2 Şubat 2023 Perşembe

Fireballet / Night on Bald Mountain (1975)

Amerikan Progressive Rock müziğinin en iyi albümlerinden biri hatta kişisel bakış açısına göre en iyisi. 1971 yılında New Jersey, Amerika'da kurulan Fireballet tarafından kaydedilen albüm Symphonic Progressive'e de selam duruşu niteliğinde. Geçen onca yılın ardından da ne lezzetinden ne de kalitesinden en ufak bir şey kaybetmiş değil.

Kurulduktan hemen sonra çalışmalara başlayan grup uzunca bir süre sadece kayıtlarla ve konserlerle uğraşmış. Çok fazla bilinir de değiller tabi o dönemde. Ama o kadar iyiler ki yaptıkları işte albüm aşamasına geldiklerinde yapımcılığı Progressive Rock kurucularından diye rahatlıkla bahsedebileceğimiz, King Crimson'dan Ian McDonald üstlenmiş.

Night on Bald Mountain, beklenmeyecek kadar kaliteli ve hassas bir yapıda. İçerisinde Yes, Genesis, Gentle Giant gibi efsanevi gruplardan etkileşimler de bulunuyor. Enstrüman kalitesi ise üst düzeyde. Gerçekten de beklentilerinizin çok üzerinde bir deneyim yaşatıyor albüm size. Özellikle albüme adını veren 19 dakikalık parça mükemmel bir orkestrasyon, yaratıcı melodiler ve üst seviyede bir yapısal bütünlük ile çıkıyor karşımıza.

Albümün Symphonic yanı bir hayli ağır basıyor. Zaten albümün adı da Mussorsgy'e ait Night on Bald Mountain suitine dayanıyor. Debussy'e de açık bir saygı duruşu albümde yerini alıyor. Vokal tekniğinin bazen geride kaldığı düşünülse de tam olarak bu albüme uygun bir ses ve teknik kullanıldığını belirtmek gerekiyor. Muhteşem özelliklere sahip bir ses değil elbette Jim Cuomo'nun vokali. Fakat bu albüm için, bu tarz parçalar için yapılması gereken her şeyi fazlasıyla da yapıyor.

Genel yapıya hakim olan mellotron ve moog'un yerinde durmayan, nerede duracağını bilmeyen bir hali var. Seslerini duyduğunuz anda işlerin karışacağına, başladığınız noktadan çok uzaklara sürükleneceğinize hazırlıklı olmalısınız. Aynı şekilde gitarların da albümdeki yeri bir başka. Bazı yerlerde gitar yok mu hissiyatı uyandırırken, aslında çalan enstrümanın gitar olduğunu anladığınızda ayakta alkışlayasınız geliyor Fireballet'i ve özellikle de gitarist Ryche Chlanda'yı.

Sık sık bahsettiğimiz arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri bu da. Yalnız Night on Bald Mountain'in diğerlerinden farkı dinledikçe vazgeçilmez albümlerden biri olacak olmasından geliyor. Bir kez dinlemeniz yeterli, bir daha bırakamıyorsunuz zaten.

FIREBALLET

Jim Cuomo / Lead Vokal, Davul, Timpani, Xylophone, Vibes, Glockenspiel, Bell Tree, Gong, Tubular Bells, Parmak Zilleri, Üçgen Zil
Ryche Chlanda / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Elektronik Aletler, Vokal
Brian Hough / Hammond, Pipe Org, Celesta, Vokal
Frank Petto / Akustik Piyano, Elektrikli Piyano, ARP 2600 Synthesizer, Oberheim Sequencer, Elektronik Telli Çalgılar, Mellotron, Vokal
Martin Biglin / Bass, Bass Pedal, 12 Telli Gitar, Vokal

Konuk Müzisyen:
Ian McDonald / Flüt (4,5), Alto Saksafon (1,5)

NIGHT ON BALD MOUNTAIN

01. Les cathédrales (10:16)
02. Centurion (Tales of the Fireball Kids) (4:46)
03. The Fireballet (5:15)
04. Atmospheres (3:40)
05. Night on Bald Mountain: (18:55)
        - a) Night on Bald Mountain
        - b) Night-Tale
        - c) The Engulfed Cathedrale
        - d) Night-Tale (reprise)
        - e) Night on Bald Mountain (finale)

1 Şubat 2023 Çarşamba

Deep Feeling / Deep Feeling (1971)

60'ların sonunda İngiltere'den çıkan ve hala da bilinmezliğini koruyan gruplardan biri Deep Feeling. Tam da Progressive Rock'ın ortaya çıktığı döneme denk geliyorlar ve genel yapı itibariyle de Progressive'in kıyılarında dolaşıyorlar.

İngiliz şarkıcı Guy Darrell olarak bilinen John Swail'in arkasında çalan grup Swail'in Darrell'lığı bırakmasının hemen ardından bir arada durma kararı alıp Deep Feeling olarak bilinir hale gelmişler. Kaydedip yayınladıkları 45'lik ve EP'lerin ardından ancak 1971 yılında albüm aşamasına geçebilmişler. Kaydettikleri ve oldukça da başarılı olan bu albüm grubun bir arada durmasını sağlayamamış. Albümün hemen ertesinde dağılmışlar ve grup elemanlarının çoğu yoluna stüdyo müzisyeni olarak devam etmiş.

Deep Feeling albümü Crossover Prog janrına dahil olması ile birlikte pek çok farklı müzik türünden, tarzından ve grubundan etkiler içeriyor. The Beach Boys tarzı vokallerden Uriah Heep'in klasikleşmiş Ken Hensley klavyelerine uzanan geniş bir yelpazede gezinirken türler arasında da sağlam geçişler yapabiliyorlar. Klasik müziğe selam duran bölümlerden İngiliz tarzı Progressive Rock'ın derinliklerine, melodik bir şekilde ilerleyen Psychedelic karışımından ortaçağ geleneksel müziğini andıran parçalara kadar pek çok yere de uğruyorlar.

Albümün tartışmasız favori parçası olan Classical Gas bütün türler ile bağlantıyı sağlarken parçadaki enstrumantasyon ile de gerçekten göz dolduruyor. Akustik gitardan bu kadar yüksek ve iyi sesler çıkacağına inanmakta güçlük çekerken melodilerin içinden geçip giden flüt ve piyanolara ise şaşkın şekilde bakabiliyorsunuz.

Şüphesiz hem albüm hem grup için çağın çok ötesinde, büyük yenilikler getirmiş ya da fazlasıyla öne çıkmış gibi tanımlamalar yapmak güç. Ama bu, onların gerçekten de bu ayarlara yakın bir yerde durmadığını da kanıtlamaz. Hem yayınlandığı dönemde hem daha sonrasında çok fazla bilinen, öne çıkan bir albüm olmasa da hakkını teslim etmek isteyen her dinleyicinin ciddiyetle şapka çıkaracağı kadar iyiler. Uzadıkça genişleyen ve gelişen melodileri, kendini göstermek için bir anda ortaya atılan ve kontrolü kaybetmeden ilerleyen gitarlar, ciddiyetten uzak davul atakları, sürünün başındaki yerini kaybetmemek için kendini her uygun zamanda öne ata enfes klavyeleri ile arşivde olmazsa olmaz, nadide parçalardan biri Deep Feeling.

DEEP FEELING

John Swail / Lead Vokal
Martin Jenner / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Pedal Steel Gitar, Sesler
Derek Elson / Hammond Org, Harpsichord, Piyano, Vokal
David Green / Bass, Flüt, Vokal
Graham Jarvis / Davul, Vurmalılar, Vokal

DEEP FEELING

01. Welcome For A Soldier (5:59)
02. Old Peoples Home (3:52)
03. Classical Gas (8:16)
04. Guillotine (9:00)
05. Country Heir (5:47)
06. Lucille (5:30)

31 Ocak 2023 Salı

Clouds / Watercolour Days (1971)

Progressive Rock
sahnesinin tam ortasında yer alıp da bu kadar bilinmeyen bir başka grup olması da mümkün değil gibi. Edinburgh, İskoçya'da 60'ların ortalarında The Premieres aıyla kurulan grup kısa süre sonra 1-2-3 adını alıyor ve dönemin pek çok etkili ismi ile birlikte çalıyor, hatta bir çoğunu da etkiliyor. Ama kendileri neredeyse hiç bilinmiyorlar. Ticari açıdan kazandıkları büyük başarılar da yok. Fakat onlar olmasaydı belki de Progressive Rock'ın çıkışı, gelişmesi, günümüzdeki yansımaları tamamen farklı olacaktı.

Anlatılanlara göre Keith Emerson'ın grubu The NiceP.P.Arnold'un alt grubu olmaktan çıkarıp, kendilerine has, klasik müzikten beslenen bir tarza evrilmelerini sağlayan şeyin 1-2-3 olduğu söylenir. 1967 yılında, İngiltere'de dönemin en ünlü mekanlarından biri olan Marquee Club'da The Syn (Yes'in ilk hali), The Yardbirds, Jimi Hendrix ve Jethro Tull ile sahne aldıkları sırada en azından The Syn ve Jehtro Tull'ı fena şekilde etkiledikleri de anlatılır. Rick Wakeman'ın da o dönem Marquee Club müdavimlerinden olduğu ve 1-2-3 ile sıkı ilişkiler içine girdiği söylenir.

1-2-3'ün başlangıçta yaptığı şey bilinen pop ve rock parçalarını içerisinde fazlasıyla doğaçlama bulunan, klasik müzik ve Jazz düzenlemelerinden alıntılar, uyarlamalar içeren bir hale büründürmekti. O kadar uzmanlaşmışlardı ki bir süre çaldıkları tüm parçalarda benzer bir yaklaşım sergilemeye başladılar. Ama artık alıntılardan çıkıp kendi yorumlarını katıyorlardı. Yaptıkları bu değişik müzik tarzı yapımcıların da ilgisini çekmeye başlamıştı. 1967 yılı sonlarında Island Records ile anlaşıp isimlerini The Clouds olarak değiştirdiler. İlk albüm Scrapbook kısa süre sonra yayınlandı. Ticari başarıyı yakalayamamışlardı ama oldukça iyi ve değişik bir albüm kaydetmişlerdi. Peşi sıra 1969 yılında ikinci albüm Up Above Our Heads yayınlandı. Sonuç ilkinden farklı değildi ama en azından popülerleşmeye başlamışlardı. 1971 yılında yayınlanan Watercolour Days ise ilk iki albümden daha iyiydi ve ticari olarak da başarılı olmuştu.

Yine de 3 kişiden oluşan grubun tüm üyeleri albümlere kaydettiklerinin kendilerini tam olarak ifade etmediğini düşünüyorlardı. Her zaman bir konser grubu olduklarını, bunun dışına çıkıp stüdyo kaydına girdiklerinde yapabileceklerinin çok azını yaptıklarına inanıyorlardı. 3 albümün ardından pek başarılı olmayan ticari grafik ve albümleri istedikleri gibi kaydedeme kaygılarından dolayı Clouds dağılma kararı aldı. Grubun has elemanı Ian Ellis önce Steamhammer'a ardından da Savoy Brown'a geçti. Sonra bir daha ortalıkta görünmedi.

Albümün nereye konacağı, hangi janra dahil edileceği biraz karışık. Genel olarak Prog Related olarak tanımlanır ve çok da doğrudur. Tam olarak Progressive Rock'ı karşılamadığı gibi daha en başında bahsettiğimiz merkezinde olma durumu da vardır. Henüz tam olmamış, olgunlaşmamış bir hali vardır albümün. Fakat Proto-Prog da değildir. Zira bunun biraz ötesinde, Progressive'e daha yakındırlar. 

Watercolour Days'in en önemli yanlarından biri de albümdeki orkestrasyonları yapan, Kraliyet Müzik Akademisi mezunu genç David Palmer'ın bulunmasıdır. Palmer'ın ilk önemli başarısı olan bu albümden sonra önü fena halde açılmış, en şaşaalı dönemlerinde Jethro Tull, Yes, Genesis gibi gruplarla çalışmıştır.

CLOUDS

Billy Ritchie / Hammond Org, Piyano, Harpsichord, Vokal
Ian Ellis / Bass, Mouth Org, Vokal
Harry Hughes / Davul

Konuk Müzisyen:
David Palmer / Orkestrasyon

WATERCOLOUR DAYS

01. Watercolour Days (5:29)
02. Cold Sweat (3:37)
03. Lighthouse (5:04)
04. Long Time (4:38)
05. Mind of a Child (2:52)
06. I Know Better Than You (4:54)
07. Leavin' (3:26)
08. Get off my Farm (3:27)
09. I am the Melody (2:43)

30 Ocak 2023 Pazartesi

Melissa / Midnight Trampoline (1971)

Avustralya'dan çıkma Melissa, beklenmedik şekilde insanı şaşırtan Psychedelic Rock gruplarından biri. 1969 yılında Molten Hue adıyla kurulan grup 2 yıllık bir konser maratonu ve 9 aylık sıkı çalışmanın ardından ilk ve tek albümünü kaydetmiş. 1971 yılında yayınlanan albüm West Coast tarzında Psychedelic Rock yapan Avustralyalı ilk gruplardan birinin albümü olarak da bilinir.

1971 yılında, albüm kayıtlarına başlamadan hemen önce Elton John'un Avustralya turnesinin Sidney ayağında ön grup olarak sahne almayı da başarmışlar. Kuruldukları şehir Sidney'in banliyölerinde bir hayli fazla dinleyici kitlesine sahip olan grup büyük ticari başarılar elde edemese de kaliteli bir albüm bırakabilmiş gruplardan. Albümün ardından grup bir süre daha ayakta kalmaya çalışmış ama 1972 yılı sonlarına dağılmışlar.

Müzikal olarak tarzlarını belirlemek aslında biraz güç. Her ne kadar Psychedelic çıkışlı olsalar da işi daha fazla ileri götürmüşler. Bazı noktalarda Van Morrison, Jefferson Airplane havası sezinlerken bazı noktalarda ise Cressida, Spring hatta daha ileri gidersek Jethro Tull'a kadar uzanan bir çeşitlilikte parçalar bulunuyor Midnight Trampoline'de. Hemen belirtmek gerekir ki bu bahsettiğimiz gruplarla ilgileri, onların müziğine benzer bir şeyler yapmaktan öte, onlardan beslenip kendi tarzları içerisine yedirmeleriyle alakalı. Jethro Tull'dan etkileri hissederken karşınızdakinin onlar olmadığını aksine bambaşka bir grupla karşı karşıya olduğunuzu çok iyi anlıyorsunuz.  Albüm boyunca duyduğunuz Folk, Heavy Psychedelic Rock, Hard Rock etkileriyle ara ara Indian Summer'ı a aklınıza getireceğini söylemeden geçmeyelim.

Avustralya'nın Van Morrison'a verdiği karşılık gibi düşünülse ve hatta Van Morrison'ın iki parçası Young Lovers Do ve Madame George'u yeniden yorumlamış olsalar da tam anlamıyla onların bir kopyası da değiller. Dönemin pek çok grubunda olduğu gibi Melissa'da da etkilenmeler bir hayli fazla ama bunu yaparken kendilerine ait bir tarz oluşturmaktan da geri durmamışlar.

Aksiyonu bol, sadelikten hoşlanan ama karmaşanın içine düşmekten de zevk alan müzik dinleyicileri için biçilmiş kaftan olarak adlandırılabilir Midnight Trampoline. Dinledikçe içine daha fazla düştüğünüz, düştükçe de vaz geçmek istemediğiniz tarzda albümlerden hem de.

MELISSA

Richard Barrett / Gitar
Joe Creighton / Bass, Vokal
Robert Gunn / Flüt, Vokal
Wally Sparke Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
"Martin" / Armonik Vokaller
Peter Martin / 12 Telli Gitar
Glen Farley / Elektrikli Piyano

MIDNIGHT TRAMPOLINE

01 - Matalla 4:50
02 - Getting Through 4:08
03 - Young Lovers Do 4:05
04 - Out in the Country 3:58
05 - Cuckoo 5:45
06 - Jennifer in New York 5:10
07 - Madame George 6:20

29 Ocak 2023 Pazar

Rhésus O / Rhésus O (1971)

1970
yılı sonlarında Fransa'da kurulan Rhésus O, Miles Davis, Frank Zappa ve Soft Machine gibi etkilere sahip tek albümlü bir Jazz Rock ve Fusion grubu. Haklarında ufak tefek bilgi kırıntıları dışında bir şeye rastlamak pek mümkün değil. Ama 1975 yılında Magma grubunun da klavyecisi olacak olan Jean-Paul Asseline tarafından kurulduğunu, grubun kurulduğu dönemde pek bilinmeyen fakat sonraları Gong ve Magma başta olmak üzere pek çok grupta çalan müzisyenlere sahip olduğunu biliyoruz.

Gong ve Magma'nın adı geçmişken Rhésus O'nun müzikal anlayışı içerisinde her iki grup ile benzeşen öğelerin bulunduğunu belirtmeden geçmeyelim. Diğer yandan bakıldığında ise grubun kendine has bir yanı da var ve bu yan fazlasıyla ağır basıyor. Avant-Gard Jazz, Canterbury Scene, Folk, Klasik Müzik gibi çok fazla etkileşime sahip de olsa Rhésus O'nun tarzını ve hakkını vermek gerekiyor.

Hızlı şekilde değişen melodiler, melodi olmaktan çıkıp kaosa dönüşen notalar, saksafon ile beyninizin içini tırmalayan tarzda yaklaşımlara albümde sıkça rastlayabilirsiniz. Bütün bu zorlayıcı öğeler ile birlikte bir yandan da sanki San Fransisco'nun arka sokaklarında turluyormuşsunuz hissi yaratan bir sadeliğe ve bütünlüğe de sahip.

İsmini andığımız Canterbury Scene içine dahil edilmeye çalışılsalar da o kadar belirgin Canterbury özelliklerine de sahip olmadıklarını belirtelim. Belki Moving Gelatine Plates ile biraz benzeşiyorlar ama bu tam olarak da bahsi geçen türe dahil edilmeleri için yeterli değil. Genel olarak grupta iki bass bulunmasından kaynaklı olarak bu belirginleştirmeye gidilse de bir yani hep aksıyor bu fikrin. Hatta daha ileri giderek Magma daha sonra var olsaydı Zeuhl'un giriş albümlerinden biri olarak bile kabul edilebilirdi Rhésus O. Ama değil, iyi ki de değil. Zira kendine has bir müzikal anlayışa sahip grupları benzersiz kılan da bu olsa gerek.

Pek çok dinleyicinin dinlerken güçlük çekebileceği tarzda albümlerden bir de. Kolay ve melodik şekilde ilerleyen yapıya sahip değiller. Don Cherry yırtıcılığı, Miles Davis karmaşası ve Progressive Rock hissiyatı bolca bulunuyor albümde. Dikkatle dinlenmesi, dinledikçe daha fazla içine girilmesi gereken albümlerden.

RHESUS O

Alain Monier / Org, Vurmalılar
Alain Hatot / Soprano Saksafon, Tenor Saksafon, Bariton Saksafon, Flüt
Jean-Pol Asseline / Elektrikli Piyano, Harpsichord
Francis Moze / Elektrikli Bass, Akustik Gitar, Xylophon
Serge Lenoir / Elektrikli Bass
Thierry Blanchard / Davul, Vurmalılar
Guy Pederson / Double Bass, Elektrikli Bass
Jean Stout / Koro Yönetimi

RHESUS O

01. Ciguë (2:42)
02. Maldonne (6:51)
03. Crier pour donner (5:29)
04. Le prophète égaré (2:16)
05. Préambule (6:21)
06. Eveil (4:39)
07. Outre-tombe (2:50)
08. Parcours (3:51)
09. Nos baignoires sont enchantées (0:44)

28 Ocak 2023 Cumartesi

Triana / El Patio (1975)

Belki de İspanya'nın gelmiş geçmiş en iyi gruplarından biri Triana'dır. Bu tip cümleler kurmak diğerlerine de haksızlık gibi görünebilir ama bir noktada da insana böylesi iddialı cümleler kurduracak bir şeyler ortaya çıkıyor işte. 1974 yılında Endülüs'te kurulan Triana da insanın ayarları ile oynayan, coşturan, koşturan, yerin dibine sokan gruplardan ve müzikal anlayışlardan biri.

Temelde Progressive Rock ve Symphonic Prog olarak adlandırılsalar da doğruluğu tartışılır bir kategorilendirmedir bu. Progressive ve Symphonic öğelerin fazlasıyla bulunduğu ama Flamenko ile birleştirildiği bir müzikal anlayışa haksızlık da etmemek gerekiyor. Bu nedenle de Rock Andaluz ya da Andalusian Rock denilen bir tür oluşmuş / oluşturulmuş / adnlandırılmış zaman içerisinde. Triana'yı da en iyi karşılayan kategori bu olsa gerek. Aynı zamanda bu tarza Flamenco Rock da denir ama kişisel olarak bu tanımın tam olarak karşılamadığını da belirtmek isterim. Azahar, Alameda, Mezquita gibi gruplarla anılan Flamenco Rock, bu folklorik yaklaşımdan yola çıkıp onu genişleten bir anlayış. Rock Andaluz ise Flamenko'dan yola çıkıp müziği daha fazla benimseyen bir yapıya sahip. Genel olarak düşünüldüğünde hepsi aynı :)

El Patio en iyi albümleri olmasına rağmen, piyasaya çıktığı yıl 1000 adet kadar satmış olması grubun da yaptıkları işe olan inancını bir miktar kırmış ama yılmamışlar. 1976 yılında Madrid'de verdikleri konsere kadar dayanmışlar. Zaten o konserle birlikte de fena halde öne çıkmışlar. Diğer taraftan bakıldığında İspanya'da Franco döneminin bitmesiyle birlikte daha geniş kitlelere açılma imkanı da yakalamışlar.

Grubun ve döneminde satmayan albümün en önemli başarısı, Flamenco Rock'ın başlangıcı olması ve bu tarzda müzik yapan gruplara bir şans verilmesini sağlamasıdır. Özellikle Madrid konseri ve Franco sonrası dönemde İspanya'nın en bilinen, en sevilen gruplarından biri haline gelmişler. İlk albüm de dahil olmak üzere kaydettikleri albümler defalarca yeniden basılmış.

Triana'yı oluşturan grup elemanları arasında özellikle bu albüme Rock namına çok bir şey olmadığını söylemek yanlış olmaz. Klavye, Davul ve Flamenko gitar çalıyorlar. Albümde gitar ve bass ise konuk müzisyenlerin desteği ile tamamlanıyor. 3 müzisyenin de kökeninin Flamenko olmasından kaynaklı acayip bir içe işleyiş durumu var yani. Parçaların bazı yerlerinde, onca coşkuya rağmen, canınızın acıdığını bile hissediyorsunuz. Öyle böyle değiller, çok değişikler. Dinlemekten sıkılmayacağınız, vazgeçmekten korkacağınız tarzda bir albüm El Patio.

TRIANA

Jesús De La Rosa / Vokal, Klavye
Eduardo Rodriguez / Flamenko Gitar
Juan José Palacios / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Antonio Perez / Elektrikli Gitar
Manolo Rosa / Bass

EL PATIO

01. Abre la Puerta (9:53)
02. Luminosa Mañana (4:05)
03. Recuerdos de una Noche (4:42)
04. Sé de un Lugar (7:10)
05. Diálogo (4:32)
06. En el Lago (6:38)
07. Todo es de Color (2:09)

27 Ocak 2023 Cuma

Cos - Postaeolian Train Robbery (1974)

Daniel Schell liderliğinde toparlanan, çoğunluğu Brüksel Serbest Üniversite’sinin big band elemanlarından oluşan Classroom adlı grubun geçmişi 1967 yılına dayanıyor. Canterbury etkili jazz ağırlıklı çalışmaları ile 67-68 yılları arasında Avrupa’da bir çok festivalde boy göstererek dikkat çeken grup Pascale de Trazegnies’in katılımı ile Cos’un temellerini atmış.

Tarz olarak Canterbury’nin genel özelliklerini barındırmalarının yanında, Zeuhl’e geçiş yaptıkları anlarda hem yüksek tempolu hem çılgınlığın sınırlarında dolaşmaları sanki Caravan, Gong ve Magma bir araya gelmiş etkisi yaratıyor. Yer yer beyninizi gıdıklayan (dinlerken hipnotize olma ihtimaliniz çok yüksek) vokallerini tıpkı bir enstruman gibi kullanan Pascale Son’ın nefeslilerle (kimi zaman da perküsyonlarla) unison yürüyüşleri enfes. Bu arada albümün açılışı ile beraber dinleyenlerin kulaklarına orgazmı yaşatan nefeslileri Schell ile beraber Son’a ait.

Nadir de olsa yer yer duyabildiğimiz Daniel Schell’in gitarları yerine Classroom’dan beri grupla beraber olan Charles Loos’un tuşluları albümün genel karanlık atmosferinin temelini oluşturuyor. Bazı parçalarda introlardaki soloları haricinde Robert Dartsch’ın enerjik davul ritmleri çoğu noktada kendini tekrarlasa da Alain Goutier’in enfes bas yürüyüşleri ile birleşince alt yapıda enfes bir uyum yakalanıyor.

Albümün 1990 yılında yeniden yayınlanması ile ortaya çıkan Classroom kayıtlarından (evet jazz elementleri daha ağır basıyor) anlayacağınız üzere Cos birden ortaya çıkıp , o zamanın güncelini yakalamış bir gruptan ziyade, zaten halihazırda güncelle paralel müzikler yaparken, etkileşimlerini artırararak dönemin en iyi işlerinden bir kaçını yaratmış ve sonraki albümlerinde hep üzerine koyarak devam etmiş ki Viva Boma’yı dinlemenizi tavsiye ederim.

COS

Pascale Son / vokaller, obua
Daniel Schell / gitar, flüt ve ses efektleri
Charles Loos / tuşlular
Alain Goutier / bas gitar
Robert Dartsch / davul
Steve Leduc / perküsyon
Adrian Stoop / takdim sesi

POSTAEOLIAN TRAIN ROBBERY

01. Postaeolian Train Robbery (4:13)
02. Cocalnut (7:20)
03. Amafam (8:24)   
04. Populi (3:30)
05. Halucal (3:50)
06. Coloc (9:47)

26 Ocak 2023 Perşembe

Mother Superior / Lady Madonna (1975)

Çok nadir bulunan gruplardan biri de Mother Superior. Nadir olmalarının sebebi tamamen kadınlardan oluşması. Yoksa müzikal kalite olarak blogda anlattığımız gruplardan aşağı kalır en ufak bir yanları yok. Hatta belki de bazılarından çok daha da iyiler diyebiliriz rahatlıkla.

1974 yılında, Cosmetix adlı grubun seçmelerine katılan Jackie Badger ile başlıyor hikaye. Badger seçmelere katılıyor ama gruba girmek yerine grubun 2 elemanını, Jackie Crew ve Audrey Swinburne'ü ayartıp kendi gruplarını kurmaya ikna ediyor. Kısa süre sonra aralarına katılan Yeni Zelandalı Leslie Sly ile kadroyu tamamlıyorlar. Olukça uzun süren stüdyo çalışmaları ve bolca alkolün ardından grubun adını da Mother Superior olarak belirliyorlar. 1 yıl boyunca pek çok yerde konsere çıkıyorlar ve belirgin bir kitleye sahip oluyorlar. Bu motivasyonla birlikte ilk ve tek albümlerini kaydedip daha da kalıcı olma yolunda ilerliyorlar. Fakat grupta yaşanan sorunlar ikinci bir albüm kaydetmelerine olanak tanımıyor. 1977 yılında verdikleri veda konseri ile birlikte dağılıyorlar.

Crossover Prog janrı içine dahil edilen grubun tarzında acayip ve hoş bir naiflik var. Aşırı zorlamalara girmeden her şeyi sakince hallediyorlar. Melodik ve ritmik olarak tasarladıkları parçalarda enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Vokalin özelliksiz ve sade bir tarzı olması göze batar gibi dursa da albümün bütününde oldukça iyi bir yer ediniyor kendine. 

Ara ara Heavy Progressive Rock'a doğru evrilirmiş gibi olsa da albüm genel olarak klasik bir Rock anlayışı ile ilerleyip Crossover Prog içerisinde sürükleniyor. Ama bu sürükleniş başı boş, kontrolsüz bir durum da değil. Fazlasıyla çalışılmış, özellikle yapılmış hissiyatına sürekli şekilde kapılıyorsunuz. Özellikle nereden geldiğini bilemediğiniz, bir anda ortaya çıkan davul atakları ve klavye tonlarıyla sizi mest ediyor.

Temelde albümün çok büyük ya da efsanevi özellikleri bulunmuyor. Fakat bu kötü ya da ikinci sırada olduklarının bir göstergesi de değil. Rock içerisinde özellikle de kendi adıma iyi bir yerde durduklarını söyleyebilirim. Diğer taraftan bakıldığında da arşivde olmazsa olmazlardan biri demek de yanlış değil. Hatta nadide parçalardan biri olarak da görülebilir

MOTHER SUPERIOR

Lesley Sly / Vokal, Klavye
Audrey Swinburne / Vokal, Gitar
Jackie Badger / Bass, Vokal
Jackie Crew / Davul, Vokal

LADY MADONNA

01. No Time Toulouse Lautrec (5:46)
02. Just One Look (5:57)
03. Mood Merchant (7:00)
04. Love the One Your With (4:38)
05. Ticklish Allsorts (5:19)
06. Lady Madonna (4:37)
07. Years Upon Tears (5:55)

25 Ocak 2023 Çarşamba

Fourteen Octaves / Fourteen Octaves (1975)

Daha önce İsrail'den bir grubu blog'da konuk etmiş miydik hatırlamıyorum ama dönemin, İsrail'den çıkmış en iyi albümlerden birini eklememiş olmak büyük bir kayıp diye de düşünüyorum. Haklarında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Fourteen Octaves (14 Octaves, ארבע עשרה אוקטבות ,14 אוקטבות olarak da biliniyorlar) aslında 2 kişi ile başlayan bir proje. Avner Kenner ve Yoni Rechter tarafından oluşturulan grup daha sonra yapılan Zohar Levy (davul) eklemesi ve 2 farklı bass gitaristin desteğiyle albümün kaydedilmesi kıvamına gelmiş.

Her ikisi de klavyeci olan Kenner ve Rechter liseden beri olan arkadaşlıkları sayesinde 1974 yılında birlikte albüm yapmaya karar veriyorlar. Grubun adını da piyanoda bulunan 7 oktav x 2 klavyeciden yola çıkarak 14 Octaves yapıyorlar. Bu arada belirtelim, 1974 yılında her ikisi de Tel Aviv Müzik Akademisi'nde öğrenciler. Rechter de Kaveret isimli başka bir grubun üyesi. Ama birlikte bir şeyler yapma hevesine kapılıyorlar ve uzun çalışmalar sonucunda, aldıkları eğitimin de yardımıyla nefis bir albüm ortaya çıkarıyorlar.

Jazz Rock ve Fusion ile başlayan albümün tarzı Progressive Rock'a kadar uzanıyor. Tuhaf bir şekilde albümde Gentle Giant etkileri oldukça fazla. Her iki klavyecinin de çalış tarzları Gentle Giant'teki klavyelere fena halde benziyor. Ama grubun alt yapısındaki İsrail folkloru bire bir benzeşmenin ötesine geçmelerini de sağlıyor.

Albümde To Be Alone dışında tüm parçalar İbranice. Rock müzik içerisinde alışkın olmadığımız, estetik uygunluğunu sorguladığımız dil yapılarından biri yani. Lakin bu albümde herhangi bir soruna yol açacak şekilde kullanılmıyor. Aksine, dinledikçe bu dilin de doğru kullanıldığında Rock müziğe fena halde uyduğunu fark ediyorsunuz. Tek ve ikili vokallerle desteklenen ve birbiri içinden geçiyormuş hissi uyandıran klavyeler ile gerçekten de dinlemekten keyif aldığınız albümlerden birine dönüşüyor.

Beklentilerinizin çok ötesinde etkilerle, tarz geçişleri ve etkileşimleri ile karşılaştığınız albüm gerçekten de tek albümlü efsaneler listemize tekinsiz bir giriş yapabilecek nitelikte. Onu nereye, nasıl ve ne şekilde koyacağınızı bilemeseniz de dinledikçe kafanızı daha fazla karıştırıp favori albümlerinizden biri olmaya aday.

FOURTEEN OCTAVES

Avner Kenner / Klavye, Piyano, Vokal
Yoni Rechter / Klavye, Piyano, Vokal
Zohar Levy / Davul
Alon Oleartchik / Bass
Avner Yifat / Bass

FOURTEEN OCTAVES

01 - אומקא גומקא 2:44
02 - קטע איתי 2:56
03 - שום פרס 2:14
04 - קטע פה מינור 2:30
05 - הסבון שבמקלחת 2:05
06 - To Be Alone 2:57
07 - דמעות של מלאכים 3:22
08 - כשאור דולק בחלונך 3:35
09 - לבדו 3:59
10 - ערב בתל-אביב 2:30
11 - שבע פי שלוש 2:11
12 - בלוז שקט מהדרך 5:05

24 Ocak 2023 Salı

Matuskela / Matuskela (1973)

Günümüzde çok fazla bilinmeyen ama kaydettikleri tek albümle listemize girmeyi başaran gruplardan biri de Brezilya çıkışlı olan Matuskela. 1966 yılında kurulan grup hakkında tarihsel bilgimiz çok fazla yok. Lakin Progressive Rock / Progressive Folk semalarında gezinen albümleri tarihsel bilgiyi de önemsiz kılıyor.

1966 yılında bir grup genç tarafından kurulup uzunca bir süre çalıştıklarını, bazı konser ve dinletilerde yer aldıklarını, kurulduktan 7 yıl sonra albüm kaydına girip sonraki 7 yıl boyunca da ufak tefek konserlere çıktıklarını ve 1980 yılı ortalarında dağıldıklarını biliyoruz.

Muhtemelen kuruldukları yıldan başlayan müzikal anlayışları karmaşık bir yapı içeriyor. Pek çok türü dinleyip beğendikleri albümün her yerinde etkisini hissettiriyor. Hippi müziği, Psychedelic Rock, Folk, Heavy Rock gibi türler grubun alt yapısında bulunanlar. Tuhaf bir şekilde The Beatles'tan Iron Butterfly'a uzanan, arada America'ya uğrayıp Santana'ya selam veren bir tarzları var Matuskela'nın. Akustik ve Elektrikli gitarlar, bongolar, ilkel bir anlayışla yaratılmış Synthesizer riffleri, kimi zaman acıtan kimi zamansa gülümseten incelikli vokali ile insanın içine işleyen albümlerden biri demek yanlış da olmaz.

Albümün genelinde henüz tam olmamışlık hissiyatı bulunsa da Proto Prog olarak adlandırılabilecek bir müzikal anlayışları yok. Belli ki çok uğraşmışlar, istekle şevkle parçaları yazıp çalmışlar. Bunu yaparken de az önce bahsettiğimiz tarzların hepsini de içine aktarmışlar. Birbirinden bağımsız bu türleri bu kadar iyi şekilde birbirine yedirebilmek kolay bir şey olmasa gerek.

Matuskela'yı uluslararası başarılara sahip büyük gruplarla karıştırmamak da gerekiyor. Onlar, verdikleri o yerel havayla bölgesel özellikler taşıyan ve kısıtlı bir alana hitap eden bir müzik yapıyorlar. Latin ezgilerinden, sade ama etkileyici şeylerden hoşlananlar için bire bir yani. İşin ilginç yanı Brezilya'dan çok diğer ülkelerde biliniyorlar. Bunun en büyük sebebinin müzikal anlayışlarındaki diğer türler olsa gerek. Eklektik bir yapıya sahip olan Matuskela'nın Folk Progressive Space Acid Rock gibi saçma bir şekilde tanımlayabileceğimiz bir tarzı var. Brezilyalılar için bu o dönemde çok fazla gelmiş olsa gerek.

Dinlemeden geçmeyin, zira sizi şaşırtabilecek çok fazla ilginçlik barındırıyor içinde. Ama beklentilerinizi de yüksek tutun. Böylesi değişik bir anlayışa sahip gruptan daha azını beklemek de doğru değil.

MATUSKELA

João Carvalho / Bass
Lino / Guitar
Matuskela / Vokal
Didi Moreno / Davul
Demétrio / Flüt

MATUSKELA

01 - Idade do Louco 4:02
02 - Canto 3:22
03 - Uma Sopa de Saudade 4:25
04 - A Morte da Morte 3:10
05 - Viver Mama 5:05
06 - Maria Pureza 3:43
07 - Atrás da Cortina 3:02
08 - Uma Maneira de Viver 3:23
09 - Trapo Humano 3:44
10 - Raízes 3:03
11 - Cavalgada 2:50
12 - A Gente Tem que Ter 2:26
13 - Suza Suzana 2:17