Prog Related etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prog Related etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ağustos 2023 Salı

Titanic / Titanic (1970)

Oslo, Norveç'te kurulan Titanic dönemin en etkili ama az bilinen gruplarından biri. Norveç'in Progressive Rock ile olan ilişkisi ortada ama tam anlamıyla da bir Progressive Rock'ın çıktığı, türediği, geliştiği yer gibi tanımalamalar yapamayız. Fakat Titanic bu konuda hem Norveç'ten çok önde hem de neredeyse tüm grupların bütün etkilerini aşmış bir durumdalar. Bu adı sanı şimdilerde pek bilinmeyen grup aslında Progressive Rock'ın gelişimine katkı sağlayan başlıca gruplardan biridir.

1969 yılında kurulduklarında nihai amaçları Psychedelic Rock, Folk Rock gibi türlerden beslenen bir Hard Rock yapmakmış. Doğal olarak Led Zeppelin, Deep Purple gibi gruplardan etkileniyorlar. Ama iş kendi müziklerini yapmaya geldiğinde işi biraz daha öteye taşıyıp hem kendilerine has bir yapıya büründürüyorlar hem de Progressive Rock'a katkı sağlayan bir tarz yaratıyorlar.

Bu noktada belirtmek gerekir ki tam anlamıyla bir Progressive Rock'tan da bahsetmiyoruz. Ondan dolayı da çeşitli kaynaklarda grubun türü Prog Related olarak belirtilir. Yanlış değildir. Ama belki eksiktir denilebilir. Progressive eğilimleri olan Psychedelic kökenli bir Hard Rock grubudur çünkü Titanic.

Başarılarının en büyük sırrı muhtemelen İngiliz bir vokalist olan Roy Robinson ile çalışıyor olmalarıdır. Adamın doğal olarak sağlam olan vurguları albüme ve gruba çok şey katmakta. Diğer yandan grubun enstrümanları da muhteşem denilebilecek denli iyiler. Klavyeler albümün yönünü belirlerken gitarlar tüm yırtıcılıkları ile ortalığı darmaduman ediyorlar.

West Coast'tan farklı bir Psychedelic Rock tarzları var ama ara ara oradan da izler yakalamak mümkün oluyor bu ilk albümde. Hatta ilk parçadan belirgin bir şekilde Born To Be Wild etkisi ve melodileri duyuyorsunuz. Genel olarak coşkulu, bazı yerlerde fazlasıyla enerjik ve ara ara da melodik yönleri öne çıkan sağlam albümlerden.

Daha sonraları yayınladıkları albümlerin daha bir Progressive'e bürünerek Heavy Prog olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. İlk albümle aralarında çok büyük farklar olan bu sonraki albümler, grubun kendine has yapısını devam ettirirken farklı bir türe doğru kaymanın da nasıl olabileceğini en iyi şekilde gösteriyor. Arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri.

TITANIC

Kenny Aas / Org
Kjell Asperud / Davul
John Lorck / Davul
Janne Loseth / Gitar
Roy Robinson / Vokal

TITANIC

01. Searchin 7:01
02. Love is love 4:16
03. Mary Jane* 4:32
04. Cry for a Beatle 2:10
05. Something on my mind 5:47
06. Firewater 2:39
07. Schizmatic mind 2:52
08. I see no reason 8:17

31 Ocak 2023 Salı

Clouds / Watercolour Days (1971)

Progressive Rock
sahnesinin tam ortasında yer alıp da bu kadar bilinmeyen bir başka grup olması da mümkün değil gibi. Edinburgh, İskoçya'da 60'ların ortalarında The Premieres aıyla kurulan grup kısa süre sonra 1-2-3 adını alıyor ve dönemin pek çok etkili ismi ile birlikte çalıyor, hatta bir çoğunu da etkiliyor. Ama kendileri neredeyse hiç bilinmiyorlar. Ticari açıdan kazandıkları büyük başarılar da yok. Fakat onlar olmasaydı belki de Progressive Rock'ın çıkışı, gelişmesi, günümüzdeki yansımaları tamamen farklı olacaktı.

Anlatılanlara göre Keith Emerson'ın grubu The NiceP.P.Arnold'un alt grubu olmaktan çıkarıp, kendilerine has, klasik müzikten beslenen bir tarza evrilmelerini sağlayan şeyin 1-2-3 olduğu söylenir. 1967 yılında, İngiltere'de dönemin en ünlü mekanlarından biri olan Marquee Club'da The Syn (Yes'in ilk hali), The Yardbirds, Jimi Hendrix ve Jethro Tull ile sahne aldıkları sırada en azından The Syn ve Jehtro Tull'ı fena şekilde etkiledikleri de anlatılır. Rick Wakeman'ın da o dönem Marquee Club müdavimlerinden olduğu ve 1-2-3 ile sıkı ilişkiler içine girdiği söylenir.

1-2-3'ün başlangıçta yaptığı şey bilinen pop ve rock parçalarını içerisinde fazlasıyla doğaçlama bulunan, klasik müzik ve Jazz düzenlemelerinden alıntılar, uyarlamalar içeren bir hale büründürmekti. O kadar uzmanlaşmışlardı ki bir süre çaldıkları tüm parçalarda benzer bir yaklaşım sergilemeye başladılar. Ama artık alıntılardan çıkıp kendi yorumlarını katıyorlardı. Yaptıkları bu değişik müzik tarzı yapımcıların da ilgisini çekmeye başlamıştı. 1967 yılı sonlarında Island Records ile anlaşıp isimlerini The Clouds olarak değiştirdiler. İlk albüm Scrapbook kısa süre sonra yayınlandı. Ticari başarıyı yakalayamamışlardı ama oldukça iyi ve değişik bir albüm kaydetmişlerdi. Peşi sıra 1969 yılında ikinci albüm Up Above Our Heads yayınlandı. Sonuç ilkinden farklı değildi ama en azından popülerleşmeye başlamışlardı. 1971 yılında yayınlanan Watercolour Days ise ilk iki albümden daha iyiydi ve ticari olarak da başarılı olmuştu.

Yine de 3 kişiden oluşan grubun tüm üyeleri albümlere kaydettiklerinin kendilerini tam olarak ifade etmediğini düşünüyorlardı. Her zaman bir konser grubu olduklarını, bunun dışına çıkıp stüdyo kaydına girdiklerinde yapabileceklerinin çok azını yaptıklarına inanıyorlardı. 3 albümün ardından pek başarılı olmayan ticari grafik ve albümleri istedikleri gibi kaydedeme kaygılarından dolayı Clouds dağılma kararı aldı. Grubun has elemanı Ian Ellis önce Steamhammer'a ardından da Savoy Brown'a geçti. Sonra bir daha ortalıkta görünmedi.

Albümün nereye konacağı, hangi janra dahil edileceği biraz karışık. Genel olarak Prog Related olarak tanımlanır ve çok da doğrudur. Tam olarak Progressive Rock'ı karşılamadığı gibi daha en başında bahsettiğimiz merkezinde olma durumu da vardır. Henüz tam olmamış, olgunlaşmamış bir hali vardır albümün. Fakat Proto-Prog da değildir. Zira bunun biraz ötesinde, Progressive'e daha yakındırlar. 

Watercolour Days'in en önemli yanlarından biri de albümdeki orkestrasyonları yapan, Kraliyet Müzik Akademisi mezunu genç David Palmer'ın bulunmasıdır. Palmer'ın ilk önemli başarısı olan bu albümden sonra önü fena halde açılmış, en şaşaalı dönemlerinde Jethro Tull, Yes, Genesis gibi gruplarla çalışmıştır.

CLOUDS

Billy Ritchie / Hammond Org, Piyano, Harpsichord, Vokal
Ian Ellis / Bass, Mouth Org, Vokal
Harry Hughes / Davul

Konuk Müzisyen:
David Palmer / Orkestrasyon

WATERCOLOUR DAYS

01. Watercolour Days (5:29)
02. Cold Sweat (3:37)
03. Lighthouse (5:04)
04. Long Time (4:38)
05. Mind of a Child (2:52)
06. I Know Better Than You (4:54)
07. Leavin' (3:26)
08. Get off my Farm (3:27)
09. I am the Melody (2:43)

31 Aralık 2022 Cumartesi

Byzantium / Live & Studio (1974)

Gönül isterdi ki yılın paylaşacağımız son albümü Mariah Carey'den Christmas Songs filan olsun ama burası öyle bir blog değil işte. Olamadık bir türlü. Nerede bir enteresanlık, bir gariplik, bir yok artık daha nelerlik durum var, maalesef biz oradayız işte. Yıl biterken dikkat edin kendinize...

Yılın son grubu da İngiltere'den geliyor, Byzantium. 1970 yılında Jamie Rubenstein ve Nico Ramsden tarafından duo olarak kurulan grup zaman içerisindeki gelişmelerle birlikte kalabalıklaşıyor. Özellikle canlı performanslarda bir hayli iyiler. Verdikleri konserlerde fazlaca alkış alıyorlar. Lakin iş albüm yapma kısmına gelince beklentilerin altında kalmayı da başarıyorlar. Müzikal anlayış farklılıkları dolayısıyla sık olan kadro değişikliklerinin bu konuda etkisinin çok olduğu söyleniyor. 

Byzantium, grupla aynı adı taşıyan ilk albümü yayınlıyor ama ortalamanın altında bir albüm oluyor bu. 1973 yılında ise ikinci albüm Seasons Changing kaydediliyor ki bu hem ikincisine oranla daha iyi hem de normalde gerçekten iyi bir albüm olarak ortaya çıkıyor. Yine de grubun kaliteli albüm kaydı yapımcı firma tarafından ciddiye alınmıyor ve grupla olan anlaşmalarını albümün yayınlanmasından sonra bitiriyorlar. Byzantium yılmıyor ve kendi çabalarıyla konumuz olan üçüncü albüm Live & Studio'yu çıkarıyorlar. Her iki stüdyo albümünden de daha başarılı bir albüm oluyor bu kayıt.

Aslında yaptıkları stüdyo kayıtları ve canlı performansların bir toplaması bu albüm. Ama fena halde iyi. Plak'ın A yüzü 3 canlı kayıttan, B yüzü ise 5 stüdyo kaydından oluşuyor. Psychedelic Rock'tan başlayıp ufak Jazz dokunuşları ile ilerleyen, aralarda Country izlerine bile rastlanan, türler arası geçişleri ilgi çekici şekilde kullanabilen bir albüm temelde. Bazı eleştirmenler Progressive Rock içerisine sokmaya çalışsalar da Prog Related, Byzantium için daha doğru bir tür tanımı olur. Coşkulu çalış stilleri ile kayda değer albümlerden aynı zamanda. Progressive bağları olsa da daha popüler bi yapıda olmaları ve enstrümantasyonun daha basit kaçması gibi sebeplerden ötürü grubu Progressive Rock içerisine almak diğerlerine de fena halde haksızlık olur. Arşive yer alması gereken, eğlenceli albümlerden. Stüdyo tarafının Live'a oranla daha iyi olduğunu da kendi adıma söyleyebilirim.

BYZANTIUM

Robin Lamble /Vokal, Bass
Mick Barakan / Vokal, Gitar
Jamie Rubinstein / Vokal, 12 Telli Gitar
Steve Corduner / Davul

LIVE & STUDIO

Live Side:
01 - Flashing Silver Hope (9:39)
02 -  Cowboy Song (3:27)
03 - Feel It (4:30)

Studio Side:
04 - I'll Just Take My Time (3:57)
05 - Surely Peace Will Come to Those Who Try (6:23)
06 - If You Wanna Be My Girl (6:12)
07 - Oh Darling (8:26)
08 - Move With My Time (4:43)

22 Aralık 2022 Perşembe

Ariel / A Strange Fantastic Dream (1974)

70'lerin başında Avustralya'da epeyce ses getiren Spectrum'dan Mike Rudd ve Bill Putt ile Tamam Shud'dan Tim Gaze ve Nigel Macara, grupları dağıttıktan sonra yeni bir oluşma gitmek için birlikte yola çıkıyorlar. Ortaya çıkan sonuç da Ariel oluyor. 1973 yılı başlarında kurulan grup hızlı bir şekilde kayıtlara başlıyor ve yılın sonlarına doğru ilk albüm olan A Strange Fantastic Dream ortaya çıkıyor. Albümün içeriğinden önce kapağı büyük yankı uyandırıyor. Zira kapakta Psychedelic bir tarzda betimlenmiş ağır uyuşturucular görünüyor. O dönem için bu tip konularda fazlasıyla tutucu olan Avustralyalılar yine de grubun hakkını yemeyerek en çok satan LP (Long PLay) listesinde 12. sıraya kadar yükselmelerini sağlıyorlar.

Grup bu albümün hemen ardından Jellabad Mutant adında bir albüm daha kaydediyorlar. Albüm bilim kurgusal bir konsept ile Progressive Rock Operası olarak tasarlanıyor ama maalesef o yıllarda yayınlanma şansı bulamıyor. Zira albüm kayıtları sırasında masraflar arttıkça artıyor. Yapımcı firma masraf - çıkan sonuç ilişkisini de beğenmeyince albüm rafa kalkıyor. Merak etmeyin, 2002 yılında geç de olsa albüm yayınlanıyor.

Grubun 3. ama yayınlanan ikinci albümü Rock'n Roll Scars 1975 yılında piyasaya çıkıyor. Her açıdan yetersiz bulunan albüm çok fazla ticari başarı da kazanamıyor. 3. Albüm Goodnight Fiona'da ise grup ilk albüm tadında bir albüm ortaya çıkarmayı başarıyor. Ticari olarak da başarılı oluyorlar ama bir arada durmaları için yeterli olmuyor. 1977 yılı Ağustos ayında verdikleri son konserin ardından Ariel dağılıyor.

Konumuz olan A Strange Fantastic Dream grubun çıkış albümü olması yanında en iyi albümü olma özelliğini de taşıyor. Karmaşık yapıdaki parçaların yanında insanı yere serebilecek nitelikteki ağır parçalar ve hepsine birden kattıkları ince mizah duygusuyla öne çıkartıyorlar albümü. Tim Gaze ile Rudd'un gitar ve müziğe çok iyi oturan vokalleri, Putt'un ritimleri kontrol eden bass gitarı ve albüme kattıkları Blues Rock etkileriyle gerçekten de nefis bir iş çıkardıklarını söylemek yanlış olmaz. Ufak ufak pek çok türden kattıkları lezzetleri de unutmamak gerekir. Sadece Blues Rock ya da Psychedelic Rock yok yani albümde. Keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi.

ARIEL

Mike Rudd / Lead Vokal, Gitar, Back Vokal, Armonika
Bill Putt / Bass
Tim Gaze / Lead Gitar, Vokal
John Mills / Klavye
Nigel Macara / Davul

A STRANGE FANTASTIC DREAM

01. Jamaican Farewell (2:50)
02. No Encores (3:47)
03. Confessions of a Psychotic Cowpoke (4:43)
04. And I'm Blue (2:52)
05. Garden of the Frenzied Cortinas (7:46)
06. Miracle Man (5:29)
07. Chicken Shit (4:23)
08. Worm Turning Blues (2:56)
09. Wheezer Grunter Module Threadaboy/Harry v. Dirchy (God the Man) (4:20)
10. Hard Way to Go (3:49)
11. And if it Wasn't for You (2:32)

12 Aralık 2022 Pazartesi

Brian Davison's Every Which Way / Every Which Way (1970)

Efsanevi grup The Nice 1970 yılında dağıldığında grup elemanları farklı gruplar kurdular. Keith Emerson ELP macerasına başlarken, Lee Jackson ise Jackson Heights ile devam etme kararı almıştı. Davulcu Brian Davison ise Every Which Way'i kurarak hızlı bir giriş yaptı, giriş o kadar hızlıydı ki çıkış da aynı hızla oldu. Grup, 1970 yılı içerisinde kurulup, albüm kaydedip, The Marquee Club'da sahne alıp dağıldı. Geride bıraktıkları albüm fazlasıyla dikkate değer bir albüm olsa da grubun devamlılığını sağlayamadı.

The Nice'da özellikle Keith Emerson'ın gölgesinde kalan Davison bu albümle o kadar iyi patlıyor ki kendisine ne kadar haksızlık edildiğini kanıtlıyor. Progressive Rock içerisinde önemli bir yeri hak eden Every Which Way müzikal anlayışı içerisine pek çok tür ve tarzı katarak ilerliyor. Tür çeşitliliği o kadar fazla ki Van Der Graaf Generator'dan East Of Eden'a, Traffic'ten Savoy Brown'a kadar pek çok gruptan izlere rastlamak mümkün. Tabi bu izlerin birebir kopyalama ya da benzerlikten öte bir durum olduğunu da söylemek gerekiyor. Every Which Way de kendine has bir duruş sergileyen, kendine ait bir müziği var eden gruplardan.

Ticari olarak başarı kazanamamış olsa da içerdiği 6 parça ile fazlasıyla iyi bir albüm. Ama yüksek ihtimalle ticari başarıyı yakalayamamış olmaları, grup içi anlaşmazlıklar gibi sorunlardan kaynaklı olarak kısa sürede dağılmaları, albümün dönemi içerisinde tanınmasını da etkilemiş. Çok az bir kitle tarafından tanınan, bilinen bir grup olarak kalmışlar. Zaman içerisinde ise hakları az da olsa teslim edilmiş.

Blues, Jazz, Folk, Psychedelic ve hatta Country'nin bile etkilerine rastlayabileceğiniz Every Which Way'de Progressive öğeler ön planda. Fakat grup ve albüm hakkında yazılan pek çok yazıda Prog Related olarak tanımlanıyorlar. Ayrım yapma ve kategorilendirme konusunda Progressive Rock başlı başına bir sorun yaratırken Prog Related gibi ekler ile daha da karışıklaşıyor iş. Farklı türlerden beslenen, nereeyse hiç benzeşmese de The Nice'ın ardılı olan Every Which Way'i de kategorilendirmek zor. Progressive Rock diyerek etiketlendirip işin içinden sıyrılmaksa en kolayı :)

BRIAN DAVISON'S EVERY WHICH WAY

Brian Davison / Davul, Vurmalılar
Graham Bell / Elektrikli Piyano, Akustik Gitar, Vokal
Geoffrey Peach / Üflemeliler, Flüt, Vokal
Alan Cartwright / Bass
John Hedley / Lead Gitar

EVERY WHICH WAY

01. Bed Ain't What It Used To (9:24)
02. Castle Sand (6:38)
03. Go Placidly (3:45)
04. All In Time (8:46)
05. What You Like (3:36)
06. The Light (6:15)

21 Kasım 2022 Pazartesi

Triangle / Triangle (1970)

1967
yılı ortalarında Paris'te kurulan grup 3 kişiden oluşuyordu. Papillon (Kelebek) lakaplı Gérard Fournier'in başı çektiği grup uzun bir süre başarı elde edemedi. Grup elemanları sürekli değiştiği halde bir türlü doğru frekansı yakalayamamışlardı. 1969 yılında yayınlanan ilk 45'likleri ne ticari anlamda ne de kalite açısından iyi değildi. 1970 yılında ise başarıyı yakalamanın yolunu Elegié A Gabrielle 45'liğinde buldular. Parçanın hikayesi başarı yolunun açılmasında büyük katkı sağlamıştı. Öğrencisine aşık olup intihar eden Gabrielle Russier'in gerçek hikayesinden yola çıkan sözler oldukça etkileyiciydi ve gruba albüm anlaşmasını sağlamıştı.

İlk albüm müzikal olarak oldukça kaliteliydi ve büyük başarı sağlamıştı. O kadar öne çıkarmıştı ki grubu, rock müzik yazarları ve eleştirmenleri tarafından yılın en iyi rock gruplarının başında isimleri Ange ile birlikte anılmaya başlamıştı. 1972 ve 1973 yılında çıkardıkları albümlerin ardından grup, elemanların birer birer ayrılmasıyla dağıldı. Geride kalanlar devam etmek için çabalasa da eski ruhu kaybetmişlerdi ve Triangle için yapacak çok bir şey kalmamıştı.

Konumuz olan ilk albüm o kadar çok yönü bir albümdür ki pek çok farklı kaynakta grubun dahil edildiği tarz ya da tür değişiktir. Prog Related, Heavy Psychedelic Rock, Jazz Fusion gibi janrlara dahil edilmekle birlikte en genel ve belki de en doğru tanım Progressive Rock yaptıkları yönünde olanlarıdır. Albümde Jazz ve Rock bileşimleri, Psychedelic Rock'ın ileri derecede ağır varyasyonları ve hatta Folk ezgilerine mutlaka rastlarsınız. Deneysel yönü de bir hayli fazladır Triangle albümünün. Farklı tarzlar ve türler tek potada eriyip Fransız süzgecinden geçerek gelir kulağınıza. Erken dönem Fransız Progressive Rock'ının en iyi örneklerinden biridir.

Bir noktada her şey çok karmakarışık hale gelir gibi olsa da aslında kendi dinamiklerini kullanan, kendine ait bir yapıya sahiptir grubun müzikal anlayışı. Fournier'in katkısının tartışılmaz olduğu bu anlayışa grubun diğer elemanları da kendilerinden çok şey katarak eşlik ederler. Fırtınalı bir denizde karayı görememenin verdiği endişe ile sabah uyandığınızda yüzünüze vuran güneşin sıcaklığı arasında gidip gelen, değişik ve etkileyici bir tarza sahiptir Triangle.

TRIANGLE

Paul Farges / Gitar
François Jeanneau / Klavye, Üflemeliler
Gérard "Papillon" Fournier / Bass, Vokal
Jean-Pierre Prévotat / Davul

Konuk Müzisyen:
Alain Renaud / Gitar (6,7)

TRIANGLE

01. Peut-Être Demain (4:55)
02. Left With My Sorrow (6:05)
03. Blow Your Cool (7:20)
04. Guerre Et Paix (9:25)
05. M.L. - G.G. (1:38)
06. Cameron's Complaint (9:25)

5 Temmuz 2008 Cumartesi

Satin Whale - Desert Places (1974)

Karşımızda bir jazz/krautrock klasiği… Tipik bir Alman yapımı olarak yer yer blues geçişleriyle gaza getirip yer yer atmosferik zamanlarıyla uçurucu nitelikte bir albümle karşı karşıyayız. Müzikalite ve enstrüman kullanımı üst seviyede ve her şarkı içimizde adeta bir enerji patlaması yaşatabilecek güçte. Ne denir; The Doors ‘u alın, Cream, Iron Butterfly ve Grobschnitt ile harmanlayın, üzerine bir tutam daha atmosfer ve melodi serpin. Albüm, ayık kafayla dinlenilmediği takdirde maksimum etki bırakacaktır. Beklenmedik ritm geçişleri de ayrı bir sizi ayrı bir moda sokacak olması cabası..

Albümde yer alan parçaların hepsi ayrı birer şaheser. Baştan sona gerilmeden, sıkılmadan dinlenebilecek parçalar ki bu da biz müzikseverler için önemli bir ayrıntı, beklentidir.

“ Desert Places” başarılı bir yan flüt introsuna sahip, “n’oluyo lan Jethro Tull bu!” demenize sebebiyet verebilecek, başarılı melodilerle süslendirilmiş bir parçadır kendileri..

“Seasons of Life” ablümdeki en enerjik parçalardan biri kesinlikle. Akıcı klavye ve gitar soloları ile muhteşem bir uyum içerisindeki bas ve davulun birlikte oluşturduğu ses topluluğuna kısaca Seasons of Life diyeceğiz bundan sonra..

“Remember” uysal ve melodik yapısıyla dikkat çeker, ritm geçişleriyle sevindirir. Albümdeki en önemli parçalardan biridir ve muhtemelen en çok tercih edilenlerden biri olacaktır..

“I Often Wondered” diğerlerinden farklı olarak jazz sounduna en yakın parçadır. Lord-Blackmore hesabı atışmalar mevcut bulunmakla beraber uzun gitar sololarıyla göze çarpar..

“Perception” iddialı bir girişten sonra başarılı vokal arayüzüyle kısa süre devam eder ve eşsiz bir jazz/blues jam ile sonlanır.

SATIN WHALE

Thomas Brück / Bas, Vokal
Gerald Dellmann / Klavye
Dieter Roesberg / Gitar, Saksafon, Yan flüt, Vokal
Horst Schöffgen / Davul

DESERT PLACES

1 - Desert Places (6:48)
2 - Seasons of Life (6:41)
3 - Remember (9:38)
4 - I Often Wondered (7:15)
5 - Perception (12:56)