14 Şubat 2023 Salı

Vinegar / Vinegar (1971)

Bazı grupları anlamak ve hakkını vermek için uzun dinlemeler yapmak gerekiyor. Vinegar da o gruplardan biri. Psychedelic Rock'tan beslenen bir Progressive Rock yapıyorlar. Almanya'nın Köln şehrinde kurulmuş olmalarından ve doğal olarak Alman olmalarından kaynaklı olarak da Krautrock arenasının göbeğinden geliyorlar. Müzikleri, bu konudaki anlayışlarını kavrayabilmek için ciddi bir çalışma yaparak dinlemek gerekiyor grubu. Kendileri de bunun farkındalar. Grubun adını da o nedenle Vinegar koymuşlar. "Bizi 'Sweet Things' (tatlı şeyler) olarak düşünmeyin, biz hazmı zor bir müzik yapıyoruz" diyerek de durumu özetlemişler.

1969 yılı başlarında, çocukluk arkadaşı olan Wolfgang Grahn, Bernhard Liesegang ve Jochen Biemann tarafından kurulan grup başından beri Psychedelic Rock yapıyorlar. Vokal eksikliğini hissettiklerinde Grahn'ın yakın arkadaşı olan Dagmar Dormagen'i de gruba dahil ediyorlar.1969 yılı sonunda da Rolf Zwirner ve Ralf Modrow katılımıyla grubun tam kadrosu oluşuyor.

Çıktıkları bazı küçük çaplı konserlerde edindikleri kitlenin desteği ile 1971 yılında da ilk ve tek albümü kaydediyorlar. Çok büyük ticari başarılar elde edemiyorlar. Hatta albümün çok fazla sattığı da söylenemez. Ama miras olarak bıraktıkları albüm gerçekten de iyi Krautrock örneklerinden biri olarak kalıyor. Yine de albümün ticari başarısızlığı bir yana, grup elemanları arasındaki müzikal anlayış farklılıklarından dolayı dağılmak zorunda kalıyorlar.

Sık sık bahsettiğimiz tek albümlü efsaneler listemize de rahatlıkla giriş yapabiliyorlar. Kimi eleştirilerde ham, olgunlaşmamış ya da kötü gibi kelimelerle anılsalar da Vinegar bundan çok daha fazlasını hak ediyor. Değişken gitar riffleri, yumuşak bir şekilde ortaya çıkıp gidişatı eline alan keman pasajları, kendine has yapısıyla öne çıkan klavyeleri ile insanı kendine çeken bir yapısı var albümün. Parçaların bazı bölümlerinde kendilerini kaybedip doğaçlamalara kaydıkları sonra toparlayıp gidişata ayak uydurdukları da sık görülüyor.

Tarzları, özellikle bazı parçalarda ilk dönem Pink Floyd'a benzetilse de kendi adıma daha çok Amon Düül II'yi hatırlattıklarını da söylemeliyim. Diğer yandan hazmı zor diye tabir ettikleri tarzı başarıyla icra ettiklerini de söylemeyi es geçmemek gerekir. İlk dinlemenizde kendinizi oldukça zorlanmış hissetseniz de sonraki dinlemelerde daha fazla yakınlaşıp haklarını geri vermeye başlıyorsunuz. Vinegar müziğinden melodik yapılı yumuşak parçalar beklemeyin, neredeyse bunun tam tersini yaparak sizi şaşırtıyorlar.

VINEGAR

Bernhard Liesengang / Bass, Vokal
Rolf Zwirner / Gitar, Keman
Wolfgang Grahn / Davul
Ralf Modrow / Org, Vokal
Ambrosius Gulbatscher / Gulbratsche
Dagmar Dormagen / Vokal, Flüt
Jochen Biemann / Gitar

VINEGAR

01. Missi Solis (12:31)
02. Sawmill - Tiel 1 (5:25)
03. Sawmill - Tiel II (5:10)
04. Der Kaiser Auf Der Erbse (7:07)
05. Fleisch (7:04)

13 Şubat 2023 Pazartesi

Planetarium / Infinity (1971)

Planetarium
, uzun süre hakkında bilgi sahibi olunamayan gruplardan biri. Albümde adı geçen A. Ferrari ismi dışında bilinen çok fazla bir şey yokmuş haklarında uzun yıllar boyunca. 90'lı yılların başında ise hikayenin tamamı ortaya çıkmış.

Grup 1959 yılında I 4 Assi (4 As ya da Full As olarak çevrilebilir) adıyla kurulan bir Beat grubu. 1964 yılına kadar bu isimle devam etmişler ama daha büyük bir mecraya açılma fikrine kapıldıklarında I 4 Assi'nin yeteri kadar iyi olmadığını düşünüp Gli Scooters'a çevirmişler grubun adını. 1965 yılından 1970 yılına kadar da epeyce iş çıkarmışlar ortaya. Başladıkları gibi Beat üzerinden giden Gli Scooters adıyla 3 albüm kaydedip pek çok konsere çıkmışlar ve popülerliği de yakalamışlar. Hatta o kadar popülerleşmişler ki Arjantin'de bir turneye dahi çıkmışlar. Tabi bu turnenin ardından dağılmış olmaları da ayrıca enteresan bir durum. Zira fazlaca ticari başarı elde eden bir grupmuş Gli Scooters.

Grup elemanlarından üçü, albümde de adı geçen Alfredo Ferrari, Mirko Mazza ve Franco Sorrenti, bir arada kalmayı tercih ederek 1971 yılında Planetarium adını almışlar. Dönemin etkisi ile de Beat'ten vazgeçip Progressive Rock semalarında dolaşmaya başlamışlar. Kısa süre içerisinde kaydettikleri Infinity albümü ile müzikal açıdan başarıyı yakalasalar da ticari başarı bir türlü gelmemiş. Kaydettikleri iki 45'liğin ardından da Planetarium'u dağıtma kararı almışlar.

Infinity, konsept olarak tanımlanmasa da yapısına bakıldığında tam anlamıyla bir konsept albüm. Baştan sona anlatılan bir hikayeye sahip. Parçaların isimlerinden çıkarabiliyorsunuz bu sonucu rahatlıkla. Başlangıç, Hayat, İnsan (part 1 ve 2), Aşk, Savaş, Ay ve Sonsuzluk ismindeki parçaların bir hikaye anlatıyor olması çok normal. Albüm boyunca kullanılan seslerin ve ses efektlerinin de bu hikayeye katkısı çok büyük.

RPI (Rock Progressivo Italiano) içerisine dahil edilseler de biraz ya da bir miktar bunun dışında durduklarını söylemekte fayda var. Senfonik yapının derinliklerine çok fazla girmeden, etrafında geziniyorlar. Albümden anlaşılan o ki atmosfer yaratmak için uğraşmışlar ve bunu fazlasıyla da sağlamışlar. Vokal kullanmayı tercih etmeyip tekrar sesleri ile etki bırakmayı amaçlamışlar ki fazlasıyla da iyi olmuş denilebilir. Albümde güçlü klavyeler ve hem elektrikli hem de akustik olarak kullanılan gitarlar öne çıkarken, ritim bölümü de gerçekten enfes bir hava yaratmayı başarıyor.

PLANETARIUM

Alfredo Ferrari / Klavye
Franco Sorrenti / Gitar
Mirko Mazza / Gitar
Piero Repetto / Bass
Giampaolo Pesce / Davul

INFINITY

1. The Beginning (3:13)
2. Life (7:05)
3. Man - Part 1 (1:54)
4. Man - Part 2 (3:57)
5. Love (2:46)
6. War (2:42)
7. The Moon (4:03)
8. Infinity (6:41)

12 Şubat 2023 Pazar

Patch / The Star Suite (1973)

Patch
, Avustralya'dan çıkma bir proje grubudur temelde. Dönemin ünlü müzik yapımcısı Peter Dawkins tarafından bir araya getirilmiş, Rock, Jazz, Folk gibi alanlarda çalışmış müzisyenlerden oluşur. Tek albümle kalmış bir projedir ama kaydettikleri albüm ortalamanın çok üzerinde Progressive Rock, Crossover Prog ve Symphonic Prog etkileri içermektedir.

Grubun kendi elemanları olmasının yanında bir de albümde çalan konuk müzisyenler var ki onların adını görünce de nasıl bir albümle karşı karşıya kalacağınızın az çok farkına varıyorsunuz. Spectrum ve Ariel'den tanıdığımız Mike Rudd grup elemanlarının içerisinde yer alırken, Tim Gaze (Tamam Shud, Ariel, Kahvas Jute), Bill Putt (Ariel, Spectrum), Jazz grubu The Bennolong Trio ise konuk müzisyenler olarak görünüyor. Oldukça kapsamlı düşünülmüş bir proje yani.

The Star Suite albümü, Zodyak'ın 4 temel elementi olan Hava, Ateş, Su ve Ateş ile Zodyak burçlarının ve astrolojik temaların bu elementlerle girdikleri etkileşim üzerine bir yorumdur. Albümde 2'si A yüzünde, 2'si B yüzünde olmak üzere toplam 4 parça bulunur ve parçaların isimleri Air, Fire, Water ve Earth'tür. Albüm için bir stüdyo grubu oluşturulmuş ve yetenekli başka müzisyenlerle desteklenmiş olsa da müzikal açıdan bakıldığında sanki 20 yıldır birlikte çalan elemanlardan oluşuyor izlenimi yaratıyor. Eksik ya da fazla gelen hiçbir şeye rastlamadığınız gibi gereksiz olarak düşünülebilecek tek bir notaya bile rastlamıyorsunuz.

70'li yılların ortalarına doğru Avustralya'dan çıkmış en iyi konsept albümlerden biri demek de gerekiyor albüm için. Yukarıda isimlerini saydığımız ve gerçekten de kendi gruplarıyla Progressive Rock alanında öne çıkmış müzisyenlerin bir arada durduğu, farklı türler ve kaynaklardan beslenerek bir bütünlük oluşturuyor albüm. Psychedelic Rock, Space Rock, Symphonic Rock, Folk gibi türlerin izlerine rastlarken bazı bölümlerde de Blues etkileri açık açık kendini hissettiriyor.

Vokalin kullanılmadığı The Star Suite için bazı Proggerlar ve eleştirmenler hafifletilmiş, yumuşak gibi tanımlamalar yapsa da bu kadar acımasız olmamak gerekir diye düşünüyoruz. Amacı belli olan bir stüdyo grubu ile elde edilebilecek / kaydedilebilecek en iyi materyalleri ortaya çıkardıkları bir gerçek.

PATCH

Mike Rudd / Elektrikli Gitar
Mike McClellan / Akustik Gitar
Doug Gallacher / Davul
Tony Esterman / Klavye
Rod Coe / Bass

Konuk Müzisyenler:
Bill Putt / Bass (4)
Tony Ansell / Org (2,3)
Nathan Waks / Elektrikli Çello (1,4)
Tim Gaze / Elektrikli Gitar (1,2,4)
Ian Bloxham / Vurmalılar (3,4)
The Bennelong Trio, Peter Draper / Gitar (4, opening)
The Bennelong Trio, Brian Strong / Çello (4, opening)
The Bennelong Trio, Nick Negerovich / Flüt (4, opening)
Mike Perjanik / ARP Synthesizer (1-3)
Doug Fosket / Saksafon (4)

THE STAR SUITE

01. Air (9:15)
02. Fire (10:41)
03. Water (10:57)
04. Earth (11.14)

11 Şubat 2023 Cumartesi

Mahjun / Mahjun (1971)

70'lerin başında Fransa'da kurulan Mahjun, adını kurucu üyelerden Jean-Louis Mahjun'dan alıyor. Grubun orijinal adı Maajun ve ilk albümü de bu isim altında çıkarıyorlar. Mahjun, kurucu üye olsa da ilk albümün ardından grupta kendine yer bulamayıp ayrılıyor ve grup elemanları da ismi Mahjun olarak değiştiriyorlar. Jean-Louis için çok şey fark etmemiş, hatta daha iyi olmuş sanki.

Mutli-enstrümantalistlerden oluşan bir grup Mahjun. 1971 yılında Folk tabanlı ama Hard Rock etkileşimli oldukça da Avant-Garde bir albüm kaydediyorlar. Albüm o kadar iyi ki Mahjun'a nereden giriş yapmak gerektiği konusunda insanı arada bırakıyor. Daha belirgin haliyle Jazz formasyonunu daha fazla benimseyen Mahjun'a en iyi albümleri denilebilecek Mahjun'dan girmek de tamamen kişisel bir tercih oldu bu durumda.

İlk albümün ardından 2 yıllık bir ara veriyorlar. Bu sürenin en azından bir kısmının konserlerle geçtiğini düşünmek insanın içini rahatlatıyor. 1973 yılında kaydettikleri ikinci albüm yine grupla aynı adı taşıyor ama ham ve oturmamış bir albüm görünümünde. Belli ki yapmak istedikleri şey Hard Rock esintisini kaybetmeden Jazz Rock ya da Fusion'a evrilmek olmuş. Fakat 1973 tarihli Mahjun albümü bu konuda çok iyi bir örnek değil. Bir türlü belirginleşemiyor, hep bir boşlukta asılı kalma hissi yaratıyor. Bu nedenle de ham ya da olgunlaşmamış diye tanımlamanın doğru olacağını düşünüyorum.

Diğer yandan 3. albüm Mahjun'da ise unu eledik eleği de asmak üzereyiz havası bir hayli fazla. İki albüm arasında sadece 1 yıl olması burada tuhaf bir durum oluşturuyor ister istemez. Tamam 1973 tarihli albüm de kötü değil ama 1974 yılı albümü de bambaşka.

Bahsettiğimiz gibi bu albümde Jazz Rock ve Fusion daha fazla kendini hissettirirken Hard Rock seviyesinden de aşağı düşmemek için etkili bir yol buluyorlar kendilerine. Yine de tam Fusion değil, tam Jazz Rock değil, Hard Rock beklenilen seviyede değil ama albüm arşivlik, nadide parçalardan biri. Pek çok kaynakta grubun ve bu albümün tarzı hakkında Jazz Rock ve Fusion tanımlaması yapılıyor. Ama sanki Eclectic Prog her ikisi için de daha belirgin bir tanımlama gibi duruyor.

MAHJUN

"Flip" Beaupoil / Bass, Vokal
Jean Pierre Arnoux / Davul, Kigophone
Nana Vasconcellos / Goblet Davulu, Vurmalılar
"Balein" Kapel / Gitar, Vokal
Jim Cuomo / Saksafon, Klarinet, Piyano, Vokal
Jean Louis Lefebvre / Keman, Vokal

MAHJUN

01. Fils A Colin-Maillard (4:25)
02. Denise (6:50)
03. Bourrée (8:00)
04. La Ville Pue (13:40)
05. Fin Janvier (2:40)

10 Şubat 2023 Cuma

Dalton / Riflessioni: Idea D'Infinito (1973)

Dalton
, 1966 yılında kuruduğunda Beat yapan bir grup olarak tanımlamışlardı kendilerini. Ama değişen rüzgarın etkisiyle daha karmaşık ve etkili bir türe evrildi müzikleri.1967 yılında kaydedip yayınladıkları Monia 45'liği ile ilk büyük başarılarını elde ettiler. Uzun bir çabanın ardından 1969 yılında Shocking Blue'nun Venus parçasının İtalyanca versiyonu ile tekrar öne çıktılar. Grup oldukça popülerleşmişti. Ama 1970 yılında anlaşmazlıklar yüzünden dağıldılar.

Grubun yapımcı firmasının çabasıyla eski elemanlara eklenen yenileriyle The Daltons adıyla yeni bir oluşuma gidildi. Fakat isim kısa süre sonra tekrar Dalton'a döndü ve Rock Progressivo Italiano'nun (Italian Progressive Rock / İtalyan Progressive Rock) en iyi albümlerinden birine imza attılar. İşin ilginç yanı, İsviçre'nin Zurich kentinde yapılan İsviçre Pop Festivali'nde, albümün katkısıyla birinci olmalarına rağmen, İtalya'da az sayıda kopya ile piyasa sunulmasından dolayı bir süre boyunca kendi evlerinde çok bilinmez durumdaydılar. Sonra işler değiştiğinde birbiri ardına konserlere çıkma fırsatı da elde ettiler.

1975 yılında ikinci albüm Argitari'yi kaydettiler ama albüm hem müzikal açıdan hem de ticari olarak yetersiz kalmıştı. Buna rağmen grup 1979 yılına kadar ayakta kalmayı başardı. 2019 yılında oldukça başarılı Eden albümüyle geri dönmeyi de başardılar.

Virtüözlük kıvamındaki klavyeleri, sağlam Blues tabanlı gitarları, işinin hakkını vererek çalan ritim bölümü, nefis vokalleri ve İtalyan zarafetiyle birleşmiş melodik yapısıyla nefis olarak nitelendirilebilecek albümler biri Riflessioni: Idea D'Infinito. Bazı bölümlerde Deep Purple ve Jethro Tull vari yaklaşımlar sezinleseniz de bunun tesadüften öte gidemeyecek bir durum olduğunu kısa sürede anlıyorsunuz. Dalton da kendine has bir müzikal anlayış geliştirebilmiş gruplardan.

28 dakika gibi kısacık bir süreye sahip olması albümün en sinir bozucu yanı. Keşke daha fazla materyal olsaymış diyorsunuz ama maalesef ki elde kalan malzeme de bu. Yine de o kısa süreye rağmen, efsaneleşmiş RPI (Rock Progressivo Italino) gruplarıyla aynı yerde, aynı sırada, yan yana anılmayı fazlasıyla hak ediyorlar. Efsaneleşmiş gruplar dediklerimiz de PFM (Premiata Forneria Marconi), Le Orme gibi gruplar. En az o kadar iyiler yani.

DALTON

Temistocle Reduzzi / Piyano, Org, Mellotron, Moog, Synthesizer, Vokal
Aronne Cereda / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Vokal
Rino Lamonta / Bass, Vokal
Walter "Tati" Locatelli / Davul, Vokal
Alex Chiesa / Flüt, Vokal

RIFLESSIONI: IDEA D'INFINITO

01. Idea D'Infinito (4:49)
02. Stagione Che Muore (4:20)
03. Cara Emily (4:55)
04. Riflessioni (3:50)
05. Un Bambino, Un Uomo, Un Vecchio (3:35)
06. Dimensione Lavoro (6:42)

9 Şubat 2023 Perşembe

Sindelfingen / 'Odgipig (1973)

Adı sanı duyulmamış gruplardan biri olan Sindelfingen İngiltere çıkışlı bir Progressive Folk grubu. Kendilerine has bir müzikal yapı oluşturma konusunda gerçekten de çok iyiler. Başka hiçbir yerde duymadığınız, dinlemediğiniz bir tarzları var. Tek albümlü efsaneler listemize açık arayla giren gruplardan aynı zamanda. Tabi bu ve bunlar gibi gruplar için hep dediğimiz üzere, keşke daha fazla albüm kaydetme şansları olsaymış.

Grubun bilinmezliğinin en büyük sebebi albümün çıkış adedinden kaynaklıdır. Zira 1973 yılında basılan albüm sadece 99 kopya ile satışa sunulmuş. Doğal olarak elde edebildikleri bir ticari başarı da yok. (Basılmış albümlerin tamamının satılmış olması ticari bir başarı sayılmaz bu durumda). Doğal olarak da çok uzun ömürlü olamamışlar. Ama daha sonra yayınlanan başka kayıtları da var. Triangle adıyla yayınlanan bu albüm iyi bir niyetle ilk albümleri gibi gösterilse de bazı kaynaklarda aslında öyle değil. 1973 yılı ve sonrasındaki birkaç ayda yapılan kayıtlardan oluşuyor. Belirtmeden geçmeyelim, bu kaydın bazı parçalarında, albümden sonra gruptan ayrılan davulcu Roger Thorne'un yerine bass gitarist Mark Letley'nin kardeşi, 12 yaşındaki Matt Letley çalıyor.

Klasik Müzik, Avant-Garde, Folk yapılarını nefis bir şekilde birleştirip belirgin bir Rock formuna sokmayı başarabilmiş Sindelfingen. 'Odgipig albümü fazlasıyla dinamik bir albüm. Uzun temalar üzerinde çok çalışılmış ve ardı arkası kesilmeyecekmişçesine ilerliyor tüm parçalar.

Enstrümantal çeşitlilik de bir hayli fazla albümde. Hem türler arası geçişleri çok iyi sağlıyor hem de bir anda farklı tarzda bir yapıya büründürebiliyor parçaları. Değişik yeteneklere sahip bir grup insandan kurulu, ilgi çekici bir grup yani Sindelfingen. Kaydettikleri albüm ile attıkları imza da tarihin tozlu rafları arasında kolayca kaybolabilecek cinsten değil. Daha fazla insanın duymasıyla öne çıkacağı düşünülse de daha rafine dinleyicilerle beklenenin de üstünde bir potansiyele sahip olduğu ortada.

Arşivde olmazsa olmaz diye tabir ettiğimiz albümlerden de biri 'Odgipig. Ne kadar çok dinlerseniz, o kadar çok içinde kaybolursunuz. Alacağınız müzikal keyfin haddi hesabı yok! Vazgeçmeyi asla düşünmeyeceğiniz, böyle bir düşünce aklınıza geldiğinde üzüleceğiniz tarzda albümlerden.

SINDELFINGEN

Richard Manktelow / Vokal, Gitar
Mark Letley / Bass, Gitar
Roger Thorn / Davul, Vurmalılar
Roger Woods / Glockenspiel, Oscillators

'ODGIPIG

01. Song For Dawn (0:56)
02. Three Ladies (8:33)
03. Today & Tomorrow (9:42)
04. Mark's Bach (1:10)
05. Perpetual Motion (12:44)
06. Odgipig (3:14)

8 Şubat 2023 Çarşamba

Duello Madre / Duello Madre (1973)

Daha önce konuk ettiğimiz Cincinnato gibi Duello Madre de Cenova çıkışlı bir Progressive Rock / Jazz Rock grubu. Tek albümle kalmış olmasına üzüldüğümüz, enfes gruplardan aynı zamanda. Dönemin Italian Progressive'i düşünüldüğünde kendilerine yer edinmek konusunda çok çabalamış oldukları bir albümle karşı karşıyayız. Değişik çok fazla tona, sese ve melodiye sahip albümle ilgili söylenecekler yazmakla bitecek gibi de durmuyor.

Daha önce Gleemen, Nuova Idea ve Osage Tribe gibi gruplarda çalmış olan Marco Zoccheddu'nun başı çektiği grupta yine Osagi Tribe'den Bob Callero, Circus 2000'den Dede Loprevite olarak da bilinen Franco Lo Previte ve Treviso'da pek çok gruba eşlik etmiş yetenekli saksafonist Pippo Trentin bulunuyor. 

Albüm, büyük bir cesaret örneği gösterilerek tek bir vokal parçasına sahip şekilde kaydedilmiş. İlk parça Aquile Blu dışındaki tüm parçalar enstrümantal. Aquile Blu da özellikle vokalleri ile fena halde Gentle Giant'i çağrıştırıyor. Hatta bazı noktalarda bire bir aynı bile denilebilir. Albümde vokal görevini kimin üstlendiği yazmamakla birlikte Zoccheddu'nun vokal geçmişinin olmasından kaynaklı olarak görevi üstüne aldığını düşünüyoruz. Teknik olarak söylenecek, çok büyük etkiler yaratan bir vokal süresi olmadığı için yorum yapmak da doğru değil ama olduğu kadarıyla da parçaya gayet iyi oturmuş olduğunu söyleyebiliriz.

Albümün geneline hakim olan Jazz havası Fusion'dan farklı olarak bir hayli fazla Progressive Rock öğeleri içeriyor. Bu nedenle de albümü sınıflandırmak gerektiğinde Fusion yerine, Jazz Rock ya da Progressive Rock terimleri kullanılıyor. Dello Madre albümünün farklı olarak öne çıkan özelliklerinden biri de kayıtlarda klavyenin yoğun olarak kullanılmamış olmasından geliyor. Gitar, Bass, Davul, Saksafon ve Flüt ile etkili bir albüm kaydetmiş oldukları ortada. 

Diğer grup elemanlarının önceki başarıları ortadayken, adı çok bilinmeyen ve albümde Saksafon ile Flüt çalan Pippo Trentin'in fazlasıyla başarılı olduğunu, yaratıcı ve kontrol edilemez şekilde müzikal bir anlayış geliştirdiğini belirtmeden geçmeyelim. Duello Madre'nin müzikal gidişatını belirleyen en önemli bileşenlerden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ek olarak, grubun ritim bölümünün de işini çok iyi yaptığı açık şekilde görülüyor.

DUELLO MADRE

Pippo Trentin / Saksafon, Flüt
Marco Zoccheddu / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar
Bob Callero / Bass
Dede Lo Previte / Davul

Konuk Müzisyenler:
Mario Lamberti / Vurmalılar
Gian Piero Reverberi / Klavye

DUELLO MADRE

01. Aquile Blu (6:59)
02. Momento (5:30)
03. Otto (6:00)
04. Madre (10:30)
05. Duello (7:59)

7 Şubat 2023 Salı

Lodestone / Time Flies (1971)

The Cymbaline
, In- Sect, The Flies ve Infinity gruplarından gelen elemanların kurduğu Lodestone, kaydettikleri tek albümle bilinirler. Ortalamanın üzerinde bir Progressive Rock kaydı olan Time Flies yayınlandığı yılın ardından uzunca bir süre koleksiyonerler arasında aranan parçalardan biri olarak öne çıkmış.

Temelde Freakbeat ve Psychedelic Pop yapan grup elemanları yapımcı Tony Atkins tarafından bir araya getirilmiş ve biraz da zorlamayla albümü kaydetmişler. Albüm kayı başarılı olsa da grup için yeterli derecede iyi olamamış ve ticari başarı elde edemeyen Lodestone dağılmaktan kurtulamamış.

Konsept bir albüm olan Time Flies'da yeni bulunan bir yıldıza yapılan ve 300 yıl süren yolculuk anlatılıyor. Sözlerin bazı yerleri gerçekten de başarılı. Ama vokalin belirsizliği ara ara dinleyeni rahatsız etmiyor da değil. İngiltere çıkışlı bir grup olması muhteşem bir Progressive Rock beklentisi de yaratmasın. Ortalamanın biraz üzerinde, iyi sayılabilecek albümlerden Time Flies. Karşılaştırma yapabileceğimiz pek çok albümden de daha fazla iyiler.

Yer yer Symphonic bölümlere sahip, Psychedelic Rock tabanlı bir müzikal anlayışa sahipler. Tarzları biraz yumuşak sayılabilir belki. Yine de etkili melodilere ve keyif veren bir klavyeye sahip olduğunu söylemek gerek. Arada bir albüm olarak da tanımlayabiliriz. Tam anlamıyla Pychedelic Pop değil, oradan çıkıp epeyce yol almış ama Progressive Rock içerisine dahil edebileceğimiz kadar da derinliğe sahip değil. Bu gibi albümlerde karar vermek çok kolay da olmuyor sıklıkla. Nerede durduğuna tam olarak belirleyemiyor, beğeninizin hangi yönde geliştiğini tam olarak çözemiyorsunuz.

Dinleyip, albüme kötü ya da yetersiz diyenler de çıkar. Çok normal bir durum zira yetkinliği gösterecek kadar çok farklı şeyler yapmıyorlar albümde. Kişisel bakış açısına göre arşive alınacak ya da alınmayacak albümlerden diye özetleyelim.

Konsept bir albüm için de derinliği yeterli olmasa da enstrüman kullanımları ile bazı boşlukları doldurmayı başarıyorlar. Benzersiz ya da muhteşem olarak tanımlanabilecek bir yapısal bütünlüğe de sahip olmayabilirler ama denemekten de geri durmamak gerekiyor. Bir albüm hakkında hiç bu kadar kararsız kaldığımı da hatırlamıyorum. Neden beğendiğimi, beğendiğim yerlerin neresi olduğunu belirleyemediğim gibi kötüleyecek yanlarını da bulmakta zorlanıyorum.

LODESTONE

Philip Chesterton /  Davul
John Da Costa / Klavye, Gitar
John Hollis / Vokal
Gerry Morris / Bass, Gitar

TIME FLIES

01 - Ouverture: The Birth of An Idea Its Coming to Maturity
02 - Link: A Gathering of Momentum
03 - Theme: The Great Adventure Begins
04 - Castle: The Loneliness of Men Lost in Space and Time
05 - The Fault: A Rude Awaking to Alarum
06 - I Awake: The Realization That Death is Near
07 - Crashlanding
08 - We've Made It
09 - World Wall One: The Sleeping Planet Tells of Its Origin and Fate
10 - Liberation: The Escape and Hope of Success
11 - The Observer: Unknown to the Travellers The Are Watched
12 - We Arrive: At Last! an Anthem of Triumph (Part I)
13 - We Arrive: You Fools! the Awful Revelation (Part II)
14 - The Space Shanty: Environments Change But Not the Men Who Overcome Them
15 - The Second Leaving: The Final Act - The Travellers Travel On - What Will They Find?

6 Şubat 2023 Pazartesi

Dull Knife / Electric Indian (1971)

Dull Knife
da tek albümle kalmış Alman gruplarından. Dönemin enerjisini fazlasıyla içinde barındıran, yerinde duramayan albümlerden. Doğal olarak da tek albümlü efsaneler listemize üst sıralardan girebilecek kadar da sağlam. Bakış açısına göre değişmekle birlikte albümden haz etmeyenlerin sayısı da bir hayli fazla. Tek düze, kendini tekrar eden, sıkıcı gibi tanımlamalara kadar varan negatif eleştirilerin de doğruluğu tartışılır.

Grup 1971 yılında kurulup, albümü çıkarıp dağılmış. Kısa süre içerisinde de birkaç konser verdiklerine dair söylentiler bulunuyor. Genel olarak Rock kulüplerinde verdikleri bu dinletilerde de epeyce iyi performanslar sergilemişler. Ama albümün ticari getirisi çok olmayınca yapacak bir şeyleri kalmamış. Grubun dağılmasından bir süre sonra iki elemanın, Gottfried Janko ve Martin Hesse'nin, efsanevi Alman gruplarından Jane'e dahil olduğunu da belirtelim.

Bir kızılderilinin gövdesine batırılmış kör bıçak çizimli kapağının da kısa bir süre tartışma yarattığı da biliniyor. Psychedelic'ten beslenen ama işi daha da sertleştirip Progressive Hard Rock'a çeviren bir Krautrock türevi olarak tanımlayabiliriz albümü. Bazı bölümlerinde de doğal olarak Blues etkileri sezinleniyor. Gospel tarzı sözleri ve söylenişiyle de değişik bir yaklaşım sergiliyorlar. Albümün her yerinde etkili olan sağlam gitar soloları ve riffler ile Hammond org'tan gelen enfes sesler birleştiğinde dinlemeye doyamadığınız bir albüm çıkıyor karşınıza. Gottfried Janko'nun özellikli vokalinin de albüme katkısı bir hayli fazla.

Parçaların enerjik bölümlerinde fena halde Deep Purple tarzı melodilere rastlıyorsunuz. Tam anlamıyla bir benzerlik değil ama bu. Esinlenilmiş olma ihtimalinin yüksek olduğunun göstergesi. Tabi sıklıkla ortaya çıkan ve hüzünlü bir gospel havasında devam eden vokallerin melodileri desteklediğini de belirtmek gerekir. Alışkın olmadığımız şekilde vokal üzerine kurulu bir yapısı varmış izlenimine kapılsak temelde az önce de bahsettiğimiz gibi sağlam şekilde Psychedelic Rock'tan yola çıkan ve bir o kadar da etkili Hard Rock pasajları içeren ve keyifle dinlenen bir Krautrock albümü.

Ticari başarı kazanabilmiş olsalardı muhtemelen daha iyi albümlerini de dinleyecektik ama maalesef ki eldeki tek albümle yetinmek zorundayız. Hiç olmamasındansa az olmasına da mecbur kalabiliyor insan bazen.

DULL KNIFE

Martin Hesse / Bass
Christian Holik / Gitar
Gottfried Janko / Klavye, Vokal
Claus Zaake / Davul, Vurmalılar

ELECTRIC INDIAN

01. Plastic People (6:40)
02. Go Down To The River (4:39)
03. Lonely Is The Man Kind (3:35)
04. Walk Along The Muddy Road (4:38)
05. Tumberlin Down (4:18)
06. Song Of A Slave (3:32)
07. Feeling Like A Queen (5:35)
08. Day Of Wrath (6:15)

5 Şubat 2023 Pazar

Mr. Albert Show / Mr. Albert Show (1970)

Hollandalı Mr. Albert Show 1969 yılında kurulmuş. Konserlere sık çıktıkları dönemde grubun enstrümanlarından ve sahne yerleşiminden sorumlu Albert adında bir çalışanın ismini almak onlara komik gelmiş ve grup bu isimle tanınmaya başlamış. Bahsi geçen Albert'ın işi gereği sürekli sahneye çıkması ama her seferinde de bunu fena halde utanarak yapmasından kaynaklı bu ismi aldıkları söyleniyor.

1970 yılında yayınladıkları ilk single Wild Sensation'ın başarılı bir çıkış yapması ile birlikte albüm kayıtlarını hızlandıran grup aynı yıl içerisinde konumuz da olan albümü yayınlamış. Bir sonraki sene daha melodik ama daha etkisiz olan ikinci albüm Warm Motor piyasaya çıkıyor. Grup, özellikle üniversitelerde ve kulüplerde bir hayli fazla konsere çıkıyorlar ama 2 yıllık konser maratonunun ardından da dağılıyorlar. Dağılmalarında en büyük etkenin grubun kurucusu Bertus Borgers'in ayrılması olduğu da söylenir.

Pek çok kaynakta Mr. Albert Show, Progressive Rock, Progressive Jazz ve Jazz Rock olarak nitelendirilse de daha objektif bakıldığında Crossover Prog janrı içine dahil etmek kaçınılmaz oluyor. Her ne kadar Jazz, beslendikleri kaynaklardan biri olsa da tam anlamıyla bir Jazz Rock'tan ya da Progressive Jazz'dan bahsedemiyoruz. Albümün bazı bölümlerinde açık şekilde Blues etkileşimleri de görülürken, başka bazı noktalarda sertleşip Heavy Prog'a doğru evrilirken, ara ara da Chicago tarzı Jazz bölümleri de ortaya çıkınca Crossover Prog kaçınılmaz bir sonuç oluyor.

Bu tarza dahil edilen çok fazla grupta görülen türler arası geçişler Mr. Albert Show'da da fazlasıyla bulunuyor. Psychedelic ritimlerle başlayıp Jazz'a yönelen oradan Blues tadı vermeye başlayıp açık şekilde Klasik Müzik etkileri içeren bölümlerle son bulabiliyor parçalar. 

Albümde bu yapısal karmaşayı sağlayan en önemli bileşen ise enstrümanlar ve doğal olarak da enstrümantaslistler. Bir iki yerde grup elemanları için virtüöz ve maestro tanımlamalarına rastlamıştım. O kadar ileri gidemese de öyle bir etki yarattıkları ortada. Albümdeki parçalar çok kolay parçalar da değil. Buna rağmen altından kolaylıkla kalkabilmişler izlenimi de ediniyorsunuz.

Floortje Klomp'un enfes vokalini de albümün artıları arasına katmadan geçmemek gerekiyor. Çok fazla özelliklere (Robert Plant sesi gibi mesela) sahip olmasa da Klomp albüm içerisinde inanılmaz derecede iyi bir performansa imza atıyor. Ki kendisi grubun orijinal elemanı da değil. Albümün Konuk Müzisyen kısmında adı geçiyor.

MR. ALBERT SHOW

Bertus Borgers / Saksafon, Flüt, Vokal
Roeland Boogaart / Davul
Tom Fautubun / Bass
Eric Lintermans / Gitar
Bonki Bongaerts / Org

Konuk Müzisyen:
Floortje Klomp / Vokal

MR. ALBERT SHOW

01. Act of Love (5:29)
02. Kings of Galaxy (4:07)
03. King Horse (3:20)
04. Don't Worry (2:36)
05. White Bear Skin Coat (2:26)
06. Wild Sensation (3:09)
07. There's a Sad Song in the Air (7:14)
08. White (4:23)
09. Revolver (4:31)