10 Ekim 2009 Cumartesi

Skid Row - Skid (1969)

İrlanda'dan şaane bi Blues Rock grubudur Skid Row. '86 tarihli aynı adlı grupla karıştırılmamalıdır. 1967 yılında Brendan 'Brush' Shiels, Noel 'Nollaig' Bridgeman, Bernard 'Bernie' Cheevers ve daha sonraları Thin Lizzy ile efsaneleşecek (inandığım için söylemiyorum, bence bu heriften bi bok olmaz) olan Phil Lynott tarafından Dublin'de kuruldu. 1969 yılına kadar takıldıktan sonra önce Cheevers gruptan ayrıldı ve yerine o zaman 16 yaşında olan Gary Moore (herif hala still got the blues yalnız... :) ) geldi. 2 single kayıttan sonra Lynott da gruptan ayrıldı. Neyse ki onun yerine kimse gelmedi ve Skid Row power trio olarak yola koyuldu. Başta Fleetwood Mac olmak üzere 60'lı yılların iyilerinin konserlerinde ön grup olarak sahne aldılar. Fleetwood Mac'ten Peter Green, Gary Moore'un gitar stilinden epeyce hoşlanmıştı ve CBS için bir iki kayıt yapmasına da yardımcı oldu. Skid Row birbiri ardına iki albüm çıkararak tarihin tozlu raflarındaki yerini aldı. Tabi raflara yerleşmeden önce Skid Row içinden bir dolu eleman geçtiğini de belirtmek lazım. Daha sonraları yine Thin Lizzy'de çalacak olan Eric Bell, Ufo'ya geçecek olan Paul Chapman, Taste ve Them'den gelme John Wilson, Alyce'de çalmış olan Eamonn Gibney ve Jimi Slevin, Elmer Fudd'dan Jody Pollard ve hatta 1976 Live albümde konuk olarak yer alan Jethro Tull'dan Ian Anderson.

Bunca eleman sayımından sonra, konumuz olan Skid Row albümü 1969 yılı sonlarına ve birçok yere göre de 1970 yılı başına tarihlenen ilk albüm Skid. Gelmiş geçmiş en iyi Blues Rock albümlerinden biri olduğunu söylemek pek de hata olmaz. Her ne kadar ben Moore vokalini pek sevmesem de eleman burada döktürmüş diyebilirim. Tabi asıl mesele Shiels ve Bridgeman'da kopuyor. Şaane bi grişile başlayan ilk parça Mad Dog Woman'da Moore vokalinden sonra giren davulu ve hızı ayarlayan, kendine güvenen ve kimi zaman kendinden geçen bas gitara dikkat etmek lazım. Virgo's Daughter, An Awful Lot of Woman ve Unco - Up Showband Blues dikkat edilecek diğer parçalar. Son parça Felicity ise defalarca dinlenilmeyi hak eden bir parçadır. Tempolu bir havada Jazz ile girilen parça Moore'un vokaliyle bütünleştikten sonra blues/progressive arasında gider gelir. Moore bu parçada çaldığı gitar ile de alkışı fazlasıyla hakeder. Unutulmuş bir efsaneye hep birlikte merhaba diyoruz... :)

SKID ROW

Gary Moore / Gitar, Vokal
Brendan 'Brush' Shiels / Bass, Vokal
Noel 'Nollaig' Bridgeman / Davul, Vokal

SKID

01 - Mad Dog Woman
02 - Virgo's Daughter
03 - Heading Home Again
04 - An Awful Lot of Woman
05 - Unco-Up Showband Blues
06 - For Those Who Do
07 - After I'm Gone
08 - Man Who Never Was
09 - Felicity

9 Ekim 2009 Cuma

Swamp Salad - On the Country Line (1971)

Hehh… Sonunda kıç kalktı. Sonbahara giriyoruz ya ondandır. Gerçi pek bi dağıldık blog sakinleri olarak son günlerde. Cyphre fanzin çıkarmaya çalışıyo (diye biliyorum, kesin unutmuştur o işi), Kvartetten kendini bateriye verdi, Yonçin OctoRadio'da 23:00-01:00 arası yayında, Lysterfjord, Jamais ve Jesaar'dan haber yok, Emptytrashcan de kendini çizgiroman çevirisine verdi. Birilerinin aklına gelse de blog biraz şenlense eski günlerdeki gibi.

Evet... Bu melodramlara yakışır girişten sonra gelelim Swamp Salad'a. Elemanlar bildiğin Country Rock-Southern Rock karması bi müzik yapıyorlar. Bildik Amerikan müziği yani. Yalnız elemanlar Avustralyalı. Bu da ayrı bi enteresanlık katıyor albüme. Grup elemanlarının o dönemin en iyi stüdyo müzisyenleri olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Parçalar genel olarak enstrüman ağırlıklı. Lakin aralarda bi bayan vokal giriyor. İyi de ediyor. Ablayı tanımıyorum da sesi çok tanıdık... Birine benziyor ama çıkaramadım. Hatırlayan yardımcı olursa sevinirim. Esasen grup 4 kişiden oluşuyor. Vokali feat. sayabiliriz bi anlamda. Take Me Back to Memphis, Swamp Salad ve Ode to Billie Joe albümün şaaneleri. Klasikleşmiş bi olan Johnny Guitar yorumu da bence enfes.

Grupla ilgili etrafta pek fazla bilgi mevcut değil. O nedenle ismin Everglades Bataklıkları'ndan mı yoksa aynı adlı saçmasalak salatadan mı geldiğini bilemiyoruz. Çok da önemli olmasa gerek. Sonbahara giriş albümü sayalım bunu. Yazdan kalma az biraz heyecan, griye bürünen havaya ithafen az biraz hüzünlü, sıklıkla insanı harekete teşvik eden bi albüm.

SWAMP SALAD

Dave Donovan - Gitar
Len Hutchison - Gitar
George Thompson - Bass
George Adamson - Davul
Christine Barnett - Vokal

ON THE COUNTRY LINE

01 - Wichita Lineman
02 - Swamp Girl
03 - Take Me Back To Memphis
04 - Swamp Salad
05 - Groovey Man Mangroove
06 - Country Line
07 - Johnny Guitar
08 - Dirty Old Man
09 - Willie & Laura Mae Jones
10 - Ode To Billie Joe
11 - The Ballad Of Creepy Creek
12 - Aquarius

2 Eylül 2009 Çarşamba

Buzz Buzz Buzzzzzz Vol 1-2

İşte size yazdan kalan miskinliğinizi üzerinizden atacak, kanınızı kaynatıp beyin loblarınızı harekete geçirecek canlı mı canlı, saykodelik mi soykodelik, vol lu mol lu, karma çifte bi albüm. Bu da harekete geçirmezse artık sizi var ya, baltamı bi savururum buradan artık kimin kafasını yararsa.

Arf Arf Records tarafından derlenip günümüze kazandırılan 60lı yılların bu harika surf-psychedelic müzikleri tamamen enstrümantal olarak seçilmiş. Blog tarzının biraz dışında kalacağını düşünüp önce biraz kararsız kalsam da eklemeye, arada böyle şeylere bünyenin ihtiyaç duyduğunu hissedip hadi ekleyiveremgare dedim.

Ayrı bir tat ayrı bir tarz bu 60lar. Saykodeliğin temellerinin atıldığı twistten çıkılıp geniş mecralara geçildiği muhteşem bir dönem. Hangi dönemde yaşamak isterdiniz sorusuna belki de on kişiden yedisinin 60lar diyeceği bir dönem :( Hiç şans yokmuş bende de anasını satayım. Git sen 70lerde doğ, 90larda gençliğini, rezil 2000lerde de bu gününü yaşa... Kafam bozuldu bak yine tam da sigarayı bırakmaya yeltenecekken. Hadi kendinize iyi bakın.

Ha. Motorsiklet üzerinde dinlenilmemesi tavsiye olunur. Geçenlerde akıllanmayıp öyle bir aptallık yaptım kaza geçiriyordum :))


BUZZ BUZZ BUZZZZZZ Vol 1 - 2

01 - Jimmy Gordon - Buzzzzzz 2:20
02 - Bob Seger & The Last Heard - East Side Sound 2:24
03 - The Growing Society - Big Red Tomato 2:28
04 - The Sun Lightning Incorporated - Quasar 45 2:38
05 - The Hot Dog Stand - Zilch 2:24
06 - The Soundz - Freak Out (Part 2) 3:58
07 - The Sunliners - Well One 2:38
08 - The Galaxies IV - Picadilly Circus 2:38
09 - The Mugwump Estblishment - Mondo Hollywood Freakout 3:48
10 - The Royal Guardsmen - Om 2:44
11 - Inner Lite - All the Way In 2:02
12 - Peter Pan & The Good Fairies - Balloons 2:23
13 - The Disturbers - Free and Easy 2:18
14 - The Peepl - Please Take My Life 2:33
15 - The Swamp People - The Swamp 2:51
16 - Electric Tomorrow - Sugar Cube 1:59
17 - Electrified People - Electrified People 2:26
18 - The New Breed - One More for the Good Guys 4:35
19 - Nobody's Children - Girl I Need You (Instrumental) 1:52
20 - The Challengers - The Challengers Take a Ride on the Jefferson Airplane 1:38
21 - The Significant Other - Ode to Carrabasset 2:52
22 - The Cords - Cords, Inc. 2:26
23 - The Celebrated Renaissance Band - Vibration 2. 23:44
24 - The Wanderers - B.S.R.S. 9:00
25 - The Tea Company - Don't Make waves 1:35

24 Temmuz 2009 Cuma

Datetenryu - 1971 (1971)

Ne yalan söyleyeyim, sevdiğim ekoller arasında ilk 5’e girmez Japonlar, ki 70’lerde baya bi progressive müzik ile ilgilenmelerine rağmen. Far East Family Band, Kenso, Magical Power Mako (kesinlikle tavsiye olunur…:)) Flower Travellin’ Band (bu da baya iyi bir gruptur) gibi iyi işler yapmış gruplara sahiptirler.

Bir yandan da primitive (ilkel) diye tabir ettiğimiz (bu kelime bize ait literatürde böyle bir şey yok J))) tür müzik benim şahsen hoşuma gider. Nedir bu ilkellik derseniz; grubun stüdyoya hatta o bile değil, buldukları herhangi yere girip tek session’da deli gibi takıldıkları müziği ilkel yollarla kaydetmeleri diyebilirim.

Bu bir live da olabilir. Örnek vermek gerekirse Friedhof, Virgin’s Dream gibi… İşte Datetenryu da böyle bir grup. Takılmışlar ve öyle kaydetmişler. Hem de ne takılma, jam sessionlar havada uçuşuyor. Şarkı süreleri konu ile ilgili bir fikir veriyordur sanırım. Fazlaca klavye bulacaksınız. Jam sessionlar dışında sakin oldukları anlar da mevcut. Bu bölümlerde klavye ön planda...

Grubun ünlü elemanı basist Narazaki. Ama yinede Tonari denen adam klavyede resmen döktürüyor. Bateri de sürekli atak takılıyor. Şarkılara gelince, yarım saat süren 2 şarkı albümün en başarılı çalışmaları. Psychedelic olduklarını, az biraz space ve deneyselliği kattıklarını söylemek lazım. Grubun basisti aynı zaman da vokalist. Harika bir sesi yok ama bu tür müzikte yadırganmıyor doğrusu.

Space ve deneysel takılmaları bana “Don Bradshaw Leather”i anımsattı. Özellikle Part 4... Gerçekten güzel bir albüm… Herkese hitap etmeyeceği kesin ama benim gibiler için altın niteliğinde. Kenarda köşede kalmış bu albümün keyfini çıkarın derim ben...

DATETENRYU

Hiroshi Narazaki / Vokal, Bas Gitar
Masao Tonari / Klavye
Kei Yamashita /Gitar
Shogo Ueda / Davul

1971

01 - Bukkowareta Boku (4:17)
02 - Harugeshiki (10:07)
03 - Doromamire (20:02)
04 - Part-4 (4:01)
05 - Abuku no Aji (8:30)

17 Temmuz 2009 Cuma

Igra Staklenih Perli-Igra Staklenih Perli (1979)

Igra Staklenih Perli, Tito dönemi Yugoslavya’sında 1976 yılında Belgrad'da kurulmuş. Grup Belgrad klüplerinde bir süre çaldıktan sonra 1979 tarihinde isimleriyle aynı adı taşıyan bu ilk albümlerini çıkarmışlar… İsimlerini Herman Hesse'ın Nobel ödüllü kitabı boncuk oyunundan alıyorlar. Hesse'i o kadar seviyor olmalılar ki ikinci albümlerinin ismini de yine Hesse'in bir öyküsü, “Işık Bahçesi”nden veriyorlar.

Herhalde grubun kökeni bilinmiyor olsaydı bir krautrock albümü olduğunu düşünebilirdik Igra Staklenih Perli'nin. Evet o kadar Alman kokuyor ve bir o kadar psychedelic-space ki benzerlikleri tartışılmaz Pink Floyd ve Hawkwind da koyarsak yanına tam olur. İlginç oldu değil mi, Alman kokuyor ama tarz İngiliz, grup da Yugoslav. :)) Özellikle klavye ve gitar efektleri adamların Pink Floyd hayranlığını bariz ortaya koyuyor. Hepsi birbirinden güzel beş parçanın tadı kulaklarınızda kalacak çünkü tarza göre oldukça kısa. Belki de albümün tek kötü tarafı ses kalitesini de saymazsak bu. CD kalitesindeki kayıt için ise 2007 de yayınlanan "Igra Svetlosti" ilk iki albümlerini içeriyor, fakat blog piyasasında ya da bir paylaşım sitesinde bulmanız çok güç.

Albümün geneli karanlık depresif bir tarzda ilerliyor. Bir iki parçanın girişlerinde Arap tınılarını bile yakalamak mümkün desem bilmiyorum doğru olur mu? En azından ben öyle algıladım. Yer yer doğaçlamalara da giren elemanların, neden Hawkwind benzerliğini vurguladığımı hem müzik hem de vokal tarzlarını duyduklarında daha iyi anlayacaklarını sanıyorum.

Kimin kime ne kadar benzerliği hiç değinilmemeliydi belki de. Kanımca önemli olanın, adamların kendilerinden ne kadar bir şeyler katabildiği ve tarzlarına verdikleri ruh. Hem bu konu algıya göre görecelik de oluşturduğundan, ister kabul edin etmeyin benim kapıma çıkıyorsunuz. :)) Saçmalamaya başlıyorum galiba neyse, ben de sıramı savdım. Jamais, kedi albümleriniz hazırdır umarım, ellerinizden öperler yeni tanıtım. :))

O değil de bu yeni "sıra oyunu" beni acayip gerdi. Baskı oluşturdu bünyede valla ya. Ben free takılıyom abi, bozar zorunluluğa giden yollar beni. :(

IGRA STAKLENIH PERLI

Joshua N'Goma (Vojkan Rakic) / Gitar
Pedja Vukovic / Davul, Perküsyon
Drakula (Drasko Nikodijevic) / Bass, Vokal
Svaba the Kraut (Zoran Lakic) / Klavye, Vokal

IGRA STAKLENIH PERLI

01 - Gusterov trg (4:26)
02 - Solarni modus (4:09)
03 - Putovanje u plavo (6:52)
04 - Pecurka (7:05)
05 - Majestetski kraj (5:18)

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Sweet Smoke - Just A Poke (1970)

Bir hafta önce Sweet Smoke'a ait olan yerli basım "Silly Sally" kırk-beşliğini görence kafamda bir şimşek çaktı...

Yaklaşık bir sene önce Chase'in "Chase" albümüne bir yorum gelmiş (ben o sıra izleyiciydim); fakat bahsi geçen Sweet Smoke benim tarafımdan ortada görülmemişti.

"HAYIR............................................. Sweet Smoke (yani tatlı sigara) ne yeni bir sigara markasıdır, nede haşhaş veya eroin içmeye bir davettir. Sweet Smoke, kişinin önce kulaklarına dolan, oradan beynine giden güçlü bir topluluktur.......................... Önce çıldırtıcı bir müzik düzeni taşıyan parça sizi azgın bir dalga gibi alıp oradan oraya vuracak sonrada sakinleşen bir denizle kumsalı okşıyacaksınız. ........Parçayı dinlerken enstrümanların kullanış düzenindeki maharete hayran kalacaksınız..................... Sweet Smoke (yani tatlı sigara) daki müzik tam günün müziği. Gençliğin bunalımlarını dağıtan... dinledikçe gergin vücutları yumuşatan... beyinlerdeki karamsarlığı yıkayan bir yeni akım rüzgarı bu... Gök gibi gürleyen ve sonra fısıldayan.................. .....Hayır, Sweet Smoke (yani tatlı sigara) ne yeni bir sigara markasıdır, nede haşhaş veya eroin içmeye bir davettir. .....Ne olduğunu mu merak ettiniz............ ÖYLEYSE DİNLEYİN............................"

Yazı hatalarına bile dokunmadan naklettiğim bu metin Renin Batıgün'ün kaleminden çıkma ve bahsi geçen Türkiye baskılı kırk-beşliğin arka kapağında yazıyor; lakin sizlerle bir an önce paylaşmanın heyecanı içerisinde olduğum uzunçaların arka kapağından esinlenildiği açık!

Albüme gerekli yorumun (müzikal yönden) yapıldığını düşündüğüm için yorumu yorumlamak istedim. Prodüktörler için bir avuç hippi ile uğraşmak zor olsa gerek ki; "Just A Poke"un "ot çeken kimse ve onun tribi" konulu plak kapağının gençler üzerindeki negatif etkisi arka kapaktaki yazıyla dengelenmeye çalışılmış. Bu sebepten ötürü ben plağın sadece bir yüzünü sevebildim!

Bu uzunçaları kırk-beşlik mantığıyla (her yüze bir şarkı gelecek şekilde) çıkardıkları için kendilerine saygı duyduğumu belirterek yine de yorumumu yapmış olayım.

SWEET SMOKE

Andrew Dershin / Bas
Jay Dorfman / Davul, Perküsyon
Andrew Dershin / Gitar, Vokal
Michael Paris / Tenor Sax, Alto Recorder, Vokal, Perküsyon
Steve Rosenstein / Gitar, Vokal

JUST A POKE

1 - Baby night (16:24)
2 - Silly Sally (16:22)

Il Balletto di Bronzo - Ys (1972)

İtalyanların progressive tarihi o kadar şöhretli olmasına karşın, progressive dinleyen kitleler her zaman bir sınırla yaklaşmışlardır. Çünkü İtalyanlar yaptığı işlerden, delilik sınırlarını zorlayarak dehaya ulaşmaya çalışırlar. İtalyanlar progressive tarihine çok önemli gruplar bırakmıştır. Le Orme, Premiata Forneria Marconi, Area , Banco del Mutuo Soccorso en ünlenmiş gruplarıdır.Bu grupların albümleri sanki kendinizi bir müzikal şölende hissettirir.Girişinden itibaren kendinizi bambaşka bir havaya sokarlar. Bu grupların albümlerinden seçmeler de verilecektir. Biraz daha bekleyin hepsi olacak.

İşte hem müzikal bir şölende hem de konsept bir albüm arayanlar için ise Il Balletto Di Bronzo’nun Ys albümü önerilir. Bu albüm Leone tarafından yazılmıştır. Ys adlı güzide albüm dört bölümden oluşur. Introduzione(Giriş), Primo Incontro (Birinci Karşılama), Secondo Incontro (İkinci Karşılama), Terzo Incontro (Üçüncü Karşılama) ve Epilogo (Sonuç). Atmosferik bir klavye ve vokalin girişiyle albüme başlayacaktır; bunu takip eden 38 dakika boyunca ritimler aşırı dozda yüksek, sanki bu aletleri bize verdiniz ama biz bunları parçalarız İtalyanız lan biz havasındadır.

Ys adı neden bu kadar garip demeyin. Yazarımız Leone bu isimde bir şehir tasarlayıp kafasında efsanevi bir öyküsel anlatımla sizlere bunu gösterecektir. Aslında albüm arkasında epey bir türü barındırmaktadır. Progressive rock, psychedelic rock ve avant-garde/free jazz gibi türlerden beslenmişlerdir. Bu albümün her şeyi grubun vokali ve klavyecisi Gianni Leone’nin dehasından çıkmıştır. Ama diğer grup elemanları da epey yüksek bir efor harcamış olmalılardır. Aslında albümde tam bir ahenk ve senkroniye örnek gösteremeyiz. Grup elemanları kanımca bu uyumsuzluğun yarattığı havadan ortaya çıkanları, işte yarattığımız efsanevi şehir böyle bir yer gibi göstermek istemişlerdir. Size söyleyebileceğim dipnot ise lütfen albümün sonuna dikkat edin.

IL BALLETTO DI BRONZO

Gianni Leone / Vokal, Klavye
Lino Ajello / Gitar
Vito Manzari / Bass
Giancarlo Stinga / Davul

YS

01 - Introduzione (15:11)
02 - Primo Incontro (3:27)
03 - Secondo Incontro (3:06)
04 - Terzo Incontro (4:33)
05 - Epilogo (11:30)

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Jenghiz Khan - Well Cut (1971)

Blog sakinleri yazın esrikliğine kapıldı diye düşünürken hiç beklenmedik bir şekilde karşılık gördü bu fikir. Ne hikmetse coşkuya kapıldık ve boş geçtiğimiz Haziran'ın intikamını alırmışçasına çok albüm incelemesi yapıldı. Bu güzel harekete katkı yapmasak ayıp olurdu. Ve işte Jenghiz Khan...

Blogda birçok ülkeden gruplara yer verirken atladıklarımız da oluyor şüphesiz. Bu hem gözden kaçırmayla/unutmayla alakalı hem de öncelik sıralamasıyla. Dönem içerisinde öne çıkan ülkelerden gruplar ve albümler daha çok yer buluyor. Belçika dönemin öne çıkan ülkelerinden biri değil şüphesiz. O nedenle de Jenghiz Khan'ı bu kadar zaman sonra koyuyor olmak da pek yanlış bir hareket olmasa gerek. Gerçi Belçika'dan öncelikli olarak konabilecek Aksak Maboul ve Irish Coffee gibi gruplar varken Jenghiz Khan'ı koymak da enteresan tabi.

Jenghiz Khan 4 kişiden oluşan bir Hard Rock / Heavy Progressive grubu. Bazı yönlerden farklı gruplarla benzeşseler de kendilerine özgü bir tarza sahip oldukları rahatlıkla söylenebilir. Özellikle ilk parçada geri vokalleri duyduğunuzda Ken Hensley bu gruba da mı sızmış diye düşünmeden edemiyorsunuz. Hensley'in Uriah Heep'ten bildiğimiz o çığlıklı ince sesleri Pain'in altını dolduruyor ama Hensley olmadan. Ayrıca aynı parçada vokalin parçaya girişi ile gerçekten ortada bir "acı" durum olduğu sonucuna varabiliyorsunuz ki bu vokalin sesindeki çatlamalar, kırılmalar ile alakalı.

Hard Working Man'deki davul ataklı giriş ile Mad Lover'daki klasik gitar girişi peşisıra gelen vokalle bütünleşip defalarca dinleyerek tadını çıkaracağınız parçaları ortaya koyuyor. Her iki parça da tekdüze sayılabilecek bir havada devam etse de Jenghiz Khan'ın tarzını ve kalitesini ortaya koyuyor. Grubun hem bass gitaristi hem de lead vokali olan Pierre Rapsat'ı kutlamak gerek. Son parça Trip to Paradise ise gerçekten bir yolculuğa çıkarıyor insanı. Folk'tan Jazz'a doğru uzanan bir arenada gidiş gelişler, iniş çıkışlar ile dolu bir yol izliyor. Hensleyvari geri vokaller burada da karşımıza dikiliyor ve Rapsat'ın vokaliyle farkında olunamayan bir düet havasına sokuyor parçayı. Parçanın ikinci yarısından sonraki bölümü enstrümanların birbiriyle oynaşması olarak adlandırılabilecek bir güzellikle devam ediyor.

JENGHIZ KHAN

Tim Brean / Klavye, Vokal
Big Frisma / Gitar, Vokal
Chris Tick / Davul, Vokal
Pierre Rapsat / Bass, Lead Vokal

WELL CUT

1 - Pain (7:46)
2 - Campus A (1:18)
3 - The Moderate (4:12)
4 - Campus B (1:32)
5 - The Lighter (5:15)
6 - Hard Working Man (4:41)
7 - Mad Lover (3:10)
8 - Trip To Paradise (10:12)

7 Temmuz 2009 Salı

Ramses - La Leyla (1976)

Öncelikle bu muhteşem blog'a ilk defa albüm eklemenin heyecanını yaşarken, "hangi albümü koymalıyım?" sorusu ile uzun süre bocaladığımı itiraf etmek istiyorum. Sonuç olarak Hannover'in güllerinden Ramses'in ilk albümü olan La Leyla’da karar kıldım.

Efendim Hannover'in ücra köşesinde doğan Langhorst biraderler bu leziz grubun beyni olup, çocuklukları boyunca mahallenin büyük abileri Eloy ve Jane dinleyerek büyüdüklerini tahmin ediyorum. Bu dinlemeler boyunca çağrışan beyinleri ilk albümün omuriliğini oluşturmuş ve evlerinin bir odasında şarkıların tamamına yakınını bestelemişler sonra diğer elemanları bulup progressive rock tarihinin en verimli yıllarından olan sevgili 1976 yılında La Leyla isimli albümü piyasaya çıkarmışlar.

Albüme kabaca bir bakacak olursak biraderlerin dümenindeki keyboard ve gitar tamamen domine ediyor albümü; davulun müziği idare edecek kadar çalması kabul edilebilir belki ancak vokal'in yetersizliği malesef bas bas bağırıyor.

Açılış parçası "Devil Inside" grubun karakterini en güzel anlatan parça sanırım; gitar ve keyboard şarkıyı alıp götürüyor hatta sonlara doğru synthesizer sazı tamamen eline alıp gitara yeter kes diyor.

La Leyla'ya gelince şarkıya olan saygımdan yeni bir paragraf açmalı dedim. Hammond var, bass var, davul var ama öyle bir gitar var ki tekme tokat giriyor şarkıya bir anda darma duman ediyor dinleyenleri. Tek gitarlı grupların yaşadığı sahne problemlerinden biri stüdyo kayıtlarında çift gitar kullanmalarıdır, bu şarkının girişinde çift gitar ile solo atılmış çok da iyi olmuş ancak bir konser versiyonlarını dinledim tam bir hayal kırıklığı...

Yumuşak bir soundu olan bu güzide grubun dinlenimi kolay bu albümünün diğer parçaları da oldukça melodik ve dinleyiciyi kasmayan yapıya sahip. "Someone Like You" isimli parçanın ortalarındaki bir melodinin buram buram Moody Blues tattığını tüm dinleyenlerin fark edeceğini düşünüyorum.

Özellikle Alman Prog. Rock'ını sevenlere bu albümü tavsiye ediyorum. Sadece La Leyla'nın yüzü gözü sebebiyle dinlenilmesi gerekir. Keyifli dinlemeler.

RAMSES

Norbert Langhorst / Gitar
Winfried Langhorst / Klavye, Vokal
Hans D. Klinkhammer / Bass
Herbert Natho / Vokal
Reinhard Schröter / Davul

LA LEYLA

01 - Devil Inside (4:45)
02 - La Leyla (7:25)
03 - Garden (5:03)
04 - War (6:25)
05 - Someone Like You (8:13)
06 - American Dream (5:00)

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Wolfgang Dauner - Et Cetera Live (1973)

Almanların en önemli müzisyenlerinden biridir Wolfgang Dauner. Usta bir fusion klavyecisi/piyanistidir. Sadece klavye ile kalmamış elektronik müziği de Fusion’ın içerisine usulca yerleştirmiş bir dehadır.

Birçok başarılı çalışması olan Dauner’in burada yayınlayacağım albümü kendisinin kurduğu “Et Cetera” grubu ile yaptığı 1973 Silmingen konseridir.

Grubu 1970 yılında kurmuş ve aynı yıl grup ile aynı adı taşıyan “Et Cetera” albümünü çıkarmışlar. Onu da kesinlikle dinlemenizi özellikle “Raga”yı şiddetle tavsiye ederim. 1975 yılında onu daha büyük üne kavuşturan “The United Jazz + Rock Orchestra (UJRE)”yı kurdu ve Stuttgart TV’de çocuklar için çalmaya başladı. Sonra bu grup ile turnelere çıktı. Denilene göre Coltrane, Debussy ve Ravel hayranıymış.

Elektronik müziğe olan ilgisini de düşünürseniz bu adamın çok yönlü bir üstad olduğunu kolayca anlayabilirsiniz.

Albüme gelince, Fusion ağırlıklı ilerleyen bir “Et Cetera” canlı performansı. Çok başarılı doğaçlamalar var, özellikle Dauner’in... Tabii geri kalan grup elemanlarının da hakkını vermek lazım... Kullanıldığı vakit keman, flüt ve gitar güzel işler çıkarmış. Jürgen Schmit’e dikkat… :) Biribirinden ayrılmayacak şarkılardan oluşan albümde deneyselliğe de yer vermişler. Hem de deneyselliğin dersini verir nitelikte. Yine de insan aradan birini seçer; benim favorim de “Twelve & Nine”... Gerçekten muhteşem...

Bu müziği seven, Wolfgang Dauner’in diğer çalışmalarını mutlaka dinlemelidir. Tabi başlangıç noktası olarak 1970 Et Cetera olabilir. Fazla söze gerek yok, bu muhteşem albümü mutlaka dinleyin derim. Okul niteliğinde... :)

Not: Aynı adı taşıyan bir Kanada’lı bir de Danimarka’lı “Et Cetera” grubu var, bunu onlarla karıştırmayın.

ET CETERA

Wolfgang Dauner / Klavye, Elektronik
Jürgen Schmit-Oehm / Keman, Flüt
Matthias Thurow / Bass
Lala Kovacev / Davul
Fred Graceful / Vurmalı

ET CETERA LIVE

01 - Twtelve and Nine (12:05)
02 - Introduction (10:34)
03 - Es Soll Ein Stück Von Willi Sein (9:45)
04 - Plumcake (10:05)
05 - G x 3 and Blues (22:00)
06 - The Love That cannot Speaks Its Name (16:40)
07 - Nemo's Dream (4:24)