26 Ekim 2020 Pazartesi

Patto - Patto (1970)

1967 yılı ortalarında Timebox isimli gruba vokal olarak giren Mike Patto kısa süre içerisinde grup içindeki yerini sağlamlaştırır. Ardı ardına 45’likler kaydedilir. Bu 45’liklerde yer alan parçaların neredeyse tamamının sözleri de Patto’ya aittir. Fakat grup 67-69 yılları arasındaki başarılı grafiğe rağmen bir türlü yükselemez. İçeride bazı sorunlar çıkar ve 70 yılı başlarında çıkan son single’ın başarısızlığına dayanamayan klavyeci Chris Holmes Timebox’tan ayrılarak Babe Ruth’a transfer olur.

Kalan elemanlar, Mike Patto’nun önderliğinde yola devam kararı alırlar ve ortaya Patto çıkar. Progressive Rock üst yapısı içerisinde Blues Rock, Hard Rock, Jazz Rock ve Heavy Psychedelic Rock etkileşimleri içeren parçalar kaydedip 1970 yılı Aralık ayında görücüye çıkarlar. 

Albüm dönem içerisinde gerçekten en kaliteli işlerden biri olarak ortaya çıkmıştır ama bir türlü hak ettiği ilgiyi göremez. Canlı olarak kaydedilen albümün kendi içerisinde bir tutarlılığı olmakla birlikte dinleyiciler için zor bir deneyim sunuyor olması bu hafiften hissedilen başarısızlığın en büyük kaynağıdır. Normal de ciddi anlamda üzerinde çalışılması, anlamak için uğraşarak dinlenilmesi gereken bir albümdür. Günümüz albümlerindeki pop yapıdan eser yoktur, melodiler sürekli değişirken birbirinin içinden geçip giderler.

Yumuşak ve temposuz bir vokal girişiyle başlayan ilk parça The Man, vibrafon ve bass oyunlarıyla yön değiştirerek başladığı yerin çok uzağında ve sert bir şekilde biter. Bu sertlikteki en büyük başarı Patto vokalidir hiç kuşkusuz. Melodik yapısıyla, yükselişleri ve gitarlarıyla öne çıkan Hold Me Back ardından gelen akustik parça Time to Die ile garip bir bütünlük oluşturur. 

Dördüncü sıradaki Red Glow  muhteşem 2 gitar solosuna sahiptir ve sololar Patto’nun bir sertleşip bir yumuşayan vokalinin arasında eriyip giderler. Rock’n Roll havasında aralıklara sahip ve sıklıkla da Uriah Heep tarzı heavy rock’a işaret eden San Antone, ardından gelen ve bass kontrolünde ilerleyen yapısıyla The Government Manalbümün doruk noktası öncesi son iki duraktır.

7. sırada yer alan Money Bag kışkırtıcı gitar hareketleriyle başlayan bir hikayedir.Parçanın yarıdan fazlasını kapsayan bu hareketler Mike Patto’nun işe karışmasıyla blues etkileri fazlasıyla hissedilen bir yana doğru seyirtirler.

Son parça Sittin’ Back Easy ise kısacık bir parçada bu kadar şey nasıl yapılır diye sordurtur insana. Yumaşak başlar, sertleşir, gitarlar girer, yükselir, birden dibe vurur, davul kendini kaybeder, gitar ve bass ona uyum sağlar vs. vs….


PATTO

Mike Patto – Vokal
Ollie Halsall - Gitar, Piyano, Vibraphone, Vokal
John Halsey – Davul, Vokal
Clive Griffiths - Bass


PATTO

1. The Man (6:19)
2. Hold Me Back (4:46)
3. Time to Die (3:01)
4. Red Glow (5:23)
5. San Antone (3:15)
6. Government Man (4:25)
7. Money Bag (10:12)
8. Sittin' Back Easy (3:50)


25 Ekim 2020 Pazar

America - Homecoming (1972)

70’li yılların Rock müziğini sadece progressive, psychedelic, blues, kraut gibi türlerden ibaret sanmayanlar için bir de America paylaşalım dedim. Blog’da yer alan az önce yukarıda saydığımız türlerin çok dışında, hafif, dinlencelik, eğlencelik bir grup America. Ama kalite bakımında da üst düzeyde olanlardan biri.

Türü ya da tarzına soft rock, pop rock, yatch rock, folk rock gibi pek çok isim takılan grubun kuruluşu 1968 yılı İngiltere’sine dayanıyor. İngiltere’de kurulmuş olmalarına rağmen tam anlamıyla bir Amerikan grubudur. Çünkü müziği Amerikan köklerinden, Country’den, Southern Rock’tan besleniyor.

Grubun elemanları Gerry Beckley, Dan Peek ve Dewey Bunnell’ın üçünün de ailesi Amerikan ordusuna mensuplar ve o dönem İngiltere’de görev yapıyorlar. Aynı ortamları paylaştıkları için de bu 3 eleman tanışıp yakın ilişkiler kuruyorlar. Ardından da ülkelerine duydukları özlemle birlikte kurdukları gruba America adını veriyorlar. Kaydedip yayınladıkları ilk albümle (ki albüm grupla aynı adı taşıyor) başarıyı yakalıyorlar. Bu başarının en büyük sebebi de albümün hit ve liste başı olmuş parçası A Horse With No Name oluyor ama bu başka bir yazının konusu.

Homecoming, grubun ikinci albümü. Bildiğiniz sakin ve sade hippie müziği yapıyorlar. Melodik ve hareket sahibi parçalarda bile bir kendine özgülük bulunuyor. Albümün en iyi parçaları, o dönem listelere de girmeyi başaran Don’t Cross The River, Ventura Highway, Only in Your Heart ve Head and Heart. Bir de Saturn Nights tabi ki.

Genelinde sakin ve zorlanmadan, melodilerine takılıp mutluluk diyarlarına doğru yola çıktığınız, keyifle dinlenen parçalardan oluşan albümde To Each His Own, Till the Sun Comes Up Again ve Saturn Nights gibi insanı hüzünlü yolculukların playlist’ine atan parçaların yanında Moon Song ve Cornwall Blank gibi ağır ve yavaş başlayıp ardından da ipin ucunu kaçırıp hareketli country ya da southern’e dönen parçalar da bulunuyor.


AMERICA

Gerry Beckley - Gitar, Bass, Piyano, Vokal
Dewey Bunnell - Gitar, Vokal
Dan Peek - Gitar, Bass, Piyano, Vokal


HOMECOMING

1. Ventura Highway (3:32)
2.  To Each His Own (3:13)
3. Don't Cross the River (2:30)
4. Moon Song (3:41)
5. Only in Your Heart (3:16)
6. Till the Sun Comes Up Again (2:12)
7. Cornwall Blank (4:19)
8. Head and Heart (3:49)
9. California Revisited (3:03)
10. Saturn Nights (3:31)

24 Ekim 2020 Cumartesi

Crystals - Crystals (1974)

Şimdi bir grup hayal edin ama “supergroup” olsun. Üstüne bir de bu grup İtalyan olsun. Yetmesin bir de elemanları Alphataurus, Banco Del Mutuo Soccorso, Premiata Forneria Marconi (PFM) ve Raccomandata Ricevuta Ritorno’nun elemanlarından oluşsun. Başka…?

Ha ama bu grup kurulduğu 1973 yılında da bir sürü kayıt yapıp albüm çıkaramasın! Büyük hayal kırıklığı olurdu. Gerçi doğru, o dönem gerçekten çıkaramamışlar. 1974 yılı için albüm hazırlanmış ama grup dağıldığı için piyasaya verilememiş, ancak 1992 yılında CD olarak yayınlanabilmiş.

Bu arada yukarıda saydığımız progressive, symphonic ve yer yer folk etkileri içeren grupların yaptıklarının dışında tam anlamıyla bir Hard Rock albümüdür Crystals. Tabi doğal olarak progressive etkiler de barındırıyor ama temeli çok sağlam bir şekilde hard. 

Zaten albümün açılış parçası Wrought Iron’ın girişini duyduğunuz an ne ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Hiç durmadan, koşar adım bir tempoyla devam eden parçada vokal yok, tamamıyla enstrümental. Ardından gelen Time Out ise introsundaki bass’lar ve Carlo Degani vokaliyle öne çıkıyor. Ara ara parçayı dinlerken insanın aklı Budgie’ye kayıyor. Time Out’un ortasındaki gitar soloya ve vokal girişine dikkat, gerçekten etkileyici.

Feeling, albümün ağır tondaki parçası. Klasik bir gitar melodisi üzerine iç yakan bir vokal ve üzerene bol slide gitar. Peşi sıra gelen If She’s Still Mine da benzer şekilde yavaş bir tempoya shipmiş gibi girip bir süre sonra tam anlamıyla cıvıtıp “gitarın türküsü” şeklinde bir duruma dönüyor. Sonlara doğru ise kontrol iyice kaybediliyor ani bir dönüşle başladıkları gibi bitiriyorlar parçayı.

Sad Story adından da anlaşılacağı üzere acı bir hikayeyi anlatırken girişinde insanın canını acıtırcasına bir yapıyla başlayıp vokalin ardından daha sert bir yapıya bürünüyor. 6.parça Persian Carpet düz bir vokal tekniği ama ritmik bir melodiyle gelişirken, karmakarışık yapıdaki ve kişisel olarak playlist’e pek almadığım Policeman ve albümün bitişini bir anda başlangıca çeviren enstrümental parça Woman Under Water ile keyif verici maddemiz Crystals albümü son buluyor.


CRYSTALS

Carlo Degani – Vokal, Vurmalılar
Nanni Civitenga – Gitar
Marcello Todaro – Gitar
Giorgio Piazza – Bass
Giorgio Santandrea - Davul

CRYSTALS

1. Wrought Iron (4:00)
2. Time Out (3:14)
3. Feeling (5:00)
4. If She's Still Mine (3:56)
5. Sad Story (5:42)
6. Persian Carpet (3:53)
7. Policeman (4:31)
8. Women Under Water (4:13)

23 Ekim 2020 Cuma

December's Children - December's Children (1970)

Genelde çıkardığı Pop ve Jazz müzisyenleriyle tanınan Cleveland, Ohio bazen enteresan sayılabilecek rock grupları da çıkarıyor. 60’lardan James Gang, 70’lerden Pere Ubu gibi gruplar bunun en iyi örneklerinden. Sayıları az olmakla birlikte deneysel yönü de ön plana çıkan bu gruplardan biri de 60’larda kurulup 70’lerde tek albüm kaydedip dağılan December’s Children.

Psychedelic tarzları oldukça belirgin şekilde ön plana çıkıyor. Özellikle de bazı parçalarda lead vokal yapan Alice Popovic’in vokal tarzı tam da psychedelic’e uygun. İlk dinlemede sıradan gelen tarzları daha sonraları derinliğini belli ediyor. Temelde psychedelic rock ile sıkı ilişkiler içerisinde olanların beğenebilecekleri, hatta vazgeçemeyecekleri albümlerden. Ama progressive, krautrock gibi türleri dinleyenlerin bu albüme ısınması ve hatta kapsamı büyütürsek “sevmesi” ya uzun süre alır ya da pek mümkün olmaz.

İki kardeş olan Bruce ve Craig Balzer tarafından kurulduğu dışında haklarında pek bilgimizin olmadığı, adını Rolling Stones’un aynı adlı albümünden aldığını tahmin ettiğimiz December’s Children’da arada fazlasıyla Rolling Stones etkileri görülüyor. Ha, tabi melodik parçaları beklemeyin, o tarz şeyler burada yok. Ama Jagger vokalini andıran söyleyişler, gitar hareketleri ve genel yapıda bir hayli etkilenme olduğunu dinledikçe anlıyorsunuz.

Albümün ilk parçası Alice Popovic vokaliyle başlayan Trilogy. Başlangıçta progressive folk tarzı bir şeyler geliyor gibi düşünüyorsunuz ama parçada folk sadece klasik Amerikan ezgileriyle kendini belli ediyor. Oldukça etki yaratan parça 2.30 Casino, In Between A Dream ve Lady of the Garden adlı üç bölümden oluşuyor ki trilogy olması da buradan geliyor.

Blues etkileri taşıyan Sweet Talkin’ Woman, ağır temposu ve grup vokaliyle albümün en iyilerinden olan Jane’s Song, kişisel olarak çok beğenemediğim Hide the Water albümde birbiri ardına sıralanıyor. 5.parça Afternoon’da yine öne çıkan vokal ile etkilenme halindeyiz. Peşi sıra gelen Slow  It Down az daha uğraşılsaymış klasik olabilecek bir parçaya dönüşebilirmiş izlenimi yaratıyor.

Too Early to be Late’de ise bir anda Jefferson Airplane ile karşılaşıyoruz gibi oluyor. Özellikle de Surrealistic Pillow albümü zamanı.PSychedelic’in hakkını bu parçada gerçekten veriyorlar.

Yine grup vokaliyle öne çıkanve kilise korosu imajı yaratan Last Monday Night ile sanki Woodstock’tan fırlamış gibi duran Back Road Rider’ın ardından son para olarak gelen Livin (Way too Fast) adını bir kez daha söylemek zorunda olduğumuz Alice Popovic ile ön plana çıkıyor. Özellikle gitarları ve blues’a selam duran yapısıyla albümün en iyisi gibi de duruyor.

DECEMBER’S CHILDREN

Bruce Balzer – Gitar
Craig Balzer - Gitar, Klavye, Vokal
Ron Papaled – Davul, Vurmalılar
Bill Petti – Bass, Vokal
Alice Popovic - Vokal

DECEMBER’S CHILDREN

1. Trilogy (4:50)
2. Sweet Talkin' Woman (2:55)
3. Jane's Song (The Slow One) (2:12)
4. Hide the Water (2:25)
5. Afternoon (3:00)
6. Slow It Down (2:24)
7. Too Early to Be Late (4:15)
8. Last Monday Night (2:40)
9. Back Road Rider (2:30)
10. Livin (Way Too Fast) (3:40)

22 Ekim 2020 Perşembe

Aphrodite's Child - 666 (1972)


Sanırım çok daha önceleri Kvartetten demişti “en sevdiğim ekollerden biridir Yunan ekolü” diye. Bu cümle pek çok açıdan doğrudur. Aphrodite’s Child, Axis, Socrates Drank The Conium, Iraklis, The 4 Levels of Existence ve sayılabilecek daha fazla grubuyla öne çıkan bu ekol, etnik yapısından beslenen ve müziğini ona göre belirleyen bir yapıdadır. Yani psychedelic ya da progressive dinliyorsanız eğer, bunun alt yapısında Yunan müziği ve kökenleri mutlaka bulunur. Kendine has bir yapısı ve tarzı vardır Yunan Rock ekolünün. Bunlar da en çok sevilenlerden biri olmasının sebepleridir.

Aphrodite’s Child da bu işin belki de en başındaki grubu ya da gruplarındandır.  70’li yılların sonundan vıcık vıcık aşk şarkılarıyla tanıdığımız Demis Roussos, 80’lerden itibaren film müziklerinde new age’i coşturan Vangelis grubuniki önemli ismidir. Lakin grup, bahsettiğimiz gibi vıcık vıcık aşk şarkıları ve new age yaklaşımlarıyla uzaktan yakından alakasızdır. Etnik bir Progressive Rock üzerine kuruludur. Grubun müziğinin temelinde progressive’in yanında psychedelic, folk ve baroque etkileri fena halde gözlemlenir.

Demis Roussos’un kulağa çok garip gelen vokali ile birleşen müziğin geneli Vangelis tarafından üretilmiştir. 

Albüme gelince.. dönemin belki de en iyi konsept albümlerinden biridir. Konu olarak Yeni Ahit’in içinde bulunan Vahiy Kitabı’nı (The Book ef Revelation) alır. Vahiyler üzerinden anlatılanlara başlık olarak 666 seçilmesi de ayrıca etkili ve takdire şayan bir durumdur.

Albümdeki sözler Costas Ferris tarafından yazılırken psychedelic’ten beslenen bir progressive rock tarzı hem sözlere hem vokale, hem de müziğe hakimdir. Birbirinin devamı, tamamlayıcısı olan parçalardan en az 10 tanesini 45’lik olarak yayınlasanız Hit olabilecek durumdadır. Unutmadan belirtelim “∞” parçasında (kimilerince infinity olarak da adlandırılır) dönemin politik ve kültür alanında önemli kadınlarından Irene Papas’ın vokal yapıyor.

APHRODITE’S CHILD

Demis Roussos – Bass Gitar, Gitar, Vokal
Vangelis – Klavye
Lucas Sideras - Davul, Vurmalılar
Argyris "Silver" Koulouris - Gitar

666

1. The System (0:23)
2. Babylon (2:47)
3. Loud, Loud, Loud (2:42)
4. The Four Horsemen (5:54)
5. The Lamb (4:33)
6. The Seventh Seal (1:30)
7. Aegian Sea (5:22)
8. Seven Bowls (1:29)
9. The Wakening Beast (1:11)
10. Lament (2:45)
11. The Marching Beast (2:00)
12. The Battle of the Locusts (0:56)
13. Do It (1:44)
14. Tribulation (0:32)
15. The Beast (2:26)
16. Ofis (0:14)
17. Seven Trumpets (0:35)
18. Altamont (4:33)
19. The Wedding of the Lamb (3:38)
20. The Capture of the Beast (2:17)
21. ∞ (5:15)
22. Hic et Nunc (2:55)
23. All the Seats Were Occupied (19:19)
24. Break (2:58)

21 Ekim 2020 Çarşamba

Vos Voisins - Vos Voisins (1971)

Fonetik açıdan kulağa hoş gelen grup isimleri konusunda bu grubu tek geçerim; Vos Voisins. Garip, tuhaf, anlamsız gibi gelen ama kulağı hoş bir ahenkle bütünleyen şaane bir isimleri var bence. Kanada’nın Quebec’inde kurulan grubun adı ‘komşularınız’ gibi bir manaya geliyormuş Fransızca’da.

1968 yılında klavyeci ve besteci Jacques Perron ve davulcu / besteci Pierre Ringuet’in tanışmalarıyla başlayan Vos Voisins serüveni daha sonraları Vallieres ve Parenteau’nun katılmasıyla son halini almış. Psychedelic Rock’ı temel alarak progressive rock ve hard rock semalarında gezinen ilk ve tek albüm Holocauste a Montreal (ki Montreal’de Soykırım manasına geliyor) oldukça başarılı.

Yalnız başta belirtmekte fayda var ki Fransızca (adamlar Kanadalı.. yarı Fransızca yarı İngilizce malum) psychedelic insanı biraz zorlayabiliyor. Neyse ki enstrümanlar üzerine kurulu parçalar da var albümde de Fransızca’yı olabileceğinden daha az duyuyoruz.

Tahminen o dönemlerde ELP ve ELP gibi grupları fazlasıyla dinleyip ciddiye aldıkları oldukça belirgin. Çünkü özellikle enstrümental parçalarda ELP havasını rahatlıkla seziyorsunuz.

Albümün açılış parçası Voisins, vokal kullandığı Fransızca dolayısıyla fazlasıyla rahatsızlık verici dururken garip bir melodik yapısı da var. Şarkıyı sevip sevmediğine karar vermek için insanın defalarca dinlemesi gerekiyor.

İnsanı huzura kavuşturan piyano introsuyla açılan ikinci parça  Sous La Lune vokalin belli belirsiz tonuyla insanı başka diyarlara alıp götürüyor. Parçanın çok basit bir yapıya ama ters oranda etkiye sahip olduğunu belirteyim.

Albümdeki enstrümental parçaların ilki olan L’instrumental hard rock olarak başlayıp, psychedelic rock’a doğru kayarken aradan progressive’i sokuşturmayı başarıyor. Kişisel olarak albümün en iyisi.

Perron’un piyano introsuyla daha başından insanı etkileyen parça Tania ise albümde 4.sırada. Soft bir şekilde başlayıp parçanın ortasından sonra psychedelic bir yakarışa dönen parça sanıyorum ki bir ballad. O kadar belirsiz ki, anlamakta güçlük çekebiliyor insan.

Ardı sıra gelen Le Monstre de la Main Out tam da adındaki havayı vermeyi başarıyor. Vokalin acı ve endişe dolu sesi, enstrümanların etkileyici kullanımı ve davul atakları ile dinlerken gerçekten etrafta bir canavarın dolandığını hissettiriyor insana.

Rock’tan çok Pop havasında ilerleyen Y’a Juste  De T’ca, progressive içerisinde eriyip giden psychedelic tarzıyla Le 3-4  De L’Archeveque albümde olmazsa olmazlardan. 

Son olarak o dönem kaydedilen ama orijinal albümde yer almayan iki parçayı da sonradan bonus olarak eklemişler.

VOS VOISINS

Jacques Perron – Klavye, Vokal
Pierre Ringuet – Davul
Serge Vallières – Gitar
André Parenteau – Bass Gitar

HOLOCAUSTE à MONTREAL

1. Voisins (Mon chum) (3:10)
2. Sous la lune (4:46)
3. L'instrumental (4:27)
4. Tania (5:05)
5. Le monstre de la main (6:05)
6. Y'a juste de t'ça (3:49)
7. Les 3/4 de l'archevêque (6:07)

BONUS TRACKS

8. Le Coeur Su'l Cant (3:20)
9. Dou-Ra-Ra-Dou (3:16)

20 Ekim 2020 Salı

Argent - Argent (1969)

Daha önceleri, hatta çok uzun zaman önce yapıp yayınladığımız bir toplama albümde (onu da neden yaptıysak artık) Argent’a ve Bring You Joy parçasına yer vermiştik. Ama ne grup hakkında ne de albümle ilgili bir şeyler yapmamışız sonrasında. Arşivlerde yer alması gereken gruplardan birini bu şekilde atlamak da pek hoş değil tabi. Gerçi atladığımız, daha hakkında yazmaya fırsat bulamadığımız o kadar çok grup ve albüm var ki…

1969 yılı ortalarında kurulan grup The Zombies’den ayrılan Rod Argent ile başlamış, başta Rod’un kuzeni ve iyi bir bass gitarist olan Jim Rodford’ın eklenmesiyle şekillenmiş, Russ Ballard ve Robert “Bob” Henrit ile de tamamlanmıştır. Adını doğal olarak kurucusu Rod Argent’ın soyadından almış, temelde de Rod’un kişisel projesi olarak başlamış ama grup müziğine dönmüştür.

Müzikal anlayışlarını tek bir alanla sınırlı tutmamış, farklı türlerde gezinmeyi seven bir gruptur Argent. Psychedelic, Progressive, Glam ve Hard Rock sınırlarında dolaşırken Jazz yaklaşımları da sergilemişlerdir.

Kasım 1969 yılında piyasaya sürülen ilk Argent albümünün ilk parçası olan Like Honey değişken yapısıyla dikkat çeker ki kişisel olarak albümdeki favori parçalarımdan biridir. İkinci sırada yer alan ve aslında öne çıkması gerekirken geride kalan Liar melodik yapısıyla ve sakin vokaliyle kulaklara bayram havası yaşatır. Aynı parçanın bu albümden 1 yıl sonra Three Dog Night tarafından yeniden yorumlandığını ve Argent versiyonundan daha başarılı olarak listelere girdiğini de belirtelim.

Tempolu melodik yapısı, vokaldeki Byronesk (böyle bir kelime / tanımlama olmalı, David Byron bunu hak ediyor!) gidiş gelişlerle keyfile dinlenen bir parça Be Free. Rod Argent’ın klavye kullanımının üst seviyeye çıktığı, bass gitarla desteklenen ve albümün en iyilerinden olan Schoolgirl de hak ettiği yeri bulamamış Argent parçalarından.

Albümün en uzun şarkısı ama kalite açısından pek de etkili olamayan Dance in the Smoke, 60’lı yılların film müzikleri tadında Lonely Hard Road, Muhteşem introsu ve sakin yapısıyla The Feeling’s Inside, insanı şaşırtan git gellere sahip Freefall ve bass gitar ile davul ekseninde gelişen Stepping Stone’un ardından gelen Bring You Joy ile albüm şarkı listesi son bulur. En sona koyulan Bring You Joy mood’u yerlerde sürünen yapısıyla, “modernleştirilmiş Jazz ile birleşik bir ballad ancak böyle yapılabilir” dedirten cinsten bir parça. Dinleyiciyi alıp yerden yere vurabilme yeteneğine sahip, karanlıkta ve özellikle yalnız gecelerde dinlemeyin!

ARGENT

Rod Argent – Klavye, Back ve Lead Vokaller (1, 5, 7, 8), Elektrikli ve Akustik Piyano
Russ Ballard – Gitar, Lead (2-4, 6, 9, 10) ve Back Vokal, Piyano (6)
Jim Rodford – Bass Gitar, Back Vokal
Robert Henrit – Davul, Vurmalılar

ARGENT

1. Like Honey (3:14)
2. Liar (3:12)
3. Be Free (3:47)
4. Schoolgirl (3:21)
5. Dance in the Smoke (6:17)
6. Lonely Hard Road (4:24)
7. The Feeling's Inside (3:50)
8. Freefall (3:19)
9. Stepping Stone (4:39)
10. Bring You Joy (4:10)

19 Ekim 2020 Pazartesi

Canned Heat - Canned Heat (1967)

Grup müziği anlayışının değişmeye başladığı 60’lı yılların ikinci yarısında kurulan ve klasik anlamdaki blues müziğini herhangi bir gereksiz modernleştirme çabasına girmeden, olduğu gibi yansıtan Amerikalı grup Canned Heat, türün en başarılı örneklerine imza atmaya başarmış bir grup. Bob “The Bear” Hite ve Alan “Blind Owl” Wilson tarafından kurulan grup günümüzde hala aktif.

Görünümü dolayısıyla The Bear yani Ayı lakaplı Hite ve görme bozukluğunun had safhada olmasından dolayı aldığı Blind Owl yani Kör Baykuş lakabıyla bilinen Alan Wilson birlikte çalmaya başladıklarında ilk dönem sadece barlarda, yerel kulüplerde ve toplu konserlerde performans sergilemişler. 1967 tarihli ve Rock kültürü içerisinde efsanevi olarak tanımlanan Monterey Pop Festivali’nde çalmalarından çok kısa bir süre sonra çıkardıkları ilk albüm Canned Heat ile ise oldukça tanınan popüler bir grup haline gelmişler.

Adını, Tommy Johnson’ın 1928’de kaydettiği Canned Heat Blues parçasından alan grup, blues bağımlısı 2 kurucuya sahip olunca doğal olarak ortaya çıkardıkları işler de blues için oldukça doyurucu ve öne çıkan işler olmuşlar.

Oldukça hareketli Rollin’ and Tumblin’ ile başlayan albümde bu ilk parça melodik oluşunun yanında armonik yapısıyla da öne çıkar. Hemen ardından gelen Bullfrog Blues benzer bir yapıya sahip olmakla birlikte bass gitarla şahlanan, temiz gitar melodisiyle kendinden söz ettirir.

Üçüncü sırada yer alan Evil is Going On adından da anlaşılacağı üzere kötü durumlar üzerine bir parçadır ve benzeri pek çok şarkıda olduğu gibi klasik blues anlayışıyla, gitarlarıyla ve insanı coşturan armonikasıyla albümün en iyilerinden biri olmayı hak eder.

Ağır ritmiyle dinleyeni blues’dan alıp blues’a (depresyona) sürükleyen Going Down Slow’un ardı sıra gelen catfish Blues ise 20’li, 30’lu yılların blues’uyla harmanlanmış intro ile ilgi çekerken devamında tam anlamıyla grup müziğine dönüş yapar.

Kişisel olarak çok fazla ilgimi çekmeyen, ortalama düzeydeki Dust My Broom ile albümde Alan Wilson’ın söylediği tek parça olan Help Me’nin arkasından gelen ve melodik yapısı, ritmik davulları ve Hite’in ara ara yırtıcılaşan vokaliyle kendini dinleten Big Road Blues da albümün en iyileri arasındadır.

Gitar – vokal birlikteliğinin en iyi örneklerinden biri olan Story Of My Life ile bass’larıyla göz dolduran The Road Song ve Rock’n Roll’a saygı duruşu niteliğinde bile algılayabileceğiniz Rich Woman albümdeki son 3 parçadır.

CANNED HEAT

Bob “The Bear” Hite – Lead Vokal (“Help Me” hariç)
Alan “Blind Owl” Wilson – Ritim ve Slide Gitar, Lead Vokal (“Help Me”), Armonika
Henry Vestine – Lead Gitar
Larry Taylor – Bass Gitar
Frank Cook – Davul

CANNED HEAT

1. Rollin' and Tumblin' (3:05)
2. Bullfrog Blues (2:15)
3. Evil Is Going On (2:20)
4. Goin' Down Slow (3:44)
5. Catfish Blues (6:42)
6. Dust My Broom (3:14)
7. Help Me (3:10)
8. Big Road Blues (3:09)
9. The Story of My Life (3:36)
10. The Road Song (3:09)
11. Rich Woman (2:50)

18 Ekim 2020 Pazar

Ticket - Let Sleeping Dogs Lie (1972)

Yeni Zelandalı grup Ticket’ın ikinci ve son albüm incelemesiyle  diskografisini tamamlamış olmak üzereyiz. Eddie Hansen ve Ricky Ball ekseninde gelişen Ticket hikayesi Let Sleeping Dogs Lie albümüyle son buluyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi grup psychedelic, progressive, funk ve blues etkilerini içerisinde barındıran bir müzikal anlayışa sahip. Bu ikinci albümde progressive etkilerin biraz daha öne çıktığı görülse de ilk albümdeki Ticket anlayışı burada da devam ediyor diyebiliriz rahatlıkla.

Fakat şöyle ufak bir sorun var ki, aynı yıl içerisinde kaydedilen bu ikinci albüm ilkine oranla daha basit ve yavan kaçıyor. Awake’in ardından “hadi bakalım şimdi ne gelecek” gibi bir düşünceyle albümü dinlemeye kalktığınızda hayal kırıklığı yaşamasanız da etkileyiciliğinin azalmış olduğunun farkına varıyorsunuz.

Kasım 1972'de piyasaya çıkan Let Sleeping Dogs Lie yayınlandığı dönemde pek başarılı bir ivme yakalayamamış olsa da buradan oraya doğru baktığımızda ortalamanın üzerinde bir albüm olarak görünüyor. 

Traffic ve belki biraz da Free etkileriyle başlayan ilk parça Bad Things in This World grubun söz yazarlığı konusunda çok iyi bir durumda olmadığını özetlerken sert gitarları ve etkili baslarıyla öne çıkıyor.

Sakin ve progressive bir yapıya sahip olan Remember to Understand’in ardından üçüncü parça olarak karşımıza çıkan People Going Nowhere kişisel olarak albümün lokomotif parçası. Peşi sıra gelen And The Band Played blues yapısı ve melodik tarafıyla kendini dinletirken, albümün en uzun parçası olan On This Planet insanı rahatsız edip endişelendiren introsundaki etkiyi devamında yakalayamayıp ortalama bir şarkıya dönüşüyor.

Vokal ve bas oyunlarıyla fark edilen Gypsy Rover ile albüme adını veren, inişli çıkışlı Let Sleeping Dog Lies ve “olay bitti, dükkanı kapatıyoruz” havasında başlayıp ilerleyen ve grubun sonunun geldiğini apaçık belli eden kısacık parça We Love Rock’n Roll ile Ticket yolculuğumuz sona eriyor.

TICKET

Eddie Hansen – Lead Gitar, Vokal
Trevor Tombleson – Vokal, Vurmalılar
Paul Woolwright - Bass Gitar, Vokal
Rick Ball – Davul ve Vurmalılar

LET SLEEPING DOGS LIE

1. Bad Things in This World (5:39)
2. Remember to Understand (6:23)
3. People Going Nowhere (5:22)
4. And the Band Played (5:21)
5. On This Planet (7:45)
6. Gypsy Rover (5:35)
7. Let Sleeping Dogs Lie  (4:43)
8. We Love Rock and Roll (1:04)


17 Ekim 2020 Cumartesi

Ticket - Awake (1972)


70’li yılların egzantrik havasından dolayı ortalıkta pek çok müzisyen ve grubun dolaştığını blogu ve Rock müziğin o dönemini takip edenler iyi bilir. Bu çeşitlilikle birlikte dünyanın pek çok yerinden, farklı tarzlarda, farklı türlerde, kimisi iyi kimisi kötü bir dolu albüm piyasaya çıkmış. Aradan seçebildiklerimizle üst seviyede dinlenebilir bir arşiv çalışmasını kişisel olarak ben 25 yılı aşkın süredir (çeyrek yüzyıldan bahsediyorum) yapıyorum ama hala yeni bir şeyler ya da zamanında dinleyip de bulamadığım albümleri buluyorum. Ticket da bu gruplardan biri.

Adamlar Yeni Zelanda’lılar, yani dünyanın bizim için öbür ucu… Ömürleri de diğer bazı gruplar gibi gerçekten çok kısa sürmüş. Sadece 1972 yılı içerisinde 2 albüm çıkarıp sonra dağılmışlar. Hikaye ise kısaca şöyle; Revival grubundan gitarist Eddie Hansen Challange isimli bir grubun son konserlerinde çalmak için davet ediliyor. Konserlerde Challenge’ın davulcusu Ricky Ball ile müzikal anlamda uyuştuklarını ve çok iyi anlaştıklarını farkeden ikili Paul Woolwright ve Trevor Tombleson ile birleşip Ticket ismini alıyorlar.

Hansen ve Ball’un en büyük ortak noktası olan Jimi Hendrix, Traffic ve Crazy Horse hayranlığı grubun müzikal anlayışını belirliyor. Her iki albümde de yukarıda adını verdiğimiz isimlerin tarzlarının birleşmiş halini görüyorsunuz. Ama belirtmekte fayda var, ilk kez dinlenildiğinde insana “bu da ne yahu” ya da “o kadar da iyi değilmiş be” dedirtebilen albümlerdir Ticket albümleri. Ama 2.dinleyişten itibaren bağımlılık yaratan bir psychedelic, acid, funk ve blues olduğu rahatlıkla görülür.

Albümün öne çıkan parçaları Awake, Highway of Love ve Broken Wings. Özellikle Broken Wings’deki gitar oyunları ve blues etkileşimleri ile yavaşlatılmış Hendrix tarzı dinleyeni alıp uzak diyarlara götürüyor. Albümdeki şarkı sıralamasında 1, 2 ve 4 olan bu parçaların arasında bir de 8 dakikalık Dream Chant var ki içindeki progressive etkiler ile Ticket’ı tam anlamıyla özetliyor.

Eğlencelik parça Country High’ın ardından gelen ve gitar oyunlarıyla öne çıkan Reign Away vokal Tombleson’ın özelliksiz sesiyle etkileyici bir havaya bürünüyor.

Son parça Angel of My Mind sıradan gibi algılanan özelliklere sahip görünse de Traffic’ten etkilenildiği açıkça ortaya çıkan, kendi halinde naif ve keyif veren bir parça.

TICKET

Eddie Hansen – Lead Gitar, Vokal
Trevor Tombleson – Vokal, Vurmalılar
Paul Woolwright - Bass Gitar, Vokal
Rick Ball – Davul ve Vurmalılar

AWAKE

1. Awake (5:18)
2. Highway of Love (4:50)
3. Dream Chant (8:11)
4. Broken Wings (6:03)
5. Country High (4:40)
6. Reign Away (5:55)
7. Angel on My Mind (6:33)

Bonus Track

8. Over The Ocean (3:58)