Danimarka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Danimarka etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ağustos 2023 Cumartesi

Pan / Pan (1970)

Pan
hem Danimarka'nın hem de Avrupa'nın en iyi Psychedelic Rock kökenli Progressive Rock gruplarından biri olarak anılır. Adları günümüzde çok hatta neredeyse hiç bilinmese de döneminde gerçekten de önemli bir çıkış yapmış oldukları ortada. Kısa süreli ömürlerine sığdırdıkları tek albümle işin hakkını vererek yapmanın ne demek olduğunu göstermişler.

Pan, 1965 yılında kurulan ve sonraları çıkardıkları 2 albümle Danimarka'nın öne çıkan gruplardan biri olan Cy, Maia & Robert'ın elemanı olan Robert Lelièvre tarafından 1970 yılında hayata geçirilmiş bir proje.  Fransız olan Leliévre, askerlikten kaçma için bütün Avrupa'yı dolaşmış ve sonunda bu konuda epeyce rahatlık sağlayan Danimarka'ya yerleşmiş. Boş durmamış. 1965 yılında Cy, Maia & Robert'ı kurmuş. Üstüne hem ses getiren hem de ticari başarı elde eden 2 albüm kaydı yapmış grupla birlikte. Ardından da gruptan ayrılmış. Cy & Maia yola devam etmişler. Leliévre ise Pan'ı kurmuş.

Albümdeki parçalar hem Leliévre'nin müzik konusundaki yeteneğini ön plana çıkarırken hem de hepsi farklı yerlerden gelen müzisyenlerin ne kadar yetenekli olduğunun da bir göstergesidir. Grubun uyumu son derece iyi bir haldeyken yaratıcılıkları ve enstrüman kullanımları da hemen hemen aynı durumdadır. Daha sonraları devam edebilselermiş hem farklı hem de daha iyi albümlerle dinleme fırsatımız olabilirmiş onları. Fakat psikolojik sorunlarla uğraşan Leliévre ile grubun diğer elemanlarının arası albüm kayıtları sırasında fena halde açılmış. Kayıtlar bittiğinde bırak ikinci bir albüm düşünmeyi grup elemanları kaçmanın türlü yollarını aramışlar.

1971 yılında da dağılmışlar ve Pan tarihin tozlu rafları arasındaki yerini almış. Leliévre de yaşadığı sorunlarla başa çıkmanın bir yolunu bulamayarak 1973 yılında hayatına son vermiş.

Albüm acayip bir şekilde coşku hissi ile dolduruyor insanı. Hem de daha ilk parçadan başlayarak. Sert ve sağlam gitarları ile mest ederken vokaldeki umursamaz tınılar dinleyeni kendinden geçiriyor. Aralara serpiştirilmiş olan piyano, vibrafon ve çello gibi enstrümanlarla iş iyice çığırından çıkmış. Yumuşak ve sakin olacağını düşündüğünüz parçalar bile en sert şekilde yırtıcı hale geliyor albümde. Bugüne kadar dinlediğiniz pek çok Psychedelic Rock albümünden çok ama çok farklı.

PAN

Robert Lelièvre / Vokal, Gitar
Thomas Puggaard-Müller / Lead Gitar
Henning Verner / Piyano, Org, Vibraphone
Arne Würgler / Bass, Çello
Michael Puggaard-Müller / Davul

PAN

01 - My Time (0:36)
02 - If (4:00)
03 - Song to France (2:09)
04 - They Make Money With the Stars (5:52)
05 - Il n'y a pas si longtemps de ca (5:18)
06 - Many Songs Have Been Lost (1:43)
07 - Tristesse (5:00)
08 - To Get Along Alone (5:44)
09 - We Must Do Something Before the End of the Day (3:22)
10 - Lady of the Sand (6:41)

>

22 Temmuz 2023 Cumartesi

Blue Sun / Blue Sun '73 (1992)

Dünkü Young Flowers çıkışı akla hem de hiç alakaları olmadığı halde Blue Sun'ı getirdi. Blue Sun da Danimarkalı bir grup. 70'lerin başında 2 albüm kaydedip ortalıktan kaybolanlardan. Jazz Rock, Fusion yapıyorlar. Çok değişikler. Albümlerini bulmak da pek mümkün değil. Albümü seçimi yapmak da zor. O nedenle de 1992 yılında Archival olarak yayınlanan Blue Sun '73'ü seçtik. Yayınlanmamış materyallerden oluşuyor. Ayrıca canlı kayıtlar. Dinledikçe ne kadar iyi olduklarının farkına o kadar çok varıyorsunuz.

Temelde müzikleri Hippie etkileşimleri olan avangard bir Jazz Rock türevi. Genel olarak Jazz Fusion olarak kategorilendirilirler. Yanlış değildir bu sınıflandırma zira grubu bir yere koymak gerçekten de zor. Avangard Jazz Rock'tan geliyorlar belki ama oryantal ile birlikte Güney Afrika'yı hatırlatan ritimlere de sahipler. Sözler ve vokal olmasına rağmen albümü enstrümantal olarak adlandırabiliriz. Vokal müziğin içinde o kadar iyi eriyip gidiyor ki onu da müzik aleti olarak sayabiliriz. 

Saksafon, gitar ve klavyenin başı çektiği uzun ve canlı doğaçlamalara sahipler. O kadar iyi atmosfer yaratıyorlar ki kendinizi Psychedelic bir etkinin altında hissediyorsunuz. Genellikle de çölde, dağda bayırda bir arayış yolculuğuna çıkmışsınız gibi bir duyguya kapılıyorsunuz dinlerken. Farklı ve coşkulu olduklarını söylemek yanlış olmaz. Burnin Red Ivanhoe ve Midnight Sun gibi gruplarla benzer bir kategoride oldukları söylense de bu iki grubun karışımına Agitation Free eklendiğini düşünün siz. Üstüne de ara ara ortaya çıkan Chicago ya da If ruhunu katın.

Blue Sun '73, genelde tercih ettiğimiz albümlerden değil. Yani toplamaların ya da konser kayıtlarının, grup hakkında bilgi verme potansiyelinin az olduğunu düşünüyoruz. Lakin bu albüm onlardan değil. Zaten tam anlamıyla bir konser kaydı da değil. 1973 yılında sağda solda çaldıklarında kaydedilmiş parçalardan oluşuyor. Fikir vermesi açısından tercih edilebilecek en doğru albüm olduğu bile söylenebilir. Coşkuyu daha fazla içinde barındırması da albümün bu noktada en büyük avantajı oluyor.

BLUE SUN

Bo Jacobsen / Davul
Jan Kaspersen / Piyano
Niels Pontoppidan / Gitar
Dale Smith / Vokal, Vurmalılar
Jesper Zeuthen / Saksafon

BLUE SUN '73

01 - Gryets Vinger (1:35)
02 - Blue Sun (11:30)
03 - Tåreperseren (4:00)
04 - Efterεr (4:40)
05 - Søn Af Solen (5:45)
06 - Blaene Falder (4:45)
07 - Ivalo Og Liza (6:15)
08 - Solhverv (3:50)

21 Temmuz 2023 Cuma

Young Flowers / Blomsterpistolen (1968)

1967 yılında Kopenhag, Danimarka'da kurulan Young Flowers döneminin en önemli gruplarından biri. 60'ların sonlarına doğru Danimarka Rock müziğinin yükselen değer haline gelmesi ile birlikte ortay çıkan pek çok gruptan da biri ayrıca. Ama diğerlerinden farklı olarak, yaptıkları işi sonuna kadar iyi yapan ve öncü olan gruplardan Young Flowers. 3 kişilik bir kadro olmalarına rağmen yaptıkları müzik ile çok daha fazlasıymış gibi görünüyorlar.

Blomsterpistolen albümü Hippie atmoseri ile renklendirilmiş, sırtını Blues'a dayamış bir Psychedelic Rock albümü. Alışkın olduğumuz West Coast tarzı Psychedelic'e benzer bir tanım gibi görünse de kendilerine has bir anlayış geliştirmeyi de başarabilmişler. Albüme iki cover parça eklemeyi de unutmamışlar. Bob Dylan'ın Down Along The Cove ve B.B. King'in You Upset Me Baby'si albümde yerini almış ve hiç de uyumsuz durmamışlar. B.B. King'in parçasını Oppe I Træet adıyla Danca söylediklerini de belirtelim.

Albümde ayrıca Amerikalı şair Walt Whitman'ın şiirlerinden hazırladıkları 3 parça bulunuyor. Bu arada, Danca dinlerken kulağı tırmalayan bir dil. Özellikle Rock albümlerinde, albümün etkisini düşürecek kadar rahatsız edici olabiliyor. Lakin Blomsterpistolen için geçerli değil bu. Zaten albümde bazı parçalar Danca bazıları da İngilizce yorumlanmış. Tuhaf bir durum ama hem Danca'nın kaba etkisi azalırken hem de değişik bir hava katıyor. Diğer taraftan parçaları o kadar iyi işlemişler ki Danca uyumlu bir şekilde geliyor kulağınıza.

Albümün getirdiği ticari başarı ve kaliteli bir albüm olmasından kaynaklı fazlaca bilinir hale geliyorlar. Yönetmen Jens Jorgen Thorsen, Quiet Days in Clichy (Clichy'de Sessiz Günler adıyla ülkemizde bazı yaz festivallerinde de gösterilmiştir) filmi için Young Flowers'tan 3 parça istemiştir. O parçaları da daha sonraki albümlerin Remastered CD versiyonlarında bulabiliyorsunuz. Ya da daha iyisi filmi izleyin, ilgi çekici ve değişik bir bakış açısına sahiptir.

Young Flowers'a giriş için albüm konusunda arada kaldığımı söylemeden geçmeyeyim. 2 albümlerinin ikisi de gerçekten iyi. İkinci albüm bir miktar daha iyi olmakla birlikte Blomsterpistolen başlangıç için daha uygun geldi. Kişisel tercih olarak görebiliriz bunu da. No.2 adıyla yayınlanan ikinci albümde Burnin Red Ivanhoe'dan elemanlarla birlikte enfes bir Jam Session yaptıklarını da belirterek bitirelim.

YOUNG FLOWERS

Peer Frost / Gitar, Vokal
Peter Ingemann / Bass
Ken Gudman / Davul

BLOMSTERPISTOLEN

01 - Ouverture / Take Warning, Stk.1 (4:22)
02 - The Moment Life Appeared, Stk.2 (2:25)
03 - 25 Øre (7:53)
04 - Oppe I Træet, Stk.3 (3:26)
05 - To You, Stk.4 (2:02)
06 - Down Along the Cove, Stk.5 (3:59)
07 - April '68 (8:56)

23 Mayıs 2023 Salı

Iron Duke / First Salvo (1974)

70'li yıllardan, klavyeyi ön plana almış bir başka grup Iron Duke. 1970'lerin ortalarına doğru Danimarka'da kurulan grubun 2 albümü bulunuyor. Ama ilk albümle de gerçekten iyi ve yeterli bir başarı sağlamış olduklarını görmek insana iyi geliyor. Elbette bu başarı ticari açıdan gelen bir başarı değil. Kaydetmiş oldukları 2 albümde yeteneklerini bir hayli fazla göstermişler.

Symphonic Prog'ın Danimarka'dan çıkma önemli temsilcilerindendir. Albümlerinde çok değişik, bambaşka şayler yapmamışlar ama dinlemeye başladığınızda bırakamadığınız türden albümlerden. Yer yer Novalis, Kaipa, Fruupp gibi gruplarla benzeşen öğeler üzerinden hareket ediyorlar. Bazı noktalarda ise Jane'i hatırlatan bölümlere giriyorlar. Bu noktada benzersiz olmadıklarını da söylemek gerekir. Lakin  adını saydığımız grupları taklit ettikleri, onların ucuz bir kopyası olduklarını da söyleyemeyiz.

Hakkında çok fazla tarihsel bilgiye sahip olmadığımız grubun ilk albümü olan First Salvo (adından da anlaşılıyor zaten ilk albüm olduğu) başarılı düzenlemelere sahip. Kimi yerlerde klasik müzik etkilerini, kimi yerlerde Ortaçağ Avrupa'sının müzikal anlayışına selam veren bölümleri gördüğümüz albümde sıkıcı olan yerler de bulunuyor. Çok fazla göze batmasa da dikkatle dinleyen biri için tekrara düşen, hadi artık bitsin bu kısım dedirten cinsten birkaç bölüme rastlamak mümkün.

Bir de Beast Of Prey parçasının girişini Yes'in Yours Is No Disgrace parçasından çaldıklarını söyleyenler var. Aldırmayın. Benzerlikler bulunsa da, Yes'in kendine has tarzına öykünseler de aynı da değil. Yapılabilecek en büyük suçlama, oradan öyküneceğinize kendiniz yapsaydınız gibi bir şey olabilir en fazla.

Albümün genelinde enstrümantasyonda herhangi bir sorun görünmüyor. Etkili ve coşkulu bir şekilde çalarlarken kontrolü kaybetmeden devam etmeyi tercih ediyorlar. Biraz daha salsalarmış kendilerini daha farklı bir kayıt da çıkabilirmiş ortaya ama First Salvo bu haliyle de hiç fena değil. Başta klavye ağırlıklı olduklarını söylemiştik. Neredeyse Emerson, Lake & Palmer kadar yoğunluklu bir klavye örüntüsüne sahipler ama ELP ile de alakaları yok tabi. Daha yumuşak, sabit ve belirsiz özelliklere sahip olduklarını söyleyebiliriz. Progressive Rock içerisinde muhteşem öneme sahip gruplardan biri olmasalar da Iron Duke, Symphonic Prog'un Danimarka'dan çıkmış iyi temsilcilerinden biri.

IRON DUKE

Tommy Hansen / Gitar, Moog, Vokal
Jens Olesen / Piyano, Moog, Org
Hans Resen / Bass, Vokal, Flüt, Akustik Gitar, Moog
Claus Sarup / Davul

FIRST SALVO

01. Happy Band (2:45)
02. Iron Duke (7:30)
03. The Blacksmith & The Baker (3:35)
04. Beast Of Prey (7:25)
05. See The Conqu'ring Hero Comes (3:10)
06. Psalm (2:45)
07. Rockin' Edward (15:00)

14 Mart 2023 Salı

Culpeper's Orchard / Culpeper's Orchard (1971)

1969 yılında Kopenhag, Danimarka'da kurulan Culpeper's Orchard, dönemin Danimarkalı grupları arasında iyi bir yere sahip. 70'ler boyunca 4 albüm kaydetmiş olmalarına ve bu albümlerden sonuncusunun üçüncü albümden 5 yıl sonra kaydedilmiş olmasına rağmen gayet başarılı bir çizgide hareket etmişler.

Daha önce blog'a konuk ettiğimiz Day of Phoenix ile ortama giren İngiliz müzisyen Cy Nicklin, grupla 2 parça kaydettikten sonra ayrılır ve yeni grup olarak Culpeper's Orchard'ı kurar. 4 kişilik kadrosuyla fazlasıyla büyük bir potansiyele sahiptir grup. Hem verdikleri konserlerde hem de kaydettikleri ve konumuz olan ilk albümde çok büyük başarı kazanırlar. Albüm hem ticari başarıyı getirirken hem de müzikal anlamda fazlasıyla doyurucudur.

Tuhaf bir şekilde, dinledikçe Jethro Tull, The Beatles, Led Zeppelin gibi grupların izlerini fazlasıyla bulursunuz grupta. Ama bu kopyalamanın ötesine geçer ve kendi tarzlarını yaratırlar. Bahsi geçen grupları sadece andırmaktadırlar ama asla bire bir aynı değildirler. Tutturdukları bu frekansta devam ederler ve ikinci albümü yayınlarlar. O da en az ilki kadar başarılıdır. Belki biraz aşağıdadır ama o da sadece biraz işte.

Fakat ikinci albümün ardından grubun 2 üyesi ayrılır ve orijinal kadro yarı yarıya azalır. Buradan aldığı yetki ile Cy Nicklin belki de hayatının en saçma kararını vererek Country Rock'a çok yaklaşan bir üçüncü albüm kaydeder. Albüm gerçekten de gereksiz denilebilecek kadar kötüdür. Tabi bu Culpeper's Orchard açısından baktığımız zaman öyle. Diğer yandan bakıldığında ise türün iyi örneklerinden biri olarak kabul görebilir. Albümün yeteri kadar başarılı olmaması grubun havada asılı kalmasını sağlar. Uzunca bir süre sessiz sedasız kalırlar. Ta ki 1977 yılına kadar. O yıl ismi kısaltıp Culpeper olarak kullanırken son bir albüm daha kaydederler. Albüm fazlasıyla başarılı ve kalitelidir. Lakin grubun artık sonu da gelmiştir.

Eclectic Prog'un Danimarka'dan çıkmış en önemli temsilcilerinden biridir Culpeper's Orchard. Konumuz olan ilk albüm de bu türün en iyi albümlerinden biri olarak kabul edilebilir rahatlıkla. Arşivde olmazsa olmaz, dinlemezseniz pişman olacağınız türde bir albümdür.

CULPEPER'S ORCHARD

Cy Nicklin / Lead Vokal, Ritim Gitar, Akustik Gitar, Vurmalılar
Nils Henriksen / Lead Gitar, Akustik Gitar, Piyano, Harpsichord, Lead Vokal
Michael Friis / Bass, Org, Flüt, İki Parmak Piyano, Vurmalılar
Rodger Barker / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Birgitte Swarbrick / Performer (12)
Mette Holkenov / Performer (12)

CULPEPER'S ORCHARD

01. Banjocul (0:48)
02. Mountain Music Part 1 (6:28)
03. Hey You People (1:31)
04. Teaparty For An Orchard (6:13)
05. Ode To Resistance (5:54)
06. Your Song & Mine (5:35)
07. Gideon's Trap (5:45)
08. Blue Day's Morning (2:11)
09. Mountain Music Part 2 (7:26)

10 Mart 2023 Cuma

Rainbow Band / Rainbow Band (1970)

Rainbow Band
'in genel tarihçesi konusuna daha önce Midnight Sun'ın 1971 tarihli albümü ile ilgili yazıda bahsetmiştik. Grup önce Rainbow Band adıyla kurulup 1 yıl sonra da Midnight Sun adıyla yoluna devam etme kararı alıyor. Bu kararın alınmasındaki en büyük etkinin aynı isimli bir Kanadalı grubun daha olması olduğunu da belirtmiştik.

İsim değiştirdikten sonra Jazz Rock ve Fusion'ın epeyce derinlerine doğru giden grubun bu ilk albümünde durum biraz değişik. Yine Jazz Rock ve Fusion'dan yola çıkıyorlar ama bir tarafıyla henüz olmamış, ham bir yapı varken (Midnight Sun ile karşılaştırıldığında elbette) diğer taraftan Psychedelic Rock'tan da beslenen Progressive Rock albümde kendini daha fazla hissettiriyor. Kullandıkları ses efektleri, etkileyici vokalleri ve atmosfer oluşturmaya müsait yapılarıyla Midnight Sun ile aralarına biraz mesafe bırakıyorlar.

Melodikleşmeye yaklaşan ama sanki bu tip tekrarlara düşmemek için çabalayıp yön değiştiren bir anlayışları var bu albümde. Her yeni bölümde farklı bir melodi geliştirmeye çalışıp, belirli bir yere geldikten sonra o melodiyi terk edip başkasına geçiyorlar. Bu anlamda melodik bir zenginlikten bahsedilebilir rahatlıkla. Ama melodilerin tam anlamıyla melodileşmemesi de insanı kararsız bırakıyor bu yorum hakkında.

Albümde enstrümanların kullanımı oldukça iyi. Özellikle Psychedelic'in bağrından kopup geldiği aşikar olan gitarlar ve ritim bölümü işlerini gerçekten de iyi yapıyorlar. Eğer sadece isim değiştirmemiş olsalardı, bu albümü de tek albümlü efsaneler kataloğumuza kaydedebilirdik.

Şimdi gelelim en can alıcı noktaya. Midnight Sun adıyla yayınlanan albüm Rainbow Band albümüyle aynı. Yani albümü alıp ikinci kez kaydedip tekrar ama farklı bir grup adı altında yayınlamışlar. Ki bu durumdan Midnight Sun ile ilgili yazıda da bahsetmiştik. Rainbow Band ile Midnight Sun arasındaki en büyük fark vokal değişikliği. Müzikal anlamda da epeyce bir değişiklik fark ediliyor ama Lars Bisgaard vokalinden Allan Mortensen'e geçiş gerçekten keskin ve değişik olmuş. Yerinde olmuş diyemiyorum zira ben Lars Bisgaard versiyonunu daha çok seviyorum. 

Yine de 2 grup arasında kararsız kalmak, hangi albümün daha iyi olduğuna karar vermek gerçekten de zor. Kişisel müzik tercihinize göre yakın bulduğunuzu benimseyebilirsiniz. 

RAINBOW BAND

Peer Frost / Gitar
Carsten Smedegaard / Davul
Bent Hasselmann / Üflemeliler
Lars Bisgaard / Vokal
Bo Stief / Bass
Niels Bronstad / Piyano

RAINBOW BAND

01. Where Do You Live (4:25)
02. King of the Sun (5:04)
03. Nobody / B.M. (7:47)
04. Where Are You Going to Be? (2:49)
05. Living on the Hill (14:14)
06. Rainbow Song (3:50)

13 Aralık 2022 Salı

Secret Oyster - Sea Son (1974)

Daha önce adından söz ettiğimiz Burnin Red Ivanhoe’nun dağılması ardına 1972 senesinde kurulan Secret Oyster adını yine Burnin Red Ivanhoe’nun kendi adlarını taşıyan 1970 tarihli albümünün kapanış parçası “Secret Oysters Service” ten alıyor.

Burnin Red Ivanhoe’nun aksine ilk albümleri ile Psychedelic Rock'tan arınmış bir tür ağırlıklı Jazz Fusion harmanında takılmışlar. (ki bu albüm de taş gibi) Bahsedeceğim ikinci albümleri Sea Son ile daha çok Gong ve Colosseum’un 1970’lerin ortalarından sonra yöneldiği tarzda Jazz Fusion akımına kapılmış, neredeyse birebir örnek aldığı Mahavishnu Orchestra ve Miles Davis gibi babaların da gerisinde kalmamışlar.

Genel anlamda kulaklara Mahavishnu’nun Billy Cobham’sız hali (ilk albümden sonra grubu terk eden Bo Thrige Andersen olmadığından) gibi gelse de en az onlar kadar yaratıcı komposizyonlara ve icra yeteneğine sahipler. Claus Bøhling gitarda McLaughlin gibi yardırırken, Jan Hammer’ın izdüşümü Kenneth Knudsen synth ve piano ile atmosferi dengelemekte büyük iş başarıyor. Atmosfer bazen birbirine giren bir dolu ses yığınına dönüşen, her enstrümanın ayrı sololar attığı kakafoni şovuna da dönüşebilse de Karsten Vogel’ın atmosfere olan Miles etkisi derinden ve armonilerde büyük fark yaratıyor. Jess Staehr ve Thrige Andersen’in yerini alan Ole Streenberg’in altyapıdaki sadelikleri bahsettiğim kakafonik durumların da bir nebze önüne geçiyor.

İlk albümdeki çiğ ama orijinal sound'un yerini alan ayakları yere basan ama pek çok döneminin babalarından da ağır etkilenmiş müzikaliteleri pekala deneyimlemeye değer.

SECRET OYSTER

Claus Bøhling / Gitat
Kenneth Knudsen / Piyano, Moog
Karsten Vogel / Alto & Soprano Saksafon, Org
Jess Staehr / Bass
Ole Streenberg / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Finn Ziegler / Keman (1,5)
Hans Nielsen / Keman (1,5)
Bjarne Boie Rasmussen / Viola (1,5)
Erling Christensen / Çello (1,5)
Palle Mikkelborg / Strings Score & Düzenlemeler (1,5), Trompet (3,6)
Kasper Winding / Konga, Vurmalılar (3)

SEA SON

01. Oysterjungle (2:57)
02. Mind Movie (9:14)
03. Pijamamafia (6:07)
04. Black Mist (3:40)
05. Painforest (5:40)
06. Paella (8:23)

19 Ekim 2022 Çarşamba

Midnight Sun / Midnight Sun (1971)

Bunların hepsi Kvartetten yüzünden başımıza geliyor. O kadar dedik ki İskandinavlara, Baltık Denizi çevresine girmeyelim. Girince çıkamıyoruz çünkü. Geldi, Nya Ljudbolaget ile ilgili yazdı, bizi de o çukura sürükledi. Yine o bölgeden bir grupla güne merhaba diyoruz. Dünkü The Old Man & The Sea'nin ardından Midnight Sun'ı ağırlıyoruz.

Kopenhag, Danimarka'da 1970 yılı başlarında Rainbow Band adıyla kurulan grup tek albüm kaydediyor ve ardından isimlerini Midnight Sun'a çeviriyorlar. İsim değiştirmelerindeki en büyük sebep aynı isimle bir Kanadalı grubun olması. Bu arada ilginç olan bir durum var. Rainbow Band adıyla kaydettikleri albümden sonra isim değiştirince yeni bir albüm kaydetmek yerine aynı albümü tekrar ama biraz daha farklı tarza çevirerek Midnight Sun adıyla yeniden yayınlamışlar. Albümlerden hangisinin daha iyi olduğuna karar vermek bu noktada güçleşiyor. Çünkü hem parçalar her şekilde iyi geliyor hem de grup gerçekten yetenekli müzisyenlerden oluşuyor.

Yine de pek çok kişinin ortak görüşü olarak ikinci albüm az daha altta kalıyor ve tarzı da Blood, Sweat & Tears'a doğru yakınlaşmış durumda. Büyük sorun oluşturmamakla birlikte pek de çekici gelmeyebilir. Ama albümdeki parçaların, enstrüman kullanımlarının, Progressive Rock'a doğru hızla ilerleyen eğlenceli Jazz varyasyonlarının kalitesi albümü arşivlik albümler listesine sokuyor. Jazz demişken, albümün daha önce paylaştığımız Ardo Dombec gibi bir tarzı yok. Aynı tempoya, heyecana sahipler belki ama Midnight Sun bu konuda daha hafif ve melodik kalıyor. Genel olarak albümün janrı Jazz Rock ve Jazz Fusion olarak adlandırılsa da Eclectic Progressive Rock ya da Crossover Prog da yanlış bir tanımlama olmayabilir. Jazz dışında Blues, Hard Rock, Psychedelic Rock etkileşimleri de bir hayli fazla albümde.

Rainbow Band'den Midnight Sun'a geçişte vokal değişikliği yapıldığını söylemeyi unuttum. Sevdiğiniz tarza göre her iki versiyondan biri daha çok ilginizi çekebilir belki. Müzikal olarak biraz altta kalsa da albümün Midnight Sun verisyonundaki Allan Mortensen vokalinin daha ilgi çekici ve oturmuş olduğunu söyleyebilirim. Özelliksiz, sade ama tonal çıkışları ile sizi cezbeden bir yapısı var Mortensen'in vokalinin. Diğer taraftan Rainbow Band albümündeki Lars Bisgaard vokali ise daha teknik ve güçlü. Karar vermek gerçekten de zor olabilir.

MIDNIGHT SUN

Allan Mortensen / Vokal
Peer Frost / Gitar
Niels Brønsted / Piyano
Bent Hesselmann / Saksafon, Flüt
Bo Stief / Bass
Carsten Smedegaard / Davul

MIDNIGHT SUN

01 - Talkin' (5:04)
02 - King of the Sun (4:29)
03 - Nobody (5:01)
04 - B.M. (2:35)
05 - Sippin' Wine (3:03)
06 - Living on the Hill (14:37)
07 - Rainbow Song (3:41)

18 Ekim 2022 Salı

The Old Man & the Sea / The Old Man & the Sea (1972)

The Old Man & the Sea
, Danimarka Progressive Rock sahnesinin en şaşaalı, en görkemli döneminde, müziği daha da sertleştirerek öne çıkmış bir grup. Ömrü çok kısa olmuş. Alışkın olduğumuz üzere tek albümle kalmışlar. Gerçi sonraları archival adı altında yayınlanan, döneminde kaydedilmiş ama yayınlanamamış parçaların olduğu albümler de çıktı 3-4 tane. Konumuz ise grubun yayınlanmış ve grupla aynı adı taşıyan tek albümü.

1967 yılında müzik yapmaya başlamışlar ve 1969 yılına kadar da devam etmişler önce. Ama grup bir süreliğine dağılmış. Ardından 1971 yılında tekrar bir araya gelip kayıtlar yapmaya başlamışlar. Grubun adını da Baltık Denizi'ne kıyısı olan kültürde pek fazla önem taşıyan eski bir hikayeden almışlar. Yani grubun adı Ernest Hemingway'ın aynı adlı kitabından gelmiyor. 

Albüm yayınlandıktan sonra hem ticari hem de popülerlik açısından orta düzey bir etki bırakıyorlar. Dönemin Danimarka Rock arenasında Ache, Burnin Red Ivanhoe, Secret Oyster gibi grupların yer aldığı düşünülürse bu ortalama etki bile oldukça iyi bir düzeyde sayılabilir. Diğer yandan bakıldığında ise The Old Man & the Sea, müzikal anlamda hak ettiği yeri bulamamışlardan bir tanesi. Az önce saydığımız grupların tarzının daha ilerisinde ve bu işi Hard Rock ile birleştirerek iyi bir iş çıkartmışlar. Devam edebilselerdi belki de Danimarka'nın en iyilerinden biri olarak da anılabilirlerdi.

Bu noktada, sıklıkla Atomic Rooster ve Aqualung dönemi Jethro Tull ile benzeştiği üzerine pek çok insanın görüşü ortak. Benzeştiği bazı noktalar olsa da bu görüşe katılacak kadar çok benzerlik göremediğimi de belirtmeliyim. Kansas, bahsi geçen 2 gruptan daha yakın görünüyor mesela The Old Man & the Sea'ye. Albümde Blues'a kayan gitar soloları mevcut. Led Zeppelin ve Ten Years After'ın Danimarka konserlerinde ön grup olarak da çıkmışlar ama bu Blues yaptıklarını göstermediği gibi Atomic Rooster ve Jethro Tull ile yakınlıkları olmadığı da apaçık ortada.

Kendilerine has bir müzikal anlayışları, insanı derinden yakalayan vokalleri ile The Old Man & the Sea, başlı başına başka farklı bir kulvarda yol alıyor. Genele yayılan Hard Rock, sololarda öne çıkan Blues, bir anda ortaya çıkıp kaybolan Jazz etkileri ve Symphonic Rock'a öykünen havasıyla onlar sadece The Old Man & the Sea.

THE OLD MAN & THE SEA

Knud Lindhard / Bass, Vokal
Ole Wedel / Vokal, Vurmalılar
Benny Stanley / Gitar, Akustik Gitar
John Lundvig / Davul
Tommy Hansen / Org, Piyano, Vokal
Poul Åge Hersland / Flüt

THE OLD MAN & THE SEA

01 - Living Dead 7:47
02 - Princess 6:00
03 - Jingoism 6:50
04 - Prelude 1:12
05 - The Monk Song, Part 1 5:50
06 - The Monk Song, Part 2 3:37
07 - Going Blind 10:28

28 Eylül 2022 Çarşamba

Day Of Phoenix / Wide Open N-Way (1970)

Burnin Red Ivanhoe
'nun ardından bir Danimarka grubunu daha eklemek farz oldu. Day Of Phoenix, 1968 yılında Cy Nicklin tarafından kuruldu. Grubun diğer elemanları The Maniacs adıyla bilinen gruptan geldiler. İlk grup formuyla sadece 2 parçadan oluşan bir single kaydettiler ve Nicklin, Culpeper's Orchard'a katılmak için gruptan ayrıldı.

Sıkı çalışmaların ardından 1970 yılında ilk albümleri hazır hale gelmişti. Kopenhag'da kaydettikleri albümün yapımcısı Colosseum'un erken dönem bass gitaristi Tony Reeves idi. Oldukça başarılı bir albüme imza atmışlardı. Psychedelic Rock tabanına oturttukları albümün tarzı çoğunlukla içerisinde Jefferson Airplane, Quicksilver Messenger Service gibi grupların dahil olduğu West Cost Psychedelic içerisinde yer alıyordu. Ama büyük fark yaratarak işi daha ileri taşımışlar ve Space Rock'a kadar uzanmayı başarmışlardı. 

İlk albümün başarısına rağmen ikinci albüm beklenenin çok çok altındaydı ve Bass gitarist Eric Stedt'in ani ölümü de buna eklenince grup dağılmak zorunda kaldı. Ama ilk albümleriyle Rock tarihinde bir yer edinmeyi başarmışlardı. 

Basit, sade ve özelliksiz görünen bir vokal anlayışıyla açılan parçalarda klavye ve gitarların araya girmesiyle birlikte iş bambaşka bir hal alıyor ve ciddi İskandinav kültürü dokunuşlarının olduğu melodik bir Krautrock ortaya çıkıyor. Albümü açılış parçası yukarıda da bahsettiğimiz West Coast ekolünü devam ettirirken ikinci parça Cellephane No. 1&2 ise kendine has bir yapıya sahip. Arada bazı benzerlikler yakalasanız da tamamıyla farklı ve özgün bir parçaya dönüşüyor.

If You Ask Me ile ilgili söylenecek çok fazla şey var aslında ama parçanın introsu zaten her şeyi özetliyor. Daha girişinden anlıyorsunuz ne tarz bir şeyle karşı karşıya olduğunuzu. Psychedelic Rock'ın eğlenceli tarafından girip, melodik ve sevimli olarak nitelendirilebilecek bir parçaya dönüştürüyorlar.

Mind Funeral ise başlangıçta size Quicksilver Messenger Service'i hatırlatsa da devamında klasik müzikten İspanyol tarzına, oradan da başka yerlere uzanıyor. Son parça Tick-Tack, üzerinize yapışan her şeyi çıkarıp atan, albümü sakin şekilde kapatan bir parça.

Danimarka'nın belki de en iyi Psychedelic Rock temsilcisi diyebileceğimiz Day Of Phoenix, tek albüme sığdırdıkları bir sürü etkileşimle bu unvanı fazlasıyla hak ediyor.

DAY OF PHOENIX

Hans Lauridsen / Vokal
Ole Prehn / Elektrik Gitar, 12-Telli Gitar, Vokal
Karsten Lyng / Lead Gitar
Erik Stedt / Bass, Piyano, Saw
Henrik Friis / Davul, Vurmalılar

WIDE OPEN N-WAY

01 - Wide Open N-Way 11:33 
02 - Cellophane #1 & 2 13:44
03 - If You Ask Me 4:49
04 - Mind Funeral 12:29
05 - Tick-Tack 1:10

27 Eylül 2022 Salı

Burnin Red Ivanhoe / Burnin Red Ivanhoe (1970)

Kvartetten
'in dünkü enfes Nya Ljudbolaget dönüşünden sonra İskandinav müziğine bir ek daha yapalım istedim. Diğerlerine oranla daha popüler olabilmiş, daha çok albüme sahip ve ticari başarıyı yakalamış gruplardan olan Burnin Red Ivanhoe, 1967 yılı ortalarında Danimarka'da kuruluyor. Doğal olarak da İskandivya'dan çıkan ilk Progressive Rock gruplarından biri olarak anmak yanlış olmaz. Hatta biraz kurcalarsak ilki bile diyebiliriz.

2 yıllık uzun çalışmaların ve sahnede edindikleri deneyimin ardından 1969 yılında ilk albüm olan M144'ü yayınlıyorlar. Double olarak nitelendirilen albüm 2 plaktan oluşuyor. Henüz ilk albümünü kaydeden bir grup için ciddi bir yaklaşım bu. Yapımcı firmanın da büyük bir risk aldığını söylemek gerek. Neyse ki albüm o kadar başarılı oluyor ki durumdan herkes memnun. İlk albümün kazandığı ciddi başarı sayesinde 2. albümün kayıtlarına başlayan grup tarzlarında çok fazla değişikliğe gitmeden devam ediyor.

Zaten en başa dönersek, Burnin Red Ivanhoe'nun tamamen kendine has bir müzikal anlayışı bulunuyor. Onların müziğini herhangi bir grubun müziği ile benzeştiremiyorsunuz. Eğer bir parça ya da albüm Burnin Red Ivanhoe tarzına benziyorsa muhtemelen onlardan sonra kaydedilmiştir diye düşünebilirsiniz. Pek çoklarınca Caravan ile fazla benzerliğe sahip oldukları söylense de aradaki belirgin farklılıklar bu tezi çürütüyor. Blues, Jazz, R&B, Psychedelic, Folk gibi pek çok tarz ve türden etkilenerek yaptıkları müzikte İskandinav dokunuşları kaçınılmaz şekilde yerini alıyor.

Albümün Londra'da kaydedilen ve yayınlanan ilk Danimarka çıkışlı albüm olduğunu da belirtelim. Progressive Rock'ın anavatanında böylesine görkemli bir albüm kaydetmeyi başarıp, üstüne bir de başarı sağlamak herkesin harcı olmasa gerek. Blues ve Jazz Rock'ın enfes şekilde birleştiği albümde nefeslilerin ön planda olduğu parçalarda hava bir anda değişiyor. Canterbury Scene'deki aşırı rahatlığa yakın bir yapıyla girdikleri parçalardan başarılı şekilde çıkmayı becerebiliyorlar. Herhangi bir aksaklık ya da kulağınızı tırmalayan tuhaf bir şeye rastlamıyorsunuz hiç. Bunu Jazz ile yapmak kolayken bir de yanına Blues'u ekleyin. Ne kadar zor olduğu ortada. Ama albüm de en az o kadar iyi durumda.

BURNIN RED IVANHOE

Kim Menzer / Armonika, Trombon, Tenor Saksafon, Flüt, Vurmalılar
Ole Fick / Vokal, Gitar, 12-Telli Gitar
Karsten Vogel / Soprano Saksafon, Alto Saksafon, Org, Piyano
Jess Stæhr / Bass, Akustik Gitar
Bo Thrige Andersen / Davul, Vurmalılar

BURNIN RED IVANHOE

01 - Across the Windowsill 7:45
02 - Canaltrip 5:20
03 - Rotating Irons 8:25
04 - Gong-Gong, the Elephant Song 5:50
05 - Near the Sea 3:55
06 - Secret Oyster Service 9:45

6 Eylül 2022 Salı

The Savage Rose / The Savage Rose (1968)

Psychedelic Rock
'ın Avrupa'daki en önemli temsilcilerinden biri de The Savage Rose. Danimarkalı grup Flower Power'ın patladığı günlerde, özellikle Avrupa'nın gençlik açısından çalkantılı döneminde kuruluyor. Anders ve Thomas Koppel adındaki müzikal anlamda oldukça yaratıcı 2 kardeş gruba öncülük ediyor. Müzikal türleri Psychedelic Rock olsa da Jazz Rock'tan Progressive Rock'a uzanan geniş bir yelpazede, yaptıkları albümleri besliyorlar.

Ama grubun en önemli tarafı hiç kuşkusuz vokali. Annisette, gelmiş geçmiş en iyi kadın vokaller arasında gösteriliyor, hem de Janis Joplin, Inga Rumpf gibi isimlerle birlikte. Gerçekten de etkili ve insanı derinden etkileyen bir sese ve yorum tekniğine sahip. Çoğu zaman albümleri dinlerken müzikal alt yapıyı kaçırıp Annisette'in sesine odaklanmış bulabilirsiniz kendinizi.

Thomas Koppel'in grupta Klavsen çalan Ilse Marie ile evli olduğunu, sonra boşanıp Annisette ile evlendiğini de belirtelim ki blog'un magazinel yönü olduğu da ortaya çıksın. Yine küçük bir not olarak, yıllar önce ülkemizde Grup Yorum üyelerinin yargılanmaları (bilmem kaçıncı yargılanma tabi) sırasında dayanışma amacıyla gelip, bununla yetinmeyip Grup Yorum'un 1989 tarihli Cemo (ki nasıl bir sıkıntıysa artık, 2011 yılında bile Cemo 1 kez daha yargılanmıştı) albümüne 1 şarkı ile konuk oluyorlar. Stien I Bjerget isimli parça aslında Ali Baran'a ait ve Çiyayê Bilind Warê Meye ismiyle biliniyor. 

Son bir eklemek yapmazsak da olmaz. The Savage Rose bir albümünde de Nazım Hikmet'in İbrahim'in Rüyası isimli şiirini besteleyip Danca söylüyor. Direkt olmasa da dolaylı yoldan grupla bağlantımız epeyce varmış.

Dönemin verdiği coşkudan kaynaklı olacak ki bu ilk albüm The Savage Rose gerçekten de takdir edilesi 11 parça içeriyor. Başta da bahsettiğimiz gibi pek çok tür ve tarzdan esintiler hissettiren albümle ilgili sürprizi kaçırmamak adına yorum yapmıyoruz ama "Her Story'de Annisette'in vokaline dikkat edin!" demek de boynumuzun borcu.

THE SAVAGE ROSE

Alex Riel / Davul
Jens Rugsted / Elektrikli Bass
Flemming Ostermann / Gitar
Ilse Maria Koppel / Klavsen
Anisette Hansen / Vokal
Anders Koppel / Org
Thomas Koppel / Piyano

THE SAVAGE ROSE

01 - Your Sign/My Sign 3:10
02 - Open Air Shop 5:40
03 - You Be Free 1:25
04 - Oh Baby Where Have You Gone 2:10
05 - A Girl I Knew 4:40
06 - Everybody Must Know 3:56
07 - Savage Rose 2:40
08 - Her Story 4:37
09 - White Swans Marriage Clothes 2:25
10 - Sleep 1:57
11 - You'll Be Alright 3:18