15 Kasım 2022 Salı

Amos Key / First Key (1973)

1970
yılında Almanya'da kurulan Symphonic Progressive Rock grubu Amos Key, 1976 yılına kadar süren müzik hayatı boyunca sadece tek albüm yayınlayabildi. Ama bu tek albüm, Rock müzik tarihine geçebilecek denli iyiydi. Gerçi 1975 yılında ikinci albüm için stüdyoya girip kayıtlara başlamışlar ama birkaç demo parça dışında bir şey kaydetmeye fırsat kalmadan da ayrılmışlar. Adı sık sık geçen tek albümlü efsaneler listesine ek yapabileceğimiz gruplardan biri daha yani.

Kurulmalarından sonraki 3 yıl boyunca kat ettikleri yol albüme nefis bir şekilde yansımış. Klasik Müzik etkilerinin bir hayli fazla olduğu albümde grup elemanlarının enstrümanlara olan hakimiyeti hemen göze çarpıyor. Klasik demişken belirtmeden de geçmeyelim, Amos Key albümü Bach, Beethoven, Schumann gibi ustalara ithaf etmiş. Her ne kadar modern öğeler içerse de geneline bakıldığında adı geçen klasik müzik bestecileri gibi pek çoğundan etkilendikleri ortada.

Bulabileceğiniz pek çok kaynakta grup Ekseption ve ELP ile karşılaştırılıyor ya da aynı kefeye konmaya çalışıyor. Bu tarz yaklaşımları zaten doğru bulmuyoruz ama Amos Key için bu tip bir yaklaşım son derece yanlış. Bahsi geçen iki gruptan daha iyi olduklarını kast etmiyoruz elbette. Ama arlarında çok büyük farklılıklar olduğu gün gibi aşikar. Ekseption klasik müziğe derinden bağlıyken, Emerson, Lake & Palmer klasik müziği temel alarak daha eklektik bir yaklaşım sergiliyor. Amos Key ise her ikisinden de farklı olarak, farklı türlerin bazı yönlerini daha melodik bir yapı içinde kullanıp klasik müzik alt yapısı üzerine oturtuyor. Özetle üçü de birbirinden tamamen farklı anlayışlara sahip gruplar.

Ayrıca Amos Key diğer Progressive Rock ya da Symphonic Prog gruplarına oranla daha kısa süreli parçalara sahipler. First Key'de en uzunu 6 dakikaya yaklaşan 9 parça bulunuyor. Ama bu müzikal kalitelerini kötü yönde etkileyen bir durum olmaktan çok nasıl rafine çalıştıklarının bir göstergesi. Klavyelerin çok fazla ön planda olduğu albümde parçalar bazı noktalarda karmaşık düzenlemelere sahip. Şaşırtıcı şekilde etkileyici hale bürünen bass ve davul bölümleri albümdeki melodik yapının öne çıkmasını sağlıyor. 

AMOS KEY

Andreas Gross / Gitar, Bass, Vokal
Thomas Molin / Klavye, Vokal
Lutz Ludwig / Davul

FIRST KEY

01. Shoebread (4:05)
02. Ensterknickstimmstamm (3:28)
03. Knecht Ruprecht (4:50)
04. Sometimes... (1:55)
05. Got The Feelin (3:10)
06. Escape (4:00)
07. Important Matter (5:55)
08. Dragon's Walk (5:25)
09. First Key (2:56)

14 Kasım 2022 Pazartesi

Lava / Tears Are Goin' Home (1973)

Müzikal çeşitliliği bir hayli iyi kullanan nadir gruplardan biri de Lava'dır. Tears Are Goin' Home'u istediğiniz listenin ilk 10 sırasında bir yerlere rahatlıkla yerleştirebilirsiniz. Adından sıkça söz ettiğimiz tek albümlü efsaneler listesine de ilk 10'dan rahatlıkla girebileceklerini belirtmeden geçmeyelim.

O dönemden nadiren de olsa karşılaştığımız, haklarında az bilgiye sahip olduğumuz ve fena halde merak ettiğimiz grupların da başında gelir. 1971 yılında Berlin'de kuruldukları ve tek albüm kaydettikleri bilgisi dışında bir de komün halinde yaşadıklarına dair söylentiler var. Bunun dışında tarihsel bir bilgi edinme şansımız yok. Grup elemanlarının isimlerin takip ederek yaptığınız taramalar bile herhangi bir sonuç vermiyor. 1974 yılında grup elemanlarından Thomas Karrenbach'ın uyuşturucuya bağlı ölümünden sonra dağıldıklarını da söyleyelim.

Krautrock'ın en önemli örnekleri ile ön planda olduğu yıllarda dipten ve derinden gelerek hem de tek albümle büyük bir başarı elde etmiş Lava. Büyük ticari başarı yakalayamamış elbette. Ama albümün kalitesi pek çok dinleyici ve eleştirmen tarafından takdir edilmiş. Uzun yıllar albümün plak versiyonunun ortalıkta dolandığı ve pek tercih edilmediği söylenir, özellikle 80'lerde. Ama ardından yeniden keşfedilen grup bir anda kıymete biner ve albüm koleksiyon parçası olarak aranır hale gelir.

Az önce de bahsettiğimiz gibi pek çok türü ve tarzı içinde barındırıyor Tears Are Goin' Home. Space Rock, Blues, West Coast tarzı Psychedelic Rock, Folk Rock başı çeken, albümün her yerinde duyabildiğiniz türler. Yarı yarıya Progressive bileşenler içerdiğini söyleyebiliriz ama tam anlamıyla bir Progressive Rock albümü değil Tears Are Goin' Home. Kendilerine has geliştirdikleri müzikal anlayışla Krautrock'ın tam da orta yerinde durduklarını söyleyebiliriz. Grup elemanlardan üçünün multi enstrümantalist olması albüme büyük katkı sağlıyor. Özellikle Karrenbach'ın kusursuz İngilizce vokali ve klavye oyunları gerçekten de takdire şayan bir durum oluşturuyor. Zaman zaman melodik bir yapıyla giden bazense bir anda darmadağınık hale gelmiş Jam Session'lar albümün en çekici yanlarından. Daha önce birkaç kez bahsettiğimiz bir anda nereye gideceğini tahmin edemediğiniz bir hal alan parçalar sizi gerçekten de tatmin ediyor.

Arşivde olmazsa olmazlardan diye de özellikle belirtelim. Dinledikçe daha fazla keyif aldığınız nadir albümlerden.

LAVA

Thomas Karrenbach / Piyano, Org, Vokal
Stefan Ostertag / Gitar, Vokal
Jurgen Kraaz / Gitar, Org ve Flüt
Christian Ostertag / Gitar
Archer Weaver / Davul, Armonika, Arp, Vokal
Peter Moses / Vurmalılar

TEARS ARE GOIN' HOME

01. Tears Are Goin' Home (4:22)
02. Crimes Of Love (6:45)
03. Would Be Better You Run (5:19)
04. All My Love To You (4:20)
05. Mad Dog (6:01)
06. Holy Fool (5:17)
07. Piece Of Piece (10:07)

13 Kasım 2022 Pazar

Pirana / Pirana (1971)

Avustralya
Crossover Prog grubu Pirana 1970 yılı başlarında kuruldu. Başlangıçta, Pop grubu Gus & The Nomads'da yaptıkları müzikten sıkılarak yeni arayışlar içine girdikleri basit bir oluşumdan ibaretti. İlk önemli kayıtları da Greg Quill'in albümüne çalmalarıydı. Albüme o kadar iyi çalmışlardı ki bir anda adlarından söz edilmeye başladı. Pirana'ya olan ilgi bir anda başka bir boyuta taşınmıştı ve hemen albüm anlaşmasını kaptılar.

1971 yılında yayınlanan albüm, müzikal çevrelerde fazlasıyla bilinen grubun dinleyici önünde de başarı kazanmasını sağladı. Daha da önemlisi, dinleyici sayısı çok fazla olan konserlere çıkma fırsatı tanıdı. İşin rengi bu noktada bir anda değişmişti. Çünkü Pirana sahnede devleşen, tam bir performans grubuydu. O kadar iyiydiler ki Santana'nın Soul Sacrifice'ını neredeyse onlardan daha iyi çalıyorlardı. Peşi sıra gelen ikinci albüm ilkine oranla daha yavan kalmıştı. Zira grubun orijinal kadrosundan hem söz yazıp hem de beste yapan Stan White gruptan ayrılmıştı. 

White'ın ayrılışı grubun müzikal anlayışında çok büyük değişikliğe yol açmasa da kalite bakımından epeyce bir miktar düşmesini sağlamıştı. Gitarist Tony Hamilton, grubun liderliğini ele alıp White'ın yaptığı işi yapsa da kaydedilen ikinci albüm ilki kadar ticari başarı da sağlayamadı. 1972 yılında Sunbury Festivali'nde (bu festival Avustralya'nın Woodstock'ı gibi bir şeydir bu arada) verdikleri konserde sergiledikleri efsanevi performans bile grubun dağılmasına engel olamamıştı. Grup bir süre daha ilk albümden gelen prestijlerinin kaymağını yerken 1973 yılında nihai olarak dağıldı.

Pirana'nın müzikal anlayışı Latin Rock, Blues, Garage Rock ve İngiliz Progressive Rock'ı üzerinde şekilleniyor. Ağırlık elbette Latin Rock üzerinde. Aradaki en büyük farklılık Santana, Chango gibi Latin Rock gruplarında gitar ön plandayken Pirana'nın ilk albümünde, Stan White'dan dolayı, klavye daha fazla öne çıkıyor. Tabi bu ilk albüm için geçerli. İkinci albümde White ayrılıp Hamilton'ın başa geçmesiyle tarz yine gitar ağırlıklı bir hale bürünüyor. Melodik yapısında çok fazla bozulma olmazken parçaların kalitesi ikinci albümde bir miktar düşüyor.

Sıklıkla Progressive Rock'ın kıyısında dolanıp sert gitarlar ve ortalığı darmaduman eden klavyeleri öne çıkıyor albüm. Ritim grubunun tempolu parçalara etkisi bir hayli fazla. Dur durak bilmeden, sürekli bir koşuşturma haliyle giden parçalar enfes enstrüman hareketleri içeriyor.

PIRANA

Stan White / Klavye
Jim Duke-Yonge / Davul
Tony Hamilton / Vokal, Gitar
Graeme Thompson / Bass

PIRANA

01. Elation (9:27)
02. Sermonette (5:54)
03. The Time Is Now (6:28)
04. Find Yourself a New Girl (3:58)
05. The River (4:32)
06. Easy Ride (3:45)
07. Stand Back (10:10)

12 Kasım 2022 Cumartesi

Goodthunder / Goodthunder (1972)

Tek albümlü gruplar listesinin nadide parçalarından biri de Goodthunder. Haklarında çok fazla tarihi bilgiye sahip değiliz. Ama 70'li yılların başında Los Angeles, California'da kurulduklarını ve tek albüm kaydedip dağıldıklarını biliyoruz. Dönemin Amerika'daki müzikal anlayışına ters şekilde Heavy Progressive Rock tarzında parçalar üretmeleri büyük bir cesaret örneği. Kansas gibi gruplardan bile önce yapmış olmaları da ayrıca takdire şayan bir durum.

Psychedelic Rock egemenliğinin hüküm sürdüğü Amerika'da bu kültürden bağımsız bir şeyler üretmek oldukça zor gibi görünüyor buradan bakıldığında. Goodthunder da Psychedelic öğeleri bünyesinde barındırıyor ama müziği geliştirmeyi de ihmal etmemişler. Avrupa Progressive Rock anlayışından farklı olarak kendilerine has bir yapı oluşturmayı başarabilmişler. 

Uriah Heep, Deep Purple, Mountain gibi grupların müzikal anlayışının The Allman Brothers Band tarzıyla yakınlaşmasını açıkça gördüğümüz albümde çığır açıcı yenilikler bulunmamakla birlikte değişik bir tarzın varlığı da baskın şekilde hissediliyor. Sert gitar rifflerinin sıklıkla kullanıldığı albümde Bass ve Vurmalılaran oluşan ritim bölümünün katkısı da oldukça fazla. Doğal olarak parçalar melodik yapıda üretilmişler. Albümün değerini arttıran en önemli bileşenlerden biri de grup elemanlarının çaldıkları müzik aletleri üzerindeki yetkinlikleri. Eksiği olmayan, fazlasını da estetik bir biçimde karşımıza çıkaran bir müzisyenlik görünüyor albümün her yerinde.

Yüksek ihtimalle Goodthunder'ın kaliteli oluşu, Psychedelic Rock'tan beyni yanan Amerikalılar tarafından pek önemsenmemiş ya da gözden kaçırılmış. Sebebi ne olursa olsun, ciddi bir ticari başarı elde edemeden, başka albümler kaydetme şansı yakalayamadan dağılmak zorunda kalmışlar. Oysa albümü dinledikten sonra aklınıza ilk gelen şey "başka albümleri de olsaymış keşke" oluyor. Ama tek albümlü efsaneler listesi girmek dışında yapabildikleri bir şey de yok maalesef.

Yayınlandıktan kısa süre sonra unutulan albüm yıllar sonra yeniden keşfedildiğinde hakkı bir miktar da olsa geri verilmiş. Albümün CD versiyonu orijinal Plak versiyonundan daha çok satmış. Zaman içerisinde gruba karşı oluşan merak ve albümün ortalıkta olmayışından kaynaklı bir sonuç olduğu ortada. Böylesine iyi ve başarılı pek çok albüm ve grup gibi Goodthunder da popüler olana yenilme şanssızlığını yaşamış. Neyse ki uzun zaman sonra olsa da tarih iyi şeylerin kaybolmasına izin vermiyor.

GOODTHUNDER

James Cahoon Lindsay / Lead Vokal, Vurmalılar
John Desautels / Davul
David Hanson / Gitar, Vokal
Bill Rhodes / Bass
Wayne Cook / Klavye

GOODTHUNDER

01. I Can't Get Through To You (3:18)
02. For A Breath (5.35)
03. Moonship (2.46)
04. Home Again (6.48)
05. Sentries (2.36)
06. P.O.W (6.50)
07. Rollin' Up My Mind (4.11)
08. Barking At The Ants (6.39)

11 Kasım 2022 Cuma

Alquin / The Mountain Queen (1973)

1969
yılında Threshold Fear adıyla Hollanda'da kurulan grup başlangıçta Rhythm & Blues ile başlıyor müziğe. 2 yıllık boşa giden çabanın ardından, edindikleri deneyim ile başka ve daha güçlü seslere sahip bir grup olabilmek adına isimlerini Alquin'e çevirerek devam etme kararı alıyorlar. Kısa sürede yakaladıkları başarı, gruba albüm anlaşmasını kazandırıyor. Kaydettikleri ilk albüm Marks, çok yönlü bazen karmaşık, fazlasıyla Jazz odaklı oluyor. Enstrümantal olan albümün sirk müziğinden Calypso'ya, Jazz'dan Country'e uzanan değişik bir yapısı var.

Albümün kazandığı başarı sayesinde kendileri için daha doyurucu olan ikinci albüm The Mountain Queen'i kaydediyorlar. 1975 ve 76'da da birer albüm kaydettikten sonra grup ilk dağılma sürecini yaşıyor. 1977 yılında elemanların bir kısmı Punk yapmak için The Meteors adında bir grup kurarken diğerleri solo çalışmalara yöneldiler. Kolaylıkla anlaşılacağı üzere Alquin'in ayrılma süreci tamamen müzikal anlayış farkından kaynaklanıyor. Yıllar sonra, 1995'te grup tekrar bir araya gelip konserlere çıkmaya başlıyorlar. 2005 yılında ise son bir albüm aha kaydedip 2012 yılında da tamamen dağılıyorlar.

İlk albümleri Marks fazlasıyla çekici ve estetik olmakla birlikte, The Mountain Queen'in daha Progressive özellikler göstermesinden kaynaklı olacak, ikinci albüm daha çok beğenilir. Çok büyük yanlışlık da yoktur bu durumda. Zira ilk albümün her yerinde bir oturmamışlık hissiyle karşılaşırsınız. Ama bu ikinci albüm için hiç de öyle değildir. The Mountain Queen'de her şey yerli yerine, olması gerektiği gibi ve olması gerektiği zamanda olur.

Belirgin şekilde öne çıkan gitarlar ile sürekli gitarın etrafında dönen Hammond org fazlasıyla etkileyicidir. Bunun yanında Canterbury Scene tarzına yakın koro sesleri ile hemen her parçada birbirinin karşısına çıkan iki saksafon albümü fena halde çekici hale getirir. İlk albümün aksine ikinci albümde daha uzun pasajlarla bezeli, melodik çeşitliliğe sahip, uzun parçalar tercih etmeleri, enstrümanların büyüsünü daha fazla öne çıkarıyor.

Alquin'i, Progressive Rock janrında Hollanda'nın en önemli gruplarından biri olarak anmak yanlış olmaz. Eclectic Prog ile Jazz Rock arasında gidip gelen parçalarla bu unvanı fazlasıyla hak ediyorlar.

ALQUIN

Job Tarenskeen / Vokal, Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Vurmalılar
Ferdinand Bakker / Gitar, Piyano, Elektrikli Keman, Vokal
Dick Franssen / Org, Piyano, Elektrikli Piyano
Ronald Ottenhoff / Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Soprano Saksafon, Flüt
Hein Mars / Bass
Paul Weststrate / Davul

THE MOUNTAIN QUEEN

01. The Dance (13:04)
02. Soft-Eyed Woman (2:39)
03. Convicts of the Air (3:53)
04. Mountain Queen (14:49)
05. Don and Dewey (1:28)
06. Mr. Barnum Junior's Magnificent and Fabulous City (Part One) (8:16)

10 Kasım 2022 Perşembe

Arco Iris / Sudamérica - O El Regreso A La Aurora (1972)

Arjantin
'in en iyi gruplarından biri olan Arco Iris, Los Jaivas ile birlikte Güney Amerika Progressive Rock'ının gelişiminde öncü olup büyük katkı sağlayan grupların başında gelir. Müzikleri Etnik Folk'tan beslenen Jazz Rock ve Symphonic Rock'ın enfes birleşimidir. 1975 yılında dağılsalar da 1977 yılında tekrar bir araya gelip 2000'li yıllarda bile albüm kaydetmeye devam etmiş, Rock emektarlarıdır kendileri.

60'ların sonlarına doğru bir araya gelen Ara TokatlianGuillermo Bordarampé ve Gustavo Santaolalla cover parçalarla ilgilenen, sahne alan The Rovers, The Blackbyrds, The Crows adıyla 3 grup kurduktan sonra daha iyi işler yapmak adına son kez bir grup kuruyorlar ve adını da Arco Iris yani Gökkuşağı koyuyorlar. Uzun çabalar sonucunda kaydettikleri ilk albüm epeyce bir başarı elde ediyor. Hem ticari hem de popülarite açısından kazanılan başarı onlara daha geniş bir hareket alanı sağlıyor. Bir biri ardına albümler kaydetmeye girişiyorlar. Konumuz olan üçüncü albüm Sudamérica - O El Regreso A La Aurora da 1972 yılında çok fazla materyalin birleştirilmesiyle oluşturuluyor ve belki de grubun en iyi albümlerinden biri oluyor. 

Kaydedilen albüm 99 dakikalık süresiyle bütün sınırları zorlayan halde ortaya çıkıyor. İkili (double) olarak piyasaya sürüldüğünde ticari getirisi beklenilenin de üstünde olurken müzikal kalitesi tartışmasız şekilde üst seviyede görülüyor.

Konsept albüm olarak hazırlanan albümde Güney Amerika'da mistik bir yolculuğa çıkan 6 adamın hikayesi anlatılıyor. Temelde Tanrı tarafından görevlendirilen Nahuel adlı bir gencin ve yoldaşlarının hikayesine odaklanan albüm tam anlamıyla bir Rock Opera tadında devam ediyor. Enstrümanların kullanımı had safhada iyi. Dinleyen pek çok insana göre açılış parçası Obertura bir takım gürültülerden ibaret gibi gelse de Nahuel'in hikayesinin önemli bir bölümü olarak hikayeyi başlatıyor.

Gitarların sıklıkla öne çıktığı ama hiçbir zaman liderliği eline almadığı, diğer enstrümanların ise parçaların her yerinde cesurca dolaştığı bir albüm Sudamérica - O El Regreso A La Aurora. Grubun ritim bölümünün işini iyi yaptığı parçalardaki melodik bölümlerden rahatlıkla anlaşılıyor. Nefesli çalgıların albüme sağladığı katkının büyük olduğunu söylemeden geçmeyelim.

ARCO IRIS

Gustavo Santaolalla / Akustik Gitar, 12 Telli Gitar, Elektro Gitar, Charango, Armonika, Vurmalılar
Ara Tokatlian / Flüt, Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Soprano Saksafon, Klavye, Erke, Erkencho, Sicuri, Quena, Pincuyos, Vurmalılar, Sesler
Guillermo Bordarampé / Bass, Kontrbas, Vurmalılar, Sesler
Horacio Gianello / Davul, Vurmalılar

Konuk:
Danais Wynnycka "Dana" / Amancay'ın sesi
José Ferrari / Maestro'nun sesi

SUDAMÉRICA - O EL REGRESO A LA AURORA

01. Obertura (12:52)
02. La canción de Nahuel (5:53)
03. Canto del pájaro dorado (3:30)
04. Viaje astral (2:25)
05. Tema del Maestro (2:52)
06. Iluminación (1:59)
07. Gira (3:29)
08. Sígueme (1:48)
09. El negro (1:54)
10. Los campesinos y el viajero (2:18)
11. El estudioso (2:28)
12. Oración de la partida (2:53)
13. Epílogo: Salvense ya (3:02)
14. Recuerdo (3:43)
15. Canción de los peregrinos (2:34)
16. Amancay (2:09)
17. Hombre (17:10)
18. Deserción del viajero (3:00)
19. La duda de los campesinos (3:14)
20. El aliento de Dios (2:17)
21. El viajero delata a los peregrinos (6:52)
22. Persecución de los peregrinos (2:43)
23. Viaje por las galerías subterraneas (1:29)
24. Salida al inmenso lago - Iluminación (2:35)
25. Reencuentro con Amancay - Oremos (0:23)
26. Las colinas y el Maestro / Epílogo: Sudamérica (3:28)

9 Kasım 2022 Çarşamba

McLuhan / Anomaly (1972)

Chicago
'dan sadece Chicago'nun (Chicago Transit Authority) çıktığını düşünüyorsanız yanılırsınız. Özellikle Jazz Rock janrında pek çok gruba ev sahipliği yapar bu şehir. Çoğu da bilinmez ama. McLuhan da bu bilinmeyen Chicago'lu Jazz Rock gruplarından biridir. 1969 yılında çok yönlü müzisyen David Wright tarafından kurulur. Besteleyen, sözleri yazan, vokal yapıp trompet çalan Wright grubun frontman'i olmanın ötesinde, tek kişilik grup gibi de görülebilir.

Başlangıçta hafta sonları balolarda, partilerde çalan bir gruptular. Eleman değişiklikleri ve Wright'ın kontrolü ele almasıyla birlikte daha değişik bir tarza doğru yola çıktılar. Yerel bir barda her hafta çıkmaya başladıklarında kendilerine küçük çaplı bir hayran kitlesi edinmişlerdi. Jazz üzerine yoğunlaşmış bir tarzda çalıyorlardı ama grubun diğer elemanlarının aksine Wright'ın değişik fikirleri vardı. O parçaların içine farklı şeyler eklemeyi seviyordu. Bebek ağlama sesleri, çalışan makine sesleri, tuhaf enstrümanlardan çıkan sesler, eski filmlerden tırtıkladıkları sesler o dönemde sahnede sürekli kullandıkları şeylerdi.

McLuhan'ın 1,5 yıl kadar süren ömründe yapabildikleri en son şey ise albüm kaydı idi. Albümden sonra o kadar hızlı dağılmışlardı ki tanıtım, promosyon işleri için tek bir konser ya da dinleti bile verememişlerdi. Bu nedenle de uzun süre gözden kaçan kaliteli gruplardan biri olarak anıldılar.

Albümdeki tarzları Jazz Rock / Fusion ya da kısaca Fusion olarak anılmakla birlikte İngiliz Psychedelic Rock'ından gelen yansımaları, sürekli gelişip değişen eklektik yapısına eklediğinizde canlı, baştan çıkaran ve fena halde keyif veren bir Jazz Rock elde ediyorsunuz. Zaten 4 parçadan oluşan albümün genelinde çok karmaşık kompozisyonlar, yorucu düzenlemeler ya da kulak tırmalayan herhangi bir şeye rastlamıyorsunuz. Başladığı temponun kontrolünü elden bırakmadan 40 dakikaya yakın bir süre boyunca sizi pek çok yere götüren bir albüm Anomaly.

Kişisel olarak da Jazz Rock'ın çok ötesinde bir yerde durduğunu belirtmeliyim. Düzenli bir yapıda giderken bir anda ortaya çıkan Jam anlayışı, elektrik çarpmışçasına sizi etkileyen gitarları, kimi zaman iç acıtan kimi zaman coşkuyla dolan vokalleri ile Blues'dan etkilendikleri de açık şekilde görülüyor. Klavyelerin girip ortalığı darma duman ettiği, ritim bölümünün ise durumu toparlamak için en ufak çaba sarf etmediği, kimi zaman melodik kimi zaman deli saçması şeylere dönüşen fazlasıyla yaratıcı bir arşivlik.

McLUHAN

Dennis Stoney Philips / Gitar, Vokal
Tom Laney / Org, Piyano
David Wright / Trompet, Vokal
Paul Cohn / Flüt, Klarnet, Tenor Saksafon
Neal Rosner / Bass, Vokal
John Mahoney / Davul, Vokal

Konuk Müzisyenler:
Bobby Christian / Timpani (1), Ksilofon (1,3), Çanlar (3)
Michael Linn / Davul (3)

ANOMALY

01. The Monster Bride (10:36)
02. Spiders (In Neals Basement) (5:57)
03. Witches Theme And Dance (9:47)
04. A Brief Message From Your Local Media (9:59) :
        a)The Garden
        b) The Assembly Line
        c) Electric Man
        d) Question

8 Kasım 2022 Salı

Lutha / Lutha (1972)

60'lı yılların sonunda Flower Power'dan etkilenen Yeni Zelandalı gruplardan biri de Lutha. 1969 yılında Kaleidoscope, Pussyfoot ve Throb gruplarının elemanlarınca kurulan bir supergroup aynı zamanda. Parça yapma konusunda da oldukça hızlılar. Grup elemanlarından Garry McAlpine, bir öğleden sonra içerisinde 4 parça yazdıklarını hatırlıyor mesela. Albüm için yapımcı firmaya gönderilen bu 4 parça beğenilince apar topar Wellington'a albüm kaydına gidiyorlar. Stüdyoda geçirdikleri 30 saatin ardından da kayıtlar bitiyor. 

Albüm Yeni Zelanda içerisinde oldukça başarılı bir albüm olarak biliniyor. O dönemde dışarı açılma fırsatı bulamadıkları için pek fazla popülerleşememişler ama Avustralya kıtasında da oldukça bilinen bir grup haline gelmişler. Bununla yetinmek zorunda kalırken 2. bir albüm daha kaydetmişler ve o da ilk albüm gibi olmasa da başarılı bir albüm olarak kayıtlara geçmiş.

Temelde Folk'tan beslenen bir Progressive Rock anlayışına sahip Lutha. Albümün neredeyse tamamına yakını akustik olarak kaydedilmiş. Bu durum da albüme daha hafif ve yumuşak bir hava katmış. Çok güçlü gitarlara, seslere, vokallere alıştıktan sonra Lutha biraz hafif gelse de hepsinden bağımsız düşündüğünüzde de oldukça keyif veren bir albüm olduğu anlaşılıyor.

Vokalin enstrümanların üstüne çıkan tonu parçaları popülerleştirme çabası gibi görünse de vokalin kendine has ve melodik yapısı bu fikri alaşağı ediyor. Albüm öncesinde sadece Yamaha klavye ile çalışmış olan Kevin Foster, kayıt stüdyosunda Hammond B3'ü görünce dayanamamış ve vokale nefis şekilde eşlik eden klavyelerin kaydedilmesini sağlamış. Albümdeki klavye başarısını da o dönem sıklıkla dinlediği Oscar Peterson'dan Rick Wakeman'a uzanan geniş yelpazeye bağlıyor.

Albüm zaman zaman Amerikalı Surf gruplarını hatırlatır gibi olsa da Yeni Zelanda folklorundan beslenen tarzı ile bunun çok ötesinde olduğunu gösteriyor. Özellikle de gitarlar Folk etkileşiminin ya da temelinin somut göstergesi olarak görünüyor albümde. Genelde yumuşak tonlarda giden, vokali geçmek için kendini zorlamayan, yanında sadece eşlikçi olarak kalan bir anlayışı var. Dinlediğimiz pek çok grubun aksine böyle bir anlayışla hareket etmeleri Lutha'ya ayrı bir hava katıyor. Ara ara Psychedelic Rock'a öykünür şekilde hareketlenseler de işin özünün başka olduğunu hatırlayarak kendi tarzlarına geri dönüyorlar.

LUTHA

Garry McAlpine / Lead Vokal, Vurmalılar
Kevin Foster / Hammond Org, Piyano, Vokal
Graham Wardrop / Gitar, Vokal
Peter Fraser / Bass, Vokal
Peter Edmonds / Davul, Vokal

LUTHA

01 - Then I Saw a Face (3:31)
02 - Sun Song (Anaximander Ramblings) (3:32)
03 - I Really Only Want to Be With You (2:31)
04 - Andrianna (2:13)
05 - Mountain Side (4:31)
06 - Stop; The Music Is Over (2:54)
07 - Why Is Gone (4:51)
08 - My Turn to Cry (3:20)
09 - So Many Years (1:24)
10 - I Am But All Alone (4:02)

7 Kasım 2022 Pazartesi

Geronimo Black / Geronimo Black (1972)

Supergroup
olmasa da en az o kadar iyi anılabilecek gruplardan biri de Geronimo Black'tir. Mothers Of Invention'dan Jimmy Carl Black ve Bunk Gardner, Love'dan Tjay Cantrelli, Dr. John'dan Andy Cahan ile The Detours'dan Denny Walley ve Tom Leavey tarafından kurulan grup Blues Rock ile bildiğimiz Oda Müziği'ni düzensiz, özensiz ve uyumsuz bir şekilde karıştırarak baştan sona farklı bir albüm yapmayı başarmış.

Temelde Jimmy Carl Black'in grubu diyebiliriz Geronimo Black için. Çünkü kadroyu o toparlıyor ve gruba da en küçük oğlunun adını veriyor. Mothers of Invention'dan gelen deneyimlerini de ekleyince tuhaf olarak addedilebilecek bir albümün ve grubun ortaya çıkmasını sağlıyor. Ama albümün kaliteli olması grubun dağılmasını engellemeye yetmiyor. Belirtmeden geçmeyelim, tek albümlü gruplar listesine alınması konusunda ciddi endişelerimiz var. Zira ilk albümün ardından yeni albüm için kayıtlara başlıyorlar ama albümü bitirmek ve yayınlamak konusunda çok geride kalıyorlar. Kayıtlar 1980 yılına bir araya getirilip Welcome Back adıyla, albüm olarak yayınlanıyor ama ikinci albüm olarak tanımlamak da biraz zor. Zira outtake versiyonlardan oluşuyor. Diğer taraftan başka kayıtlarla birlikte 2019 yılında yayınlanan Freak Out Phantasia'yı da albüm olarak sayabilir miyiz bilmiyorum ama arşiv niteliği taşıyan bir albüm olduğu da ortada.

Blog'da incelediğimiz pek çok grupta olduğu gibi Geronimo Black'te de kendine özgü bir müzikal anlayış var. Bazıları Mothers of Invention ile bağlar kurmaya çalışsa da bu zorlama bir çaba olmaktan öteye geçemiyor. Progressive Rock içerisinde rahatlıkla inceleyebileceğimiz bir etkiye sahip Geronimo Black. Sert bir tonda başlayan Blues Rock bir anda Oda Müziği'ne dönüğünde bunu çok net olarak anlıyorsunuz. Sanki sonsuza değin devam edecekmiş gibi gelen oda müziği kesilip, Hard Rock'a yakın bir havaya büründüğünde de kafanız iyice karışıyor. Adlandırmak, sınıflandırmak oldukça zor. 

Grup elemanlarının deneyimleri, albümün enstrümantal alt yapısının gerçekten de üst düzeyde olmasını sağlıyor. Az önce yukarıda adını saydığımızda gruplardan gelen elemanlardan da başka bir şey beklenmemeli zaten. Gitarlar albümde çok fazla öne çıkarken, grubun ritim bölümü bütün gidişatı belirliyor. Öyle bir noktaya geliyorsunuz ki ritimlerin ardından gitar ancak bunu çalabilirdi gibi bir hisse kapılıyorsunuz.

GERONIMO BLACK

Jimmy Carl Black Davul, Vokal
Andy Cahan / Klavye, Gitar, Davul, Vokal
Tjay Cantrelli / Nefesli Çalgılar, Vokal
Bunk Gardner / Nefesli Çalgılar, Piyano, Trompet
Tom Leavey / Bass, Armonika, Vokal
Denny Walley / Gitar, Vokal

GERONIMO BLACK

01 - Low Ridin' Man 4:16
02 - Siesta 4:13
03 - Other Man 3:01
04 - L.A. County Jail '59 C/S 4:16
05 - Let Us Live 4:33
06 - Bullwhip 4:01
07 - Quaker's Earthquake 2:55
08 - Gone 3:06
09 - An American National Anthem 7:07

6 Kasım 2022 Pazar

Second Hand / Death May Be Your Santa Claus (1971)

Temel yanılgı, Pychedelic Rock ile Progressive Rock arasında keskin bir çizgi olduğunu düşünmekten kaynaklıdır. Pek çok noktada ikisi birbirinden fena halde ayrı gibi görünse de Second Hand dinlediğinizde arada ne sınır, ne de çizgi kalır. İki tür arasındaki keskin hatları alaşağı ederek sanki tek bir türmüş gibi algılamanızı sağlayacak kadar hem de.

1965 yılında The Next Collection adıyla kuruluyor grup. 1968 yılına kadar bu isimle devam ediyorlar ama albüm anlaşması imzaladıklarında, yapımcı firma ismin herhangi bir toplama albümle karıştırılmalarına olanak tanıyacağı için ismi değiştirmelerini istiyor. Grup, adını Moving Fingers'a çeviriyor ama sonradan fark ediyorlar ki bu isimde zaten bir grup mevcut. Tekrar isim değişikliğine gidiyorlar ve Second Hand doğuyor. Hemen ardından da ilk albüm Reality'i kaydediyorlar. Bu albüm fazlasıyla Psychedelic öğeler içeriyor. Progressive Rock ile en ufak bir bağlantısı yok bile denilebilir rahatlıkla. Reality fazlasıyla kaliteli bir albüm olmasına rağmen ticari anlamda popülerliği yakalamayı başaramamıştı. Doğal olarak da uzun süre gözden kaçan bir değere dönüştü. Second Hand ise ikinci albümü kaydedebilmek için 3 yıl beklemek zorunda kaldı, Reality yüzünden. 

Albümün hemen öncesinde yapımcı firmayı değiştirip Mushroom Records'a geçtiler. Kadroda da bazı değişiklikler yaşandı. Death May Be Your Santa Claus, çok kısa bir süre içerisinde kaydedildi. İlkinden daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Ama albümde kısa süre sonra, nedendir bilinmez, isimlerini Chillum olarak değiştirip son bir albüm daha kaydettiler ve dağıldılar.

Death May Be Your Santa Claus, türler arası geçişin ve birleşim en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilebilir. Albümü nasıl dinlemek istiyorsanız tamamen öyle duyuyorsunuz. Psychedelic Rock olarak koşullanarak dinlerseniz farklı bir şey duymazsınız. Progressive Rock derseniz, sonuna kadar öyledir. Kendilerine has bir yapıları olmakla birlikte bazı kaynaklarda Arthur Brown'dan çok etkilendikleri ve onun karanlık, belirsiz ama muhteşem düzenlemelerine yakışır tarzda parçalar kaydettikleri söylenir. Gerçekten de tarif edildiği şekilde görebilirsiniz albümü. Ama kendilerine ait bir müzikal anlayış geliştirdikleri de belirgin noktalarla öne çıkar. Her anında kararsızlık yaşatan, nereden başlayıp nerede bittiğini anlayamadığınız, bittiğinde tekrar tekrar dinlemek isteyeceğiniz türde albümlerden biridir Death May Be Your Santa Claus.

SECOND HAND

Ken Elliott / Org, Mellotron, Vokal, Piyano
Kieran O'Connor / Davul, Vurmalılar, Vokal, Vibraphone
George Hart / Bass, Keman, Vokal
Moggy Mead / Gitar
Rob Elliot / Vokal

DEATH MAY BE YOUR SANTA CLAUS

01. Death May Be Your Santa Claus (2:38)
02. Hangin' on an Eyelid (4:19)
03. Lucifer and the Egg (7:48)
04. Somethin' You Got (2:54)
05. Dip It Out of the Bog Fred (*) (1:37)
06. Baby R U Anudda Monster (*) (3:20)
07. Cyclops (6:29)
08. Sic Transit Gloria Mundi (1:00)
09. Revelations Ch. 16, Vs. 9-12 (3:35)
10. Take to the Skies (2:03)
11. Death May Be Your Santa Claus (Reprise) (5:20)
12. Funeral (3:00)