biri olarak da görülebilir

MOTHER SUPERIOR

Lesley Sly / Vokal, Klavye
Audrey Swinburne / Vokal, Gitar
Jackie Badger / Bass, Vokal
Jackie Crew / Davul, Vokal

LADY MADONNA

01. No Time Toulouse Lautrec (5:46)
02. Just One Look (5:57)
03. Mood Merchant (7:00)
04. Love the One Your With (4:38)
05. Ticklish Allsorts (5:19)
06. Lady Madonna (4:37)
07. Years Upon Tears (5:55)