Progressive etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Progressive etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2016 Salı

Ekseption - Ekseption (1969)


Hollanda’dan grup çıkar mı demeyin. Ekseption, sanılanın aksine,yaptığı müzik ile kendisini kısa sürede tanıtabilmeyi başardı. Grubun ilk albümüne baktığımızda, şarkı isimlerinin tanıdık gözükmesi normaldir. Bunun nedeni, grubun klasik müzik parçalarını jazz fusion-prog-senfonik bir geçişgenlikte sunarak, dinleyicide adeta saydığım bu üç türden herhangi birini sevmese bile, yarattıkları kompozisyondaki  uyum sayesinde kendilerini bir şekilde içlerine çekmeyi başarabilmekteler.

Grubun paylaştığım ilk albümü olan bu albümün çıkışında dönemin Philips’inin katkısı yadsınamaz. Albümde kimlerin bestesi yok ki; Beethoven,Brain Bennatt,Aram Khachaturian ve niceleri…

Albümü sıradan 60’ların progresif albümleri gibi bakmak yanlış olur .Grup, sadece klasik müziğin topluma mal olmuş önemli bestelerini sanki kendilerine aitmiş gibi bir hava içinde çalmaktalar. Albümde sadece Little X Plus adlı parça grubun kendisine ait. Progresife ve caza dair aklınıza ne geliyorsa bütün enstrumanları şarkılarda duyabilmek mümkün. Grubun en önemli özelliklerinden bir tanesi, doğal olarak bahsettiğim gibi, parçaların klasik müzik bestelerinden alındığı için, büyük bölümünün enstrumantal parçalardan oluşması. İlk üç sonrasında oluşan eleman değişikliğinde çok kısada olsa sözlü parçalar icra ettiler (1970-1972 arası).

Klasik müzikten haz etmeyen bireylere kendilerini sevdirecek nitelikte çalışmaları var. Grubun ana elemanı Rick van der Linden’in grubun müzikal anlamdaki çizgisinin oluşmasında etkisi tartışılamayacak nitelikte. Bir dönem gruptan ayrılması ile grup içerisinde o kadar değişiklik oluyor ki neredeyse dağılma noktasına bile geliyor. İllaki grubun yaptığı müziği başka gruplarla lanse etme gerekirse, Crimson-Camel-Tull sevenlerin bakmasında fayda var. Albüm o kadar hızlı akıyor ki, sanki rüyadaymışsınız hissiyatına kapılabilirsiniz.

Yukarıda saydıklarımın dışında Beethoven ve Khachaturian sevenlerin Ekseption’u beğeneceklerine inanıyorum (Bir Khachaturian dinleyicisi olarak benim düşüncem bu yönde) Albümdeki sonu dance ile biten parçalar, orjinaline nazaran daha vurgulu ve gerçekten dans etme isteği bile oluşturmakta. Açılış parçası olan 5.senfonin klasik biçimde başlayıp, yer yer senfonik öğelerle birleşerek şahane bir mash up deneyimi oluşturmuş. Grubun diğer albümleri zamanla oluşan eleman değişikliklerinin etkisiyle, yer yer düşüşler hissediliyor. Özellikle bu albüm dışında bundan sonra çıkan iki albümü de edinmekte fayda var. En kısa zamanda o iki albümü paylaşmak umuduyla.


İyi dinlemeler.


EKSEPTION 

Rein Van Den Broek - Trompet
Rick Van Der Linden - Klavye
Cor Dekker  - Bas Gitar
Peter De Leeuwe - Davul  -Vokal
Rob Kruisman - Saksafon - Flüt - Vokal
Huib Van Kampen  - Solo Gitar - Tenor Saksafon


EKSEPTION 

1 – The 5th
2 – Dharma For One
3 – Little X Plus
4 – Sabre Dance
5 – Air
6 – Ritual Firedance
7 – Rhapsody In Blue
8 – This Here
9 – Dance Macabre Opus 40
10 - Canvas

11 Eylül 2016 Pazar

Hawkwind - In Search of Space (1971)

Space rock deyince haliyle Hawkwind'i anmamak olmaz.Liriksel anlamın dışında,müziksel konseptin içine şahane bir biçimde uzay öğelerini yedirerek,türünün öncüsü diyebileceğimiz albümlere imza atmışlardır.In Search of Space albümü ise bu türün başlangıcı olarak kabul etmek mümkün
.
Daha öncesinde Pink Floyd'un her ne kadar girişim denemeleri olsa da,space rock'ın vücut bulduğu albüm diyebiliriz.Liriklerin olabildiğince az,müziğin daha fazla öne çıktığı bu albümde klasik progresif öğelerin yanında,psychedelic hava yaratan space öğeleri albüm kompozisyonunun tamamlayıcı noktaları arasında.Türden haz etmeyenler olsa bile,60's-70's lerin bilim kurgu dizi ve filmlerinin atmosferini az da olsa hissetme ve anma şerefine nail olabilirler.

Saksafon öğelerinin de bolca bulunduğu albüm,kanımca kült değerdedir.Grubun bu albümden sonraki albümleri keza daha farklı ve dolu konseptler barındırmakta lakin herşeyden önce pioneer dediğimiz türlerin oluşumunun ilk örnekleri dinlenmeden,türün ve grupların evrimi anlaşılamayacağı için bu tip yaklaşımları aktarmayı kendimce görev bilmekteyim.Albümde yer alan Silver Machine adlı parçada Lemmy vokal ve bas çalmakta.Daha sonraki 3 Hawkwind albümünün neredeyse tüm parçalarında vokal ve bass görevini sürdürmekte.


Geçenlerde paylaştığım Sam Gopal albümünde dile getirdiğim Lemmy'nin gruptan ayrılıp,bassçı olma serüveninin başladığı yer tam olarak burası.Herşeyden önce Motörhead'in temellerinin atıldığı,müzik tarihin değişime geçeceği ilk adımlar.



İyi dinlemeler


HAWKWIND


Dave Brock - Vokal,gitar,harmonika

Nik Turner - Saksafon,vokal,flüt
Del Dettmar - Syntesizer
Dave Anderson - Bass
Terry Ollis - Davul,perküsyon
Ian Kilmister(Lemmy) - Bass,vokal(Silver Machine)

IN SEARCH OF SPACE


1 - You Shouldn't do That

2 - You Know,You're Only Dreaming
3 - Master of the Universe
4 - We Took the Wrong Step Years Ago
5 - Adjust Me
6 - Children of the Sun
7 - Seven By Seven
8 - Silver Machine
9 - Born to Go

3 Ocak 2014 Cuma

Aquelarre - Aquelarre (1972)

Sabah sabah arkadaşın biri "Todos los pueblos del Argentina" diye bi mesaj atınca aklıma ilk Peron'lar, oradan yola çıkarak Che, ardından Kelebekler Vadisi'nde karşılaştığımız ve beni Almendra ile tanıştıran Arjantinli eleman (Jaime, Jose gibi J'li bir ismi vardı) ve en son da Aquelarre geldi. O todos'lu cümlenin anlamını bilmiyorum ama işe yarayan bi cümle olduğu da bir gerçek artık. :)

Grubumuz anlaşıldığı üzere Arjantin'den. 60'ların sonunda kurulan ve psychedelic rock/pop arası gidip gelen Almendra'nın 2 elemanı Emilio del Güercio ve Rodolfo Garcia grubun dağılmasının ardından Hector Starc ve Hugo González Neira ile birleşerek 71 yılı sonlarında Aquelarre'yi kurarlar. Birkaç önemli konserde boy gösterdikten sonra grubun adını taşıyan ilk albüm Aquelarre 1972 yılında piyasaya çıkar. Dönemin yani 70'li yılların başına ait Arjantin rock müziği düşünüldüğünde Aquelarre tam anlamıyla "bir güneş gibi doğar". Zira psychedelic, rock'n roll, pop ve blues etkileri taşıyan dönem müziği ile karşılaştırıldığında köken olarak bu saydıklarımızı temel alıp üzerine progressive rock ve free jazz arası bir karışımı ortaya çıkaran grup Arjantin'deki müziğin değişiminin öncüsüdür diyebiliriz. Konumuz olan bu ilk albümlerinde gerçeküstü sözler ile bezenmiş, ritim ve melodi anlayışı değişmiş bir heavy psychedelic progressive diye abuk subuk şekilde tanımlayabileceğimiz bir türe imza atmışlardır. Abuk subuk olması benim tanımlamamın eksikliğinden ileri geliyor. Progressive etkileri bir hayli içinde barındıran ve psychedelic akımdan beslenerek her ikisini ağır hale getiren bir türü tanımlayamadım açıkçası...

Sonuç olarak dinlemek gerekiyor işte her zamanki gibi. 


AQUELARRE

Emilio del Güercio - Bass, Vokal
Héctor Starc - Gitar, Vokal
Hugo González Neira - Klavye, Vokal
Rodolfo García - Davul, Vokal

AQUELARRE


01. Canto, Desde El Fondo De Las Ruinas - 3:57
02. Yo Seré El Animal, Vos Serás Mi Dueño - 5:17
03. Aventura En El Árbol - 8:50
04. Jugador, Campos Para Luchar - 6:53
05. Cantemos Tu Nombre - 5:25
06. Movimiento - 7:50



20 Mart 2009 Cuma

Arthur Brown's Kingdom Come - Journey (1973)

Merhaba herkese....

Ne güzel bi resim değil mi yanda duran? Uzayda otostop yapan bi amca gibi sanki. Ama ben bu albümü kapak resmi güzel diye eklemiyorum tabii ki... Bir türlü giremedim konuya yahu!

Journey albümü, bu ad ile çıkarılan üçüncü albüm. Bundan önceki grup ismi ise “The Crazy World of Arthur Brown”mış. Adından da belli oluyor sanırım albümün nasıl olduğu. Aslında önceki isimlere ya da albümlere bakarak şimdi için bi tahmin ya da genelleme yapmak da pek tarzım değil ama samimiyetle söylüyorum; bu albüm dinlenmeyi oldukça hak eden bir albüm!!!

Mellotron and ARP 2600 synthesizer (bireştirici diye çevirdi sözlük synthesizer kelimesini; bireştirici de neyse artık...) heh işte bu aletin buradaki kullanımı özellikle takdire değer bulunuyor. Bir de bu albüm çıkmadan önce davul ve klavyedeki elemanlar ayrılmış. Sanırım bu ayrılıktan sonra karar verilmiş biraz değişiklik yapılmasına. Bu isim altında çıkan diğer iki albümden farklı olarak “The Journey”, grubun daha önceki çalışmalarında izlerini görebileceğimiz İngiliz gruplara has özelliklerin tarih olduğu ve daha bi spacey daha bi progressive özellikleriyle kulaklarımızın pasının daha bi derinlemesine silindiği bir albüm bence. Çıktığı yıllarda çok da fazla ilgi görememiş abimizin çalışmaları. Hatta Arthur Brown daha sonra Texas’ta marangozluk yaparken görülmüş. Ben ellerin yalancısıyım valla öyle diyorlar...

Gelelim albümde dikkat edilmesi gereken parçalara… Öncelikle ilk sırada yer alan “Time Captives” ile üçüncü parça “Gypsy” benim favorilerim... Dinleyin siz yine de tamamını! Hepsi ayrı bir güzel, ayrı bir eğlenceli… Eminim dinledikten sonra çok şey bulacaksınız söyleyecek...


ARTHUR BROWN'S KINGDOM COME

Arthur Brown / Vokal
Phil Curtis / Bass
Andy Dalby / Gitar
Victor Peraino / Klavye
Tony Uter / Perküsyon

JOURNEY

01 - Time Captives (8:17)
02 - Triangles (3:17)
03 - Gypsy (9:09)
04 - Superficial Roadblocks (6:56)
05 - Conception (2:07)
06 - Spirit of Joy (3:17)
07 - Come Alive (8:45)