20 Şubat 2023 Pazartesi

Nemo / Doin' Nuthin' (1974)

Kısa ömürlü gruplardan biri olan Nemo, yaklaşık 1.5 yıl süren kariyerine 2 albüm sığdırmayı da başarmış. Albümler alışılmışın çok dışında bir müzikal anlayışın ürünü. Her iki albümü de dinlerken zorlanmak, alışamamak, tuhaf karşılamak çok normal. 

1972 yılında Fransa'da kuruluyor Nemo. Kolektif şekilde müzik yapmaya çalışan müzisyenlerden oluşuyor. Grubun iki üyesinin adını anmak çok önemli. Zira anlaşılan o ki müzikal yapıyı belirleyen de bu iki kişi. İlki François Bréant. Kendisi Magma'nın bazı üyeleriyle de çalışmış Avant-Garde bir müzisyen. Normalin dışına çıkmayı seven tiplerden. Diğeri de Albert Marcoeur ki o da Avant-Garde müzik denince aklan gelen isimlerden biri. Bu ikilinin yanında, diğer grup elemanları da benzer bir anlayışa sahip olmalılar ki bu iki değişik albümün altından başarıyla kalkabilmişler.

İlk albüm grubun adını taşıyor. Daha sonra bu albüme de değinmek gerek. Ama konumuz olan ikinci ve son albüm Doin' Nuthin', Nemo'ya giriş için seçilebilecek en doğru albüm denilebilir. Dinledikten sonra ya sever ya da nefret edersiniz. Bari en belirgin özelliklere sahip olanı dinleyin de öyle karar verin.

Albüm çok kısa bir süre içerisinde kaydedilmiş. Genel olarak nereye, hangi janra sokacağınızı bulmakta zorlanacağınız tipte albümlerden. Genel düşünce Eclectic Prog oldukları yönünde. Ama zaten o genel düşünce daha çok "ya bunu da koyacak yer bulamadık, ne yapsak.. neyse dur Eclectic Prog diyelim" kafasıyla işliyor sanırım. Sınıflandırmakta zorlanılan her şeyi Eclectic içine atmak gibi bir alışkanlık edinilmiş. Lakin Nemo, Eclectic Prog olarak sınıflandırılıp geçiştirilebilecek bir müzik yapmıyor. Jazz'dan besleniyor, Heavy Psychedelic Rock içeriyor, Funk olmazsa olmazlardan, Avant-Garde Rock albümün içinden geçiyor. Bütün bunları toparlayıp hadi Eclectic Prog diyelim bari :)

Özellikle vokalin öne çıktığı anlarda avangard bir yaklaşımın üzerinde ciddi şekilde duruyorsunuz. Benzer etki müzikal bakış açısında da var. Fakat Funk da albümün pek çok yerinde etkin şekilde yerini alıyor. Sertleştiği yerlerde Jazz'dan Psychedelic'e doğru uzanan pasajlara da rastlıyorsunuz. Enstrümanların kullanımı albümde çok iyi. Yukarıda bahsettiğimiz bütün müzikal etkileri yaratmayı ustalıkla başarıyorlar. Değişik... çok değişik...

NEMO

Marc Perru / Gitar, Davul, Vibraphone, Vurmalılar, Vokal
François Bréant / Klavye, Org, Vokal
Emmanuel Lacordaire / Gitar, Vurmalılar
Pascal Arroyo / Bass, Piyano, Org, Vokal
Albert Marcoeur / Alto Saksafon, Klarinet, Bass Klarinet
Clement Bailly / Davul, Cabasa
José Bartel / Vokal, Gong
Arthur Young / Trompet
Ronnie James / Trompet

DOIN' NUTHIN'

01. Black Art (2:50)
02. Doin' Nuthin' (3:04)
03. Manutension (6:28)
04. Bouleau Bleu (3:35)
05. Suzy Chong Song (3:04)
06. Baron Samedi (5:08)
07. Try And Be Yourself (5:09)
08. The Waving Theme (2:40)

19 Şubat 2023 Pazar

The Mannheim Rock Ensemble / Rock Of Joy (1971)

Bazen tuhaf diye bahsettiğimiz gruplar oluyor. Ama bunların içinde en tuhaf olanı The Mannheim Rock Ensemble. Gerçekten de yaptıkları müzik, grup elemanları filan düşünüldüğünde bir yandan "acayip şekilde iyi" gelirken diğer yandan da "fena halde tuhaf" diye yorumlayabiliyorsunuz. 

The Mannheim Rock Ensemble aslında bir grup değil. Bir araya gelmiş müzisyenlerden oluşan bir topluluk. Topluluğu ilginç kılan Japon Jazz müzisyenleri ile Japon Rock müzisyenlerinin bir araya gelmesi. Albümü ilginç kılan ise bu karma topluluğun, Klasik Müzik bestelerini Heavy Psychedelic Rock ve Progressive Rock olarak yorumlaması. Genel olarak bilindik parçalar (Hungarian Dance, A Song Of Joy, Wedding March, Fur Elise, Turkish March) tercih ederek popülerliği de elden bırakmak istememişler gibi bir esinti hissetseniz de parçaların yorumlanışı olarak baktığınızda işin hakkını vererek yaptıkları ortada.

Grup hakkında tarihsel bilgi çok fazla mevcut değil. Olan bilgilerin doğruluğuna dair de şüpheler var. Yine de efsanevi Japon müzisyen Shinki Chen'in bu albüme katkıları ve dokunuşları olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Chen dışında grup elemanları olarak Hiro Tsunoda, Hiro Yanagida, Hiroki Tamaki, Masahiko Satoh, Masayoshi Kabe, Takeshi Inomata'nın isimleri geçiyor. 

1971 yılında bir araya gelip tek albüm kaydedip dağıldıkları da bilinenler arasında. Doğal olarak grubun sadece bir proje için bir araya geldiğini düşünmek de çok normal. Katıldıkları herhangi bir Festival, konser ya da dinletiye dair de en ufak bilgi bulunmuyor.

Yani eldekiler sadece grubun yaptıkları. Nefis bir şekilde Klasik müziğin en çok bilinenlerinden bazılarını kendilerina has bir şekilde yorumlamışlar. Bu arada belirtelim, klasik müzikten besleniyor olmaları albümü tam anlamıyla bir Progressive Rock albümüne çevirmiyor. Çünkü burada, bu albümde yaptıkları şey Heavy Psychedelic Rock. Birbiri ardına gelen sağlam gitarları, aralara sokuşturdukları doğaçlamalar, ana yapıya bağlı kalıp üzerine yaptıkları çeşitlemeler ile Progressive'e çok yaklaşan bir yerdeler. Ama tam olarak da değiller. Özellikle Fur Elise yorumunu dinlediğinizde işin rengi ortaya fena halde çıkıyor.

Sık sık dinleyebileceğiniz, dinledikçe daha fazla bağlanacağınız türde ve sertliği, klasik müziğe rağmen elden bırakmadan devam eden bir albüm Rock Of Joy.

THE MANNHEIM ROCK ENSEMBLE

Shinki Chen / Gitar
Hiro Tsunoda / Davul, Vokal
Hiro Yanagida / Klavye, Org
Hiroki Tamaki / Keman
Masahiko Satoh / Piyano
Masayoshi Kabe / Bass
Takeshi Inomata / Davul
Kimio Mizutani / Elektrikli Gitar, Gitar

ROCK OF JOY

01 - Hungarian Dance (3:24)
02 - A Song of Joy (2:59)
03 - Nocturne Op.9-2 (5:21)
04 - Wedding March (2:39)
05 - Ave Maria (3:12)
06 - Fur Elise (4:32)
07 - Invitation to the Dance (5:29)
08 - Going Home (2:57)
09 - Fantaisie-Impromptu (3:24)
10 - Turkish March (2:21)

18 Şubat 2023 Cumartesi

Flea / Topi O Uomini (1972)

Kimliğini bir türlü bulamamış gruplardan biri Flea. 1971 yılında Sicilya, İtalya'da Flea On The Honey adıyla kuruluyorlar. Grup üyeleri çıkardıkları 3 albüme de değişmiyor ama grubun adını ikinci albüm'de Flea, üçüncü albümde ise Etna olarak değiştiriyorlar. İlk albümdeki Hard Rock'tan yola çıkan tarz, ikinci albümde yine sert öğeler içeren bir Progressive Rock'a, ardından yani üçüncü albümde de Jazz varyasyonuna dönüşüyor. Farklı bir açıdan bakıldığında grup elemanlarının ne kadar yetenekli oldukları da söylenebilir elbette. Ama durdukları yerde durabilselermiş, özellikle de konumuz olan Topi O Uomini albümündeki müzikal başarıyı devam ettirebilselermiş daha da iyi olurmuş. Hoş, Etna olarak a fazlasıyla iyiler ama kişisel olarak Flea daha çekici geliyor.

Genel olarak RPI yani Rock Progressivo Italiano içerisine dahil edilen grubun bu kategoriye dahil edilmesine sözümüz yok elbette. Aksi düşünülemeyecek kadar janrın bütün hikayesine uyuyorlar. Lakin ilk albümdeki, müzisyenlerin isimlerini İngilizce yapma çabası biraz komik de kaçıyor. Neyse ki Topi O Uomini'de bu yanlıştan dönüp kendi isimleriyle albümde yer alıyorlar. Popülerleşme kaygısı güderek böyle bir oyun oynadıkları aşikar, lakin buradan bakınca da çok saçma duruyor.

Flea On The Honey albümündeki müzikal başarısızlık (zira kalitesi sonraki albümlere oranla oldukça kötü) ticari açıdan çok fazla etkilememiş ve bir miktar kazanç sağlamışlar. Ama kendilerini tam anlamıyla gösterdikleri, hem müzikal hem de ticari başarı yakaladıkları albüm da Topi O Uomini olmuş. 4 uzun parçadan oluşan albüm RPI'ın iyi niteliklere sahip örneklerinden biri.

Bazı bölümlerde kendinden sonra albüm kaydeden ve daha önce de blog'a konuk ettiğimiz Lard Free ile benzeşiyorlar. Fakat bu bire bir benzerlik değil. Tarzları, bakış açıları birbirlerine yakın gibi geliyor dinlediğinizde. Enstrüman kullanımları da Lard Free kadar iyi. Hatta bazı açılardan bakıldığında daha iyi oldukları bile söylenebilir. Vokalin ses özellikleri çok olmamakla birlikte albüme sağladığı katkı da yadsınamaz.

Aynı elemanlardan oluşan 3 farklı albüm dinlemek isterseniz bu grup o iş için biçilmiş kaftan. Her albümde de yaptıkları işin hakkını verdiklerini de söylemek gerek. Yine de grubun en iyi albümü olarak Topi O Uomini'nin adını vermek yanlış olmaz.

FLEA

Carlo Pennisi "Charlie" / Gitar, Mandolin, Vokal
Antonio Marangolo "Tony" / Piyano, Harmonium, Armonika, Lead Vokal
Elio Volpini "Nigel" / Bass, Soprano Saksafon, Vokal
Agostino Marangolo "Dustin" / Davul, Vurmalılar, Vibes

TOPI O UOMINI

01. Topi O Uomi (20:21)
02. Amazzone A Piedi (4:08)
03. Sono Un Pesce (6:28)
04. L'Angelo Timido (5:49)

17 Şubat 2023 Cuma

Dionysos / Le Prince Croule (1972)

1969 yılında kurulup Blues yaparak işe başlayan Dionysos, daha sonraları büyük evrim geçirerek Eclectic Prog diye tabir edilen türe dahil enfes albümler kaydetmiştir. Quebec, Kanada'dan çıkan grup çok bilinen bir grup olmasa da kendi döneminde özellikle de ülkesinde oldukça popüler bir yere gelebilmeyi başarmış. Tabi bu başarının ticariden çok kitle olarak düşünülmesi gerekir.

Kaydedip yayınladıkları ve Blues tabanında kendine yer edinen Suzie 45'liğinden sonra uzun çalışmalar yapıp ilk albümü kaydetmişler. Le Grand Jeu adlı bu albümün en büyük özelliklerinden biri de Quebec sokaklarında konuşulan, bol argolu bir Fransızca varyasyonu olan "Joual" ile kaydedilmiş ilk albüm olması. Müzikal açıdan bakıldığında pek bir yenilikçi yanı olmasa da Hard Blues'a dayanan Psychedelic Progressive bir albüm olarak da bir hayli iyi.

Yaptıkları müziği kendilerince geliştirip değiştiren grup 1 yıl sonra yani 1971'de ikinci albüm Le Prens Croule'yi kaydediyorlar. Albüm ilkine oranla daha başarılı ve bir yandan senfonik etkiler içerirken diğer yandan da deneysel pek çok yanı bulunuyor. Bazı albümlerde bahsettiğimiz türler ve tarzlar arasındaki gidiş gelişler ve geçişler bu albümde de bulunuyor. İlk albümden de oldukça farklı. Onda bulunan sert yaklaşım Le Prince Croule'de de bulunmakla birlikte, daha sağlam ve olgunlaşmış diye tanımlayabiliriz. Le Grand Jeu'de anlatmaya başladıkları hikaye ikinci albümde devam ediyor. Ama ilkinden farklı olarak Le Prince Croule konsept bir albüm. Çöküş aşamasını yaşayan bir diyarı ve gerçekleşmeye başlayan devrimi anlatıyor. Doğal olarak da bazı bölümlerde fena halde coşkulu bir hal alıyor.

İlk albümdeki acemice gelen enstrüman kullanımları düşünüldüğünde bu albümde gerçekten yol kat ettiklerini anlayabiliyorsunuz. Kullanılan müzik aletlerinin tamam vermek istediği hissi fazlasıyla ortaya koyarken, tuhaf bir şekilde insanın içine işleyen vokali de enstrümanlardan biri gibi algılanıyor. Fransızca'nın Rock müziğe yakışmadığını düşünenler varsa bu albüm tam da onların fikrini değiştirecek cinsten. Yani, Le Prince Croule pek çok açıdan insanı etkileyen, fikirlerini değiştirecek kadar cüretkar ve kendi içinde yarattığı coşkuyla sizi fazlasıyla agresifleştiren albümlerden.

DIONYSOS

Éric Clément / Gitar
Jean-Pierre Forget / Saksafon
Robert Lepage / Davul, Vokal
André Mathieu / Org
Paul-André Thibert / Lead Vokal, Armonika, Flüt

LE PRINCE CROULE

01. Lever du Prince (4:48)
02. Chanson du Courage (3:11)
03. Demain la Vie (4:20)
04. Terreur et Masque (3:19)
05. Le Prince Jardine (4:11)
06. Safari (5:28)
07. Ballade Inquiete (3:31)
08. Terreur et Jouie - Le Prince Croule (13:51)

16 Şubat 2023 Perşembe

Klan / Mrowisko (1971)

70'lerde Doğu Bloku'na dahil olan Polonya'dan çıkma ilginç ve muhteşem gruplardan biri de Klan. 90'lı yıllardan sonra yeniden birleşip albümler yayınlasalar da tek albümlü efsaneler listemize girebilmesi için o albümleri rahatlıkla yok sayabiliriz. O kadar iyiler yani. Hatta o kadardan da fazla olabilirler.

1969 yılında Varşova'da Marek Allaszewski tarafından kurulan, Jazz Rock ve Fusion (büyükçe bir miktar da Progressive Rock) yapan grup 4 kişiden oluşuyor. Kuruldukları yıl oldukça belirgin ve Polonya gibi dışa kapalı bir ülkeden beklenmeyecek kadar sağlam bir Psychedelic Rock yapıyorlardı. O kadar iyiler ki bu konuda, Klan'ı karşılaştırmak için karşısına Vanilla Fudge'ı hiç düşünmeden çıkarabilirsiniz. 

1970 yılı başlarında dörtlünün en büyük sıkıntısı söz yazımı ve besteler üzerineydi. Kendilerine ait bir EP çıkardıktan hemen sonra söz yazarı ve besteci  Marian Skolarski gruba dışarıdan destek vermeye başladı. Birlikte epeyce bir süre çalıştılar ve çıkan sonuç 1971 yılında Mrowisko adıyla vücut buldu. Birbirini tamamlayan ya da takip eden parçalardan oluşuyordu albüm. Konsept albüm kategorisinde değerlendirilmese de aslında tam da o kategoriye girmesi gerekenlerden biri.

Albüm fazlasıyla underground öğeler içerirken, yukarıda da bahsettiğimiz gibi Psychedelic Rock'tan ilham alarak ilerliyor. Parçaların bazı bölümlerinde iş Jazz Rock'a ve hatta Fusion'a kadar gidiyor. Bu noktada belirtmek gerekir ki Klan'ın müzikal anlayışını tanımlama konusunda pek çok farklı görüş var. Fusion'a dahil eden çoğunlukta olsa da tam olarak Fusion demek doğru da sayılmaz. Jazz Rock tanımlaması da yetersiz kalıyor albüm için. Progressive Rock genel janrı içerisine almak daha mantıklı gibi duruyor. Çünkü sadece Jazz veya Psychedelic alt yapısı kullanılmıyor albümde. Experimental bölümlerden Folk'a, uzun ve derin pasajlardan kısacık melodilere kadar pek çok şeyi içinde barındırıyor. Özellikle de ritim bölümünün coştuğu bazı anlarda müzik Jazz ya da Psychedelic'ten tamamen farklı bir yöne doğru yol alıyor. Psychedelic Jazz Progressive diye bir tür üretip oraya soksak hiç fena olmaz aslında :)

Bu son paragraftan da anlaşılacağı üzere Mrowisko albümünün ve Klan'ın gerçekten de kendine has bir yapısı var. Dolayısıyla, içine dahil oluğu türe takılmadan dinlemek yerinde bir karar olur.

KLAN

Marek Alaszewski / Gitar, Lead Vokal
Maciej Gluszkiewicz / Piyano, Org
Roman Pawelski / Bass
Andrzej Poniatowski / Davul, Vokal

MROWISKO

01. Sen - A Dream (3:17)
02. Kuszenie - Temptation (3:29)
03. Nerwy Miasta - The Nerves Of Cities (3:31)
04. Senne Wędrówki - Wandering Dreams (3:52)
05. Taniec Wariatki - The Madwoman's Dance (2:02)
06. Taniec Czterech - The Four Men's Dance (1:37)
07. Na Przekór - Against Everything (2:16)
08. Nasze Myśli - Thoughts (5:10)
09. Mrowisko - The Hive (4:15)
10. Pejzaż Z Pustych Ram - Landscape Of Empty Frames (4:31)
11. Taniec Głodnego - The Starvelling's Dance (2:24)
12. Epidemia Euforii - Epidemic Euphory (3:46)
13. Sen - A Dream (1:49)

15 Şubat 2023 Çarşamba

Sanctuary / Sanctuary (1971)

Kansas, Amerika'dan çıkan tek Progressive Rock grubu Kansas değil elbette. Onlardan daha önce çıkanlar da var, Sanctuary gibi. Kendi halinde, naif, sade ama etkili bir ilk ve tek albüm kaydederek dağılan grup oldukça kaliteli bir kayda imza atmışlar. 1971 yılı başlarında The Fabulous Flippers grubunun vokali Dennis Loewen tarafından kuruluyor ve ilk etapta şarkı sözü yazarı Roger Bruner gruba dahil oluyor. Loewen, daha sonraları verdiği bir röportajda The Fabulous Flippers ile yaptıkları tarzdan uzaklaşmak ve farklı bir iş ortaya çıkarmak için Sanctuary'i kurduğunu söylüyor. Hem deneyimli olup hem de başarılı bir kariyer grafiğine sahip olan Loewen ve Bruner, Norman Weinberg ve Eric Bikales'i de ikna ederek grubun kadrosunu oluşturuyorlar.

Psychedelic Rock'tan gelen alışkanlıkla kaydettikleri albüm Progressive Rock janrı içerisine dahil ediliyor. 5 parçadan oluşan albümde Yes'in Time And A Word ve Edgar Winter'ın Winter's Dream parçalarının kendilerine has yorumları da bulunuyor. Birçok dinleyen / eleştirmen tarafından 5 parçalık albümde 2 cover parça bulunması tuhaf karşılansa da bahsi geçen her iki parçayı da olduklarından farklı şekilde, kendilerine has bir müzikal anlayış geliştirerek yorumlamış olmaları bu açığı kapatıyor diyebiliriz.

Döneminde çok büyük ticari başarı kazanmış olmasalar da kendilerine sıkı bir takipçi kitlesi oluşturmayı başarabilmişler. Bunun en büyük sebebinin albümün her yerine işleyen sadelikten ve naiflikten geldiği de söyleniyor. Zaten şarkı sözlerine bakıldığında bu tarz özverili bir takipçi kitlesinin oluşmasına sebep olabilecek çok fazla konu olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Albümün yayınlanmasından sonra Sanctuary bir süre daha konserlere çıkıp sahne alsa da dağılmaktan kurtulamamışlar. Kısa ömürlerine ve tek albümlü olmalarına rağmen gerçekten de iyi bir işe imza attıklarını kabul etmek gerekiyor. Psychedelic Rock etkilerinin doğal olarak hissedildiği, klavye ve mellotron'un bolca kullanıldığı, flüt ile iç acıtan sade dokunuşların yapıldığı, farklı dokunuş ve etkilere sahip, tek düze görünen ama albüm için kaçınılmaz bir hal alan vokali ile Sanctuary albümü uzun süre dinleyebileceğiniz niteliklere sahip albümlerden. 

SANCTUARY

Dennis Loewen / Bass, Vokal
Roger Bruner / Gitar, Vokal
Eric Bikales / Klavye, Flüt, Recorder, Vokal
Norman Weinberg / Davul, Vurmalılar, Vokal

SANCTUARY

01 - All in My Dreams (5:32)
02 - 1982 A (4:03)
03 - Time and a Word (4:59)
04 - Hard to Be (8:51)
05 - Winter's Dream (20:53)

14 Şubat 2023 Salı

Vinegar / Vinegar (1971)

Bazı grupları anlamak ve hakkını vermek için uzun dinlemeler yapmak gerekiyor. Vinegar da o gruplardan biri. Psychedelic Rock'tan beslenen bir Progressive Rock yapıyorlar. Almanya'nın Köln şehrinde kurulmuş olmalarından ve doğal olarak Alman olmalarından kaynaklı olarak da Krautrock arenasının göbeğinden geliyorlar. Müzikleri, bu konudaki anlayışlarını kavrayabilmek için ciddi bir çalışma yaparak dinlemek gerekiyor grubu. Kendileri de bunun farkındalar. Grubun adını da o nedenle Vinegar koymuşlar. "Bizi 'Sweet Things' (tatlı şeyler) olarak düşünmeyin, biz hazmı zor bir müzik yapıyoruz" diyerek de durumu özetlemişler.

1969 yılı başlarında, çocukluk arkadaşı olan Wolfgang Grahn, Bernhard Liesegang ve Jochen Biemann tarafından kurulan grup başından beri Psychedelic Rock yapıyorlar. Vokal eksikliğini hissettiklerinde Grahn'ın yakın arkadaşı olan Dagmar Dormagen'i de gruba dahil ediyorlar.1969 yılı sonunda da Rolf Zwirner ve Ralf Modrow katılımıyla grubun tam kadrosu oluşuyor.

Çıktıkları bazı küçük çaplı konserlerde edindikleri kitlenin desteği ile 1971 yılında da ilk ve tek albümü kaydediyorlar. Çok büyük ticari başarılar elde edemiyorlar. Hatta albümün çok fazla sattığı da söylenemez. Ama miras olarak bıraktıkları albüm gerçekten de iyi Krautrock örneklerinden biri olarak kalıyor. Yine de albümün ticari başarısızlığı bir yana, grup elemanları arasındaki müzikal anlayış farklılıklarından dolayı dağılmak zorunda kalıyorlar.

Sık sık bahsettiğimiz tek albümlü efsaneler listemize de rahatlıkla giriş yapabiliyorlar. Kimi eleştirilerde ham, olgunlaşmamış ya da kötü gibi kelimelerle anılsalar da Vinegar bundan çok daha fazlasını hak ediyor. Değişken gitar riffleri, yumuşak bir şekilde ortaya çıkıp gidişatı eline alan keman pasajları, kendine has yapısıyla öne çıkan klavyeleri ile insanı kendine çeken bir yapısı var albümün. Parçaların bazı bölümlerinde kendilerini kaybedip doğaçlamalara kaydıkları sonra toparlayıp gidişata ayak uydurdukları da sık görülüyor.

Tarzları, özellikle bazı parçalarda ilk dönem Pink Floyd'a benzetilse de kendi adıma daha çok Amon Düül II'yi hatırlattıklarını da söylemeliyim. Diğer yandan hazmı zor diye tabir ettikleri tarzı başarıyla icra ettiklerini de söylemeyi es geçmemek gerekir. İlk dinlemenizde kendinizi oldukça zorlanmış hissetseniz de sonraki dinlemelerde daha fazla yakınlaşıp haklarını geri vermeye başlıyorsunuz. Vinegar müziğinden melodik yapılı yumuşak parçalar beklemeyin, neredeyse bunun tam tersini yaparak sizi şaşırtıyorlar.

VINEGAR

Bernhard Liesengang / Bass, Vokal
Rolf Zwirner / Gitar, Keman
Wolfgang Grahn / Davul
Ralf Modrow / Org, Vokal
Ambrosius Gulbatscher / Gulbratsche
Dagmar Dormagen / Vokal, Flüt
Jochen Biemann / Gitar

VINEGAR

01. Missi Solis (12:31)
02. Sawmill - Tiel 1 (5:25)
03. Sawmill - Tiel II (5:10)
04. Der Kaiser Auf Der Erbse (7:07)
05. Fleisch (7:04)

13 Şubat 2023 Pazartesi

Planetarium / Infinity (1971)

Planetarium
, uzun süre hakkında bilgi sahibi olunamayan gruplardan biri. Albümde adı geçen A. Ferrari ismi dışında bilinen çok fazla bir şey yokmuş haklarında uzun yıllar boyunca. 90'lı yılların başında ise hikayenin tamamı ortaya çıkmış.

Grup 1959 yılında I 4 Assi (4 As ya da Full As olarak çevrilebilir) adıyla kurulan bir Beat grubu. 1964 yılına kadar bu isimle devam etmişler ama daha büyük bir mecraya açılma fikrine kapıldıklarında I 4 Assi'nin yeteri kadar iyi olmadığını düşünüp Gli Scooters'a çevirmişler grubun adını. 1965 yılından 1970 yılına kadar da epeyce iş çıkarmışlar ortaya. Başladıkları gibi Beat üzerinden giden Gli Scooters adıyla 3 albüm kaydedip pek çok konsere çıkmışlar ve popülerliği de yakalamışlar. Hatta o kadar popülerleşmişler ki Arjantin'de bir turneye dahi çıkmışlar. Tabi bu turnenin ardından dağılmış olmaları da ayrıca enteresan bir durum. Zira fazlaca ticari başarı elde eden bir grupmuş Gli Scooters.

Grup elemanlarından üçü, albümde de adı geçen Alfredo Ferrari, Mirko Mazza ve Franco Sorrenti, bir arada kalmayı tercih ederek 1971 yılında Planetarium adını almışlar. Dönemin etkisi ile de Beat'ten vazgeçip Progressive Rock semalarında dolaşmaya başlamışlar. Kısa süre içerisinde kaydettikleri Infinity albümü ile müzikal açıdan başarıyı yakalasalar da ticari başarı bir türlü gelmemiş. Kaydettikleri iki 45'liğin ardından da Planetarium'u dağıtma kararı almışlar.

Infinity, konsept olarak tanımlanmasa da yapısına bakıldığında tam anlamıyla bir konsept albüm. Baştan sona anlatılan bir hikayeye sahip. Parçaların isimlerinden çıkarabiliyorsunuz bu sonucu rahatlıkla. Başlangıç, Hayat, İnsan (part 1 ve 2), Aşk, Savaş, Ay ve Sonsuzluk ismindeki parçaların bir hikaye anlatıyor olması çok normal. Albüm boyunca kullanılan seslerin ve ses efektlerinin de bu hikayeye katkısı çok büyük.

RPI (Rock Progressivo Italiano) içerisine dahil edilseler de biraz ya da bir miktar bunun dışında durduklarını söylemekte fayda var. Senfonik yapının derinliklerine çok fazla girmeden, etrafında geziniyorlar. Albümden anlaşılan o ki atmosfer yaratmak için uğraşmışlar ve bunu fazlasıyla da sağlamışlar. Vokal kullanmayı tercih etmeyip tekrar sesleri ile etki bırakmayı amaçlamışlar ki fazlasıyla da iyi olmuş denilebilir. Albümde güçlü klavyeler ve hem elektrikli hem de akustik olarak kullanılan gitarlar öne çıkarken, ritim bölümü de gerçekten enfes bir hava yaratmayı başarıyor.

PLANETARIUM

Alfredo Ferrari / Klavye
Franco Sorrenti / Gitar
Mirko Mazza / Gitar
Piero Repetto / Bass
Giampaolo Pesce / Davul

INFINITY

1. The Beginning (3:13)
2. Life (7:05)
3. Man - Part 1 (1:54)
4. Man - Part 2 (3:57)
5. Love (2:46)
6. War (2:42)
7. The Moon (4:03)
8. Infinity (6:41)

12 Şubat 2023 Pazar

Patch / The Star Suite (1973)

Patch
, Avustralya'dan çıkma bir proje grubudur temelde. Dönemin ünlü müzik yapımcısı Peter Dawkins tarafından bir araya getirilmiş, Rock, Jazz, Folk gibi alanlarda çalışmış müzisyenlerden oluşur. Tek albümle kalmış bir projedir ama kaydettikleri albüm ortalamanın çok üzerinde Progressive Rock, Crossover Prog ve Symphonic Prog etkileri içermektedir.

Grubun kendi elemanları olmasının yanında bir de albümde çalan konuk müzisyenler var ki onların adını görünce de nasıl bir albümle karşı karşıya kalacağınızın az çok farkına varıyorsunuz. Spectrum ve Ariel'den tanıdığımız Mike Rudd grup elemanlarının içerisinde yer alırken, Tim Gaze (Tamam Shud, Ariel, Kahvas Jute), Bill Putt (Ariel, Spectrum), Jazz grubu The Bennolong Trio ise konuk müzisyenler olarak görünüyor. Oldukça kapsamlı düşünülmüş bir proje yani.

The Star Suite albümü, Zodyak'ın 4 temel elementi olan Hava, Ateş, Su ve Ateş ile Zodyak burçlarının ve astrolojik temaların bu elementlerle girdikleri etkileşim üzerine bir yorumdur. Albümde 2'si A yüzünde, 2'si B yüzünde olmak üzere toplam 4 parça bulunur ve parçaların isimleri Air, Fire, Water ve Earth'tür. Albüm için bir stüdyo grubu oluşturulmuş ve yetenekli başka müzisyenlerle desteklenmiş olsa da müzikal açıdan bakıldığında sanki 20 yıldır birlikte çalan elemanlardan oluşuyor izlenimi yaratıyor. Eksik ya da fazla gelen hiçbir şeye rastlamadığınız gibi gereksiz olarak düşünülebilecek tek bir notaya bile rastlamıyorsunuz.

70'li yılların ortalarına doğru Avustralya'dan çıkmış en iyi konsept albümlerden biri demek de gerekiyor albüm için. Yukarıda isimlerini saydığımız ve gerçekten de kendi gruplarıyla Progressive Rock alanında öne çıkmış müzisyenlerin bir arada durduğu, farklı türler ve kaynaklardan beslenerek bir bütünlük oluşturuyor albüm. Psychedelic Rock, Space Rock, Symphonic Rock, Folk gibi türlerin izlerine rastlarken bazı bölümlerde de Blues etkileri açık açık kendini hissettiriyor.

Vokalin kullanılmadığı The Star Suite için bazı Proggerlar ve eleştirmenler hafifletilmiş, yumuşak gibi tanımlamalar yapsa da bu kadar acımasız olmamak gerekir diye düşünüyoruz. Amacı belli olan bir stüdyo grubu ile elde edilebilecek / kaydedilebilecek en iyi materyalleri ortaya çıkardıkları bir gerçek.

PATCH

Mike Rudd / Elektrikli Gitar
Mike McClellan / Akustik Gitar
Doug Gallacher / Davul
Tony Esterman / Klavye
Rod Coe / Bass

Konuk Müzisyenler:
Bill Putt / Bass (4)
Tony Ansell / Org (2,3)
Nathan Waks / Elektrikli Çello (1,4)
Tim Gaze / Elektrikli Gitar (1,2,4)
Ian Bloxham / Vurmalılar (3,4)
The Bennelong Trio, Peter Draper / Gitar (4, opening)
The Bennelong Trio, Brian Strong / Çello (4, opening)
The Bennelong Trio, Nick Negerovich / Flüt (4, opening)
Mike Perjanik / ARP Synthesizer (1-3)
Doug Fosket / Saksafon (4)

THE STAR SUITE

01. Air (9:15)
02. Fire (10:41)
03. Water (10:57)
04. Earth (11.14)

11 Şubat 2023 Cumartesi

Mahjun / Mahjun (1971)

70'lerin başında Fransa'da kurulan Mahjun, adını kurucu üyelerden Jean-Louis Mahjun'dan alıyor. Grubun orijinal adı Maajun ve ilk albümü de bu isim altında çıkarıyorlar. Mahjun, kurucu üye olsa da ilk albümün ardından grupta kendine yer bulamayıp ayrılıyor ve grup elemanları da ismi Mahjun olarak değiştiriyorlar. Jean-Louis için çok şey fark etmemiş, hatta daha iyi olmuş sanki.

Mutli-enstrümantalistlerden oluşan bir grup Mahjun. 1971 yılında Folk tabanlı ama Hard Rock etkileşimli oldukça da Avant-Garde bir albüm kaydediyorlar. Albüm o kadar iyi ki Mahjun'a nereden giriş yapmak gerektiği konusunda insanı arada bırakıyor. Daha belirgin haliyle Jazz formasyonunu daha fazla benimseyen Mahjun'a en iyi albümleri denilebilecek Mahjun'dan girmek de tamamen kişisel bir tercih oldu bu durumda.

İlk albümün ardından 2 yıllık bir ara veriyorlar. Bu sürenin en azından bir kısmının konserlerle geçtiğini düşünmek insanın içini rahatlatıyor. 1973 yılında kaydettikleri ikinci albüm yine grupla aynı adı taşıyor ama ham ve oturmamış bir albüm görünümünde. Belli ki yapmak istedikleri şey Hard Rock esintisini kaybetmeden Jazz Rock ya da Fusion'a evrilmek olmuş. Fakat 1973 tarihli Mahjun albümü bu konuda çok iyi bir örnek değil. Bir türlü belirginleşemiyor, hep bir boşlukta asılı kalma hissi yaratıyor. Bu nedenle de ham ya da olgunlaşmamış diye tanımlamanın doğru olacağını düşünüyorum.

Diğer yandan 3. albüm Mahjun'da ise unu eledik eleği de asmak üzereyiz havası bir hayli fazla. İki albüm arasında sadece 1 yıl olması burada tuhaf bir durum oluşturuyor ister istemez. Tamam 1973 tarihli albüm de kötü değil ama 1974 yılı albümü de bambaşka.

Bahsettiğimiz gibi bu albümde Jazz Rock ve Fusion daha fazla kendini hissettirirken Hard Rock seviyesinden de aşağı düşmemek için etkili bir yol buluyorlar kendilerine. Yine de tam Fusion değil, tam Jazz Rock değil, Hard Rock beklenilen seviyede değil ama albüm arşivlik, nadide parçalardan biri. Pek çok kaynakta grubun ve bu albümün tarzı hakkında Jazz Rock ve Fusion tanımlaması yapılıyor. Ama sanki Eclectic Prog her ikisi için de daha belirgin bir tanımlama gibi duruyor.

MAHJUN

"Flip" Beaupoil / Bass, Vokal
Jean Pierre Arnoux / Davul, Kigophone
Nana Vasconcellos / Goblet Davulu, Vurmalılar
"Balein" Kapel / Gitar, Vokal
Jim Cuomo / Saksafon, Klarinet, Piyano, Vokal
Jean Louis Lefebvre / Keman, Vokal

MAHJUN

01. Fils A Colin-Maillard (4:25)
02. Denise (6:50)
03. Bourrée (8:00)
04. La Ville Pue (13:40)
05. Fin Janvier (2:40)