24 Aralık 2022 Cumartesi

Space Opera / Space Opera (1973)

Sinto
'da bahsettiğimiz biraz daha hafif bir şeyler mantığını malum pek tutturamamıştık. Ama bu kez tamamdır. Space Opera tam da öyle bir grup ve albüm. İçerisinde Progressive öğeler içerse de bir Country Rock grubu ve albümü ile karşı karşıyayız. Son derece hafif, son derece melodik ama cılkını çıkarmadan kaydetmişler albümü. Eagles'in ilk dönem parçalarını andıran bir yapısı da var.

60'ların sonlarında tek atımlık bir stüdyo albümü / grubu olan  Whistler, Chaucer, Detroit & Greenhill'in dağılmasının ardından grup elemanları aralarına Brett Wilson'ı da alarak Space Opera'yı kuruyorlar. Uzunca bir süre konserlerde boy gösteren grup konserlerdeki coşkulu performanslarıyla tanınıyorlar. Amerika ve Kanada'nın pek çok yerinde konserlere çıkıyorlar. Ama tarzları, dönemin kaliteli grupları arasında biraz hafif kaçtığı için uzunca bir süre albüm kaydına giremiyorlar.

1972 yılında yapım şirketi anlaşmasını kapınca kayıtlara başlıyorlar ve albüm 1973 yılında piyasaya çıkıyor. Müzikal anlamda başarılı bulunsa da ticari anlamda tam bir fiyasko ile sonuçlanıyor Space Opera albümü. Zaten ondan sonra da 2001 yılına kadar bir daha albüm kaydı da yapmıyorlar. Fakat ilk albümün başarısızlığı da onları pek etkilemiyor. Canlı performanslara devam ediyorlar. Amerika'nın pek çok yerinde boy gösterdikleri gibi Kanada'da da çok bilinen bir konser grubu haline geliyorlar.

Tek albümlü efsaneler listemize girebilecek niteliklere sahip olmasa da bu listeye ek bir liste oluşturulsa kontenjandan dahil olması mümkün. Konser grubu olmalarından gelen alışkanlıkla albümün pek çok yerinde sağlam jam session'lar bulunuyor. Country temelli olan tarzları içerisinde Folk, Psychedelic, Pop ve hatta Jazz'ın izlerine de rastlayabiliyorsunuz. Bazı eleştirmenler Space Opera albümünü ilk dönem Flying Burrito Brothers, The Byrds ve The Grateful Dead albümleri ile aynı yaratıcılıkta buluyor. O kadar ileri gider miyim bilemiyorum ama onlara yakın bir tada sahip olmadıklarını da söyleyemem.

Özellikle klavye ve gitarın baş başa kaldığı anlarda coşkulu bir hal alan parçalar vokal ve akustik gitarın girdiği yerlerde fazlasıyla tempoyu düşürüyor. Bu da bize iniş çıkışları çok iyi ayarlanmış bir albüm olarak geri dönüyor. Country sevmezlerin bile bir şans vermesi gereken albümlerden hem de.

SPACE OPERA

David Bullock / Gitar, Flüt, Armonika, Vokal
Scott Fraser / Gitar, Klavye, Vokal
Philip White / Bass, Klavye, Vokal
Brett Wilson / Davul, Vurmalılar

SPACE OPERA

01 - Country Max 3:20
02 - Holy River 5:26
03 - Outlines 4:10
04 - Guitar Suite 7:36
05 - My Telephone Artist (Has Come and Gone) 3:46
06 - Riddle 3:05
07 - Prelude No. 4 3:52
08 - Lookout 2:46
09 - Blue Ridge Mountains 2:11
10 - Over and Over 5:56

23 Aralık 2022 Cuma

Tamam Shud / Goolutionites and the Real People (1970)

Dünkü Ariel yazısında bahsettiğimiz 2 gruptan Spectrum blogda mevcut ama Tamam Shud eksikler listesinde kalmış. 1964 yılında The Four Strangers adıyla kurulan grup, The Strangers'a evrildikten sonra 1967 yılında adını Tamam Shud'a çevirmiş. Gitarist Lindsay Bjerre'nin anlattıklarına göre de ismi Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının sonundan almışlar. Farsça bir tamlama olan Tamam Shud, en son ya da sonunda gibi anlamlara geliyormuş. Grubun Psychedelic Rock'tan yola çıkan bir müzikal anlayışa sahip olması, isimleriyle de pekiştirilmiş oluyor böylelikle.

İsmi değiştirdikten sonra Sydney merkezli olarak kendilerine büyük bir kitle ve beraberinde de başarı kazanıyorlar. Bu motivasyonla stüdyoya girip sadece 2.5 saatte ilk albümü kaydediyorlar. Albümdeki parçaların bazıları Evolution isimli sörf konulu bir filmde kullanılacağı için olsa gerek albüm bütçesi de filmin bütçesinden karşılanıyor. Ama albümü soundtrack olarak düşünmek de doğru değil zira sadece 4 parça filmde kullanılmış. Biraz kaba, biraz tam olmamış, biraz da yavan olan bu albümün ardından grupta ufak bir değişiklik oluyor ve Tim Gaze ekibe dahil ediliyor.

Gaze'in gelişiyle birlikte farklı bir müzikal anlayış peşine düşüyorlar ve konumuz olan ikinci albüm Goolutionites and the Real People ortaya çıkıyor. Avustralya'nın ilk, en önemli ve en iyi Progressive Rock albümlerinden biri oluyor bu albüm. Kazandıkları ticari başarı ve bilinirlik ile bir konser grubuna dönüşüyorlar. Birbiri ardına çıktıkları konserlerin hemen hepsinde çok iyi performanslar sergiliyorlar. Hatta canlı performansları o kadar ilgi görüyor ki 2 Temmuz 1972 yılında bir de konser albümü kaydediyorlar ama albüm ancak 2003 yılında yayınlanabiliyor. Zira konser kaydının ardından yine bir sörf filmi olan Morning of the Earth'ün müziklerini yapmaları isteniyor. Önce tüm müzikler için anlaşılmışken sonra bazı aksaklıklardan dolayı 3 parçaya düşülüyor. Bu gibi aksaklıkların ardı arkası kesilmeyince de grup içinde sorunlar yaşanmaya başlanıyor ve grup dağılıyor.

Çok uzun ömürlü bir grup olamasalar da hem kaydettikleri albümleri, hem canlı performansları hem de grup dağıldıktan sonra elemanların girdiği / kurduğu grupları etkilemesi açısından büyük bir öneme sahip Tamam Shud. Psychedelic Rock çıkışlı Progressive Rock anlayışlarında, özellikle de 2. albümde gerçekten de büyük bir iş başarıyorlar. Pek çok eleştirmen Spectrum'un Milesago'su ile Tamam Shud'un Goolutionites and the Real People'ı arasında hangisinin daha iyi olduğu konusunda karasız kalıyor. Etkileyici ve tam da olması gerektiği gibi bir albüm.

TAMAM SHUD

Dannie Davidson / Davul
Tim Gaze / Gitar
Lindsay Bjerre / Gitar, Vokal
Peter Barron / Bass

GOOLUTIONITES AND THE REAL PEOPLE

01. The Goolutionites and the Real People / They'll Take You Down on the Lot (4:53)
02. I Love You All (3:44)
03. Heaven in Closed (9:07)
04. A Plague (5:11)
05. Stand in the Sunlight (2:41)
06. Take a Walk on a Foggy Morn (2:19)
07. Goolutionites Theme (Part 1 & 2) (7:12)

22 Aralık 2022 Perşembe

Ariel / A Strange Fantastic Dream (1974)

70'lerin başında Avustralya'da epeyce ses getiren Spectrum'dan Mike Rudd ve Bill Putt ile Tamam Shud'dan Tim Gaze ve Nigel Macara, grupları dağıttıktan sonra yeni bir oluşma gitmek için birlikte yola çıkıyorlar. Ortaya çıkan sonuç da Ariel oluyor. 1973 yılı başlarında kurulan grup hızlı bir şekilde kayıtlara başlıyor ve yılın sonlarına doğru ilk albüm olan A Strange Fantastic Dream ortaya çıkıyor. Albümün içeriğinden önce kapağı büyük yankı uyandırıyor. Zira kapakta Psychedelic bir tarzda betimlenmiş ağır uyuşturucular görünüyor. O dönem için bu tip konularda fazlasıyla tutucu olan Avustralyalılar yine de grubun hakkını yemeyerek en çok satan LP (Long PLay) listesinde 12. sıraya kadar yükselmelerini sağlıyorlar.

Grup bu albümün hemen ardından Jellabad Mutant adında bir albüm daha kaydediyorlar. Albüm bilim kurgusal bir konsept ile Progressive Rock Operası olarak tasarlanıyor ama maalesef o yıllarda yayınlanma şansı bulamıyor. Zira albüm kayıtları sırasında masraflar arttıkça artıyor. Yapımcı firma masraf - çıkan sonuç ilişkisini de beğenmeyince albüm rafa kalkıyor. Merak etmeyin, 2002 yılında geç de olsa albüm yayınlanıyor.

Grubun 3. ama yayınlanan ikinci albümü Rock'n Roll Scars 1975 yılında piyasaya çıkıyor. Her açıdan yetersiz bulunan albüm çok fazla ticari başarı da kazanamıyor. 3. Albüm Goodnight Fiona'da ise grup ilk albüm tadında bir albüm ortaya çıkarmayı başarıyor. Ticari olarak da başarılı oluyorlar ama bir arada durmaları için yeterli olmuyor. 1977 yılı Ağustos ayında verdikleri son konserin ardından Ariel dağılıyor.

Konumuz olan A Strange Fantastic Dream grubun çıkış albümü olması yanında en iyi albümü olma özelliğini de taşıyor. Karmaşık yapıdaki parçaların yanında insanı yere serebilecek nitelikteki ağır parçalar ve hepsine birden kattıkları ince mizah duygusuyla öne çıkartıyorlar albümü. Tim Gaze ile Rudd'un gitar ve müziğe çok iyi oturan vokalleri, Putt'un ritimleri kontrol eden bass gitarı ve albüme kattıkları Blues Rock etkileriyle gerçekten de nefis bir iş çıkardıklarını söylemek yanlış olmaz. Ufak ufak pek çok türden kattıkları lezzetleri de unutmamak gerekir. Sadece Blues Rock ya da Psychedelic Rock yok yani albümde. Keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi.

ARIEL

Mike Rudd / Lead Vokal, Gitar, Back Vokal, Armonika
Bill Putt / Bass
Tim Gaze / Lead Gitar, Vokal
John Mills / Klavye
Nigel Macara / Davul

A STRANGE FANTASTIC DREAM

01. Jamaican Farewell (2:50)
02. No Encores (3:47)
03. Confessions of a Psychotic Cowpoke (4:43)
04. And I'm Blue (2:52)
05. Garden of the Frenzied Cortinas (7:46)
06. Miracle Man (5:29)
07. Chicken Shit (4:23)
08. Worm Turning Blues (2:56)
09. Wheezer Grunter Module Threadaboy/Harry v. Dirchy (God the Man) (4:20)
10. Hard Way to Go (3:49)
11. And if it Wasn't for You (2:32)

21 Aralık 2022 Çarşamba

Carmen / Fandangos in Space (1973)

Amerikalı iki kardeş David ve Angela Allen tarafından Los Angeles'da kurulan grup 1973 yılında İngiltere'ye taşınıp ilk albümü burada çıkarınca doğal olarak İngiliz grubu olarak anılmaya başlıyorlar. Gerçi grubun geri kalan elemanlarının İngiliz olmasının da bu tanımlamada etkisi büyük. Bahsettiğimiz iki kardeş pek tanınmasalar da grubun kilit elemanı John Glascock The Gods, Toe Fat, Head Machine ve Chicken Shack'te yer aldıktan sonra gruba dahil olmuş, gruptan ayrılınca da Jethro Tull'a katılmış efsane isimlerden biridir.

73 - 75 arası 3 albüm çıkaran Carmen dağılmaktan kurtulamamış ama geride en azından 2 tane enfes albüm bırakmıştır. İlk iki albümün hangisinin diğerinden daha iyi olduğuna dair karar vermek gerçekten de imkansıza yakın bir süreçtir. O noktada ortaya ayrım olarak dinleyicinin hangisini daha fazla sevdiği belirleyici olur. Kişisel olarak ben ilk albümü daha etkili bulanlardanım.

Glascock'un etkisiyle olsa gerek, Carmen İngiliz Progressive Rock müziğinden gelen anlayışı kullanıyor ama ona İspanyol Folk müziğini ekliyor. Doğal olarak ortaya çıkan sonuç enerjik, coşkulu ve neşeli bir tarz olarak karşımızda duruyor. Bu özelliğiyle de Carmen başka bildiğiniz herhangi bir gruba benzemediği gibi izlerini bulabileceğiniz herhangi bir grup da yok. Yani kendi tarzlarını oluşturabilmiş, tarzı oluştururken de etkilendiklerini geride bırakarak yapabilmiş gruplardan biridir. Bazı eleştiri / tanıtım metinlerinde Los Jaivas ve Triana ile karşılaştırılsalar da bu hem adı geçen iki gruba hem de Carmen'e büyük haksızlıktır.

Melodik yapı parçaların çoğunda ön plandadır. Ama işi ucuzlatarak popülerleştirilebilecek bir havaya büründürmezler hiç. Oldukça etkili ve zor denilebilecek bölümlerle basitlikten çok uzakta bir yerde dururlar. Albümü defalarca dinlediğinizde bir önceki dinlemenizde farkına varmadığınız şeyleri keşfetmeniz olasılık dahilindedir.

Albümdeki önemli noktalardan biri parçaların kalbinde yer alan Flamenko gitarladır diyebiliriz. David Allen'ın (ve Angela'nın da) ailesinin Los Angeles'da flamenko müzik çalınan bir restorana sahip olmalarının bunda etkisinin yadsınamaz olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama diğer yandan albümde öne çıkan ve etkileyiciliğini hiç kaybetmeyen şey ise Angela'nın Mellotron ile yaptıklarıdır.

CARMEN

David Allen / Vokal, Elektrik Gitar, Flamenko Gitar
Roberto Amaral / Vokal, Vibraphone, Flamenko ayak sesleri, Kastanyet
Angela Allen / Vokal, Mellotron, Synthesizer, Flamenko ayak sesleri
John Glascock / Vokal, Bass, Bass Pedals
Paul Fenton / Davul, Vurmalılar

FANDANGOS IN SPACE

01. Bulerias (4:56) :
        - a) Cante (Song)
        - b) Baile (Dance)
        - c) Reprise
02. Bullfight (4:09)
03. Stepping Stone (2:56)
04. Sailor Song (5:14)
05. Lonely House (4:07)
06. Por Tarantos (1:46)
07. Looking Outside (My Window) (7:23) :
        - a) Theme
        - b) Zorongo
        - c) Finale
08. Tales of Spain (5:21)
09. Retirando (2:13)
10. Fandangos in Space (4:34)
11. Reprise Finale (3:01)

20 Aralık 2022 Salı

Sinto / Right On Brother (1972)

Onca ağır grubun ardından hafiften yavaşlayıp, bünyeyi dinlendirmek şart oluyor. Hakkını yemek de doğru değil belki ama Sinto biraz daha hafif kaçanlardan biri benim için. Jazz, Blues ve Funk ile birleşen Psychedelic Rock, bütüne bakıldığında ise Progressive Rock diyebileceğimiz ya da Krautrock deyip işin içinde çıkabileceğimiz bir grup ve albüm. Grup hakkında bilgimiz neredeyse hiç yok. Elbette bir yerlerde hakkında bir dolu bilginin olduğu yazılar vardır ama benim görüş alanıma girmedi. Alman grubu olduklarını, kalabalık bir kadroyla coşkulu ve eğlenceli bir albüm yaptıklarını biliyoruz. Hatta ikinci albüm Sonho Negro'yu da dikkate alıyoruz ama o pek de ilk albüm havasında değil, o nedenle de dışarıda tutuyoruz.

1971 yılı sonlarında Jazz kemancısı Hannes Beckmann tarafından kuruluyor Sinto. Fazlaca kadro değişikliği yaşıyor. Krautrock içine dahil edilen, içinde İngiliz ve Amerikalı müzisyenleri barındıran nadir gruplardan ayrıca. Bazı kaynaklarda Fusion grubu olarak kategorize edilseler de o kadar uzağa gittiklerini söylemek pek de doğru olmaz. Jazz albümün temelini oluşturuyor ama Psychedelic Rock, Blues, Folk gibi türler albümün her yerinde kendini belli ediyor.

Beckmann'ın Jazz geçmişi dolayısıyla Jazz'a odaklandığını düşündüğümüz grup kendi tarzını yaratabilmiş gruplardan biri bir yandan da. Keman albümün her yerinde gezinirken, Konga gibi ritim aletleri onu hiç yalnız bırakmıyor. Ritim bölümünün diğer kısmı olan Bass ve davul ise gerçekten e enfes bir iş çıkarıyor albümün genelinde. Gitarın Funk ile başlayıp Psychedelic'e doğru uzanışları, oradan dönüp bir anda kendi halinde bir Jazz gitarına evrilişini dinlemek keyif veriyor insana.

Geneli, başta da belirttiğimiz gibi coşkulu olan bir albüm Right On Brother. Keyfi kaçanın keyfini yerine getirecek cinsten hem de. Dinlerken her yer turuncu, sarı, kırmızı gibi geliyor insana. Bazı noktalarda Santana'nın evrim geçirmiş hali gibi gelirken kulağa, bazı noktalarda ise ilk dönem İngiliz Jazz Rock gruplarını andırıyor. Yazdıkça albümü düşündüğümden fazla seviyor olduğum gerçeği de çıktı ortaya. Tamam başta hafif mafif dedim ama değilmiş o kadar da. Abartıyorum ben de bazen...

SINTO

Hannes Beckmann / Keman, Akustik Bass, Vurmalılar, Vokal
Peter Holzwig / Piyano, Elektrikli Piyano, Org, Marimba, Vurmalılar, Vokal
Alfred Jones / Gitar, Vurmalılar, Vokal
Abu Dram / Davul, Vurmalılar, Vokal
Cotch Black / Konga, Vurmalılar, Vokal, Sesler
Ralph P. Fischer / Bass, Vurmalılar, Vokal

RIGHT ON BROTHER

01 - Right On Brother 7:34
02 - Rome 6:00
03 - Things I See 3:27
04 - In My Times 3:28
05 - Don't Wait 5:16
06 - Everytime 5:18
07 - Another Voice 3:19



19 Aralık 2022 Pazartesi

Solution / Solution (1971)

1969
yılı başlarına kadar The Keys'de birlikte çalmış olan Tom Barlage ve Willem Ennes grubun adını önce Soulution olarak değiştirdiler. Cuby & The Blizzards'tan gelen Hans Waterman ile de iyi anlaşmışlardı. Ama grup kısa süre içerisinde fena halde ikiye ayrıldı. Grup elemanlarının bazıları daha popüler ve melodik şeyler çalmak isterken, bahsettiğimiz üçlü ise Jazz doğaçlamaları üzerinde müzik yapmak istiyorlardı ve kısa süre içerisinde dağıldılar. Üçlü, Solution adını alarak yola devam etti. 1970 yılında gruba dahil olan Peter van der Sande ile ekip tamamlanmış oluyordu.

Hızlı bir şekilde giriştikleri albüm kaydını kısa sürede bitirdiler ve konumuz olan ilk albüm Solution ortaya çıktı. Jazz Rock'ın erken dönemi içerisinde gerçekten de etkili ve enfes bir albüm olmuştu Solution. Etkilendikleri grup ve müzisyenlerden de etkiler içeren albümde John Coltrane, Frank Zappa, Soft Machine gibi isimlerin ayak izlerini görmek de mümkün.

5 parçadan oluşan albüm (aslında 4 parça olarak da düşünülebilir, zira 2.parça Preview 3. parça Phases için giriş niteliğinde) ticari açıdan çok büyük bir başarı yakalamadıysa da gruba başka albümler kaydetmelerini sağlayacak denli rahatlık sağlamıştı. Albümün müzikal kalitesi ise tartışmaya yer vermeyecek şekilde iyiydi. Dönemin Dutch Band'leri düşünüldüğünde ilk akla gelen Symphonic Prog yaptıkları olsa da tam tersine, Jazz'dan beslenen Fusion tam olarak Solution'ın tarzını tanımlıyor. Fakat işin için senfonik öğeler kattıklarını da belirtmeden geçmeyelim.

Albüm baştan sona enstrümanlar üzerinden giden bir yapıda. Vokali çok az duyuyorsun ve bu sizi hiç rahatsız etmiyor. Başından sonuna dek uzanan süreçte fazlasıyla coşkulu şekilde çalıyorlar parçaları. Temponun düştüğü anlarda bile o coşkuyu size hissettiriyorlar. Klavyenin açtığı yolda, saksafon ve flütle birlikte ilerleyen parçalar ritim bölümünün işini sonuna kadar iyi yapmasıyla birlikte neredeyse bir baş yapıt niteliğine bürünüyor. Bazı noktalarda daha önce incelediğimiz Secret Oyster'ı anımsatan bir elektrikli piyano ve saksafon ile karşılaşsak da kendi tarzlarını yaratarak benzersiz bir niteliğe sahip olduklarını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri.

SOLUTION

Willem Ennes / Piyano, Elektrikli Piyano, Org
Tom Barlage / Alto Saksafon, Soprano Saksafon, Flüt
Peter van der Sande / Bass (1-5), Vokal (3)
Guus Willemse / Bass, Vokal (6-10)
Hans Waterman / Davul

Konuk Müzisyen:
Steve Boston / Konga, Cowbells (3)

SOLUTION

01. Koan (7:50)
02. Preview (0:51)
03. Phases (12:19)
04. Trane Steps (10:19)
05. Circus Circumstances (7:03)

18 Aralık 2022 Pazar

Theatre du Chene Noir / Chant Pour le Delta, la Lune et le Soleil (1976)

RIO
ve Avant Prog'a giriş yapmışken Theatre du Chene Noir'dan bahsetmeden olmaz. Elbette onlara gelene dek bahsedilecek çok grup da bulunuyor ama değişik ve tuhaf olmaları, müziği neredeyse bir bireysel yıkım aracı gibi kullanmaları ve estetik yapısı ile hızlı bir girişi hak ettiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.

Grup aslında bir tiyatro grubu. Gerçekten de bildiğiniz sahnede oyun oynayan tiyatroculardan kurulu. 1966 yılında Fransa, Öğrenci hareketlerinin hemen öncesine hareketlenmeye başladığında, üniversiteye yeni başlayan liseden arkadaşlar Gérard Gelas, Daniel Dublet, Gilbert Gay ve Bernadette Marini, Avignon'da bir tiyatro grubu kuruyorlar. Kendi oyunlarını yazıp müziklerini besteleyip sözleri de kendileri yazıyorlar. Bestelerin büyük kısmı Gelas'a ait. Diğer yandan John Coltrane, Charles Mingus, Ravi Shankar, Pierre Henry gibi müzisyenlerden ödünç aldıkları bestelere de söz yazmayı ihmal etmemişler.

Gelas'ın yazdığı ikinci oyun La Paillasse Aux Seins Nus kamu düzenini bozma ihtimali yaratır diye daha ilk gösterimi bile yapamadan yasaklanıyor. Bu durum Gelas'ın belirli bir ün kazanmasına fırsat tanıyor. O motivasyonla Roma'ya gidi Federico Fellini, Elsa Morante gibi isimlerle tanışıyor. Fransa'ya döndüğünde ise oyun yazmaya devam ediyor. 1971 yılında Aurora oyununun 22 ve 23 Temmuz 1971 tarihli gösterileri kaydedilip plak olarak yayınlanıyor. Oldukça ilgi çekici bir albüm ortaya çıkıyor. Değişik, tuhaf ve avangard.

1973 yılında Miss Madonna oyunu, 1976 yılında ise konumuz olan Chant Pour le Delta, la Lune et le Soleil kaydedildi. Albüm kaydedilenlerin içerisinde en etkileyici ve sarsıcı olanıydı. Belirgin bir Jazz ve Rock bileşimi üzerine düz vokallerden oluşuyordu. Müzikler vokalin altında kendi başına, bağımsız ve güçlü bir şekilde serilirken, üstte yer alan vokal başkaldıran metinleri etkili bir ses tonuyla hayata geçiriyordu.

Albüm fazlasıyla etkileyici ve cüretkar. Diğer yanda ise tam anlamıyla deneysel ve avangard. Dinleyiciyi farklı bir evrene sürükleyip orada hikayeler anlatıyor. Fransızca Rock müziğe tam olarak oturan bir dil olmasa da bu albümde kullanılan vokal, ezgili bir şekilde hikayeler anlatan bir tonda ilerlediği için beklentilerin ötesinde bir oturmuşluk hissi yaratıyor.

THEATRE DU CHENE NOIR

Nicole Aubiat / Vokal
Thierry Bergerot / Synthesizers
Jean-Loius Cannaud / Flüt, Tenor Saksafon, Alto Saksafon, Vokal, Vurmalılar
Jean-Pierre Chalon / Davul, Vurmalılar
Daniel Dublet / Piyano, Keman, Çello, Konga
Monik Lamy / Vokal, Vurmalılar
Philippe Puech / Vibraphone, Vokal
Christine Schaffter / Soprano Saksafon, Vokal, Vurmalılar
Pierre Surtel / Soprano Saksafon, Vibraphone, Vokal
Abel Valls / Bass, Kontrbas

CHANT POUR LE DELTA, LA LUNE ET LE SOLEIL

01. Le Train (4:35)
02. Les Oiseaux
03. Hey...! (11:32)
04. La 7 (5:30)
05. Le Nil (11:05)

17 Aralık 2022 Cumartesi

Potemkine / Nicolas II (1978)

Zeuhl
müziğin Fransa'dan çıkmış en önemli temsilcilerinden biri de Potemkine. 1971 yılında kurulan grubun diğer Zeuhl gruplarından önemli farkları bulunuyor. Bu farklılıklar o kadar belirgin ve değişik ki çoğu zaman grubun Zeuhl'e dahil olup olmadığını bile sorgulatıyor insana. Ama çıkış noktaları bu olduğu için de yaptıkları müzikle ilgili en doğru tanımlama da bu doğal olarak.

Kurulmalarından 4 yıl sonra çıkardıkları ilk albümle gerçekten de iyi bir işe imza atıyorlar. Foetus, Magma'ya yakın duran tarzıyla oldukça başarılı bir albüm olarak görülüyor. Ardından geçen iki yılla birlikte çıkardıkları 2. albüm Triton ise daha neşeli diye tabir edebileceğimiz bir Fusion'a doğru evriliyor. Jazz ile birleştiği noktada Potemkine'in müziği hem daha iyi bir hal alıyor hem de kalitesi bir hayli artıyor. Konumuz olan son albümde Nicolas II'de ise gerçekten de baş yapıt niteliğinde bir iş çıkarıyorlar.

2. albümle başladıkları Jazz Fusion yapısı bu albümde daha fazla oturmuş durumda. Fazlasıyla yaratıcı ve etkileyici. Notalar arasında arsızca dolanan bir grupla karşı karşıya kalıyorsunuz. Melodik yapısı fazlasıyla cüretkar. Sizi alıp boyutlar arası bir yolculuğa çıkarabilecek denli muhteşem. Bazı noktalarda kendini tekrar eden bir yapıya bürünüyor gibi görünse de işin aslı hiç de öyle değil. Sürekli olarak bir yerlerde gezinip başladıkları noktaya dönüyorlar ve o kadar çok değişik tür ve tarza göz kırpıyorlar ki albümdeki çeşitlilik bir hayli artıyor.

Charles, Michel ve Philippe Goubin kardeşler tarafından kurulan Potemkine, maalesef ki bu 3. ve son albümle birlikte dağılıyor ama geride dikkate değer, arşivlik 3 iş bırakıyorlar. Özellikle de Nicolas II bu konuda tam bir ziyafet olarak nitelendirilebilir. Albümün içerisinde Magma'dan Billy Cobham'a, Mahavishnu Orchestra'dan Brand X'e uzanan bir yelpazede çeşitlilik mevcut. Jazz Fusion seven herkesin dinlemekten sıkılmayacağı bu albüm diğer taraftan bakıldığında Zeuhl'e de derinden bir saygı duruşu niteliğinde. Magma'nın Attahk dönemindeki Zeuhl etkileri Nicolas II'de de fazlasıyla bulunuyor. Tabi Jazz Fusion arasına eklenmiş tatlı sos niteliğinde bir yapıda karşımıza çıkıyor.

POTEMKINE

Dominique Dubuisson / Bass, Vokal
Jean J. Ganghofer / Vurmalılar
Charles Goubin / Gitar, Vokal
Michel Goubin / Klavye, Vokal
Philippe Goubin / Vurmalılar, Davul
Christian Rouge / Vurmalılar

NICOLAS II

01. Tango Panache (6:18)
02. Raspoutine (5:56)
03. Theme Pour Un Swing Imaginaire (5:37)
04. Air De Famille (3:19)
05. Ode De Mars (5:23)
06. Aux Images (2:41)
07. Amphitheatre Magique (6:45)

16 Aralık 2022 Cuma

Bodkin / Bodkin (1972)

1971
sonlarında İskoçya'da kurulan Bodkin, tek albümle kalıp efsaneleşen gruplardan biridir. Atomic Rooster ve Uriah Heep'in açtığı yolda ilerleyerek Heavy Progressive Rock'ın en iyi albümlerinden birine imza atmayı başarmışlardır. İskoçya'dan da Rock grubu çıkar mıymış sorusuna da güzel bir yanıt vermişlerdir ki aslında İskoçya'dan çıkan çok fazla ve iyi Rock grubu da mevcuttur.

Daha türün bütün özellikleri ortaya çıkmamışken, hala emekleme aşamasındayken diye tanımlayabileceğimiz dönemde kaydettikleri albümde Atomic Rooster, Uriah Heep, Badger gibi aynı janra dahil oldukları gruplardan farklı olarak rahat ve serbest bir anlayış benimsemişler. Yani epeyce bir "jam" bulunuyor parçalarda. Belki de sırf bu yüzden, parçanın nerede ve nasıl değiştiği, nereden gelip nereye gittiği belirsizdir. Gelişine vurmak tabirinde olduğu gibi bir mantıkla üretilmiş bile diyebiliriz albüm için.

Uzayıp giden ve dinleyiciyi hiç rahatsız etmeden türler arasında yolculuğa çıkan parçalarda enstrümanlar kadar vokal Zeik Hume'un izleri bir hayli fazla. Kimi zaman etkileyici, kimi zaman can sıkıcı, kimi zamansa size nerede olduğunuzu şaşırtan bir sese ve tekniğe sahip Hume. Bodkin'in olmazsa olmazları arasında başı çeker diye bile düşünüyorum. 

Albümde org ve gitarlar da diğer pek çok Heavy Prog albümünde olduğu gibi etkilerini doğrudan hissettiriyor. Ritim bölümü de yapması gereken işi hem hakkıyla hem de fazlasıyla yapıyor. Diğer yandan, bazı acımasız eleştirmenlerin de dediği gibi, türe çok büyük yenilikler kattıkları, farklılaştırdıkları ya da farklı etkiler yarattıkları söylenemez. Elbette alelade veya sıradan bir grup değil Bodkin. Fakat ilerleme mantığıyla gelişip büyüyen bir müzik türünün bir de sert tarafında yer alıyorsanız, size karşı oluşacak beklentiler de fazlalaşıyor. Bu yönden, yani beklentileri karşılaması açısından yeterli gelmeyebilir. Ama türün en iyilerinden biri oldukları gerçeğini de değiştirmez. 

70'lerin ilk dönem, hani o ağır, kasvetli ve sert Heavy Progressive Rock'ından hoşlanıyorsanız, tek albümde çok fazla evrene seyahat etmek istiyorsanız, acımasız eleştirmenlere "hadi oradan" demek gibi bir düşünceye kapıldıysanız ya da sağlam bir şeyler dinleyelim de kendimize gelelim kafasındaysanız, Bodkin arşivinize olması gereken albümlerden biri.

BODKIN

Doug Rome / Org
Mick Riddle / Gitar
Bill Anderson / Bass
Dick Sneddon / Davul
Zeik Hume / Vokal

BODKIN

01. Three Days After Death Pt. 1 (9:28)
02. Three Days After Death Pt. 2 (7:09)
03. Aunty Mary's Trashcan (10:48)
04. Aftur Yur Lumber (5:12)
05. Plastic Man (5:59)

15 Aralık 2022 Perşembe

Univers Zero - Univers Zero (1977)

Daniel Denis
(davul) ve Claude Deron (trompet) tarafından 1973 senesinde Brüksel - Belçika’da kurulan Necronomicon kısa süre sonra adını Univers Zero olarak değiştirir. Başlarda Electric Jazz’a öykünen tarzları Michel Berckmans’ın (nefesliler) katılmasıyla değişmeye başlar. 1977 yılında da (1313 olarak da anılan) ilk albümlerini limitli adetlerde de olsa yayınlama şansı yakalarlar.

Limitlenmiş / kısıtlanmış olmaları bir sene sonra vuku bulacak ilk RIO festivalinin katılımcıları arasında yer almalarının sebebi midir bilemem ama günümüzde bile bu hareketin orijinal üyelerinden biri olarak hala isimlerinden söz ettirmeye ve saygı görmeye devam ediyorlar. (Hareket zamanla fasarya olsa da)

Tarzlarını tarif etmek için de müzik bilgisinin ve zevklerinin çok ötesine, müzikten alınacak tatlara dair söz etmek gerek. Bir bakıma müzik gurmesi ya da gastronomi uzmanı gibi bir şey olmak şart. Folk, klasik müzik, caz ve rock harmanı olan karanlık ve gizemli kompozisyonları birden tahmin edemeyeceğiniz bir enstrüman tarafından üstüne üstlük tempo dışında bölündüğünü hayal edin, işte size Univers Zero.

Deli / dahi bir orkestranın ürünü besteleri ile hala boşta kalan nöronlarınızı birbirine bağlama misyonuna sahip de denebilir. Alışılmışın dışına çıkılacak diye saçmalamıyorlar. Saçma gelmesinin sebebi, alışılmışın dışına, bugün aşina olduğunuz beste formüllerinin de ilerisinde bir yaklaşımla parçalarını yapmaları. Doğal olarak benzedikleri ya da onlara benzetilebilecek pek bir şey yok ortada.

GentleOctopus'un Notu: Yukarıda bahsedilen RIO (Rock in Opposition) o dönemlerde daha çok bir eylem biçimi ya da eylemin kendisi olarak ortaya çıkıyor. Festivalin gündeme gelmesi ise bu konuda bir duyuru yapma ihtiyacından kaynaklanıyor. RIO'nun, Univers Zero ile birlikte Birleşik Krallık'tan Henry Cow, İsveç'ten Samla Mammas Manna, İtalya'dan Stormy Six ve Fransa'dan Etron Fou Leloublan'ın katılımıyla başladığını da belirtmeden geçmeyelim. Hepsi de hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası arenada sesini duyurmuş, başarılı işler çıkarmış hatta ticari başarı yakalamış gruplar. Tabi plak şirketleri yüzünden kendilerini kendileri gibi ifade etme konusunda zorluk da yaşamışlar bolca. Bu nedenle de bahsi geçen festivalin mottosunu "The music the record companies don't want you to hear" yani "Plak şirketlerinin duymanızı istemediği müzikler" olarak belirlemişler.

UNIVERS ZERO

Roger Trigaux / Gitar, Harmonium (6)
Emmanuel Nicaise / Harmonium, Spinet
Christian Genet / Bass
Guy Segers / Bass, Sesler (6)
Patrick Hanappier / Keman, Viola, Pocket Çello
Marcel Dufrane / Keman
Michel Berckmans / Bassoon, Obua (6)
Daniel Denis / Vurmalılar

UNIVERS ZERO

01. Ronde (15:08)
02. Carabosse (3:40)
03. Docteur Petiot (7:32)
04. Malaise (7:32)
05. Complainte (3:18)