1968 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1968 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2023 Pazar

Graffiti / Graffiti (1968)

Graffiti
, Psychedelic Rock'a ülkenin ters tarafından giren gruplardan biri ve belki de en iyilerinden. Amerika'nın 60'ların ilk yarısının sonlarında Psychedelic Rock egemenliğine girmesi ile birlikte ortaya çıkan pek çok grubun aksine West Coast'tan (Batı Yakası) değil East Coast'tan (Doğu Yakası) çıkma bir grup. Kökeni 1967 yılında tek bir albüm çıkarıp dağılmış olan, Washington D.C. çıkışlı The Hangmen'e dayanıyor. Albümü yayınladıktan sonra müzikal fikir ayrılıkları gerekçesiyle dağılan The Hangmen'den ayrılan Tony Taylor ve George Strunz'un çabalarıyla ortaya çıkıyor Graffiti.

The Hangmen ile aradıklarını bulamayan ikili grubun adını değiştirip, tarzının da değiştiğini duyuruyorlar millete. Garage Rock ve Proto-Punk etkiler içeren tarzı bir kenara bırakıp daha Psychedelic bir tarza doğru yürüdüklerini anlatıyorlar. Hal böyle olunca plak şirketlerinin ilgisini çekmeleri çok uzun sürmüyor. Zaten bir önceki gruptan albüm çıkarma konusunda deneyimli olan elemanlar 1968 yılında ABC Records ile anlaşma imzalayıp ilk single'larını yayınlıyorlar. Ardından da yılın sonlarına doğru ilk ve tek albümleri Graffiti yayınlanıyor.

Grubu diğer Psychedelic Rock ya da Acid Rock gruplarından ayıran en belirgin özelliği Pop'a yatkın olmalarından geliyor. Hani şu pozitif olacağız kafasıyla yapılan Psychedelic Pop tarzı vardır ya, ondan bahsediyoruz. The Association veya The Mamas And The Papas tarzı gibi ama onlar kadar da açık etmediklerini belirtelim. Sadece yatkınlar o fikre. Az daha zorlasalarmış Pop'a doğru kayacaklarmış ki iyi ki zorlamamışlar.

Bir diğer ayırt edici özellik olarak pürüzsüz diye nitelendirebileceğimiz vokal ve vokal armonileri. Değişik bir hava veren bu armonik yapının karmakarışık bir şarkı yazımı düzeniyle birleştiğini düşünün üstüne. O noktada karşınıza çıkan şey Graffiti oluyor işte. Kaotik bir yapıya sahip, uzun pasajlardan oluşan ve garip akor dizilerine sahip parçaların aralarında enfes gitar soloları ve coşkulu, heyecanlı, enerjik davul soloları ayrı bir etki bırakıyor.

Genel olarak grubu ve albümü Psychedelic Rock ve Acid Rock janrları içerisine dahil ediyoruz ama albümün hemen her yerinde karşımıza Jazz, Blues Rock ve Fuzz gitarlar da çıkıyor. Etkileyici bir albüm.

GRAFFITI

Tony Taylor / Lead Vokal
George Strunz / Lead Gitar, Klasik Gitar
Jon St. John / Ritim Gitar
Steve Benderoth / Org, Piyano, Bass
Richie Blakin / Davul, Vurmalılar

GRAFFITI

01 - Father Protector (4:11)
02 -  a. The Capture of Me (9:34)
        b. Lifeblood
03 -  a. Interlude #1 (4:06)
        b. Jingle Jangle Woman
04 -  a. New Life (2:48)
        b. Girl on Fire (2:24)
        c. Interlude #2 (1:16)
        d. Coldwater (4:35)
        e. Interlude #3 (0:28)
        f. Love in Spite (3:17)
05 - Ugly Mascara (5:10)

3 Ekim 2023 Salı

The Joint / Freak Street (1968 - 1969)

The Joint
, etkin olduğu yıllarda albüm yayınlama şansı yakalayamamış gruplardan biri. 60'ların ortalarında kurulan grubun 1968 ve 1969 yılları arasında yaptıkları kayıtlardan oluşan albüm ancak 2006 yılında archival niteliğinde toplanarak yayınlanabildi. Grubun etkinlik gösteremediği ve sadece bazı ufak tefek konserlere çıkması dışında pek bir bilgimiz yok. Lakin grubun has adamının daha sonraları Supertramp'de öne çıkacak olan Rick Davies olduğunu belirtelim.

Bir de grup ile ilgili bilinen hikayede, gruba kuruluşundan hemen sonra destek olmaya başlayan Hollandalı bir milyoner olan Stanley August Miesegaes'den bahsediliyor. Fakat bu milyoner abimiz de grubun gidişatından, yaptıklarından dolayı hayal kırıklığına uğradığı için The Joint'e mali destek sağlamayı bıraktığı anlatılıyor. Aynı milyonerin Davies ile frekansının tutmasından kaynaklı bir sonraki grubu için de destek olmaya devam ettiği ve Supertramp'in bu sayede ortaya çıktığı Supertramp'in tarihçesinde de yazıyor.

Freak Street toplama sayılabilecek bir albüm olduğu için belirgin bir bütünlüğe sahip değil. O dönem kaydettikleri parçalardan oluşuyor sadece. Parçaları uygun bir sıraya dizmişler aslında albümde. Hatta bazı albümlerden çok daha iyi bir tracklist'e sahip olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Lakin dediğimiz gibi bütünlük olmadan bazı yerlerde kopukluklar var gibi de geliyor.

Önemli başka bir nokta da Supertramp'in adını vermemizden dolayı o tarz bir müzikal anlayış ile karşılaşma beklentisi. Bu beklentiyi silin kafanızdan. Tamamen alakasızlar. Supertramp'in kendine has tarzı ve yaklaşımı The Joint'te yok! The Joint, aslında adından da rahatlıkla anlaşılabileceği üzere Psychedelic Rock ve fena halde Acid Rock yapıyor. Bazı bölümlerde inanılmaz derecede iyiler. Fazlasıyla kendini kaptırmış bir şekilde ve yoğun olarak ilerliyor müzikleri. Bazı bölümlerde ise her anlamda aşağıda kalıyorlar. 

Albümde Rick Davies'in katkısı bazen hissedilir derecede öne çıkarken, gitarların albüme katkısı kusursuz denilebilir. Neredeyse Heavy Psych'e doğru evrilen bir şekilde ilerlerken ne yazık ki vokalin geri planda kalmasına da katkı sağlıyor gitarlar. Belirgin şekilde nadiren ön plana çıktığına şahit olduğumuz vokalin potansiyeli de yetenekleri de kendini gösteriyor. Sadece gitarların azizliğine ve ses kayıt kalitesinin düşüklüğüne kurban gitmiş.

THE JOINT

John "Andy" Andrews / Lead Vokal
Trevor Williams / Gitar, Vokal
Rick Davies / Klavye, Vokal
Keith Bailey / Davul
Martin Vinson / Bass
Steve Brass / Bass
Tony Catchpole / Gitar

FREAK STREET

01 - Freak St (5:09)
02 - Dinosaur (2:58)
03 - Runman Gunman (3:56)
04 - Laura's (3:27)
05 - On The Other Side (4:27)
06 - Chariot Of Mercury (4:01)
07 - No Sweat (2:58)
08 - Cheap Freedom Joy (2:31)
09 - Turnstile (8:10)
10 - Joint Melody (1:54)

27 Eylül 2023 Çarşamba

American Blues / American Blues Is Here (1968)

American Blues
Dallas, Teksas'tan çıkma bir Blues Rock grubu. 2 kardeş, Rocky ve Dusty Hill tarafından kurulmuş, yanlarına da Frank Beard eklenmiş. Son iki ismin daha sonra ZZ Top'ta yer aldığı düşünülürse American Blues'un ne kadar dikkate değer bir grup olduğu ortaya çıkıyor. Grup, 1968 yılında kurulmuş. Önlerindeki en iyi örnek ya da daha doğru bir cümleyle etkilendikleri örnek 13th Floor Elevators. Onların müziğine olan hayranlıklarından kuruyorlar grubu ve en az onlar kadar da sağlam çıkıyorlar.

Kurulduktan hemen sonra bölgenin en iyi 3 mekanında konserler verdikleri ve kendilerine iyi bir kitle edindikleri biliniyor. Buradan aldıkları motivasyonla albüm kayıtlarına girişiyorlar. American Blues Is Here aynı yıl içerisinde piyasaya çıkıyor. Ulusal arenada olmasa da yerelde epeyce iyi iş yapıyorlar. Hatta yapımcı firma ilk albümden kalan parçalara yeni parçalar eklenerek ikinci bir albüm yapmalarına da olanak tanıyor. Aynı yıl içerisinde ikinci albümü de çıkarıyorlar.

2 albümün ardından Dallas'tan ayrılıp Houston'a yerleşiyorlar. Bu arada Rocky Hill daha saf bir Blues yapmak isterken, Dusty Hill ve Frank Beard ise içine Rock kattıkları bir Blues istiyorlar. Ayrılıyorlar. Bu ayrılış ZZ Top'ın ortaya çıkmasını sağlıyor. Billy Gibbons ile tanışan Hill ve Beard birlikte çalabileceklerine karar veriyorlar.

Yayınladıkları ve konumuz olan ilk albüm American Blues Is Here, Psychedelic Rock ve Blues Rock'ın ciddi ve güçlü bir bileşimi. Fena halde iyi, temiz Blues gitar sesleri ile örülü. Kendilerine örnek olarak 13th Floor Elevators'ı seçmişler ama bu albüm bana genellikle Grateful Dead'in Aoxomoxoa albümünü hatırlatıyor.  O albümdeki ruh ve yansımaları burada da görmek mümkün.

American Blues'un bu albümdeki yelpazesi oldukça geniş bir yandan. Sadece Blues Rock üzerine kurulu değil yani. Psychedelic Rock da albümün sosu gibi düşünülebilir. Onun dışında Folk Rock etkileri, Country Rock'a göndermeler, Hard Rock çıkışları albümün pek çok yerinde hissedilirken Ragtime ve Vodvil gibi alakasız türlere de yakınlaşmalar seziliyor. Böyle anlatınca pek tutarlı bir albüm olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir grubun albümünden çok bir toplama albüm ya da radyoda çalınan bir playlist izlenimi verdiği de su götürmez bir gerçek.

AMERICAN BLUES

Dusty Hill / Bass
Rocky Hill / Gitar
Frank Beard / Davul
Doug Davis / Piyano

AMERICAN BLUES IS HERE

01 - If I Were a Carpenter – 5:26
02 - All I Saw Was You – 3:46
03 - She'll Be Mine – 1:51
04 - Fugue for Lady Cheriff – 2:14
05 - It's Gone – 2:00
06 - Keep My Heart in a Rage – 2:40
07 - Mercury Blues – 4:15
08 - Melted Like Snow – 3:15
09 - Mellow – 2:08

25 Eylül 2023 Pazartesi

The Maze / Armageddon (1968)

San Fransisco çıkışlı The Maze başlangıçta Psychedelic Rock ile alakası olmayan bir gruptu. 1967 yılında kurulduklarında isimleri Stonehenge'di ve Folk Rock yapıyorlardı. Çok bir özelliği olmayan, sıradan bir Folk Rock anlayışından 1 yıl içerisinde sıyrılıp nasıl böylesine muhteşem bir albüm kaydetmişler diye merak etmeden duramıyor insan.

Tek albümle kalan grup hakkında doğal olarak çok fazla bilgimiz yok. 4 kişilik ekiple gelmiş geçmiş en iyi Acid Rock albümlerinden birine imza atmış olmaları haklarındaki merakımızı kabartsa da tek albümlü efsaneler listemize alıp keyfini çıkarmak dışında elimizden gelen bir şey de yok.

Grubun Folk kökeninden geliyor olduğunu düşünmeyin. Bir ara hatta hemen öncesinde Folk Rock çizgisinde olsalar da The Maze adını aldıktan sonra kaydettikleri albümde bambaşka bir mecraya akıyorlar. Albüm baştan sona Psychedelic öğelerle, Acid kafasıyla dolu. Karanlık ve fazlasıyla daha da karanlık bir albüm. Albümün adı bile içerisindekinden daha umutlu bir isim olarak düşünülebilir.

Bu noktada biraz ileri giderek, Iron Butterfly ile hafif bir çarpıştırma yapmak gerekiyor. Temelde bakıldığında Iron Butterfly'ın mesela In-A-Gadda-Da-Vida albümü aynı adlı parça ve belki My Mirage hariç daha popüler bir sounda sahiptir. Yani evet grup Psychedelic Rock yaparken sağlam da bir Psychedelic sese sahiptir ama parçalardaki işlemelerden dolayı bir miktar popülere kaydığı da su götürmezdir. The Maze'de ise hiç böyle bir kaygıya düşülmemiş. Dibine kadar yapalım da alem albüm görsün kabilinden bir düşünceyle kaydedilmiş sanki albüm. İnsanların aklını başından alalım, üstüne parayı da kırarız filan yok yani müzikal anlayışlarında. En sağlam, en sert, en acımasız haliyle Psychedelic Rock yapmışlar.

Armageddon'da baştan sona sizi sarmalayan bir melankoli, üzücü bir durum hissiyatı var. Buradan yola çıkarak karanlık yerlerde gezinmişler. İnanılmaz açılış parçasında bunu çok iyi anlıyorsunuz. Ayrıca aynı parça döneminde beklenilmedik bir şeye imza atarak birbirinden farklı org sesleri ile belirgin ve sağlam bir bass ritmi içeriyor. Sonradan eklenen karamsar vokaller ile de bambaşka bir yerde duruyor albüm.

THE MAZE

William Gardner / Org
Jeff Jensen / Gitar
Kit Boyd / Bass
Rick Eittreim / Davul

ARMAGEDDON

01 - Armageddon 7:12
02 - I'm So Sad 6:58
03 - Happiness 2:05
04 - Whispering Shadows 4:35
05 - Kissy Face 2:58
06 - Dejected Soul 2:37
07 - As for Now 2:36

24 Eylül 2023 Pazar

Iron Butterfly / Fillmore East (1968 - 2011)

Iron Butterfly
'ı daha önce blogda konuk etmiş, grubun malum kulüp için öneminden biraz bahsetmiştik. O nedenle haklarında bilgi vermek gibi bir derdimiz, tasamız yok bugün. Çok fazla albümü olmasa da efsaneleşmiş gruplardan biri olan Iron Butterfly'ın daha sonradan piyasaya çıkan kayıtları da oldu zaman içerisinde. Kim bilir belki daha fazla kayıt da çıkacaktır. Konumuz olan bu kayıt 26 - 27 Nisan 1968 tarihinde ünlü Fillmore East salonunda kaydedilmiş. Ama ancak 2011 yılında yayınlanabildi.

Albüm kayıtları nefis olsa da kendini daha çok konserlerde gösteren gruplardan biri olan Iron Butterfly hayranları için de enfes bir kayıt tabi bu. Grup kayıtların yapıldığı o 2 gün içerisinde fena halde coşmuş. Dinleyip dinleyeceğiniz en iyi konser albümlerinden biri olabilir bu. Tarza, türe alışık olmasanız bile ilk 10'a rahatlıkla girer.

Albüm 2 gün içerisinde verilmiş 4 dinletiden parçaların neredeyse tamamını bünyesinde barındırıyor. Neredeyse tamamı diyoruz zira 26 Nisan tarihli ikinci gösteride kayıt ile ilgili bir sorun olmuş ve bazı parçalar kaydedilememiş diye bir söylenti var. Doğru olması pek muhtemel. İkili CD olarak yayınlanan kaydın ilk CD'sindeki 1 - 6 arası parçalar 26 Nisan tarihindeki ilk gösteri, 7 - 10 ikinci gösteri olarak belirtiliyor. İkinci CD'de ise 1 - 6 arası 27 Nisan'ın ilk konseri, 7 no'lu parça 26 Nisan'ın ikinci gösterisinden, 8 - 12 arası parçalar ise 27 Nisan'daki ikinci gösteride yapılan kayıtlar olarak listeleniyor.

Konser, ilk iki albüm arasında verilmiş bir dinleti. İlk albüm Heavy'deki parçaların yanında konserden 3 ay sonra piyasaya çıkacak olan In-A-Gadda-Da-Vida albümünden My Mirage, Are You Happy ve In-A-Gadda-Da-Vida bulunuyor. Ayrıca 1 yıl sonra yayınlanacak olan Ball albümünde yer alacak olan Her Favorite Style'ın da henüz oturmamış, erken dönem bir versiyonu bulunuyor.

Arka arkaya verilen konserlerde parçaları her seferinde farklı bir şekilde çalmayı başarmışlar. Aynı parçaları iki kez ama değişik şekilde dinliyorsunuz. Iron Butterfly hayranlarının mutlaka dinlemesi ve arşivlemesi gereken albümlerden biri. İlk kez dinleyecekler içinse inanılmaz bir hazine.

IRON BUTTERFLY

Doug Ingle / Klavye, Lead Vokal
Erik Brann / Gitar, Vokal
Lee Dorman / Bass, Vokal
Ron Bushy / Davul, Vurmalılar

FILLMORE EAST 1968

İlk Gösteri - 26 Nisan 1968
01. Fields of Sun (4:00)
02. You Can't Wind (3:17)
03. Unconscious Power (3:10)
04. Are You Happy (4:22)
05. SO-LO (4:05)
06. Iron Butterfly Theme (4:54)

İkinci Gösteri (Tamamlanmamış)
7. Stamped Ideas (3:17)
8. In-A-Gadda-Da-Vida (17:18)
9. SO-LO (4:10)
10. Iron Butterfly Theme (5:40)

İlk Gösteri - 27 Nisan 1968
01. Are You Happy (4:45)
02. Unconscious Power (2:48)
03. My Mirage (4:49)
04. SO-LO (4:00)
05. Iron Butterfly Theme (5:03)

İkinci Gösteri
06. Possession (5:48)
07. My Mirage (5:00)
08. Are You Happy (4:23)
09. Her Favorite Style (2:52)
10. In-A-Gadda-Da-Vida (15:33)
11. SO-LO (4:43)
12. Iron Butterfly Theme (5:34)

23 Eylül 2023 Cumartesi

Ford Theatre / Trilogy for the Masses (1968)

1966 yılında Boston, Amerika'da kurulan Ford Theatre 2 albüm kaydedip ortadan kaybolmuş, başarılı bir grup. The Continentals üyelerinin (Jimmy Altieri, John Mazzarelli, Robert Tamagni ve Butch Webster) yanlarına Harry Palmer ve Joe Scott'ı katarak oluşturdukları grup kendilerine has bir Psychedelic Rock tarzına sahipler.

Tarihçeleri hakkında çok fazla bilgimiz yok Ford Theatre'ın. Başlangıçta Byrds, Kingsmen ve Beatles gibi gruplardan etkilenerek müziğe başlamışlar. İlk dönem çalışmalarında bunların izleri görülmekle birlikte daha sonraki dönemde daha farklı bir yere yönelmişler. Ayrıca Boston çıkışlı olmalarından kaynaklı o dönemin popüler tarzı Bosstown Sound ile ilişkili oldukları sanılsa da alakaları yok. Hatta özellikle kendilerini Bosstown Sound'un dışında olarak tanımlamışlar ve gerçekten de uzak durmuşlar.

Bu tavrın müzikal bakış açılarındaki yansıması da bir o kadar etkili olmuş. Albümü dinlediğinizde bunu hemen anlıyorsunuz. Dönemin pek çok Amerika çıkışlı Psychedelic Rock grubunun aksine daha farklı, daha cüretkar bir yapıya sahipler. Psychedelic'te alışkın olmadığımız denli uzun parçalar konumuz olan ilk albüm Trilogy For The Masses'da bulunuyor. Alt yapıya kattıkları yaylı çalgılar ile de kendilerini değişik bir yerde konumlandırmayı başarabilmişler. Bu iki durumdan ötürü, grubun türü her ne kadar Psychedelic Rock ya da Acid Rock olsa da Progressive özelliklere sahip olduğu için Proto-Prog janrı içine de dahil edilirler. 

Kişisel olarak Proto-Prog'un ötesinde bir anlayışları olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Alışkın olduğumuz o Grateful Dead, Jefferson Airplane ya da Quicksilver Messenger Service gibi grupların tarzından çok farklı bir yerdeler. Daha iyiler diyemeyiz elbette ama yaptıkları müziğe beklentileriniz üzerinde yeni şeyler, yenilikler katmışlar.

Adı sanı çok duyulmamış, günümüzde neredeyse bilinmeyen gruplardan biri olan Ford Theatre aslında muhteşem olarak adlandırılabilecek grupların başında geliyor. Ne yazık ki 70'lerin başındaki müzikal değişimleri yakalamakta geç kalmış olmalarından kaynaklı olsa gerek, yarısı kaydedilmiş bir üçüncü albümleri olmasına rağmen albümü bitirme ve yayınlama şansına sahip olamamışlar.

FORD THEATRE

Joey Scott / Lead Vokal
Arthur Webster / Lead Gitar
Harry Palmer / Gitar
John Mazzarelli / Org, Vokal
James Altieri / Bass, Vokal
Robert Tamagni / Davul

Konuk Müzisyenler:
Wally McGee / Yaylı Çalgılar Düzenlemeleri
Aaron Rosand / Keman
Bernard Eichen / Keman
George Ricci / Çello
Charles McCracken / Çello

TRILOGY FOR THE MASSES

01 - Theme for the Masses 2:52
02 - a. 101 Harrison Street 9:22
        b. Excerpt (From the Theme) 1:09
03 - a. Back to Philadelphia 4:11
        b. The Race 0:26
04 - a. The Race 0:04
        b. From a Back Door Window (The Search) 14:02
        c. Theme for the Masses 2:59
05 - Postlude: Looking Back 2:09

18 Eylül 2023 Pazartesi

The Aynsley Dunbar Retaliation / The Aynsley Dunbar Retaliation (1968)

Adından da kolaylıkla anlaşılabileceği üzere The Aynsley Dunbar Retaliation, efsanevi davulcu Aynsley Dunbar'ın grubudur. Profesyonel anlamda müziğe 1963 yılında Derry Wilkie And The Pressmen grubunda başlayan Dunbar, Mojos, John Mayall's Bluesbreakers ve Jeff Beck Group'ta kısa bir süre çaldıktan sonra kendi grubunu kurma kararı alır. Bu karardaki en büyük etken kendisini Bluesbreakers'tan kovan John Mayall'a olan öfkesidir. Zaten bu nedenle de grubun adını Retaliation (Misilleme) koyar. Arada kısa, küçük ama etkili ve belki biraz da şansız bir durumdan bahsetmeden geçmeyelim. Dunbar, Jimi Hendrix Experience'in de seçmelerine katılır ve Mitch Mitchell ile birlikte son ikiye kalır. İki iyi davulcu arasında kararsız kalan Hendrix, yazı tura atarak davulcusunu seçer. Dunbar kaybetmiştir.

Bu yaşanılanların ardından kurduğu The Aynsley Dunbar Retaliation ile iyi bir çıkış yakalamak isteyen Dunbar, takım arkadaşlarını da iyi seçer. İlk albüm hızlı bir şekilde kaydedilir. Temelde Blues Rock örneği olarak düşünüldüğünde biraz zayıf kalsa da albüm oldukça iyidir. Fena halde abartılı pasajlar dolu albüm, bu tavrını aksine minimalist bir yaklaşıma da sahiptir.

Aynsley Dunbar'ın davullarına edilecek laf bulunmaz albümde. Böylesine iyi bir müzisyenin yanında bass'ın biraz geride ve sönük kalmasını saymazsak, grubun ritim bölümünün üst düzeye yaklaştığını söyleyebiliriz. Diğer yandan, daha yeni bahsettiğimiz Sweet Pain oluşumunda da Dunbar ile birlikte çalan Victor Brox, muhteşem gitarlara ve Dunbar'a rağmen hem enstrümanları hem de vokaliyle neredeyse hepsinin önüne geçer.

Bir yanıyla fena halde coşkulu olan The Aynsley Dunbar Retaliation, diğer yanıyla biraz geride de kalır. Temel Blues kalıplarını Rock ile bütünleştiren bir tarza sahip olsalar da Hendrix, Mayall, Clapton gibi isimlerden farklı bir şekilde daha yumuşaktırlar. Geçişleri belirgin izler taşır. Belirsizliğe doğru gidiş hissini alamazsınız.

Yine de rahat, tempolu, kendinden emin ve havalı bir tarzı vardır grubun. Daha sonraları da birlikte sıklıkla çalacak olan müzisyenlerin ilk birliktelikleri olmasına rağmen, her birinin ne kadar iyi ve profesyonel oldukları daha ilk albümden kendini açıkça belli ediyor.

THE AYNSLEY DUNBAR RETALIATION

Aynsley Dunbar / Davul
Victor Brox / Vokal, Gitar, Trompet, Klavye
Alex Dmochowski / Bass
John Moorshead / Lead Gitar, Vokal

THE AYNSLEY DUNBAR RETALIATION

01 - Watch 'N' Chain 2:38
02 - My Whiskey Head Woman 04:26  
03 - Trouble No More 02:57 
04 - Double Lovin' 03:54 
05 - See See Baby 02:23
06 - Roamin' and Ramblin' 03:02
07 - Sage of Sidney Street 05:00
08 - Memory of Pain 06:08
09 - Mutiny 07:25

14 Eylül 2023 Perşembe

Ant Trip Ceremony / 24 Hours (1968)

Tuhaf Amerikan gruplarından biri de Ant Trip Ceremony. 1967 - 1968 yılları arasında varlık gösterip dağılan bir üniversite grubu. Utah'da Oberlin College'da kuruluyorlar. Grubun adını, bu terimi okuduğu modern insan toplumunu anlatan bir kitaptan alıntılayan profesörlerden biri veriyor. Kolejde öğrenci olan Steve DeTray etrafında dönen bu hikayede grubun 2 enkarnasyonu bulunuyor. İlk grubu kurup yaptıklarını beğenmeyen DeTray, yaz okulu için kolejde kaldığı sırada ikinci versiyonu oluşturuyor ve içine siniyor.

Kolejde ve çevresinde verdikleri konserler (ya da dinleti demek daha doğru sanırım) ile tanınıyorlar. West Coast stilini ve bu tarzı icra edenleri sevdikleri için müzikal tarzları Psychedelic Rock ve Acid Rock çevresinde şekilleniyor. Genellikle verdikleri konserlerde West Coast'tan çıkma parçaları alıp yeniden yorumluyorlar. Ama bu yorumlar oldukça uzun ve çoğunlukla da doğaçlamalarla bezeli enstrümantal parçalara dönüşüyor. Parçalardaki vokaller yerini koruyor ama o kadar uzun ve enstrüman ağırlıklılar ki enstrümantal parça olarak adlandırmak bile doğru olabilir.

Yaz ve Sonbaharı verimli geçiren grup 1968'in Şubat'ında stüdyo kaydına giriyorlar. Teknik eksiklikler, imkansızlıklar ve alet edevatla boğuşurken albümün yarısını kaydediyorlar. Ama kalan yarısını kaydetmek için İlkbaharın sonlarına kadar beklemek zorunda kalıyorlar. Aynı stüdyoda aynı aletlerle girdikleri albümün kalan yarısının kayıtları da teknik açıdan zorluklarla boğuşularak kaydediliyor.

Mastering işi yerel ama iyi bir stüdyoda halledildikten sonra albüm 300 kopya ile sadece Oberlin College'in kitabevinde satışa sunuluyor. 1968 yılı Yazında grup elemanları kolejden mezun olduklarında da grup dağılıyor.

24 Hours, kendi halinde ama kendi özelliklerine sahip bir albüm. Acid Rock ve Psychedelic Rock albümün her yerinden süzülüyor. Folklorik köklere dayanan ve tuhaf şekilde atmosfer yaratan bir yapısı var. Kendinizi albümün içinde kaybolmuş şekilde buluyorsunuz çoğunlukla. Kayıt kalitesini bir kenara bıraktığınızda özellikle Acid Rock sevenler için nadide bir parça denilebilir. Hatta dönemin Amerika'sının en iyi Acid albümlerinden biri demek de yanlış olmaz.

Konserlerdeki uzun doğaçlamalar albümde ne yazık ki bulunmuyor. Genel olarak kısa diyebileceğimiz parçalardan oluşuyor 24 Hours.

ANT TRIP CEREMONY

Steve DeTray / Gitar
Roger Goodman / Vokal
Mark Stein / Gitar, Flüt, Bass
George Galt Bass, Armonika, Vokal
Gary Rosen / Bass, Vokal
Jeff Williams / Davul

24 HOURS

01 - Locomotive Lamp 3:50
02 - What's the Matter Now 2:45
03 - Violets of Dawn 4:34
04 - Riverdawn 3:38
05 - Hey Joe 4:20
06 - Outskirts 1:39
07 - Little Baby 3:03
08 - Get Out of My Life 3:05
09 - Four in the Morning 4:30
10 - Sometimes I Wonder 3:53
11 - Pale Shades of Gray 4:30
12 - Elaborations 7:20

13 Eylül 2023 Çarşamba

Smack / Smack (1968)

Smack
, bu aralar içine düştüğümüz Acid Rock, Psychedelic Rock kuşağının neredeyse hiç bilinmeyen isimlerinden biri. Zaten doğru düzgün var oldukları da söylenemez. Geride kalmalarının ya da unutulmuş olmalarının bir sebebi de sadece cover yaptıkları tek bir albümün oluşu olabilir. Bilemiyoruz ama eğer ikinci sebep geçerliyse gruba büyük haksızlık edilmiş demektir.

Lawrance, Kansas'ta, kurulmuş Smack. Haklarında bilgi sahibi olan kimse de yok. Young Prophecies adlı bir grubun albüm kaydının hemen ardından stüdyoya girdikleri, 9 parçayı tek seferde kaydedip çıktıkları söyleniyor. O sıralarda orada bulunan birinin, grup elemanlarından biri ile konuşmasından dolayı Smack'in henüz 6 haftalık bir grup olduğunu iddia ettiği bir yazıya da rastlamıştım daha önce. 6 haftalık geçmişi olan ve bu kadar hızlı şekilde kayıt yapıp bu kadar da acayip iyi bir kayda imza atan grup elemanlarının ortalıkta olmaması, Smack'e devam etmemiş olsalar da başka gruplarda da yer almamış olmaları üzücü. Zira, gerçekten de grubun (daha özelde müzisyenlerin) potansiyeli bir hayli yüksek. Az önceki iddianın sahibinin aktardığına göre University of Kansas'ta okuyan bu elemanlar sırf keyif için yapmışlar kaydı.

Audio House adlı bir stüdyonun o dönemde plağı basmış olması da ayrı enteresanlık. Gerçi plak 125 adet satmış ama stüdyonun imkanları için de bu büyük bir sayı demekmiş. 1992'de albüm yeniden yayınlanana kadar ortalıkta neredeyse hiç yokmuş plakları.

Tamamıyla cover parçalardan oluşan albümdeki parçalar da öyle yabana atılır parçalar değil. Ağırlıklı olarak Jimi Hendrix ve Cream parçalarının yer aldığı albümde Skip James'in I'm So Glad'i, The Kinks'in Set Me Free'si ve Buffalo Springfield'ın For What It's Worth'ü de bulunuyor. Parçaları kendilerine göre yorumlamışlar. Bazı noktalarda fazlasıyla yakınlaşan benzerlikler olsa da kendilerine has bir tarz yaratmaya yönelik potansiyele sahip olduklarını söyleyebiliriz. 

Fuzz gitarlar parçaların içinden geçerken, vokalin tuhaf şekilde yaşlı imgesi yaratan sesiyle birleştiği noktada bir hayli agresif yapı oluşuyor. Davullar çok iyi. Keşke orijinal parçalarını da görebilseymiş fikrinden kurtulamıyoruz.

Son olarak, albümden çok büyük bir şey beklememek gerekiyor. Sonuçta cover bir albüm. doğal olarak orijinallerine yaklaşamıyorlar bile. Diğer yandan ise başka coverlar ile karşılaştırıldığında fazlasıyla üste çıktıklarını söyleyebiliriz. Parçaların tek seferde arka arkaya kaydedildiği düşünülürse albümün yarısından sonra neden biraz yumuşadıklarını daha iyi anlayıp kabullenebiliriz.

SMACK

Jim Uhl / Gitar, Vokal
Alvin Heywood / Bass, Vokal
Phil Brown / Bass, Vokal
Lee Overstreet / Davul

SMACK

01 - Purple Haze 3:49
02 - Fire 2:48
03 - Sunshine of Your Love 4:22
04 - I'm So Glad 4:05
05 - Swlabr 2:32
06 - Manic Depression 3:00
07 - Set Me Free 2:05
08 - For What It's Worth 2:36
09 - Foxy Lady 3:17

10 Eylül 2023 Pazar

Steppenwolf / Steppenwolf (1968)

Dünkü The Sparrow girişinden sonra efsanevi Steppenwolf'tan bahsetmemek olmazdı. Zaten gruba da ayıp etmişiz, uzun zamandır hiçbir şekilde blogda konuk etmemişiz. Hem kendi döneminin en üsttekilerinden biri hem de günümüzde bile parçaları hala bilinen, dinlenen, filmlerde dizilerde filan kullanılan grubu hakkında birkaç kelime etmemek hiç hoş olmamış. Kaldı ki "Led Zeppelin ve Black Sabbath'tan önce Steppenwolf vardı" diye de bir laf varken daha büyük bir ayıp olarak kayda geçirebiliriz.

The Sparrow'un 1967 yılı ortalarında farklı yönlere gitmesinin ardından akıllı bir yapımcı John Kay ve arkadaşlarına gidip grubun en azından bir kısmını toplayıp farklı bir isimle müzik yapmaya devam etmelerini ısrarla öğütlüyor. Kay ve diğerlerinin de kafasına yatıyor bu fikir. Grubu kuruyorlar. Adını da Hermann Hesse'nin aynı adlı kitabından (bizde Bozkırkurdu adıyla bilinir) alıyorlar. The Sparrow'dan koparak sahne adını Mars Bonfire yapan Dennis Edmonton da grupla ilgileniyor ama dışarıdan destek vermeyi daha doğru buluyor. Bu noktada belirtmek gerekiyor ki iyi ki de bunu yapmış. Zira gruba dahil olsaydı belki de Born To Be Wild hiç ortaya çıkmayacaktı.

Neyse, grubu kurup çalışmalara başlıyorlar ve aldıkları karar doğrultusunda Psychedelic Rock'tan beslenen, Blues Rock'ın sert bir türevi üzerine gidiyorlar. Heavy Metal'in çıkışındaki önemli ayrıntılardan da biridir bu durum. Albümden ince 3 adet 45'lik yayınlanıyor. A Girl I Know ve Sookie Sookie'nin yer aldığı ilk 2 single tanınmaya başlamalarını sağlarken, üçüncü single Born To Be Wild neredeyse dünya çapında üne kavuşturuyor grubu. Bu motivasyonla girdikleri albüm kaydından çok kısa sürede çıkıyorlar. 68'in Ocak ayının sonlarında yayınlanan ve grupla aynı adı taşıyan albüm Steppenwolf, bir anda hem grubu en üste taşırken hem de ticari başarı kazanmalarını sağlıyor.

Hemen her yere Born To Be Wild, The Pusher, Sookie Sookie çalmaya başlıyor. Hatta Peter Fonda, yönetmenliğini de yaptığı ve karşıt kültürün kült filmi haline gelen Easy Rider'ın açılış sahnesinde Born To Be Wild'ı kullanırken, alışkın olmadığımız türde bir alışveriş sahnesinde de The Pusher'a yer veriyor. Yani grup da albüm de her yönden yukarı doğru tırmanmanın yolunu buluyor.

Bazı parçaları dolayısıyla günümüzde çok fazla eleştiri alsalar da o dönem içerisindeki en iyi gruplardan biri olduklarını söylemek yanlış olmaz. Progressive etkileri olmayan, saf ve sadece Blues ile Psychedelic birleşiminden oluşan, net ve açık albümlerden biri bu albüm. Sadece "Rock" dinlemek istediğinizde de ilk tercihiniz olması muhtemel albümlerdendir aynı zamanda.

STEPPENWOLF

John Kay / Lead Vokal, Gitar, Armonika
Michael Monarch / Gitar, Vokal
Goldy McJohn / Hammond, Piano, Wurlitzer
Rushton Moreve / Bass, Vokal
Jerry Edmonton / Davul, Vurmalılar, Vokal

STEPPENWOLF

01 - Sookie Sookie 3:09
02 - Everybody's Next One 2:53
03 - Berry Rides Again 2:45
04 - Hootchie Kootchie Man 5:07
05 - Born to Be Wild 3:28
06 - Your Wall's Too High 5:40
07 - Desperation 5:35
08 - The Pusher 5:43
09 - A Girl I Knew 2:38
10 - Take What You Need 3:28
11 - The Ostrich 5:43

5 Eylül 2023 Salı

Taj Mahal / Taj Mahal (1968)

Blues
ve Blues Rock'ın nevi şahsına münhasır kişiliklerinden biri Taj Mahal. İsim tabi ki mahlas, adamın adı aslında Henry Saint Clair Fredericks. İsmine bakıp Louisianalı filan olduğu düşünülmesin, kendisi New Yorklu. İsimdeki Fransız etkileri bizi Louisianalı bir kreol olduğuna ikna eder gibi olsa da maalesed değilmiş işte.

Neyse, bu adam hakkında bolca bilgi bulunabilir internette. Önemli olan bu albüm ve albümün bu blogda oluşturmaya çalıştığımız tarihçe çalışmasına katkısının ne olduğu. Blues'un geleneksel yapısını ve motiflerini alıp çağdaş müzikal anlayışlarla harmanlayarak Blues Rock'ın farklı bir yönünü ortaya koymasından ileri geliyor önemi. Bayağı bildiğiniz klasik Blues'u alıp değişik şekillere sokuyor adam. Hatta o kadar ki, sanki bunu kanıtlamak istiyormuş ya da ben bir şey yaptım da bu Blues'un yönünü değiştirecek dermişçesine de örneklemiş.

Plak olarak düşünüldüğünde albümün ilk yüzünde bulunan parçalar Sleepy John Estes, Blind Willie McTell ve Sonny Boy Williamson II gibi devlerin parçalarının Taj Mahal yorumlarını içerirken, arka yüzünde ise Sleepy John Estes ve Robert Johnson parçaları bulunuyor . Geleneksel Blues'dan başlayıp müzikal anlayışı farklı tür ve tarzlarla birleştirip değişik bir forma sokuyor. Parçalar da öyle böyle parçalar değil tabi. Sırasıyla aşağıdaki şarkı listesinde bulabilirsiniz. Arada Taj Mahal kendi parçası E Z Rider'ı da eklemeyi ihmal etmemiş ikinci yüze. O parçanın da ustaların parçalarından aşağı kalır yanı olmadığını belirtelim.

Blogda genelde grup müziğine ağırlık veriyormuşuz görünümü oluşmuş olabilir fikrinden yola çıkarak dahil ettiğimiz bu albüm hem müzikal hem de tarihsel anlamda önemli. Her ne kadar albümde Taj Mahal'e ait tek parça bulunsa da yukarıda açıklamaya çalıştığımız değişimi anlatabilmesi / anlatması açısından son derece başarılı bir çalışma. Ayrıca, (aslında paragrafa bunu söylemek için girişmiştim ama dağılmışım) albümde Ry CooderJessie Edwin Davis gibi adamlar da çalıyorlar. Grup müziği değil belki ama grupmuş gibi hareket edebilen, kaliteli müzisyenlerin olduğu bir albüm.

TAJ MAHAL

Taj Mahal / Vokal, Blues Harp, Slide Gitar
Jessie Edwin Davis / Lead Gitar, Piyano
Ry Cooder / Ritim Gitar, Mandolin
James Thomas / Bass
Sandy Konikoff / Davul
Bill Boatman / Ritim Gitar
Gary Gilmore / Bass
Charles Blackwell / Davul

TAJ MAHAL

01 - Leaving Trunk 4:51
02 - Statesboro Blues 2:59
03 - Checkin' Up on My Baby 4:55
04 - Everybody's Got to Change Sometime 2:57
05 - E Z Rider 3:04
06 - Dust My Broom 2:39
07 - Diving Duck Blues 2:42
08 - The Celebrated Walkin' Blues 8:52

3 Eylül 2023 Pazar

The Gentle Soul / Gentle Soul (1968)

2 kişilik, kendi halinde bir vokal grubu The Gentle Soul. Arka plana bakıldığındaysa çok fazlası görünüyor. Ön planda olmayı başaramasalar da hafif tonlara sahip Prog Folk sevenler için iyi albümlerden biridir bu yayınladıkları albüm. 1968 yılında California'da Psychedelic Rock'a göz kırpmadan yapılmış ender albümlerdendir aynı zamanda.

Her ikisi de şarkı söyleyen, folk besteler yapan Rick Stanley ve Pamela Polland tarafından kurulan The Gentle Soul, kaliteli bir albüm kaydına imza atmış olsa da popülerliği yakalayamamış. Gerçi bugünlerde tek albümleri olan Gentle Soul'un orijinal plakları binlerce dolarlık fiyatlarla satılıyor, o da ayrı konu tabi.

Dönemin Folk çevrelerinde bilinseler de kendi adlarını çok öne çıkaramamış olan Rick ve Pamela'nın arkadaşları destek verince işin rengi değişmiş. Albümün müzikal alt yapısında Ry Cooder, Van Dyke Parks gibi isimler var. Bu isimlere bir de (albümde yer almamış olsa da) Taj Mahal'i ekleyin. Zira onunla da çok iyi dostlukları varmış. Böyle bir çevreden çıkıp kaydetmişler Gentle Soul'u. Başarılı olmaması tuhaf geliyor insana.

Albüm, günümüzde alışkın olduğumuz sert yapılardan fazlasıyla uzakta bir yerde duruyor. Çok yumuşak, çok hafif (Soft Rock diye tabir edilen ucube şey değil ama) ve çok naif. Kendi halinde, sade ve özgüvenli. Grubu oluşturan vokallere diyecek bir şey yokken, enstrümanların başındakilere ağzımızı açıp tek kelime dahi edemiyoruz. Adamlar fena halde iyiler. Ry Cooder çok öne çıkmama çabasıyla çalıyor görünse de yetenekli olduğu için öne çıkması mecburi hal alıyor. Albüme uygun bir şekilde basit ve sade çalsa da enfes gitar ve mandolin performanslarına imza atıyor.

Hippie tarzının hissedildiği albüm, gruptan çok gruba destek olan enstrümantalistler sayesinde Prog Folk janrına dahil oluyor.

THE GENTLE SOUL

Pamela Polland / Vokal
Rick Stanley / Vokal

Konuk Müzisyenler:
Tony Cohan / Tabla
Ry Cooder / Gitar, Mandolin
Mike Deasy / Gitar
Van Dyke Parks / Harpsichord
Paul Horn / Flüt
Larry Knechtel / Org
Gayle Levant / Arp
Ted Michel / Çello
Bill Plummer / Bass

GENTLE SOUL

01. Overture (4:35)
02. Marcus (2:55)
03. Song for Eolia (2:16)
04. Young Man Blue (2:33)
05. Renaissance (3:13)
06. See My Love (3:58)
07. Love Is Always Real (2:57)
08. Empty Wine (2:38)
09. Through a Dream (3:57)
10. Reelin' (3:21)
11. Dance (3:29)

22 Ağustos 2023 Salı

The Inner Space / Agilok & Blubbo (1968 - 2009)

The Inner Space
başlangıçta bir şey çağrıştırmayabilir. Ama Krautrock'ın en iyilerinden biri olan Can'in öncülü dediğimizde dikkatleri üzerine çeker diye tahmin ediyoruz. Can'in ilk dönem vokali Malcolm Mooney ve Michael Karoli gruba dahil olmadan hemen önce yaptıkları bir film müziği (OST) kaydı bu aslında. Grup tam tekmil albümde yerini almış diyemeyiz.

İşin ilginç yanı 1969 yılında yayınlanması planlanan Agilok & Blubbo filmi hiçbir zaman vizyona da girememiş. Doğal olarak filmin soundtrack'i olan bu kayıt da uzunca bir süre ortalıkta yoktu. 2009 yılında yayınlanana kadar herkesin dilinde ama kimsenin elinde değildi yani. Başlıktaki 1968 - 2009 tarihlendirmesini de buna göre belirledik. Kaydedildiği yıl ve yayınlandığı yıl olarak.

Peter F. Schneider tarafından yönetilen ve Walter Groh ile dönemin aykırı, tuhaf, çekici kadın oyuncusu Rosemarie Heinikel'in oynadığı filmin gösterime girip girmemesi çok önemli de değil bizim için. Zira dönemin ucuz ve erotizmi kullanan hatta pornografiye doğru yol alan filmlerinden biri muhtemelen. Ama filmin müzikleri elbette ilgimizi çekiyor. Psychedelic Rock etkilerinin bir hayli fazla olduğu albüme Krautrock etiketi yapıştırmak Alman olmalarından kaynaklı bir gelenek gibi artık. Bu noktada belki de Krautrock'ın ilk örneklerinden biri olduğu bile söylenebilir Agilok & Blubbo'nun.

Alışkın olduğumuz Can müziğinin biraz daha ham hali ile karşı karşıyayız albümde. Böyle olması da doğal zira bir albümden çok film için yapılmış müziklerden oluşuyor. Ek olarak bu albümdeki parçaların hiçbiri, bir sonraki film müziği kaydı olan Kamasutra'daki parçalar ile birlikte (bahsi geçen her iki film de The Inner Space adıyla kaydedilmiştir bu arada) hiçbir toplama ya da derlemede de yer almadı. Grubun seçtiği film müziklerinden oluşan 1970 tarihli Soundtracks'te de yer almadılar doğal olarak. Yani daha önce dinlemediyseniz bu ilk dinleyişiniz olacak diyebiliriz.

Can'den alışkın olduğumuz o işler düzgün giderken bir anda değişik ve tuhaf bir yere evrilme durumu Agilok & Blubbo'nun müziklerinde de bariz şekilde hissediliyor. Filmin konusunu bilmediğimiz için ne kadar oturduğunu bilemiyoruz ama Can'in film müzikleri döneminin iyi albümlerinden biri olarak söylemek yanlış olmaz.

Filmin oyuncusu Rosemaria Heinikel'in Kamerasong parçasında vokal yaptığını ve grupla oldukça uyumlu bir tonda gittiğini söylemekte fayda var. Kaldi ki kadın zaten hem müzik hem de oyunculuk yapan biri.

THE INNER SPACE

Irmin Schmidt / Klavye, Flüt, Gitar, Vokal
Holger Czukay / Bass
Jaki Liebezeit / Davul

Konuk Müzisyenler:
David C. Johnson / Flüt
Rosemarie Heinikel / Vokal (*Kamerasong)

AGILOK & BLUBBO

01 - Agilok and Blubbo 3:44
02 - Es zieht herauf 4:37
03 - Dialog zwischen Birken 1:49
04 - Michele ist da 1:38
05 - Mama Mama 3:54
06 - Kamerasong 2:30
07 - Zwischen den Bäumen 3:56
08 - Zweige und Sonne 0:14
09 - Revolutionslied 1:48
10 - Der letzte Brief 1:26
11 - Probleme 2:14
12 - Flop Pop 3:33
13 - Apokalypse 10:25

21 Temmuz 2023 Cuma

Young Flowers / Blomsterpistolen (1968)

1967 yılında Kopenhag, Danimarka'da kurulan Young Flowers döneminin en önemli gruplarından biri. 60'ların sonlarına doğru Danimarka Rock müziğinin yükselen değer haline gelmesi ile birlikte ortay çıkan pek çok gruptan da biri ayrıca. Ama diğerlerinden farklı olarak, yaptıkları işi sonuna kadar iyi yapan ve öncü olan gruplardan Young Flowers. 3 kişilik bir kadro olmalarına rağmen yaptıkları müzik ile çok daha fazlasıymış gibi görünüyorlar.

Blomsterpistolen albümü Hippie atmoseri ile renklendirilmiş, sırtını Blues'a dayamış bir Psychedelic Rock albümü. Alışkın olduğumuz West Coast tarzı Psychedelic'e benzer bir tanım gibi görünse de kendilerine has bir anlayış geliştirmeyi de başarabilmişler. Albüme iki cover parça eklemeyi de unutmamışlar. Bob Dylan'ın Down Along The Cove ve B.B. King'in You Upset Me Baby'si albümde yerini almış ve hiç de uyumsuz durmamışlar. B.B. King'in parçasını Oppe I Træet adıyla Danca söylediklerini de belirtelim.

Albümde ayrıca Amerikalı şair Walt Whitman'ın şiirlerinden hazırladıkları 3 parça bulunuyor. Bu arada, Danca dinlerken kulağı tırmalayan bir dil. Özellikle Rock albümlerinde, albümün etkisini düşürecek kadar rahatsız edici olabiliyor. Lakin Blomsterpistolen için geçerli değil bu. Zaten albümde bazı parçalar Danca bazıları da İngilizce yorumlanmış. Tuhaf bir durum ama hem Danca'nın kaba etkisi azalırken hem de değişik bir hava katıyor. Diğer taraftan parçaları o kadar iyi işlemişler ki Danca uyumlu bir şekilde geliyor kulağınıza.

Albümün getirdiği ticari başarı ve kaliteli bir albüm olmasından kaynaklı fazlaca bilinir hale geliyorlar. Yönetmen Jens Jorgen Thorsen, Quiet Days in Clichy (Clichy'de Sessiz Günler adıyla ülkemizde bazı yaz festivallerinde de gösterilmiştir) filmi için Young Flowers'tan 3 parça istemiştir. O parçaları da daha sonraki albümlerin Remastered CD versiyonlarında bulabiliyorsunuz. Ya da daha iyisi filmi izleyin, ilgi çekici ve değişik bir bakış açısına sahiptir.

Young Flowers'a giriş için albüm konusunda arada kaldığımı söylemeden geçmeyeyim. 2 albümlerinin ikisi de gerçekten iyi. İkinci albüm bir miktar daha iyi olmakla birlikte Blomsterpistolen başlangıç için daha uygun geldi. Kişisel tercih olarak görebiliriz bunu da. No.2 adıyla yayınlanan ikinci albümde Burnin Red Ivanhoe'dan elemanlarla birlikte enfes bir Jam Session yaptıklarını da belirterek bitirelim.

YOUNG FLOWERS

Peer Frost / Gitar, Vokal
Peter Ingemann / Bass
Ken Gudman / Davul

BLOMSTERPISTOLEN

01 - Ouverture / Take Warning, Stk.1 (4:22)
02 - The Moment Life Appeared, Stk.2 (2:25)
03 - 25 Øre (7:53)
04 - Oppe I Træet, Stk.3 (3:26)
05 - To You, Stk.4 (2:02)
06 - Down Along the Cove, Stk.5 (3:59)
07 - April '68 (8:56)

20 Temmuz 2023 Perşembe

Gun / Gun (1968)

Yetenekli iki kardeşin başı çektiği Gun'ın kökleri The Knack grubuna dayanıyor. 1965 - 1967 yılları arasında takıldıkları 2 yıllık sürenin ardından isimlerini Gun olarak değiştirip 2 stüdyo albümü kaydı yapıyorlar ve 1970 yılında da dağılıyorlar. Bu dağılmanın ardından Paul ve Adrian Gurvitz önce Three Man Army'i arkasından da Ginger Baker ile birlikte Baker Gurvitz Army'i kuruyorlar. Yani Gun nefis grupların dayandığı bir başka nefis grup. Adına aldanıp tek atımlık olduklarını düşünmeyin.

Ayrıca Yes'in vokali olarak bildiğimiz Jon Anderson'ın da stüdyo albümlerinde olmasa da albümler öncesi bazı konserlerde Gun ile birlikte sahne almışlığı var. Bir başka önemli olduğunu düşündüğümüz şey ise Gun'ın ilk albüm kapağının Roger Dean tarafından tasarlanmış ilk albüm kapağı olması.

Sadece bunlar bile grubun gidişatı hakkında ufak tefek fikirler verebilir insana. Tabi bununla kalmayalım. Albüm, 1968 çıkışlı olması ve Progressive'in henüz tam anlamıyla kabullenilmemiş olması nedeniyle arada kalan albümlerden. Bu nedenle de sıklıkla Proto-Prog olarak nitelendirilir. Yanlış bir tanım da değildir esasen. Yaptıkları müziğin niteliklerinin ve tarihinin Proto-Prog ile örtüşmesi, ilerici bir yaklaşım sergileyerek değişik yerlere doğru evrilmelerinden kaynaklı bu tanım tam da yerini buluyor. Kesin olarak Progressive Rock diyemememizin de sebebi bu aslında. Progressive'e yakınlar ama tam olarak da değiller.

Gurvitz'lerin sonraki projeleri olan Three Man Army'de yaptıkları Crossover Prog'a yaklaşan bir yapısı var albümünün. Bu nedenle bir miktar popülerlik havası sezinleniyor. Lakin öyle de değiller. Dönemin popülerleşme kaygısı güdenleri gibi yumuşak ve düz bakan bir tavırları yok. Aksine darmadağını ve sertler. Nereden ne çıkacağı, gidişatın nereye nasıl döneceğini kestirmeniz zor oluyor bu albümde. O kadar etkili ve sağlam ki, dönemin benzer yapıdaki albümleri düşünüldüğünde 10 üzerinden 9,8 filan verilir bu albüme.

Race With The Devil gibi bir açılış parçası The Sad Saga of the Boy and the Bee ve Rupert's Travels parçalarıyla desteklenince dinlenilmesi elzem olan albümlerden biri ortaya çıkıyor zaten. Diğer yandan (aradaki parçaların hakkını yemeden es geçerek...) Take Off gibi de enfes bir kapanış parçasına sahipler. Kişisel olarak en iyi albümler listemde ilk 10'a rahatlıkla giriyorlar.

GUN

Paul Gurvitz / Vokal, Bass
Adrian Gurvitz / Gitar
Louis Farrell / Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Barry St John / Back Vokal (7)
Sunny / Back Vokal (7)

GUN

01. Race With the Devil (3:35)
02. The Sad Saga of the Boy and the Bee (4:49)
03. Rupert's Travels (2:12)
04. Yellow Cab Man (4:15)
05. It Won't Be Long (Heartbeat) (4:26)
06. Sunshine (4:25)
07. Rat Race (3:55)
08. Take Off (11:01)

16 Temmuz 2023 Pazar

Blue Cheer / Vincebus Eruptum (1968)

60'ların Psychedelic Rock dalgasının önemli ayaklarından biri de Blue Cheer. Sadece bir Psychedelic Rock grubu olmaktan çok öteler. Kendilerinden sonra gelen pek çok türün ortaya çıkmasına ilham vermişler denilebilir. Heavy Metal, Punk Rock, Stoner Rock, Doom Metal ve Grunge gibi akımların temelinde Blue Cheer da var demek yanlış olmaz o nedenle.

Grup 1966 yılında Dickie Peterson tarafından kuruldu. Peterson daha önce Andrew Staples & The Oxford Circle grubunda çalıyordu ve oradan tanıdığı Paul Whaley ve Gary Lee Yoder'ı da gruba dahil etti. Vokal, gitar, klavye derken grubun ilk hali 6-7 kişilik bir formasyona dönüşmüştü. Fakat Monterey Pop Festival'de Jimi Hendrix'in performansını gördüklerinde 3 kişilik bir grup olarak devam etmeye karar veriyorlar. Doğal olarak işler karışıyor. Kim gidecek kim kalacak kavgaları arasında bir de müzikal farklılıklar çıkınca darmadağın bir hale geliyorlar. Yine de bu kargaşanın arasında ilk albümün kayıtlarına başlıyorlar.

Aralık 1967'de kaydedilen Vincebus Eruptum, bir ay sonra 1968 Ocak ayında piyasaya sunuluyor. Albüm, 3 cover 3 orijinal parça olmak üzere toplam 6 parçadan oluşuyor. Eddie Cochran'ın efsanevi Summertime Blues'u ile başlayan albümde B.B. King'in Rock Me Baby ve Moss Allison'ın Parchman Farm'ı da bulunuyor. Lakin bu parçada bir miktar değiştirip adını da Parchment Farm olarak kullanıyorlar. Kalan 3 parça da grubun kurucusu Dickie Peterson'a ait. Özellikle Paul Whaley'nin nefis davul solosunun yer aldığı Second Time Around başyapıt niteliğinde bir parça.

Albümden çıkan ilk 45'lik Summertime Blues (ve sayesinde albüm) Billboard listelerinde ilk 20'ye girmeyi başarmıştı. Bir daha da böyle bir başarı elde edemediler zaten. İlk albümle birlikte kazandıkları ticari ve dinleyici başarısı onları ardı ardına albümler kaydetmeye itti. 3.albüme kadar sorun yoktu. Kendilerine has bir müzikal anlayışla, oldukça sert ve özgün bir yapıdaydılar. Yaptıkları müzik kendileri için ve sıra dışıydı. Ama 4. albümle birlikte daha popüler ve ticari bir kafayla hareket etmeye başladılar. O zamana kadar yaptıkları parçalar (gerçi sonrasındakiler de kötü değil, haklarını yemeyelim şimdi) ile bir hayli sağlam işler çıkarmışlardı. Başlangıçta bahsettiğimiz türlerin oluşumuna katkı sağlayacak kadar kendilerine has ve serttiler. Zamanla ticaret kazanmış tabi.

BLUE CHEER

Leigh Stephens / Gitar
Dick Peterson / Bass, Vokal
Paul Whaley / Davul

VINCEBUS ERUPTUM

01 - Summertime Blues 3:47
02 - Rock Me Baby 4:22
03 - Doctor Please 7:53
04 - Out of Focus 3:58
05 - Parchment Farm 5:49
06 - Second Time Around 6:18

30 Haziran 2023 Cuma

Procol Harum / Shine On Brightly (1968)

Procol Harum
'a daha önce ilk albümü Procol Harum ile yer vermiştik. Tercih olarak yanlış olmasa da kalite olarak bu ikinci stüdyo albümünü koymak daha doğru da olabilirmiş. Zira Shine On Brightly albümü, grubun kaydettiği en iyi albümdür.

Kategorilendirmeye gelindiğinde albüm genel olarak Progressive Rock ya da daha özelde Crossover Prog olarak tanımlar. Yanlış olmamakla birlikte daha yeni yeni adım atmaya başlamış olan türlere dahil etmek bu durumu biraz sarsıyor. Bu nedenle Procol Harum'un ilk dönem albümlerine Proto-Prog etiketi vurmak daha doğru olur diye düşünüyorum. İçerisinde pek çok farklı türün etkilerini barındıran albümleri, Symphonic Prog görüntüsü de vermekle birlikte aslında türün en başında, hatta türün öncesi sayılabilecek niteliklere sahiptir.

İngiliz grubun bu ikinci albümü, çeşitli müzik tarzlarını bir araya getirerek ilgi çekici bir sound oluşturuyor. Progressive Rock, Psychedelic Rock ve Klasik Müzik etkileri barındıran Shine On Brightly, genellikle grubun en önemli ve en karmaşık albümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Albümdeki parçalar, genellikle uzun süreli ve yapısında çeşitli bölümler barındıran düzenlemelere sahip. Enstrümantasyon oldukça geniş ve piyano, org, gitar ve yaylı çalgılar gibi çeşitli enstrümanlar kullanılıyor. Özellikle Matthew Fisher'ın klavye performansı, albümün karakteristik bir özelliği haline gelmiş durumda.

Şarkı sözleri, şiirsel ve düşünsel bir yaklaşımı yansıtırken, genellikle soyut ve anlam katmanlarına sahip metinler, hayal gücünü ve düşünsel keşifleri teşvik ediyor. Gary Brooker'ın vokalleri, duygusal bir ifade ve güçlü bir vurguyla şarkılara derinlik katıyor. Albümdeki Psychedelic Rock etkileri, bazı enstrümantal bölümlerde ve ses efektlerinde ciddi şekilde hissediliyor. Aynı zamanda klasik müzik etkileri de fazlasıyla ortaya çıkıyor ve orkestral düzenlemeler, albümün zengin ve sofistike bir sounda sahip olmasını sağlıyor.

Shine On Brightly albümü, Procol Harum'un müzikal yeteneklerini ve deneysel yaklaşımını sergileyen bir çalışma. Bu nedenle de Procol Harum'un geniş bir hayran kitlesi kazanmasına ve müzik tarihinde önemli bir yer edinmesine yardımcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Doğal olarak albüm, arşivde yer alması ve ve en üst sıralarda tutulması gereken, nadide parçalardan biri olarak düşünülebilir.

PROCOL HARUM

Gary Brooker / Lead Vokal, Piyano, Mellotron
Robin Trower / Gitar, Lead Vokal (4)
Matthew Fisher / Hammond Org, Piyano (7-e), Lead Vokal (7-c)
David Knights / Bass
Barrie James Wilson / Davul

SHINE ON BRIGHTLY

01. Quite Rightly So (3:40)
02. Shine On Brightly (3:32)
03. Skip Softly (My Moonbeams) (3:47)
04. Wish Me Well (3:18)
05. Rambling On (4:31)
06. Magdalene (My Regal Zonophone) (2:50)
07. In Held Twas in I (17:31) :
        - a) Glimpses of Nirvana
        - b) Twas Tea Time at the Circus
        - c) In the Autumn of My Madness
        - d) Look to Your Soul
        - e) Grand Finale

27 Haziran 2023 Salı

Quicksilver Messenger Service / Quicksilver Messenger Service (1968)

Dünkü Surrealistic Pillow yazısında Psychedelic Rock'ın 2 büyük devi tanımlamasının ardından 3. sırada gelen isim de Quicksilver Messenger Service olmalı. Bahsi geçen 2 gruptan hemen 1-2 yıl sonra çıkardıkları ilk albümle Psychedelic'e giriş yapıp uzun süre kaliteli işlere imza attılar. Problemli dönemleri olsa da bu janrın üçüncüsü tanımlamasını fazlasıyla hak ediyorlar.

Jefferson Airplane ve The Grateful Dead ile hemen hemen aynı zamanlarda kurulsalar da albüm aşamasına ancak 3 yıl sonra yani 1968 yılında gelebilmişler. Tabi o arada boş durmayıp bir dolu konserde ve festivalde de boy göstermişler. Hatta 1967 yılında San Fransisco'da çekilen Revolution filminin Soundtrack'i için de 2 parça kaydetmişler. Ki hem film hem bu iki parça oldukça iyi ve nadir parçalar diyebiliriz.

1967 yılındaki Monterey International Pop Festival'de sahne almalarının hemen ardından grubun orijinal kadrosunda yer alan Jim Murray gruptan ayrılıyor. Grup elemanları moral açıdan etkilenseler de yerlerinde durmamayı tercih edip yola devam kararı alıyorlar. Avalon Ballroom ve Fillmore West gibi dönemin en iyi sahnelerinde konserler veriyorlar. Batı kıyısında kazandıkları kitle onları fazlasıyla dikkat çekici hale getiriyor. Fakat uzunca bir süre albüm anlaşması yapmamak için uğraşıyorlar. Zira kapitalist şirketlerin kontrolü altına girip istedikleri müziği yapamayacaklarını düşünüyorlar.

Kapitalist şirketler para nereden gelirse gelsin çok önemli değil mantığıyla hareket ettikleri için, Quciksilver Messenger Service kadrosunun peşinden koşuyorlar uzunca bir süre. West Coast'un en son albüm anlaşması yapan QMS oluyor bu arada. Çok zorluyorlar ve yapımcının kendilerine karışmaması için gereken her şeyi ellerinde tutmayı başarıyorlar.

Albüm anlaşması sırasında çıktıkları konserlerde de yaratıcı kişilik, ses mühendisi Owsley Stanley grubun pek çok konserini kayıt altına alıyor. Enfes kayıtlardan oluşan seçki de 2008 - 2009 yılları gibi yayınlanıyor. Hemen ardından stüdyoya giren grup başarılı bir kayıtla çıkıyor stüdyodan. Psychedelic Rock'ın en iyi albümlerinden biri olarak kabul edilen bir albüm oluyor grupla aynı adı taşıyan albüm.

Lakin bu noktada bir eksikliği de dile getirmek lazım. QMS'teki en büyük sorun fazla kontrollü olmaları. The Grateful Dead'in kayıtlarındaki Jam Session bölümleri ile QMS'inkiler arasında fazlasıyla ruh farkı var mesela. Çünkü QMS Jam'leri bile önceden planlayarak oluşturuyor. Böyle olunca da kontrolsüz bir coşku ile ilerleyen yaratıcı bölümler yerine planlanmış ve etkisi az bölümler ile karşılaşıyoruz.

QUICKSILVER MESSENGER SERVICE

John Cipollina / Lead Gitar
Gary Duncan / Ritim Gitar, Lead Gitar, Vokal
David Freiberg / Bass, Vokal, Viola
Greg Elmore / Davul

QUICKSILVER MESSENGER SERVICE

01 - Pride of Man 4:06
02 - Light Your Windows 2:39
03 - Dino's Song 3:07
04 - Gold and Silver 6:44
05 - It's Been Too Long 2:56
06 - The Fool 12:10

27 Mayıs 2023 Cumartesi

Blood, Sweat & Tears / Child Is Father to the Man (1968)

Dün Chicago'ya giriş yapmıştık, bugün de ekürisi sayılabilecek Blood, Sweat & Tears'tan devam edelim. Grup, 1967 yılında kurulmuş ve oldukça iyi müzisyenleri bünyesinde barındırıyor. Chicago'da olduğu gibi hatta bir bakıma Chicago'dan da daha önce Jazz'ın Rock içerisine girmesine, bu karışımın popülerleşmesine ve pek çok müzisyenin / grubun önünün açılmasına sebep olan şey Blood, Sweat & Tears'tır demek yanlış olmaz.

Al Kooper gibi başarılı bir müzisyeni içinde barındıran grubun, tarihi boyunca bu alanda bir çok başarısı ve etkileyici işleri bulunuyor. Kooper'dan kaynaklı ilk albümde fazlasıyla Blues etkileri öne çıksa da temelde albüm bir Jazz Rock albümü. İşin avangard kısmına çok girmeden, standartlar üzerinden hareket edip Rock ile birleştiriyorlar. Ortaya çıkan sonuç da oldukça tatmin edici.

Chicago ile birlikte Brass Rock diye adlandırılan tarzın en önemli 3 temsilcisinden biridirler aynı zamanda. Üçüncü temsilcinin de İngiliz grubu If olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Bu arada her 3 grup için de Jazz Rock'ın popülerleşmesini sağlayan gruplar tanımlaması yapıyoruz. Onların hemen öncesinde buna başlayan bazı gruplar ve müzisyenler de yok değil. Ama asıl başarıyı, ticari açıdan olan başarıyı da yakalayanlar bu 3 grup. Doğal olarak da Jazz Rock'ın ve türevlerinin piyasada kendine yer bulabilmesini sağlayanlar Blood, Sweat & Tears, Chicago ve If'tir.

New York'ta kurulan grubun daha ilk albümle birlikte başarısı ortaya çıkıyor. The Blues Project'ten gelen Al Kooper ve Mothers of Invention'dan tanıdığımız Jim Fielder grubun kurulması aşamasında oldukça etkinmişler. Ama bunu daha çok grubun önderi sayılabilecek Steve Katz'e destek için yapmışlar. Çünkü albümün ardından Kooper, grup ile yolları ayırıyor. Gerçi ikinci albümdeki bazı düzenlemeler yine Al Kooper'a ait ama desteği dışarıdan verdiğini söylemek lazım.

Albümün ağır temposunun kaynağı da yüksek ihtimalle Al Kooper. Zira Blues'dan gelen bir yaklaşımla Jazz işine girmişler görünümünden kurtulamıyorlar. Neredeyse ağlak hale gelebilecek denli derinden parçalarla örülü albüm. Ha arada sırada coştukları, kendilerinden geçtikleri de oluyor. Ama çok fazla da değil. Yine de bu türün ilk örneklerinden biri olarak inanılmaz derecede başarılı.

BLOOD, SWEAT & TEARS

Al Kooper / Vokal (2,4-7,9-12), Org, Piyano, Ondioline & Bass Davul (8)
- Steve Katz / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Lute, Vokal (3,8)
- Fred Lipsius / Altı Saksafon, Piyano
- Randy Brecker / Trompet, Fluegelhorn (5,6)
- Jerry Weiss / Trompet, Fluegelhorn
- Dick Halligan / Trombon
- Jim Fielder / Fender Bass
- Bobby Colomby / Davul, Marş Davulları, Tamburine, Vokal

Konuk Müzisyenler:
- Al Gorgoni / Gitar (5)
- Doug James / Shaker (7)
- Valerie Simpson / Koro Vokal (7,12)
- Melba Moorman / Koro Vokal (7,12)
- Leslie Gurgle / Vokal (8)
- John Simon / Piyano (5,10), Org (6), Cowbell (10)
- Gene Orloff / Keman
- Leon Kruczek / Keman
- Paul Gershman / Keman
- Harry Lookofsky / Keman
- Julie Held / Keman
- Manny Green / Keman
- Anahid Ajemian / Keman
- Harry Katzman / Keman
- Manny Vardi / Viyola
- Harold Collett / Viyola
- Charles McCracken / Çello
- Alan Schulman / Çello

CHILD IS FATHER TO THE MAN

01. Overture (1:33)
02. I Love You More Than You'll Ever Know (5:58)
03. Morning Glory (4:15)
04. My Days Are Numbered (3:18)
05. Without Her (2:41)
06. Just One Smile (4:37)
07. I Can't Quit Her (3:39)
08. Meagan's Gypsy Eyes (3:24)
09. Something' Going On (8:00)
10. House In The Country (3:04)
11. The Modern Adventures Of Plato, Diogenes And Freud (4:12)
12. So Much Love / Underture (4:43)

20 Mayıs 2023 Cumartesi

Eric Burdon & The Animals / The Twain Shall Meet (1968)

The Animals
, Blues temelli sesleri ve Eric Burdon'ın karizmatik vokalleriyle tanınan, 1960'ların en başarılı İngiliz rock gruplarından biriydi. 1968'de, Eric Burdon & The Animals adını kullanarak, önceki çalışmalarından önemli bir sapma gösteren ikinci albümleri The Twain Shall Meet'i çıkardılar. Albüm, Psychedelic Rock, Folk ve Jazz unsurlarını içeren daha iddialı ve deneysel bir çabaydı. Albüm, Burdon'ın yükselen vokallerini ve grubun sıkı müzisyenliğini içeriyor. 

Twain Shall Meet, kritik ve ticari bir başarıydı ve Billboard 200 tablosunda 78 numaraya ulaştı. Albüm, iddialı sesi ve Burdon'ın güçlü vokaliyle övgü topladı. 1960'ların en iyi albümlerinden biri olarak kabul edilen albüm, Psychedelic Rock'ın klasik bir örneğidir.

The Twain Shall Meet, müzikal değerlerinin yanı sıra sosyal ve politik yorumlarıyla da dikkat çekiyor. Albümün savaş karşıtı marşı "Sky Pilot", o sırada şiddetle devam eden Vietnam Savaşı'na doğrudan bir yanıttı. Şarkı, savaşa karşı güçlü bir ifadeydi ve konuyla ilgili farkındalığın artmasına yardımcı oldu.

Ayrıca Albüm, Blues, Psychedelic Rock, Folk ve Jazz unsurlarını başarıyla harmanlayan ilk albümlerden biriydi. Albümün iddialı sesi ve Burdon'ın güçlü vokali, albümün kritik ve ticari bir başarıya ulaşmasına yardımcı oldu. Albüm, dönemin önemli meseleleri hakkında farkındalık yaratmaya yardımcı olan sosyal ve politik yorumlarıyla da dikkat çekiyor.

Açılış parçası Monterey, 1967 Monterey Pop Festivali'ne bir övgüdür. Şarkı, müziğin ve zamanın kültürünün bir kutlamasıdır. Sözler, müziğin insanları bir araya getirme gücü hakkındadır.

Az önce de bahsettiğimiz, savaş karşıtı Sky Pilot, Alan Price'ın yükselen bir org solosunu içeren bir marş kıvamında. Şarkı, Vietnam Savaşı'na karşı güçlü bir ifade ve albümün öne çıkan özelliklerinden biri. Sözler, savaşın gereksizliği / anlamsızlığı ve barışa olan ihtiyaç hakkındadır.

Albümdeki ilginç parçalardan biri olan No Self Pity, insanlık durumu hakkında karanlık ve içe dönük bir hikaye anlatıyor. Kendine acımanın üstesinden gelme ve hayatın zorluklarıyla kafa kafaya yüzleşme ihtiyacı üzerinde şekillenirken güçlü ve düşündürücü sözleri ile öne çıkıyor.

Albüm, gayda, sitar ve obua dahil olmak üzere çeşitli enstrümanların yer aldığı Psychedelic bir yolculuk olan destansı "All Is One" ile sona eriyor. Şarkı, her şeyin birbirine bağlılığı ve birlik ihtiyacı hakkındadır. Sözler şiirsel ve vizyoner.

The Twain Shall Meet, bugün yayınlansa, hala ön plana çıkabilecek tarzda, klasik bir albüm. Albümün iddialı sesi ve Burdon'ın güçlü vokali, onu zamansız bir klasik haline getirmeye yardımcı oluyor. 1960'larda var olan aynı zorlukların çoğuyla yüzleşmeye devam ettiğimiz için, albümün sosyal ve politik yorumları bugün de geçerli. Twain Shall Meet, herhangi bir rock müzik hayranı için sahip olunması gereken önemli bir yapıt.

ERIC BURDON & THE ANIMALS

Eric Burdon / Vokal
John Weider / Gitar, Keman
Vic Briggs / Gitar
Danny McCulloch / Bass, Vokal
Barry Jenkins / Davul, Vokal

THE TWAIN SHALL MEET

01 - Monterey 4:18
02 - Just the Thought 3:47
03 - Closer to the Truth 4:31
04 - No Self Pity 4:50
05 - Orange and Red Beams 3:45
06 - Sky Pilot 7:27
07 - We Love You Lil 6:48
08 - All Is One 7:45