Avustralya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avustralya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Temmuz 2023 Cumartesi

Blackfeather / At the Mountains of Madness (1971)

Avustralya'nın en karmaşık grup elemanı düzenine sahip grubudur Blackfeather. 1970-193 arasında 45 kadar farklı isim grupta yer almış, kimileri grubun tek albümü olan At The Mountains of the Madness'ta çalmış, kimileri ise albüm sonrası bir türlü dağılamayan grubun konserlerinde sahne almıştır.

60'ların sonlarında müzik yapmaya başlayan gençler tarafından kurulan Blackfeather'ın en büyük şanssızlığı da yukarıda bahsettiğimiz bu karmaşa olmuş. Hatta o kadar ileri seviye bir durum var ki insan üzülüyor bile. Hem kurucu üye hem de grubun her şeyi olan John Robinson'ın bütün kariyerini etkilemiş, nefis bir gitarist olan adamın bir türlü hak ettiği yere ulaşamamasını sağlamıştır Blackfeather. Gruptaki o kadar eleman değişikliğine, tek albüm kaydetmelerine, bir türlü başarıyı yakalayamamalarına rağmen her dönemde de gayet başarılı performanslara imza atmışlar. Olan John Robinson'a olmuş tabi.

1969 yılında Mr Guy Fawkes adıyla yayınlanan ve Avustralya listelerini alt üst eden bir 45'lik yayınlayan Dave Miller Set grubu elemanları yanlarına vokalist Neal Johns'u alarak kuruyorlar Blackfeather'ı. Ama kurulduktan kısa bir süre sonra elemen değişiklikleri başlıyor. O kadar hızlı değişiyor ki tam bir tarihlendirme yapmak da mümkün olamıyor.

Bütün bu kargaşa içerisinde, tek albümlü efsaneler listemize teklifsiz bir şekilde giren At The Mountains of the Madness albümünü kaydetmeyi başarabiliyorlar. Hem ticari hem de müzikal kalite açısından oldukça doyurucu bir iş oluyor albüm. Fakat bir türlü arkası gelmiyor. Konserlerle idare etmeye çalışıyorlar ve 12 yıl kadar da ediyorlar. Sonra da tarihin tozlu raflarına gömülüyorlar.

Avustralya'nın ilk dönem Progressive Rock anlayışına katkı sağlayan önemli albümlerden biri olarak karşımıza çıkıyor bu albüm. Psychedelic Rock ve Hard Rock'ın enfes birleşiminde işi aha fazla ileri götürüyorlar. Kullandıkları ses efektlerinden enstrümantasyona kadar her şey yerli yerinde. Albüm Progressive Hard Rock olarak sınıflandırılıyor ama Heavy Progressive Rock da grup ve albüm için yanlış bir kategori sayılmaz. Temelde bahsettiğimiz Psychedelic ve Hard Rock'a bağlı kalmakla birlikte albümün her parçasında değişik tür ve tarzlara uğramayı ihmal etmiyorlar. Bu da albüme olan ilginizi sürekli olarak canlı tutuyor. Neal Johns'tan gelen değişik ve çekici ses sizi sarmaladıkça albümden daha fazla keyif alıyorsunuz.

BLACKFEATHER

Neal Johns / Vokal
John Robinson / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Ses Efektleri
Robert Fortescue / Bass
Alexander Kash / Davul
R.B. Scott Timbales, Tambourine

AT THE MOUNTAINS OF THE MADNESS

01 - At the Mountains of Madness 3:29
02 - On This Day That I Die 3:58
03 - Seasons of Change Part 1 3:52
04 - Mangos Theme Part 2 8:03
05 - Long Legged Lovely 7:33
06 - The Rat (Suite) 13:53
        - Main Title (The Rat)
        - The Trad
        - Spanish Blues
        - Blazwaorden (Land of Dreams)
        - Finale (The Rat)

5 Temmuz 2023 Çarşamba

Bakery / Momento (1972)

1970'in başlarında Perth, Avustralya'da kurulan grup Bakery 2 albümlü kısa ömrüne rağmen iyi işler çıkarmayı başarabilmiş gruplardan biri. Genel olarak bakıldığında grubun müziğini Heavy Progressive Rock olarak kategorilendirmek doğru bir yaklaşım.

Gerçi bunu ilk albüm için söylemek de yanlış olur. Çünkü albüm 21 Mart 1971 yılında Perth'deki St.George's Katedrali'nde kaydedilmiş bir Jesus Rock ya da God Rock albümü. Şimdi bu iki tanımı daha önce duymayanlara bunlar çok salakça gelebilir ama gerçekten de varlar. 60'larda kiliseye olan ilginin düşmesine paralel şekilde Rock ve Pop müziğe olan ilginin artması, ikisinin birleştirilerek işe yarar bir hale getirilmesi fikrini doğurmuş. İlahilerin Rock ve Pop versiyonları ile tanrı ve İsa'ya olan bağlılığı anlatan farklı Rock parçalar da üretilmiş. Bu türe de God Rock veya Jesus Rock adı verilmiş. İşte Bakery'nin ilk albümü de bu tarz bir albüm. Kötü değil, hatta ilahilerden oluşuyor filan gibi de düşünülemez. Ama konumuz olan ikinci albüm Momento'daki gibi de Heavy Prog havası hiç yok.

Lakin grubun bu (bir miktar fırsatçı olduğunu da düşündüğümüz) çabası, turne şansı yakalamalarını sağlamış. Rock Mass for Love albümü Avustralya'daki Ulusal 20 listesine girmeyi ucu ucuna kaçırsa da Bakery'e büyük şans da tanımış. Turne sırasında grubun bazı elemanları ayrılmış ama kadroya dahil olanlar da onların yerini doldurmayı başarabilmiş. Hatta ikinci albüme olan etkileri düşünüldüğünde bunu fazlasıyla yaptıklarını da söyleyebiliriz.

Avustralya turnesinin ardından stüdyoya girip kaydettikleri ikinci albüm Momento'nun ardından bir süre daha yakta kalmayı başaran grup 1975 yılında dağılmış. 1972 - 1975 yılları arasında albüm kaydı yapmasalar da konsersiz geçirdikleri bir dönem de olmamış.

Momento albümünün temeli Hard Rock ile bütünleşen Country müziğine dayanıyor. Fakat ortaya çıkanı bir de Jazz ile harmanlıyorlar. Hafif başlayan ama hızlanıp sertliğini arttıran bölümlerle genelde beklenmedik hareketlere de imza atıyorlar. Avustralya'dan çıkan en iyi Heavy Progressive Rock albümlerinden biri denilebilir Momento için. Arşivde olmazsa olmazlardan, nadide ve kaliteli bir parça. Dinledikçe farklı şeyler duymanı mümkün.

BAKERY

John Worrall / Vokal, Flüt
Tom Davidson / Vokal
Eddie McDonald / Bass
Rex Bullen / Klavye
Hank Davis / Davul

MOMENTO

01. Holocaust 9:24
02. Pete for Jennie 1:30
03. Living With a Memory 8:52
04. S.S. Bounce 4:19
05. The Gift 7:59
06. When I'm Feeling 2:19
07. Faith to Sing a Song 7:25

7 Haziran 2023 Çarşamba

Aleph / Surface Tension (1977)

Avustralya kıtasında Art Rock ve Progressive Rock'ın başlangıcı sayılabilecek iki gruptan biri de Aleph. Diğerini daha önce bloga konuk etmiştik zaten: Sebastian Hardie. Bu iki grup gerçekten de Avustralya'da Progressive Rock'ın önemli bir yere gelmesini sağlayan gruplar. Her ikisinin de ömrü çok uzun süreli değil ama yapabilecekleri en iyi şeyi de yapmışlar diyebiliyoruz rahatlıkla.

1974 yılında Sidney'de başlayan Aleph macerası 6 kişilik bir gruptu. İlk dönemlerinde de Genesis ve Yes benzeri bir Symphonic Prog yapıya sahiptiler. Ama bu iki grupla benzeşen tarzlarının içerisinde eklektik bir yapı da bulunuyordu ve buradan hareketle de King Crimson ile olan benzerliklerinden sıkça bahsediliyor. Başlangıcından itibaren orijinal parçalar üreten bir grup olma kaygısıyla hareket etmişler ama benzerliklerden bir türlü kurtulamamışlar. 1975 yılında grupta baskın karakter olarak öne çıkan ve 1973 - 1974 yılı başlarında AC/DC'nin ilk dönemlerinde onlarla birlikte çalmış olan Ron Carpenter, grubun müzikal anlayışını bir miktar değiştirmiş. Değişikliklerin ardından da Aleph'in kendine has yapısı ve tarzı oturmuş.

1974 yılı sonlarında başladıkları Sidney konserleri ile tanınır hale gelmişler ve arada yaptıkları tarz geliştirmesi sonrasında da kendilerine kitle oluşturmayı başarmışlar. Bu noktada, grubun başarılı ve ciddi bir hayran kitlesine sahip olduğunu gören Warner Bros. grupla albüm anlaşmasına imza atıyor. Fakat buradan sonra bir dizi şanssızlık grubun yakasını bırakmıyor. Sahne aldıkları bütün konserlerde nefis performanslar sergileseler de 1976 / 1977 Avustralya Turnesi onlar için büyük bir ticari kayıp oluyor. Konser dizisinden umduklarını bulamayan grup stüdyoya giriyor ve albümü kaydediyor ama ortaya çıkan sonuç onları hiç memnun etmiyor. Zira stüdyoda yapılan bazı yanlışlıklardan dolayı albümün kayıtları çok iyi olmuyor.

Warner Brothers'ın Avustralya ayağına itiraz edip kaydı tekrar yapmak isteseler de WB bunu onaylamıyor ve albümü kayıt kalitesi düşük bir şekilde piyasaya sürüyor. Aleph elemanları da bunu kabullenmeyerek Warner Bros ile anlaşmayı feshederek kendi yoluna bakıyor. Fakat işler umdukları ya da bekledikleri gibi gitmiyor. İte kaka grubu 1979 yılına kadar ayakta tutuyorlar. Sonrasında grup elemanlarının sayısı azalarak 3'e kadar düşüyor. 1983 yılına kadar bu kadro ile sahne alsalar da çok başarılı olamıyorlar.

Symphonic Prog örtüsü altına gizlenen biraz Crossover Prog biraz da Eclectic Prog bir albüm olarak tanımlayabiliriz Surface Tension'ı. Şimdilerde yenilenmiş ve temizlenmiş versiyonu dinlediğimiz için LP versiyonundaki ses sorunlarına rastlamıyoruz. Supertramp gibi coşkulu ama naif, Genesis gibi sade ve etkileyiciler.

ALEPH

Joe Walmsley / Vokal
Dave Froggatt / Gitar, Vokal
Mary Jane Carpenter / Klavye, Vokal
Mary Hansen / Klavye, Synthesizer
David Highet / Bass
Ron Carpenter / Davul, Vurmalılar

SURFACE TENSION

01. Banshee (5:43)
02. Man Who Fell (5:44)
03. Morning (4:14)
04. (You Never Were A) Dreamer (4:17)
05. Mountaineer (14:35)
06. Heaven's Archaepelago (6:32)



9 Nisan 2023 Pazar

Chain / Toward The Blues (1971)

60'ların sonunda kurulduğu dönemden şimdiye dek Avustralya'nın çıkardığı en iyi Blues Rock grubu tartışmasız şekilde Chain'dir. Bunu herhangi bir Avustralyalı müzik otoritesi ya da dinleyicisine sorun, farklı bir isim vermeyecektir. Bu türe dahil pek çok grup çıkarmış olsalar da hala en iyileri, en bilinenleri, en önde olanları daima Chain oluyor. 

Grubun tarihi oldukça karışık ama onu da söyleyelim. Özellikle en popüler oldukları 70'li yılların başlarındaki 6-7 yıllık dönemde grup elemanı olarak 40'tan fazla müzisyenin ismi sayılabiliyor. Sürekli kadro değişiklikleri yaşanmış ama gelen gideni hiç bir zaman aratmamış. Neredeyse hep aynı kalitede, bazen daha iyi bir şekilde Chain sahnedeymiş.

Özellikle sahne performansları o kadar iyiymiş ki Mushroom isimli plak şirketinin sahibi Michael Gudinski, yıllar sonra, Mushroom'un kurulduğu dönemde Chain ile tanıştığını ve plak şirketinin geleceğini Chain'in itibarı üzerine oluşturduğunu bir röportajda itiraf etmiş. Zaten bu nedenle de ciddi çalışmalar yapıp, grubun menajerliğini de üstlenmiş. Adam canla başla çalışıp, Chain'in daha fazla insanla tanışması için elinden geleni yapmış.

1971 yılı Ocak ayında Odyssey Festivali'nde verdikleri enfes konserin ardından (History of Chain isimli arşivlik albüm setinin içinde mevcut) albüm aşamasında geçmişler. Uzun uğraşılar sonucunda çıkmış albüm ortaya. İşin temelinde Blues fazlasıyla var olsa da Toward The Blues'un müzikal çeşitliliği bir hayli fazla. Alttan gelen her şeyde bambaşka bir türün etkilerini hissediyorsunuz. 

Bu arada belirtelim, Blues çıkışlılar, Blues Rock yapıyorlar ama bunu tamamen Amerikan tarzı ile de yapmıyorlar. Elbette benzer yanları bulunuyor fakat kendilerine has bir yapı geliştirmeyi de başarabilmişler. Dinlediğinizde Amerika ile alakası olmadığını, İngilizlere benzemediklerini anlıyorsunuz hemen. Koyacak yer bulamıyorsunuz ve en son albümün kapağına bakıp tamam işte Chain bu diyorsunuz. O kadar iyi ve kendilerine haslık konusunda da belirginler.

Albüm kaydının grup halinde çalmaya başlamalarından (elemanlar değişiklik gösterse de) çok sonra olduğu düşünüldüğünde enstrüman yetkinliği konusunda en ufak bir sorun göze çarpmıyor. Vokalin gıcırtılı sesi de albüme tam oturmuş. Arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri.

CHAIN

Barry Sullivan / Bass
Barry Harvey / Davul
Phil Manning / Gitar
Matt Taylor / Armonika, Vokal

TOWARD THE BLUES

01 - 32/20 Blues 4:11
02 - Snatch It Back and Hold It 5:01
03 - Boogie 10:38
04 - Booze Is Bad News Blues 7:44
05 - Albert Gooses Gonna Turn the Blues Looses 7:02
06 - Black and Blue 4:50

28 Mart 2023 Salı

Snakes Alive / Snakes Alive (1975)

Avustralya'dan çıkmış en enfes gruplardan biri de Snakes Alive. Kısa ömürlü bir proje olmasına rağmen, kaydettikleri tek albümle malum listemize üst sıralardan girmeyi hak ediyorlar. O kadar ilginçler ki albümü bile sadece 50 adet basıp, hem de kapaksız bir şekilde satışa sunmuşlar. Muhtemelen 5 parasız bir durumdaydılar ve / veya (varsa eğer) yapımcı firma da çok ciddiye almamıştı grubu. Bugünden bakıldığında büyük bir hata ettiklerini anlamışlardır diye tahmin ediyoruz.

1974 yılı ortalarına doğru bir araya gelen grup elemanları hızlı bir şekilde albüm kaydına girmişler. Kayıtlar sırasında yaşanılanlar oldukça keyifliymiş. Parçaları da o keyfin içerisinde doğaçlama olarak çalmışlar. Elbette yazılmış parçalar bunlar ama düzenleme yapmak yerine bodoslama girmeyi tercih etmişler. Belki de o nedenle albümdeki parçalar bu kadar coşkulu bir şekilde ilerliyor.

Bazı kaynaklarda Crossover Prog olarak sınıflandırılsalar da Jazz Rock'tan beslenen bir Progressive Rock anlayışları olması, bu sınıflandırmayı kabul etmiyor gibi sanki. Parçalarda popüler müziğe yakınmış gibi görünen bölümler var ama bu benzeşmeden öteye gitmiyor. Aksine, popüler müzikte yapılanın çok ötesine geçmeyi amaçlıyorlar ve başarıyorlar da. Parçaların gidişatlarındaki karmaşık yapı, enstrümanların ileri derecede iyi ve yaratıcı kullanımı Crossover Prog tanımlamasını pek hak etmiyor diye düşünüyorum.

Hepsi birbirinden uzun 5 parçadan oluşan albümde yapabilecekleri her şeyi yapmış gibi görünüyorlar. Belki de bu nedenle dağılmışlardır diyeceğim ama grup ile ilgili tarihsel bilgimiz gerçekten de kısıtlı. Bu arada belirtelim, albüm 50 kopya olarak basılıp dağıtıldıktan sonra uzunca bir süre aranılan parçalardan biri haline gelmiş. 90'ların ikinci yarısından sonra korsan CD'lerin çoğalması ile birlikte albüm de yeniden ortaya çıkmış. Plak'tan kaydedilmiş korsan versiyonun 1 milyondan fazla kopya sattığına dair söylentiler mevcut. Bu sürecin ardından geçen yaklaşık 25 yıldan sonra da albüm yeniden, ve bu kez ikili plak olarak 2020 yılında yayınlandı. Snakes Alive'a ait tüm kayıtlar, demolar, samplelar vs. albümle birleştirilip piyasaya sürüldü. Albümün gün yüzüne çıkmasında en büyük emek grubun Bass gitaristi Michael Vidale'e ait. Zira adam tüm kayıtları elinde tutup, kaybetmemeyi başararak bugünlere kadar getirmiş.

SNAKES ALIVE

Michael Vidale / Bass
Peter Nykyruj / Davul
Alex Ditrich / Klavye
Boris Peric / Gitar
Jonas Thomas / Saksafon, Flüt, Vokal
Colin Campbell / Trompet

Konuk Müzisyen:
Ralph Cooper / Vurmalılar

SNAKES ALIVE

01. Abberations (8:52)
02. Snakes Alive (5:18)
03. Theme for Myra (7:18)
04. Dear Suzy (11:23)
05. Fruit Pie (6:27)

21 Şubat 2023 Salı

Madder Lake / Still Point (1973)

Rock müzik tarihinin en şanssız gruplarından biri Madder Lake. Hem konser performanslarında hem de stüdyo kayıtlarında böylesine muhteşem olan bir grubun uluslararası başarı kazanamamış olması gibi sorunu var. Sorunun kaynağı kendileri de değil. O dönem anlaşma imzaladıkları yapımcı firmanın beceriksizliğinden kaynaklanıyor tamamen. Döneminde kaydettiği albümleri o kadar başarılı ki İngiltere ve Avrupa'da ciddi adetlerde satılıyor ama bir türlü konser ayarlanamıyor. Bunun getirisi olarak da grup hak ettiği yeri bir türlü elde edemiyor.

1968 yılında Swinburne Institute of Technology'de okuyan 5 öğrenci tarafından kuruluyor Madder Lake. Pek çok tarz ve tür ile etkileşimli denemeler yapıyorlar. Ama asıl çıkışlarını 70'lerin başında Avustralyalı grupların yeni dalgası sırasında yapıyorlar. Zira müzik anlayışı Blues, Beat ve Psychedelic gibi türlerden ayrışarak daha farklı bir yörüngeye oturuyor. Madder Lake de yaptığı müzik ile bu yörüngedeki en önemli taşlardan biri oluyor. 

Grubu kurmaya karar verdiklerinden sonraki 5 yıl yaptıkları çalışmalar, çıktıkları ufak tefek konserler ile oldukça büyük bir deneyim elde eden grup elemanları kendilerine has bir müzikal anlayış geliştirmeyi de ihmal etmiyorlar. Daha önce blog'da bahsettiğimiz diğer Avustralya kökenli gruplarla benzeşen özellikleri olmasına rağmen -ki bu da aynı dönemde var olmalarından kaynaklı- Madder Lake kendi tarzını öne çıkarabilen bir yaklaşıma sahip. 

İlk albüm olan Still Point'i dinlediğinizde Traffic, King Crimson ya da Family gibi grupları size hatırlatsa da bu yüzeysel bir benzerlik olmaktan öteye geçmiyor. Diğer yandan grubun vokali Mick Fettes'in ses rengi ve vokal tekniği ile ilgili olarak sürekli şekilde Joe Cocker ile karşılaştırıldığını da belirtelim. Ama bu durumun aslında aslı astarı da yok. Cocker'ın vokali nasıl kendine has bir yapıysa Fettes'in vokali de aynı şekilde özgün. Benzerliklerin olduğu kabul edilebilir ama bu taklit etmekten öte, tesadüfi benzeşme denilebilecek denli farklı bir ayrım.

Still Point konsept bir albüm olmasa da o tarz bir akışa sahip. Parçalar birbirini tamamlayıp, bütünlüyor. Birbirinden kopuk ya da uzaklaşan yapılara rastlamıyorsunuz. Bir de albümü Alman ya da İngiliz tarzı Progresive Rock ile karşılaştırma hatasına düşmeyin. Madder Lake, Avustralya folklorundan beslenen bir Progressive Rock yapıyor.

MADDER LAKE

Mick Fettes / Vokal
John McKinnon / Piyano, Org
Brendon Mason / Gitar
Kerry McKenna / Bass, Synthesizer, Vokal
Jack Kreemers / Davul, Conga, Gong

STILL POINT

01 - Salmon Song 8:23
02 - On My Way to Heaven 4:53
03 - Helper 5:12
04 - Listen to the Morning Sunshine 5:03
05 - Goodbye Lollipop 3:37
06 - Song for Too Little Ernest 4:29
07 - 12lb. Toothbrush 6:02

12 Şubat 2023 Pazar

Patch / The Star Suite (1973)

Patch
, Avustralya'dan çıkma bir proje grubudur temelde. Dönemin ünlü müzik yapımcısı Peter Dawkins tarafından bir araya getirilmiş, Rock, Jazz, Folk gibi alanlarda çalışmış müzisyenlerden oluşur. Tek albümle kalmış bir projedir ama kaydettikleri albüm ortalamanın çok üzerinde Progressive Rock, Crossover Prog ve Symphonic Prog etkileri içermektedir.

Grubun kendi elemanları olmasının yanında bir de albümde çalan konuk müzisyenler var ki onların adını görünce de nasıl bir albümle karşı karşıya kalacağınızın az çok farkına varıyorsunuz. Spectrum ve Ariel'den tanıdığımız Mike Rudd grup elemanlarının içerisinde yer alırken, Tim Gaze (Tamam Shud, Ariel, Kahvas Jute), Bill Putt (Ariel, Spectrum), Jazz grubu The Bennolong Trio ise konuk müzisyenler olarak görünüyor. Oldukça kapsamlı düşünülmüş bir proje yani.

The Star Suite albümü, Zodyak'ın 4 temel elementi olan Hava, Ateş, Su ve Ateş ile Zodyak burçlarının ve astrolojik temaların bu elementlerle girdikleri etkileşim üzerine bir yorumdur. Albümde 2'si A yüzünde, 2'si B yüzünde olmak üzere toplam 4 parça bulunur ve parçaların isimleri Air, Fire, Water ve Earth'tür. Albüm için bir stüdyo grubu oluşturulmuş ve yetenekli başka müzisyenlerle desteklenmiş olsa da müzikal açıdan bakıldığında sanki 20 yıldır birlikte çalan elemanlardan oluşuyor izlenimi yaratıyor. Eksik ya da fazla gelen hiçbir şeye rastlamadığınız gibi gereksiz olarak düşünülebilecek tek bir notaya bile rastlamıyorsunuz.

70'li yılların ortalarına doğru Avustralya'dan çıkmış en iyi konsept albümlerden biri demek de gerekiyor albüm için. Yukarıda isimlerini saydığımız ve gerçekten de kendi gruplarıyla Progressive Rock alanında öne çıkmış müzisyenlerin bir arada durduğu, farklı türler ve kaynaklardan beslenerek bir bütünlük oluşturuyor albüm. Psychedelic Rock, Space Rock, Symphonic Rock, Folk gibi türlerin izlerine rastlarken bazı bölümlerde de Blues etkileri açık açık kendini hissettiriyor.

Vokalin kullanılmadığı The Star Suite için bazı Proggerlar ve eleştirmenler hafifletilmiş, yumuşak gibi tanımlamalar yapsa da bu kadar acımasız olmamak gerekir diye düşünüyoruz. Amacı belli olan bir stüdyo grubu ile elde edilebilecek / kaydedilebilecek en iyi materyalleri ortaya çıkardıkları bir gerçek.

PATCH

Mike Rudd / Elektrikli Gitar
Mike McClellan / Akustik Gitar
Doug Gallacher / Davul
Tony Esterman / Klavye
Rod Coe / Bass

Konuk Müzisyenler:
Bill Putt / Bass (4)
Tony Ansell / Org (2,3)
Nathan Waks / Elektrikli Çello (1,4)
Tim Gaze / Elektrikli Gitar (1,2,4)
Ian Bloxham / Vurmalılar (3,4)
The Bennelong Trio, Peter Draper / Gitar (4, opening)
The Bennelong Trio, Brian Strong / Çello (4, opening)
The Bennelong Trio, Nick Negerovich / Flüt (4, opening)
Mike Perjanik / ARP Synthesizer (1-3)
Doug Fosket / Saksafon (4)

THE STAR SUITE

01. Air (9:15)
02. Fire (10:41)
03. Water (10:57)
04. Earth (11.14)

30 Ocak 2023 Pazartesi

Melissa / Midnight Trampoline (1971)

Avustralya'dan çıkma Melissa, beklenmedik şekilde insanı şaşırtan Psychedelic Rock gruplarından biri. 1969 yılında Molten Hue adıyla kurulan grup 2 yıllık bir konser maratonu ve 9 aylık sıkı çalışmanın ardından ilk ve tek albümünü kaydetmiş. 1971 yılında yayınlanan albüm West Coast tarzında Psychedelic Rock yapan Avustralyalı ilk gruplardan birinin albümü olarak da bilinir.

1971 yılında, albüm kayıtlarına başlamadan hemen önce Elton John'un Avustralya turnesinin Sidney ayağında ön grup olarak sahne almayı da başarmışlar. Kuruldukları şehir Sidney'in banliyölerinde bir hayli fazla dinleyici kitlesine sahip olan grup büyük ticari başarılar elde edemese de kaliteli bir albüm bırakabilmiş gruplardan. Albümün ardından grup bir süre daha ayakta kalmaya çalışmış ama 1972 yılı sonlarına dağılmışlar.

Müzikal olarak tarzlarını belirlemek aslında biraz güç. Her ne kadar Psychedelic çıkışlı olsalar da işi daha fazla ileri götürmüşler. Bazı noktalarda Van Morrison, Jefferson Airplane havası sezinlerken bazı noktalarda ise Cressida, Spring hatta daha ileri gidersek Jethro Tull'a kadar uzanan bir çeşitlilikte parçalar bulunuyor Midnight Trampoline'de. Hemen belirtmek gerekir ki bu bahsettiğimiz gruplarla ilgileri, onların müziğine benzer bir şeyler yapmaktan öte, onlardan beslenip kendi tarzları içerisine yedirmeleriyle alakalı. Jethro Tull'dan etkileri hissederken karşınızdakinin onlar olmadığını aksine bambaşka bir grupla karşı karşıya olduğunuzu çok iyi anlıyorsunuz.  Albüm boyunca duyduğunuz Folk, Heavy Psychedelic Rock, Hard Rock etkileriyle ara ara Indian Summer'ı a aklınıza getireceğini söylemeden geçmeyelim.

Avustralya'nın Van Morrison'a verdiği karşılık gibi düşünülse ve hatta Van Morrison'ın iki parçası Young Lovers Do ve Madame George'u yeniden yorumlamış olsalar da tam anlamıyla onların bir kopyası da değiller. Dönemin pek çok grubunda olduğu gibi Melissa'da da etkilenmeler bir hayli fazla ama bunu yaparken kendilerine ait bir tarz oluşturmaktan da geri durmamışlar.

Aksiyonu bol, sadelikten hoşlanan ama karmaşanın içine düşmekten de zevk alan müzik dinleyicileri için biçilmiş kaftan olarak adlandırılabilir Midnight Trampoline. Dinledikçe içine daha fazla düştüğünüz, düştükçe de vaz geçmek istemediğiniz tarzda albümlerden hem de.

MELISSA

Richard Barrett / Gitar
Joe Creighton / Bass, Vokal
Robert Gunn / Flüt, Vokal
Wally Sparke Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
"Martin" / Armonik Vokaller
Peter Martin / 12 Telli Gitar
Glen Farley / Elektrikli Piyano

MIDNIGHT TRAMPOLINE

01 - Matalla 4:50
02 - Getting Through 4:08
03 - Young Lovers Do 4:05
04 - Out in the Country 3:58
05 - Cuckoo 5:45
06 - Jennifer in New York 5:10
07 - Madame George 6:20

25 Aralık 2022 Pazar

Galadriel / Galadriel (1971)

Adını, çok rahat anlaşılacağı üzere, J.R.R. Tolkien'ın The Lord Of The Rings'indeki bir karakterden alan Galadriel, 1969 yılında Avustralya'da kurulmuş. 1971 yılında ise konumuz olan albümü kaydetmişler. Tek albümlü efsaneler listesine sorgusuz sualsiz girebilecek nitelikteki bu albümün ardında başka bir albüm kaydı daha yapmışlar aslında. Ama onun da başına gelmeyen kalmamış. Parçaların kaydedildiği kasetlerin tamamı kasıtlı bir şekilde yok edilmiş. Grup da ne olduğunu anlayamamış ve çıkan gerginliklerin sonucunda dağılmışlar.

6 kişiden oluşan Galadriel'in tek albümü Blues ve Folk etkilerinin hissedildiği bir Psychedelic Rock albümü. Elbette dönem dolayısıyla Progressive etkiler de içeriyor. Genel olarak grubu ve albümü Progressive Folk Rock olarak kataloglamak doğru bir tercih olur. Farklı kaynaklarda sadece Psychedelic Rock olarak nitelendirilse de albümü inlediğiniz anda bunun doğru olmadığı, eksik bir tanımlama olduğu hemen anlaşılıyor.

Daha önceleri bahsettiğimiz West Coast tarzı bir Psychedelic Rock egemen albümdeki parçalara. Tam anlamıyla bir Hippi tarzı da diyebiliriz. Kendine has özellikler ve Avustralya folklorundan izler taşıyan keyifli bir albüm. Fazlasıyla melodik, coşkulu ve hatta eğlenceli. Gitarların ağır bastığı bir yapıya sahip. Arada sırada giren Flüt, parçalarda çok etkili olmamakla birlikte bazı noktalarda erken dönem Progressive Rock etkilerinin olduğu gruplarla benzeşmelerini sağlıyor.

Aktif oldukları dönem içerisinde çok büyük ticari başarı ya da bilinirlik elde edememelerine rağmen zaman içerisinde hem albümün hem de grubun hakkı teslim edilmiş gibi görünüyor. Günümüzde albüm arşivlerin önemli parçalarından biri olarak görülüyor. West Coast tarzı bir Psychedelic Rock sevmiyorsanız albüm size hiç çekici gelmeyebilir. Ama biraz Quicksilver Messenger Service, biraz Grateful Dead, biraz da Clover'a hayır demem diyenlerdenseniz albümü beğenmemeniz mümkün değil. Adını saydığımız gruplarla benzerlikler ya da etkilenmişlikler gösterseler de aslında Galadriel'in kendine özgü bir tarzı olduğunu da kabullenmek gerekiyor. Doğal olarak bu da onların en büyük başarılarından biri oluyor.

Dönemin Avustralya Rock müziğinin çok fazla dışına çıkmadan ama Progressive Rock'ın kıvrımlı yollarında kaybolmalarına neden olacak şekilde de ileri gitmeden sade ama enfes bir albüm kaydetmeleri de en büyük artıları olarak düşünülebilir.

GALADRIEL

 John Scholtens / Vokal
Garry Adams / Gitar, Vokal
Gary Lothian / Gitar
Mike Parker / Bass, Flüt
Bruce Belbin / Bass
Doug Bligh / Davul

GALADRIEL

01. Amble On (3:43)
02. Such A Fool (3:13)
03. Girl Of Seventeen (4:44)
04. She Left Her Love (3:51)
05. Working (3:40)
06. Standing In The Rain (3:31)
07. Mind Games (5:38)
08. Lady Was A Thief (3:18)
09. One Day To Paradise (5:25)
10. Things To Come (1:26)

23 Aralık 2022 Cuma

Tamam Shud / Goolutionites and the Real People (1970)

Dünkü Ariel yazısında bahsettiğimiz 2 gruptan Spectrum blogda mevcut ama Tamam Shud eksikler listesinde kalmış. 1964 yılında The Four Strangers adıyla kurulan grup, The Strangers'a evrildikten sonra 1967 yılında adını Tamam Shud'a çevirmiş. Gitarist Lindsay Bjerre'nin anlattıklarına göre de ismi Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının sonundan almışlar. Farsça bir tamlama olan Tamam Shud, en son ya da sonunda gibi anlamlara geliyormuş. Grubun Psychedelic Rock'tan yola çıkan bir müzikal anlayışa sahip olması, isimleriyle de pekiştirilmiş oluyor böylelikle.

İsmi değiştirdikten sonra Sydney merkezli olarak kendilerine büyük bir kitle ve beraberinde de başarı kazanıyorlar. Bu motivasyonla stüdyoya girip sadece 2.5 saatte ilk albümü kaydediyorlar. Albümdeki parçaların bazıları Evolution isimli sörf konulu bir filmde kullanılacağı için olsa gerek albüm bütçesi de filmin bütçesinden karşılanıyor. Ama albümü soundtrack olarak düşünmek de doğru değil zira sadece 4 parça filmde kullanılmış. Biraz kaba, biraz tam olmamış, biraz da yavan olan bu albümün ardından grupta ufak bir değişiklik oluyor ve Tim Gaze ekibe dahil ediliyor.

Gaze'in gelişiyle birlikte farklı bir müzikal anlayış peşine düşüyorlar ve konumuz olan ikinci albüm Goolutionites and the Real People ortaya çıkıyor. Avustralya'nın ilk, en önemli ve en iyi Progressive Rock albümlerinden biri oluyor bu albüm. Kazandıkları ticari başarı ve bilinirlik ile bir konser grubuna dönüşüyorlar. Birbiri ardına çıktıkları konserlerin hemen hepsinde çok iyi performanslar sergiliyorlar. Hatta canlı performansları o kadar ilgi görüyor ki 2 Temmuz 1972 yılında bir de konser albümü kaydediyorlar ama albüm ancak 2003 yılında yayınlanabiliyor. Zira konser kaydının ardından yine bir sörf filmi olan Morning of the Earth'ün müziklerini yapmaları isteniyor. Önce tüm müzikler için anlaşılmışken sonra bazı aksaklıklardan dolayı 3 parçaya düşülüyor. Bu gibi aksaklıkların ardı arkası kesilmeyince de grup içinde sorunlar yaşanmaya başlanıyor ve grup dağılıyor.

Çok uzun ömürlü bir grup olamasalar da hem kaydettikleri albümleri, hem canlı performansları hem de grup dağıldıktan sonra elemanların girdiği / kurduğu grupları etkilemesi açısından büyük bir öneme sahip Tamam Shud. Psychedelic Rock çıkışlı Progressive Rock anlayışlarında, özellikle de 2. albümde gerçekten de büyük bir iş başarıyorlar. Pek çok eleştirmen Spectrum'un Milesago'su ile Tamam Shud'un Goolutionites and the Real People'ı arasında hangisinin daha iyi olduğu konusunda karasız kalıyor. Etkileyici ve tam da olması gerektiği gibi bir albüm.

TAMAM SHUD

Dannie Davidson / Davul
Tim Gaze / Gitar
Lindsay Bjerre / Gitar, Vokal
Peter Barron / Bass

GOOLUTIONITES AND THE REAL PEOPLE

01. The Goolutionites and the Real People / They'll Take You Down on the Lot (4:53)
02. I Love You All (3:44)
03. Heaven in Closed (9:07)
04. A Plague (5:11)
05. Stand in the Sunlight (2:41)
06. Take a Walk on a Foggy Morn (2:19)
07. Goolutionites Theme (Part 1 & 2) (7:12)

22 Aralık 2022 Perşembe

Ariel / A Strange Fantastic Dream (1974)

70'lerin başında Avustralya'da epeyce ses getiren Spectrum'dan Mike Rudd ve Bill Putt ile Tamam Shud'dan Tim Gaze ve Nigel Macara, grupları dağıttıktan sonra yeni bir oluşma gitmek için birlikte yola çıkıyorlar. Ortaya çıkan sonuç da Ariel oluyor. 1973 yılı başlarında kurulan grup hızlı bir şekilde kayıtlara başlıyor ve yılın sonlarına doğru ilk albüm olan A Strange Fantastic Dream ortaya çıkıyor. Albümün içeriğinden önce kapağı büyük yankı uyandırıyor. Zira kapakta Psychedelic bir tarzda betimlenmiş ağır uyuşturucular görünüyor. O dönem için bu tip konularda fazlasıyla tutucu olan Avustralyalılar yine de grubun hakkını yemeyerek en çok satan LP (Long PLay) listesinde 12. sıraya kadar yükselmelerini sağlıyorlar.

Grup bu albümün hemen ardından Jellabad Mutant adında bir albüm daha kaydediyorlar. Albüm bilim kurgusal bir konsept ile Progressive Rock Operası olarak tasarlanıyor ama maalesef o yıllarda yayınlanma şansı bulamıyor. Zira albüm kayıtları sırasında masraflar arttıkça artıyor. Yapımcı firma masraf - çıkan sonuç ilişkisini de beğenmeyince albüm rafa kalkıyor. Merak etmeyin, 2002 yılında geç de olsa albüm yayınlanıyor.

Grubun 3. ama yayınlanan ikinci albümü Rock'n Roll Scars 1975 yılında piyasaya çıkıyor. Her açıdan yetersiz bulunan albüm çok fazla ticari başarı da kazanamıyor. 3. Albüm Goodnight Fiona'da ise grup ilk albüm tadında bir albüm ortaya çıkarmayı başarıyor. Ticari olarak da başarılı oluyorlar ama bir arada durmaları için yeterli olmuyor. 1977 yılı Ağustos ayında verdikleri son konserin ardından Ariel dağılıyor.

Konumuz olan A Strange Fantastic Dream grubun çıkış albümü olması yanında en iyi albümü olma özelliğini de taşıyor. Karmaşık yapıdaki parçaların yanında insanı yere serebilecek nitelikteki ağır parçalar ve hepsine birden kattıkları ince mizah duygusuyla öne çıkartıyorlar albümü. Tim Gaze ile Rudd'un gitar ve müziğe çok iyi oturan vokalleri, Putt'un ritimleri kontrol eden bass gitarı ve albüme kattıkları Blues Rock etkileriyle gerçekten de nefis bir iş çıkardıklarını söylemek yanlış olmaz. Ufak ufak pek çok türden kattıkları lezzetleri de unutmamak gerekir. Sadece Blues Rock ya da Psychedelic Rock yok yani albümde. Keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi.

ARIEL

Mike Rudd / Lead Vokal, Gitar, Back Vokal, Armonika
Bill Putt / Bass
Tim Gaze / Lead Gitar, Vokal
John Mills / Klavye
Nigel Macara / Davul

A STRANGE FANTASTIC DREAM

01. Jamaican Farewell (2:50)
02. No Encores (3:47)
03. Confessions of a Psychotic Cowpoke (4:43)
04. And I'm Blue (2:52)
05. Garden of the Frenzied Cortinas (7:46)
06. Miracle Man (5:29)
07. Chicken Shit (4:23)
08. Worm Turning Blues (2:56)
09. Wheezer Grunter Module Threadaboy/Harry v. Dirchy (God the Man) (4:20)
10. Hard Way to Go (3:49)
11. And if it Wasn't for You (2:32)

13 Kasım 2022 Pazar

Pirana / Pirana (1971)

Avustralya
Crossover Prog grubu Pirana 1970 yılı başlarında kuruldu. Başlangıçta, Pop grubu Gus & The Nomads'da yaptıkları müzikten sıkılarak yeni arayışlar içine girdikleri basit bir oluşumdan ibaretti. İlk önemli kayıtları da Greg Quill'in albümüne çalmalarıydı. Albüme o kadar iyi çalmışlardı ki bir anda adlarından söz edilmeye başladı. Pirana'ya olan ilgi bir anda başka bir boyuta taşınmıştı ve hemen albüm anlaşmasını kaptılar.

1971 yılında yayınlanan albüm, müzikal çevrelerde fazlasıyla bilinen grubun dinleyici önünde de başarı kazanmasını sağladı. Daha da önemlisi, dinleyici sayısı çok fazla olan konserlere çıkma fırsatı tanıdı. İşin rengi bu noktada bir anda değişmişti. Çünkü Pirana sahnede devleşen, tam bir performans grubuydu. O kadar iyiydiler ki Santana'nın Soul Sacrifice'ını neredeyse onlardan daha iyi çalıyorlardı. Peşi sıra gelen ikinci albüm ilkine oranla daha yavan kalmıştı. Zira grubun orijinal kadrosundan hem söz yazıp hem de beste yapan Stan White gruptan ayrılmıştı. 

White'ın ayrılışı grubun müzikal anlayışında çok büyük değişikliğe yol açmasa da kalite bakımından epeyce bir miktar düşmesini sağlamıştı. Gitarist Tony Hamilton, grubun liderliğini ele alıp White'ın yaptığı işi yapsa da kaydedilen ikinci albüm ilki kadar ticari başarı da sağlayamadı. 1972 yılında Sunbury Festivali'nde (bu festival Avustralya'nın Woodstock'ı gibi bir şeydir bu arada) verdikleri konserde sergiledikleri efsanevi performans bile grubun dağılmasına engel olamamıştı. Grup bir süre daha ilk albümden gelen prestijlerinin kaymağını yerken 1973 yılında nihai olarak dağıldı.

Pirana'nın müzikal anlayışı Latin Rock, Blues, Garage Rock ve İngiliz Progressive Rock'ı üzerinde şekilleniyor. Ağırlık elbette Latin Rock üzerinde. Aradaki en büyük farklılık Santana, Chango gibi Latin Rock gruplarında gitar ön plandayken Pirana'nın ilk albümünde, Stan White'dan dolayı, klavye daha fazla öne çıkıyor. Tabi bu ilk albüm için geçerli. İkinci albümde White ayrılıp Hamilton'ın başa geçmesiyle tarz yine gitar ağırlıklı bir hale bürünüyor. Melodik yapısında çok fazla bozulma olmazken parçaların kalitesi ikinci albümde bir miktar düşüyor.

Sıklıkla Progressive Rock'ın kıyısında dolanıp sert gitarlar ve ortalığı darmaduman eden klavyeleri öne çıkıyor albüm. Ritim grubunun tempolu parçalara etkisi bir hayli fazla. Dur durak bilmeden, sürekli bir koşuşturma haliyle giden parçalar enfes enstrüman hareketleri içeriyor.

PIRANA

Stan White / Klavye
Jim Duke-Yonge / Davul
Tony Hamilton / Vokal, Gitar
Graeme Thompson / Bass

PIRANA

01. Elation (9:27)
02. Sermonette (5:54)
03. The Time Is Now (6:28)
04. Find Yourself a New Girl (3:58)
05. The River (4:32)
06. Easy Ride (3:45)
07. Stand Back (10:10)

21 Ekim 2022 Cuma

Spectrum / Milesago (1972)

Yeni Zelandalı gitarist Paul Rudd grubu Chants R&B ile Avustralya'ya taşındığında işlerin kendisi için daha iyi olacağının farkında mıydı bilmiyoruz ama iyi ki bu kararı vermiş demekten kendimizi de alamıyoruz. Dönemin Avustralya müzik ortamından kaynaklı olsa gerek Rudd, Chants R&B'yi dağıtıp 2 farklı grup kurmuş kısa süre içinde. Pek bir başarı elde edememiş ama deneyim kazanmış olduğu bir sonraki grubundan belli oluyor.

1969 yılında Melbourne'de kuruluyor Spectrum. Başlarda cover parçalarla idare ediyorlar. Traffic, Soft Machine, Pink Floyd gibi Psychedelic ve Progressive etkiler taşıyan grupların parçalarını yeniden yorumlayarak sahne alıyorlar. Rudd'un finger-picking tekniğiyle çaldığı gitar doğal olarak öne çıkmaya başlıyor bu dönemde. Pek çok gitaristin yapmadığı, yapamadığı, yapmaya cesaret edemediği tekniği Rudd son derece rahat bir şekilde kullanıyor. Doğal olarak da bu grubun müzikal kalitesini fazlasıyla etkiliyor.

Melbourne'de birbiri ardına çıktıkları konserde kazandıkları deneyim ve yazdıkları parçalarla ilk albümü çıkarıyor. Albüm hem ticari hem de müzikal olarak ortalamanın üzerinde bir başarı kazanıyor. Bu motivasyonla kaydettikleri ve konumuz olan albüm ise grubun en iyi albümü olarak kayıtlara geçiyor. Bu arada belirtmekte fayda var ki 1970 yılı ortalarına kadar grubun hali içler acısı. Yapmayı istedikleri müzik ve hazırladıkları sahne şovuyla yeteri kadar para kazanamıyorlar. Grubun adından feyz alarak ortaya çıkardıkları ışık ve sahne gösterisinin maliyetlerini karşılayabilecek durumda değiller. Rudd kafayı çalıştırıp bir alt grup yaratıyor aynı elemanlarla. Grubun adını da Indelible Murtceps koyuyor. Bu grupla sahne şovsuz, ışık gösterisiz, tamamen para kazanmaya yönelik konserlere çıkıyorlar. Yokluk zamanlarında edindikleri deneyimlerin albümlerdeki yansıması gözle görülür bir halde. Alt grup olarak kurdukları grubun adındaki Murtceps'in Spectrum'un tersi olduğunu da söyleyelim.

Sonuç olarak hem ruhani hem maddi olarak kazandıkları deneyimlerle kaydettikleri ve ikili (double) olarak çıkan 2. albüm enfes bir hal alıyor. Hammond'ın umursamaz dönüş ve hareketleri Rudd'un gitarıyla senkronize olurken, grubun ritim bölümü de yapması gerekeni fazlasıyla yerine getiriyor. Kimi zaman melodik, kimi zaman darmadağınık bir hal alan parçalar Avustralya Progressive Rock'ının en önemli işlerinden biri oluyor. Spectrum'un cover dönemlerinden gelen Psychedelic Rock etkisinin de bunu desteklediğini söylemeden geçmeyelim.

SPECTRUM

Mike Rudd / Elektrik Gitar, Akustik Gitar, Vokal, Recorder
Lee Neale / Piyano, Elektrikli Piyano, Hammond Org, Harpsichord, Vokal
Bill Putt / Bass
Ray Arnott / Davul, Vurmalılar, Vokal
Jeremy Noone / Saksafon (Konuk Müzisyen)

MILESAGO

01 - But That's All Right 4:20
02 - Love's My Bag 4:14
03 - Your Friend and Mine 7:22
04 - Untitled 4:30
05 - Play a Song That I Know 3:45
06 - What the World Needs (Is a New Pair of Socks) 7:30
07 - Virgin's Tale 3:30
08 - A Fate Worse Than Death 4:42
09 - Tell Me Why 1:47
10 - The Sideways Saga
        i. The Question 1:06
        ii. The Answer 2:14
        iii. Do the Crab 4:55
        iv. Everybody's Walking Sideways 2:42
11 - Trust Me 6:05
12 - Don't Bother Coming Round 3:23
13 - Fly Without Its Wings10:07
14 - Mama, Did Jesus Wear Makeup? 2:10
15 - Milesago 7:14

2 Eylül 2022 Cuma

Sebastian Hardie / Four Moments (1975)

Buffalo
ile yaptığımız Avustralya rock müziği girişine Sebastian Hardie ekini yapmazsak ayıp etmiş oluruz. Zira Sebastian Hardie bazı kesimlerce gelmiş geçmiş en iyi 2 Progressive Rock albümüne imza atmakla bilinirler. Bu fazlasıyla iddialı bir yaklaşım olmakla birlikte albümlerin kalitesi düşünüldüğünde hak verenler de olacaktır.

Grubun hikayesi 1967 yılında Peter Plavsic ve Graham Ford sayesinde başlar. İkili, Sebastian Hardie Blues Band adıyla yola çıkıyorlar. Başta yaptıkları müzik pek hoşlarına gitmiyor ama vazgeçmeye de meyilli değiller. 1968 yılında Peter'ın kardeşi Alex PlavsicAnatole Kononewsky ve Jon English'i de aralarına katarak grubun adını Sebastian Hardie olarak kısaltıyorlar. Rock coverları yaparak o dönem lokalde epeyce de ün kazanıyorlar. Öyle bir duruma geliyorlar ki Johnny O'Keefe'nin alt grubu olarak sahne almaya başlıyorlar. Ama sonrasında işler grup için pek iyi gitmiyor.

Önce Anatole ayrılıyor, eğitimine devam etmek için. Jon English de efsanevi müzikal Jesus Christ Superstar'da Judas rolünü oynamak için grubu bırakıyor. Alex ise başka bir grupla çalmaya başlıyor. Peter ise işin peşini bırakmıyor ve gösterdiği büyük çabayla birlikte grubu farklı bir formuyla yeniden oluşturuyor. Alex geri gelirken, Peter ve Graham de Tapestry'den Steve Dunne'yi Sebastian Hardie'ye davet ediyorlar. Bu dönemde grup cover grubu olmanın ötesine geçmeye çalışırken progressive denemelere girişiyorlar. 

Graham Ford ve Steve Dunne gruptan ayrılıp yerlerine Mario Millo ve Toivo Pilt geldiğinde ilk albümün çekirdek kadrosu oluşuyor. Uzun süre birlikte çaldıktan sonra ortaya çıkan parçalar grubu fazlasıyla memnun ediyor. Yaptıkları progressive denemeler sonuçlarını veriyor ve Sebastian Hardie, Avustralya'nın ilk Symphonic Rock ve Progressive Rock grubu olarak ortaya çıkıyor.

Albüme adını veren Four Moments 4 bölümden oluşuyor. Yes, Genesis ve Focus gibi grupların parçalarıyla yapısal benzerlikler içeren bu dörtlü gerçekten de oldukça başarılı. Four Moments'ın ardından gelen Rosanna da King Crimson'ın Epitaph'ı gibi. Daha iyi parçalar var tabi ama insanları kolayca etkileyebilen türde. Zaten etkilenme o kadar çok olmuş ki Rosanna gruba En İyi Enstrumental Single Ödülü'nü kazandırmış.

Albümün son parçası Openings ise tam bir Progressive Symphonic Rock klasiği. Enstrümanların yaratıcı kullanımı, fark ettirmeden dinleyiciyi zorlayan, yapısal olarak karmakarışık ama her şeyin derli toplu olduğu bir hale getiriyor parçayı.

SEBASTIAN HARDIE

Mario Millo / Gitar, Mandolin, Vokal
Peter Plavsic / Bass
Alex Plavsic / Davul, Vurmalılar
Toivo Pilt / Moog, Mellotron, Piyano, Org

FOUR MOMENTS

01 - Four Moments, Part 1: Glories Shall Be Released 6:42
02 - Four Moments, Part 2: Dawn of Our Sun 5:05
03 - Four Moments, Part 3: Journey Through Our Dreams 6:43
04 - Four Moments, Part 4: Everything Is Real 2:10
05 - Rosanna 6:01
06 - Openings 13:01

1 Eylül 2022 Perşembe

Buffalo / Dead Forever (1972)

Dünyanın uzak ucundaki Avustralya'nın 70'lerdeki Rock müziğe etkisi çok fazla yokmuş gibi görünür. AC / DC'yi saymazsak, popüler olmuş, öne çıkmış çok fazla müzisyeni ve grubu da bilinmez aslında. Bir yanıyla etkisizlik fikri doğru olarak düşünülse de diğer yanıyla fazlasıyla kaliteli ve iyi müzik yapan müzisyene de sahiptir. Human Instinct, Sebastian Hardie, Windchase ilk aklıma gelenler. Yani aslında Avustralya'nın bu konudaki şanssızlığı az bilinirlikten kaynaklanıyor.

Buffalo da az bilinen, ama bilenler tarafından da iyi bilinen gruplardan biri. Heavy Metal'in öncü gruplarından olarak adı sık sık geçer. 1971 yılında Sydney'de Dave Tice öncülüğünde kuruluyor grup. Tice'ın eski grubu Head'den Paul Balbi, John Baxter ve Peter Wells de Buffalo'nun diğer üyeleri. Kendisi vokalist olan Tice yine de gruba lead vokal olarak Alan Milano'nun alınması yönünde oy kullanıyor. Milano iyi bir vokal olmakla birlikte grubun içinde çok fazla yer edinemiyor. İlk albümün kayıtlarından sonra Balbi ile birlikte gruptan ayrılıyor.

Dead Forever, pek çok açıdan eleştiri almasına ters orantılı olarak iyi bir satış çizgisi yakalıyor. Albüm kapağı fazlasıyla karamsar bulunmuştu ve gençleri kötü etkileyeceği düşünülüyordu. Şarkıların sözleri için de benzer düşünceler vardı. Sırf bu nedenle de radyolarda bile doğru düzgün çalınmamışlardı. Olumsuzluklara rağmen Buffalo yakaladığı başarılı çizgiyi devam ettirdi. Milano ve Balbi ayrılmış olsa da grup gücünü ve etkisini koruyordu. O kadar iyiydiler ki Black Sabbath'ın Sydney'de sahne aldığı 2 gecede de ön grup olarak sahneye çıktılar.

Psychedelic Rock ve Blues Rock'dan beslenen albüm, Hard Rock, Heavy Psychedelic etkiler taşıyor. Daha ilk parça Leader ile başlayan sert rock tüm parçalara yayılmış durumda. 45'lik olarak da yayınlanan Suzie Sunshine'da hem blues hem de Uriah Heep tarzı bir heavy rock görmek mümkün.

Pay My Dues'daki enfes gitar oyunları sizi bambaşka bir havaya sokuyor. 10dk'nın üzerindeki süresiyle I'm A Mover değeri dinlendikçe anlaşılan türde parçalardan. Ballad of Irving Fink pek sakil dursa da ardından gelen Bean Stew bütün açığı kapatıyor. 

Forest Rain ise atmosfer konusunda ileri derecede başarılı parçalardan. Gerçekten yağmur sırasında ormandaymışsınız gibi hissetmekten başka çareniz yok. Albüme adını veren Dead Forever'ı sadece dinleyin. :)

BUFFALO

Dave Tice / Vokal
Alan Milano / Vokal
Paul Balbi / Davul
Peter Wells / Bass
John Baxter / Gitar

DEAD FOREVER

01 - Leader 6:03
02 - Suzie Sunshine 2:53
03 - Pay My Dues 5:34
04 - I'm a Mover 10:46
05 - Ballad of Irving Fink 4:30
06 - Bean Stew 7:05
07 - Forest Rain 6:30
08 - Dead Forever 5:39

9 Ekim 2009 Cuma

Swamp Salad - On the Country Line (1971)

Hehh… Sonunda kıç kalktı. Sonbahara giriyoruz ya ondandır. Gerçi pek bi dağıldık blog sakinleri olarak son günlerde. Cyphre fanzin çıkarmaya çalışıyo (diye biliyorum, kesin unutmuştur o işi), Kvartetten kendini bateriye verdi, Yonçin OctoRadio'da 23:00-01:00 arası yayında, Lysterfjord, Jamais ve Jesaar'dan haber yok, Emptytrashcan de kendini çizgiroman çevirisine verdi. Birilerinin aklına gelse de blog biraz şenlense eski günlerdeki gibi.

Evet... Bu melodramlara yakışır girişten sonra gelelim Swamp Salad'a. Elemanlar bildiğin Country Rock-Southern Rock karması bi müzik yapıyorlar. Bildik Amerikan müziği yani. Yalnız elemanlar Avustralyalı. Bu da ayrı bi enteresanlık katıyor albüme. Grup elemanlarının o dönemin en iyi stüdyo müzisyenleri olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Parçalar genel olarak enstrüman ağırlıklı. Lakin aralarda bi bayan vokal giriyor. İyi de ediyor. Ablayı tanımıyorum da sesi çok tanıdık... Birine benziyor ama çıkaramadım. Hatırlayan yardımcı olursa sevinirim. Esasen grup 4 kişiden oluşuyor. Vokali feat. sayabiliriz bi anlamda. Take Me Back to Memphis, Swamp Salad ve Ode to Billie Joe albümün şaaneleri. Klasikleşmiş bi olan Johnny Guitar yorumu da bence enfes.

Grupla ilgili etrafta pek fazla bilgi mevcut değil. O nedenle ismin Everglades Bataklıkları'ndan mı yoksa aynı adlı saçmasalak salatadan mı geldiğini bilemiyoruz. Çok da önemli olmasa gerek. Sonbahara giriş albümü sayalım bunu. Yazdan kalma az biraz heyecan, griye bürünen havaya ithafen az biraz hüzünlü, sıklıkla insanı harekete teşvik eden bi albüm.

SWAMP SALAD

Dave Donovan - Gitar
Len Hutchison - Gitar
George Thompson - Bass
George Adamson - Davul
Christine Barnett - Vokal

ON THE COUNTRY LINE

01 - Wichita Lineman
02 - Swamp Girl
03 - Take Me Back To Memphis
04 - Swamp Salad
05 - Groovey Man Mangroove
06 - Country Line
07 - Johnny Guitar
08 - Dirty Old Man
09 - Willie & Laura Mae Jones
10 - Ode To Billie Joe
11 - The Ballad Of Creepy Creek
12 - Aquarius

20 Nisan 2009 Pazartesi

Kahvas Jute - Wide Open (1971)

Bilenler bilmeyenlere anlatsın, bilmeyenler bilmediklerine hayıflansın... Efsanevi gruplardan biri değil şüphesiz. Ama Avustralya'dan çıkmış en iyilerden biridir Kahvas Jute. (O adaptör kılıklıları hiç ciddiye almadığımı belirtmeliyim, AC/DC'den bahsediyorum). Dedik ya şaane değildirler belki ama iyidirler. Progressive'e dokunup psychedelic'ten makas alan bi tarzları vardır. Ama genel olarak Cream - Blodwyn Pig arası bi blues anlayışı hakimdir. Yine de blues'a çok fazla yakınlaştıkları da söylenemez. Çıkan sonuç kendine has bi tarzları olduğu sanırım. Özellike Dennis Wilson ve Tim Gaze'in gitar hareketleri ile şenlenen parçalar yine Wilson'un ana vokali ve Daisley'in armoni vokalleriyle ilginç bir görünüm kazanır. 1970 ile 1974 yılları arasında Avustralya'da hüküm sürmüşler fakat dağılma mikrobu onlara da bulaşmış ve kaydettikleri tek albümle arşivimizdeki sevdiğimiz konuklardan biri olarak kalmışlardır.

Dağılmanın ardından Wilson, Chariot'a katılmıştır. 1974'den çok önceleri gruptan ayrılan Daisley ise önce Chicken Shack ve sonra da sırasıyla Widowmaker, Rainbow, Ozzy Osbourne, Uriah Heep gibi gruplarla birlikte çalışmıştır.

İlk çıkardıkları 45'likten Free ve Ascend ile Vikings, Steps of Time ve Parade of Fools benim favori parçalarımdır bu albümde.

KAHVAS JUTE

Dennis Wilson / Vokal, Gitar
Bob Daisley / Bass, Vokal
Tim Gaze / Gitar, Steel Gitar, Piyano, Vokal
Dannie Davidson / Davul

WIDE OPEN

01 - Free
02 - Odyssey
03 - Up There
04 - She’s So Hard to Shake
05 - Vikings
06 - Steps of Time
07 - Twenty Three
08 - Ascend
09 - Parade of Fools