14 Ağustos 2016 Pazar

Jane at Home Live


Öncelikle bir saygı duruşu alayım. 
http://gentleoctopus.blogspot.com.tr/2009/10/jane-together-1972.html


Albümler, yıl dönümlerinde garip bir şekilde kendilerini bir yerlerden çıkarıp dinletiyorlar. Jane'in bu albümü de kendisini çıkardığı tozlu rafımdan ve neredeyse taş plak çalacak olan cd sürücümde tur atmaya başladı. Ben açıkçası fazla spiritüel bağlarla bağlıyım dinlediğim, gönül verdiğim melodilere. Onlar da sağ olsunlar küçük sürprizlerle karşıma çıkıyorlar.
13 Ağustos 1976 tarihli bu canlı kayıt albümü Niedersachsenhalle Hannover'da kaydedilmiş. Bu yeri Pink Floyd'dan bilen bilir. Hatırlatalım: 


Bir postla iki albüm vurmak diye buna derim. Zaten bir ruh birlikteliği var bunlarda. Birini dinlerken gözlerinizi kapatın bakalım nasıl titreşimler yakalayacak sizleri. Farklı deneyimler yaşatıyor bana bu iki grubun enstrümanları ile olan ilişkileri. Jane'e gelince atanamayan enstrümantel Pink Floyd'dur.
Albümde kesinlikle canlı izleme isteği uyandırıyorlar. All My Friends ile başlayıp Windows ile kapanışı yapıyorlar. 2008'de bonus track'lerin eklenmesiyle 2 cd'lik yayınlanıyor albüm.
Jane'in liriklerini merak edenler için de bir parçasının şarkı sözlerini yazmadan şunu eklemek istiyorum ki bir hep bir arayış, hep bir çözüm bulma, analiz etme halinde bu abiler de. Dağdan taştan medet umuyoruz daha güzel daha iyisi için. 
Onlar da bu dört platonik cisimden medet ummuşlar Fire, Water, Earth+Air'da ki albümün 41. dakikasında başlar. Enfestir.

Fire shine on me
show me the way to better days.
Water cool me down
so that I can see the way.
Fire, Water, Earth and Air,
come together in my soul
And when you hear me wait for my sign
And I leave for a better time.
Can you hear me, can hear me
Can you hear me, can hear me

Can you hear me, can hear me
Can you hear me, can hear me

You're the light that fills me up.
You burning me like fire
Fills my senses, fills my mind.
Your worlds can take me higher

Higher and higher
bring me to mystery love.
You are the sun
that fills the room with light
You give me the flame
that turns me insane
Burns my hand like fire
let me be a piece of you.
And I will give you my desire
And you give me some,
some sweet loving, every day.
You give me some sweet loving every day.
You give me some sweet loving every day.
You give me some sweet loving every day.
You give me some sweet loving every day.
You give me some sweet loving every day.
You give me some sweet loving every day.

I see them.
I hear them
They coming.
They slowing
Keep on… Keep on Rolling

Çok  beklemeyin dinlemek için, kesintisiz dinleyeceğiniz albüm listesi ahan da burada. 
1. All My Friends (4:58) / lead voice: MARTIN
2. Lady (3:38) / lead voice: PETER
3. Rest Of My Life (4:42) 
4. Expectation (5:32) /lead voice: KLAUS
5. River (3:51) 
6. Out In The Rain (6:22) /lead voice:PETER
7. Hangman (11:55) /lead voice:KLAUS
8. Fire, Water, Earth & Air (4:00) / lead voice: KLAUS
9. Another Way (5:41) lead voice: MARTIN
10. Hightime For Crusaders (5:07) 
11. Windows (19:20)/ lead voice: MARTIN

Fark edileceği üzere, grubun çekirdek kadrosundan kişlerin ayrılışıyla isimler şu şekilde olmuştur:

-Klaus Hess / lead guitar, vocals, Taurus bass pedals
- Manfred Wieczorke / keyboards, vocals
- Martin Hesse / bass, vocals 
- Peter Panka / drums, vocals 

Gidenlerin yolu açık olsundu da, Jane 1972'den 1976'ya olması gerekeni yaşamıştır. Her haliyle progressive rock/space rock/krautrock 'tur. Afiyet olsun. 

10 Mart 2015 Salı

Grobschnitt - The History of Solar Music Vol:1 (2001)


Tazeleyelim gençler. Ne bu hâl? Grubun konser kayıtlarından oluşan ve üstteki linkte de bahsedilen albüm var madem, neden sonra yayınlanan bu derleme albümü hatırlamayalım?

2001 çıkışlı beşibiryerde serinin ilki olan albümde grubun davulcusu ve en birinci kurucusu EROC'un kendi arşivinden derlediği performans kayıtları yer almakta. Albüm de Eroc'un olan Wolkenreise etiketiyle satışa çıkmıştır. İki cd'den oluşan uzuuun soluklu bir albüm olan vol:1 neredeyse iki buçuk saat sürmekte. Eroc'un arşivinden çıkıp bizlere kadar ulaşan bu beşibiryerde serinin ilk albümü olması sebebiyle açılışı burdan yapın istedim. Eroc, bizler için arşivlemiş. Yoluna tek başına devam etmeyi düşünmeseydi haberimiz bile olmayacaktı bu güzel kayıtlardan. İyi yanından bakmak lazım.

Şimdi oturup Eroc şöyle davula vurmuş, Lupo gitarları böyle öttürmüş,Wildschwein aman da ne güzel sololar atmış demenin manası yok. Bilen bilir. Grobschnitt tarihi aslında Eroc'un sayesinde ortaya çıkmıştır. Son olarak ufak bir ayrıntıyı da ekleyeyim: bu albüm tam da Eroc'un doğum günü olan 15 Kasım'da piyasaya çıkmıştır. Bulun buluşturun, dinleyin. Takipte kalın...

Şarkı listesi şöyle.

Songs / Tracks Listing

Disc one: (60:53)
1. I Walk The Line (0:46)
2. Solar Music Warburg '78 (55:44)
3. Zugabe (4:23)

Disc two: (67:51)
1. Solar Music Münster '79 (27:01)
2. Merry Go Round (7:27)
3. Solar Music Studio '74 (33:23)

6 Temmuz 2014 Pazar

Grobschnitt - Rockpommel's Land (1977)

Yolculuğa çıkacaklar, hazır mısınız?
Yanınıza bu albümden başkasını almayın. Neresinden başlasam övgüye bilemiyorum. Grobschnitt'in sıvazlanacak sırtı kalmamış yetmişten bu yana ya, neyse. Ben hem övgü adına hem de tanıtmak adına yarım saattir dinlediğim bu albümü görücüye çıkarayım, bilmeyen bilmez sonuçta. Ama ben iyi bir progressive rock dinleyicisiyim diyenin de bilmemesi ayıbolur bu albümü.

Adamlarımız çok güzel evrenlerde yaşıyor. Ben en çok ''pseudonyms''leri olan ''Eroc", "Mist", "Wildschwein", "Lupo" ve "Popo"  adlarıyla anıyorum grubun üyelerini. O evrenlerde bu adlarla anılmaları kaçınılmaz.

Rockpommel's Land, aha işte! Yarattıkları onca evrenden sadece birisi. Albüm tek düze ilerlemiyor. Bize anlattıkları Ernie'nin yolculuğu gibi. Konsept albümlerini çok seviyorum. Bir kitap gibi oluyor. Kurgulu. Kitaptan daha da etkili üstelik bir de melodisi var! Bu albüm için müzikli kitap diyebilirim. Ya size şimdi grobschnitt'i mi anlatacağım ben, garip geliyor. Genelde anlatmayıp bir ayin gibi oturup son ses bu albümleri dinlediğimiz için...

Sözlerini yazmak istiyorum ama. Ernie'nin yolculuğunda siz hangi mağaralara girdiniz paylaşın isterim. Albümde bonus track ile birlikte beş parça var. wildschwein'ın dilinden dökülenler şunlar oluyor bu albümde:

Ernie’s Reise
You live the story
of the innocent life’s defeat of solitude’s dice
captivated by a moonbeam, chained to dispisers of your love
captivated by dispisers, lost in the canyons of your mind
Take just another lad
call him Ernie and see him returning home from school
left alone at some old window, leaving paper dreams to fly
hear the wind whispering gently calling you to dream away
So fly away in a staggering paper plane
don’t be afraid when somebody takes your game
High above the town soars a little boy in his paper plane
astonished he peers down, the houses look like toys from his paper plane
the wind takes his hand
Sparkling rivers below, watch the green meadows flow
feel your face caressed by a golden rainbow
Ernie never felt so strong
as he was gliding along, forgetting all fences he sailed till dawn
Look the sun is sinking low, little boy where do you go
time leads you to darkness of the night, shocks you with fright
don’t fear the shadow over you, it’s a bird called Maraboo
he will light his light, Ernie, he will be your guide
Confidence is a strong assistance to you
Hey little Ernie, I’d like to take you home to my nest
The sun will keep you warm and cozy all nite long
and you’ll have a pleasent rest – skip on my chest
The tree with the nest of the bird where the sun goes to bed is so high
it touches the sky
Far away a Blackshirt cleans a chain
Hey little lads, get on dreaming
fear the warming far away from home
find your hope in some desert stone
smell some dope in an ice-cream cone
announcement:
This evening a huge bird was seen carrying a little boy on his back in a height of about 3.000 feet right above sector 0/16. The bird was carrying some beer-bottles, a bag with vegetables, was lit contrary to regulations and was smoking a pipe. We instruct all planes cruising this sector to observe this incident. Over.

Severity Town

Look at the morning’s golden sun
her warmth had melt away your fantasy dreams
of Mr. GLEE prisoned in ROCKPOMMEL’s LAND
because he’d laughed and danced holding children’s hand
Look Ernie where you are, forget about Mr. GLEE
you’re just awoken on Maraboo’s tree.
Look at the morning’s golden sun
boiling the water kettle right on her head
old Maraboo is warming morning due for you
ain’t it enough at least for this dream to be true
But Ernie said goodbye, to find Mr. GLEE
and Maraboo gave him a feather on his way downtree
on his way, his long long way downtree
You, have you got any aim you could hang on a name
when you’re chasing around, climbing trees up and down
See this sinister confusion around, little boy watch out
you’re in ROCKPOMMEL’s SEVERITY TOWN
this cursed place works so graceless and so loud
The Blackshirts have imprisoned Mr. GLEE ‘cos he wants to be the children’s friend
run little Ernie, you’re so young and so free
let your faith and your feather lead you to ROCKPOMMEL‘s LAND
Ernie chased around and found the town gate
where two Blackshirts were on guard
their stoney heads looked so amazing and he laughed
that’s why they tried to seize him
he skipped and struggled hard to get off
t’was a real mess around
and undisigned the Blackshirts touched his feather
wich froze in their frozen town
announcements:
Little Ernie didn’t believe his eyes when suddenly he was alone. Maraboo gave him a magic feather, wich turned each Blackshirt into a stone.
Totally exhausted Ernie went off this severe place and followed a way leading to the mountains. Half an hour later he rested in the shade of a HOWARD JOHNSON’s where he began to consider whether he should turn around the record or have another hot dog ...

Anywhere

Anywhere on a desert stone, anywhere so far from home
where’s no friend to hold your hand
to dry your tears changed into sand
Anywhere there’s a lonely friend waiting for tears formed to sand
call him bird or tree or flower
he never won’t prevent you
from living all your dreams
from giving all your streams
from changing your ways of dealing into human feeling
Anywhere behind a desert stone, anywhere so far from home
you’ll find a grown blind flower
she never is alone, far from home
she feels wind around her
she feels a warming sun
she feels some raindrops wet her leaves
since that time she lost her griefs
Anywhere, my friend, you’ll find a human land
behind all mountain’s sand
be born or died – it’s not your end
announcement:
Here we come, here we are all around
taking forth our stoney sound
stoney arms, stoney legs, stoney brain
one – two – three and again

Rockpommel’s Land

Ernie found a hiding place, the only way to stay
a gang of stoney men was scuffing down the way
stoney noses, stoney heads armed with poisonious eyes
orches in their bushlike hands, smoking their stoney size
run away from this dangerous smoke wich wraps those cursed guys
it turns the air to dusty slime an little boys into flies
Ernie, the stoney men have left this place
that is your chance to win the race
Ernie walked for hours with the midday sun
was it the right or something-gone-wrong-way, that carried him on
right thru stoney desert and sand, all around no one was near
was it the way to ROCKPOMMEL’s LAND – little Ernie began to fear
Ernie thought of old Maraboo
he just was so fair
sadly he touched his magic feather
suddenly a rush moved the air
Don’t fear the shadow over you
it’s your old friend Maraboo
when you touched your feather he preceived your pain
and came to help you again
Full moon was shining at their journey’s end
Maraboo and Ernie reached ROCKPOMMEL’s LAND
The Valley Of The Caves, The Peak Of Liberty
The Great Gritty Grotto
wherein they saw Mr. GLEE
Suddenly little Ernie heard a thousand children singing
and whe he looked up, he saw their shadows filing
towards the Gritty Grotto shade, where a lattice bared the gate to Mr. GLEE
the good man touched the children’s hands
thru a space in the iron fence, and felt so free
The lattice burst down like the ice on the water
Ernie had touched it with his feather
and from drawers at the walls of the cave
hundreds of goblins tumbled down and danced and sang
Now we’re free in ROCKPOMMEL’s LAND, one – two – three
We love thee and ROCKPOMMEL’s LAND, Mr. GLEE
Now we’re free in ROCKPOMMEL’s LAND, one – two – three
We love thee and ROCKPOMMEL’s LAND, Mr. GLEE
The mornig awoke, blurning sun warmed the children
they walked hand in hand with each other
together with Ernie they escorted Mr. GLEE
home to their town wich now was free
Free from hate is ROCKPOMMEL’s LAND, it ain’t too late
to open your gate to ROCKPOMMEL’s LAND, don’t be afraid

ROCKPOMMEL'S LAND

1. Ernie's Reise (10:56)
2. Severity town (10:05)
3. Anywhere (4:13)
4. Rockpommel's Land (20:55)
Bonus track on cd release:
5. Tontillon (6:15)


Anywhere bir başka. Melodik kısmı fazlaca ruhumu okşuyor. Sizin yolculuğunuzun sonunda da dolunay yeterince parlak olacak mı?

10 Şubat 2014 Pazartesi

Progressive / Psychedelic


Çarşamba akşamları Baraka Bar'da sadece Progressive ve Psychedelic Rock çalıyoruz. Bekleriz...Neresi mi? O bildiğimiz Baraka işte...Kim mi çalıyor? Umut Öz (Gentleoctopus) ve Dogan Yerlikaya (Kvartetten)

3 Ocak 2014 Cuma

Aquelarre - Aquelarre (1972)

Sabah sabah arkadaşın biri "Todos los pueblos del Argentina" diye bi mesaj atınca aklıma ilk Peron'lar, oradan yola çıkarak Che, ardından Kelebekler Vadisi'nde karşılaştığımız ve beni Almendra ile tanıştıran Arjantinli eleman (Jaime, Jose gibi J'li bir ismi vardı) ve en son da Aquelarre geldi. O todos'lu cümlenin anlamını bilmiyorum ama işe yarayan bi cümle olduğu da bir gerçek artık. :)

Grubumuz anlaşıldığı üzere Arjantin'den. 60'ların sonunda kurulan ve psychedelic rock/pop arası gidip gelen Almendra'nın 2 elemanı Emilio del Güercio ve Rodolfo Garcia grubun dağılmasının ardından Hector Starc ve Hugo González Neira ile birleşerek 71 yılı sonlarında Aquelarre'yi kurarlar. Birkaç önemli konserde boy gösterdikten sonra grubun adını taşıyan ilk albüm Aquelarre 1972 yılında piyasaya çıkar. Dönemin yani 70'li yılların başına ait Arjantin rock müziği düşünüldüğünde Aquelarre tam anlamıyla "bir güneş gibi doğar". Zira psychedelic, rock'n roll, pop ve blues etkileri taşıyan dönem müziği ile karşılaştırıldığında köken olarak bu saydıklarımızı temel alıp üzerine progressive rock ve free jazz arası bir karışımı ortaya çıkaran grup Arjantin'deki müziğin değişiminin öncüsüdür diyebiliriz. Konumuz olan bu ilk albümlerinde gerçeküstü sözler ile bezenmiş, ritim ve melodi anlayışı değişmiş bir heavy psychedelic progressive diye abuk subuk şekilde tanımlayabileceğimiz bir türe imza atmışlardır. Abuk subuk olması benim tanımlamamın eksikliğinden ileri geliyor. Progressive etkileri bir hayli içinde barındıran ve psychedelic akımdan beslenerek her ikisini ağır hale getiren bir türü tanımlayamadım açıkçası...

Sonuç olarak dinlemek gerekiyor işte her zamanki gibi. 


AQUELARRE

Emilio del Güercio - Bass, Vokal
Héctor Starc - Gitar, Vokal
Hugo González Neira - Klavye, Vokal
Rodolfo García - Davul, Vokal

AQUELARRE


01. Canto, Desde El Fondo De Las Ruinas - 3:57
02. Yo Seré El Animal, Vos Serás Mi Dueño - 5:17
03. Aventura En El Árbol - 8:50
04. Jugador, Campos Para Luchar - 6:53
05. Cantemos Tu Nombre - 5:25
06. Movimiento - 7:50



31 Aralık 2013 Salı

Placebo - Placebo (1974)

E madem "yeni yıla nasıl girersen öyle devam eder".. buyrun Placebo'ya... Gerçek anlamda farmakolojik açıdan hiçbir etkisi olmasa da Belçika çıkışlı bu grup yeni yıla daha sakin, daha rahat ve umutla girmenizi sağlayacaktır. Bu da iyi bişey tabi. Di mi?

Genel olarak Jazz Rock / Fusion olarak tanımlayabileceğimiz Placebo müziği 1974 tarihli bu albümde en yalın, en sade hali ile karşımıza çıkar. Standart tempo ile giden ve birbirine basit geçişlerle bağlanan sağlam melodiler enstrümentalistlerin başarılı yorumlarıyla kulaklarımıza enfes bir ziyafet sunar. Özellikle nefesli çalgıların ön plana çıkarak zarif dokunuşlarla parçaları işlemesi ve bununla birleşen grup lideri Marc Moulin'in klavyesi ile tabi ki Philip Catherine'in gitarı basitlik ve durağanlığı karşı konulmaz bir haz/keyif durumuna dönüştürür.

Geniş kitlelerce pek bilinmese de Belçika müziğinin önemli isimlerinden olan Moulin'in kişisel projeleri olarak bile sayabileceğimiz Placebo albümleri toplamda 4 tanedir ve her arşivde mutlaka bulunmalıdır. Moulin'in Placebo'dan hemen sonra yine Belçikalı grup Aksak Maboul'un kuruluş kadrosunda yer aldığını de belirtmeden geçmeyelim. 

Sayısal olarak bakıldığında blog 7.yılına giriyor bu yeni yıl ile birlikte. Bu süre zarfında aramıza katılanlara, bizimle birlikte eldeki bilgilerini paylaşanlara, eleştirileriyle bilgi eklemeleriyle bize destek olanlara ve en çok da "iyi bişeyler yapalım" mottosuyla çıktığımız yolda yapabildiklerimizin gerçekten iyi etki bırakabileceğine bizi inandıran takipçilere teşekkür ederiz. 

İyi bir yıla iyi bir başlangıç yapmanız dileğiyle...

PLACEBO

- Marc Moulin / Klavye, Synthesizer
- Nick Fissette / Trompet
- Richard Rousselet / Trompet
- Alex Scorier / Saksofon, Flüt, Akordeon
- Frans Van Dijk / Trombon
- Johnny Dover / Bass Klarnet, Saksofon, Flüt 
- Francis Weyer / Gitar, Bass
- Nick Kletchkovski / Bass
- Freddy Rottier / Davul, Vurmalılar
- Garcia Morales / Davul
- Yvan de Souter / Bass
- Philip Catherine / Gitar

PLACEBO

1. N. W. (8:38)
2. Plotselling (7:37)
3. Bosso (3:20)
4. Dag Madam Merci (3:10)
5. Hop Hop (4:32)
6. Tanga (3:33)
7. Stomp (7:35)
8. S. U. S. (4:22)


23 Aralık 2013 Pazartesi

Light of Darkness-Light of Darkness (1971)


Deyişik!

Az tanınan grupları dinlemeye devam... İskoç asıllı grubumuzun Alman müziği icra ediyor olmaları grubun Alman sanılmasını sağlamış tabii. Deyiller! Bir tek davulcuları Alman. 

Grubun kendi adını taşıyan tek albümleri var. 1971 çıkışlı albüm, fazlasıyla bağımlılık yaratıcı parçalar içermekte. Özellikle soul francisco'nun sıyırmış bir versiyonu var ki... Grubun ağababası JOHN LATIMER, soul francisco'da denizleri aşmış da gelmiş. Blues gibi başlayan sonrasında heavy progressive garage rock olarak devam eden bir parça denizleri aşmaz mı lan! Önce tek bir şarkıya dadanıyorsunuz albümde sonra, diğerleri de ağızda eriyor yeminle. 

John Latimer'in sesi Captain Beefheart taklidi yapan Art Garfunkel gibi çıkıyor. Adamın sesi kaçıklık seviyesinde farklı. Diğer parçalarda daha da keyifli oluyor dinlemesi. Bir freedom fight kolay lokma değil. Çok dinlemek lazım, tadına ancak varabildim ben. Sonra movin' along titreye titreye girer kulaklarınıza. Gitar titreşimleriyle bir ses bu kadar uyumlu olabilir. Yazık ki tek albümleri var, çabuk tüketmiyoruz biz de. 
Perkusyonlar, mızıkalar, gitarlar ve harmonika eşliğinde leziz bir albüm bu. Dinlemeyen karanlıkta kalır. 

Line-up

*Mike Reoch - bass, flute, piano, harmonica
*Byron Grant - guitars, fiddle
*John Latimer - vocals, piano, organ, percussion
*Manfred Bebert - drums

Track list

Movin Along
Love in Your Heart
Ain't no Place Where I Belong
Soul Francisco
Freedom Fight
Time
Down 'n' Out

12 Nisan 2013 Cuma

Lightshine - Feeling (1976)


          
                LIGHTSHINE ( KRAUTROCK ) :

                 Joe                           Lead Guitar, Vocal
                 Ulli             Ryhthm Guitar, Flute, Vocal
                 Olli                                      Synthesizer
                 Wolfgang                 Bass Guitar, Vocal
                 Egon                                           Drums



Lightshine, 1974 yılında, Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya Eyaletinin, Hollanda sınırına yakın bölgesinde bulunan, Emmerich am Rhein şehrinde yaşayan beş Alman genci tarafından kuruldu. Soyadlarını bilemediğimiz bu beş delikanlı, Krautrock’ ın önemli olduğu kadar, az duyulmuş bu topluluğunu kurduklarında, yirmili yaşlarındaydılar.
Lightshine, Krautrock, Psyhdelic Rock ve Space Rock dinleyicilerini keyiflendirecek birçok ögeye müziğinde yer veren, özellikle Krautrock türüne, özgün bir yaklaşım, yeni bir soluk getirerek, keşfedilmeyi fazlasıyla hak eden bir topluluk …
1977 yılında dağılan, sonraki dönemde tüm çabalarıma rağmen herhangi bir  izine rastlayamadığım, Krautrock’ın bu kısa ömürlü underground topluluğunu, sadece ilk ve tek albümleri olan ‘Feeeling’ ile sizlere tanıtabiliyorum ne yazık ki…
1976 Yılında Trefiton ( Trepitia Film Ton Studio ) plak şirketinden yayımlanan, daha sonraları ‘Garden of Delights’ etiketiyle daha fazla dinleyiciye ve günümüze ulaşabilmiş, Krautrock’ ın bu bilinmeyen klasiğinin çıkış yılı bazı kaynaklarda 1973 olsa da, genelde kabul gören yıl 1976. Albümün yaklaşık bir sene kadar plak şirketlerinin ilgisizliğinden yayımlanamadığını, daha sonra topluluğun ısrarcı çabalarıyla sınırlı sayıda, 500 kopya kadar, basılarak yayımlanabildiğini de eklemeliyim.
         Albüm beş adet melodik parçadan oluşuyor. Tüm parçalar, epik ve teatral vokaller, sürükleyici gitar ritim ve efektleri, çarpıcı ve melodik elektro gitar soloları, oldukça doyurucu ritmik ve melodik bas gitar partisyonları, renkli ve bol zilli davul altyapısı, deneysel ve spacey synthesizer sesleri içeriyor. Açılış parçasındaki flütün de albüme olan katkısını es geçmek istemem doğrusu…
Vokal ve gitar Lighthshine’ ın ruhunun temel ögeleri. Vokal dili İngilizce ve şarkı sözleri zaman zaman enteresan, şiirsel ve felsefi. Kulaklarımızı tırmalayan, irkilmemize neden olan çığlıklar, delice haykırışlarla birlikte, ruhumuza hitap eden, kadife tonlu hoş vokaller bir arada kullanılmış ve çok etkileyici olmuş. Uzun soluklu gitar soloları oldukça melodik, gitar tonları fazlasıyla doyurucu, başarılı ve tabi ki eski kafa…
Parçalar arasında bir tercih yapmak istemesem de açılış parçası ‘Sword in the Sky’ etkileyici bir giriş, dördüncü parça ‘King and Queen’, albümün en uzun parçası, farklı pasajlarıyla çok doyurucu. Albüme ismini veren son parça ‘Feeling’  akılda kalıcı bir veda…
Tüm parçalardaki ani ruh değişimleri temel ve albümü bir solukta dinlememizi sağlayan özellik.
Bu albümü tanıtırken sadece bir fikir vermesi amacıyla, oldukça özgün olduğundan dolayı gönlüm el vermese de, Eloy ve Grobschnitt’ te rastlayabileceğimiz türden bazı yapılar içerdiğinden de söz edebilirim.

Lightshine’ ın ‘Feeling’ albümünü ‘hissedebilmeniz’ dileğiyle…


FEELING ( 1976 ) :

1. Sword in the Sky    4:50
2. Lory                         5:31
3. Nightmare             10:33
4. King and Queen    13:44
5. Feeling                    7:37

Toplam süre              42:15

23 Mart 2013 Cumartesi

Riverside - Shrine of New Generation Slaves (2013)

Yok efendim İngiliz rock müziği şöyledir, Avusturya’nın romantik klasik müziğe etkileri böyledir, efendime söyleyeyim Bayburt’un kübizm akımına katkıları şunlardır derken sanatı bile önyargılara buladık. Ben de biraz buna katkıda bulunayım: Polonya, progressive/psychedelic müziğe ‘gri’ ruhuyla pek çok değerli iş kazandırmış bir memleket. SBB, CzesŁaw Niemen, Abraxas ve Gru gibi pek çok şahane grup/sanatçı biliyoruz Polonya’dan. Riverside ise son on yılda çıkardığı beş albümle hem saydığım grupların hem de günümüz progressive / melodik müzik yapan grupların arasından sıyrılmış ve şanını yürütmüş bir durumda. Malumunuz bu aralar bu tarz müzik yapan yeni ve yaratıcı gruplar bulmak zor, eskilerin de artık doğal olarak –bir yaştan sonra prostat, müziğin önüne geçiyor tabii- üretken olamadığını söylemek mümkün.

Second Life Syndrome (2005) ve Rapid Eye Movement (2007) albümleriyle kendilerini kanıtladılar ve bu çorak topraklara mağrur bir çınar gibi… Sınırsız melodilerle bezeli ve günümüz rock müziğinin de nimetlerinden fazlasıyla faydalanarak oluşturdukları, hepsi birbirinden sağlam yapılı albümler yaptılar. Grubun bir yanına özellikle dikkat çekmek zor, tüm elemanları kendilerine ait işi çok iyi yaptığı için, fakat illa da bir kahraman yaratmak gerekiyorsa o da Mariusz Duda olacaktır ki herkesin vocal kullanımının ve bas melodilerinin birbirine benzediği 2010’lu yıllarda böyle yaratıcı şeyler duymak pek güzel, pek hoş. İlk üç albümde hafif bir sound benimsedikten sonra 2009 yılında çıkardıkları Anno Domini High Definition albümüyle müzikal yoğunluklarından ödün vermeden biraz daha yırtıcı ve vurucu (canım Türkçe’m) hale geldiler.

Gelelim birkaç gün evvel çıkmış olan Shrine Of New Generation Slaves’e. Grup genel karakteristiğini bozmamış tamam ama biraz Steven Wilson, biraz modern İngiliz rock falan derken kafalar karışmış ama çok da fena olmamış. Daha çok akılda kalıcı olmak için daha az melodi, daha çok konserde çalmalık iş. Albümün haberi ilk geldiğinde Celebrity Touch şarkısını önden yollamışlardı, dinlediğimde eyvahlar ettim Anathema’nın yaptığı hatayı mı yapacaklar diye. Neyse ki albümün en kötü şarkısıymış kendisi The Depth of Self-Delusion ile beraber. Ama albümün geri kalanı her ne kadar bahsettiğim ve pek hoşlanmadığım şu tarza eğilimli olsa da oldukça dolu ve kaliteli. Escalator Shrine ve Deprived ise harika olmuş diyebilirim. Şansıma albümün deluxe versiyonu elime geçti, ekstra olarak koydukları Night Session bölümünde ambient sanatının şahbazlığını yapmışlar, eğer seviyorsanız o tarzı, kaçırmayın. Sonuç olarak dinleyin, büyük ihtimalle beğeneceksiniz; şimdiye kadar Riverside dinlemediyseniz bunu kenara koyun, Second Life Syndrome albümüne buyrun.

1. New Generation Slave (4:17)
2. The Depth Of Self - Delusion (7:39)
3. Celebrity Touch (6:48)
4. We Got Used To Us (4:12)
5. Feel Like Falling (5:17)
6. Deprived (8:26)
7. Escalator Shrine (12:41)
8. Coda (1:39)

15 Ocak 2013 Salı

Peter Hammill - Fool's Mate (1971)

      Ejder sesleniyor: ''Don't push me: I was taught self-expression
when I was a child, and so I see
the best way to be's asleep.'' Fakat işler pek de öyle işlemiyor. Solo olarak çıkardığı 37 ve Van der Graaf Generator'ın başlıca provokatörü olarak çıkardığı 12 albümden sonra bakabiliriz ki 'her ne gördüysek'i olmasa da 'nasıl gördüysek' onu vermeyi başarabilen ve bin bir surat insan varlığını yüzümüze çarpan bir dahiymiş Peter Hammill.

      İlk solo albümü Fool's Mate. Klaus Schulze'ye selam çakarak başlıyor albümün ilk şarkısı Imperial Zeppelin ve ondan sonra anlatmaya başlıyor insanın içine işleyen vokalleri ve 'bu böyledir ama aslında şöyledir' diyen piyano melodileriyle. On iki şarkı boyunca (birkaç istisna dışında) aşkı ve kaybolmuşluk hissini birbiriyle bağdaşık bir biçimde ele almışlar farklı farklı açılardan. Konular tanıdık gelebilir ama Peter Hammill'ın bunları doğaya dökme tarzı o yıllara kadar pek karşılaşılmamış biçimde. Aşkı en çok The Beatles veya 'schlager' şarkılarından, kaybolmuşluğu ise Pink Floyd'dan bilen müzikseverler olarak şaşırtıcı olmuştur bu yeni anlatım. Sözlere dikkat etmeden dinlerseniz fark edeceksiniz ki müziğin gidişi bahsettiğim konuları hiç anıştırmıyor. Bu da, albümün -ve bence Peter Hammill'ın çoğu çalışmasının- sözlerle müzik bir aradayken insanın çok yönlü duygusallığını falan da filan.
       Kimler var burada? Aslında çok yabancı isimler yok yine VdGG'den tanıdık çoğu: Guy Evans, Hugh Banton, David Jackson... ve işin ekstrası da Robert Fripp. Fripp, albüm boyunca klasik ballad akorculuğu -tanıma gel!- sebebiyle 'Sunshine' dışında pek göze çarpmıyor ama canı sağ olsun. David Jackson ise kendini 'hayır efendim rock, gitarla yapılmaz saksofonla yapılır' diyerek belli ediyor. Bunun dışında enstrüman çeşitliliği ne kadar fazla ve oturmuş olsa da şarkılar çok kısa ve uzun enstrümantal partisyonları pek barındırmıyor. O yüzden 'aman efendim çok progressive' diyemeyiz belki ama ballad nasıl 'farklı' yapılır görmek istiyorsanız gayet ideal bir albüm. Bu açıdan da aynı yıl çıkan Van der Graaf Generator'ın Pawn Hearts albümüyle hiç benzeşmediğini söyleyebilirim (3 şarkı, toplam 45 dakika). Genel olarak Imperial Zeppelin, Solitude ve Re-Awakening dikkat çeken şarkılar. Sunshine var bir de, The Beatles sounduna hafif yakın duran (belki de onunla dalga geçen), orada da albüme emek veren müzisyenlerin toplu eğlenmesini görebilirsiniz. Gerçi daha önce bu solo albümleri hiç dinlemediyseniz kendisinin genel karakterini yansıtmadığı için başlangıç olarak çok da tavsiye etmeyeyim bu albümü (The Silent Corner And The Empty Stage albümüne buyrun) ama sonuç olarak dinleyin, dinletin ve sakin olun geçecek.

1. Imperial Zeppelin (3:39)
2. Candle (4:17)
3. Happy (2:36)
4. Solitude (4:59)
5. Vision (3:15)
6. Re-Awakening (3:58)
7. Sunshine (4:00)
8. Child (4:26)
9. Summer Song (In the Autumn) (2:13)
10. Viking (4:43)
11. The Birds (3:36)
12. I Once Wrote Some Poems (2:46)