Space Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Space Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2023 Cumartesi

Tractor / Tractor (1972)

İsmi pek makbul olmasa da yaptıkları müzik açısından öne çıkan bir grup Tractor. 1966 yılında The Way We Live adıyla Jim Milne ve Steve Clayton tarafından kuruluyor. İlk dönem Beat üzerine yoğunlaşıp sonraları Psychedelic Rock'a doğru evriliyorlar. The Way We Live adıyla 1971 yılında bir albüm çıkarıp ardından da yola Tractor adıyla devam etme kararı alıyorlar. İlk isim fena değilmiş aslında ama müzikal olarak Tractor daha fazla öne çıkıyor. Belki de müzikal fikir ayrılıkları dolayısıyla grubu yeniden düzenlemek zorunda kalmışlardır ve isim değişikliği de mantıklı oluyor bu durumlarda.

Genel olarak Tractor'ın 1972 yılında çıkan albümü İngiliz tipi Psychedelic Rock, Folk Rock etkileri ile birleşen Heavy Rock diyebileceğimiz bir yapıda. Psychedelic Rock yanında Space Rock'a doğru yürüdüklerini de belirtmeden geçmeyelim. Çok büyük yeniliklere sahip bir grup ya da albüm değil elbette ama sıkıcı olmaktan da çok uzaklar.

Albümde çok fazla vokal olması bir miktar rahatsızlık verse de sözlerdeki pozitif yaklaşımlar bu rahatsızlığı az da olsa aşağı çekiyor diyebiliriz. Yukarıda bahsettiğimiz Milne ve Clayton ikilisinin, her ikisinin de bass çalıyor olmasından kaynaklı ağır basan bir yan var. Clayton'ın ayrıca vurmalılarla yaptığı işler de çok iyi. Albümdeki bütün gidişatı Clayton belirliyor gibi görünüyor. Bazı noktalarda ipin ucu kaçacak gibi oluyor hatta. Ama kaçırmadan devam edip bir yerlere bağlıyorlar mutlaka.

Diğer taraftan Milne'in nefis gitar atakları ve soloları da albüme farklı güzellikler katan şeyler. Davuldan gelen ritimlerle o kadar iyi hareket ediyor ki kimi zaman enstrümanların birbirinin içinden geçiyormuş izlenimine kapılıyorsunuz. Coşkulu anlardan sonra tribal bir yapıya bürünüp ritim ve gitar sesleri haline döndürdüklerinde albüm bambaşka bir seviyeye çıkıyor.

Psychedelic Rock'ın en cafcaflı döneminin sonlarına doğru çıkardıkları albümde bu tarz müziğin en iyi nasıl yapılabileceğini, başka türlerle nasıl harmanlanabileceğini, saf haldeyken ne kadar yukarı doğru çıkıp sertleşebileceğini çok iyi şekilde gösteriyor. Her insanın içindeki bir an yükselip bir an dibe vurma duygusunu çok iyi vererek bir anlamda da ayna tutuyor.

TRACTOR

Jim Milne / Gitar, Bass, Vokal
Steve Clayton / Davul, Vurmalılar, Bass, Back Vokal

TRACTOR

01. All Ends-Up (6:50)
02. Little Girl in Yellow (8:12)
03. The Watcher (2:00)
04. Ravenscroft's 13 Bar Boogie (3:26)
05. Shubunkin (3:08)
06. Hope in Flavour (2:47)
07. Everytime It Happens (5:58)
08. Make the Journey (9:52)

19 Eylül 2023 Salı

Freedom's Children / Astra (1970)

Dünyanın neredeyse hiç duymadığı en iyi rock gruplarından biri tanımlaması Freedom's Children için söylenmiş bir laf. Çok kötü bir dönemde, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde kurulan, kendi çabalarıyla müzik yapıp tanınmaya çalışan ama sadece Güney Afrika'da kendine belirli bir kitle edinebilmiş değişik, kendine has ve etkileyici bir grup Freedom's Children.

Apartheid döneminin zirvesi sayılan yıllarda, 1965'te The Lehman Limited adıyla kurulan grup daha sonraki eklemelerle The Seven Faces'a dönüşmüş ve son olarak da Freedom's Children adını almış. Zirvesini yaşayan ırkçı rejimin hüküm sürdüğü bir yerde sadece grubun ismi bile başlı başına bir sorun aslında. Tabi bununla kalmayıp uzunca bir süre sorunlarla uğraşmak zorunda kalmışlar. İngiltere'ye gidip konserler vermeye çalıştıkları bir dönemde yasal izin bile alamamışlar. Birkaç izinsiz konserin (hatta daha küçük çaplı olduğu için dinleti demek daha doğru olur) dışında hiçbir şey yapamamışlar. Doğal olarak da dünya sahnesine açılma gibi bir şansları hiç olamamış.

Kendi ilkelerinde ise durum daha kötüymüş. Bırakın konser ya da dinletileri, Radyolarda çalınmaları bile çoğunlukla yasaklanmış. Grubun adının dönem için tehlikeli olması bir yana, 60'ların başında Amerikalıların yaşadığı British Invasion'ın farklı bir versiyonuna maruz kaldıklarını düşünen Güney Afrika Cumhuriyeti ileri gelenleri, Psychedelic Rock ve Rhythm&Blues'dan beslenen bu grubu fazlasıyla sakıncalı görmüş.

Var oldukları süre boyunca bu tip sorunlarla sık karşılaşan grup hiçbir zaman öne çıkamamış. Mandela'nın çıkışı ile birlikte düzelmeye başlayan süreçte albümleri tekrar yayınlanana (CD formatında elbette) kadar kimse tarafından bilinmez, bilinenler tarafından da unutulmuş bir hale gelmişler. Gelmiş geçmiş en iyi Heavy Progressive Rock, Psychedelic Rock gruplarından biri olmalarını bilmememiz tam da bu yüzden işte.

Aslında yaptıkları müzikle Atomic Rooster ya da Egg gibi bilinen grupların hiç de altında değiller. Yaratıcılıkları saydıklarımız dahil pek çok grupla ve isimle kafa kafaya ilerler ve hatta çoğunu da geride bırakır.

Astra, grubun kaydedip yayınlama fırsatı bulduğu ikinci albümü. İlk albüm de iyi olmakla birlikte bu albüme başyapıt etiketini yapıştırmak daha kolay. Melodik varyasyonların hiç durmadan ilerlediği, gitarların değişik tonlarda hüküm sürdüğü karanlık ve kozmik bir albüm. Apartheid döneminde yaşanmış tüm acıların toplu bir çığlığı gibi. 

FREEDOM'S CHILDREN

Julian Laxton / Gitar, Black Box (Kendisi icat etmiş)
Ramsay MacKay / Bass
Gerard Nel / Piyano, Harpsichord, Ziller
Nic Martens / Org
Brian Davidson / Vokal
Colin Pratley / Davul

ASTRA

01. Aileen (2:01)
02. The Homecoming (6:19)
03. The Kid He Came From Hazareth (5:24)
04. Medals of Bravery (3:25)
05. Tribal Fence (4:12)
06.Gentle Beasts Pt. 1 & 2 (5:26)
07. Slowly Towards the North Pt. 1 & 2 (7:04)
08. Afterward (4:57)

31 Ağustos 2023 Perşembe

Far Out / Nihonjin (1973)

Far Out
, Japonya'nın en iyi Psychedelic Rock, Space Rock gruplarından biri. İtiraf etmek lazım ki Japonya'ya gereken önemi vermemişiz blogda. Büyük ayıp! Avrupa ve Amerika merkezli bir anlayış hakim olsa da genelde dünyanın hemen her yerinden 70'li yıllarda fena halde iyi gruplar ve müzisyenler çıkmış. Japonya'da bunların başında gelir aslında.

Japonya'daki Rock çılgınlığının başlamasından hemen sonra 1972 yılında kurulmuş Far Out. Çok bilinen ya da hatırlanan bir grup olmamakla birlikte ardılı olan Far East Family Band'in kökenlerinden biri olmasından kaynaklı da ayrıca önemlidir. Psychedelic Rock janrı içerisinde hak ettikleri yeri almış olmaları da ayrı bir güzellik elbette.

Psychedelic ve Space Rock'ın değişik bir yerinde duruyor grup. Normalde Space gruplarında klavyeler ve synth öne çıkarken burada fazlasıyla idareli kullanıldığına şahit oluyoruz. Özellikle efekt vermek istediklerinde tercih ettikleri bir enstrüman klavyeler. Müziklerindeki ağır Psychedelic etkiyi; gitarlar (doğal olarak), davullar ve alışkın olmadığımız bir şekilde elektrikli sitar ile sağlıyorlar. Sitar'ın öne çıkmaya başladığı anlarda değişik ve tuhaf bir Psychedelic rüzgar esmeye başlıyor.

Genellikle Pink Floyd'un ilk dönemlerine benzer olduklarından bahsedilse de aslında ondan çok fazlası olduklarını söylemek yanlış kaçmaz. Pink Floyd'a bok atmak değil tabi buradaki amaç. Far Out'un onlar gibi olmadığını, kendilerine ait bir tarza sahip olduklarını öne çıkarmak. Daha iyi olduklarını söyleyemeyiz fakat daha değişik olduklarını belirtmekten de sakınca gelmez.

Nihonjin albümünün ayırt edici bir özelliği de Japon kültürüne yaslanması. Folk olarak düşünmemek gerekir, fakat o kültürün içinden çıkıp geldiği apaçık belli. 2 parçadan oluşan albümün parça sayısı bile buna dayanıyor denilebilir. Uzun ve ardı arkası kesilmeyen Japon hikayeleri, geleneksel müzikleri ve müzikal yaklaşımlarını ortaya koyuyor albüm bu iki parçası ile.

Krautrock ile benzeşen yanları olan albümü Proto-Prog olarak tanımlamak da yanlış değildir. Zaten kendisinden sonra gelen Far East Family Band'de Progressive Rock içerisine dehil edilir. Keyif verici şekilde Hint ezgilerine de ara ara rastlayabilirsiniz albümde. Belki de bu yüzden fazlasıyle egsantrik ve eğlencelidir. Arada, tuhaf ve değişik gruplardan biridir Far Out.

FAR OUT

Fumio Miyashita / Vokal, Nihon-bue, Akustik Gitar, Armonika, Moog
Eiichi Sayu / Lead Gitar, Hammond, Koro Vokal
Kei Ishikawa / Bass, Elektrikli Sitar, Vokal
Manami Arai / Davul, Nihon-daiko, Koro Vokal

NIHONJIN

01. Too Many People (17:55)
02. Nihonjin (19:52)

12 Temmuz 2023 Çarşamba

Nimbus / Obus (1973)


Hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız gruplardan biri de Nimbus. 1970'li yılların başında Finlandiya'da Mafia adıyla kurulduklarını, sonra isim değiştirerek Nimbus adını aldıklarını biliyoruz. Yıllar sonra grup elemanlarından birinin kızının ısrarı üzerine bir araya gelip tek bir konser daha verdikleri de anlatılanlar arasında. Ama doğruluğunu kanıtlayamıyoruz.

Mafia olarak başladıkları yolculuklarında Psychedelic Rock'ın dehlizlerinde dolaşmışlar. Nimbus olduklarında da bundan vazgeçmemişler ama tarzı biraz daha değiştirip, daha ileri götürüp Space Rock'a kadar dayanmışlar.

Çok önemli ya da efsanevi diye tabir edebileceğimiz gruplardan değiller. Fakat kaydettikleri tek albümle oldukça başarılı bir iş çıkardıkları da ortada. Albüm oldukça kaliteli. Tabi, West Coast tarzı sevenlerdenseniz Obus size hitap etmeyebilir. Diğer yandan, Avrupa tarzı, kendine has ve soğuk bir Psychedelic deneyim peşindeyseniz de Nimbus'un bu ilk ve tek albümü biçilmiş kaftan olan nitelendirilebilir. Fazlasıyla yaratıcı ve değişik.

Grubun Progressive bir yapısı olduğu kesin. Aynı dönemden benzeri gruplardan farklı olarak daha az Jazz etkileşimi içerir. Yapısal olarak da eklektikten uzaktır. Fakat buradaki açığı bol miktarda gitar ve klavye ile çözerler. Coşkulu ve kendi hallerinde tempolu bir yapıya da sahiptirler. Can sıkıcı olmaktan çok uzak bir şekilde geliştirdikleri ritimler ile uzayan ve değişken bir yol tuttururlar. 

Bazılarınca Genesis'i çağrıştırdığı diğer bazılarınca ise Wigwam'a yaklaştığı söylense de her iki grupla da alakaları yoktur. Genesis'deki Gabriel havasını yakalamak gibi bir çabaları olmadığı gibi Wigwam'daki yükseklerde gezinen bakış açısına sahip değildirler. Ama her iki durum da Nimbus'un daha kötü olduğunun bir göstergesi değildir. Grup, kendine has ve özgün bir yapıya sahip, kendiliğinden ve akıcı bir tarzın mimarıdır. Avrupa tarzı Psychedelic ve Space Rock sevenler tarafından mutlaka sahip olunması gereken gruplardandır aynı zamanda.

NIMBUS

Harri Suilamo / Gitar
Pekka Rautio / Klavye
Pasi Saarelma / Vokal 
Juha-Pekka Jokiranta / Bass
Matti Jokiranta / Davul

OBUS

01. Ennustus (7:04)
02. Jälkisäädös (4:04)
03. Muutos (5:06)
04. Epilogi (3:52)
05. Pessimistinen dialogi (6:50)
06. Yksinäinen purjehtija (6:13)

7 Temmuz 2023 Cuma

Chilliwack / Chilliwack (1970)

70'lerin ortalarından itibaren değişip AOR yapmaya başlasalar da Chilliwack işin başında Psychedelic Rock ve Space Rock köklerine sıkı sıkıya bağlı bir Progressive Rock'a imza atıyordu. Kanada'nın ilk Progressive Rock gruplarından biri olmalarının en önemli sebebi ise 60'ların efsanevi grubu The Collectors'ın devamı olmalarıdır.

60'ların sonunda başarılı 45'likler ve ağlam bir kariyer sahip olmak üzere olduklarını anladıklarında The Collectors elemanları grubun adının yetersiz kaldığını, imajlarının da eskimiş olduğunu düşünerek isimlerini değişitirip Chilliwack yapıyorlar. Art arda yıllarda kaydettikleri ilk üç albümle (üçüncüsü ortalama bir albümdür aslında) fazlasıyla ön plana çıkıyorlar. Ama sonra grup elemanları bir bir değişmeye başlıyor. 70'lerin ortalarında grubun müziği Country Rock'a doğru yönelip ardından da en popüler dönemini yaşayan AOR'a evriliyor. 80'lerde ise bitik bir halde çıkardıkları ne idüğü belirsiz albümlerin ardından da grup dağılıyor.

The Collectors'ta Beat ve Psychedelic Rock karşımı anlayış, Chilliwack ile birlikte daha belirgin bir Psychedelic Rock ve Space Rock düzlemine oturuyor. Tuhaf sesler ve tonlar, sağlam ritimler ve davul atakları, gidişatı belirsizleşen bir ruhani deneyime dönüşüyor. Uzayla mistisizm arasında sıkışmış gibi hissediyorsunuz çoğunlukla. Dinledikleriniz basitmiş gibi görünüp son anda fark ettiğiniz bir bilinmezliğin içinde sürüklenirken buluyorsunuz kendinizi.

Tuhaf şekillerde kendini gösteren gitarlar ile sürekli olarak karşınıza çıkan ve sizi hissiyat sınırlarını zorlamak mecburiyetinde bırakan flüt ve saksafonlar havayı fena halde etkiliyor. Uzun ve sert flüt bölümlerinin ardından gelen yumuşatılmış ve benzersiz sesler ile her seferinde işin rengi değişiyor. Bazı noktalarda değişik şekillerde giren vokalin ses mi yoksa bir enstrüman mı olduğunu anlamakta da zorlanıyorsunuz. Köken olarak bir yere bağlanmasalar da Kuzey Amerika yerlilerinin kültürlerinden pek çok iz ve ritme albümde sıkça rastlıyorsunuz.

Ortalama bir Psychedelic Rock albümüne oranla daha uzun süreli parçalara ev sahipliği de yapıyor albüm. Kanada Progressive Rock anlayışı için önemli albümlerden biri aynı zamanda. Diğer taraftan bakıldığında ise bir miktar basit ya da öncül olarak da görülebilir. Zaten sırf bu sebepten dolayı bazı kaynaklarda Proto-Prog olarak da sınıflandırılıyorlar.

CHILLIWACK

Bill Henderson / Gitar, Piyano, Vokal
Claire Lawrence / Flüt, Saksafon, Org, Piyano, Vokal
Glen Miller / Bass, Gitar
Ross Turney / Davul

CHILLIWACK

01. Sundown (5:40)
02. Every Day (3:42)
03. Seventeenth Summer (6:04)
04. Ballad (5:00)
05. I Got You Fixed (3:49)
06. Rain-O (6:47)
07. Chain Train (7:02)

10 Nisan 2023 Pazartesi

Food Brain / Bansan - Social Gathering (1970)

70'lerin başından, Japonya'da Psychedelic Rock kültürünü başlatan gruptur diyebiliriz Food Brain için. Aslında tamamen toplama bir proje grubu ama o kadar iyi iş çıkarmışlar ki anlatması zor. Polydor firmasının Japonya'daki üst düzeylerinden biri Psychedelic Rock albümü eksikliğini fark edip 4 elemanı bir araya getiriyor bu proje grubu için. Normal ve sıradan bir şey gibi gelebilir. Zira gezegenin pek çok yerinde, sırf para için yapılan işlerden biri de bu. Ama bir araya gelen elemanların değeri fazla olunca olayın rengi de değişiyor.

Bu yapımcı arkadaş, gruba iyi bir gitarist bulayım fikriyle yola çıkıp Shinki Chen ile anlaşıyor. Ardından da davulcu sağlam olsun deyip Hiro Tsunada'yı katıyor projeye. Hiro Yanagida ve Masayoshi Kabe de eklenince kadro tamamlanıyor. Grubun kadrosunda ismi geçen bu elemanlar öncesinde veya sonrasında Japonya'nın uluslararası arenada tanına isimleri haline geliyorlar. 

Grubun adıyla ilgili anlatılan bir miktar komik bir hikaye de bulunuyor. Shinki Chen elemanlarla konuşup grubun adını Brain Food (Beyin Gıdası) koymaya karar veriyor. Lakin yapımcıya ismi söylerken, kafasının bi dünya olmasından dolayı, Food Brain (Gıda Beyni) diyor ve grubun adı da böyle kalıyor. Hatayı fark ettiğinde Chen bu da böyle olsun mantığıyla üzerine bile gitmemiş anlaşılan.

Yapımcı albüm kayıtları sırasında grubun iyi bir çıkış yapacağına, kaliteli işler çıkaracaklarına ikna oluyor. Hatta kafasında projenin uzun süreli olmasını planlıyor. Ama albümün piyasaya çıkmasından sonra yerinde duramayan grup elemanları dağılmayı tercih ediyorlar. Hepsi farklı gruplara dağılıyorlar. Yapımcının yarım kalan hayali bizim için tek albümlü efsaneler listesine bir grup daha yazmak anlamına geliyor.

Psychedelic Rock'ı daha ileriye taşıyarak üst seviyede bir Space Rock'a doğru yola çıkmışlar Bansan ya da diğer adıyla Social Gathering albümünde. Enstrüman kullanımlarına diyebilecek en ufak bir şey yok. Albümdeki her şey tam yerinde ve olması gerektiği gibi yapılmış. Zaten içinde Shinki Chen ve Hiro Tsunada'nın olduğu bir albümden de farklı bir şey beklemek yanlış olurdu sanırım. Arşive alıp defalarca dinlenebilinecek albümlerden biri.

FOOD BRAIN

Hiro Tsunoda / Davul, Vurmalılar
Hiro Yanagida / Klavye, Org
Masayoshi Kabe / Bass
Shinki Che / Gitar

Konuk Müzisyen:
Michihiro Kimura / Klarinet

BANSAN / SOCIAL GATHERING

01. That Will Do (9:12)
02. Naked Mountain (0:32)
03. Waltz For M.P.B. (3:45)
04. Live Juice Vending Machine (3:21)
05. The Conflict Of The Hippo And The Pig (0:31)
06. Clock (5:27)
07. One-Sided Love (0:48)
08. The Hole In A Sausage (15:03)
09. Dedicated To Bach (0:51)

5 Nisan 2023 Çarşamba

Traffic Sound / Traffic Sound (1970)

Traffic Sound
, sayısı bir hayli fazla olan Peru gruplarından ama en iyilerinden biri. 1967 yılında Lima'da kurulmuşlar. 1972 yılındaki dördüncü ve son albümün ardından da dağılmışlar. Bu beş yıllık süre içerisinde de ellerinden gelenin en iyisini hem de inanılmaz zor şartlar altında yaptıklarını belirtmekte fayda var.

Bilen bilir, Peru'nun 80'li yıllara kadar olan süreci oldukça sancılıdır. 1968 yılında sağa yakın duran diktatör ordu tarafından kansız bir darbe ile görevinden alınır, yerine gelen askeri cunta ise (bu da tuhaf bir şey yahu) toprak ve ekonomi reformları ile daha sosyal bir sisteme dönüştürmeye çalışır. Fakat 1975 yılında bu hükümet de başka bir general tarafından düşürülür ve anlayış yine kapitalizmden yana döner. 80'lerden sonrası da Aydınlık Yol adıyla bilinen sol yanlısı gerillalarla geçer filan. Yani adamların müzik yapmaya çalıştıkları ortam bizim şimdi oturduğumuz yerden bakıp da aman canım ne var ki bunda diyebileceğimiz tarzda bir ortam değil. Zorluk diyorsak, basit, ufak tefek şeylerden bahsetmiyoruz yani. 

Böylesi çalkantılı bir ülkede müzik yapmaya çalışan grup, kuruldukları 1967 yılı ile ilk albümü kaydettikleri 1968 arasında zaten büyük sorunlar yaşıyorlardı. Politik ve insani sorunları bir kenara bırakarak düşünseniz bile (o nasıl olacaksa artık) yaptıkları müziği yayınlayabilecekleri yer bulamıyorlardı. Zira radyo istasyonlarının çoğu hükümet kontrolündeydi ve hükümet Rock müziği, Yankilerin Peru kültürünü ve atalardan miras kalan her şeyi bozma çabasının bileşenlerinden biri olarak görüyorlardı. Doğal olarak da ilk iş Radyo istasyonlarında Rock müzik yayınını kesmekle işe başladılar.

O sırada Los Hang Tens grubundan ayrılmış bir grup müzisyen kendi müziklerini yaparak uluslararası başarı elde edebilmek için kapağı dışarıya atmaya çalışıyorlardı ama mevcut halleriyle bunu yapamayacaklarının farkındaydılar. Los Mads grubu elemanları ile birleşmeyi buna bir çözüm olarak gördüler ve Traffic Sound ortaya çıktı.

İlk yayınladıkları albüm kimilerince albüm sayılmamakla birlikte diskografiye mutlaka eklenmesi gereken, 21 dakikalık bir EP. Albümde Cream ve Jimi Hendrix gibilerinden coverlar yer alıyor. Yetenekli müziyenlerden oluşan grup için bu cover EP'si vile yetmiş zaten. Bir anda tanınır bilinir hale gelmişler. Ardı ardına kaydettikleri 3 albümle de yeterince büyük bir uluslararası başarıya imza atmışlar. Dönemin etkisiyle Psychedelic Rock ve Space Rock semalarında geziyorlar. Aralarda ufak tefek de olsa yerel ezgiler var gibi gelse de bundan o kadar emin olamıyorsunuz. Folk yönü olan bir albüm demek doğru olmaz. Tam olarak uluslararası arenaya hitap eden bir tarzları var. Arşivde olmazsa olmazlardan.

TRAFFIC SOUND

Manuel Sanguinetti / Lead & Back Vokal, Vurmalılar (3,5,6)
Willy Barclay / Lead Gitar (1,3,5,6)
Freddy Rizo Patrón / Ritim Gitar (1,3,6), Akustik Gitar (2,5), Vurmalılar (3), Vokal (3,6)
Jean Pierre Magnet / Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Bariton Saksafon, Flüt, Trompet & Quena (6), Vibes (5), Vurmalılar & Vokal (3,5,6)
Willy Thorne / Bass, Org (2,4), Piyano (2,5), Elektrikli Gitar (2), 12-Telli Akustik Gitar (4), Vokal
Luis Nevares / Davul, Vurmalılar (5)

Konuk Müzisyen:
Otto De Rojas / Piyano (3,4)

TRAFFIC SOUND

01. Tibet's Suzettes (4:45)
02. Those Days Have Gone (3:26)
03. Yesterday's Game (5:49)
04. America (3:00)
05. What You Need And What You Want (4:14)
06. Chicama Way (7:46)

31 Mart 2023 Cuma

Group 1850 / Paradise Now (1969)

İngiltere'yi işin içine katmadan düşünürsek, Avrupa kıtasının ilk Progressive Rock gruplarından biridir Group 1850. Hollanda çıkışlı olan grubun öncesi 1964 yılına, The Klits grubuna dayanır. Ortaya karışık bir şeyler yapmaya çalışan The Klits zamanla evrilip 1966 yılında Group 1850'ye dönüştü. Sağlam çalıyorlardı ve hemen kendilerine bir kitle edinmeye başladılar. Çıktıkları konserlerde sahne performansları çok iyiydi. 

1967 yılında en büyük çıkışlarını ve en iyi sahne performanslarından birini sergilediler. Amsterdam'a konsere gelen Mothers of Invention'ın ön grubu olarak sahneye çıktılar. Sergiledikleri performans Mothers of Invention elemanları tarafından da acayip beğenilmişti. Bu motivasyonla ilk albümleri Agemo's Trip To Mother Earth'ü kaydedip yayınladılar. 1968 yılında yayınlanan albüm Hollanda'nın ilk konsept albümüdür.

Pink Floyd'un Saucerful of Secrets albümü ile açtığı yolda ilerleyen grup, müzikal anlayışına pek çok tür ve tarzdan etkiler yerleştirirken Progressive yapıyı fazlasıyla güçlenirmişti. 1969 yılında, konumuz olan ikinci albüm Paradise Now yayınlandı. Albüm hem grubun hem de o dönemde Hollanda'nın en iyi albümü niteliğindeydi. Konserler ve sahne şovları birbiri ardına gelmeye başlamıştı grup için. Avrupa'nın pek çok yerinde bilinir hale gelmişler, albümleri de ortalamanın üzerinde satar bir durumdaydı. Fakat normal insanlar olmayan grup elemanları 1974 yılında Orange Upstairs adıyla sahne aldılar. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Group 1850 dağılmış mıydı? Adamlar neden sahnede başka bir isimle duruyorlardı? Bu karışıklık hali yaşanırken üzerine bir de aynı grup ismiyle albüm yayınladılar. Sonra ne olduysa bir anda başa dönüp tekrar Group 1850 adını aldılar ve 1975 yılında üçüncü ve son albüm olan Polyandri'yi yayınladılar.

Fakat üçüncü albümün ardından çok uzun bir süre bir arada kalamadılar ve grup yılın sonlarına doğru dağıldı. Elemanların hepsi başka gruplara katılarak yollarına devam ettiler.

Paradise Now, Psychedelic yönü fazlasıyla ağır basan bir albüm. Bazı noktalarda o kadar yükseliyor ki Space Rock'a dönüşmeye bile başlıyor. Gitar bölümleri ile kimi yerlerde Jimi Hendrix Experience'i hatırlatırken kimi yerlerde ise kapının arkasında Pink Floyd duruyormuş gibi hissettiriyor. İnsanı fazlasıyla yakalayan, derinden etkileyen, coşkuyla alıp sürükleyen bir albüm Paradise Now.

GROUP 1850

Peter Sjardin / Vokal, Flüt, Org
Daniel van Bergen / Gitar, Piyano
Ruud van Buuren / Bass
Beer Klaasse / Davul
Dave Duba / Gitar

PARADISE NOW

01. Paradise Now (5:22)
02. Friday I'm Free (2:54)
03. Hunger (4:54)
04. Circle (1:08)
05. Lonelyness (2:22)
06. Martin en Peter (1:55)
07. ?! (7:05)
08. Purple Sky (10:53)

11 Mart 2023 Cumartesi

Dashiell Hedayat / Obsolete (1971)

Dashiell Hedayat
bir grup değil, bir isim. Daniel-Louis Théron adlı bir Fransız müzisyenin takma adlarından biri. Lakin albümde fena bir grup müziği var ki bu da albüme konuk müzisyen başlığı ile katılan elemanlardan kaynaklanıyor. Elemanları tek tek saymakla bitmez, epeyce kalabalıklar ama kısaca Gong dersek pek çok kişinin ilgisini de çekmiş oluruz.

Théron, 1970 yılında ilk albümü çıkarıyor. La Devanture Des Ivresses adlı albümün kapağında müzisyen ya da grup adı olarak da Melmoth yazıyor. Enfes müzikler eşliğinde uzun metin okumalarından oluşan bir albüm. Bu tarz işleri sevmeyenler için iştah kabartıcı olmayabilir ama tarza ilgi duyanlar için de biçilmiş kaftan bir albümdür.

İlk albümün başarısı ile birlikte Théron ikinci albüm hazırlıklarına başlıyor. Bu dönemde de araları Daevid Allen iyi epeyce iyi. Doğal olarak Gong da işin içine dahil oluyor. Müzikler Gong'dan sözler Théron'dan geliyor. Yetmiyor albüme bir de Beat Kuşağı'nın en önemli isimlerinden William S. Burroughs da sesi ile katılıyor. Bu arada grubun adı Amerikalı polisiye roman ve senaryo yazarı aynı zamanda aktivist olan Dashiell Hammet'ın ismi ile İranlı yazar ve entelektüel Sadegh Hedayat'ın soy isminden geliyor.

Albüm ticari başarıdan çok sanatsal, estetik ve müzikal anlamda bir başarı olarak görülüyor. Gong dinleyenlerin, Gong bilenlerin çoğu albümü grubun en iyi albümlerinden biri olarak da adlandırıyor. Psychedelic Rock ve Space Rock semalarında gezinen albümün dili Fransızca. Başta bu durum itici gibi gelebiliyor insana zira ben de Fransızca'nın bu müzik türü için yetersiz kaldığını düşünenlerdenim ama Théron bu işin altından kalkmayı başarıyor. Dil hiç sorun çıkarmazken albümün bazı bölümlerinde ise tamamen bir gerekliliğe dönüşüyor.

Albümün ardından Théron Edebiyat'a yöneliyor ve kitaplar yazmaya başlıyor. Gong ise kariyerinin en iyi bölümünü yaşıyor. Burroughs ise Burroughs işte, o her zaman en iyilerden biri. :)

Obsolete albümü arşivde olmazsa olmaz parçalardan biri olarak görülebilir. Bazen bunaltıcı ve soluk bazen coşkulu ve korkutucu hale gelen yapısıyla gerçekten de büyük bir sanatsal deneyim, estetik patlaması yarattığını söyleyebiliriz.

DASHIELL HEDAYAT

Daniel Théron / Lead Vokal, Gitar Solo (1,4), Klavye, Tape

Konuk Müzisyenler:
Daevid Allen / Lead Gitar
Didier Malherbe / Saksafon, Flüt, Water Music
Christian Tritsch / Bass, Akustik Gitar
Pip Pyle / Davul, Gitar (4)
Gilli Smyth / Ses
William S. Burroughs / Ses
Sam Wyatt / Çocuk Sesleri (Robert Wyatt'ın oğludur kendisi)

4 Mart 2023 Cumartesi

Grail / Grail (1970)

1969 yılında Londra, İngiltere'de kurulan Grail çok kısa süre ayakta durabilmiş. 1970 yılında çıkardığı tek albümün ardından 1971 yılında da dağılmış. Psychedelic Rock ve Space Rock'ın birleştiği yerden devam eden bir Progressive Rock altında kaydettikleri albümün genelinde Hard Rock öğeleri etkiliyken, Doom Metal'den Indo-Raga'ya oradan da Folk'a uzanan değişik bir kol da bulunuyor.

Albümün yapımcısı Rod Stewart olmasına rağmen ticari açıdan bir başarı elde edememişler. Özellikle dönemin İngiltere'sinde albüm satışlarının çok kötü olduğu söyleniyor. Grubun dağılmasından sonra özellikle Fransa ve Almanya'da bir hayli albüm satsalar da grubun dağılmış olmasından kaynaklı pek bir başarı elde edilmiş olduğu da söylenemez. Ticari başarısızlığa rağmen, grubun popülaritesi de bir hayli fazlaymış. Kendilerine geniş bir kitle edinmişler ve 16969-1971 yılları arasında epeyce bir konserde sahne almışlar.

Grail albümü temeli itibariyle 60'ların Heavy Psychedelic yorumlarından besleniyor. Ama orada bırakmayıp daha ileri götürüyorlar. Günümüzde Doom Metal olarak bilinen türün ilk ayak seslerini çıkardıklarını söylemek de yanlış olmaz. Bu albümdeki tüm parçalar için geçerli değil elbette. Bir anda yumuşayıp Folk'a dönüş yaptıklarını görebiliyorsunuz. Bu eklektik anlayışla albümü baştan aşağı değişik bir yapıya büründürmeyi başarabilmişler. Yayınlandığı dönemde neden ilgi odağı olmadığına şaşırıyor insan.

Müzikal yapılarının karmaşık ama karışık olmadığını belirtelim. Değişik çok farklı tür ve tarza yaklaşan örnekler veriyorlar albümde. Ama bu bahsettiğimiz türleri birbiri içerisinde eriterek yapıyorlar bunu. Yani bir parça folk, diğeri Hard Rock filan değil. Bir parça içerisinde birden fazla türe yaklaşan sound'lar bulabiliyorsunuz. Doğal olarak bunu başarabilmenin anahtarı enstrümantalistlerin yaptıkları işte oldukça iyi olmalarından kaynaklı. Bu anlamda albümde en ufak bir aksama yok.

Tuhaf yaklaşımları seven, Psychedelic Rock ve Space Rock'ın ötesine geçip neler olduğunu merak eden, farklı türlerden beslenen ve hepsini aynı potada eritebilen ve bunların hepsini yaparken sizi değişik bir yolculuğa çıkarma yeteneğine sahip albümler ya da gruplardan hoşlanıyorsanız, Grail arşivinizde mutlaka bulunması gereken gruplardan biri. Tek albümlü efsaneler listemize de izin almadan girebilecek niteliklere de sahip.

GRAIL

Stan Decker / Bass, Gitar, Klavye
Dave Blake / Çello, Sitar, Flüt, Vokal
Chris Perry / Davul, Talking Drum
Paul Barrett / Lead Gitar, Klarinet, Vokal
Chris Williams / Lead Vokal, Autoharp

GRAIL

01. Power (7:25)
02. Bleek Wind High (4:35)
03. Day After (3:30)
04. Grail (4:55)
05. Camel Dung (5:06)
06. Sunday Morning (3:30)
07. Czechers / The Square (11:22)

1 Mart 2023 Çarşamba

Octopus / The Boat of Thoughts (1976)

70'li yılların başındaki ilk dönemi kaçırıp ikinci dönemde ortaya çıkan grupların arasında en iyi olanlardan biri de Octopus. Bu isimle bilinen fazlaca grup bulunuyor ama konumuz olan Octopus, 1973 yılında Almanya'da kurulan bir beşli. Gitarist Pit Hensel ve basçı Claus Kniemeyer tarafından kuruluyor. Temelde salt Rock müziğe aşırı bir eğilim olmakla birlikte Psychedelic Rock ve Space Rock etkileşimli bir Progressive Rock tarzı içerisinde yer alıyorlar. Octopus'u Krautrock'ın biraz ötesine yer alan Heavy Krautrock'a rahatlıkla dahil edebiliriz.

Grubun müziğini öncülleri ile tanımlamaya çalışırsak; erken dönem Eloy, Curved Air, Analogy, Ruphus, Earth & Fire ve Frumpy'nin adını verebiliriz. İsmini saydığımız gruplarla aynı kökenden geldikleri ortada. Fakat dönemden kaynaklı olarak büyük farklılıklara da sahipler.

Kuruldukları 1973 yılı ile 1976 arasında verdikleri sınırlı sayıdaki konserler ve stüdyoda geçirdikleri saatlerin ardından 1976 yılında ilk albüm olan The Boat Of Thoughts'u yayınlıyorlar. Albümün ticari getirisi çok olmamakla birlikte grubun müzikal kalitesi açısından bakıldığında en iyisi diyebiliriz. 2 yıllık aranın ardından çıkardıkları ikinci albüm An Ocean Of Rocks da en az ilki kadar iyi. Ancak 1979 yılında çıkardıkları Rubber Angel ve 1981 yılında yayınladıkları Hart Am Rand için aynısını söylemek mümkün değil. Hatta orijinal kadronun kadın vokalini değiştirip erkek vokalle devam ettikleri Hart Am Rand tam anlamıyla bir hayal kırıklığı. Zaten bu albümden sonra da bir daha ortalıkta görünmüyorlar.

Octopus'un hatları keskin bir müzikal anlayışı var. Bu anlayışa çok uyan da bir vokalleri. Jennifer Hensel'in alto sesi fazlasıyla cüretkar ve Babe Ruth vokali Jennie Hahn ile Janis Joplin arasında bir yerlerde duruyor. Hatta bazı noktalarda Joplin'e bazılarında ise Hahn'a doğru yaklaşıyor diyebiliriz. 

Grubun tarzı Progressive'in belli başlı temel özelliklerini içerirken farklı kaynaklardan da beslenerek ilerliyor. Bolca duyduğunuz yırtıcı gitarlar, enfes ritimler, Psychedelic'in içerisinde çıkıp gelen vokaller, Synthesizer ile doruğa çıkan doğaçlamalar ile gerçekten de değişik bir etki bırakıyor. Yarattıkları atmosfer ile Psychedelic öğelerle Heavy Krautrock'a doğru yaptıkları geçiş oldukça iyi.

OCTOPUS

Pit Hensel / Gitar
Werner Littau / Klavye
Jennifer Hensel / Vokal
Frank Eule / Davul
Claus D. Kniemeyer / Bass

THE BOAT OF THOUGHTS

01 - The First Flight of the Owl (5:09)
02 - Kill Your Murderer (6:09)
03 - If You Ask Me (6:06)
04 - The Deleyable Rise of Glib (3:18)
05 - We Are Loosing Touch (5:49)
06 - The Boat of Thoughts (8:58)

23 Şubat 2023 Perşembe

The Facedancers / The Facedancers (1972)

Grup üyeleri ve kullandıkları müzik aletleri dışında The Facedancers hakkında herhangi bir bilgi bulmak maalesef imkansıza yakın. Amerikalı olduklarını, 1972 yılında bir anda ortaya çıkıp Paramount etiketiyle tek albümlerini yayınlayıp, hemen ardından da ortalıktan kaybolan bir gruptan bahsediyoruz. Kim oldukları, nereden geldikleri, nereye gittikleri meçhul. Fakat bıraktıkları albümle, tek albümlü efsaneler listemize bir an bile düşünmeden girebilen gruplardan.

Grup ve albüm için Psychedelic Rock ve Space Rock tanımlamaları yapılsa da The Facedancers her iki türü de içinde barındıran eklektik bir yapıya sahip. Bu noktada Progressive Rock etiketini de fazlasıyla hak ediyorlar. Amerika'dan çıkmış olmaları, Psychedelic Rock denildiğinde West Coast'u hatırlatır gibi olsa da albümü dinlediğinizde West Coast ile uzaktan yakından alakaları olmadığını anlıyorsunuz. Belki bazı yapılar ve riffler benzeyebilir ama hepsi o. Jefferson Airplane ya da Quicksilver Messenger Service ile yan yana koyup eleştirmeye kalksanız büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız. Bu, The Facedancers'ın tamamen farklı bir yapıda olmasından kaynaklıdır.

Ses efektleri, düzensiz ve biçimsiz diye tanımlanabilecek vokali ve melodik olmaya doğru gittiğini düşündüğünüz ama bunun hep etrafında gezinen, hiç içine girmeyen bir anlayışa sahipler. Sabit bir melodiye odaklanmama konusunda gerçekten çok iyiler. Geçen her saniye boyunca "heh şimdi melodiye dönecekler" deyip duruyorsunuz ama bir türlü olamıyor bu. Aynı zamanda bu durumu o kadar iyi hale getirmişler ki eksik hissi de yaratmıyor. Ritimlerle işi kurtardıkları, bu melodikleşmeme durumunu ritim bölümünün efsanevi başarısıyla sağladıkları açık.

Farklı türleri bir araya getirip birleştirme konusunda da insan üstü bir çabaları ve doğal olarak da başarıları var denilebilir. Psychedelic, Folk, Blues, bazı bölümlerde Jazz'a yaklaşan çıkışlar, kendini her parçada aşan vokal ile oldukça etkili kullandıkları enstrümanlar The Facedancers'ı epeyce yukarı taşıyor. Albümdeki her şeyin düşünülerek, ayarlanarak, planlanarak yapıldığı fikri yakanızı bırakmamakla birlikte çoğunlukla doğaçlama yapıyorlar gibi de düşünebiliyorsunuz. Atonal bir hal alacakmış gibi duran vokal bir anda kontrolü flüte bırakıp geriden sesler çıkarmaya başlayabiliyor. Gitarların gidiş yönünü tam tahmin edecekmişsiniz gibi geldiğinde bambaşka bir yerde bulabiliyorsunuz kendinizi. 

THE FACEDANCERS

Barry Armour / Bass, Gitar
Dale Armour / Flüt, Gitar, Klavye, Sesler
Scats Bloom / Armonika, Vurmalılar, Sesler
Michael Loy / Vurmalılar, Davul
Kelley Moko / Gitar, Sesler

THE FACEDANCERS

01. Little Waterfall (7:24)
02. Dreamer's Lullabye (5:47)
03. Nightmare (3:12)
04. Jewels (4:00)
05. Let The Music Set You Free (5:26)
06. Children (8:27)
07. Beta (6:08)

2 Aralık 2022 Cuma

Lard Free / Gilbert Artman's Lard Free (1973)

1970
yılında Paris, Fransa'da kurulan Lard Free (adı da fena halde komik bu arada - domuz yağı içermez!) temelde Gilbert Artman'ın bireysel projesi olarak görülebilir. Konumuz olan ilk albümden sonra daha bir grup müziğine dönmüş olsa da grup 1978 yılın dağılmıştır. Ama geride bıraktıkları 3 albümle de enfes bir arşivlik grup oluşturmuşlardır.

Haklarında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte albümleri dinledikten sonra bilgi sahibi olmaak da olur gibi bir hava oluşuyor insanda. Fazlasıyla değişik, kendine özgü ve bambaşka bir grup Lard Free. Müzikal tarzının sınıflandırılması da epeyce karışık. Bulabileceğiniz pek çok kaynakta Lard Free'nin yaptığı müzik farklı türler altında listelenmiş durumda. Bunların içinde başta Krautrock bulunurken, Progressive Electronic, Avant-Prog, Jazz Rock, Space Rock da diğer bahsi geçen türler. Gerçekten de grubu sınıflandırmak ya da konumlandırmak son derece güç bir iş. Fakat Krautrock etiketi de hiç doğru değil. Üçüncü albümde Krautrock etkileri fazlasıyla olmakla birlikte grubun tarzını bu türe sokmak için yeterli de değil.

Albümde elektronik etkiler de son derece fazla ama albüme ya da daha genelde gruba Progressive Electronic de diyemeyiz. Space Rock da tüm albümlerde bulunmakla birlikte tam olarak değil. Geriye kalan iki tür de, birbirinden ayırmayı düşünmeden, grubun müzikal anlayışını tanımlıyor aslında. Avant-Prog'un tanımlaması içine giren bileşenlerin neredeyse tamamı albümde bulunuyor. Jazz Rock ise albümün neredeyse içinde geçiyor. O kadar fazla etkili. Sonuç olarak Avant-Prog, Jazz Rock diye etiketleyebiliriz Lard Free'yi.

Parçaların tamamında nefis ve yırtıcı gitarlar mevcut. Zaman zaman kulağınıza Psychedelic gibi gelebilecek kadar da geniş bir yelpazeden çalıyor gitar. Davul ve Bass'tan oluşan ritim bölümü ise her koşulda takdir edilesi bir iş çıkarmış. Parçalardaki kaotik yapıyı bir arada tutmayı başaran tek şey belki de ritim bölümü. Saksafonun ise Gilbert Artman's Lard Free'deki etkisi, çabası ve başarısı tartışılmaz. Neredeyse atonal bir Jazz'a doğru giderken, belirli sınırlar içerisinde kalıp müziği Rock formunda tutuyor. Çoğunlukla yırtıcı sesler çıkarırken bir anda toparlayıp ritim bölümünün işini kolaylaştırıyor ve ciddi bir destek sağlıyor.

Dinlenebilecek en değişik ve tuhaf Fransız gruplarından biri olarak tanımlamak hiç de yanlış olmaz. Arşivde olmazsa olmazlardan biri Lard Free.

LARD FREE

François Mativet / Gitar
- Philippe Bolliet / Saksafon
- Hervé Eyhani / Bass, ARP Synth
- Gilbert Artman / Davul, Vibes, Grand Piyano

GILBERT ARTMAN'S LARD FREE

01. Warinobaril (3:46)
02 - 12 Ou 13 Juillet Que Je Sais D'Elle (8:48) :
        Part One (5:13)
        Part Two (3:35)
03. Honfleur Écarlate (4:48)
04. Acide Framboise (6:45)
05. Livarot Respiration (7:50)
06. Culturez-Vous Vous Même (4:40)

29 Kasım 2022 Salı

Ame Son / Catalyse (1970)

Hikaye 1967 yılına Fransa'da başlıyor. Soft Machine'den ayrılan Daevid Allen, Patrick Fontaine ve Marc Blanc ile tanışıyor. İyi bir frekans yakaladıkları için uzunca bir süre birlikte takılıyorlar. En sonunda da 1968 yılında Paris'te Daevid Allen'ın kurduğu Banana Moon Band'de birlikte çalıyorlar. İspanya ve Fransa'nın güneyinde pek çok konsere de çıkıyorlar. Grup çok fazla uzun ömürlü olmuyor ama Fontaine ve Blanc epeyce deneyim kazanıyorlar. Doğal olarak da kendi gruplarını kurma peşine düşüyorlar.

1969 yılı yazında Ame Son kuruluyor. Hızlı bir şekilde kaydettikleri Catalyse albümü 1970 yılında piyasaya çıktığında epeyce başarı kazanıyorlar. Hem albüm kalitesi hem de ticari olarak kazanılan bu başarı grubun Amougies, Les halles, Biot, Le Bourget gibi büyük festivallerde çalmasını sağlıyor. 1971 Haziran ayında grup dağılıyor. 1973 yılında ise farklı bir formasyonla geri dönüyorlar. Uzunca bir süre kayıtlar yapıp konserlere çıkıyorlar ama bu ikinci döneme ait kayıtlar ancak yıllar sonra yayınlanabiliyor.

Ame Son'u dinlediğinizde kendinizi farklı bir formasyonuyla Gong'u dinliyormuş gibi hissediyorsunuz önce. Parçalar ilerledikçe ise bu his yerini, kendine has tarza sahip enfes bir grubu dinlediğiniz gerçeğine dönüşüyor. Gong ile benzerlikleri elbette var ki zaten adamların yarısı Daevid Allen ile de çalışmışlar fakat sonrasında kendi dillerini yaratabilmeyi de başarmışlar. Psychedelic Rock'un gizemli dehlizlerinde çıkıp gelen, kendi kendini başka şeylere eviren bir tarza sahipler. Flüt ve ağır Psychedelic gitarlar bu tarzı oldukça hızlı ve değişik bir şekilde ileriye doğru götürüyor. 

Bazılarınca albümdeki enstrümantal anlar iyi, vokalin girdiği anlar ise kendilerini bozup daha bir Pop'a doğru kaydığı anlar olarak anlatılsa da bu çok doğru bir düşünce değil. Zaten ağır ve sert şekilde gelen Psychedelic'i rahatlatmanın, yumuşatmanın en iyi yolunu bulmuşlar demek daha doğru. Ayrıca hiç de öyle denildiği gibi Pop anları da yaşanmıyor vokalin girdiği yerlerde. Evet belki daha yırtıcı, daha uzun ve daha teknik bir vokal etkiyi fazlalaştırabilirdi ama tercihi bu yönde kullanmaları da hiç yanlış bir hareket olmamış.

Dinledikçe size farklı dünyalar keşfettiren, uzak diyarlara fantastik yolculuklar yapıyormuşsunuz hissi uyandıran Catalyse ilk dönem Fransız Progressive Rock'ının nadide parçalarından biri. Fransızca'nın en iyi kullanıldığı rock albümlerinin de başında geliyor.

AME SON

Bernard Lavialle / Gitar
Patrick Fontaine / Bass
Marc Blanc / Vokal, Davul
Francois Garrel / Vokal, Flüt

CATALYSE

01. Seventh Time key/ I just want to say (6:14)
02. Eclosion/ Marie aux quatre vents (6:58)
03.Coeur fou/Le globule/ Le mal sonne (8:49)
04. Reborn this morning on the way of.../Unity (6:15)
05. A coup de H/Les sables mouvent (6:56)
06. Hein, quant à toi/Comme est morte l'évocation/Hommage (6:42)
07. Je veux juste dire (2:52)
08. Unity (3:56)

14 Kasım 2022 Pazartesi

Lava / Tears Are Goin' Home (1973)

Müzikal çeşitliliği bir hayli iyi kullanan nadir gruplardan biri de Lava'dır. Tears Are Goin' Home'u istediğiniz listenin ilk 10 sırasında bir yerlere rahatlıkla yerleştirebilirsiniz. Adından sıkça söz ettiğimiz tek albümlü efsaneler listesine de ilk 10'dan rahatlıkla girebileceklerini belirtmeden geçmeyelim.

O dönemden nadiren de olsa karşılaştığımız, haklarında az bilgiye sahip olduğumuz ve fena halde merak ettiğimiz grupların da başında gelir. 1971 yılında Berlin'de kuruldukları ve tek albüm kaydettikleri bilgisi dışında bir de komün halinde yaşadıklarına dair söylentiler var. Bunun dışında tarihsel bir bilgi edinme şansımız yok. Grup elemanlarının isimlerin takip ederek yaptığınız taramalar bile herhangi bir sonuç vermiyor. 1974 yılında grup elemanlarından Thomas Karrenbach'ın uyuşturucuya bağlı ölümünden sonra dağıldıklarını da söyleyelim.

Krautrock'ın en önemli örnekleri ile ön planda olduğu yıllarda dipten ve derinden gelerek hem de tek albümle büyük bir başarı elde etmiş Lava. Büyük ticari başarı yakalayamamış elbette. Ama albümün kalitesi pek çok dinleyici ve eleştirmen tarafından takdir edilmiş. Uzun yıllar albümün plak versiyonunun ortalıkta dolandığı ve pek tercih edilmediği söylenir, özellikle 80'lerde. Ama ardından yeniden keşfedilen grup bir anda kıymete biner ve albüm koleksiyon parçası olarak aranır hale gelir.

Az önce de bahsettiğimiz gibi pek çok türü ve tarzı içinde barındırıyor Tears Are Goin' Home. Space Rock, Blues, West Coast tarzı Psychedelic Rock, Folk Rock başı çeken, albümün her yerinde duyabildiğiniz türler. Yarı yarıya Progressive bileşenler içerdiğini söyleyebiliriz ama tam anlamıyla bir Progressive Rock albümü değil Tears Are Goin' Home. Kendilerine has geliştirdikleri müzikal anlayışla Krautrock'ın tam da orta yerinde durduklarını söyleyebiliriz. Grup elemanlardan üçünün multi enstrümantalist olması albüme büyük katkı sağlıyor. Özellikle Karrenbach'ın kusursuz İngilizce vokali ve klavye oyunları gerçekten de takdire şayan bir durum oluşturuyor. Zaman zaman melodik bir yapıyla giden bazense bir anda darmadağınık hale gelmiş Jam Session'lar albümün en çekici yanlarından. Daha önce birkaç kez bahsettiğimiz bir anda nereye gideceğini tahmin edemediğiniz bir hal alan parçalar sizi gerçekten de tatmin ediyor.

Arşivde olmazsa olmazlardan diye de özellikle belirtelim. Dinledikçe daha fazla keyif aldığınız nadir albümlerden.

LAVA

Thomas Karrenbach / Piyano, Org, Vokal
Stefan Ostertag / Gitar, Vokal
Jurgen Kraaz / Gitar, Org ve Flüt
Christian Ostertag / Gitar
Archer Weaver / Davul, Armonika, Arp, Vokal
Peter Moses / Vurmalılar

TEARS ARE GOIN' HOME

01. Tears Are Goin' Home (4:22)
02. Crimes Of Love (6:45)
03. Would Be Better You Run (5:19)
04. All My Love To You (4:20)
05. Mad Dog (6:01)
06. Holy Fool (5:17)
07. Piece Of Piece (10:07)

6 Kasım 2022 Pazar

Second Hand / Death May Be Your Santa Claus (1971)

Temel yanılgı, Pychedelic Rock ile Progressive Rock arasında keskin bir çizgi olduğunu düşünmekten kaynaklıdır. Pek çok noktada ikisi birbirinden fena halde ayrı gibi görünse de Second Hand dinlediğinizde arada ne sınır, ne de çizgi kalır. İki tür arasındaki keskin hatları alaşağı ederek sanki tek bir türmüş gibi algılamanızı sağlayacak kadar hem de.

1965 yılında The Next Collection adıyla kuruluyor grup. 1968 yılına kadar bu isimle devam ediyorlar ama albüm anlaşması imzaladıklarında, yapımcı firma ismin herhangi bir toplama albümle karıştırılmalarına olanak tanıyacağı için ismi değiştirmelerini istiyor. Grup, adını Moving Fingers'a çeviriyor ama sonradan fark ediyorlar ki bu isimde zaten bir grup mevcut. Tekrar isim değişikliğine gidiyorlar ve Second Hand doğuyor. Hemen ardından da ilk albüm Reality'i kaydediyorlar. Bu albüm fazlasıyla Psychedelic öğeler içeriyor. Progressive Rock ile en ufak bir bağlantısı yok bile denilebilir rahatlıkla. Reality fazlasıyla kaliteli bir albüm olmasına rağmen ticari anlamda popülerliği yakalamayı başaramamıştı. Doğal olarak da uzun süre gözden kaçan bir değere dönüştü. Second Hand ise ikinci albümü kaydedebilmek için 3 yıl beklemek zorunda kaldı, Reality yüzünden. 

Albümün hemen öncesinde yapımcı firmayı değiştirip Mushroom Records'a geçtiler. Kadroda da bazı değişiklikler yaşandı. Death May Be Your Santa Claus, çok kısa bir süre içerisinde kaydedildi. İlkinden daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Ama albümde kısa süre sonra, nedendir bilinmez, isimlerini Chillum olarak değiştirip son bir albüm daha kaydettiler ve dağıldılar.

Death May Be Your Santa Claus, türler arası geçişin ve birleşim en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilebilir. Albümü nasıl dinlemek istiyorsanız tamamen öyle duyuyorsunuz. Psychedelic Rock olarak koşullanarak dinlerseniz farklı bir şey duymazsınız. Progressive Rock derseniz, sonuna kadar öyledir. Kendilerine has bir yapıları olmakla birlikte bazı kaynaklarda Arthur Brown'dan çok etkilendikleri ve onun karanlık, belirsiz ama muhteşem düzenlemelerine yakışır tarzda parçalar kaydettikleri söylenir. Gerçekten de tarif edildiği şekilde görebilirsiniz albümü. Ama kendilerine ait bir müzikal anlayış geliştirdikleri de belirgin noktalarla öne çıkar. Her anında kararsızlık yaşatan, nereden başlayıp nerede bittiğini anlayamadığınız, bittiğinde tekrar tekrar dinlemek isteyeceğiniz türde albümlerden biridir Death May Be Your Santa Claus.

SECOND HAND

Ken Elliott / Org, Mellotron, Vokal, Piyano
Kieran O'Connor / Davul, Vurmalılar, Vokal, Vibraphone
George Hart / Bass, Keman, Vokal
Moggy Mead / Gitar
Rob Elliot / Vokal

DEATH MAY BE YOUR SANTA CLAUS

01. Death May Be Your Santa Claus (2:38)
02. Hangin' on an Eyelid (4:19)
03. Lucifer and the Egg (7:48)
04. Somethin' You Got (2:54)
05. Dip It Out of the Bog Fred (*) (1:37)
06. Baby R U Anudda Monster (*) (3:20)
07. Cyclops (6:29)
08. Sic Transit Gloria Mundi (1:00)
09. Revelations Ch. 16, Vs. 9-12 (3:35)
10. Take to the Skies (2:03)
11. Death May Be Your Santa Claus (Reprise) (5:20)
12. Funeral (3:00)

25 Ekim 2022 Salı

Jade Warrior / Jade Warrior (1971)

Rock
müzik tarihinin en kendine has, en karmaşık müzikal anlayışına sahip gruplarından biri olma konusunda Jade Warrior'ın üzerine yoktur. Yaptıkları müziği kategorize etmek zor olduğu kadar doğru, tutarlı ve net bir şey de söylemek imkansızdır. Tür, tarz, etnik köken düşünüldüğünde çok fazla yerden beslenen grup kaotik yapısına rağmen enfes bir müzikaliteye sahiptir.

Hikaye 60'ların ilk yarısında başlar. İkisi de forklift operatörü olan Tony Duhig ve Jon Field bir fabrikada tanışırlar. Aralarındaki muhabbet ilerledikçe ortak müzik zevklerine sahip olduklarını fark ederler. Diğer taraftan bilmediklerini birbirleriyle paylaşarak sandıktaki hazineyi daha da büyütürler. Ardından müzik yapma hevesine kapılırlar ve o motivasyonla Jon conga, Tony de gitar öğrenmeye başlar. İşi biraz kaptıklarında da basit bir kayıt cihazı (bildiğimiz tape recorder) edinip çok katmanlı kayıtlar yapmaya başlıyorlar. 1968 yılında da July adıyla bir Psychedelic Rock grubunun içinde yer alıyorlar. Tek albüm kaydederek dağılan grubun ardından ise Duhig ve Field, Jade Warrior macerasına başlıyorlar.

1970 yılında Glyn Havard'ın katılımıyla başlayan Jade Warrior, Vertigo ile albüm anlaşması yapar ve bir sonraki yıl, konumuz olan ilk albüm Jade Warrior piyasaya sürülür. Ticari anlamda çok büyük başarı elde edemese de grubun albüm yapmasına yetecek kadar bir getirisi olur. 

Progressive Rock içerisindeki en marjinal gruplardan birinin ilk albümü olarak kalitesi ortalamanın üzerindedir. Ama albümün önemli özelliği Kuzey Afrika, Japonya özelinde Uzak Doğu, Hindistan ve Orta Doğu folklorundan etkiler barındırmasından gelir. Psychedelic Rock'tan Space Rock'a uzanan, oradan etnik labirentlerde dolaşan, havası oldukça değişik bir albümdür. Nereye koyacağınızı, hangi janrdan çıkarıp hangisine sokacağınızı bir türlü bilemezsiniz. Enstrüman kullanımları albümün yapısı düşünüldüğünde yeterli derecede iyidir. Tempo olarak zaman zaman ağırlaşıp zaman zaman üst seviyelere çıkar. Field ve Duhig'in önceki çalışmalarından esinlenen Blues etkileşimleri albümün her yerinde hissedilir ama kendini ne çıkaramaz. Zira albümdeki kabile müziği daha baskındır. 

Sıkılmanıza fırsat bırakmayacak denli çok fazla şey içerir Jade Warrior albümü. Her dinleyişte yeni bir şeyler keşfetmenize olanak tanır. 

JADE WARRIOR

Glyn Havard / Bass, Vokal
Tony Duhig / Gitar
Jon Field / Vurmalılar, Flüt

JADE WARRIOR

01 - The Traveler 2:25
02 - A Prenormal Day at Brighton 2:40
03 - Masai Morning 6:47
04 - Windweaver 3:50
05 - Dragonfly Day 7:47
06 - Petunia 4:45
07 - Telephone Girl 4:50
08 - Psychiatric Sergeant 3:02
09 - Slow Ride 2:30
10 - Sundial Song 5:08

24 Ekim 2022 Pazartesi

Ertlif / Ertlif (1972)

İsviçre
'den çıkmış en iyi gruplardan biri olan Ertlif, 1970 yılında Basel'de kurulmuş. 1978 yılında dağılana kadar da sadece 1 albüm yayınlayabilmişler. Arada yaptıkları pek çok kayıt olmakla birlikte o dönemde yayınlama şansı bulamamışlar ama neyse ki yıllar sonra da olsa kayıtlar CD formatında Relics From The Past: Unreleased Recordings 1974-1975 adıyla 2017 yılında yayınlandı. O kayıtlardan bile rahat rahat 2 albüm çıkarmış izlenimi edindiğimizi de söyleyelim.

İngiliz Psychedelic Rock anlayışından etkilenerek yaptıkları bu enfes Progressive Rock albümü daha önceleri bazı sıra dışı albümlerde bahsettiğimiz gibi çizgide kalan bir albüm. Seversiniz ya da nefret edersiniz, ikisinden biri. Ortasını bulma şansınız pek yok. Düzensiz, özelliksiz ve sıradan bir vokal, Heavy Psychedelic klavye düzenlemeleri, aradan sıyrılıp kulağınızı tırmalayan, tırmalarken de sizi uzay boşluğunda yolculuğa çıkaran gitarlar. Zorlayıcı, ağır ve alışkın olmayanı yorabilecek nitelikte bir albüm. Ama zaten bu blogda takılıyorsanız yorulmamak için bir sebebiniz de yok demektir.

Alman grup Jane ile benzerlikleri bir hayli fazla. Hatta vokali duymadan dinleseniz Jane olduğunu bile düşünebilirsiniz. Yine de işin içine kendilerinden çok fazla şey katmışlar gibi de duruyor. Bir anda durup değişen melodiler, nereye gittiğini bilemediğiniz sololar, dur durak bilmeden ilerleyen ritimler, en beklenmedik yerde parçaya dahil olan akustik aletler. Sıklıkla insanda parça bitti mi ya da yeni parçaya mı geçtik izlenimi oluşturuyor. Bir noktada aslında parçanın devam ettiğini anlıyorsunuz ama emin de olamıyorsunuz.

Buna benzer pek çok sürprizi içerisinde barındırıyor Ertlif'in tek albümü. Bazen senfonik bir şeyler başlayacakmış gibi gelirken yön bir anda Hard Rock'a dönebiliyor. Derinlere doğru çekilerek anlamsızlaşan vokallerin üstüne üstüne vuran davullar ve her yerden giren mellotron sesleri ile kendinizi Space Rock semalarına yükselmiş halde de bulabiliyorsunuz. Sürekli farklılaşan, değişik, kendine has bir yapısı var yani albümün. Uzun süreli dinlemelerin ardından ne kadar da güzel olduğunu keşfettiğinizde yüzünüzde sevimsiz bir gülücük oluşturuyor. O gülücüğü silmek için de epeyce bir süre uğraşmanız gerekeceğini baştan söyleyelim.

ERTLIF

Teddy Riedo / Bass
Danny Andrey / Akustik Gitar, Lead Gitar
Hans-Peter Borlin / Vurmalılar
Richard John Rusinski / Akustik Gitar, Vokal
James Mosberger / Piyano, Org, Mellotron

ERTLIF

01. Try Making It Easy (4:23)
02. Train Of Time (6:48)
03. You're Nothing At All (2:40)
04. There Is Only Time To Die (5:40)
05. The Song (5:05)
06. High And Dry (2:23)
07. Walpurgis (4:37)
08. Classical Woman (7:50)

28 Eylül 2022 Çarşamba

Day Of Phoenix / Wide Open N-Way (1970)

Burnin Red Ivanhoe
'nun ardından bir Danimarka grubunu daha eklemek farz oldu. Day Of Phoenix, 1968 yılında Cy Nicklin tarafından kuruldu. Grubun diğer elemanları The Maniacs adıyla bilinen gruptan geldiler. İlk grup formuyla sadece 2 parçadan oluşan bir single kaydettiler ve Nicklin, Culpeper's Orchard'a katılmak için gruptan ayrıldı.

Sıkı çalışmaların ardından 1970 yılında ilk albümleri hazır hale gelmişti. Kopenhag'da kaydettikleri albümün yapımcısı Colosseum'un erken dönem bass gitaristi Tony Reeves idi. Oldukça başarılı bir albüme imza atmışlardı. Psychedelic Rock tabanına oturttukları albümün tarzı çoğunlukla içerisinde Jefferson Airplane, Quicksilver Messenger Service gibi grupların dahil olduğu West Cost Psychedelic içerisinde yer alıyordu. Ama büyük fark yaratarak işi daha ileri taşımışlar ve Space Rock'a kadar uzanmayı başarmışlardı. 

İlk albümün başarısına rağmen ikinci albüm beklenenin çok çok altındaydı ve Bass gitarist Eric Stedt'in ani ölümü de buna eklenince grup dağılmak zorunda kaldı. Ama ilk albümleriyle Rock tarihinde bir yer edinmeyi başarmışlardı. 

Basit, sade ve özelliksiz görünen bir vokal anlayışıyla açılan parçalarda klavye ve gitarların araya girmesiyle birlikte iş bambaşka bir hal alıyor ve ciddi İskandinav kültürü dokunuşlarının olduğu melodik bir Krautrock ortaya çıkıyor. Albümü açılış parçası yukarıda da bahsettiğimiz West Coast ekolünü devam ettirirken ikinci parça Cellephane No. 1&2 ise kendine has bir yapıya sahip. Arada bazı benzerlikler yakalasanız da tamamıyla farklı ve özgün bir parçaya dönüşüyor.

If You Ask Me ile ilgili söylenecek çok fazla şey var aslında ama parçanın introsu zaten her şeyi özetliyor. Daha girişinden anlıyorsunuz ne tarz bir şeyle karşı karşıya olduğunuzu. Psychedelic Rock'ın eğlenceli tarafından girip, melodik ve sevimli olarak nitelendirilebilecek bir parçaya dönüştürüyorlar.

Mind Funeral ise başlangıçta size Quicksilver Messenger Service'i hatırlatsa da devamında klasik müzikten İspanyol tarzına, oradan da başka yerlere uzanıyor. Son parça Tick-Tack, üzerinize yapışan her şeyi çıkarıp atan, albümü sakin şekilde kapatan bir parça.

Danimarka'nın belki de en iyi Psychedelic Rock temsilcisi diyebileceğimiz Day Of Phoenix, tek albüme sığdırdıkları bir sürü etkileşimle bu unvanı fazlasıyla hak ediyor.

DAY OF PHOENIX

Hans Lauridsen / Vokal
Ole Prehn / Elektrik Gitar, 12-Telli Gitar, Vokal
Karsten Lyng / Lead Gitar
Erik Stedt / Bass, Piyano, Saw
Henrik Friis / Davul, Vurmalılar

WIDE OPEN N-WAY

01 - Wide Open N-Way 11:33 
02 - Cellophane #1 & 2 13:44
03 - If You Ask Me 4:49
04 - Mind Funeral 12:29
05 - Tick-Tack 1:10

25 Eylül 2022 Pazar

Aquila / Aquila (1970)

60'ların ikinci yarısında kurulan Psychedelic Rock, Folk Rock grubu Blonde on Blonde'un ilk albümü kadrosunda yer alan Ralph Deyer, albüm kayıtları sonrasında grupta kendi yerini bulamadığını düşünüp ayrılıyor. Kendi grubunu kurma peşine düşüyor ve kısa sürede toparladığı diğer elemanlarla birlikte Aquila'yı kuruyor.

Blonde On Blonde gibi Galler'den çıkan kaliteli gruplardan biri olmayı başarıyor Aquila. Ama maalesef pek çoğunda olduğu gibi de tek albümle kalıyorlar. Doğal olarak grup hakkında da çok fazla edinebileceğimiz kaynak oluşmuyor. Bilinen en önemli nokta, albümün neredeyse Denyer'ın kişisel albümü olması. Bütün parçaları yazıp düzenlemelerinde en önde yer alıyor. Belirtmek gerekir ki istediğiniz kadar iyi parçalar yazıp, düzenleyin elinizdeki grup elemanları çok iyi değilse berbat bir işe dönüştürmeniz çok kolay olur. Ama Aquila'nın diğer elemanları da en az Denyer kadar iyi oldukları için bu sorunla karşılaşmıyorlar.

Tuhaf olan, böylesine başarılı bir albümü hem de RCA etiketiyle yayınlayıp sonra da hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmak. Öyle bir ortamda tükenmiş olmalarını, başka parça üretemediklerini düşünmek saflık olur. Ama işte, Aquila haklarında ufak bilgi kırıntıları da dahil hiçbir şey bırakmadan tozlu rafların arasındaki yerini alıyor.

Eklektik bir yapıya sahip olan Aquila müziğinde Jazz unsurları ağır basıyor. Diğer yandan Psychedelic Rock, Heavy Rock, Space Rock gibi türlerin belirgin özelliklerinden etkiler içeriyor. Bu nedenle de Aquila müziğini Crossover Prog olarak tanımlamak belki de en doğrusu.

Her bir parçada beklentinizi gerçekten yükselten bir etkiye sahip olmakla kalmayıp daha ne kadar ileriye gidebilirler sorusunu da sorduruyor. Albümdeki tek eksik ya da aksayan taraf vokalin yetersizliği olarak görülebilir. Bütün o karmaşık yapıdaki parçaların içerisinde daha özellikli bir vokal ve vokal tekniği aramaktan kendinizi alamıyorsunuz. Yine de bu haliyle bile sizi pek çok evrende aynı anda bulundurabiliyor.

Klavyeden gelen Psychedelic Rock etkilerini saksafonun Jazz'a doğru sürükleme çabaları, vurmalıların kontrollü ritimleri ile bir durağanlaşıp bir at koştururcasına hızlanan parça yapıları Aquila'nın ne kadar da iyi bir grup ve albüm olduğunun göstergesi.

AQUILA

Phil Childs / Bass, Piyano
James Smith / Davul, Vurmalılar
George Lee / Flüt, Alto Saksafon, Tenor Saksofon, Bariton Saksafon
Martin Woodward / Org
Ralph Denyer / Vokal, Elektrik Gitar, Akustik Gitar

AQUILA

01 - Change Your Ways 5:18
02 - How Many More Times 6:22
03 - While You Were Sleeping 5:25
04 - We Can Make It If We Try 4:35
05 - (The Aquila Suite) First Movement 8:29
        a. Aquila (Introduction)
        b. Flight of the Golden Bird
06 - (The Aquila Suite) Second Movement 8:52
        a. Cloud Circle
        b. The Hunter
        c. The Kill
07 - (The Aquila Suite) Third Movement 8:57
        a. Where Do I Belong
        b. Aquila (Conclusion)