1979 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1979 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Eylül 2023 Cuma

Genfuoco / Dentro L'invisibile (1979)

RPI
'ın (Rock Progressivo Italiano) geç dönem gruplarından biri de Genfuoco. Aslında kuruluşları 70'lerin ortalarına dayanıyor ama albüm yayınlama işi onlar için biraz fazla uzun sürmüş. 1975 yılında kendi çabalarıyla yayınladıkları ve plak olarak değil de kaset olarak piyasaya sürülen Antichi Confini'yi albüm olarak saymıyoruz. Zira stüdyoda bile kaydedilmemiş, olanaksızlıklarla var edilmeye çalışılmış bir demo.

Çok bilinen gruplardan biri de değildir Genfuoco. O dönemlerde öne çıkan Gen Hristiyanlık hareketine bağlı gruplardan biri olmaları dışında bilinirlikleri neredeyse yoktur diyebiliriz. Gen hareketininin başlıca gruplarından Gen Verde ve Gen Rosso ile de isimleri sık sık yan yana anılır. Temelde müzikal anlayışlarına nüfuz eden dini öğretinin etkisi vardır parçalarda. Fakat az önce saydığımız iki gruptan biraz daha arka planda kalmıştır. Daha çok müzikal yapı ve sesler öne çıkar Dentro L'invisibile'de.

Saksafon ve flütün öne çıktığı, klavyelerin iyi kullanıldığı akustik, sakin ve sade atmosferler hakimdir albümün geneline. Huzur bulma arayışının bir sonucu olsa gerek bu. Araya aldıkları senfonik öğeler, Jazz etkileri ve yumuşatılmış Prog Pop havasıyla değişik bir yapıları vardır.

Çok özel, çok önemli gruplardan değildirler. Fakat RPI'ın 80'lerin başına denk gelen döneminin de özellikli albümlerindendir. Bu janrın genel özelliklerine ters düşerek enstrümantal kısımları sınırlı sürede tutup vokal üzerine odaklanmışlardır. Bir nevi tersten bakış diyebileceğimiz bu anlayış hiç fena da durmamış aslında. Diğer yandan bu durum daha popülist bir kaygı ile öne çıkmaya çalıştıkları sonucunu doğruyor ki misyonları açısından yani Gen Hristiyanlığını tanıtma / yayma çabaları üzerinden düşündüğümüzde çok yanlış bir karar da olmasa gerek.

Dediğimiz gibi RPI'ın o uzun soluklu, insanı darmadağınık bir hale getiren sonra toparlar gibi yapıp yaka paça başka yöne savuran tarzından çok enstrümantal etkileri azaltılmış, vokalle var olmaya çalışan (bunu kötü de yapmayan) bir şekilde ilerlerken Symphonic Prog'a tutunan bir albüm Dentro L'invisibile.

GENFUOCO

Marco Brogogni / Lead Vokal, Flüt, Akustik Gitar
Tarcisio Bratto / Akustik Gitar, Saksafon
Franco Cecchi / Klavye, Synth
Giovanni de Luca / Bass
Paolo de Luca / Gitar
Marco Naldini / Davul, Vurmalılar

DENTRO L'INVISIBILE

01. Ouverture (6:12)
02. Della tana (4:01)
03. Traspare (6:27)
04. Terra Promessa - parte I e II (6:37)
05. Galassie (7:04)
06. La Serenata Del Fiume (3:56)
07. Dentro L'Invisibile (5:11)

27 Eylül 2022 Salı

Firyuza / Firyuza (1979)

Fusion, Progressive Rock literatüründe Jazz ile Rock sentezi olarak algılanır. Mesela klasik müzik ile Rock müziğin sentezi de bir Fusion’dır ama janra olarak “Symphonic Progressive Rock” yaygın tanımlamasıdır. Her fusion grubunun ve yaptıkları müziğin bir diğerine benzememesi çok olağan bir durumdur çünkü grup farklı müzik türlerinden, kültürden, enstrümanlardan, yorumlardan, siyası konjonktürden vb. beslenebilir ve etkilenebilir. Bu yüzden “Fusion” derken Klaus Doldinger’in Passport’u ile Colosseum‘u her ne kadar çok farklı uçlarda gezinseler de aynı tanımlama altında bulmaktayız. İkisi de Jazz-Rock sentezi olsa da biri Jazz’a, diğeri Rock’a daha yakın durmakta. Bu durum da zaten kelimeler ile ifadesi çok zor olan müziği ve onu bir iki kelimelik başlıklar ile tanımlamayı hayli yetersiz kılmakta.

1970’lerin Sovyetler Birliği zamanı, kapalı ekonomi, kapalı kültür. O zamanlar Amerika’nın müttefiği ve Türkmenistan’ın da sınır komşusu İran’da yankılanan Amerikan Rock ve Jazz müziği ve radyo sayesinde bu müziğe bir şekilde kulak misafiri olan Rus kültüründen başka bir şey görmemiş Türkmen klasik eğitimli gençlerden oluşan, dönemin ağır kısıtlamaları altında Gunesh Ensemble ile albüm yapma şansına erişmiş bir diğer grup olan Firyuza’dan bahsedeceğim bu yazıda. 

Sovyetler Birliği'nde 6.sı düzenlenen müzik yarışmasında birincilik elde eden Firyuza, ödül olarak Birliğin tek plak firması olan Melodiya’dan albüm yapma hakkı kazanır. Burada bir kazanım daha vardır, diledikleri gibi, bir kısıt olmadan yapacaklardır bu albümü. İşte Dimitry Sablin’in liderliğindeki 7 kişiden oluşan Firyuza’nın 1979 yılında 4 parçalık muhteşem albümü bu şekilde oldukça sınırlı sayıda basılarak ölümsüzleşti.

Bu albüm, Jazz-Rock sentezinden de öte etnik motifleri ve senfonik ögeleri de yoğun olarak içinde barındıran, eşine pek de rastlamadığım bir eser. Dimtry Sablin’in de bir süre çaldığı, Firyuza’dan daha mehşur olan ülkenin diğer grubu Gunesh Ensemble’ı zaman zaman anımsatsa da oldukça kendine özgü bir albüm diyebiliriz.

Aslında her şarkının denk kalitede olduğu albümün her parçasını tek tek irdelemek, birine daha iyi demek diğerlerine haksızlık olur diye düşünüyorum.  Müzikalite çok ama çok üst seviyede. Enstrüman kullanım becerisi dinlediğim binlerce albüm arasında en üst sıraların da üstünde. İlk şarkı olan “Ashkabad” iniş çıkışları bol, atışmaların olduğu muhteşem bir şarkı. “Native land” daha soft tınılar ile başlayan, bir anda saksafon ile patlayan, şarkı içi şarkı kültürüne daha yakın duran bir çalışma. 17-18 dakikanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız bir A yüzü.

Chapyksuar” B yüzünün ilk şarkısı. Harika bir keman melodisi ile başlar, sırayı elektro gitar devralır akabinde etnik melodiler eşliğinde saksafon ve keman ile devam eder. Tüm albümde yaygın olan şarkı içi farklı fikirler burada da mevcut. Son bölümü biraz daha deneyselliğe yakın.  Albüm “Dialog in Aul” ile sonlanmakta. Saksafon ve keman eşliğinde melankolik bir ilk bölüme sahip olan şarkı orta bölüme geldikçe ritim kazanmaya başlıyor. Son 2 dakikası ise bu harika albümün bitişine yakışı şekilde. Tüm enstrümanlar sıra ile sana bir şeyler anlatıyor, ne anlattığı ise tamamen sana kalmış.

Enstrümanın anlattığını vokale tercih etmişimdir hep. Seni kelimeler ile sınırlamaz. Sözleri sen yazarsın her dinlediğinde. Kaç yüz defa dinlediğimi bilmediğim 34-35 dakikalık koskoca bir okyanusu içinde barındırıyor bu albüm, her seferinde seni farklı adaya çıkaran eşsiz bir deneyim. Keyifle…

FIRYUZA

1. Ашхабад / Ashgabat (7:43)
2. Край Родной / Native Land (9:46)
3. Чапыксуар / Chapyksuar (8:33)
4. Диалог В Ауле / Dialogue in the Aul (7:44)

FIRYUZA

- Dmitry Sablin / Klavyeler
- Evgeny Nochevniy / Gitar
- Michail Mamedov / Gitar
- Sabir Ryazaev / Saksafon, Flüt
- Alik Nifchenko / Bass
- Igor Gordeev / Davul

19 Eylül 2022 Pazartesi

Barış Manço & Kurtalan Ekspres / Yeni Bir Gün (1979)

Avrupa’da aldığı eğitimi ile beraber 1962 yılında başlayan müzik hayatını, 1967 yılında sonlandırarak Türkiye’ye dönen Barış Manço önce Fransa’da tanıştığı Les Mistigris adlı Belçikalı grupla sonra Mazhar Alanson ve Fuat Güner’in (MFÖ’ün M ve F’si) de içlerinde bulunduğu Kaygısızlar ile başarılı çalışmalar yapar. Bizim Gibi, Trip Fairground ve Flower of Love gibi psychedelianın ağır bastığın bestelerden oluşan ilk döneminin ardından Moğollar ile birleşerek ManchoMongol adını verdiği grupla, Türk folk müziğine ağırlık vererek Avrupa’ya açılmayı hedefler. Fransa’da dört ay boyunca verdikleri konserlerden sonra ülkeye dönen grup, 1971 senesinde dağılır.

1972’de kurduğu Ohannes Kemer (gitar-yaylı tambur), Nur Moray (davul), Celal Güven (perküsyon) ve Özkan Uğur (bass, MFÖ’nün Ö’sü) ‘dan oluşan Kurtalan Ekspres (İstanbul - Güneydoğu arası sefer yapan tren hattı) ile sayısız çalışmalar yaptıktan sonra 1975 senesinde psychedelia - folk - space - funk harmanı eklektik bir tarza sahip ilk albümü 2023’ü piyasaya sürer. Bahsini edeceğim asıl albüme göre daha çiğ kalsa da keşke hayal ettiği gibi 100. yılında da böyle güçlü bir müzikal anlayışa sahip olabilsek. Az da olsa hala zamanımız var. (?)

1975 sonunda gruptan ayrılan Özkan Uğur’un (MFÖ’nün Ö’sü) yerine gruba Bunalım bas gitaristi Ahmet Güvenç katılır. Aynı sene Dadaşlar’dan Kılıç Danışman’ın klavye görevini üstlenmesi ardına yaylı ve nefeslilerden oluşan bir orkestra ve dört kadın back ile Belçika’da kaydedilen Baris Mancho ismini verdiği, Little Darlin, Old Paulin, Nick the Chopper, Blue Morning Angel, Ride on Miranda gibi yeni bestelerin yanında eski parçaların ve türkülerin yeniden düzenlenmiş ve İngilizceye çevirilmiş hallerinin yer aldığı albüm ile tekrar dünyayı açılmayı çabalar fakat sonuç yine hüsran olur. Ohannes Kemer de ayrıldıktan sonra gruba katılan Bahadır Akkuzu ile uzun süre beraber olacak kadro tamamlanır.

Barış Manço ve Kurtalan Ekspres; 1978 senesinin sonunda piyasaya sürülen ikinci albümü Yeni Bir Gün ile iki albüm daha sürecek en olgun müzikal döneminin başlangıcı yaptı. Sarı Çizmeli Mehmet Ağa ve Aynalı Kemer İnce Bele gibi klasikleşmiş parçaların yanında Gesi Bağları ve Ham Meyvayı Kopardılar Dalından - ki bu parçada Kılıç Danışman’ın Fender Rhodes ile girişi muazzamdır- gibi türkü aranjmanları ve Ne Ola? Yar Ola? (maalesef bakınızı: Michel Polnareff) ve 2023’ün devamı 2024 / İkinci Yolculuk gibi yine döneminin ötesinde besteler barındıran albümün en can alıcı noktası Bahadır Akkuzu, Ahmet Güvenç, Caner Bora ve Celal Güven’in yarattığı kusursuz funky altyapının üzerine Kılıç Danışman’ın synth ve diğer bilimum tuşlularla yarattığı atmosfere Oktay Aldoğan’ın enfes nefeslilerinin eklendiği, beş bölümden oluşan Yeni Bir Gün oluyor. Manço’nun bugüne kadar en iyi vokal partilerinin de bu albümde bulunduğunu eklemek lazım. 

Manço'yu; 60’ ların sonlarına doğru yakaladığı başarıyı Yeni Bir Gün ile zirveye çıkaran müzikal serüvenine 90’lara doğru pop aranjmanları ile (Garo Mafyan) ket vurarak -çağa ayak uydurmak demeyin rica ederim- muazzam progresif dönemini en azından bizim gençlerimiz tarafından bile bilinemez hale getirmiş olsa da kültürümüze yaptığı sayısız katkılardan ötürü takdir etmemek mümkün değil.

BARIŞ MANÇO & KURTALAN EKSPRES

Barış Manço / Vokal
Kılıç Danışman / Akustik piyano, Fender Rhodes Elektro Piyano, ARP Solina String Ensemble Synthesizer, Korg 700s Synthesizer, Roland SH-3A Synthesizer, Hammond org
Ahmet Güvenç / Bass
Bahadır Akkuzu / Elektro Gitar, Akustik Gitar
Celal Güven / Vurmalılar
Caner Bora / Davul
Oktay Aldoğan / Flüt, Tenor Saksafon

YENİ BİR GÜN

01. Sarı Çizmeli Mehmet Ağa (4:23)
02. Gesi Bağları (4:32)
03. Çoban Yıldızı (4:20)
04. Bir Selam Sana Gönül Dağlarından (4:01)
05. Ne Ola? Yar Ola (5:29)
06. Aynalı Kemer İnce Bele (3:06)
07. 2024 / İkinci Yolculuk (6:21)
        - Uzay Üssünde Bir Sabah (Piyano Uvertürü: Kılıç Danışman) [3:16]
        - 3. Boyuttan Hareket (Bahadır Akkuzu, Celal Güven) [0:28]
        - Zaman Duvarına Doğru (Barış Manço, Caner Bora) [1:30]
        - Dördüncü Boyuta Geçiş (Ahmet Güvenç) [1:07]
08. Ham Meyvayı Kopardılar Dalından (4:08)
09. Yeni Bir Gün Doğdu Merhaba (2:05)
10. Anlıyorsun Değil mi? (2:10)
11. Ne Köy Olur Benden, Ne De Kasaba (1:36)
12. Elveda / Ölüm (3:03)
13. Bir Kelebeğin Yaşam Öyküsü (0:25)

28 Aralık 2009 Pazartesi

Atlas - Blå Vardag (1979)

Merhabalar herkese.

Uzun zamandır yoktum ortalıklarda; bahane falan bulmayacağım tamamen tembellik benimkisi. Annem senden bıktım demeye başladı artık, ben de şöyle bi silkineyim dedim bitim pirem de silkinsin... İşte böylece bir uyanış denemesi yapma kararından sonra ayaklarımı sürüye sürüye dolaşırken bu albümü gördüm. Aslına bakarsanız ilk önce Atlas ismi çekti beni, mitolojik bir şeyler falan bulurum umuduyla atladım fakat kapağı görünce hayallerim suya düştü.

Yine de ''İyi ki de içimdeki balıkların hepsini yememiş kedilerim:)'' dedim kendi kendime. Çünkü gayet güzel, müzikal olarak çok hoş bir albümmüş bu. Kapak da hiç fena sayılmaz doğrusu. ''Stopp music huss'' mu ne bir şey yazıyor evin duvarında ama ne demek istenildiğini tam anlayabilmiş değilim. Uzakta kalmak yaramıyor bana sanırım çenem de düştü iyice, balık kedi medi derken asıl amacımı unutuyorum. Abilerimiz bu albümde iki klavye kullanmışlar.

Genele baktığınızda klavye ağırlıklı zaten ama davullar gitarlar da etkin değil dersek taş oluruz :P Sanki klavye bizi bi yere taşıyor oradan gitar alıyor kucağına bizi, ondan sonra bi ''Nerdeyim ben?'' oluyorsun ondan sonra da oynamaya başlıyorsun. Oynama işin abartısı tabii ki. Beni mutlu etti bu albüm çok. Kasmadı hiç, kolay dinledim, dibe inmeden yüzdüm... En sevdiğim parça şu diyemeyeceğim bütün itibariyle sevdim. Grup İsveçli, tek albüm yapmışlar.

Grup hakkında yapılan yorumları okuduğumda bi sürü benzetme yapılmış grup için. Kimisi Genesis'in melodik olanı demiş, kimi Camel'in daha bi jazz hali demiş. ben bişey demeyeceğim beğendim, dinledim, dinliyorum... Umarım siz de beğenirsiniz...

ATLAS

Björn Ekbom / Org, Piyano, Synths, Clavinet, Mellotron, Rhodes
Erik Björn Nielsen / Synthesizers, Mellotron, Rhodes, Org, Piyano
Micke Pinotti / Davullar
Uffe Hedlund / Bass, Bass Pedallar, Gitar
Janne Persson / Gitar, Perküsyon

BLÅ VARDAG

01 - Elisabiten (7:12)
02 - På Gata (14:10)
03 - Blå Vardag (6:56)
04 - Gånglåt (2:52)
05 - Den Vita Tranans Väg (7:18)
06 - Björnstorp (6:17)
07 - Hemifrån (7:50)
08 - Sebastian (4:31)

17 Temmuz 2009 Cuma

Igra Staklenih Perli-Igra Staklenih Perli (1979)

Igra Staklenih Perli, Tito dönemi Yugoslavya’sında 1976 yılında Belgrad'da kurulmuş. Grup Belgrad klüplerinde bir süre çaldıktan sonra 1979 tarihinde isimleriyle aynı adı taşıyan bu ilk albümlerini çıkarmışlar… İsimlerini Herman Hesse'ın Nobel ödüllü kitabı boncuk oyunundan alıyorlar. Hesse'i o kadar seviyor olmalılar ki ikinci albümlerinin ismini de yine Hesse'in bir öyküsü, “Işık Bahçesi”nden veriyorlar.

Herhalde grubun kökeni bilinmiyor olsaydı bir krautrock albümü olduğunu düşünebilirdik Igra Staklenih Perli'nin. Evet o kadar Alman kokuyor ve bir o kadar psychedelic-space ki benzerlikleri tartışılmaz Pink Floyd ve Hawkwind da koyarsak yanına tam olur. İlginç oldu değil mi, Alman kokuyor ama tarz İngiliz, grup da Yugoslav. :)) Özellikle klavye ve gitar efektleri adamların Pink Floyd hayranlığını bariz ortaya koyuyor. Hepsi birbirinden güzel beş parçanın tadı kulaklarınızda kalacak çünkü tarza göre oldukça kısa. Belki de albümün tek kötü tarafı ses kalitesini de saymazsak bu. CD kalitesindeki kayıt için ise 2007 de yayınlanan "Igra Svetlosti" ilk iki albümlerini içeriyor, fakat blog piyasasında ya da bir paylaşım sitesinde bulmanız çok güç.

Albümün geneli karanlık depresif bir tarzda ilerliyor. Bir iki parçanın girişlerinde Arap tınılarını bile yakalamak mümkün desem bilmiyorum doğru olur mu? En azından ben öyle algıladım. Yer yer doğaçlamalara da giren elemanların, neden Hawkwind benzerliğini vurguladığımı hem müzik hem de vokal tarzlarını duyduklarında daha iyi anlayacaklarını sanıyorum.

Kimin kime ne kadar benzerliği hiç değinilmemeliydi belki de. Kanımca önemli olanın, adamların kendilerinden ne kadar bir şeyler katabildiği ve tarzlarına verdikleri ruh. Hem bu konu algıya göre görecelik de oluşturduğundan, ister kabul edin etmeyin benim kapıma çıkıyorsunuz. :)) Saçmalamaya başlıyorum galiba neyse, ben de sıramı savdım. Jamais, kedi albümleriniz hazırdır umarım, ellerinizden öperler yeni tanıtım. :))

O değil de bu yeni "sıra oyunu" beni acayip gerdi. Baskı oluşturdu bünyede valla ya. Ben free takılıyom abi, bozar zorunluluğa giden yollar beni. :(

IGRA STAKLENIH PERLI

Joshua N'Goma (Vojkan Rakic) / Gitar
Pedja Vukovic / Davul, Perküsyon
Drakula (Drasko Nikodijevic) / Bass, Vokal
Svaba the Kraut (Zoran Lakic) / Klavye, Vokal

IGRA STAKLENIH PERLI

01 - Gusterov trg (4:26)
02 - Solarni modus (4:09)
03 - Putovanje u plavo (6:52)
04 - Pecurka (7:05)
05 - Majestetski kraj (5:18)

5 Temmuz 2009 Pazar

Asia Minor - Crossing The Line (1979)

Evet. Gentleoctopus haklı bence de. Albüm ekleme zamanımız çoktan geldi de geçiyor. Bu kadar yaymak olmaz dedim, Asia Minor’u eklemeye niyetlendim. Grubumuz Asia Minor 2 Türk 2 Fransız üyeden oluşuyor. 70lerin sonlarında 2 albüm yayınlamışlar. Grubun Türk üyelerinden Setrak Bakırel daha sonra Yılmaz Güney’in “Duvar” filminin müziklerini yapmış.

Sözünü ettiğimiz “Crossing the Line” ise grubun ilk albümü. 1979 tarihli albüm 1993 yılında tekrar yayınlanmış. Albümün oldukça atmosferik bir havada seyrettiği söylenebilir. İnsanı melankolik bir havaya sokuyor, az vokal çok enstrüman mantığı güdülmüş… Ki bence iyi de olmuş. Yalnız düşüncem o ki vokal pek güçlü değil. Sanki “normalde şarkı söylemem ama iş başa düştü n’aapalım” havası hissediliyor. Buna rağmen sıkılmadan dinlenebilecek sağlam bir albüm olduğunu söyleyebilirim.

Bu grubu tanımak benim için ilginç bir deneyim oldu. Daha önce duymadıysanız bir göz atın derim. Neyse ben sıramı savdım galiba şimdilik. Yüklenecek albümleri bekliyorum, tamam. 

ASIA MINOR

Eril Tekeli / Flüt, Gitar, Bass
Setrak Bakirel / Vokal, Gitar, Bass
Lionel Beltrami / Davul, Perküsyon
Nick Vicente / Klavye

CROSSING THE LINE

1 - Preface (4:18)
2 - Mahzun Gözler (8:13)
3 - Mystic Dance (1:45)
4 - Misfortune (4:30)
5 - Landscape (3:50)
6 - Vision (5:35)
7 - Without Stir (1:50)
8 - Hayal Dolu Günler İçin (4:38)
9 - Postface (2:00)

2 Mart 2009 Pazartesi

Alia Musica - Alia Musica (1979)

Radyodan yapılan Alia Musica isteği üzerine işte sizlere Alia Musica.

Alia Musica 12 müzisyenin bir araya gelerek yaptıkları şahane bir çalışma. Prodüktörlüğünü Premiata Forneria Marconi’den hatırlayağımız Mauro Pagani yapıyor, aynı zamanda da müzisyen olarak grupta yer alıyor. PFM dedik diye “ooo PFM ha” deyip onların tarzında bir müzik beklenmesin, çünkü PFM tarzından çok uzak bu albüm. PFM'nin en verimli, en iyi dönemlerinde yer alan Mauro Pagani, 1976’da gruptan ayrıldıktan sonra solo takılmaya karar verip kariyerini farklı bir yönde sürdürmüştür.

Başka gruplarla da çalışmış 12 müzisyen bir araya gelip 1979 tarihli İtalyan Folk tarzındaki bu albüme imzalarını atmışlar. Mauro Pagani'nin solo kariyerinde yapmış olduğu albümler de dinlenesidir ayrıca. İkinci albümü Sogno di una Notte d'estate aynı zamanda tiyatro ve film müziği olarak da kullanılmış...

Ünlü şarkıcı ve söz yazarı Fabrizio de Andre’yle tanışmasından sonra film müzikleri alanına da girmiştir. Albüm hakikaten nefis… Ortaçağ müzik aletlerinin kullanıldığı bu albümü dinlerken ortaçağ karanlığını, kasvetini (ki ortaçağ empoze edilenin aksine hiç de abartıldığı gibi değildir:) hissedeceğinize eminim. Mauro Pagani burada yaylıların atası sayılabilecek "rebec" ilginç bir sesi olan çevirmeli garip bir zımbırtı "vielle" kullanmış. Neyse keyifle dinleyin.

ALIA MUSICA

01 - Des oge mai (1) 4:49
02 - O que en coita (245) 5:36
03 - Sempr'acha Santa Maria (137) 2:09
04 - Martim Codax - Quantas sabedes amar (6) 2:13
05 - Cedit frigus 2:21
06 - Virga de Jesse (20) 2:47
07 - Pois que dos reys (2,II) 5:29
08 - Martim Codax - Ay Deus (4) 2:26
09 - Da que Deus (77) 2:37
10 - O que Santa Maria (35) 3:46
11 - Santa Maria, strela do dia (100) 3:53

6 Ocak 2009 Salı

Redd – Tristes Noticias del Imperio (1979)

Aklıma arada bir gelen, “ya şunu da bi eklesem” diyip hep bir alternatif bulduğum için bi türlü ekleyemediğim albümdür bu…

Arjantin; Crucis, Bubu, Alas…gibi gruplara ev sahipliği yapmış başarılı bir müzik ülkesidir. Redd ise aynı ülkeden çıkan en sağlam gruplardan biridir. 1979 yılında çıkan bu albüm 70’lerin ikinci yarısında yapılmış en iyi G.Amerika albümlerinden biridir. Progressive müziğin çeşitli öğelerinden etkilenmiş olan grup, 3 kişiden oluşur. Escalante ve Albornoz yeni bir grup kurmaya karar vermişler ve bas’a Cerioni’yi alarak 1977’de kurulmuşlar. Bu albüm bu kadronun ilk ve son albümüdür. 1980 yılında çıkması planlanan ama anca 1996 yılında çıkan “Cuentos del Subsuelo” albümünde Juan Escalante yoktur. Nedeni ise baya trajik maalesef…Bir hastalıktan dolayı işitme yetisini kaybeden Escalante, mecburen müziği bırakmak zorunda kalmış, 2005 yılında da kansere yenik düşmüştür. Dinleyeceğiniz albümün vokalisti, davulcusu ve de klavyecisidir. Grubun kurucusu olduğunu söylememe gerek yok. Yazık ki kariyeri çok kısa sürmüş. Dinleyince üzülmemek elde değil…

Latin melankolisi taşıyan, 70’lerin ikinci yarısında iyice coşan Fusion (Jazz-Rock)’dan az biraz ilham almış, gelgitlerin daha sakin biçimde sunulduğu bir albümdür bu. Zaman zaman klavye, synth işbirliği ile kısa da olsa mistik bir havası vardır, “Radiomöbel” gelir aklıma. Bu tarza yakın albümlerde genelde vokal ya yoktur ya da az kullanılır. Ama bu albümde fazlasıyla vokal bulacaksınız. Vokali kolay kolay bu tarz müziğe yakıştırmasam da bu albümde Escalante’nin güzel sesi albüme baya yakışmış. Özellikle ”Matinee” deki performansı oldukça başarılı. Albümde kullanılan hüzünlü gitar tınılarının da müziğe renk kattığını belirtmek lazım.

Kalitesini ve güzelliğini baştan sona koruyan bu albümü dinlemekte fayda var diye düşünüyorum. Gayet güzel ve etkileyici bir albüm…Tabi ortam etkilenmeye müsait ise… :)))

REDD

Juan Escalante / Davul, Vurmalı Çalgılar, Vokal, Klavye, Synth
Luis Albornoz / Gitar, Arka Vokal
Esteban Cerioni / Bas Gitar, Akustik Gitar, Synth., Arka Vokal

TRISTES NOTICAS DEL IMPERIO

01 - Tristes Noticias del Imperio (9:20)
02 - Kamala (4:11)
03 - Reyes en Guerra (5:20)
04 - Matinée (8:01)
05 - Nocturno de Enero (3:30)