1975 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1975 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ekim 2023 Cuma

Lokomotive Kreuzberg / Fette Jahre (1975)

Berlin, Almanya'da 1972 yılı başlarında kurulan Lokomotive Kreuzberg Krautrock'a Polit-Rock kısmından giriş yapan gruplardan. Fazlasıyla politik ve doğal olarak da yırtıcılar. Bu durum albümlere ve parçalara da yansıyor. Kaydedip yayınladıkları ilk iki albüm çok iyi olmasa da sözleri ile politik yaklaşımın tavanına çıkıyorlar. James Blond adını taşıyan ikinci albüm dönemin Batı Almanya'sını alıp Doğu Almanya'sına vuruyor ve ortada ikisini de bırakmıyor. İş bir noktada yok birbirlerinden farkları önermesine kadar gidiyor. Ama bu sağlam sözlere rağmen müzikal anlamda çok iyi bir albüm değil.

Konumuz olan, 1975 yılı çıkışı Fette Jahre ise diğer albümlerden farklı bir yapıya ve müzikal kaliteye sahip. Krautrock janrı içerisine dahil edilse de içerisinde Heavy Progressive Rock'a varan hareketler bulunuyor. Albüm sözleri açısından da müzikal bakış açısı düşünüldüğünde de ortalamanın çok üzerinde yer alan albümlerden biri.

Fazlasıyla melodik ve yükselen yapısıyla Heavy Progressive Rock'ın güzel örnekleri içerisinde bile rahatlıkla yer alabilir. Temposu neredeyse hiç düşmüyor. Bu noktadan bakıldığında Pierre Moerlen'in başa geçtiği Gong varyasyonuyla benzeşiyorlar. Tabi bu benzeşme hareket ve tempo açısından bir benzerlik içeriyor.

Politik sözleri ve o sözlerle herkese vurduklarından dolayı bir türlü tutunamadıklarını söylemek de yanlış olmaz Lokomotive Kreuzberg'in. Fette Jahre'nin çıktığı yıl neredeyse sadece Batı Almanya'da konserler verebilmişler. Eleştirel yaklaşımları aslında özellikle hitap ettikleri proleteryanın bulunduğu Doğu Bloku ülkelerinde, Doğu Almanya'da ve Sovyetlerde pek hoş karşılanmamış. Hatta biraz daha ileri gidip girişleri bile yasaklanmış.

Grubun sahnesi de oldukça ilginç işleri ortaya çıkarmış. Kendilerine ait bir tiyatro grubu olan Lokomotive Kreuzberg'in zaman zaman kabare havasına giren performansları oldukça ses getirmiş. Bu avantajı iyi kullandıklarına dair de pek çok kaynak bulunuyor. Fakat dediğimiz gibi politik içeriklere sahip olmaları, gösterilerinde bunu fazlaca vurgulamaları bir türlü daha geniş kitlelere ulaşmalarını sağlamamış.

LOKOMOTIVE KREUZBERG

Bernhard Potschka / Akustik Gitar, Gitar, Vokal
Manfred Praeker / Bass, Akustik Gitar, Vurmalılar, Vokal
Uwe Holz / Davul, Vurmalılar, Armonika, Vokal
Karl-Heinz Scherfling / Vurmalılar, Vokal
Andreas Brauer / Keman, Piyano, Flüt, Vurmalılar, Synthesizer, Vokal

FETTE JAHRE

01. Rondo (4:58)
02. Comeback (2:42)
03. Requiem (4:24)
04. Fette Jahre (5:33)
05. Nostalgie (5:48)
06. Leise Sohlen (4:14)
07. Verfassungslied (3:03)
08. Parlamentsmarsch (4:41)

17 Ekim 2023 Salı

Pumpkin / Pumpkin (1975)

Kısa bir süre önce blogdaki yerini alan Crypto'nun ardından, grubun devamı niteliğindeki Pumpkin'i de ekleyelim dedik. 1973 yılında kurulup 1975'te en azından adından vaz geçen Crypto grubu elemanları, hemen ardından grubun adını Pumpkin yaparak yeni bir sayfa açıyorlar. Gerçi yaptıkları müzik ve bakış açıları hemen hemen aynı olduğu için farklı bir gruptan söz ediyoruz diyemeyiz. İsim değişikliğine gitmişler gibi görünüyor sadece. 

Kaliteli bir albüm kaydı yapsa da ticari başarıyı çok fazla yakalayamayan Crypto'nun ardından grup elemanları hızlı bir şekilde isim değiştirip albüm kaydına giriyorlar. Albüm de aynı şekilde hızlı bir çabayla kaydediliyor. Sonuç yine değişmiyor ve kaliteli bir albüm olmasına rağmen ticari açıdan başarıyı yakalayamıyor 1975 tarihli Pumpkin albümü.

Jazz Rock ve Fusion türlerine dahil ettiğimiz Pumpkin, Crypto'dan farklı olarak biraz daha canlı ve daha eğlenceli denilebilir. Ama karşılaştırma yapıldığında yine Placebo'nun adı rahatlıkla verilebilir. Tarz ve yaklaşım olarak fazlaca benzerlikler var Placebo ile aralarında. Doğal olarak Crypto'nun yolunda ilerleyen ve sadece isim değişikliği yaşamış bir grup olarak da görebiliyoruz Pumpkin'i. Diğer yandan aralarında bazı farklılıklar da yok değil.

Crypto'ya oranla Pumpkin'deki enstrümantasyon daha iyi denilebilir. Grubun zaten bir süredir birlikte çalıyor olmasından kaynaklı, birbirleri ile olan uyumları çok iyi. Crypto'da öğrendiklerini Pumpkin'de zirveye taşımışlar. 

Ayrıca Pumpkin albümünde daha fazla elektrikli piyano ve saksafon soloları bulunuyor. Hafif Funk etkilerinin olduğu bir albüm için kaçınılmaz olan bu durumu bir hayli iyi şekilde becerdiklerini, Crypto'daki bazı ufak tefek hataların burada yapılmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bu farklılıkları saymazsak çok ayırt edici farkların olmadığı grubun elemanlarının çaldıkları müzik aletleri konusundaki yetkinliklerini ve yaratıcılıklarını bir kez daha öne sürelim. Müzikal arenası hem canlı hem de zorlu olan Hollanda'dan bu tarz iyi bir grubun çıkması hiç şaşırtıcı değil elbette. Keşke aynı başarıyı ticari olarak da gösterebilselermiş de kendilerinden daha fazla albüm ya da parça dinleme fırsatımız olabilseymiş.

Dönemin pek çok grubunun yaşadığı en büyük problemle karşı karşıya gelip altında kalmalarına rağmen 1975 tarihli Pumpkin albümü arşivlerde yerini alması gereken çalışmalardan biri.

PUMPKIN

Frank Noya / Bass, Synthesizers
Fred Leeflang / Saksafon, Flüt, Klarnet
Nanning Van Der Hoop / Davul, Vurmalılar
Peter Schon / Piyano, Klavinet, Synthesizers, Yaylılar

PUMPKIN

01. Fretless Fret (4:48)
02. Tiro Tiro (4:50)
03. For You Too (2:43)
04. Matthew Welname (5:25)
05. Dune Tune (3:35)
06. Depression (7:05)
07. Go On (4:54)
08. Free At Last (4:44)

2 Ekim 2023 Pazartesi

Jupu Group / Ahmoo! (1975)

Jupu Group
, tek albümlü efsaneler listemize Finlandiya Progressive Rock janrı içerisinden dahil olan gruplardan. Haklarında bilgimiz kısıtlı. Grubun adının dönemin önemli Jazz kökenli kemancılarından Juhani Poutanen'den geldiğini biliyoruz. Poutanen'in lakabı Jupu olduğu ve tanınan bir müzisyen olduğu için bu ismi tercih ettikleri ortada. Bunun dışında da albümün kayıtlarından hemen sonra grubun dağıldığını hatta albümün çıkışını bile göremediklerini biliyoruz. Jupu Group'un dağılmasından birkaç ay sonra piyasaya sunulmuş Ahmoo!

Albüm, Finlandiya kökenli Fusion, Progressive Rock ya da Jazz Rock olarak düşünüldüğünde bir başyapıt sayılmayabilir. Ama ortalamanın da çok üzerinde etkileri olan bir albüm. Özellikle gruba adını veren Poutanen'in keman konusundaki yetkinliği ve yaratıcı besteleri Ahmoo!'yu benzerlerinden biraz daha yukarı taşıyor. Yine Poutanen'den kaynaklı olarak albümde keman fazlasıyla ön plana çıkıyor ki bu da çok anlaşılabilir bir durum.

Diğer tarafa bakıldığında gitar, elektrikli piyano ve moog'un başı çektiği enstrümantal bir Heavy Prog havası da söz konusu. Bu nedenle albüme sadece Fusion demek ya da Jazz Rock gibi etiketlendirmek doğru değil. Farklı türlerden, farklı tarzlardan beslenerek kendilerine ait bir yapı oluşturmayı başarmışlar. Ve bu yapı sadece bir tür başlığı altına konabilecek kadar sığ değil.

Eleştiri ya da tanımlama yapılırken genel olarak düşülen bir hata da Weather Report ya da Return To Forever ile benzeştikleri yönündedir. İkisi ile de benzeşmezler. Elektrikli keman gibi fazlasıyla ayırt edici bir yanları vardır Jupu Group'un. Ha basit bir şekilde anlatılmak istendiğinde "Return To Forever gibi" tanımlaması yapılarak geçiştirilebilir belki ama diğer türlüsünü de hak etmediklerini düşünüyorum.

Albümün genelinde sıradanmış gibi başlayan parçalar mevcut. Ama gidişatı o kadar iyi değiştiriyorlar ki neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz. Sıkıcı başlayan parça kademeli olarak yükselerek değişik bir yöne doğru akıyor. Jazz dinleme konusunda sıkıntı duyanların görüşünü değiştirebilecek denli etkileyici, ortada ve birleştirici bir albüm Ahmoo!

JUPU GROUP

Juhani Poutanen / Keman, Vurmalılar
Janne Louhivuori / Gitar
Jukka Linkola / Klavye, Vurmalılar
Ilkka Hanski / Bass
Urpo Sorvali / Davul, Vurmalılar

AHMOO!

01. The Seeker (5:11)
02. Ennystymätön (6:47)
03. Ahmoo (9:56)
04. Moment (8:01)
05. Two for Eeva (8:03)
06. Drops of Rain (7:13)

25 Ağustos 2023 Cuma

Pentacle / La Clef Des Songes (1975)

Fransa'da 1971 yılında kurulan Pentacle, uzun bir çabanın ardından ancak 1975 yılında tek albümlerini yayınlayabilmiş bir grup. Adı sanı çok duyulmamış olmakla birlikte dönemin Fransız kökenli Symphonic Prog türü için özel ve etkili albümlerden ve gruplardan biri. Tek albümlü efsaneler listemizde de teklifsiz bir şekilde dahi girenlerden.

Grup hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. Dönemin pek çok tek albümlüsü gibi onlar da bir anlık yakaladıkları fırsatları iyi değerlendirip albüm kaydını yapmışlar. 1971 - 1975 arasında neler yaptıklarını bilmesek de 1975 yılında albüm piyasaya çıktıktan bir süre sonra dağılmışlar. Aslında potansiyelleri bir hayli fazla olan bir grup ve başka albüm kayıtları yapabilselermiş kalıcı olacaklarına dair de en ufak bir şüphemiz de yok. Olmamış tabi.. :)

Symphonic Prog diye tanımladık grubu ama soft bir görünümleri de yok aslında. Albümün bazı bölümlerinde Space Rock'a kadar uzanan denemeler var. Albümdeki yansıma King Crimson gibi görünüyor. Tamamen aynı olmamakla birlikte benzerlikler içeren bir yapıya sahipler. Crimson gibi girip kendileri gibi çıkıyorlar diyebiliriz. Analog klavye sesleri tarafından senfonik bir yapıya bürünen parçalar gitarın tutku dolu soloları ile birleşip daha sert bir yörüngeye giriyor. Fazlasıyla yaratıcı olan bu gitarlar parçaların yönünü belirlemekten çok dizginlemek üzerine kullanılıyor gibi geliyor insana. Normalde tam tersinin olması beklenirken -ki onca yırtıcı sese rağmen- gitar daha bir aklı başında hareket ediyor diyebiliriz.

Ange'dan tanıdığımız Christian Decamps'ın yapımcılığını üstlendiği albümde Ange'a dair bir şeyler beklense de hiç yok aslıdna. Özellikle Ange'da sesini öne koyan ve oldukça teatral bir tekniğe imza atan Decamps'ın Pentacle albümüne en azından bu konuda hiçbir etkisi olamamış. O bazen sıkıcılaşan hava ile hiç alakası yok Pentacle'daki vokallerin. Aksine daha düşük bir tonda seyrediyor.

İçerdiği bir hayli fazla mellotron sesleri ve sürekli yükseliş eğiliminde olan lead gitarlarıyla da Ange'dan ayrılıyor Pentacle. Bu noktada albümdeki enstrüman kullanımlarının, doğal olarak da müzisyenlerinin yetenek konusundaki fazlalıklarının öne çıktığını da belirtmek gerekiyor. Sadece arşivlenecek bir grup olmadıklarını fena halde kanıtlıyorlar.

PENTACLE

Claude Menetrier / Org, Moog, Elka String Ensemble, Piyano
Michel Roy / Davul, Vokal
Gerald Reuz / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Lead Vokal
Richard Treiber / Bass, Akustik Gitar

LA CLEF DES SONGES

01. La Clef des Songes (4:06)
02. Naufrage (4:27)
03. L'Âme du Guerrier (6:06)
04. Les Pauvres (3:25)
05. Complot (5:01)
06. Le Raconteur (10:42)

8 Ağustos 2023 Salı

Stormy Six / Un Biglietto Del Tram (1975)

RIO
'nun (Rock In Opposition) öncül ve önde gelen gruplarından biri Stormy Six. 1978 yılında New London Theater'da düzenlenen Rock In Opposition konserinde de yerlerini almışlar. Sağlam gruptur. Lakin bahsi geçen konsere katılan diğer grupların aksine Stormy Six başından beri RIO içerisinde yer alan bir grup değildir. 60'ların ortalarında müzik yapmaya başladıklarında Psychedelic Rock tabanlı bir protest müzik yapıyorlar. Hatta İtalyan folklorundan etkilenen de bir yapıları olduğu için Prog Folk'a daha yakın durduklarını da söyleyebiliriz.

Kaydettikleri ilk 3 albümde bu tarzda işler çıkaran grup 1975 tarihli Un Biglietto Del Tram'a geldiklerinde karmaşık ve deneysel bir yapıya bürünmeye başladılar. Aslında bu albüm tam anlamıyla bir RIO albümü değildir. Prog Folk ya da Psychedelic Prog Folk'tan RIO'ya doğru uzanan değişimde ilk adımdır denilebilir. O nedenle hem RIO severler tarafından sevilir hem de sevmeyenler tarafından. 

Daha sonraki albümlerde daha fazla RIO'ya yakın dururlar ama 1983 yılına kadar sürer her şey. O yıl dağılırlar ve bir daha bir araya gelme şansları da olmaz. Gerçi 1993 yılında bir konser için bir araya gelip konseri de Live olarak kaydederler ama artık köprünün altından çok sular akmıştır. 

Stormy Six'i RIO grubu olarak dinlemek isteyenler L'apprendista ve Macchina Maccheronica albümlerini tercih etmeliler. Ha o kadar ileri gitmeyelim de Prog Folk'da kalalım diyenler ise ilk üç albümü rahatlıkla dinleyebilirler. Diğer yandan ise arada kalmış, bütün farklılıklara rağmen ayakta durabilen, kendine has yanları çok olan bir albüm dinlemek isteyenler ise Un Biglietto Del Tram'dan vazgeçmemeliler. Az önce de söylediğimiz gibi arada kalan bir albüm. Ne o, ne bu kabilinden bir yapıya sahip. Ama etkileyici ve orijinal bir güzelliğe sahip.

Sözler kaçınılmaz bir şekilde politiktir. Zaten bu yolda ilerliyor olmalarına rağmen albüm kaydından hemen önce gruba katılan Umberto Fiori'nin yazdığı sözler daha sert bir şekildedir. Sözlerle birleşen erken dönem Jazz esintileri evrilerek avangard bir hal alır. Sözler ve müzik etkilidir ama albümde asıl önemli olan sahip olduğu ruhtur.

STORMY SIX

Franco Fabbri / Gitar, Mandolin, Bass, Recorder, Vokal
Umberto Fiori / Gitar, Armonika, Vokal
Carlo De Martini / Keman, Mandolin, Vokal
Tommaso Leddi / Keman, Mandolin, Balalayka, Gitar, Flüt, Vokal
Luca Piscicelli / Bass, Mandola, Vokal
Antonio Zanuso / Davul

UN BIGLIETTO DEL TRAM

01. Stalingrado (5:25)
02. La Fabbrica (3:36)
03. Arrivano Gli Americani (5:50)
04. 8 Settembre (4:49)
05. Nuvole A Vinca (4:18)
06. Dante Di Nanni (4:12)
07. Gianfranco Mattei (4:17)
08. La Sepoltura Dei Morti (3:47)
09. Un Biglietto Del Tram (5:40)

3 Ağustos 2023 Perşembe

Drugi Način / Drugi Način (1975)

Daha önce bloga konuk ettiğimiz Nepočin'de, grubun öncülü olan Drugi Način'den de bahsetmemiz gerektiğini söylemiştik. Aslında işin en başında Zlatni Akordi isimli grubun olduğunu söyleyelim. Bir süre bu isimle demo kayıtlar yapan grup elemanları 1973 yılında sağlam bir 45'lik ile piyasaya çıkıyorlar ve yaptıkları işin bir karşılığı olduğunu görüyorlar. Albüm kaydı için çalışmalara başlıyorlar ve 1975 yılında ilk albümlerini kaydedip yayınlıyorlar. Kaliteli ve başarılı bir albüm olmasına rağmen grubun bir arada kalmasını sağlayamıyor ve dağılıyorlar. Grup elemanlarından bazıları Nepočin'i kurarken diğerleri farklı yönlere savruluyorlar.

80'lerin başında yeniden bir araya gelip albüm kaydetseler de istedikleri başarıyı elde edemiyorlar. 1992'de bir kez daha şansların deniyorlar ve yine olmuyor. 2016 yılında son bir atım daha yapıyorlar ve neredeyse ilk albüm kadar kaliteli bir iş çıkarıyorlar ortaya. Lakin ticari başarının gelmediği yerde devam etmeye de gerek kalmıyor gibi görünüyor.

Zagreb, Yugoslavya'da (bugünkü Hırvatistan'a denk geliyor) kurulan grubun adı Federico Garcia Lorca'nın bir şiirinden geliyor ve başka bir yol manasını taşıyor. Grubun müziği ve tarzı düşünüldüğünde isim gerçekten de tam oturuyor. Bir anda öne çıkıp parlamaya başlayan grubun 70'lerdeki bu ilk ve tek kaydı dönemin Yugoslavya'sı için üst düzeyde albüm olarak görülebilir. Bunun gibi birkaç albüm daha rahatlıkla sayabiliriz. Bu nedenle de en iyilerden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Aşk ve yalnızlık teması üzerine şekillendirilmiş bir konsept albüm Drugi Način. Hatta o kadar iyi kurgulamışlar ki parça isimlerini birleştirilmiş şekilde okuduğunuzda "Yine avucumda yalnızlık imparatorluğu, sarı yaprağa ve eski şehre yağmur yağmaya devam etti" gibi bir cümle ortaya çıkıyormuş. Aşk ve yalnızlık teması üzerine kurulu olduğunu düşündüğümüzde güzel bir atış yaptıkları ortada.

Yugoslavya'nın o dönem çıkardığı Progressive Rock işlerinin klasiklerinden biri olarak görülen albüm Heavy Progressive Rock üzerine yoğunlaşıyor. Bazı noktalarda Uriah Heep'i fena halde hatırlatmakla birlikte kendilerine ait bir tarzları olduğu da apaçık bir şekilde görülüyor. David Byron vari bir vokal tekniği kullanmaları da albüme güzel bir etki katıyor. Diğer taraftan sert gitar riffleri yanında solo flütler ile Jethro Tull'u da hatırlatmıyor değil.

DRUGI NAčIN

Halil Mekic / Gitar
Željko Mikulcic / Bass
Boris Turina / Davul
Branko Pozgajec / Vokal, Flüt
Ismet Kurtovic / Vokal, Flüt, Gitar

DRUGI NAčIN

1. Opet (03:24)
2. Carstvo Samoce (03:43)
3. Na Mom Dlanu (11:15) 
4. Lile Su Kise (04:16)
5. Zuti List (05:55)
6. Stari Grad (07:34)

31 Temmuz 2023 Pazartesi

Highway / Highway (1975)

Minnesota, Amerika'dan da grup çıkar mıymış yahu demiştim Highway'i ilk duyduğumda. Dinlediğimde ise iyi ki çıkmış demek zorunda kaldım. Sonraki dinlemelerde ise türün en iyi örneklerinden biri gibi gelmeye başladı. İlginç ve tek albümlü gruplardan biri Highway. 1965 yılında The Corvairs ve The Pacers grupları birleşerek The Epicureans grubunu kuruyorlar. Başlarda yapmaya çalıştıkları müzik belirsizlikler taşıyor. Psychedelic etkiler olduğu gibi Freakbeat bir şeyler de geçiyor tarzlarının içinden. Pop'a yakın gibi dururlarken aslında Rock yapıyorlar filan.

Uzun süren çalışmaların ardından grup 1972 yılında ismin yetersiz kaldığını düşünüp Highway adını alıyorlar. Kaydettikleri tek albüm ise 1975 yılında yayınlanıyor. Albümden kısa bir süre sonra da dağılıyorlar. Albüm 500 kopya olarak sınırlı sayıda üretiliyor ve çok büyük kitleye ulaşamıyor. Dağılmalarının ardındaki en büyük sebep de bu durumun getiremediği ticari başarı olsa gerek. Ama arkalarında enfes bir albüm bırakıyorlar tabi.

Albümün genel yapısı Psychedelic Rock ve Blues Rock üzerine kurulu. Bunun yanında Hard Rock, Heavy Rock, Heavy Psychedelic Rock da albümde yerini alıyor. 70'lerin başındaki West Coast Rock'ından fazlasıyla etkilenmiş oldukları da gözden kaçmayan noktalardan. Türün en iyi örnekleri arasında rahatlıkla ilk 10'a girerler.

Etkilenmeleri bir yana bırakırsak albüm son derece orijinal bir albüm. Benzeştiği, benzediği herhangi bir başka albüm bulmanız olası değil. Power Trio denilen 3 kişilik sağlam gruplardan olan Highway arkasında tek albüm bırakırken bunu en iyi şekilde yapmış olan ender gruplardan aynı zamanda.

Albümdeki gitarlara hayran kalmamak elde değil. En ufak bir hata, bir yanlışlık ya da gereksiz hareket yok gitar konusunda. Karmakarışık riffler, hızlı ve ani dönüşlere sahip bir şekilde ilerliyor. Gitarın hiç girmediği, girmek istemediği gürültü kontenjanı ise çılgın diye tabir edilebilecek şekilde sağlam çalan bass ve davul ile oluşturulmuş. İncelikli ve üzerinde fazlasıyla çalışılmış parçalar içeren bir albüm. Her bir yeri tek tek işlenmiş.

Bu tarz gruplarda öne çıkan ve etkileyici olan bileşenlerin en başında vokaller gelir. Sözler çok iyi olmasa da Highway'in vokalleri, bu tarz için gerçekten de en üst seviyede diyebiliriz. Öyle saçma sapan ses oyunları, maço tavırlar vs geliştirmeden söylenmiş.

HIGHWAY

Steve Murphy / Gitar, Vokal
Eric Bannister / Bass
Dan Cammarata / Davul

HIGHWAY

01 - Too Many Changes (5:30)
02 - Look Away (5:46)
03 - Pegasus (4:00)
04 - Seems To Me (5:21)
05 - Just To Be With You (4:45)
06 - Bright Side (5:06)
07 - Meadow (4:44)
08 - Slip Away (4:29)
09 - Tomorrow (8:42)

23 Haziran 2023 Cuma

America / Hearts (1975)

1974 yılında yayınlanan Holiday albümü ile birlikte America, Beatles'ın uzun süre yapımcısı olan George Martin ile anlaşmıştı. Holiday'da değişen bir yapı sezinlenmekle birlikte çok fazla ileriye gitmemişti. George Martin gibi yetenekli bir yapımcı için bu durum America'yı içeriden tanıma çabası olarak düşünülebilir. Kaldı ki albümde gerçekten de büyük değişiklikler yapılmış, önceki albümlere oranla grubun tarzı farklılaşmamış ama çeşitliliği artmıştır. Konumuz olan Hearts albümü ile de Martin, America'yı zirveye taşımıştır. Albümün getirdiği ticari o kadar büyük olmuştur ki America ve Martin birlikte toplam 7 albüme imza atmışlardır.

Bu noktada Martin ile ilgili bir etkiyi daha anlatmak gerekiyor. Birlikte çalıştıkları ilk albümde çok fazla olmasa da değişim sinyalleri veren grubun Hearts albümünde işin teknik kısmı tamamen George Martin'in elinde. O da yaptığı katkılar ile albümü Beatles kıvamında bir albüme çevirmiş. Ha yok, albümde Beatles varmış gibi hissetmiyorsunuz, ya da Beatles şarkıları dinlemiyorsunuz. Ama onlarla hemen hemen aynı teknik kalite, enstrümanlar ve ses kaydı dinliyorsunuz.

Bu açıdan bakıldığında da Hearts grubun en başarılı albümlerinden biri. Tabi bu teknik açıdan başarılı bir albüm olarak düşünülmeli. Zira ilk albümlerdeki ruhu bir miktar kaybetmişler ve iş paranın gözü kör olsun durumuna gelmiş. Albüm, Billboard'un albüm listesinde 4. sıraya kadar yükselmiş. Hal böyle olunca birbirini destekleyen bir durum oluşmuş, satışlar arttıkça listede 4'e kadar yükselmişler, 4'e kadar yükseldikleri için satışlar daha da artmış. Doğal olarak RIAA tarafından Altın Plak ile ödüllendirilmişler. 

Albümün en etkili parçası olan Sister Golden Hair etkiyi daha da arttırmış. Parça single versiyonuyla yine Billboard listesinde 1. sıraya yükselmiş. Sister Golden Hair'ın bir diğer özelliği de parçanın Jackson Browne'un müziğine saygı duruşu olmasıdır. Browne ile arkadaş olan Gerry Beckley, parçalarını ve tarzını çok sevdiği için ona öykünerek ve onun için bir parça yapmış. America için de bu parça oldukça iyi bir sonuç getirmiş görüldüğü üzere.

Hearts'tan çıkan diğer iki şarkı Daisy Jane Billboard'da 20, Woman Tonight ise 44'e yükselmiş ve albümde kalan bütün parçaların Amerikan radyolarında çalınmasını sağlamış.

AMERICA

Gerry Beckley / Vokal, Gitar, Klavye
Dewey Bunnell / Vokal, Gitar
Dan Peek / Vokal, Gitar, Klavye

Konuk Müzisyenler:
David Dickey / Bass
Willie Leacox / Davul, Vurmalılar
George Martin / Klavye
Clydie King / Vokal "Story of a Teenager"
Venetta Fields / Vokal "Story of a Teenager"

HEARTS

01 - Daisy Jane (3:07)
02 - Half a Man (3:33)
03 - Midnight (2:41)
04 - Bell Tree (2:32)
05 - Old Virginia (3:28)
06 - People in the Valley (2:43)
07 - Company (3:23)
08 - Woman Tonight (2:19)
09 - The Story of a Teenager (3:19)
10 - Sister Golden Hair (3:16)
11 - Tomorrow (2:48)
12 - Seasons (3:00)

18 Haziran 2023 Pazar

Altona / Altona (1975)

Thrice Mice
'ın devamı niteliğinde olan Altona, 1972 yılında bir önceki grubun dağılmasının ardından kurulmuş. Altona'da kuruldukları için de şehrin adını almışlar. Bu isimde pek çok grup var, hatta bir Türk Heavy Metal grubu da var/vardı, lakin bu Altona ilk olan. Thrice Mice'tan aldığı bayrağı bir miktar daha ileri taşıyor. Hem ticari başarı elde ederken hem de kaliteli albümlere imza atıyorlar. Tabi ticari başarıyı dünya çapında bir başarı olarak da almamak gerekiyor. Avrupa'nın bir kısmında ve daha çok Almanya'da kazandıkları bir başarı bu.

Thrice Mice'tan farklı olarak ilk albümde Jazz içeriğini fazlalaştırıyorlar. Yine her iki grup için özellikle belirtilen Blodwyn Pig etkisi ilk albümde fazlasıyla var. Krautrock'ın merkezine koysak da bir yandan da Fusion yaptıkları apaçık ortada. Fakat ikinci albümde daha Blues tınılarının hissedildiği bir iş yapıyorlar. Soul'un da fazlasıyla kendini gösterdiği bu albüm çok başarılı bir albüm değil. Daha doğrusu Thrice Mice ve Altona olarak düşünüldüğünde çok farklı ve pek iç açıcı da değil.

7 kişilik kalabalık bir kadro ile yaptıkları Jazz etkileşimli Rock müziği fazlasıyla kontrolsüz ve kendiliğinden diye tanımlayabileceğimiz bir şekilde icra ediyorlar. Bu açıdan oldukça farklı ve doyurucu bir yaklaşıma sahipler. Nereden ne çıkacağını, neyin nerede bitip başlayacağını, az sonra neler olacağını kestiremiyorsunuz. Coşku dolu anların çok olduğu albümde Psychedelic Rock etkileri de fazlasıyla hissediliyor.

Bazı kaynaklarda Colosseum ve Chicago gibi gruplarla karşılaştırılıyorlar bu ilk albümle ilgili olarak. Bakış açısına göre değişmekle birlikte yanlış bir yorum da değil. Her iki grubun da, özellikle Colosseum'un Valentyne Suite'inin kalitesine yaklaşan bir müzikal anlayışları bulunuyor.

Krautrock'ın en iyi ve en belirgin örneklerinden biri olarak da bahsedebiliriz albümden. Dönemin ve Almanlara özgü Rock müziğin temiz kayıtlarından biri çünkü Altona albümü. Bir miktar Heavy etkiler içerse de Heavy Rock, Heavy Progressive Rock ya da Heavy Psychedelic Rock'tan çok Heavy Krautrock diyebiliriz yaptıkları müziğe. Tabi ikinci albümde işler değişiyor ve ilk albümle neredeyse alakası olmayan bir albüm çıkıyor ortaya. Olur bazen öyle şeyler diyerek geçiştiriyoruz...

ALTONA

Karl-Heinz "Carlo" Blumenberg / Vokal, Soprano Saksafon, Bariton Saksafon, Bass
Klaus Gerlach / Gitar
Werner von Gosen / Gitar
Wolfgang Wülff / Tenor Saksafon
Michael von Rönn / Tenor Saksafon
Fritz Kahl / Bass
Hans-Heinz Gossler / Davul

ALTONA

01. Can't Live Without You (4:05)
02. Cocopus (5:36)
03. Überlandfahrt (4:03)
04. 7/4 (4:13)
05. Boulevard (4:59)
06. Frustration (6:44)
07. Hide Yourself (5:48)

14 Haziran 2023 Çarşamba

Cherry Five / Cherry Five (1975)

Cherry Five
pek bilinen bir grup değil gibi görünür. Lakin işin aslı öyle değildir. Oliver adıyla kurulup daha sonra, albümün yayınlanmasından kısa bir süre önce Cherry Five adına geçiş yapıp en son Goblin'de karar kılmışlar. Yani Cherry Five'a Goblin'in başladığı yer demek yanlış olmaz. Gerçi isim değişiklikleri sırasında grup elemanlarında da değişiklikler olmuş ama temel kadro aynı diyebiliriz.

1973 yılında Roma'da kurulan Cherry Five, Symphonic Prog'un en değerli alanlarında kendine yer açabilmiş bir ülkenin en iyi gruplarından. Tek albümlü efsaneler listemize Rock Progressivo Italiano'dan güzel bir ek. Gerçi 2000'li yıllarla birlikte yeniden ortaya çıkmış olsalar ve albüm kaydetseler de onları saymıyoruz, malum konumuz 60'lı ve 70'li yıllar.

Cherry Five müziğinde bir miktar Emerson, Lake & Palmer ve çokça Yes bulunuyor. ELP kısmı tamamen klavyelerdeki virtüöziteden gelirken Yes kısmı daha melodik alanlarda kendini gösteriyor. Wakeman'a haksızlık edemeyiz elbette ama Cherry Five'taki klavyeler Yes'inkilerden daha etkili diyebiliriz.

Albümle ilgili enteresan bir durum da var. 1973 sonları gibi İngiltere'ye gidiyorlar kendilerine vokal bulmak için. Clive Heinz diye biri ile anlaşıp birkaç parça kaydediyorlar. Fakat çok beğendikleri bir vokal tarzı olmuyor ve Heinz'ı çıkarıyorlar gruptan. İtalya'ya döndüklerinde de Tony Tartarini ile anlaşıp kayıtlara girişiyorlar. Albüm kaydı 1974 yılında her şeyi ile bitmiş oluyor. Fakat grubun davulcusu olan Carlo Bordini, albümdeki işinin stüdyo müzisyenliğinden farkı olmadığını ve bunun kariyerine zarar verebileceğini düşünerek albüm için yapılması gereken anlaşmayı imzalamıyor ve gruptan ayrılıyor. Tam da o sıralarda efsanevi İtalyan yönetmen Dario Argento'nun Profondo Rosso filmine müzik yapmak için anlaşma imzalıyorlar. Grubun adını Goblin olarak değiştiriyorlar. Rafa kaldırılmış olan Cherry Five albümü ise 1975 yılı sonlarına doğru ancak piyasaya sunuluyor.

Albüm oldukça başarılı bir albüm ama yukarıda bahsettiğimiz Yes, ELP gibi benzerliklerden kaynaklı çok fazla eleştiri aldığı da bir gerçek. Fakat bu da baştan aşağı saçmalık zira albümdeki parçalar kendilerine has bir yaratıcılıkla üretilmiş nefis besteler. Tarz olarak bir miktar benziyor diye de Cherry Five'ın hakkını yemek çok doğru değil.

CHERRY FIVE

Tony Tartarini / Lead Vokal
Massimo Morante / Gitar
Claudio Simonetti / Klavye
Fabio Pignatelli / Bass, Akustik Gitar
Carlo Bordini / Davul, Vurmalılar

CHERRY FIVE

01. Country Grave Yard (8:18)
02. The Picture of Dorian Gray (8:28)
03. The Swan Is a Murderer, Part 1 (3:53)
04. The Swan Is a Murderer, Part 2 (5:07)
05. Oliver (9:30)
06. My Little Cloud Land (7:43)

22 Mayıs 2023 Pazartesi

Eagles / One Of These Nights (1975)

Dünkü The Doobie Borthers çıkışından sonra, yaza hazırlık kapsamında, Eagles'a tekrar dönüyoruz. Eagles'ın açık ara en iyi albümü One Of These Nights'tır bence. Tabi kendi içinde yaptığımız değerlendirme üzerinde söylüyoruz bunu. Yoksa Eagles'dan daha iyi pek çok grup bu blogda bulunuyor, onlarla karşılaştırmaya dahi kalkmamak lazım. Popülerler diye de muhteşem olduklarını söyleyemeyiz.

Ama dediğim gibi albümleri içerisinde en iyisi de budur. Yine popülerlik kaygısı güden, Soft Rock diye tabir edilen saçmalığın orta yerinde yer alan ama Country öğelerini de sonuna kadar ve iyi şekilde kullanan albümlerden biridir. Albüme adını veren One of These Nights oldukça dandirik bir parça olmasına rağmen sonraki parçalar durumu kurtarır. Bu parçanın popülerleşmesi ve insanların istek parçalarından biri haline gelmesini anlayamasam da pek matah bir yanı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

İkinci parça ile birlikte albümün havası epeyce değişir. Daha lokal tonlar, Country'nin kalbinden gelen tınılar hissedilmeye başlar. Soft Rock havası biraz dağılır, ilk parça ile popüler bir hit yaptık bari devamında iyi iş çıkaralım kafasında bir hale bürünür. Özellikle gitarlar ve ritimler buradan sonra değişik bir hal alır.

Dördüncü parça Journey of the Sorcerer'a gelindiğinde ise Progressive bir yaklaşım sergilerler ve parça kendini de Eagles'ın haddini de aşar. Albümün ve hatta grubun tartışmasız en iyi parçasıdır. Islak ve cıvık Hotel California hepimizin dinlediği, bildiği parçalardandır elbette ama Journey of the Sorcerer kayıp bir elmas, yüzyıllardır keşfedilmemiş bir kara parçası gibidir. Kızılderili kültüründen ödünç aldıkları tonlar, ses grupları ve ritimler ile ilerler parça. Belli bir doğrultuda yolundan şaşmadan ama coşkuyu üst seviyede tutarak gerçekten de bir büyücünün yolculuğunu anlatır gibi bir hissiyat verir. Eagles'ın bunu yapabildiğini / yapabileceğini bilmezdim tarzı bir parçadır yani.

Gencecik Don Felder'ın kendini aşan Slide Gitarları, alışkın olduğumuz o tuhaf ve cılız Don Henley vokali ve yeteneklerinden kuşku duymayacağınız ama yanlış yolu tercih ettiklerini düşündüğünüz Bernie Leadon, Randy Meisner ve tabi ki Glenn Frey ile en iyi Eagles albümü.

EAGLES

Glenn Frey / Vokal, Gitar, Klavye, Lead Gitar, Harmonium, Lead Vokal
Bernie Leadon / Vokal, Gitar, Banjo, Mandolin, Steel Gitar, Lead Gitar
Don Felder / Vokal, Slide Gitar, Lead Gitar, Lead Vokal
Randy Meisner / Bass, Vokal
Don Henley / Vokal, Davul, Vurmalılar, Lead Vokal, Tabla

Konuk Müzisyen:
Jim Ed Norman / Piyano

ONE OF THESE NIGHTS

01 - One of These Nights 4:51
02 - Too Many Hands 4:42
03 - Hollywood Waltz 4:04
04 - Journey of the Sorcerer 6:39
05 - Lyin' Eyes 6:21
06 - Take It to the Limit 4:48
07 - Visions 4:00
08 - After the Thrill Is Gone 3:58
09 - I Wish You Peace 3:45

11 Mayıs 2023 Perşembe

Galaxy-Lin / G (1975)

Galaxy-Lin
, 1974 yılında kurulan bir Crossover Prog grubu. Progressive Rock'ın popüler kaygılar güderek oluşturulmuş halini sevmeyenler için çok iyi bir albüm diyemeyiz elbette ama geri kalanlar için gerçekten de iyi bir yapıt. 60'ların sonunda Hollandalı efsanevi Psychedelic Rock / Pop grubu Venus'ün kurucu elemanlarından olan Robbie Van Leeuwen tarafından, Venus macerası bittikten sonra kurulmuş. Venus kadar ticari başarı elde edemeseler de onlardan daha iyi parçalara sahip olduklarını söylemek gerekir.

Çok kısa süre ayakta kalmış bir grup olmasına rağmen kaydettikleri iki albümle de gerçekten iyi iş çıkarmışlar. İlk albümün üzerine kısa süre sonra kaydettikleri G ise baş yapıtları sayılabilir. Albümün hemen ardından dağılmış olmaları ise ayrıca tuhaf ve üzücü.

Psychedelic Rock, Jazz, Blues gibi kökenlerden beslenen bir tarza sahipler. Ama adı geçen türleri karıştırıp kendilerine özgü bir hale de getirmeyi ihmal etmemişler. Bunu yaparken de daha popülerleşebilecek bir tavır geliştirmişler. Melodik yapı bazı noktalarda rahatsızlık verici olsa, dikkatinizi dağıtsa da aralara ansızın soktukları Psychedelic klavyeler ile durumu kurtarmışlar. 

Albümde enstrüman kullanımları bir hayli iyi. Özellikle klavyeler bu tarz bir albümde olabileceğin en iyisi durumunda. Diğerlerinin de hakkını yememek gerekiyor tabi. Hepsi ayrı ayrı yapması gereken işi başarıyla yapmışlar.

G albümü için melodik yaklaşımları var dedik ama bunu kıvamında kullanmayı bildiklerini söylemeden geçmeyelim. Melodilere eşlik eden saksafon, flüt gibi nefesliler ile geçişleri yumuşatmayı başarmış, tekrara düşme sorununu aşmışlar. Albüm pek çok açıdan dinlenebilir. Jazz dinleyicileri için oldukça etkileyici bir Jazz Rock deneyimi sunarken, Psychedelic Rock dinleyenler için ise ara ara Space Rock'a kadar uzanan, değişik tonlardan giriş çıkışları içerisinde barındıran farklı bir Psychedelic deneyimi de sunuyor.

İşin özü pek çok türden izler ve örnekler barındırırken, o türlerden aldıklarını daha ileriye taşımayı başarıyor Galaxy-Lin. Albüm bazı albümlerde özellikle bahsettiğimiz coşkulu yapıya sahip olmasa da bazı bölümlerde o coşkuyu yakalıyor. Onu da kıvamında kullanıp farklı ruh hallerine bürünmeyi tercih ediyorlar. Açıkçası bu da hem albümdeki çeşitliliği arttırıyor, hem de dinlemeniz için size daha çok sebep veriyor.

GALAXY-LIN

Rudy Bennett (Ruud Van De Berg) / Lead Vokal
Robbie Van Leeuwen / Mandolin, Vokal
Hugo Van Haastert / Mandolin, Vokal
Derek Remelink / Saksafon, Flüt
Peter Wassenaar / Bass
Peter Rijnvis / Davul

G

01. I Know My Baby (5:16)
02. Long Hot Summer (4:51)
03. Hunting Song (5:07)
04. Don't (3.10)
05. Bizarre (8:07)
        -a) Bizarre
        -b) Yquem
        -c) Finale
06. Ode To the Highways (7:53)
        -a) Ode To the Highways
        -b) The Entertainer
        -c) Mandolin Morning

10 Mayıs 2023 Çarşamba

Maxophone / Maxophone (1975)

Maxophone
da tek albümle öne çıkan gruplardan biri. 1973 yılında Milano / İtalya'da kurulup 1977 yılına kadar bir arada kalmışlar. Arada kaydettikleri 2 versiyonu olan tek albümle de oldukça iyi bir işe imza atmışlar. 77'deki dağılmalarının ardından uzunca bir süre yan yana gelmeyip 2008 yılında tekrar birleşmiş ve 2017 yılında bir albüm daha kaydetmişler. 2 versiyonu olan tek albüm dedik az önce, aynı albümü hem İtalyanca hem de İngilizce olarak piyasaya sürmüşler. İtalyanca versiyon fena halde beğenilince böyle bir ticari atılımla hem para kazanma hem de uluslararası arenada boy gösterme çabası vermişler ama açıkçası İngilizce versiyon İtalyancasının yanında çok sönük kalıyor.

RPI'ın (Rock Progressivo Italiano) ilginç gruplarından biri Maxophone. Müzikal anlayışları biraz geniş ve geçişli diye özetleyebiliriz. Tuhaf bir şekilde Jethro Tull ile Canterbury Scene arasındaki kayıp köprü gibi duruyorlar. Her iki türden de bolca sos bulunuyor albümde. Ama her ikisi de değiller. İkisi arasında ama bambaşka bir seviyedeler. Kendilerine has bir müzikal anlayışları olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu durumun en büyük sebebi, hiç kuşkusuz, grup elemanlarının yarısının Klasik Müzik eğitimli diğer yarısının da Rock müzik geçmişine sahip olması. Doğal olarak bu bileşim klasik müzikten gelen ve Rock içerisinde çok da alışkın olmadığımız Korno, Trompet, Vibraphone gibi aletlerin nefis bir gitar ve elektrikli piyano eşliğinde kullanıldığı, pastorelden sert Rock'a geçişler sağlayan bir albümün ortaya çıkmasını sağlıyor.

Temelde, düşünüldüğünde Maxophone'u Rock Progressivo Italiano içerisinde konumlandırmak da zorlaşıyor. Fena halde kendilerine has bir yapıları var. Bazılarınca Premiata Forneria Marconi ve Banco Del Mutuo Soccorso gibi İtalyan grupları ile yakınlaştırmalar yapılsa da bunun yanlış bir tavır olduğu açık şekilde ortada. Bahsi geçen her iki grup da kendilerine has bir anlayışa sahip olduğu tartışmaya kapalı bir konu. Maxophone ikisinden de farklı bir şekilde kendine ait bir türü / tarzı devam ettiriyor. Aynı ya da benzer değiller yani.

Bazı noktalarda melodik bir Rock'a doğru kayacaklarını düşünseniz bile hiç bu çukura düşmüyorlar ve sizi baştan sona enfes bir albümün her yerinde dolaştırıyorlar.

MAXOPHONE

Alberto Ravasini / Lead Vokal, Bass,Akustik Gitar, Recorder
Roberto Giuliani / Elektrikli Gitar, Piyano, Vokal
Sergio Lattuada / Piyano, Elektrikli Piyano, Org, Lead Vokal
Maurizio Bianchini / Horn, Trompet, Vurmalılar, Vibraphone.
Leonardo Schiavone / Klarinet, Flüt, Alto Saksafon, Tenor Saksafon
Sandro Lorenzetti / Davul

Konuk Müzisyenler:
Tiziana Botticini / Arp
Eleonora de Rossi / Keman
Susannna Pedrazzini / Keman
Giovanna Correnti / Çello
Paolo Rizzi / Double Bass

MAXOPHONE

01. C'è Un Paese Al Mondo (6:39)
02. Fase (7:04)
03. Al Mancato Compleanno Di Una Farfalla (5:52)
04. Elzeviro (6:47)
05. Mercanti Di Pazzie (5:21)
06. Antiche Conclusioni Negre (8:54)

3 Nisan 2023 Pazartesi

Klockwerk Orange / Abrakadabra (1975)

Avusturya'dan çıkma Symphonic Prog gruplarının en bilinenlerinden biri Klockwerk Orange. Grubun adının nereden geldiğini tahmin etmek güç olmasa gerek. Kısa ömürlü bir grup olmalarına rağmen ortalamanın üzerinde kaydettikleri ve bolca yerel özelliklere sahip albümleriyle arşivde yerini alması gereken gruplardan biri oluyorlar.

1974 yılında Innsbruck Müzik Akademi'si öğrencileri tarafından kurulmuş Klockwerk Orange. Hem arkadaş grubunun hem de grubun lideri konumunda duran multienstumantalist Herman Delago'nun çabaları sayesinde kurulmuş olan grup yine Delago sayesinde albümü yapıp yayınlayabilmiş. Ama çok fazla süre de aktif kalamamışlar ve 1976 yılı ortalarına doğru da dağılmışlar.

Genel yapı itibariyle ELP, Triumvirat gibi grupların tarzına yakın bir müzikal anlayışları var. Vokal, parçalar arasında ufak gezintiler yapma dışında çok fazla ortalarda görünmüyor, ön plana çıkan hep enstrümanlar oluyor. Çok muhteşem bir albüm olmamakla birlikte Symphonic Prog severlerin fena halde ilgisini çekecek türde bir albüm. Yalnız bu, berbat bir albüm manasına da gelmez hatırlatalım. Grubun, Avusturya çıkışlı olduğunu ve dönemin zorlayıcı etkileri altında var oldukları düşünüldüğünde gerçekten de başarılı olduklarını kabul etmekten başka bir şey yapamazsınız.

Albümün pek çok yerine yayılmış şekilde Avusturya folklorundan örnekler görebilirsiniz. Polka'ya yaklaşan bazı yerleri yakalamak da mümkün. Belirtmek gerekir ki albümde farklı türlerden etkiler bulunuyor ama minimal seviyede tutulmuş. Bu nedenle de Eclectic Prog'a yaklaşıyor denemez. Fakat bazı noktalarda ciddi kafa karışıklıklarına da yol açıyor denilebilir. Psychedelic Rock etkileriyle şekillenen ama sonra bir anda melodik bir Symphonic Prog'a dönüşen, ardından da bir anda bıçak gibi kesilen ve nereye gittiği ya da oraya neden gittiği anlaşılamayan bölümler de var albümde. Bilerek mi yapıldığına yoksa bir miktar beceriksizlik mi içerdiğine emin olmakta zorlanıyorsunuz.

Enstrümanların yetenekli müzisyenler tarafından çalındığı ortada ama Collegium Musicum gibi muhteşem bestelere sahip olmadıklarını da dinledikçe anlıyorsunuz.

Yukarıda saydığımız nedenlerle Klockwerk Orange ve Abrakadabra albümü için muhteşem, enfes, nefis gibi tanımlamalar yapamasak da hem grup hem de albüm ortalamanın üzerinde bir yeri hak ediyor.

KLOCKWERK ORANGE

Hermann Delago / Gitar, Org, Synthesizer, Trompet, Vokal
Markus Weiler / Org, Elektrikli Piyano, Synthesizer, Klavsen
Guntram Burtscher / Bass, Vokal
Wolfgang Böck / Davul, Tubuler Bells, Timpani

ABRAKADABRA

01. Dounyunohedeprinces (11:38)
02. The Key (11:52)
03. Abrakadabra (21:21)
    - Abrakadrabra
    - Temple Sh. Thirty Five
    - Mercedes Benz T 146.028

1 Nisan 2023 Cumartesi

Goma / 14 De Abril (1975)

İspanya, Endülüs'ten tek albümlü efsaneler listemize sağlam giriş yapabilen gruplardan biri Goma. Oldukça yetenekli ve müzikal anlayışları oturmuş müzisyenlerden oluşuyor. Zaten grup, Chilcle, Caramelos Y Pipas ve Gong (İngiltere çıkışlı olan Gong değil) isimli grupların elemanlarından oluşuyor. Yani öncesinde oldukça iyi birikimleri var ve doğal olarak da bu albüme yansımış.

Albümün adı grubun kurulduğu gün olan 14 Nisan 1974'ten geliyor. Yetmemiş üstüne bir de kaydettikleri albümü 14 Nisan 1975 tarihinde yayınlamışlar. Bütün olay 14 Nisan üzerine dönüyor diyebiliriz yani. Lakin o 14 Nisan da artık nasıl bir günse, enfes bir albümün varlığına yol açmış. 

Albüm pek çok türe göndermeler içeren ve pek çok tarzdan beslenen bir yapıya sahip. Bu nedenle de Eclectic Prog olarak nitelendirebiliriz. Symphonic Rock / Symphonic Prog ile de içli dışlı bağlantılar bulunduğu için bu türe dahil edilmesi de kabul edilebilir bir anlayış olabilir. Ama hepsini bir kenara bırakın, albüm gerçekten de enfes. Dinledikçe daha fazla dinleyesiniz geliyor. Diğer yandan bazı gruplar için özellikle belirttiğimiz, keşke başka albümler de kaydetselermiş cümlesi bu grup için de fena halde geçerli. Fakat yapılabilecek çok fazla şey yok, eldeki ile idare etmek durumundayız.

Grubun tarzı ve albümün içeriği akustik gitar ile sağlanan İspanyol dokunuşlarını içerirken asıl ilhamını ise İngiliz Rock kültüründen alıyor diyebiliriz. Albümü dinlerken aklınıza Van Der Graaf Generator, King Crimson gibi gruplar geliyor ki bu tam da Goma'nın beslendiği tarzları işaret ediyor. Tabi bu beslenme biçimi aynen alıp kullanma gibi bir sonuç doğurmamış neyse ki. Grup kendine has bir müzikal anlayış yaratmayı başarabilmiş. Bazı noktalarda İngiliz bazı noktalarda İspanyol gibi görünse de onlar tam anlamıyla Goma diyebiliriz rahatlıkla.

Albüm 4 parçadan oluşuyor bu arada. En kısa parçanın 8 dakika olduğu düşünüldüğünde ne beklemeniz gerektiğini az çok çıkartabiliyorsunuz. Üstüne bir de beklentilerinizi daha fazla yükseltmeniz gerektiğini de belirtelim. Daha ne olsun?

Son olarak Goma'nın ve 14 De Abril'in, çölün ortasında sıcaktan kavrulurken karşınıza çıkan 1 kasa bira gibi geldiğini belirtmeden geçmeyelim.

GOMA

Alberto Toribio / Klavye, Sesler
Antonio Rodriguez / Davul, Sesler
Manuel Rodriguez / Gitar, Sesler
Pepe Lagares / Bass, Sesler
Pepe Sanchez / Saksafon

14 DE ABRIL

01. Aqui y Ahora (11:43)
02. Madre Tierra (8:11)
    a) Madre Tierra
    b) Pellicozo
03. Un Nuevo Abril Sin Sal (8:15)
04. Shooting Up (11:37)

30 Mart 2023 Perşembe

Strange Days / 9 Parts To The Wind (1975)

İngiltere'den çıkma Strange Days'in enfes albümünün yanında yedikleri en büyük halt, grubun en bilinen, popüler anında Londra'daki 100 Club adlı konser mekanında verecekleri konsere ön grup olarak Sex Pistols'ı davet etmeleridir. Sex Pistols bu konserden sonra bilinir hale gelmiş ve Punk'ın doğuşunu imgelemiştir. Onun dışında grupla ilgili yani Strange Days ile ilgili söylenebilecek en ufak kötü bir söz bulamıyorum, kendi adıma.

70'lerin şaşaalı Progressive Rock döneminde, geriden gelen gruplardan biri olarak kuruluyorlar. Kısa sürede verdikleri konser ve dinletilerle de epeyce ön plana çıkıyorlar. Yaptıkları albüm anlaşmasının hemen ardından çıkardıkları ilk ve tek albümle, özellikle İngiltere ve Hollanda'da epeyce bir başarı elde edip tanınır hale geliyorlar. Hemen ardından da grup elemanları arasındaki müzikal fikir ayrılıkları nedeniyle dağılıyorlar ki gruptan ayrılanlar içerisinde Gordon Giltrapp ve Illusion'a katılanlar da var. Bu arada Strange Days'in, Paul Travis'in grubu Travis'ten ayrılanlarca kurulduğunu ekleyelim. Tek albümlü gruplardan biri olan Travis'ten ayrıldıktan hemen sonra kurulan grup ticari olarak düşünüldüğünde Travis'ten daha başarılı. Bu başarının en büyük sebeplerinden biri de daha Pop bir yaklaşım sergilemelerinden geliyor. Melodik açıdan zorlayıcı olmak yerine daha hafif melodiler kullanarak işlerini görüyorlar 9 Parts To The Wind albümünde.

Fruupp, Genesis, Supertramp gibi gruplardan gelen anlayışın 10cc ile birleşmesi gibi düşünülebilir Strange Days'in müzikal anlayışı. Fakat 10cc gibi de iyice popüler müziğe kaymış değiller. Albüm, Folk üzerinden giden hafif bir yapıya sahip diyebiliriz. Albümdeki enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Bir önceki gruptan edindikleri deneyim ile birlikte albümün altından kalkmayı başarabilmişler.

Az önce de dediğimiz gibi genel yapı Folk'tan beslenen bir Progressive Rock ya da Progressive Folk türevi. Fakat daha popüler olabilmek adına (Supertramp'in yaptığı gibi) araya Pop sosu katmayı unutmamışlar. Fena da değil aslında. Arada bahsettiğimiz hafif nitelikli albümlerden biri. Yormadan ama çok boşa da kaçmadan dinlettiriyor kendini. Özellikle ilkbahar zamanları, yazın başları gibi dönemlerde fazlasıyla ilgi çekici ve keyif verici bir hal alabiliyor 9 Parts To The Wind.

STRANGE DAYS

Graham Ward / Vokal, Lead Gitar
Eddie McNeil / Davul, Vurmalılar
Phil Walman / Vokal, Bas
Eddie Spence / Klavye

9 PARTS TO THE WIND

01 - 9 Parts to the Wind (4:31)
02 - Be Nice to Joe Soap (6:47)
03 - The Journey (10:06)
04 - Monday Morning (4:06)
05 - A Unanimous Decision (8:28)
06 - 18 Tons (7:35)

29 Mart 2023 Çarşamba

Probe 10 / There Is A Universe (1975)

Amerika'dan çıkmış en iyi Jazz Rock, Fusion ve Progressive Rock gruplarından biri de Probe 10. İnanılmaz bir coşkuyla kaydettikleri albümde kendinizi kaybetmeniz çok olası bir durum. Neyin nerede başlayıp bittiği, nereye gittiği ve nerelere gidebileceği konularında baş yapıt niteliğinde bir tek albüm. Doğal olarak tek albümlü efsaneler listemizde yerlerini alıyorlar.

1973 yılında Pennsylvania'nın Leigh Valley bölgesinde, lise arkadaşlarınca kurulan bir grup Probe 10. Başlangıçta neyi amaçladıklarını bilmiyoruz ama çıkan sonuca kendilerinin de şaşırdığına oldukça eminiz. Grup hakkındaki bilgilerimizin hepsi de bu kadar. Belli başlı kaynaklarda olmadığı gibi ayrıntılı araştırmanın ardından da elinizde yine aynı bilgilerle kalakalıyorsunuz. 

Albümle ilgili pek çok eleştiri bulunuyor. Bunların bir kısmı albümü yere göğe sığdıramazken, diğer kısmı ise yerin dibine batırıp batırıp çıkarıyor. Müzikal anlamda bu kadar acımasızlığı hak edecek bir anlayışa sahip değiller grup olarak. Biraz ham oldukları, bazı şeylerin tam oturmamış olduğu söylenebilir elbette. Ama albümün yapımcılığını bile kendileri üstlenmişler. Bunun sonucunda da teknik imkansızlıklarla boğuştuklarını anlamak zor olmasa gerek. Bütün o teknik kısıtlamalara ve imkansızlıklara rağmen kaydettikleri parçalar gerçekten de çok iyiler. Melodik yaklaşımlarının popülariteye kaymadan devam etmesi de işin ekstrası denilebilir. Melodiler kendi içlerinde dağılarak fazlasıyla gelişiyorlar. Tabi arada bir parçanın, başka bir parçanın devamı olduğu ve bu nedenle de yarı önceki melodi yarı yeni melodi içermesi de önemsizleşiyor.

Kategorilendirme konusunda sıkıntı yaşamayacağınız There Is A Universe, Psychedelic Rock etkileri barındırsa da genel anlamda Jazz Rock ve Fusion etrafında dönüyor. Yerinde durmadan gelişen ve değişen bir yapıya sahip olduğu için de Progressive Rock ana başlığı altında listelenmesi çok normal.

Temelde 4 elemandan oluşsa da albümde fazlaca müzisyen bulunuyor. Konuk müzisyen olarak eklenen bu müzisyenlerin Jazz ile ilgisi parçaların ve albümün her yerinde hissediliyor. Neredeyse 40'lı yılların Big Band'leri gibi coşkulu ve gürültülü yaptıkları girişlerle, uzayıp giden ve başladığı yere dönemeyen melodileriyle, üst seviyeye yaklaşan enstrümantasyonu ile arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri There Is A Universe.

PROBE 10

James McGee / Elektrikli Bass, Elektrikli Gitar, Flüt, 12 Telli Gitar
Jeff Saussier / Trompet, Korno
Bill Jones / Elektrikli Gitar
Barry L. Bachman / Vurmalılar

Konuk Müzisyenler
Tom Nicholson / Rhodes Piyano
Brian Gerhab / Flüt
Diane DuBois / Flüt
Samuel Creyer / Flüt, Alto Flüt
Mason Profit / Recorders
Linda Kistler / Keman
Susan Rudelitch / Vokal
David Robert Scheirer / Vokal, Babbling Brook

THERE IS A UNIVERSE

01. There Is A Universe (6:17)
02. Invasion Of The Malladroids(Invasions) (6:21)
03. Invasion Of The Malladroids(Fields Of Malladroy;Battle) (4:04)
04. Invasion Of The Malladroids(Dirge; Will There Never Be An End) (2:04)
05. Intergalactic Crossfire (3:56)
06. Solar Winds (4:57)
07. To Improve A Dream (2:21)
08. Galaxy Fire (6:08)

28 Mart 2023 Salı

Snakes Alive / Snakes Alive (1975)

Avustralya'dan çıkmış en enfes gruplardan biri de Snakes Alive. Kısa ömürlü bir proje olmasına rağmen, kaydettikleri tek albümle malum listemize üst sıralardan girmeyi hak ediyorlar. O kadar ilginçler ki albümü bile sadece 50 adet basıp, hem de kapaksız bir şekilde satışa sunmuşlar. Muhtemelen 5 parasız bir durumdaydılar ve / veya (varsa eğer) yapımcı firma da çok ciddiye almamıştı grubu. Bugünden bakıldığında büyük bir hata ettiklerini anlamışlardır diye tahmin ediyoruz.

1974 yılı ortalarına doğru bir araya gelen grup elemanları hızlı bir şekilde albüm kaydına girmişler. Kayıtlar sırasında yaşanılanlar oldukça keyifliymiş. Parçaları da o keyfin içerisinde doğaçlama olarak çalmışlar. Elbette yazılmış parçalar bunlar ama düzenleme yapmak yerine bodoslama girmeyi tercih etmişler. Belki de o nedenle albümdeki parçalar bu kadar coşkulu bir şekilde ilerliyor.

Bazı kaynaklarda Crossover Prog olarak sınıflandırılsalar da Jazz Rock'tan beslenen bir Progressive Rock anlayışları olması, bu sınıflandırmayı kabul etmiyor gibi sanki. Parçalarda popüler müziğe yakınmış gibi görünen bölümler var ama bu benzeşmeden öteye gitmiyor. Aksine, popüler müzikte yapılanın çok ötesine geçmeyi amaçlıyorlar ve başarıyorlar da. Parçaların gidişatlarındaki karmaşık yapı, enstrümanların ileri derecede iyi ve yaratıcı kullanımı Crossover Prog tanımlamasını pek hak etmiyor diye düşünüyorum.

Hepsi birbirinden uzun 5 parçadan oluşan albümde yapabilecekleri her şeyi yapmış gibi görünüyorlar. Belki de bu nedenle dağılmışlardır diyeceğim ama grup ile ilgili tarihsel bilgimiz gerçekten de kısıtlı. Bu arada belirtelim, albüm 50 kopya olarak basılıp dağıtıldıktan sonra uzunca bir süre aranılan parçalardan biri haline gelmiş. 90'ların ikinci yarısından sonra korsan CD'lerin çoğalması ile birlikte albüm de yeniden ortaya çıkmış. Plak'tan kaydedilmiş korsan versiyonun 1 milyondan fazla kopya sattığına dair söylentiler mevcut. Bu sürecin ardından geçen yaklaşık 25 yıldan sonra da albüm yeniden, ve bu kez ikili plak olarak 2020 yılında yayınlandı. Snakes Alive'a ait tüm kayıtlar, demolar, samplelar vs. albümle birleştirilip piyasaya sürüldü. Albümün gün yüzüne çıkmasında en büyük emek grubun Bass gitaristi Michael Vidale'e ait. Zira adam tüm kayıtları elinde tutup, kaybetmemeyi başararak bugünlere kadar getirmiş.

SNAKES ALIVE

Michael Vidale / Bass
Peter Nykyruj / Davul
Alex Ditrich / Klavye
Boris Peric / Gitar
Jonas Thomas / Saksafon, Flüt, Vokal
Colin Campbell / Trompet

Konuk Müzisyen:
Ralph Cooper / Vurmalılar

SNAKES ALIVE

01. Abberations (8:52)
02. Snakes Alive (5:18)
03. Theme for Myra (7:18)
04. Dear Suzy (11:23)
05. Fruit Pie (6:27)

3 Şubat 2023 Cuma

Strongbow / Strongbow (1975)

Dünkü Fireballet'tan sonra insanın aklına ister istemez Amerikalı Progressive Rock grupları gelmeye başlıyor bir bir. Strongbow da onlardan biri. Ama özünde fazlasıyla Hard Rock barındırıyor ve kendine has geliştridiği tarzıyla her iki janrı güzel bir şekilde birbirine bağlıyor. Bazı bölümlerde iş çığırından çıkıp Heavy Progressive'e kadar uzanıyor.

Grup 1971 yılında Strongbow adıyla kuruluyor ama pek bir aşama kaydedemiyor ve grup elemanları farklı gruplara katılıyorlar. Rhodes Brothers isimli bir turne grubunda çalan Dave Smith ve Bill Bendler grubu tekrar canlandırmak istiyorlar. Harekete geçiyorlar ama grubun adını Axis olarak belirliyorlar. Gruba dahil olan yeni elemanlarda birkaç değişiklik olduktan sonra yeniden Strongbow ismine dönüyorlar. Özellikle Michigan'da çok fazla konsere çıkıyorlar.

1973 yılına gelindiğinde de Cleveland Recordings ile anlaşıp 45'lik çıkarıyorlar. Single'daki her iki parça da orijinal kayıtlar. Grup bunun ardından epeyce bir dinleyici kitlesi edinmeye başlıyor ve konserlere devam ediyorlar. 1975 yılına gelindiğinde 7 parçadan oluşan albümü kaydediyorlar. Albümü ilk önce Owl in Columbus isimli bir stüdyoda kaydediyorlar ama plak şirketi Buddah, albüm kayıtlarındaki ses kalitesini beğenmiyor. Southwind isimli kendi stüdyolarında tekrar kaydedilmesini istiyorlar. Her iki kayıt arasında müzikal anlamda çok büyük farklılıkların olmadığı ama ses kalitesinin ikinci kayıtta gerçekten de daha iyi olduğu söyleniyor.

Albüm yayınlanıyor ve Strongbow dinleyici kitlesini daha da arttırıyor ama dağılmaktan kurtulamıyor. Grubun dağılmasının en büyük sebebi de plak şirketinin iflas etmesi. Süreci iyi yönetemeyen şirket grup içindeki huzursuzlukların da önüne geçemiyor. Strongbow eleman değişiklikleri yaşayarak 1977 yılına kadar devam ediyor ama başka bir kayıt yapmıyor.

Güçlü ve sağlam perdeden giren gitarlarıyla Strongbow ileri düzeyde iyi Amerikan Progressive Rock gruplarından biri. Grupla aynı adı taşıyan albümde de bu etki fazlasıyla görülüyor. Özellikle Uriah Heep ve Deep Purple tarzı bir yaklaşım sergiledikleri albümde birbiri ardına kaliteli parçalar sıralanmış. Klavye ve Synthesizer'ın etkili alt yapısı üzerine yerleştirilen flüt ve saksafonlar ile değişik bir hal alıyor parçalar. Fazlasıyla sert ve baştan çıkarıcı.

STRONGBOW

Bill Bendler / Vokal
Michael Shortland / Gitar
John Stelzer / Org, Synthesizer, Saksafon, Flüt, Vokal
John Durzo / Bass
David Smith / Davul

STRONGBOW

01 - One Armed Bandit 3:42
02 - Sister Sea 5:37
03 - The Only One Around 9:51
04 - Move Over Gloom 5:08
05 - How Can I Be Loving You 5:56
06 - Wine Eyes 2:42
07 - Hazy May 6:52

2 Şubat 2023 Perşembe

Fireballet / Night on Bald Mountain (1975)

Amerikan Progressive Rock müziğinin en iyi albümlerinden biri hatta kişisel bakış açısına göre en iyisi. 1971 yılında New Jersey, Amerika'da kurulan Fireballet tarafından kaydedilen albüm Symphonic Progressive'e de selam duruşu niteliğinde. Geçen onca yılın ardından da ne lezzetinden ne de kalitesinden en ufak bir şey kaybetmiş değil.

Kurulduktan hemen sonra çalışmalara başlayan grup uzunca bir süre sadece kayıtlarla ve konserlerle uğraşmış. Çok fazla bilinir de değiller tabi o dönemde. Ama o kadar iyiler ki yaptıkları işte albüm aşamasına geldiklerinde yapımcılığı Progressive Rock kurucularından diye rahatlıkla bahsedebileceğimiz, King Crimson'dan Ian McDonald üstlenmiş.

Night on Bald Mountain, beklenmeyecek kadar kaliteli ve hassas bir yapıda. İçerisinde Yes, Genesis, Gentle Giant gibi efsanevi gruplardan etkileşimler de bulunuyor. Enstrüman kalitesi ise üst düzeyde. Gerçekten de beklentilerinizin çok üzerinde bir deneyim yaşatıyor albüm size. Özellikle albüme adını veren 19 dakikalık parça mükemmel bir orkestrasyon, yaratıcı melodiler ve üst seviyede bir yapısal bütünlük ile çıkıyor karşımıza.

Albümün Symphonic yanı bir hayli ağır basıyor. Zaten albümün adı da Mussorsgy'e ait Night on Bald Mountain suitine dayanıyor. Debussy'e de açık bir saygı duruşu albümde yerini alıyor. Vokal tekniğinin bazen geride kaldığı düşünülse de tam olarak bu albüme uygun bir ses ve teknik kullanıldığını belirtmek gerekiyor. Muhteşem özelliklere sahip bir ses değil elbette Jim Cuomo'nun vokali. Fakat bu albüm için, bu tarz parçalar için yapılması gereken her şeyi fazlasıyla da yapıyor.

Genel yapıya hakim olan mellotron ve moog'un yerinde durmayan, nerede duracağını bilmeyen bir hali var. Seslerini duyduğunuz anda işlerin karışacağına, başladığınız noktadan çok uzaklara sürükleneceğinize hazırlıklı olmalısınız. Aynı şekilde gitarların da albümdeki yeri bir başka. Bazı yerlerde gitar yok mu hissiyatı uyandırırken, aslında çalan enstrümanın gitar olduğunu anladığınızda ayakta alkışlayasınız geliyor Fireballet'i ve özellikle de gitarist Ryche Chlanda'yı.

Sık sık bahsettiğimiz arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri bu da. Yalnız Night on Bald Mountain'in diğerlerinden farkı dinledikçe vazgeçilmez albümlerden biri olacak olmasından geliyor. Bir kez dinlemeniz yeterli, bir daha bırakamıyorsunuz zaten.

FIREBALLET

Jim Cuomo / Lead Vokal, Davul, Timpani, Xylophone, Vibes, Glockenspiel, Bell Tree, Gong, Tubular Bells, Parmak Zilleri, Üçgen Zil
Ryche Chlanda / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Elektronik Aletler, Vokal
Brian Hough / Hammond, Pipe Org, Celesta, Vokal
Frank Petto / Akustik Piyano, Elektrikli Piyano, ARP 2600 Synthesizer, Oberheim Sequencer, Elektronik Telli Çalgılar, Mellotron, Vokal
Martin Biglin / Bass, Bass Pedal, 12 Telli Gitar, Vokal

Konuk Müzisyen:
Ian McDonald / Flüt (4,5), Alto Saksafon (1,5)

NIGHT ON BALD MOUNTAIN

01. Les cathédrales (10:16)
02. Centurion (Tales of the Fireball Kids) (4:46)
03. The Fireballet (5:15)
04. Atmospheres (3:40)
05. Night on Bald Mountain: (18:55)
        - a) Night on Bald Mountain
        - b) Night-Tale
        - c) The Engulfed Cathedrale
        - d) Night-Tale (reprise)
        - e) Night on Bald Mountain (finale)