17 Ağustos 2023 Perşembe

Small Faces / Small Faces (1966)

Small Faces
pek bu bloga uygun bir grup gibi görünmeyebilir başta. Zira dönemin Mod kültürünün öncüllerinden olmalarının yanında İngiliz tarzı Rhythm & Blues, Soul, Blues ve Psychedelic Rock esintileri hissedilen parçalarıyla aslında bir Pop ya da Pop Rock grubudurlar. Fakat kendilerinden sonra gelen bazı grupları etkiledikleri ve asıl konumuz olan Rock müziğin başlangıcında yer alan emektarlarından oldukları için bloga koymasak ayıp etmiş olurduk.

1965 yılında kuruluyor Small Faces. Modernist kelimesinden türetilen Mod hareketinin başladığı dönemde içerisinde de yer alıyorlar. Bu tipler Jazz dinleyen ve modaya odaklanan bir kültür. Yani iyi giyimli Jazz dinleyen tipler olarak düşünebiliriz kısaca. Tabi hareket ivmesi yüksek olan bir dönemde dünyada pek çok insanı etkisi altına alıyor bu alt kültür. Önceleri Jazz odaklı olsalar da sonraları Pop Art ve Psychedelic ile de bağ kuruyorlar. Efsanevi grup The Who'nun ilk dönemleri gibi Small Faces da bu akımın içine dahil ediliyor.

Şimdi başta bi albümü kötüler gibi olduk ama aslında niyet tam olarak o değildi. Kökenlerde yer alan bir grup olduklarını, geldikleri yerin bir miktar faklı olmakla birlikte Rock müziğe büyük katkıları olduğunu söylemek istedik. Hatta o kadar büyük bir katkı ki Led Zeppelin II'nin açılış parçası olarak bildiğimiz Whola Lotta Love'ın sözleri tam anlamıyla Smal Faces'ın You Need Loving parçasından araktır. Müzikal olarak da fazlasıyla benzerlikleri vardır.

Tabi gruptaki Steve Marriot faktörünü de es geçmemek gerekir. Small Faces'ın dağılmasından sonra Humble Pie'a dahil olan Marriot alanında öne çıkan gitaristlerden biridir. 

Small Faces'ın bu ilk albümü İngiltere listelerini de fena halde sallamış ilk çıktığı zamanlarda. Listenin başına gelip oturmuş ve grubun dünyaca tanınır hale gelmesini sağlamış. Akılda kalıcı net ve sade sözleri, enstrümanların ortaya koyduğu enerjik performanslar ve güçlü melodiler de bu tanınırlığı daha fazla körüklemiş. Çok büyük beklentilerle dinlemeseniz bile beklentilerinizin üstüne çıkabilecek denli iyi olan ilk dönem albümlerden. Şaşırtıcı ve etkileyici diye eklemek lazım. Daha azını söylemek gruba haksızlık olurdu.

SMALL FACES

Steve Marriott / Vokal, Gitar
Ronnie Lane / Bass, Vokal
Kenney Jones / Davul, Vurmalılar
Ian McLagan / Klavye, Vokal
Jimmy Winston / Ritim Gitar, Klavye, Vokal
Kenny Lynch / Back Vokal

SMALL FACES

01 - Shake 2:53
02 - Come On Children 4:19
03 - You Better Believe It 2:18
04 - It's Too Late 2:35
05 - One Night Stand 1:49
06 - What'cha Gonna Do About It 1:57
07 - Sorry She's Mine 2:47
08 - Own Up Time 1:45
09 - You Need Loving 3:58
10 - Don't Stop What You Are Doing 1:53
11- E to D 3:01
12 - Sha-La-La-La-Lee 2:55

16 Ağustos 2023 Çarşamba

Potliquor / First Taste (1970)

1969 yılında Baton Rouge, Lousiana'da kurulan Potliquor, Basement Wall adlı bir cover grubunun küllerinden doğmuş. Yaptıkları coverlar ile oldukça iyi iş çıkardıklarının farkına vardıklarında kendilerine yeni bir isim ve yeni bir anlayış seçerek devam etmenin doğru olacağına karar vermişler. Döneminde çok başarı kaydetmiş gruplardan biri değildir ama unutulması için de herhangi bir sebep bulunmayan gruplardandır Potliquor.

Adını Louisiana'da sebze ve etlerin pişirilmesi ile elde edilen et suyundan alan grup oldukça yerel bir müzikal anlayışa da sahiptir. Southern Rock'ın Güney Lousiana kökenine dayalı bir müzik yapıyorlar. Belirgin bir Blues'dan çok yerel bir dokunuş daha fazla hissediliyor yani. Ha temelde tabi ki Blues Rock ile ilerliyorlar ama daha lokale yöneliyorlar ve bölgenin müzikal anlayışından besleniyorlar. Belki de bu nedenle çok fazla öne çıkamamışlar diye düşünebiliriz. Amerika'da pek çok turnede ön grup olarak yer aldıkları halde hiçbir zaman kendileri adına bir turneye çıkamamışlar. Gerçi turnede önlerinde çıktıkları ZZ Top, Aerosmith, REO Speedwagon, Cactus, Faces gibi isimleri düşününce yeterince ilgiye hasıl olmuş olabileceklerini de düşünebiliriz.

Grubun kurulmasından 1 yıl sonra kaydedip yayınladıkları ilk albümleri First Taste, oldukça enerjik, coşkulu ve keyif veren parçalardan oluşuyor.  Özellikle açılış parçası Down The River Boogie bu tarz enerjik albümler için oldukça iyi bir açılış parçası.

Adını verdiğimiz ilk parçadan da anlaşılacağı üzere grubun müzikal anlayışı içerisine sağlam bir Boogie hakimiyeti var. Boogie Rock ve Blues Rock etkilerinin fazlasıyla kendini hissettirdiği, yerel kültürden fazlasıyla beslenen bir Güney Lousiana'lı Southern Rock grubun tam türünü bize açıklayabilir.

Albümdeki enstrümantasyon bu tarz bir albüm için oldukça iyi durumda. Gitarlar sağlam giriş çıkışlara sahipken boş kaldıklarında önünü alamıyorsunuz. Grubun ritim bölümü ise bir hayli etkin ve etkili. Parçalardaki bütün değişiklikleri ustalıkla yerine getiriyorlar. Vokalin tuhaf ve pürüzlü sesi albümün en büyük artılarından. Vokalin, yırtıcı gitarlar ile yaptığı düet benzeri hareketler gerçekten şaşırtıcı ve etkileyici bir dinleme zevki yaratıyor. 

Özellikle Southern Rock sevenler tarafından sıklıkla dinlenebilecek, kendini hissettiren ve farkını ortaya rahatlıkla koyabilen albümlerden biri First Taste.

POTLIQUOR

Guy Schaeffer / Bass, Vokal
Jerry Amoroso / Davul, Vurmalılar, Vokal
Les Wallace / Gtar, Vokal
George Ratzlaff / Klavye, Ritim Gitar, Armonika, Vurmalılar, Vokal

FIRST TASTE

01 - Down the River Boogie 2:49
02 - Ol' Man River 4:37
03 - Riverboat 3:08
04 - Toballby 7:21
05 - The Raven 5:05
06 - You're No Good 4:55
07 - Price 20 Cents a Copy 3:08
08 - Driftin' 8:15

15 Ağustos 2023 Salı

Titanic / Titanic (1970)

Oslo, Norveç'te kurulan Titanic dönemin en etkili ama az bilinen gruplarından biri. Norveç'in Progressive Rock ile olan ilişkisi ortada ama tam anlamıyla da bir Progressive Rock'ın çıktığı, türediği, geliştiği yer gibi tanımalamalar yapamayız. Fakat Titanic bu konuda hem Norveç'ten çok önde hem de neredeyse tüm grupların bütün etkilerini aşmış bir durumdalar. Bu adı sanı şimdilerde pek bilinmeyen grup aslında Progressive Rock'ın gelişimine katkı sağlayan başlıca gruplardan biridir.

1969 yılında kurulduklarında nihai amaçları Psychedelic Rock, Folk Rock gibi türlerden beslenen bir Hard Rock yapmakmış. Doğal olarak Led Zeppelin, Deep Purple gibi gruplardan etkileniyorlar. Ama iş kendi müziklerini yapmaya geldiğinde işi biraz daha öteye taşıyıp hem kendilerine has bir yapıya büründürüyorlar hem de Progressive Rock'a katkı sağlayan bir tarz yaratıyorlar.

Bu noktada belirtmek gerekir ki tam anlamıyla bir Progressive Rock'tan da bahsetmiyoruz. Ondan dolayı da çeşitli kaynaklarda grubun türü Prog Related olarak belirtilir. Yanlış değildir. Ama belki eksiktir denilebilir. Progressive eğilimleri olan Psychedelic kökenli bir Hard Rock grubudur çünkü Titanic.

Başarılarının en büyük sırrı muhtemelen İngiliz bir vokalist olan Roy Robinson ile çalışıyor olmalarıdır. Adamın doğal olarak sağlam olan vurguları albüme ve gruba çok şey katmakta. Diğer yandan grubun enstrümanları da muhteşem denilebilecek denli iyiler. Klavyeler albümün yönünü belirlerken gitarlar tüm yırtıcılıkları ile ortalığı darmaduman ediyorlar.

West Coast'tan farklı bir Psychedelic Rock tarzları var ama ara ara oradan da izler yakalamak mümkün oluyor bu ilk albümde. Hatta ilk parçadan belirgin bir şekilde Born To Be Wild etkisi ve melodileri duyuyorsunuz. Genel olarak coşkulu, bazı yerlerde fazlasıyla enerjik ve ara ara da melodik yönleri öne çıkan sağlam albümlerden.

Daha sonraları yayınladıkları albümlerin daha bir Progressive'e bürünerek Heavy Prog olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. İlk albümle aralarında çok büyük farklar olan bu sonraki albümler, grubun kendine has yapısını devam ettirirken farklı bir türe doğru kaymanın da nasıl olabileceğini en iyi şekilde gösteriyor. Arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri.

TITANIC

Kenny Aas / Org
Kjell Asperud / Davul
John Lorck / Davul
Janne Loseth / Gitar
Roy Robinson / Vokal

TITANIC

01. Searchin 7:01
02. Love is love 4:16
03. Mary Jane* 4:32
04. Cry for a Beatle 2:10
05. Something on my mind 5:47
06. Firewater 2:39
07. Schizmatic mind 2:52
08. I see no reason 8:17

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Rare Bird / Rare Bird (1969)

İngiliz kökenli Crossover Prog grubu Rare Bird, kendi ülkelerinden çok Avrupa ana karasında öne çıkan bir grup.  İngiltere'de de albümden çıkan Sympathy (aynı zamanda albümün ikinci adı gibi bir şeydir bu) ile liste başarısı yakalamışlar ama asıl popülariteyi ana karada kazandıkları bir gerçek. Dönemin fazlasıyla yoğun, karmaşık ve çeşitlilik içeren İngiliz müzik piyasasında bu tip bir durum yaşamış olmaları da son derece normal geliyor insana.

Diğer yandan bakıldığında ise oldukça tuhaf bir durum. Zira dönüm noktasında yer aldığı kabul edilen albümlerden biri aslında. Kaotik ve yaratıcı, dönemin hem hassasiyetlerini hem de müzikal bakış açısını en iyi anlatan ve belki de Progressive Rock janrının önemli noktalarına değinen bir albüm Rare Bird. Bu nedenle de albüm hakkında Progressive Rock'ın gelişiminde önemli bir rol oynamış olduğunu söylemek yanlış olmaz. İngilizler kıymetlerini bilememişler diye düşünebiliriz.

Başta Crossover Prog olarak tanımladık Rare Bird'ü ama bu durum kısmen doğru kısmen yanlışlarla bezeli. Evet melodik yapıları ve popülerleşme öncülü hareketleri var, yapısal olarak türün örneklerini de içeriyor belki ama tam anlamıyla Crossover Prog oldukların söylemek de büyük bir yanılgı gibi geliyor. Uriah Heep benzeri, hareketli ve sonsuza doğru uzanıyormuş gibi görünen melodik, upuzun enstrümantal bölümlerle bezeli bir albüm bu aynı zamanda. Upuzun meselesine de açıklama getirelim tabi. Öyle 10 dakikalık parçalardan bahsetmiyoruz burada. Parçalar normal bir Progressive Rock grubu albümünde yer alanlardan daha kısa. Ama enstrümantal bölümler bu kısa parçaların bile her yerini kaplarken vokal aralarda bir iki atak yapıyor gibi düşünülebilir. 

Melodiler ise birbirini takip eden ama gittikçe birbirinin içine geçip karmaşıklaşan ve dinleyiciyi zor durumlarda bırakan bir gidişata sahip. Ha bazı parçaların başında bu kadar da basit olma ki gibi bir fikre kapılsanız da devamında ne kadar yanıldığınızı suratınıza çarpıyorlar. Yani hem Crossover Prog'lar hem de değiller. Artık bundan ne anlıyorsanız.

Albümdeki enstrümantasyona diyecek laf yok. O karmaşıklığın altından rahatlıkla kalkıp üstüne bir de sanki durgun bir denizin hemen üstünde havada süzülüyormuşsunuz hissi yaratabilmekte son derece başarılılar. Az önce bahsettiğimiz var ile yok arasındaki vokal ise etkileyici bir tona ve doğru yerlerde doğru çıkışlar yapmasıyla kendini fazlasıyla gösteriyor.

RARE BIRD

Steve Gould / Lead Vokal, Gitar, Bass
Dave Kaffinetti / Elektrik Piyano
Graham Field / Hammond Org
Mike Ashton / Davul, Timpani, Vokal

RARE BIRD

01. Beautiful Scarlet (5:23)
02. Sympathy (2:30)
03. Nature's Fruit (2:32)
04. Bird on a Wing (4:13)
05. God of War (5:08)
06. Iceberg (6:46)
07. Times (3:19)
08. You Went Away (4:17)
09. Melanie (3:27)

13 Ağustos 2023 Pazar

Barnstorm / Barnstorm (1972)

Barnstorm
adı sanı çok az duyulmuş gruplardan biri. Ama etkileyici özelliklere sahip gruplardan da biri aynı zamanda. Son birkaç gündür girdiğimiz Southern Rock / Blues Rock semalarından. Daha da iyisi Joe Walsh'un grubu. Tabi biraz karmaşık sorunlar yaratıp ve keyfi kaçıran sonuçlar doğurmuş ama en azından geride sağlam albümler bırakmışlar.

Malum, James Gang hikayesini bir anda sonlandırma kararı alan Joe Walsh, tam tabiriyle kafayı kırıp Colardo dağlarında bir kulübeye taşınıyor. Niyeti hem biraz kafa dinlemek hem de yeni projeler geliştirmek. O sırada James Gang'e katılmadan önce birlikte takıldığı arkadaşlarıyla görüşüyor filan. Bu arkadaşlarından Joe Vitale ile de The Measles adlı yerel bir grupta birlikte çalıyorlarmış James Gang'den önce. İnce eleyip sık dokuduktan sonra bir power trio kurmanın gerekliliğine inanıyorlar ve Walsh'ın kaldığı ahırdan bozma kulübenin hatırına da grubun adını Barnstorm koyuyorlar.

Walsh'un bu hareketi yapımcı Bill Szymzyck'in hemen ilgisini çekiyor tabi. Zira adam James Gang dönemlerinde grubun yapımcısı ve Joe Walsh'un epeyce iyi işler çıkaracağına (yani kendisine bol sıfırlı paralar kazandıracağına) emin. Zaten daha sonraları da The Eagles'ın hem yapımcısı hem de her şeyi oluyor ve Walsh'u yanında hiç ayırmıyor. Neyse, Szymzyck'in de yoğun ısrarları ile hemen kayıtlara başlıyorlar. Ortaya çıkan albüm Folk Rock ve Southern Rock etkilerinin fazlasıyla öne çıktığı sert bir Country Rock albüm oluyor. Ama albümün Folk ve Southern tarafını The Eagles benzeri bir şey gibi de düşünmemek gerekiyor. Daha dipten ve derinden gelen bir etkiye sahip bu grupta.

Günümüzde az bilinen ya da bilenlerin bir kısmının da yanlış bildiği bir durum da yaşar Barnstorm. Zamanında yapımcı firmanın bir miktar uyanıklık gösterip albümleri sanki Joe Walsh'un solo albümleri gibi pazarlamaya çalışması, dostlarına sadık olan Walsh'u hem fena halde kızdırmış hem de içerlemiş bu duruma. Zira kendisi Joe Vitale'nin çok çok iyi bir müzisyen olduğunu ve bu şekilde davranılarak hakkının yendiğini düşünüyor. İkinci albümün ardından grubu da dağıtıyorlar. İşte bu durumdan dolayı hala bu albümleri Walsh'un solo albümleri olarak düşünenlerin sayısı az değil.

Albüm basit ama etkili sözlere, Walsh'tan gelen sağlam gitarlara ve duygu düzeyi yüksek, enerjik parçalara ev sahipliği yapıyor.

BARNSTORM

Joe Walsh / Lead Vokal, Gitar, Klavye, Arp Synthesizer
Joe Vitale / Davul, Vurmalılar, Vokal, Klavye, Flüt
Kenny Passarelli / Bass, Vokal, Mexican Guitarron

BARNSTORM

01 - Here We Go 4:58
02 - Midnight Visitor 3:13
03 - One and One 1:17
04 - Giant Bohemoth 4:19
05 - Mother Says 6:20
06 - Birdcall Morning 3:43
07 - Home 2:54
08 - I'll Tell the World About You 3:56
09 - Turn to Stone 5:17
10 - Comin' Down 1:56

12 Ağustos 2023 Cumartesi

ZZ Top / ZZ Top's First Album (1971)

İki sakallı ve bir de soyadı sakal olan adamdan kurulu ZZ Top'ı her nedense bugüne kadar hiç dikkate almamışız. Blogdaki eksiklerin üst sıralarında yer alan bu durumu bir nebze olsun hafifletmek adına en iyi değil belki ama önemli albümlerinden biri olan ilk albümleri ile giriş yapalım.

1969 yılında dağılan Moving Sidewalks grubunun gitaristi Billy Gibbons, kendine küçük ve sağlam bir grup kuruyor. Grubun adını da sevdiği iki müzisyen olan Z.Z. Hill ve B.B. King'den alarak ZZ King olarak düşünüyor ama sonraları King'in bu işin en tepesinde (Top) olmasından dolayı grubun adını ZZ Top yapıyorlar. Houston, Texas'ta kurulan grup 2 yıllık bir çalışmanın ardından ilk albümlerini kaydediyor.

Albüm Texas Blues diye yerelleştirilen ama içerisinde sağlam bir Blues Rock -ki Billy Gibbons'ın efsanevi ve kendine has tarzı ile öne çıkar-, Southern Rock ve Boogie Woogie içeren belirgin bir yapıda ortaya çıkar. Belirsizlikler ya da uzun safsatalar yoktur albümde. Çok net ve temiz bir şekilde anlatılır müzisyenler tarafından. Gibbons'ın daha en başından geliştirmek için uğraştığı gitar tarzı grubun ritim bölümüyle nefis şekilde uyumludur. Birbirlerini takip etmek yerine birbirlerinden faydalanarak ilerlerler.

ZZ Top's First Album hakkında pek çok yorum ve eleştiri duyulur her dönem. Ama kabul edilmesi gerekenlerden biri albümün Blues Rock'ın Güneyli bakış açısından baş yapıtlarından biri olduğudur. Tabi bun arkadaşların Güneylilikleri Lynyrd Skynyrd tarzı değil, belirtelim.

Albüm ritim bölümünün başarılı hareketleriyle fena halde coşkulu, enerjik ve heyecan vericidir. Fazlasıyla sert ama melodik olarak da dinleyiciyi kaybetmeyecek şekillerde ilerleyerek devam ederler. Üstüne bir de Billy Gibbons'ın sersemletici gitarı girdiğinde tadından yenmez bir hal alır. Albüm o kadar iyidir ki Brown Sugar, Goin' Down To Mexico, Squank ve Old Man gibi şarkılar günümüzde Amerikan klasikleri arasında yer alır. Akılda kalıcı, çoğunlukla tuhaf bir mizah içeren sözler Gibbons vokali ile öne çıkarken, Gibbons'ın muhteşem ses özellikleri olmadığı halde bu kadar uyumlu söyleyebilmesi şaşırtıcıdır. Özellikle Southern Rock ve Blues Rock sevenler için vaz geçilmez albümlerden biridir.

ZZ TOP

Billy Gibbons / Lead Gitar, Vokal
Rube Beard / Davul, Vurmalılar
Dusty Hill / Bass, Vokal

ZZ TOP'S FIRST ALBUM

01 - (Somebody Else Been) Shaking Your Tree 2:32
02 - Brown Sugar 5:22
03 - Squank 2:46
04 - Goin' Down to Mexico 3:26
05 - Old Man 3:23
06 - Neighbor, Neighbor 2:18
07 - Certified Blues 3:25
08 - Bedroom Thang 4:37
09 - Just Got Back From Baby's 4:07
10 - Backdoor Love Affair 3:20

11 Ağustos 2023 Cuma

James Gang / Rides Again (1970)

Cleveland, Ohio'da 1966 yılında kurulan James Gang'i de daha önce blogda konuk etmiştik. Oradaki tanıtımda da bir kendi halindelik, umursazlık, boş vermişlik havası hakimdi. Zamanla bu tip eksiklerin hepsini tamamlayıp daha iyi bir yöne evrilmeyi düşündüğümüzden dolayı grubun ikinci albümünü ve tarihçesi hakkında birkaç kısa bilgiyi aktaralım istedik.

Bazılarınca çok önemsenmese de diğer bazılarınca ise efsanelerden biri olarak kabul edilen Joe Walsh'ın çıkış öyküsü diyebiliriz James Gang harekatına. Grup 1966'da kurulduktan sonra bir Lead gitarist arayışına giriyor. Ellerinde ilk durumda 25 kadar gitarist ile denemeler yapıyorlar ama bir türlü olmuyor. Sonradan yerel bir efsane olarak adlandırılan Glenn Schwartz ile anlaşıyorlar ama o da asker kaçağı olduğu için California'ya taşınmak zorunda kalıyor. Ek bilgi olarak daha sonraları Pasific Gas & Electric adında bir grup kurduğunu da belirtmeden geçmeyelim.

Ne yapacaklarını bilemeyen grup elemanlarının imdadına kendi halinde bir genç yetişiyor. Kimsenin adını sanını duymadığı bu eleman Schwartz'ın arkadaşı olduğunu ve onun yönlendirdiğini söylüyor. Birlikte bir Jam Session yapıyorlar ve grup aradığını bulmuş oluyor. Joe Walsh da kariyerinin en önemli adımını atmış bulunuyor tabi.

1 yıl sonra kaydettikleri ve blogda da yer alan Yer' Album'ün ardından ikinci albüme girişiyorlar hızlıca. Albüm ilkinden epeyce farklı bir şekilde sertlikler gösteriyor. Genel olarak Hard Rock kalıplarını belirlediğini ve zaman zaman Heavy Rock'a yükseldiğini bile söyleyebiliriz albüm için. 

Fazlasıyla Hard Rock ve Blues Rock içeren albüm, başarılı yapısıyla Billboard 200 listesinde 13. sıraya kadar yükselmiş. Büyük bir başarı elbette bu. Albümün müzikal ve melodik kalitesi o kadar iyi ki Rolling Stone dergisi Rides Again'i 1970 yılının en iyi albümlerinden biri olarak tanımlamıştır.

James Gang'in en iyi albümü demek yanlış olmaz Rides Again için. Zira ilk albümdeki hamlık görünümü burada bir anda usta işine dönüşmüş ve eksiksiz bir hal almıştır. Joe Walsh'ın etkili gitarları albümün her yerindedir ve başarının en önemli bileşenlerinden biridir. Dinledikçe daha fazla dinlemek için vakit ayırmayı tercih edeceğiniz albümlerden Rides Again.

JAMES GANG

Joe Walsh / Lead Gitar, Klavye, Vokal
Jim Fox / Davul, Vurmalılar
Dale "Bugsley" Peters / Bass, Gitar

RIDES AGAIN

01 - Funk #49 3:54
02 - Asshtonpark 2:04
03 - Woman 4:37
04 - The Bomber 7:04
        a. Closet Queen
        b. Bolero
        c. Cast Your Fate to the Wind
05 - Tend My Garden 5:44
06 - Garden Gate 1:36
07 - There I Go Again 2:50
08 - Thanks 2:20
09 - Ashes the Rain and I 4:56

10 Ağustos 2023 Perşembe

Clover / Fourty Niner (1971)

Clover
, daha önce bloga konuk ettiğimiz gruplardan biri. Ama hem çok uzun yıllar önce hem de çok ilgisiz olduğumuz dönemlerde tanıtıldığı için neredeyse haklarında hiçbir bilgi paylaşmamışız. Ayıbımızı örtmek için çabalarımız sürüyor elbette. Arada yeni bilinmeyenlerin yanında eskiden paylaşılanları da gündemimize alıyoruz bundan sonra. Çok ciddi bir giriş oldu bu da ama neyse idare eder.

Grup, 1967 yılında kurulmuş. Öncesinde grup elemanları Tiny Hearing Aid Company adında bir Psychedelic Rock grubu kurmuşlar ama Blues ve Country üzerinden gitmeyi tercih ettikleri için grubun adını Clover'a değiştirerek müzikal bakış açılarını da güncellemişler. Daha bir Creedence Clearwater Revival havasında söylemek doğru olabilir. Benzer ya da aynı değiller tabi. Ama Lynyrd Skynyrd ya da Allman Brothers Band gibi de değiller.

3 yıllık bir uğraşının ardından daha önce paylaştığımız ilk albümleri Clover'ı 1970 yılında yayınlıyorlar. Albüm onlara ticari başarıyı ve bilinirliği aynı anda getiriyor. Buradan aldıkları güçle de ikinci albüm olan Fourty Niner'a başlıyorlar. Albüm Country Rock, Blues Rock, Rock'n Roll gibi müzikal türleri içerisinde barındırıyor. Bu nedenle de dinlemesi oldukça keyifli olan albümlerden. Aynı etki dönemin dinleyicileri tarafından da fark edilmiş olacak ki albüm Billboard 200 listesinden 150. sıraya kadar yükselmiş. 150 kulağa çok iyi gibi gelmeyebilir belki ama Amerika gibi geniş imkanlara sahip ve çeşitliliği bol olan bir yerde aslında oldukça iyi bir başarı.

Bunun en büyük sebebi de parçaların sahip oldukları güçlü melodiler diye düşünmek yanlış olmaz. Klasikleşmiş parçalar gibi akılda kolay kalan melodilere sahip olmasalar da müzikal anlamda oldukça iyi melodiler bunlar. Albümdeki coşku performansını sağlıyorlar. Akılda kalıcı sözler de bu performansa büyük katkı sağlıyor. Fourty Niner da öne çıkan bir başka yön de enstrümantasyon. Grup elemanlarının yetkinliklerinin yanında fena halde gaza gelmiş gibi çaldıkları parçalar enerjik performanslarla dolu. Bu türdeki albümleri sevmiyorum gibisinden ciddiyet içeren laflar edenleri bile şaşırtacak denli sağlam bir albüm.

İlk albümdeki aksak yönler Fourty Niner'da bulunmuyor. Ona oranla daha iyi olmasını sağlayan da bu olsa gerek. Bu albümde grup daha fazla oturmuş hissiyatı bırakıyor dinleyicide.

CLOVER

Alex Call / Lead Vokal, Gitar, Piyano
John McFee / Lead Gitar, Pedal Steel Gitar, Piyano, Org, Vokal
John Ciambotti / Bass, Gitar, Guiro, Vokal
Mitch Howie / Davul
Ed Bogas / Fiddle, Piyano, Gitar, Marimba, Org
Bruce Campbell / Banjo

FOURTY NINER

01 - Harvest 2:19
02 - Keep on Tryin' 3:19
03 - Old Man Blues 3:36
04 - Forty-Niner 2:25
05 - Sound of Thunder 2:33
06 - Chicken Butt 2:24
07 - Mr. Moon 2:49
08 - Love Is Gone 2:31
09 - Mitch's Tune 3:12
10 - Sunny Mexico 2:06
11 - If I Had My Way 3:07

9 Ağustos 2023 Çarşamba

Rush / Rush (1974)

Rush
daha önce Emptytrashcan tanıtımıyla 2112 albümü ile blogdaki yerini almıştı. Şimdi işin en başına dönüp başlangıç albümüyle tekrar ağırlıyoruz Rush'ı. Bu albüm sonraki albümlerinden oldukça farklı bir albüm. Progressive Rock camiasını ikiye bölerek ya çok sevilen ya da hiç sevilmeyenlerden biri olan Kanadalı grup Rush'ın Heavy Prog öncesinde Blues temellerine yaslanarak oluşturduğu sağlam da bir albüm.

Blues Rock temelinden bahsettik ama bunun tam anlamıyla da bir Blues olduğu da söylenemez. Led Zeppelin vari bir seviyesi yükselmiş, yırtıcı gitarlara sahip, sertleştikçe sertleşen bir yapı diye özetlemek bir miktar daha açıklayıcı olabilir. Ha diğer taraftan Zeppelin'in adını verdik diye de onlar gibi oldukları düşünülmesin. Sevmeyeni de seveni kadar çok olan grubun kendi tarzını yaratma ve insanlara bunun farkına varabilmeleri için ayırt edici özellikler ekleme konusunda son derece başarılı olduklarını söyleyelim. Rush'a biraz hakimseniz, çalan parçanın Rush'a ait olup olmadığını hemen anlarsınız yani. Bu biraz farklı albümde dahi durum aynı.

Grubun alışık olduğumuz davulcusu Neil Peart albümde yok. Zira grubun pek bilinmeyen orijinal davulcusu John Rutsey burada bagetleri kullanıyor. Her ne kadar Peart, uzun süre Rush'ın ritimlerine katkı sağlasa da Rutsey'den daha iyi demek de doğru değil. Grubun bu ilk albümünde John Rutsey elinden geleni ardına koymamış gibi bir şekilde çalıyor. 

Grubun iki has elemanı Alex Lifeson ve Geddy Lee bu albümle gelecekteki Rush'ın sinyallerini veriyorlar gibi duruyor. Yerinde durmayan, nereye ekleyeceğinizi bilemediğiniz bir şekilde ilerleyen albüm, tam anlamıyla bir kök albüm denilebilir. Lifeson'ın Jimmy Page'e öykünen gitarları üzerine gelen Geddy Lee'nin o tuhaf sesi ortaya fena halde coşkulu bir albüm çıkarıyor.

Rush'ın diğer albümlerinin yanında etkili olmadığı ya da aşağıda kaldığı söylenir albümün. Bakış açısına göre değişir tabi bu ama burada öncesi - sonrası gibi bir durum olduğunu da unutmamak gerekiyor. Ticari anlamda başarı getirecek bir albüm kaydedip kendilerine daha farklı bir yol çizme şansı yakalatması için incelikle düşünülmüş bir albüm olduğu söylenebilir.

RUSH

Geddy Lee / Bass, Klasik Gitar, Lead Vokal
Alex Lifeson / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Vokal
John Rutsey / Davul, Vurmalılar, Vokal

RUSH

01. Finding My Way (5:05)
02. Need Some Love (2:19)
03. Take a Friend (4:24)
04. Here Again (7:34)
05. What You're Doing (4:22)
06. In the Mood (3:33)
07. Before and After (5:34)
08. Working Man (7:10)

8 Ağustos 2023 Salı

Stormy Six / Un Biglietto Del Tram (1975)

RIO
'nun (Rock In Opposition) öncül ve önde gelen gruplarından biri Stormy Six. 1978 yılında New London Theater'da düzenlenen Rock In Opposition konserinde de yerlerini almışlar. Sağlam gruptur. Lakin bahsi geçen konsere katılan diğer grupların aksine Stormy Six başından beri RIO içerisinde yer alan bir grup değildir. 60'ların ortalarında müzik yapmaya başladıklarında Psychedelic Rock tabanlı bir protest müzik yapıyorlar. Hatta İtalyan folklorundan etkilenen de bir yapıları olduğu için Prog Folk'a daha yakın durduklarını da söyleyebiliriz.

Kaydettikleri ilk 3 albümde bu tarzda işler çıkaran grup 1975 tarihli Un Biglietto Del Tram'a geldiklerinde karmaşık ve deneysel bir yapıya bürünmeye başladılar. Aslında bu albüm tam anlamıyla bir RIO albümü değildir. Prog Folk ya da Psychedelic Prog Folk'tan RIO'ya doğru uzanan değişimde ilk adımdır denilebilir. O nedenle hem RIO severler tarafından sevilir hem de sevmeyenler tarafından. 

Daha sonraki albümlerde daha fazla RIO'ya yakın dururlar ama 1983 yılına kadar sürer her şey. O yıl dağılırlar ve bir daha bir araya gelme şansları da olmaz. Gerçi 1993 yılında bir konser için bir araya gelip konseri de Live olarak kaydederler ama artık köprünün altından çok sular akmıştır. 

Stormy Six'i RIO grubu olarak dinlemek isteyenler L'apprendista ve Macchina Maccheronica albümlerini tercih etmeliler. Ha o kadar ileri gitmeyelim de Prog Folk'da kalalım diyenler ise ilk üç albümü rahatlıkla dinleyebilirler. Diğer yandan ise arada kalmış, bütün farklılıklara rağmen ayakta durabilen, kendine has yanları çok olan bir albüm dinlemek isteyenler ise Un Biglietto Del Tram'dan vazgeçmemeliler. Az önce de söylediğimiz gibi arada kalan bir albüm. Ne o, ne bu kabilinden bir yapıya sahip. Ama etkileyici ve orijinal bir güzelliğe sahip.

Sözler kaçınılmaz bir şekilde politiktir. Zaten bu yolda ilerliyor olmalarına rağmen albüm kaydından hemen önce gruba katılan Umberto Fiori'nin yazdığı sözler daha sert bir şekildedir. Sözlerle birleşen erken dönem Jazz esintileri evrilerek avangard bir hal alır. Sözler ve müzik etkilidir ama albümde asıl önemli olan sahip olduğu ruhtur.

STORMY SIX

Franco Fabbri / Gitar, Mandolin, Bass, Recorder, Vokal
Umberto Fiori / Gitar, Armonika, Vokal
Carlo De Martini / Keman, Mandolin, Vokal
Tommaso Leddi / Keman, Mandolin, Balalayka, Gitar, Flüt, Vokal
Luca Piscicelli / Bass, Mandola, Vokal
Antonio Zanuso / Davul

UN BIGLIETTO DEL TRAM

01. Stalingrado (5:25)
02. La Fabbrica (3:36)
03. Arrivano Gli Americani (5:50)
04. 8 Settembre (4:49)
05. Nuvole A Vinca (4:18)
06. Dante Di Nanni (4:12)
07. Gianfranco Mattei (4:17)
08. La Sepoltura Dei Morti (3:47)
09. Un Biglietto Del Tram (5:40)