Canterbury Scene etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Canterbury Scene etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Nisan 2023 Pazartesi

Panthéon / Orion (1972)

Canterbury Scene
'in Hollandalı temsilcilerinin en iyilerinden biri sayılabilecek Panthéon, 1971 yılında Lahey'de kurulmuş. Lise arkadaşlarından oluşan grup ilk büyük başarısını Lahey'de her yıl düzenlenen Rekreade Festival'i içerisinde yer alan ulusal yetenek bölümünde birincilik alarak kazanmış. Bu başarının ardından da çok geçmeden albüm anlaşmasını kapmışlar. 

Hızlı bir şekilde kaydettikleri ilk ve tek albümler Orion ile de Canterbury Scene'in iyi örneklerinden birine imza atmışlar. Bu sırada İsviçre turnesine çıkan Mungo Jerry'nin alt grubu olarak sahne alırken The Steve Miller Band'in Rotterdam'da verdiği konserde de ön grup olarak sahne alıyorlar. Her iki hareket de grubun popülerleşmesi yönünde atılmış başarılı adımlar olsa da işe yaramamış. Zira albümün ardından, kısa bir süre sonra ticari başarısızlık ve grup içi anlaşmazlıklar nedeniyle de dağılmışlar.

Tek albümlü efsaneler listemize rahatlıkla giren grup için sayabileceğimiz keşkelerin de sayısı bir hayli fazla. Döneminde Focus'un birkaç sahnesine de katılan Panthéon, dağılıp birleşme dönemlerinden birinde Focus'un eski davulcusu Pierre Van Der Linden ile de yeni bir form oluşturmuş ama oldukça da başarısız bulunmuşlar.

Grubun kurulduğu yıl ucu ucuna 18 yaşını dolduran elemanlar, 1974 yılına kadar bu yeniden bir araya gelme işine girişmişler. Ama 21 yaşına geldiklerinde artık bunun olamayacağını anlamış olmalılar ki uzunca bir süre birlikte takılmamışlar.

Canterbury Scene'in Hollanda ayağına dahil olduklarını söylemiştik ama bunu da kendilerine has bir yapıya çevirerek kullanmışlar. Yani alışkın olduğumuz İngiliz gruplarından farklı olarak Dutch ruhu ile hareket ettikleri ortada. 

Orion albümünde çok uzun parçaların yanında birkaç kısa parça da bulunuyor. Albümdeki en iyi parçanın Orion süiti olduğunu söylemek de yanlış olmaz. 19.28'lik süresi ile baştan sonra değişik bileşenler içeren nefis bir parça. Bu arada 2001 yılında yayınlanan CD versiyonunda da oldukça iyi parçalar bulunuyor. Bonus Tracks olarak CD'ye eklenen bu parçalar, grubun kaydedip yayınladığı single'lardaki parçalar. Bunların içerisinde de yayınlandığı dönemde henüz 21 yaşını doldurmadıkları için Master Basion adıyla yayınlanan ama CD'ye orijinal adıyla yani Masturbation olarak giren parça da bulunuyor.

PANTHÉON

Albert Veldkamp /Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Bass
Ruud Woutersen / Org, Spinet, Celesta, Piyano, ARP synth, Vokal
Hans Boer / Flüt, Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Vokal
Rob Verhoeven / Davul, Vurmalılar

ORION

01. Daybreak (2:32)
02. Anaïs (4:58)
03. Apocalyps (10:53)
04. The madman (1:21)
05. Orion (19:28)

14 Nisan 2023 Cuma

Delivery / Fools Meeting (1970)

Canterbury Scene
sevenlerin peşinde olduğu gruplardan biri de Delivery. Grubun adı Carl Grimes ...and Delivery olarak da geçmekle birlikte, grupta çalan elemanların ismini görünce Carol Grimes da kim oluyor yahu diyebiliyorsunuz. Bu nedenle grubun adını Delivery olarak okumaya devam edin.

1966 yılında Bruno's Blueas Band olarak kuruluyor grup. Bolca çalışma vakti ayırdıkları grubun adını 1970 yılı başlarında Delivery'e çevirip albüm kaydına girişiyorlar. Kısa sürede kaydedilen albüm oldukça başarılı bir performans çiziyor. Ticari olarak çok fazla getirisi olmasa da kalite açısından pek çok albümün üzerine çıkabilecek niteliklere sahip bir yapıt olarak karşımızda duruyor.

Carol Grimes vokali nedeniyle ön plana çıkıyormuş gibi gözükse de az önce bahsettiğimiz grup elemanları ve yaptıkları müzik bunun doğru olmadığını gösteriyor bize. Grupta kimler var diye bir baktığınızda Phil Miller, Steve Miller (o dandirik gitarist olan değil elbette), Pip Pyle ve Roy Babbington ile karşılaşıyorsunuz. Yetmedi derseniz, konuk müzisyen kadrosundan işin içine giren Richard Sinclair ve Lol Coxhill'in de isimlerini verelim. Albüm ve grupla ilgili beklentilerinizi oldukça yüksekte tutun yani.

Yalnız belirtmekte fayda var ki bu bildiğimiz anlamda bir Canterbury Scene albümü değil. 60'ların ortalarında kurulmuş olmalarından kaynaklı olarak Blues ve Psychedelic etkiler içeriyor bolca. Jazz'a yaklaşımı ise belirli bir seviyenin üstüne çıkmıyor. Doğal olarak Canterbury'de alışkın olduğumuz Fusion anlayışı Delivery'nin Fools Meeting albümüne pek yakın değil.

Ama bu, grubun kalitesiz olduğunu göstermiyor bize. Sadece alışkın olduğumuzun dışında hatta gelişme aşamasında olan bir türün öncüllerinden sayılabileceğini düşünebiliriz rahatlıkla. Zira DeliveryGong, Hatfield And The North, National Health, Matching Mole gibi grupların başlangıcı bile olabilir.

Sesinin kalitesi açısından Carol Grimes ön plana çıkıyor albümde. Müziğin biraz altta kaldığını belirtelim. Lakin Carol'ın eşlik etmediği zamanlarda grup müziği bir hayli öne çıkıyor. Gelişme aşamasında olduğu için eklektik bir yapıya sahip olan müzikal anlayışlarında Avant-Garde'a kadar uzanan pek çok türe rastlamak mümkün. Sürekli farklılaşan, geri dönülmeyecek bir noktaya geldiğini hissettiren ama yaptığı kıvrak hareketlerle bir anda başta durduğu yere dönen ilgi çekici albümlerden Fools Meeting.

DELIVERY

Carol Grimes / Vokal, Vurmalılar
Phil Miller / Gitar
Steve Miller / Piyano, Vokal
Roy Babbington / Bass, Yaylı Bass
Pip Pyle / Davul

Konuk Müzisyen:
Lol Coxhill / Soprano Saksafon, Tenor Saksafon (1-8,10)
Roderick Skeaping / Keman (2)
Richard Sinclair / Bass (14)

FOOLS MEETING

01. Blind To Your Light (5:05)
02. Miserable Man (8:28)
03. Home Made Ruin (3:23)
04. Is It Really The Same (5:44)
05. We Were Satisfied (4:02)
06. The Wrong Time (7:50)
07. Fighting It Out (5:48)
08. Fools Meeting (5:27)

27 Ocak 2023 Cuma

Cos - Postaeolian Train Robbery (1974)

Daniel Schell liderliğinde toparlanan, çoğunluğu Brüksel Serbest Üniversite’sinin big band elemanlarından oluşan Classroom adlı grubun geçmişi 1967 yılına dayanıyor. Canterbury etkili jazz ağırlıklı çalışmaları ile 67-68 yılları arasında Avrupa’da bir çok festivalde boy göstererek dikkat çeken grup Pascale de Trazegnies’in katılımı ile Cos’un temellerini atmış.

Tarz olarak Canterbury’nin genel özelliklerini barındırmalarının yanında, Zeuhl’e geçiş yaptıkları anlarda hem yüksek tempolu hem çılgınlığın sınırlarında dolaşmaları sanki Caravan, Gong ve Magma bir araya gelmiş etkisi yaratıyor. Yer yer beyninizi gıdıklayan (dinlerken hipnotize olma ihtimaliniz çok yüksek) vokallerini tıpkı bir enstruman gibi kullanan Pascale Son’ın nefeslilerle (kimi zaman da perküsyonlarla) unison yürüyüşleri enfes. Bu arada albümün açılışı ile beraber dinleyenlerin kulaklarına orgazmı yaşatan nefeslileri Schell ile beraber Son’a ait.

Nadir de olsa yer yer duyabildiğimiz Daniel Schell’in gitarları yerine Classroom’dan beri grupla beraber olan Charles Loos’un tuşluları albümün genel karanlık atmosferinin temelini oluşturuyor. Bazı parçalarda introlardaki soloları haricinde Robert Dartsch’ın enerjik davul ritmleri çoğu noktada kendini tekrarlasa da Alain Goutier’in enfes bas yürüyüşleri ile birleşince alt yapıda enfes bir uyum yakalanıyor.

Albümün 1990 yılında yeniden yayınlanması ile ortaya çıkan Classroom kayıtlarından (evet jazz elementleri daha ağır basıyor) anlayacağınız üzere Cos birden ortaya çıkıp , o zamanın güncelini yakalamış bir gruptan ziyade, zaten halihazırda güncelle paralel müzikler yaparken, etkileşimlerini artırararak dönemin en iyi işlerinden bir kaçını yaratmış ve sonraki albümlerinde hep üzerine koyarak devam etmiş ki Viva Boma’yı dinlemenizi tavsiye ederim.

COS

Pascale Son / vokaller, obua
Daniel Schell / gitar, flüt ve ses efektleri
Charles Loos / tuşlular
Alain Goutier / bas gitar
Robert Dartsch / davul
Steve Leduc / perküsyon
Adrian Stoop / takdim sesi

POSTAEOLIAN TRAIN ROBBERY

01. Postaeolian Train Robbery (4:13)
02. Cocalnut (7:20)
03. Amafam (8:24)   
04. Populi (3:30)
05. Halucal (3:50)
06. Coloc (9:47)

15 Ocak 2023 Pazar

Gilgamesh - Gilgamesh (1975)

Alan Gowen tarafından 1972 yılında kurulan grup türlü kadro değişiklileri ile bir sene sonra anca ilk konserini verirken, kadronun asıl elemanı Nucleus’tan tanıdığımız bass gitarist Jeff Clyne’a Caravan’dan Richard Sinclair vekalet etmiş. Nihayetinde bir sene sonra Hatfield and the North ile iki özel konserde double-quartet olarak Gowen’ın yazdığı 40 dakikalık bir eseri çalıp, demo kayıtları ile kontrat kovalamaya başlamışlar. 1975 senesinde kaydediler ilk albümlerinin yardımcı prodüktörlüğü de Hatfield’tan Dave Stewart’a ait.

Canterbury Scene’de bir sebepten (Alan Gowen’ın diğer projelere zıplaması olabilir mesela) ismini pek duyuramamış gruplardan biri olan Gilgamesh’in tuşluların ağırlıkta olduğu tarzını da Hatfield and the North’a benzetmeniz pek mümkün. Hatta benzemekten öteye gidip Stewart ve Gowen’ın dostlukları National Health’i kurmalarına da sebep oluyor ya onu da bilahare yazarız.

Açılşındaki yüksek enerjisiyle sizi kendine çeken albüm zaman zaman nefes almanıza imkan verdiğini düşündüğünüz anlarda bile rahatsız trafikleriyle keşfetmesi hayli eğlenceli bir maceraya dönüşüyor. Sadece oturup Clyne’ın davul ile uyumu yakalarken gitar ve tuşlulara yaptığı muazzam akumpanyalarını dinlemek bile başlı başına bir keyif. Michael Travis’in davulları albümün enerjisini tamamlayan bir element olmaktan öteye götürmese de işini iyi yaptığı da bir gerçek.

Yoğunluktaki Alan Gowen tuşluları albümü boylu boyunca domine ediyor. Zaman zaman kabak tadı veren ve bir yere varmayarak kakafoninin de dibine vurduğu akorlarını Jan Hammer aksiyonları ile iyice içinden çıkılmaz bir hale soksa da albümdeki parçaların yoğunluklu bestekarı Phil Lee’nin gitarları albümün rock dengesini ve atmosferini koruyor.

Albümün benim için en büyük sürpriz kısmı ise sesini tıpkı yüksek perdeden bir enstrüman gibi kullanan Amanda Parsons vokalleri oldu. O an gelince ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

GILGAMESH

Phil Lee / Gitarlar (elektro, klasik, akustik, 12 telli)
Alan Gowen / Akustik & elektro piyano, klavnet, Synthsizer, Mellotron, Vokal aranjmanları (7-c)
Jeff Clyne / Bass gitar, kontra bass
Michael Travis / Davul & perküsyon

Konuk Sanatçılar:

Amanda Parsons / Vokal (1-c,7-c)
Dave Stewart / Vokal aranjmanı (7-c), Yardımcı prodüktör

GILGAMESH

01. One End More / Phil's Little Dance - For Phil Miller's Trousers / 
Worlds of Zin (10:20)
02. Lady and Friend (3:44)
03. Notwithstanding (4:45)
04. Arriving Twice (1:36)
05. Island of Rhodes / Paper Boat - For Doris / As If Your Eyes Were Open (6:39)
06. For Absent Friends (1:11)
07. We Are All / Someone Else's Food / Jamo and Other Boating Disasters - From the Holiday of the Same Name (7:48)
08. Just C (0:45)

26 Aralık 2022 Pazartesi

Egg / The Polite Force (1971)

1967 yılında içlerinde Steve Hillage'ın da bulunduğu bir grup müzisyen Uriel adında bir grup kurarak başlıyorlar işe. 2 yıl sonra hem kadro hem de isim değişikliği ile ilk albümü kaydediyorlar. Grubun 1969 yılındaki adı Arzachel olarak geçiyor kayıtlara. Ardından da aynı yıl içerisinde, Arzachel albümünü yayınladıktan hemen sonra, isimlerini yeniden değiştiriyorlar ve bu kez Egg ortaya çıkıyor.

Canterbury Scene'in Soft Machine ve Hatfield and the North ile birlikte ilk gruplarından da biri oluyor Egg. 3 kişilik kadrosuyla koskoca bir orkestraymış gibi hareket edebiliyor. İlk albüm grupla aynı adı taşıyor. Ertesi yıl çıkardıkları ve konumuz olan The Polite Force, çıkardıkları 3 albüm içerisinde açık ara en iyisi.

Klasik müzikten beslenen ve Jazz ile genişleyen yapısıyla oldukça farklı bir albüm The Polite Force. Stravinsky'den etkilendiği çok belli olan gelişkin besteler ve kusursuz performanslar albümde ilk dikkati çeken öğeler. Tek tek parçalar olarak da düşünseniz, parçaları bütünleştirip albüm olarak da alsanız çok sağlam bir konsepte sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Aktif oldukları dönemde diğer İngiliz grupları hatta Soft Machine gibi Canterbury Scene'i birlikte oluşturdukları gruplar kadar ilgi görememiş olsalar da zaman içerisinde ne kadar başarılı bir iş çıkardıklarını kanıtlamış oldular. Erken dönem Progressive Rock'ın en iyilerinden biri oldukları gibi Canterbury tarzını da en iyi yansıtan gruplardan biri olarak biliniyorlar artık.

Yaratıcı ve estetik düzenlemeler içerisinde org'un yeri bir hayli fazla. O kadar etkili kullanılıyor ki albümde, melodik yapı oluşturulduğunda bile üstüne çıkabilecek denli pervasız şekilde dolanıyor ortalıkta. Albümde eksik ya da yetersiz gibi gelen tek şey vokal olabilir. Onun da bir kesinliği yok. Kendi adıma böyle bir şeyden şüphe duymuyorum, vokalin müziğe eşliği gerçekten çok iyi durumda. Ama zaman içerisinde herkesin aynı tadı alamadığı gerçeğini kavradığınızda, vokal ile ilgili yetersizlik olabileceğini kabul edebiliyorsunuz. Bu yetersizliğin yerlerde sürünen bir şey olmadığını da belirtmek gerek. Eleştiri, sadece daha güçlü ya da daha özellikli bir ses de olabilirdi fikri üzerinden geliştiğini söyleyelim.

EGG

Dave Stewart / Org, Piyano, Ton Üreteci (4.c)
Mont Campbell / Bass, Vokal, Org, Piyano (4.a), Fransız Kornosu (4.b)
Clive Brooks / Davul

THE POLITE FORCE

01. A Visit to Newport Hospital (8:26)
02. Contrasong (4:25)
03. Boilk (9:21)
04. Long Piece No. 3 (20:40)
    - a. Part 1 (5:08)
    - b. Part 2 (7:38)
    - c. Part 3 (5:02)
    - d. Part 4 (2:52)

29 Temmuz 2022 Cuma

Matching Mole / Matching Mole (1972)

Progressive Rock'ın yükselişe geçtiği yıllarda kendi ayrıksı özellikleriyle öne çıkmayı başaran ve İngiltere'nin Canterbury şehrinde konumlanan müzisyenlerin / grupların yaptığı müziğe farklı bir isim verilmişti; Canterbury Scene. Jazz Rock ve Jazz-Fusion'dan fena halde etkilenen bu karşıt kültür içinden epeyce başarılı gruplar ve müzisyenler de çıkardı. Soft Machine, Caravan, ilk dönem Gong, Khan, Robert Wyatt, Steve Hillage, Hatfield and the North bunlardan sadece bazıları. Matching Mole da aynı tarza dahil olan gruplardan biri.

Grubun kurulmasını sağlayan Robert Wyatt, Soft Machine'in önemli isimlerinden biri malum. Soft Machine'den ayrıldıktan hemen sonra solo bir albüm kaydedip ardından da Caravan'dan Dave Sinclair, Quiet Sun'dan Bill MacCormick, yine Soft Machine'den Dave MacRae ve Carol Grimes and Delivery'den Phil Miller ile birlikte başka bir albüme imza atıyorlar. Grubun adını da Wyatt ve MacRae'nin eski grubu Soft Machine'den alıyorlar. Soft Machine'in Fransızcası "Machine Molle". Kelime oyunu yapıp Matching Mole'e dönüştürüyorlar.

Grup elemanlarının geldiği önceki gruplar ve başarıları düşünülünce Matching Mole'un enfes lezzetler sunan albümler yapması hiç de tuhaf gelmiyor insana. Diğer yandan pek çok dinleyici için zor ve yorucu da sayılabilir bu albümler. Çünkü alışık olduğumuz melodik yapıların çok ötesine götürüyor bizi. Müziğin bütün bir atmosferi yaratabildiği yerlere...

Enstrüman kullanımları, Wyatt'ın kendine has vokali ve Jazz yapısıyla gerçekten de başka bir müzikal deneyim sunuyor Matching Mole. Albümde favori olarak gösterebileceğiniz parça bulmakta zorlanıyorsunuz, çünkü hepsi birbirinden çekici bu konuda. İnişleri çıkışları, bir anda durağanlaşan ama bir süre sonra yırtıcı hale gelen tarzıyla keyif veren, zorlayan, vazgeçilmeyen albümlerden biri. Bir sonraki albüm olan Little Red Record'daki sözlerin ilk albümde daha yaratıcı olduğunu ve edebi anlamlar taşıdığını belirtelim. Ama dinlerken sözlere de vokale de hiç ihtiyacınız da kalmıyor zaten.

MATCHING MOLE
Robert Wyatt / Vurmalılar, Vokal, Piyano, Mellotron
Phil Miller / Gitar
Bill MacCormick / Bass
Dave Sinclair / Org, Piyano
Dave MacRae / Elektrikli Piyano, Org

MATCHING MOLE
01- O Caroline
02 - Instant Pussy
03 - Signed Curtain
04 - Part of the Dance
05 - Instant Kitten
06 - Dedicated to Hugh, but You Weren't Listening
07 - Beer as in Braindeer
08 - Immediate Curtain

12 Aralık 2020 Cumartesi

50. Yılını Kutlayan Progressive Rock Albümleri / Bölüm 2

1970 yılında piyasaya çıkan ve bugün 50.yılını kutlayan Progressive Rock albümleri seçkisinin 2.bölümü. Gentle Giant, Soft Machine, Miles Davis, King Crimson ve Genesis'in 1970 yılı albümleri seçkinin bu bölümünde yer alıyor.

Symphonic Rock, Jazz Fusion, Canterbury Scene, Progressive Folk gibi Progressive Rock etkileşimi sayılan albümleri kısacık tanıtarak, haklarında bilgi vermeye çalıştık.

1 Mayıs 2017 Pazartesi

Robert Wyatt - Rock Bottom (1974)

Bu yazıya başlamak üzere pek çok farklı cümle denedim, kimi ökyüleyici kimi betimleyici tavırlar almak derdinde olan bu cümlelerin hiç biri veremek derdinde olduğun hissi vermeyi beceremediler (veya en azından bana öyle geldi) bunun iki nedeni olabilirdi: Ya gerçekten çok ama çok kötü bir yazardım ya da anlatmak derdinde olduğum şeyin bende yarattığı duygu öylesine yoğun öylesine kendine has bir şeydi ki bunu üçüncü bir kişiye aktarmak imkansız bir çabaydı.

Sanıyorum kendini beğenmiş doğam bu nedenlerden ikincisine yönelmemi sağlıyor. Ama bunun bir önemi yok çünkü Rock Bottom kişiye yukarıdaki her iki duyguyu da hissettiren bir albüm. Yani dinleyenine hem gerçek anlamda biricik bir anlatı öznesi olarak kendini tanıtıyor hem de onunla oldukça kişisel, özlü bir bağ kuruyor ve ördüğü bu kozanın içerisine hiç bir şekilde üçüncü bir kişiyi almıyor.Eğer durum böyleyse, neden bu yazıyı burada bitirmiyorum? Bitirmiyorum çünkü tüm bunlara rağmen kendisinden bahsetmek mümkün, nesnel değil ama tamamen şahsi bir şekilde....

1973 senesinde Robert Wyatt'ın geçirdiği trajik kaza nedeniyle felçli kalmasından sonra kaydedilen Rock Bottom'un "neyi anlattığı" yayınlandığı yıldan beri rock müzik çevrelerinde eğlenceli bir tartışma konusudur. Zira hem dönemin müzik algısının yarattığı "konsept albüm" fetişi hem de albümdeki eserlerinin birbirine nazire eden yapısı bu konsept albüm tartışmasını ateşlemektedir. Ve genelde işaret edilen nokta da Wyatt'ın kazasından sonra kaydedilmiş olması dolayısıyla, albümün, Wyatt'ın durumuyla yüzleşmesini anlattığıdır.
Bu fikre karşı çıkanlar ise argümanlarını Wyatt'ın albümdeki şarkıların sözlerinin kazadan önce yazıldığıyla ilgili açıklamasına bağlarlar. Albümün sözleri pekala kazan önce yazıldıysa bile açık olarak biliyoruz ki şarkıların besteleri ve düzenlemeleri kaza sonrası yapılmış, hatta Wyatt'ın kaza sonrası tuşlu müzik aletlerine yönelmesinde o dönem sevgilisi olan Alfreda Benge'nin büyük etkisi olmuştur. Albümün kayıtlarına başlanmadan önce Wyatt yalnızca üç şarkının ( Last Straw, Sea Song, Alfib) sözlerini ve temel müziğni yazmıştı, yani aslında albümün neredeyse tamamının Wyatt'ın kazasından sonra derlenip toparlandığını söylersek gerçeğin çok da dışına çıkmış olmayız.

Albümün müzikal örgüsüne baktığımızda kafa karışıklığı, tekrar, belirsizlik gibi temaların öne çıktığını görüyoruz (bu yazının özünde öznellik olduğunu lütfen unutmayalım) özünde bir aşk şarkısı olan yoğun synth duvarlarıyla örülü Sea Song'un sonunda Wyatt'ın bir anda düpedüz inleme başlaması, biri içten bir aşk şarkısı olan ve içten bir melodi aracılığıyla ilerleyen( fondaki sürekli sayıklamaya da ayrıca dikkatinizi çekerim) ancak devamında adeta bu aşk şarkısının tepetaklak edilmesi ile aynı ritm düzeni üzerine tekrar eden organ ve synth sesleri ve saksofonlar ile kurulan alfib ve alfie'in (Alfreda Benge'nin adının kısaltılmasıyla oluşturulmasıdır) tonlarındaki karşıtlık yine benzer bir şekilde Little Red Riding Hood Hit the Road ile Little Red Robin Hood Hit the Road arasında da görülebiliyor; ilk şarkı Mongezi Feza'nın trompet izi ve Wyatt'ın inlediği bir vokal izi tersten çalınırken piyano izinin ise Wyatt'ın tersten çalınan vokal izine eşlik eder biçimde normal çalındığı ve hepsinin üzerine Wyatt'ın yine tersten vokalini dinliyoruz, ancak şarkının sonunda vokal izi tekrar anlaşılabilir hale geliyor ve özür dileyen bir Wyatt ile karşılaşıyoruz:

" Sana neden zarar verdim, sana zarar vermek istemezdim" cümleleri daha sonra albümün son şarkısı Little Red Robin Hood Hit the Road'da da duyacağımız bir dörtlüğe yol veriyor ancak Little Red Robin Hood Hit the Road'da adı geçen dörtlüğe gelene kadar yaptığımız yolculuk çok daha farklı, bu sefer tersten çalınmış izler yok, bu sefer Wyatt'ın vokali ve Mike Oldfield'ın agresif elektrik gitarıyla karşı karşıyayız ve sözler özür diler bir tondan çok daha uzaklar "başımdan yaralandım, işleyen kemiklerimden yaralandım, parçalanmış telefondan kalanlarla televizyonu parçalıyorum, küçük ekmek somununun kırıntıları için mücadele ediyorum, istiyorum, istiyorum ver onu bana" kulaklarımızda yankılanan cümlelerden bazıları bu kuşkusuz ne sea song veya alifib gibi bir aşk şarkısı ne de little red riding hood gibi iyi niyetli bir adamın ağzından çıkan sözleri içeren bir şarkı...

Albümü kapayan Little Red Robin Hood ile birlikte albüm de kafa karıştıran bir şekilde son buluyor. Peki ne dinledik? Bir adamın yaşadığı bir travmaya dair otobiyografik nitelikler barındıran bir eser mi, bütünüyle aşık olduğu kadına adadığı bir albüm mü, alakasız sırf sanatsal dursun diye denenmiş bir yığın anlamsız deney mi? Cevabı bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey, dinlediğimiz şeyin içtenliği. Rock Bottom'u ilk dinlemeye başladığımda albümden nefret edeceğimi düşünmüştüm ancak Sea Song'un kapanışı ve Wyatt'ın inlemeleri kulaklarımda yankılandığında ne kadar yanıldığımı anladım ve aynı süreci bu albümdeki tüm şarkılar için teker teker yaşadım (belki The Last Straw hariç) bu artık gözümde ne bir art rock albümü ne bir prog. rock albümüydü, bu albüm gerçek anlamda dibine kadar keşfettiğim ve her seferinde sanki ilk defa keşfediyormuş hissiyle tekrar geri döndüğüm ve ne zaman kendimi dipte hissettsem geri dönme ihtiyacı hissettiğim güçlü bir ilaç oluvermişti. Rock Bottom sadece Rock müzik ile ilgilenenlerin değil, insan olma şansına erişmiş herkesin en azından bir kere dinlemesi gereken bir albüm.

Ekip:

Ivor Cutler - vokal
Alfreda Benge - vokal
Mike Oldfield - elektrik gitar
Mongezi Feza -trompet
Gary Windo - klarnet
Fred Frith - viyola
Richard Sinclair - bas gitar
Hugh Hopper - bas gitar
Laurie Allan - davul
Nick Mason - prodüktör
Robert Wyatt - gitar, vokal, perküsyon

ROCK BOTTOM

1. Sea Song (6:31)
2. A Last Straw (5:46)
3. Little Red Riding Hood Hit the Road (7:38)
4. Alifib (6:55)
5. Alife (6:31)
6. Little Red Robin Hood Hit the Road (6:08)

18 Temmuz 2010 Pazar

Caravan - In The Land Of Grey And Pink (1971)

Selam millet...

Şu sıcak yaz günlerinde canımız hiçbir şey yapmak istemezken, kıçımızı devirip yatarken bize eşlik edecek bir albüm paylaşmak istedim.

Canterbury Scene ekolünün en iyi temsilcilerinden biri bence bu grup. bu albüm de en sevdiğim Caravan albümü. yorulmadan sıkılmadan terlemeden dinleyebilirsiniz bütün parçaları. İngiliz vokalleri daha bi sevmeye başladım şu günlerde sanırım bu yüzden bu grubu seçtim. Hele hele Winter Wine beni benden alan bir parçadır efendim tekrar tekrar dinlenesi bir çalışmadır.

Yazarken de dinliyorum albümü ne güzel geliyor tuşlular alttan alttan mırıl mırıl... Bir kedi olmalıydı yanımda. Bi de limonata...

Offff neyse bu kadar gevşeklik yeter albüm bilgilerini verip aradan çekilmeyi, biraz da sol tarafıma yatmayı düşünüyorum. siz de keyfini çıkarın...

CARAVAN

- Richard Sinclair ; Bass, Akustik Gitar, Vokal
- Pye Hastings ; Elektrik Gitar, Akustik Gitar , Vokal
- David Sinclair; Org, Mellotron, Piyano, Armonika
- Richar Coughlan; Davul, Vurmalılar
- Jimmy Hastings ; Flüt, Tenor Saksofon, Pikolo
- David Grinsted; Cannon, Bell, Wind ( bunların ne olduğunu bilemedim valla sanırım zil)

IN THE LAND OF GREY AND PINK

1. Golf Girl (5:05)
2.Winter Wine (7:46)
3.Love to Love You ( And tonight pigs will fly) (3:06)
4.In the Land of Grey and Pink (4:51)
5.Nine Feet Underground (22:40)

1 Mayıs 2009 Cuma

Camel - Mirage (1974)

Blogda eksik olan şey bence bir Camel albümüdür deyip hemen işe koyulayım dedim. Camel, Canterbury ekolünden bir grup ancak aynı ekoldeki diğer gruplara kıyasla daha çok tanınan, biraz daha esnek ve kolay dinlenebilir bir müzik yapmakta.

Mirage grubun 1974 yılında çıkardığı ikinci albümü. Albüm kapakları sigara paketi gibi dursa da progseverleri her açıdan tatmin edecek bir albüm bence Mirage. Melodik açıdan oldukça zengin, yer yer depresif, yer yer enerjik yapıya sahip şarkılar içermekte. Şarkılarda uzun enstrümantal kısımlar bulunmakta fakat bunlar dinleyeni kesinlikle sıkmıyor. 12 küsür dakikalık Lady Fantasy, albümün en öne çıkan şarkısı, üzüyor, yıkıyor, güç veriyor, neşelendiriyor kısacası insan olduğunuzu hissediyorsunuz o 12 küsür dakika içinde. Supertwister da en az Lady Fantasy kadar etkileyici bir parça. Ayrıca neden bilmiyorum ama ben şarkılarda çok türkvari melodiler yakalayabiliyorum.

Kısacası kaliteli bir albüm diyebilirim gönül rahatlığıyla. Camel’ı sevmeniz için Camel içmeniz gerekmiyor.

CAMEL

Andrew Latimer / Gitar, Flüt, Vokal
Peter Bardens / Klavye
Doug Ferguson / Bass, Vokal
Andy Ward / Davul

MIRAGE

1 - Freefall (5:53)
2 - Supertwister (3:22)
3 - Nimrodel/The Procession/The White Rider (9:17)
4 - Earthrise (6:40)
5 - Lady Fantasy (12:45)

20 Nisan 2009 Pazartesi

Tortilla Flat - Für Ein ¾ Stündchen (1974)

Jamais, Soft Machine ile hem blog’a hem de Canterbury ekolüne şaane bi giriş yapınca bendenizin de Canterbury damarı kabarmış bulundu. Canterbury'den hatta İngiliz bile olmayan Almanlar tarafından Aachen'da kurulmuş olan enteresan gruplardan biridir Tortilla Flat. Adını John Steinbeck'in aynı adlı romanından (bizde Yukarı Mahalle ve Kenar Mahalle diye iki farklı isimle yayınlandı, bizdeki bu çeviri mantığını anlayabilmiş değilim hala) alınmadır. Fena halde piyano, flüt ve glockenspiel (bu aletin bizde bi karşılığı var mıdır acaba?) gibi aletlerin ağırlığında Jazz Rock semalarında dolaşan bi albümdür.

Focus ve Tomorrow's Gift ile benzeşirler. Ağır melodilerin ardından bir anda coşan ve kendini yineleyen sonra yeniden sükûnete dönen bi tarzları vardır. Kopar gidersiniz dinlerken bi anda, sonra gene dünyaya döndürür sizi. Bir anda her şey değişir ve karanlık atmosferi olan bi ortamda yapayalnız ve savunmasız gezinmekte olduğunuzun farkına varırsınız. Vokalden uzak yapısına rağmen ara ara sanki müziğin içinde vokal de varmış hissine kapılırsınız. Flüt kendini vokal yaparcasına öne attığı anlarda bunu daha iyi anlarsınız.

Bi de şöyle bi durum var… Albümün son iki parçası Facts ve Life 1970 yılında kaydedilmiş bi single'dan bonus olarak alınmadır. Lakin bu iki parçayı kaydeden Tortilla Flat bizim East of Eden diye bildiğimiz gruptur. Veya ben öyle sanıyorum. Yanılıyor olma ihtimaline karşılık bu iki bonus'u da çıkarmadık tabi, bıraktık. Zaten konumuz olan Tortilla Flat'in tarzıyla hiç alakası olmayan bi tarzdalar. Ooff off, uykusuzum bikaç gündür... Ne dediğimi ben de bilmiyorum. İdare edicez artık...

TORTILLA FLAT

Hans Friedmann Bosten / Davul, Glockenspiel
Hermann Josef Bosten / Flüt, Gitar
Franz Brandt / Klavye
Manfred Herten / Gitar
Albert Schippers / Vurmalılar, Conga
Heribert Schippers / Bass

FUR EIN ¾ STUNDCHEN

01 - Tortilla Flat
02 - Temperamente
03 - Fatimorgani
04 - Rumpeletlischen
05 - Leere, Chaos, Schöpfung
06 - Obit Anus, Abit Onus
07 - Möhre

14 Nisan 2009 Salı

The Soft Machine - Soft Machine (1968)

Evet... Baharın gelişiyle birlikte artık kıçımı kaldırıp bir şeyler yapma vaktinin geldiğini anladım ve bir albüm tanıtımı yapmaya karar verdim. Aklım karışık, ilk yazının verdiği ne yapacağını bilememe durumu beni esir almış durumda, üstelik size Soft Machine gibi önemli bir gruptan bahsetmeliyim.

Grup, adını Beat Kuşağının en baba yazarlarından olan William Burroughs'un Soft Machine adlı romanından almış. Canterbury Scene akımı denince akla gelen ilk gruplardan biridir Soft Machine. Kişisel kanaatim akla zarar denebilecek bir müzik icra ediyolar. Albüm hakkında konuşacak olursak genel anlamda jazz etkilerinin (doğal olarak) çokça hissedilmesinin yanı sıra albümün psikedelik tarafının da çok kuvvetli olduğunu belirtmeliyim. Benim gibi üşengeç bir insanda bile durup dururken bir enerji patlaması yaratabiliyor. Özellikle “So Boot If At All” şarkısı bende kendini duvardan duvara vurma hissi uyandırıyor(ama bence bu iyi bir şey tabii). Bunun yanı sıra “A Certain Kind” gibi insanı asude yerlere sürükleyen, darmadağın eden bir şaheser de barındırıyor bu albüm. Dikkat çekilebilecek başka bir nokta ise grubun davulcusu Robert Wyatt'ın alışılmadık bir şekilde albümdeki vokalleri bizzat yapmış olması. Grubun kurucu üyelerinden olan Wyatt, başarılı bir solo kariyere sahip olmakla birlikte envai tarakta bezi olan da bir şahsiyet aynı zamanda.

Deneysel materyallerden hoşlanıyorsanız mutlaka dinlemelisiniz. Bence başından sonuna kadar sıkılmadan dinlenebilecek, "aman canım bu şarkıyı da geçiim direk şunu dinleyim" gibi cümleler kurmaya fırsat bırakmayacak bir albüm. Siz Soft Machine'i dinleyedurun benim artık bir sigara içmem gerekiyor...


THE SOFT MACHINE

Kevin Ayers / Bass, Vokal
Brian Hopper / Saksofon
Hugh Hopper / Bass
Mike Ratledge / Piyano, Org
Tom Wilson / Vurmalılar
Robert Wyatt / Davul, Vokal

SOFT MACHINE

01 - Hope For Happiness (4:22)
02 - Joy Of A Toy (2:26)
03 - Hope For Happiness (Reprise) (1:31)
04 - Why Am I So Short? (2:33)
05 - So Boot If At All (2:33)
06 - A Certain Kind (4:06)
07 - Save Yourself (2:26)
08 - Priscilla (1:05)
09 - Lullabye Letter (4:26)
10 - We Did It Again (3:40)
11 - Plus Belle Qu'une Poubelle (1:05)
12 - Why Are We Sleeping? (5:26)
13 - Box 25/4 Lid (0:48)

15 Eylül 2008 Pazartesi

Axis - Sewers Down Inside (a.k.a. Axis) (1973)

Çok sevdiğim ekol ülkelerden biridir Yunanlılar. Belki çok sayıda albümleri yok 70’lere ait ama yapılanlar da pek başarılı. P.L.J. Band, Akritas, Aphrodite’s Child, Socrates, Nemesis… Hakikaten az ama öz. İşte bu ülkeden çıkan en iyi gruplardan biri de Axis’dir. Bende yeri biraz ayrıdır bu grubun. Küçükken evdeki plakları karıştırıp aralarında kapağı ilginç olanları dinler, ezberlerdim. Bunlardan biride bizde bir 45’liği olan Axis’ti. Ela Ela / Living In adlı 2 şarkı vardı. Kapakta büyük puntolarla “Ela Ela” yazardı ama ben “Living In” i çok severdim. Halen arada bir dinlerim bu plağı. Bildiğin Hard Rock'a yakın hafif Psychedelic ruhu olan bir 45’lik. Nerden bilirdim ki bu heriflerin “Sewers Down Inside” adlı bir başyapıt albümleri olduğunu. Uzun bir süre bu ikisinin aynı grup olduğuna inanmadım. Neyse ki internet denen bir şey var. Öğreniyor insan.

Deseler ki bu albüm Yunanistan’ın çıkardığı en iyi albüm, altına imzamı atarım. Eh 3-5 albüm sayarım bi de bunlar var diye:)… Ayıp olmasın diğerlerine. Albüme gelince: tarifi gerçekten çok zor. Birçok alt kültürün izlerini taşıyan harika bir albüm. Genel bir fusion havası olsa da, senfonik öğeleri de içinde barındıran bir albüm. Mellotron’un olduğu, bazen kilise klavyesi ve korosunun eşlik ettiği, Canterbury’den de az biraz ilham alan bir albüm.

Grubun esas adamı klavyeci Visvikis. Sakınmadan mellotron kullanmış, iyi de etmiş. Açılış şarkısı, “Waiting a Long Time”, albümle hiç alakası olmayan bir heavy prog şarkısı. “Sewers Down Inside” tek kelime ile albümün başyapıtı. King Crimson Moonchild’ı andıran başlangıcından sonra kısa bir senfonik patlama ve ardından sonlanan bir şarkı. Her şey var bu şarkıda. Visvikis’in vokalinin de şarkıya çok uyduğunu söylemek lazım. Bundan sonrası Mellotron’un havalarda uçtuğu fusion geçişlerin ağır bastığı şarkılardan oluşuyor. Ancak “Pa Vu Ga Di” yi bu tanımdan baya bi ayrı tutmak gerekir. Bitiş şarkısı “The Planet Vavoura” nefis bir solo ile bitiriyor albümü.

Gerçekten farklı ve çok güzel bir albüm. Komşu bu işi biliyor burası kesin. İçinde “bir dünya” barındırıyor desem doğru olacak. Fusion’dan senfoniğe, canterbury’den deneyselliğe birçok şey var. Kanımca herkesin elinde olması gereken bir albüm. Yunanlıların başyapıtı… Not: Hemen belirteyim, bu 1973 yılı albümü ayrıca “Axis” olarak da bilinir. 1971 yılında çıkan ilk albümlerinin adı da Axis. Bu ikisi tarz olarak tamamen birbirinden farklı 2 albümdür. İlkini dinlemeseniz de olur. :)

AXIS

Demis Visvikis / Klavye, Mellotron, Vokal
Alezandros Fantis / Bass
Christos Stassinopoulos / Davul, Vurmalılar
George Hadjiathanassiou / Dvul, Vurmalılar

SEWERS DOWN INSIDE

01 - Waiting a long time (4:27)
02 - Sewers down inside (6:19)
03 - Materializing the unlimited (5:03)
04 - Asymphonia I (5:06)
05 - Suspendet Precipice (1:49)
06 - Roads (5:06)
07 - Asymphonia II (2:50)
08 - Dancing Percussion (2:38)
09 - PaVuGaDi (3:45)
10 - The Planet Vavoura (3:56)

17 Haziran 2008 Salı

Arzachel - Arzachel (1969)

Mahlasların (balkanların değil) esrarengiz grubu Arzachel bu ilk ve tek efsane albümlerini bir takma ad bulutunun ardından altı şarkı içerecek şekilde kaydedip ortaya komuşlar. Otoriteler bu albümü sıklıkla saucerful of secrets'la karşılaştırmaktalarmış, iyi şanslar onlara. Bu progrock şaheseri bence de en az saucerful kadar iyi bir kayıt. Klavye merkezli, harikulade gitar işi ve gudik efektlerle bezenmiş bir İngiliz progressive rock kayıdı...

Mahlasların ardına baktığınızda grubun neyin nesi olduğu ve yaptıkları müzik kafanızda daha iyi oturuyor. Lakin albümün iç kapağında Simeon Sasparella diye bahsedilen kişi Steve Hillage, diğerleri ise sırasıyla Dave Stewart, Clive Brooks ve Mont Campbell'imiş. Steve Hillage, space rock'u yemiş bitirmiş kitabını yazmış bir kişi olarak bu albümden sonra Gong'u kurarken diğer yetenekli abiler de yine Gong'su müzik icra eden Egg'i kuruyorlar. Kadro ve müzik gerçekten sağlam.

Albümü bir tam gün içerisinde kaydetmişler. Hillage ilerleyen yıllardaki röportajlarında albümü eğlence için kaydettiklerini belirtmiş, ki albümün iç kapağını okuduğunuzda bunu anlamak güç değil. Takma adları ve onların yaşam hikayelerini yazarken harbiden eğlenmişler, ortaya da burning and turning bir albüm çıkarmayı ihmal etmemişler. Orta Asya'da Caravan'mış, Gong'muş, Egg'miş, bu tip şeylerin hastasıyım diyenler bu albümü hemen ediniyorlarmış...

ARZACHEL

Basil Dowling (Clive Brooks) / Davul-mavul
Njerogi Gategaka (Mont Campbell) / Bass, Vokal
Sam Lee-Uff (Dave Stewart) / Org
Simeon Sasparella (Steve Hillage) / Gitar, Vokal

ARZACHEL

01 - Garden of Earthly Delights (2.45)
02 - Azathoth (4.21)
03 - Queen St. Gang (4.25)
04 - Leg (5.40)
05 - Clean Innocent Fun (10.23)
06 - Metempsychosis (16.38)

2 Haziran 2008 Pazartesi

Gong - Radio Gnome Invisible Vol. 3 - You (1974)

70’lerin ortalarına kadar tek bir tarza bağlı kalmadan, insanoğlu’nun elinden çıkamayacak kadar nitelikli müzik icra etmiş olan Gong, Radio Gnome Invisible (ki bu albüm serinin son parçası) serisinin ardından fusion olayına ağırlık vermiş fakat etkileyiciğilinden zerre ödün vermemiştir.

Tıpkı diğerleri gibi (bundan evvel yazdığım yazılarda bahsetmiş olduğum gruplar) yeni yeni tanımama rağmen parçalardaki karmaşaya göre sağladıkları sadelik hissi, müziklerini çok rahat sindirmenize olanak tanıyor. Bu albümü bir-iki defa dinleyebilme fırsatım olmasına karşın ilk fark ettiğim şey, RGI serisi öncesi Cantenbury Scene olayından çok “space rock” etkileşimleri oldu. Zaten albümün kapağından da ziyadesiyle belli oluyor fakat bu hissiyata kapılmamı sağlayan parça Hawkwind benzeri synth ve saksafon kullanımıyla Master Builder ve introsu olan Magick Mother Invocation ki albümün ağır toplarından biri. The Isle of Everywhere ise kuşkusuz fusion etkisinin hissedildiği yegane parça.

Asıl kompozisyonların yanında introvari duran üç dakikanın altındaki parçalar albümün genel temposunu dizginlemede gayet başarılılar. A.P.H.P. ve ksilofon solosu (ki şu ana kadar dinlediğim en iyi ksilofon düzenlemelerine sahiptir Gong), Perfect Mystery ve psychedelic ağabeylerle seksi bayan vokallerin düeti albümün en dikkat çekici enstantaneleri.

Yer yer psychedelic, bazen fena halde electronica fakat her daim Gong olan, fusion etkilerini hafif de olsa hissettirmeye başladıkları bir albüm RGI-You. Gentle Giant gibi eğlenceli müzikleri olmasa (fazla psyche ve karanlık) da en az onlar kadar (kimine göre onlardan daha) yetenekli ve bir o kadar multi-enstrumantalist ağabeylerimize saygılar ve sevgiler, ha bu arada ağabeylerimize yazıyorum çünkü “abilerimiz”e yazmama izin vermiyor ms word, neyse iyi eğlenceler.

GONG

Daevid Allen / Vokal, Glissando Gitar
Mireille Bauer / Perküsyon
Tim Blake / Moog & EMS Synths, Melotron
Steve Hillage / Lead Gitar
Mike Howlett / Bass Gitar
Didier Malherbe / Saksafonlar, Flüt, Vokal
Benoît Moerlen / Perküsyon
Pierre Moerlen / Davul, Perküsyon
Gilli Smyth / Vii sesleri, Koro
Shakti Yoni / Şiir & Uzay Fısıltıları

RADIO GNOME INVISIBLE - Vol.3 – YOU

1 - Thoughts for Naught (1:30)
2 - A P.H.P.'s Advice (1:37)
3 - Magick Mother Invocation (2:11)
4 - Master Builder (6:09)
5 - A Sprinkling of Clouds (8:42)
6 - Perfect Mystery (2:25)
7 - The Isle of Everywhere (10:21)
8 - You Never Blow Yr Trip Forever (11:24)