20 Kasım 2022 Pazar

Warpig / Warpig (1970)

60'ların ortalarında Kanada'da rock müzik ortamı epeyce ilerlemiş, kendine yeni bir yol çizmeye çalışıyordu. Bu dönemde, gitar çalıp şarkı söyleyen Rick Donmoyer, The Turbines, The Kingbees, The Wot, Mass Destruction gibi gruplarla çalıştıktan sonra kendine yeni bir yol, yeni bir tarz belirleme çabasına girip Mass Destruction'dan eski arkadaşlarıyla birlikte takılmaya başladılar. Bu arada grup elemanlarının hepsi doğma büyüme Woodstock'lıydı. Davulcu Terry Hook'un evinin bodrumunda aylar süren çalışmaların ardından 1966 yılı sonlarına doğru Warpig ortaya çıktı.

Hard Rock'un biraz ilerisinde bir tarza evrilmişlerdi ve bu popüler olmalarını sağlamıştı, hem de çok kısa sürede. Toronto'da pek çok konserde ve kulüpte sahne aldılar. Konserler sırasında kendi parçalarını da yazmaya başlamışlardı. Albüm kayıtları çok uzun sürdü ama nihayetinde, 1970 yılında piyasa çıktı. Parçalar Black Sabbath'tan Rock'n Roll'a, The Beatles'dan The Beach Boys'a kadar pek çok tarzı birleştiren bir yapıya sahipti. O kıtada dönemin en popüleri olan Psychedelic Rock'dan uzaklaşmışlar, Hard Rock'ı daha eklektik bir sosla kaplamışlardı. Albüm iyi satınca çıktıkları konserlerin de sayısı arttı. O kadar ilerlemişlerdi ki albüm 1 yıl sonra İngiltere'de ilk defa ve farklı düzenlemelerle yeniden piyasaya sürüldü. Ama bu grubun dağılmasını sadece biraz daha geciktirebilmişti. 1973 yılında konserler sırasında büyük sorunlar yaşayıp dağıldılar. Donmoyer birkaç yıl daha başka elemanlarla grubu devam ettirmeye çalışsa da başarısız bir döneme imza atmak dışında bir şeye yapamamıştı.

Kanada'nın en iyilerinden biri olan Warpig, Deep Purple, Black Sabbath, Atomic Rooster gibi Hard Rock gruplarının tarzlarına benzeyen ama farklılaşarak daha sert bir hale gelen Heavy Progressive Rock albümüyle tek albümlü efsaneler listemize kısa yoldan girebilme hakkını kazanıyor. Albümde belirgin bir vokalin olmadığını en başından belirtelim. Bu da gruba daha değişik bir hava katıyor. Pek çok grubun, vokalin arkasında kalma talihsizliğini yaşamamışlar yani. Sert ve tempolu Blues melodileri albümün her yerinde hissediliyor. Tarzlar ve türler arasında gidiş gelişler bir hayli fazla. Bazen Wishbone Ash ile karşılaşacakmışsınız gibi hissederken, bir anda Uriah Heep mi bu diyebiliyorsunuz ya da bir anda başka bir yerlerden East Of Eden'ın fırlayıp geldiğini düşünüyorsunuz.

Kendilerine has bir yapı geliştirdikleri ve bu yapıyı da bir hayli fazla gruptan etkilenerek yaptıkları ortada. Dinledikçe daha fazla dinleyesiniz geliyor Warpig'i.

WARPIG

Rick Donmoyer / Vokal, Gitar
Terry Hook / Vurmalılar
Dana Snith / Klavye, Vokal
Terry Brett / Bass

WARPIG

01. Flaggit (3:09)
02. Tough Nuts (2:18)
03. Melody with Balls (6:02)
04. Advance Am (7:30)
05. Rock Star (4:11)
06. Sunflight (4:30)
07. U.X.I.B. (7:39)
08. The Moth (5:08)

19 Kasım 2022 Cumartesi

Missing Link / Nevergreen! (1972)

70'lerin başında kurulup tek albüm yayınlayıp dağılan Missing Link Almanya'nın belki de en enteresan albümlerinden birine imza atmıştır. Jazz Rock / Fusion janrına dahil edilen albümde pek çok farklı tarza ait bir o kadar çok da yeni keşif olarak adlandırılabilecek bileşenler bulunuyor. Grup dağıldıktan sonra grup elemanlarının bazılarının Sahara ve Between'e bazılarının Embryo'ya gittiği düşünülürse bu müzikal farklılık daha rahat anlaşılabilir.

Temelde Embryo, Kraan ya da Thirsty Moon gibi gruplarla aynı kuşak içinde kabul edilirler. Albümü dinledikçe bu sınıflandırmanın pek de doğru gelmediğini anlıyorsunuz. Missing Link adı geçen gruplar gibi oturmuş bir havaya sahip değil. Doğal olarak da yaratıcılık yönünden daha ileride görünüyorlar. Progressive Jazz Rock alanında değişik bir hava yakalamayı başarabilmişler. Şüphesiz bu, diğer gruplarından daha iyi olduklarını göstermez ama diğerlerinin yanında tarzları daha ayrıksı duruyor.

Hemen hemen her parçada, yukarıda da bahsettiğimiz yeni keşifler bulunuyor. Bir noktada ipin ucunu kaçırmışlar da nereye gittiklerini kendileri bile bilmiyor gibi bir durum sezinleseniz de enstrümanlar ile o kadar iyi toparlıyorlar ki gerçekten de bile isteye yaptıkları konusunda netleşiyorsunuz. Parçalarda belirgin bir aletin öne çıkması pek görülen bir şey değil. Onun yerine özellikle gitar, klavye ve saksafonun birlikte ilerlediği parça yapısını tercih etmiş olmaları albümdeki yapıyı fazlasıyla ileri taşıyor. Tek alete yüklenip solosuyla işi kurtarmak yerine daha zorunu deneyip 3 farklı enstrümanı öne çıkarmayı tercih etmişler. Bu konuda da oldukça başarılılar.

Elbette albümde sololar da bulunuyor ama bunu çok önemsemedikleri ortada. Daha önceleri paylaştığımız Ardo Dombec belki de yapısal olarak Missing Link ile benzeşen en yakın grup diyebiliriz. Ardo Dombec'teki başı boşluk burada da karşımıza çıkıyor. Bu nedenle de grubu / albümü sevmekle sevmemek arasında kalmak kaçınılmaz. Herkesin tercih etmeyeceği bir müzikal anlayışa sahip olduklarını söylemeden geçmeyelim. Ama değerini bilenler için de gerçekten ileride duran bir albüm. Nevergreen! ile bağ kurmanız oldukça zor olabilir, fakat o bağı bir kez kurduğunuzda albümden vazgeçmek gibi bir şansınız kalmıyor. Tek albümlü efsaneler listesinde yeri her zaman hazır.

MISSING LINK

Markus Sing / Gitar
Gunther Latuschik / Saksafon
Gabriel Dominik Mueller / Vokal
Dieter Miekautsch / Klavye
Dave Schratzenstaller / Bass
Holger Brandt / Davul

NEVERGREEN!

01. Spoiled love (5:19)
02. Song for Ann (2:49)
03. Time will change (5:31)
04. Only me (5:07)
05. Sorcery (5:23)
06. Filled up (6:26)
07. Kids hunting (6:11)

18 Kasım 2022 Cuma

Collegium Musicum / Collegium Musicum (1971)

Sanırım daha önce Slovakya'dan herhangi bir grubu misafir etmemiştik blog'da. 70'lerin havasında ne varsa artık (1968 Fransa Öğrenci Hareketi ile başlayan dönemin sonucu olduğunu biliyoruz elbette) dünyanın her yerindeki Rock müziği acayip şekilde etkilemiş. O zamanlar adı Çekoslovakya olan ülkeden bile bir hayli fazla grup çıkmış. Collegium Musicum da bu grupların içinde hem en iyisi hem de en başarılısı. Kişisel bir görüş bu tabi, onu da belirtelim.

1969 yılında Bratislava'da kurulmuş Collegium Musicum. Adından da az çok anlaşılacağı üzere Kolej Müziği manasına geliyor. Kolej müziği size ne çağrıştırıyor bilemem ama ben ilk duyduğumda basit, dandirik bir Yatch Rock bekliyordum. Değilmiş. Uzaktan yakından en ufak bir alakası da yok. İnanılmaz derecede yaratıcı bölümlerle birlikte enfes bir Progressive Rock grubu kendileri. 1971 - 1981 yılları arasında 6 albüm ve 1 konser kaydı yayınlamışlar. Hepsi de etkileyici albümler ama dağılmaktan kurtulamamışlar. Daha sonraları bir kez 90'larda ve bir kez de 2008'de bir araya gelseler de eski tadı verememişler.

Bu arada tam emin olmamakla birlikte 1969 yılında sadece Çekoslovakya'da (o dönem olduğu için eski adıyla anıyoruz) yayınladıkları Prúdy: Zvoňte, Zvonky adlı Slovakça bir albüm olduğuna dair ciddi bilgiler de var. Ben rastlamadım, dinlemedim. Okuduğum bir metinde albümün, bizim şimdi konumuz olan albümün Slovakçası olduğu da söyleniyordu. Varsa buluruz elbet bir gün.

Grupla aynı adı taşıyan ve İngilizce olarak yayınlanan albüm Symphonic Prog'un iyi örneklerinden birisi. Grup elemanlarının klasik müzik eğitimli olduğunu albümün her yerinden rahatlıkla anlayabilirsiniz. Muhtemelen de aynı kolejde okuyan tipler tarafından kurulmuş ve bu adı almıştır diye düşünüyorum. Haklarındaki az bilgi kırıntılarının hemen hepsinde ELP, Rick Wakeman gibilerle benzeştikleri söyleniyor. Temelde doğru bir tanı ama bir hayli de eksik. Zira Collegium Musicum'da Jazz Rock ve Folk Rock izlerine de bir hayli rastlanıyor. Daha eklektik bir tutum sergiledikleri ortada. 

Albüm 4 parçadan oluşuyor ve hepsi birbirinden değişik parçalar bunlar. Dinlerken bazen kendinizi Italian Symphonic Prog gruplarından birini dinliyormuşsunuz hissi de uyandırıyor. Neye benzediklerini, ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını bir kenara bırakırsak karşımızda gerçekten de yaptıkları işin hakkını sonuna kadar veren ama popülerleşmeyi başaramamış nefis gruplardan biri kalıyor. Arşivde bulunması ve tekrar tekrar dinlenilmesi gereken albümlerden biri Collegium Musicum.

COLLEGIUM MUSICUM

Rastislav Vacho / Gitar
Marián Varga / Org
Fedor Freso / Bass, Vokal
Dusan Hájek / Davul

COLLEGIUM MUSICUM

01. If You Want to Fall (13:35)
02. Strange Theme (I.) (4:45)
03. Strange Theme (II.) (8:50)
04. Concerto in D (12:40)

17 Kasım 2022 Perşembe

Loadstone / Loadstone (1969)

Brimstone
'un yaptığı çağrışımla Loadstone'a geçiş yapıyoruz. 1969 yılında Las Vegas'ta kurulan grup çok uzun ömürlü olamamış maalesef. Ama arkalarında Psychedelic Rock ve Jazz Rock'un bir arada çok iyi durduğu bir albüm bırakmayı başarabilmişler. İki türün bu kadar iç içe geçtiği ve darmadağınık bir hale gelmeden bu kadar iyi durduğu albümlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdadır. O nedenle de tek albümlü efsaneler listesine girme konusunda da sorun yaşamazlar.

1969 yılı başlarında bir araya gelen grup elemanları başta Las Vegas'ta sahne alan Bobby Darin'ın ön grubu olarak çıkıyorlardı. Darin, onların tarzını sevmiş ve yüreklendirmişti fakat kafasını dinlemek için kenara çekildiğinde grup a işsiz kalmıştı. Önce değişik türde cover yaptıkları bir gruba evrildiler, amaçları sadece faturaları ödemekti. The Pussycat A Gog Go isimli bir kulüpte çalıyorlardı. Kulübün müdavimlerinden olan Andy Williams, grubun performansını ve seyircinin onlara olan sevgisini görünce plak şirketi ile albüm anlaşması imzalamalarını sağladı. Albüm, 1969 yazının başlarında 2 hafta içinde kaydedildi. Parçalar oldukça iyiydi ama grup fazlasıyla şansızdı. Tanıtım için çıktıkları birkaç dinleti ve Los Angeles'da çaldıkları birkaç kulüp dışında neredeyse hiçbir zaman konsere çıkma şansına sahip olmadılar. Albümün kalitesine rağmen ticari başarıyı yakalayamamış olmaları da üstüne gelmişti. Grup, Vegas'ta dağıldı ve grup elemanları başka gruplarla çalışmaya başladı.

Tarihsel süreçleri çok kısa olan grubun geride bıraktığı ve grupla aynı adı taşıyan albüm Loadstone ise hala dinleniyor. Psychedelic etkilerin çok fazla olduğu parçalarda Trombon, Trompet, Obua gibi enstrümanlarla bir anda değişen hava sık sık hissediliyor. The Grateful Dead ile Chicago'nun kafa kafaya sert bir şekilde birbirine girdiğini düşünün! Loadstone size bu hissiyatı fazlasıyla yaşatıyor. 

Albümde enstrüman kullanımları çok iyi düzeyde. Adamlar Las Vegas'ta sürekli sahne alarak yeterince olgunlaşmışlar zaten. Zaman zaman, parçaların sertleştiği yerlerde öne çıkan gitarların tam da sahne performansı gibi olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Hafiften hırıltılı, bazen teneke gıcırtısı gibi gelen vokal ise albümde dikkati çeken müzikal öğelerden biri. Daha fazla Loadstone ile karşı karşıya kalsaydık nasıl olurdu bilemiyorum ama Psychedelic Rock, Jazz Rock ve Progressive dinleyenler için son derece doyurucu bir albüm.

LOADSTONE

John Sterling / Gitar, Vokal 
Samuel "Sam" Cernuto / Trombon 
Steve Douglas “Husczka” / Trompet, Fluegelhorn 
John Phillips / Tenor Saksafon, Flüt, Obua, Fagot 
Terry Ryan / Klavye 
Barry Abernathy / Bass 
Larry Devers / Davul

LOADSTONE

01 - See the Light 3:25
02 - Keep on Burning 2:47
03 - Dayshine 5:16
04 - Time 3:43
05 - It Couldn't Be Bad 3:15
06 - Flower Pot 15:15

16 Kasım 2022 Çarşamba

Brimstone / Paper Winged Dreams (1973)

Daha önceleri de belirttiğimiz gibi Amerika'dan çok fazla Progressive Rock grubu çıkmıyor. Çıkanların da bir kısmı dikkate değer işler çıkaramadıkları için gözden düşüyor. Cleveland, Ohio'da kurulan Brimstone ise diğer gruba dahil olanlardan. Tek albüm çıkarmış ama oldukça da başarılı bir işe imza atmışlar. Şüphesiz beklentileri Avrupa (ya da daha özelde İngiliz) Progressive Rock'ından farklı tutmak da gerekiyor. Çünkü onlar Amerikalı ve Psychedelic Rock ile bir türlü kopamayan bağları var.

70'lerin başında Christopher Wintrip tarafından kuruluyor Brimstone. 1980'deki dağılmalarına değin birçok kadro değişikliği yaşıyor ama yaptıkları müzikte en ufak bir düşüş görülmüyor. Bazı kaynaklarda grubun sahnede inanılmaz derecede iyi olduğuna dair bilgiler var. Bunun ne kadarı doğru bilemiyoruz, zira grubun kaydedilmiş herhangi bir konseri ya da canlı performansı bulunmuyor.

Albümün geneli sade bir tonda ilerliyor. Arada inişler çıkışlar olmakla birlikte göze batacak denli rahatsızlık veren herhangi bir şey yok. Klavye ve gitarın hakim olduğu bölümlerde farklı tarzlara göz kırpan değişikliklere rastlanıyor. Özelliksiz vokalin albüme katkısı büyük. Gitar ve klavye arasında gidip gelen parçaları belirli bir çizgiye oturtmak gibi bir yeteneği var. Tonu çok yumuşak ve sıcak geliyor insana dinlerken. Plak olarak yayınlandığı dönem üzerinden konuşacak olursak albümün ilk yarısı melodik ve fazlasıyla keyif verici parçalardan oluşuyor. Klasik gitar, Klarinet ve Piyano özellikle plağın ilk yüzünde kendini fazlasıyla gösteriyor. Parçaların sözlerinde çok büyük metaforlar, ilginç yaklaşımlar, insanı yakalayan şeyler beklememek gerekiyor. Oldukça düz sözlere sahip.

İkinci yüzde ise enfes bir tek parça bulunuyor. Suite In Five Movements adlı bu parçada adından da anlaşılacağı üzere 5 bölüm bulunuyor. Psychedelic Rock'tan Symphonic Rock'a, oradan hafif Jazz ve Blues esintileri hissettiren belirsiz bir yere doğru götürüyor sizi bu parça. Çoğunlukla enstrümantal olan parçanın bazı bölümlerinde öne çıkan vokal, yapıyı hiç bozmadan küçük hikayeler anlatıyor size. 

Bass ve vurmalılardan oluşan ritim bölümünün albümün bu son parçasına katkısı oldukça fazla. Müziğin gideceği yönü temelde ritim bölümü belirliyor. Gitarın ya da klavyenin öne çıkıp kontrolü ele almasına izin vermeden, olması gereken budur mantığıyla hareket ederek hem melodik hem de kontrollü bir tarz yaratıyorlar. Bu da doğal olarak, klavye ve gitara daha fazla hareket alanı sağlıyor. Arada girip attıkları sololarda nereden başladıklarını ve nerede bitirmeleri gerektiğini bilerek dağıldıkça dağılıyorlar.

BRIMSTONE

Gregg Andrews / Vokal
Christopher Wintrip / Elektrik Gitar, Akustik Gitar, Klasik Gitar, Vokal
Bernie Nau / Hammond, Piyano, ARP Synth, Klarinet, Vokal
Ken Miller / Bass, Vokal
Jimmy Papatoukakis / Vurmalılar, Vokal

PAPER WINGED DREAMS

01. Dead Sleep At Night (3:12)
02. End Of The Road (3:55)
03. Etude / Fields Of Clay (6:17)
04. Illusion / Paper Winged Dreams (4:51)
05. Suite In Five Movements (18:52) :
        - I Prelude In C Minor
        - II Song Of Fifths (Thanks To Our Friend)
        - III Interlude To You
        - IV Ode To Fear And Loneliness
        - V Epilogue: Forever

15 Kasım 2022 Salı

Amos Key / First Key (1973)

1970
yılında Almanya'da kurulan Symphonic Progressive Rock grubu Amos Key, 1976 yılına kadar süren müzik hayatı boyunca sadece tek albüm yayınlayabildi. Ama bu tek albüm, Rock müzik tarihine geçebilecek denli iyiydi. Gerçi 1975 yılında ikinci albüm için stüdyoya girip kayıtlara başlamışlar ama birkaç demo parça dışında bir şey kaydetmeye fırsat kalmadan da ayrılmışlar. Adı sık sık geçen tek albümlü efsaneler listesine ek yapabileceğimiz gruplardan biri daha yani.

Kurulmalarından sonraki 3 yıl boyunca kat ettikleri yol albüme nefis bir şekilde yansımış. Klasik Müzik etkilerinin bir hayli fazla olduğu albümde grup elemanlarının enstrümanlara olan hakimiyeti hemen göze çarpıyor. Klasik demişken belirtmeden de geçmeyelim, Amos Key albümü Bach, Beethoven, Schumann gibi ustalara ithaf etmiş. Her ne kadar modern öğeler içerse de geneline bakıldığında adı geçen klasik müzik bestecileri gibi pek çoğundan etkilendikleri ortada.

Bulabileceğiniz pek çok kaynakta grup Ekseption ve ELP ile karşılaştırılıyor ya da aynı kefeye konmaya çalışıyor. Bu tarz yaklaşımları zaten doğru bulmuyoruz ama Amos Key için bu tip bir yaklaşım son derece yanlış. Bahsi geçen iki gruptan daha iyi olduklarını kast etmiyoruz elbette. Ama arlarında çok büyük farklılıklar olduğu gün gibi aşikar. Ekseption klasik müziğe derinden bağlıyken, Emerson, Lake & Palmer klasik müziği temel alarak daha eklektik bir yaklaşım sergiliyor. Amos Key ise her ikisinden de farklı olarak, farklı türlerin bazı yönlerini daha melodik bir yapı içinde kullanıp klasik müzik alt yapısı üzerine oturtuyor. Özetle üçü de birbirinden tamamen farklı anlayışlara sahip gruplar.

Ayrıca Amos Key diğer Progressive Rock ya da Symphonic Prog gruplarına oranla daha kısa süreli parçalara sahipler. First Key'de en uzunu 6 dakikaya yaklaşan 9 parça bulunuyor. Ama bu müzikal kalitelerini kötü yönde etkileyen bir durum olmaktan çok nasıl rafine çalıştıklarının bir göstergesi. Klavyelerin çok fazla ön planda olduğu albümde parçalar bazı noktalarda karmaşık düzenlemelere sahip. Şaşırtıcı şekilde etkileyici hale bürünen bass ve davul bölümleri albümdeki melodik yapının öne çıkmasını sağlıyor. 

AMOS KEY

Andreas Gross / Gitar, Bass, Vokal
Thomas Molin / Klavye, Vokal
Lutz Ludwig / Davul

FIRST KEY

01. Shoebread (4:05)
02. Ensterknickstimmstamm (3:28)
03. Knecht Ruprecht (4:50)
04. Sometimes... (1:55)
05. Got The Feelin (3:10)
06. Escape (4:00)
07. Important Matter (5:55)
08. Dragon's Walk (5:25)
09. First Key (2:56)

14 Kasım 2022 Pazartesi

Lava / Tears Are Goin' Home (1973)

Müzikal çeşitliliği bir hayli iyi kullanan nadir gruplardan biri de Lava'dır. Tears Are Goin' Home'u istediğiniz listenin ilk 10 sırasında bir yerlere rahatlıkla yerleştirebilirsiniz. Adından sıkça söz ettiğimiz tek albümlü efsaneler listesine de ilk 10'dan rahatlıkla girebileceklerini belirtmeden geçmeyelim.

O dönemden nadiren de olsa karşılaştığımız, haklarında az bilgiye sahip olduğumuz ve fena halde merak ettiğimiz grupların da başında gelir. 1971 yılında Berlin'de kuruldukları ve tek albüm kaydettikleri bilgisi dışında bir de komün halinde yaşadıklarına dair söylentiler var. Bunun dışında tarihsel bir bilgi edinme şansımız yok. Grup elemanlarının isimlerin takip ederek yaptığınız taramalar bile herhangi bir sonuç vermiyor. 1974 yılında grup elemanlarından Thomas Karrenbach'ın uyuşturucuya bağlı ölümünden sonra dağıldıklarını da söyleyelim.

Krautrock'ın en önemli örnekleri ile ön planda olduğu yıllarda dipten ve derinden gelerek hem de tek albümle büyük bir başarı elde etmiş Lava. Büyük ticari başarı yakalayamamış elbette. Ama albümün kalitesi pek çok dinleyici ve eleştirmen tarafından takdir edilmiş. Uzun yıllar albümün plak versiyonunun ortalıkta dolandığı ve pek tercih edilmediği söylenir, özellikle 80'lerde. Ama ardından yeniden keşfedilen grup bir anda kıymete biner ve albüm koleksiyon parçası olarak aranır hale gelir.

Az önce de bahsettiğimiz gibi pek çok türü ve tarzı içinde barındırıyor Tears Are Goin' Home. Space Rock, Blues, West Coast tarzı Psychedelic Rock, Folk Rock başı çeken, albümün her yerinde duyabildiğiniz türler. Yarı yarıya Progressive bileşenler içerdiğini söyleyebiliriz ama tam anlamıyla bir Progressive Rock albümü değil Tears Are Goin' Home. Kendilerine has geliştirdikleri müzikal anlayışla Krautrock'ın tam da orta yerinde durduklarını söyleyebiliriz. Grup elemanlardan üçünün multi enstrümantalist olması albüme büyük katkı sağlıyor. Özellikle Karrenbach'ın kusursuz İngilizce vokali ve klavye oyunları gerçekten de takdire şayan bir durum oluşturuyor. Zaman zaman melodik bir yapıyla giden bazense bir anda darmadağınık hale gelmiş Jam Session'lar albümün en çekici yanlarından. Daha önce birkaç kez bahsettiğimiz bir anda nereye gideceğini tahmin edemediğiniz bir hal alan parçalar sizi gerçekten de tatmin ediyor.

Arşivde olmazsa olmazlardan diye de özellikle belirtelim. Dinledikçe daha fazla keyif aldığınız nadir albümlerden.

LAVA

Thomas Karrenbach / Piyano, Org, Vokal
Stefan Ostertag / Gitar, Vokal
Jurgen Kraaz / Gitar, Org ve Flüt
Christian Ostertag / Gitar
Archer Weaver / Davul, Armonika, Arp, Vokal
Peter Moses / Vurmalılar

TEARS ARE GOIN' HOME

01. Tears Are Goin' Home (4:22)
02. Crimes Of Love (6:45)
03. Would Be Better You Run (5:19)
04. All My Love To You (4:20)
05. Mad Dog (6:01)
06. Holy Fool (5:17)
07. Piece Of Piece (10:07)

13 Kasım 2022 Pazar

Pirana / Pirana (1971)

Avustralya
Crossover Prog grubu Pirana 1970 yılı başlarında kuruldu. Başlangıçta, Pop grubu Gus & The Nomads'da yaptıkları müzikten sıkılarak yeni arayışlar içine girdikleri basit bir oluşumdan ibaretti. İlk önemli kayıtları da Greg Quill'in albümüne çalmalarıydı. Albüme o kadar iyi çalmışlardı ki bir anda adlarından söz edilmeye başladı. Pirana'ya olan ilgi bir anda başka bir boyuta taşınmıştı ve hemen albüm anlaşmasını kaptılar.

1971 yılında yayınlanan albüm, müzikal çevrelerde fazlasıyla bilinen grubun dinleyici önünde de başarı kazanmasını sağladı. Daha da önemlisi, dinleyici sayısı çok fazla olan konserlere çıkma fırsatı tanıdı. İşin rengi bu noktada bir anda değişmişti. Çünkü Pirana sahnede devleşen, tam bir performans grubuydu. O kadar iyiydiler ki Santana'nın Soul Sacrifice'ını neredeyse onlardan daha iyi çalıyorlardı. Peşi sıra gelen ikinci albüm ilkine oranla daha yavan kalmıştı. Zira grubun orijinal kadrosundan hem söz yazıp hem de beste yapan Stan White gruptan ayrılmıştı. 

White'ın ayrılışı grubun müzikal anlayışında çok büyük değişikliğe yol açmasa da kalite bakımından epeyce bir miktar düşmesini sağlamıştı. Gitarist Tony Hamilton, grubun liderliğini ele alıp White'ın yaptığı işi yapsa da kaydedilen ikinci albüm ilki kadar ticari başarı da sağlayamadı. 1972 yılında Sunbury Festivali'nde (bu festival Avustralya'nın Woodstock'ı gibi bir şeydir bu arada) verdikleri konserde sergiledikleri efsanevi performans bile grubun dağılmasına engel olamamıştı. Grup bir süre daha ilk albümden gelen prestijlerinin kaymağını yerken 1973 yılında nihai olarak dağıldı.

Pirana'nın müzikal anlayışı Latin Rock, Blues, Garage Rock ve İngiliz Progressive Rock'ı üzerinde şekilleniyor. Ağırlık elbette Latin Rock üzerinde. Aradaki en büyük farklılık Santana, Chango gibi Latin Rock gruplarında gitar ön plandayken Pirana'nın ilk albümünde, Stan White'dan dolayı, klavye daha fazla öne çıkıyor. Tabi bu ilk albüm için geçerli. İkinci albümde White ayrılıp Hamilton'ın başa geçmesiyle tarz yine gitar ağırlıklı bir hale bürünüyor. Melodik yapısında çok fazla bozulma olmazken parçaların kalitesi ikinci albümde bir miktar düşüyor.

Sıklıkla Progressive Rock'ın kıyısında dolanıp sert gitarlar ve ortalığı darmaduman eden klavyeleri öne çıkıyor albüm. Ritim grubunun tempolu parçalara etkisi bir hayli fazla. Dur durak bilmeden, sürekli bir koşuşturma haliyle giden parçalar enfes enstrüman hareketleri içeriyor.

PIRANA

Stan White / Klavye
Jim Duke-Yonge / Davul
Tony Hamilton / Vokal, Gitar
Graeme Thompson / Bass

PIRANA

01. Elation (9:27)
02. Sermonette (5:54)
03. The Time Is Now (6:28)
04. Find Yourself a New Girl (3:58)
05. The River (4:32)
06. Easy Ride (3:45)
07. Stand Back (10:10)

12 Kasım 2022 Cumartesi

Goodthunder / Goodthunder (1972)

Tek albümlü gruplar listesinin nadide parçalarından biri de Goodthunder. Haklarında çok fazla tarihi bilgiye sahip değiliz. Ama 70'li yılların başında Los Angeles, California'da kurulduklarını ve tek albüm kaydedip dağıldıklarını biliyoruz. Dönemin Amerika'daki müzikal anlayışına ters şekilde Heavy Progressive Rock tarzında parçalar üretmeleri büyük bir cesaret örneği. Kansas gibi gruplardan bile önce yapmış olmaları da ayrıca takdire şayan bir durum.

Psychedelic Rock egemenliğinin hüküm sürdüğü Amerika'da bu kültürden bağımsız bir şeyler üretmek oldukça zor gibi görünüyor buradan bakıldığında. Goodthunder da Psychedelic öğeleri bünyesinde barındırıyor ama müziği geliştirmeyi de ihmal etmemişler. Avrupa Progressive Rock anlayışından farklı olarak kendilerine has bir yapı oluşturmayı başarabilmişler. 

Uriah Heep, Deep Purple, Mountain gibi grupların müzikal anlayışının The Allman Brothers Band tarzıyla yakınlaşmasını açıkça gördüğümüz albümde çığır açıcı yenilikler bulunmamakla birlikte değişik bir tarzın varlığı da baskın şekilde hissediliyor. Sert gitar rifflerinin sıklıkla kullanıldığı albümde Bass ve Vurmalılaran oluşan ritim bölümünün katkısı da oldukça fazla. Doğal olarak parçalar melodik yapıda üretilmişler. Albümün değerini arttıran en önemli bileşenlerden biri de grup elemanlarının çaldıkları müzik aletleri üzerindeki yetkinlikleri. Eksiği olmayan, fazlasını da estetik bir biçimde karşımıza çıkaran bir müzisyenlik görünüyor albümün her yerinde.

Yüksek ihtimalle Goodthunder'ın kaliteli oluşu, Psychedelic Rock'tan beyni yanan Amerikalılar tarafından pek önemsenmemiş ya da gözden kaçırılmış. Sebebi ne olursa olsun, ciddi bir ticari başarı elde edemeden, başka albümler kaydetme şansı yakalayamadan dağılmak zorunda kalmışlar. Oysa albümü dinledikten sonra aklınıza ilk gelen şey "başka albümleri de olsaymış keşke" oluyor. Ama tek albümlü efsaneler listesi girmek dışında yapabildikleri bir şey de yok maalesef.

Yayınlandıktan kısa süre sonra unutulan albüm yıllar sonra yeniden keşfedildiğinde hakkı bir miktar da olsa geri verilmiş. Albümün CD versiyonu orijinal Plak versiyonundan daha çok satmış. Zaman içerisinde gruba karşı oluşan merak ve albümün ortalıkta olmayışından kaynaklı bir sonuç olduğu ortada. Böylesine iyi ve başarılı pek çok albüm ve grup gibi Goodthunder da popüler olana yenilme şanssızlığını yaşamış. Neyse ki uzun zaman sonra olsa da tarih iyi şeylerin kaybolmasına izin vermiyor.

GOODTHUNDER

James Cahoon Lindsay / Lead Vokal, Vurmalılar
John Desautels / Davul
David Hanson / Gitar, Vokal
Bill Rhodes / Bass
Wayne Cook / Klavye

GOODTHUNDER

01. I Can't Get Through To You (3:18)
02. For A Breath (5.35)
03. Moonship (2.46)
04. Home Again (6.48)
05. Sentries (2.36)
06. P.O.W (6.50)
07. Rollin' Up My Mind (4.11)
08. Barking At The Ants (6.39)

11 Kasım 2022 Cuma

Alquin / The Mountain Queen (1973)

1969
yılında Threshold Fear adıyla Hollanda'da kurulan grup başlangıçta Rhythm & Blues ile başlıyor müziğe. 2 yıllık boşa giden çabanın ardından, edindikleri deneyim ile başka ve daha güçlü seslere sahip bir grup olabilmek adına isimlerini Alquin'e çevirerek devam etme kararı alıyorlar. Kısa sürede yakaladıkları başarı, gruba albüm anlaşmasını kazandırıyor. Kaydettikleri ilk albüm Marks, çok yönlü bazen karmaşık, fazlasıyla Jazz odaklı oluyor. Enstrümantal olan albümün sirk müziğinden Calypso'ya, Jazz'dan Country'e uzanan değişik bir yapısı var.

Albümün kazandığı başarı sayesinde kendileri için daha doyurucu olan ikinci albüm The Mountain Queen'i kaydediyorlar. 1975 ve 76'da da birer albüm kaydettikten sonra grup ilk dağılma sürecini yaşıyor. 1977 yılında elemanların bir kısmı Punk yapmak için The Meteors adında bir grup kurarken diğerleri solo çalışmalara yöneldiler. Kolaylıkla anlaşılacağı üzere Alquin'in ayrılma süreci tamamen müzikal anlayış farkından kaynaklanıyor. Yıllar sonra, 1995'te grup tekrar bir araya gelip konserlere çıkmaya başlıyorlar. 2005 yılında ise son bir albüm aha kaydedip 2012 yılında da tamamen dağılıyorlar.

İlk albümleri Marks fazlasıyla çekici ve estetik olmakla birlikte, The Mountain Queen'in daha Progressive özellikler göstermesinden kaynaklı olacak, ikinci albüm daha çok beğenilir. Çok büyük yanlışlık da yoktur bu durumda. Zira ilk albümün her yerinde bir oturmamışlık hissiyle karşılaşırsınız. Ama bu ikinci albüm için hiç de öyle değildir. The Mountain Queen'de her şey yerli yerine, olması gerektiği gibi ve olması gerektiği zamanda olur.

Belirgin şekilde öne çıkan gitarlar ile sürekli gitarın etrafında dönen Hammond org fazlasıyla etkileyicidir. Bunun yanında Canterbury Scene tarzına yakın koro sesleri ile hemen her parçada birbirinin karşısına çıkan iki saksafon albümü fena halde çekici hale getirir. İlk albümün aksine ikinci albümde daha uzun pasajlarla bezeli, melodik çeşitliliğe sahip, uzun parçalar tercih etmeleri, enstrümanların büyüsünü daha fazla öne çıkarıyor.

Alquin'i, Progressive Rock janrında Hollanda'nın en önemli gruplarından biri olarak anmak yanlış olmaz. Eclectic Prog ile Jazz Rock arasında gidip gelen parçalarla bu unvanı fazlasıyla hak ediyorlar.

ALQUIN

Job Tarenskeen / Vokal, Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Vurmalılar
Ferdinand Bakker / Gitar, Piyano, Elektrikli Keman, Vokal
Dick Franssen / Org, Piyano, Elektrikli Piyano
Ronald Ottenhoff / Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Soprano Saksafon, Flüt
Hein Mars / Bass
Paul Weststrate / Davul

THE MOUNTAIN QUEEN

01. The Dance (13:04)
02. Soft-Eyed Woman (2:39)
03. Convicts of the Air (3:53)
04. Mountain Queen (14:49)
05. Don and Dewey (1:28)
06. Mr. Barnum Junior's Magnificent and Fabulous City (Part One) (8:16)