3 Nisan 2023 Pazartesi

Klockwerk Orange / Abrakadabra (1975)

Avusturya'dan çıkma Symphonic Prog gruplarının en bilinenlerinden biri Klockwerk Orange. Grubun adının nereden geldiğini tahmin etmek güç olmasa gerek. Kısa ömürlü bir grup olmalarına rağmen ortalamanın üzerinde kaydettikleri ve bolca yerel özelliklere sahip albümleriyle arşivde yerini alması gereken gruplardan biri oluyorlar.

1974 yılında Innsbruck Müzik Akademi'si öğrencileri tarafından kurulmuş Klockwerk Orange. Hem arkadaş grubunun hem de grubun lideri konumunda duran multienstumantalist Herman Delago'nun çabaları sayesinde kurulmuş olan grup yine Delago sayesinde albümü yapıp yayınlayabilmiş. Ama çok fazla süre de aktif kalamamışlar ve 1976 yılı ortalarına doğru da dağılmışlar.

Genel yapı itibariyle ELP, Triumvirat gibi grupların tarzına yakın bir müzikal anlayışları var. Vokal, parçalar arasında ufak gezintiler yapma dışında çok fazla ortalarda görünmüyor, ön plana çıkan hep enstrümanlar oluyor. Çok muhteşem bir albüm olmamakla birlikte Symphonic Prog severlerin fena halde ilgisini çekecek türde bir albüm. Yalnız bu, berbat bir albüm manasına da gelmez hatırlatalım. Grubun, Avusturya çıkışlı olduğunu ve dönemin zorlayıcı etkileri altında var oldukları düşünüldüğünde gerçekten de başarılı olduklarını kabul etmekten başka bir şey yapamazsınız.

Albümün pek çok yerine yayılmış şekilde Avusturya folklorundan örnekler görebilirsiniz. Polka'ya yaklaşan bazı yerleri yakalamak da mümkün. Belirtmek gerekir ki albümde farklı türlerden etkiler bulunuyor ama minimal seviyede tutulmuş. Bu nedenle de Eclectic Prog'a yaklaşıyor denemez. Fakat bazı noktalarda ciddi kafa karışıklıklarına da yol açıyor denilebilir. Psychedelic Rock etkileriyle şekillenen ama sonra bir anda melodik bir Symphonic Prog'a dönüşen, ardından da bir anda bıçak gibi kesilen ve nereye gittiği ya da oraya neden gittiği anlaşılamayan bölümler de var albümde. Bilerek mi yapıldığına yoksa bir miktar beceriksizlik mi içerdiğine emin olmakta zorlanıyorsunuz.

Enstrümanların yetenekli müzisyenler tarafından çalındığı ortada ama Collegium Musicum gibi muhteşem bestelere sahip olmadıklarını da dinledikçe anlıyorsunuz.

Yukarıda saydığımız nedenlerle Klockwerk Orange ve Abrakadabra albümü için muhteşem, enfes, nefis gibi tanımlamalar yapamasak da hem grup hem de albüm ortalamanın üzerinde bir yeri hak ediyor.

KLOCKWERK ORANGE

Hermann Delago / Gitar, Org, Synthesizer, Trompet, Vokal
Markus Weiler / Org, Elektrikli Piyano, Synthesizer, Klavsen
Guntram Burtscher / Bass, Vokal
Wolfgang Böck / Davul, Tubuler Bells, Timpani

ABRAKADABRA

01. Dounyunohedeprinces (11:38)
02. The Key (11:52)
03. Abrakadabra (21:21)
    - Abrakadrabra
    - Temple Sh. Thirty Five
    - Mercedes Benz T 146.028

2 Nisan 2023 Pazar

Haikara / Haikara (1972)

1971 yılında Finlandiya'da kurulan Eclectic Prog grubu Haikara, coşkulu tarzlarıyla dikkat çekiyorlar. Grubun adı Leylek manasına geliyor ve muhtemelen müzik yaparken leyleklerden daha yukarı çıktıkları için bu ismi tercih etmişler diye düşünüyor insan.

1972 yılında kaydedip yayınladıkları ilk albüm Haikara ile bomba gibi düşüyorlar İskandinav müzik arenasına. O zamana kadar yapılmış en iyi ve en karmaşık yapıdaki albümlerden biri çünkü Haikara. Bu grup için de pek çok benzetme ya da yakıştırma var elbette. King Crimson ile Tasavallan Presidentti bunların başında gelirken, Genesis gibi karmaşık Chicago gibi coşkulu oldukları filan da söyleniyor. İyi bir dinleyici bu gruplarla etkileşim olduğunu fark eder tabi ama bu tamamıyla oradan yola çıktıklarını da göstermiyor. Kendilerince bir tarz yaratmışlar  ve bunda da oldukça başarılılar. Gerçekten de Chicago tarzı sesler, Genesis karmaşası, King Crimson yalınlığı ve Tasavallan Presidentti travması bulunuyor albümde ama kendilerine has bir şekilde yapmışlar bunu.

Eklektik yapıyı o kadar güzel şekillendirmişler ki benzersiz tanımlamasını fazlasıyla hak ettiklerini düşünüyorum. Diğer taraftan bakıldığındaysa Wigwam gibi, bilinirliği kıtalara yayılan bir hale de gelememişler hiçbir zaman. Muhtemelen müzikal anlayışları ile alakalı değildir bu. Yapımcı firmanın ya da dağıtıcının sorunlarından kaynaklı olsa gerek. Zira Finlandiya'dan çıkmış en iyi 3 gruptan biri diyebiliriz Haikara için. Hiç alakaları yok belki ama en az Wigwam kadar iyiler.

İlk albümün ardından 2 albüm daha yayınlamışlar o dönemde. İkinci albüm de ilkine yaklaşan bir seviyede ama 3. albüm olmasaydı da olurmuş hissiyatı veriyor dinleyene. Ha, albüm kötü değil ama daha en başından best of gibi bir albüm yapınca diğer albümlerde çıtayı aşağı çekmemek biraz zorlaşıyor işte. Üçüncü albümün ardından da grup dağılmış. Ta ki 1998 yılına kadar. O yıl tekrar bir araya gelip 4. albümü 2001'de de 5. albümü yayınlamışlar. Her ikisinin de 3. albümden daha iyi olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Karmaşık yapıda, içinde pek çok türün önemli yerlerinden alıntı yapan, yükseldikçe yükselen bir albüm istiyorsanız Haikara tam size göre.

HAIKARA

Vesa Lehtinen / Vokal, Tef, Cowbell
Vesa Lattunen / Vokal, Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Piyano, Org, Bass
Harri Pystynen / Flüt, Tenor Saksafon
Timo Vuorinen / Bass
Markus Heikerö / Davul, Triangle

HAIKARA

01. Köyhän Pojan Kerjäys - The Beggings Of A Poor Boy (5:41)
02. Luoja Kutsuu - The Lord Asks For You (7:45)
03. Yksi Maa & Yksi Kansa - One Land & One Nation (9:33)
04. Jälleen On Meidän - It's Ours Again (10:56)
05. Manala - Underworld (10:37)

1 Nisan 2023 Cumartesi

Goma / 14 De Abril (1975)

İspanya, Endülüs'ten tek albümlü efsaneler listemize sağlam giriş yapabilen gruplardan biri Goma. Oldukça yetenekli ve müzikal anlayışları oturmuş müzisyenlerden oluşuyor. Zaten grup, Chilcle, Caramelos Y Pipas ve Gong (İngiltere çıkışlı olan Gong değil) isimli grupların elemanlarından oluşuyor. Yani öncesinde oldukça iyi birikimleri var ve doğal olarak da bu albüme yansımış.

Albümün adı grubun kurulduğu gün olan 14 Nisan 1974'ten geliyor. Yetmemiş üstüne bir de kaydettikleri albümü 14 Nisan 1975 tarihinde yayınlamışlar. Bütün olay 14 Nisan üzerine dönüyor diyebiliriz yani. Lakin o 14 Nisan da artık nasıl bir günse, enfes bir albümün varlığına yol açmış. 

Albüm pek çok türe göndermeler içeren ve pek çok tarzdan beslenen bir yapıya sahip. Bu nedenle de Eclectic Prog olarak nitelendirebiliriz. Symphonic Rock / Symphonic Prog ile de içli dışlı bağlantılar bulunduğu için bu türe dahil edilmesi de kabul edilebilir bir anlayış olabilir. Ama hepsini bir kenara bırakın, albüm gerçekten de enfes. Dinledikçe daha fazla dinleyesiniz geliyor. Diğer yandan bazı gruplar için özellikle belirttiğimiz, keşke başka albümler de kaydetselermiş cümlesi bu grup için de fena halde geçerli. Fakat yapılabilecek çok fazla şey yok, eldeki ile idare etmek durumundayız.

Grubun tarzı ve albümün içeriği akustik gitar ile sağlanan İspanyol dokunuşlarını içerirken asıl ilhamını ise İngiliz Rock kültüründen alıyor diyebiliriz. Albümü dinlerken aklınıza Van Der Graaf Generator, King Crimson gibi gruplar geliyor ki bu tam da Goma'nın beslendiği tarzları işaret ediyor. Tabi bu beslenme biçimi aynen alıp kullanma gibi bir sonuç doğurmamış neyse ki. Grup kendine has bir müzikal anlayış yaratmayı başarabilmiş. Bazı noktalarda İngiliz bazı noktalarda İspanyol gibi görünse de onlar tam anlamıyla Goma diyebiliriz rahatlıkla.

Albüm 4 parçadan oluşuyor bu arada. En kısa parçanın 8 dakika olduğu düşünüldüğünde ne beklemeniz gerektiğini az çok çıkartabiliyorsunuz. Üstüne bir de beklentilerinizi daha fazla yükseltmeniz gerektiğini de belirtelim. Daha ne olsun?

Son olarak Goma'nın ve 14 De Abril'in, çölün ortasında sıcaktan kavrulurken karşınıza çıkan 1 kasa bira gibi geldiğini belirtmeden geçmeyelim.

GOMA

Alberto Toribio / Klavye, Sesler
Antonio Rodriguez / Davul, Sesler
Manuel Rodriguez / Gitar, Sesler
Pepe Lagares / Bass, Sesler
Pepe Sanchez / Saksafon

14 DE ABRIL

01. Aqui y Ahora (11:43)
02. Madre Tierra (8:11)
    a) Madre Tierra
    b) Pellicozo
03. Un Nuevo Abril Sin Sal (8:15)
04. Shooting Up (11:37)

31 Mart 2023 Cuma

Group 1850 / Paradise Now (1969)

İngiltere'yi işin içine katmadan düşünürsek, Avrupa kıtasının ilk Progressive Rock gruplarından biridir Group 1850. Hollanda çıkışlı olan grubun öncesi 1964 yılına, The Klits grubuna dayanır. Ortaya karışık bir şeyler yapmaya çalışan The Klits zamanla evrilip 1966 yılında Group 1850'ye dönüştü. Sağlam çalıyorlardı ve hemen kendilerine bir kitle edinmeye başladılar. Çıktıkları konserlerde sahne performansları çok iyiydi. 

1967 yılında en büyük çıkışlarını ve en iyi sahne performanslarından birini sergilediler. Amsterdam'a konsere gelen Mothers of Invention'ın ön grubu olarak sahneye çıktılar. Sergiledikleri performans Mothers of Invention elemanları tarafından da acayip beğenilmişti. Bu motivasyonla ilk albümleri Agemo's Trip To Mother Earth'ü kaydedip yayınladılar. 1968 yılında yayınlanan albüm Hollanda'nın ilk konsept albümüdür.

Pink Floyd'un Saucerful of Secrets albümü ile açtığı yolda ilerleyen grup, müzikal anlayışına pek çok tür ve tarzdan etkiler yerleştirirken Progressive yapıyı fazlasıyla güçlenirmişti. 1969 yılında, konumuz olan ikinci albüm Paradise Now yayınlandı. Albüm hem grubun hem de o dönemde Hollanda'nın en iyi albümü niteliğindeydi. Konserler ve sahne şovları birbiri ardına gelmeye başlamıştı grup için. Avrupa'nın pek çok yerinde bilinir hale gelmişler, albümleri de ortalamanın üzerinde satar bir durumdaydı. Fakat normal insanlar olmayan grup elemanları 1974 yılında Orange Upstairs adıyla sahne aldılar. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Group 1850 dağılmış mıydı? Adamlar neden sahnede başka bir isimle duruyorlardı? Bu karışıklık hali yaşanırken üzerine bir de aynı grup ismiyle albüm yayınladılar. Sonra ne olduysa bir anda başa dönüp tekrar Group 1850 adını aldılar ve 1975 yılında üçüncü ve son albüm olan Polyandri'yi yayınladılar.

Fakat üçüncü albümün ardından çok uzun bir süre bir arada kalamadılar ve grup yılın sonlarına doğru dağıldı. Elemanların hepsi başka gruplara katılarak yollarına devam ettiler.

Paradise Now, Psychedelic yönü fazlasıyla ağır basan bir albüm. Bazı noktalarda o kadar yükseliyor ki Space Rock'a dönüşmeye bile başlıyor. Gitar bölümleri ile kimi yerlerde Jimi Hendrix Experience'i hatırlatırken kimi yerlerde ise kapının arkasında Pink Floyd duruyormuş gibi hissettiriyor. İnsanı fazlasıyla yakalayan, derinden etkileyen, coşkuyla alıp sürükleyen bir albüm Paradise Now.

GROUP 1850

Peter Sjardin / Vokal, Flüt, Org
Daniel van Bergen / Gitar, Piyano
Ruud van Buuren / Bass
Beer Klaasse / Davul
Dave Duba / Gitar

PARADISE NOW

01. Paradise Now (5:22)
02. Friday I'm Free (2:54)
03. Hunger (4:54)
04. Circle (1:08)
05. Lonelyness (2:22)
06. Martin en Peter (1:55)
07. ?! (7:05)
08. Purple Sky (10:53)

30 Mart 2023 Perşembe

Strange Days / 9 Parts To The Wind (1975)

İngiltere'den çıkma Strange Days'in enfes albümünün yanında yedikleri en büyük halt, grubun en bilinen, popüler anında Londra'daki 100 Club adlı konser mekanında verecekleri konsere ön grup olarak Sex Pistols'ı davet etmeleridir. Sex Pistols bu konserden sonra bilinir hale gelmiş ve Punk'ın doğuşunu imgelemiştir. Onun dışında grupla ilgili yani Strange Days ile ilgili söylenebilecek en ufak kötü bir söz bulamıyorum, kendi adıma.

70'lerin şaşaalı Progressive Rock döneminde, geriden gelen gruplardan biri olarak kuruluyorlar. Kısa sürede verdikleri konser ve dinletilerle de epeyce ön plana çıkıyorlar. Yaptıkları albüm anlaşmasının hemen ardından çıkardıkları ilk ve tek albümle, özellikle İngiltere ve Hollanda'da epeyce bir başarı elde edip tanınır hale geliyorlar. Hemen ardından da grup elemanları arasındaki müzikal fikir ayrılıkları nedeniyle dağılıyorlar ki gruptan ayrılanlar içerisinde Gordon Giltrapp ve Illusion'a katılanlar da var. Bu arada Strange Days'in, Paul Travis'in grubu Travis'ten ayrılanlarca kurulduğunu ekleyelim. Tek albümlü gruplardan biri olan Travis'ten ayrıldıktan hemen sonra kurulan grup ticari olarak düşünüldüğünde Travis'ten daha başarılı. Bu başarının en büyük sebeplerinden biri de daha Pop bir yaklaşım sergilemelerinden geliyor. Melodik açıdan zorlayıcı olmak yerine daha hafif melodiler kullanarak işlerini görüyorlar 9 Parts To The Wind albümünde.

Fruupp, Genesis, Supertramp gibi gruplardan gelen anlayışın 10cc ile birleşmesi gibi düşünülebilir Strange Days'in müzikal anlayışı. Fakat 10cc gibi de iyice popüler müziğe kaymış değiller. Albüm, Folk üzerinden giden hafif bir yapıya sahip diyebiliriz. Albümdeki enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Bir önceki gruptan edindikleri deneyim ile birlikte albümün altından kalkmayı başarabilmişler.

Az önce de dediğimiz gibi genel yapı Folk'tan beslenen bir Progressive Rock ya da Progressive Folk türevi. Fakat daha popüler olabilmek adına (Supertramp'in yaptığı gibi) araya Pop sosu katmayı unutmamışlar. Fena da değil aslında. Arada bahsettiğimiz hafif nitelikli albümlerden biri. Yormadan ama çok boşa da kaçmadan dinlettiriyor kendini. Özellikle ilkbahar zamanları, yazın başları gibi dönemlerde fazlasıyla ilgi çekici ve keyif verici bir hal alabiliyor 9 Parts To The Wind.

STRANGE DAYS

Graham Ward / Vokal, Lead Gitar
Eddie McNeil / Davul, Vurmalılar
Phil Walman / Vokal, Bas
Eddie Spence / Klavye

9 PARTS TO THE WIND

01 - 9 Parts to the Wind (4:31)
02 - Be Nice to Joe Soap (6:47)
03 - The Journey (10:06)
04 - Monday Morning (4:06)
05 - A Unanimous Decision (8:28)
06 - 18 Tons (7:35)

29 Mart 2023 Çarşamba

Probe 10 / There Is A Universe (1975)

Amerika'dan çıkmış en iyi Jazz Rock, Fusion ve Progressive Rock gruplarından biri de Probe 10. İnanılmaz bir coşkuyla kaydettikleri albümde kendinizi kaybetmeniz çok olası bir durum. Neyin nerede başlayıp bittiği, nereye gittiği ve nerelere gidebileceği konularında baş yapıt niteliğinde bir tek albüm. Doğal olarak tek albümlü efsaneler listemizde yerlerini alıyorlar.

1973 yılında Pennsylvania'nın Leigh Valley bölgesinde, lise arkadaşlarınca kurulan bir grup Probe 10. Başlangıçta neyi amaçladıklarını bilmiyoruz ama çıkan sonuca kendilerinin de şaşırdığına oldukça eminiz. Grup hakkındaki bilgilerimizin hepsi de bu kadar. Belli başlı kaynaklarda olmadığı gibi ayrıntılı araştırmanın ardından da elinizde yine aynı bilgilerle kalakalıyorsunuz. 

Albümle ilgili pek çok eleştiri bulunuyor. Bunların bir kısmı albümü yere göğe sığdıramazken, diğer kısmı ise yerin dibine batırıp batırıp çıkarıyor. Müzikal anlamda bu kadar acımasızlığı hak edecek bir anlayışa sahip değiller grup olarak. Biraz ham oldukları, bazı şeylerin tam oturmamış olduğu söylenebilir elbette. Ama albümün yapımcılığını bile kendileri üstlenmişler. Bunun sonucunda da teknik imkansızlıklarla boğuştuklarını anlamak zor olmasa gerek. Bütün o teknik kısıtlamalara ve imkansızlıklara rağmen kaydettikleri parçalar gerçekten de çok iyiler. Melodik yaklaşımlarının popülariteye kaymadan devam etmesi de işin ekstrası denilebilir. Melodiler kendi içlerinde dağılarak fazlasıyla gelişiyorlar. Tabi arada bir parçanın, başka bir parçanın devamı olduğu ve bu nedenle de yarı önceki melodi yarı yeni melodi içermesi de önemsizleşiyor.

Kategorilendirme konusunda sıkıntı yaşamayacağınız There Is A Universe, Psychedelic Rock etkileri barındırsa da genel anlamda Jazz Rock ve Fusion etrafında dönüyor. Yerinde durmadan gelişen ve değişen bir yapıya sahip olduğu için de Progressive Rock ana başlığı altında listelenmesi çok normal.

Temelde 4 elemandan oluşsa da albümde fazlaca müzisyen bulunuyor. Konuk müzisyen olarak eklenen bu müzisyenlerin Jazz ile ilgisi parçaların ve albümün her yerinde hissediliyor. Neredeyse 40'lı yılların Big Band'leri gibi coşkulu ve gürültülü yaptıkları girişlerle, uzayıp giden ve başladığı yere dönemeyen melodileriyle, üst seviyeye yaklaşan enstrümantasyonu ile arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri There Is A Universe.

PROBE 10

James McGee / Elektrikli Bass, Elektrikli Gitar, Flüt, 12 Telli Gitar
Jeff Saussier / Trompet, Korno
Bill Jones / Elektrikli Gitar
Barry L. Bachman / Vurmalılar

Konuk Müzisyenler
Tom Nicholson / Rhodes Piyano
Brian Gerhab / Flüt
Diane DuBois / Flüt
Samuel Creyer / Flüt, Alto Flüt
Mason Profit / Recorders
Linda Kistler / Keman
Susan Rudelitch / Vokal
David Robert Scheirer / Vokal, Babbling Brook

THERE IS A UNIVERSE

01. There Is A Universe (6:17)
02. Invasion Of The Malladroids(Invasions) (6:21)
03. Invasion Of The Malladroids(Fields Of Malladroy;Battle) (4:04)
04. Invasion Of The Malladroids(Dirge; Will There Never Be An End) (2:04)
05. Intergalactic Crossfire (3:56)
06. Solar Winds (4:57)
07. To Improve A Dream (2:21)
08. Galaxy Fire (6:08)

28 Mart 2023 Salı

Snakes Alive / Snakes Alive (1975)

Avustralya'dan çıkmış en enfes gruplardan biri de Snakes Alive. Kısa ömürlü bir proje olmasına rağmen, kaydettikleri tek albümle malum listemize üst sıralardan girmeyi hak ediyorlar. O kadar ilginçler ki albümü bile sadece 50 adet basıp, hem de kapaksız bir şekilde satışa sunmuşlar. Muhtemelen 5 parasız bir durumdaydılar ve / veya (varsa eğer) yapımcı firma da çok ciddiye almamıştı grubu. Bugünden bakıldığında büyük bir hata ettiklerini anlamışlardır diye tahmin ediyoruz.

1974 yılı ortalarına doğru bir araya gelen grup elemanları hızlı bir şekilde albüm kaydına girmişler. Kayıtlar sırasında yaşanılanlar oldukça keyifliymiş. Parçaları da o keyfin içerisinde doğaçlama olarak çalmışlar. Elbette yazılmış parçalar bunlar ama düzenleme yapmak yerine bodoslama girmeyi tercih etmişler. Belki de o nedenle albümdeki parçalar bu kadar coşkulu bir şekilde ilerliyor.

Bazı kaynaklarda Crossover Prog olarak sınıflandırılsalar da Jazz Rock'tan beslenen bir Progressive Rock anlayışları olması, bu sınıflandırmayı kabul etmiyor gibi sanki. Parçalarda popüler müziğe yakınmış gibi görünen bölümler var ama bu benzeşmeden öteye gitmiyor. Aksine, popüler müzikte yapılanın çok ötesine geçmeyi amaçlıyorlar ve başarıyorlar da. Parçaların gidişatlarındaki karmaşık yapı, enstrümanların ileri derecede iyi ve yaratıcı kullanımı Crossover Prog tanımlamasını pek hak etmiyor diye düşünüyorum.

Hepsi birbirinden uzun 5 parçadan oluşan albümde yapabilecekleri her şeyi yapmış gibi görünüyorlar. Belki de bu nedenle dağılmışlardır diyeceğim ama grup ile ilgili tarihsel bilgimiz gerçekten de kısıtlı. Bu arada belirtelim, albüm 50 kopya olarak basılıp dağıtıldıktan sonra uzunca bir süre aranılan parçalardan biri haline gelmiş. 90'ların ikinci yarısından sonra korsan CD'lerin çoğalması ile birlikte albüm de yeniden ortaya çıkmış. Plak'tan kaydedilmiş korsan versiyonun 1 milyondan fazla kopya sattığına dair söylentiler mevcut. Bu sürecin ardından geçen yaklaşık 25 yıldan sonra da albüm yeniden, ve bu kez ikili plak olarak 2020 yılında yayınlandı. Snakes Alive'a ait tüm kayıtlar, demolar, samplelar vs. albümle birleştirilip piyasaya sürüldü. Albümün gün yüzüne çıkmasında en büyük emek grubun Bass gitaristi Michael Vidale'e ait. Zira adam tüm kayıtları elinde tutup, kaybetmemeyi başararak bugünlere kadar getirmiş.

SNAKES ALIVE

Michael Vidale / Bass
Peter Nykyruj / Davul
Alex Ditrich / Klavye
Boris Peric / Gitar
Jonas Thomas / Saksafon, Flüt, Vokal
Colin Campbell / Trompet

Konuk Müzisyen:
Ralph Cooper / Vurmalılar

SNAKES ALIVE

01. Abberations (8:52)
02. Snakes Alive (5:18)
03. Theme for Myra (7:18)
04. Dear Suzy (11:23)
05. Fruit Pie (6:27)

27 Mart 2023 Pazartesi

Mémoriance / Et après... (1976)

70'lerin ikinci yarısının başlangıcında kurulan Fransız Symphonic Prog grubu Mémoriance, 2 albüm kaydedip dağılsa da bu janr içerisinde kendine sağlam bir yer edinmiş gruplardandır. Farklı türleri karıştırarak kendilerine has bir anlayış geliştirmişlerdir. 2 albümle kalmış olmaları bir miktar üzücü olsa da bununla da idare ederiz diye düşünüyorum.

Fransa'nın ilk dalga Symphonic Prog döneminin ardından ortaya çıkan Mémoriance'ın Atoll, Ange, Carpe Diem gibi grupların tarzlarından etkilenmiş olduğu aşikar. Fakat tam anlamıyla onların kopyaları da sayılamazlar. Hatta bahsi geçen gruplara oranla Rock öğesi biraz daha alttan ve sert vuruyor Mémoriance'da. Psychedelic etkilerinin göründüğü anlarda da fazlasıyla kopuyorlar o gruplardan.

Bazı kaynaklarda Steve Hackett tarzı gitar kullanımı ve Pink Floyd'un Wish You Were Here dönemini hatırlattığı söylense de pek aldırış etmeyin. Doğruluk payı olmakla birlikte üzerinde çok fazla durulacak bir durum da değil bu. 

Et Aprés'te Jazz Rock'un varlığından da söz edebiliyoruz. Psychedelic Rock ile birleşen ve az önceki fikirdeki Pink Floyd'a benzeme durumunu ortaya çıkaran bir şekilde ilerliyor Jazz Rock Mémoriance'da. Tabi belirsizliklerle örülü bir yaklaşım bu çoğunlukla. Tam olarak Jazz Rock olmadığı gibi Psychedelic Rock'ın da öne çıktığını pek fazla söyleyemiyoruz.

Albümde biraz rahatsız eden tek şey vokal dilinin Fransızca olması. Bu ili Rock içerisinde sevenler vardır tabi ama kişisel olarak benim kulağımı tırmalıyor çoğunlukla. Vokale takılıp albümü dinleyememe durumuna kadar giebiliyorum. Gerçi Et Aprés... 'de bu durum çok fazla ortaya çıkmıyor. Zira vokalin parçalara katkısı minimal düzeyde tutulmuş. İyi bir tercih yapılmış diyebiliriz.

Enstrüman kullanımları da oldukça iyi albümde. 70'lerin başındaki ezici üstünlükteki enstrümanlardan ve müzisyenlerden sonra böyle olması da çok normal diye düşünüyorum. Gerçi buradan sonra iş Punk'a ve 80'lerde ne idüğü belirsiz bir duruma kadar da gitti, o da ayrı konu. 

Havaların güzelleşmeye başladığı bu günlerde dinledikçe dinleyeceğiniz, kendinizi kaptırdıkça içinden çıkamayacağınız nitelikte albümlerden biri Et Aprés... Dinledikçe de Mémoriance'ın ne kadar iyi bir grup olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Hakkını telim etmemiz, arkalarından saygılı davranmamız gereken gruplardan yani.

MÉMORIANCE

Jean-Pierre Boulais / Lead Gitar, Ritim Gitar, Vokal
Claude Letaillenter / (?)
Jean-François Périer / Klavye, Vokal
Didier Guillaumat / Vokal, Lead Gitar
Didier Busson / Davul, Vurmalılar
Michel Aze / Bass, Vokal

ET APRÉS...

01. Je Ne Sais Plus (8:47)
02. La Grange Mémoriance (10:59)
03. Et Après (10:23)
04. Tracsir (4:48)

26 Mart 2023 Pazar

CCS / CCS (1970)

CCS ya da diğer adıyla C.C.S. aslında tam anlamıyla yaratıcı ve özgün bir grup değil gibi gelebilir başta. Bunun en temel sebebi de cover parçaların albümlerdeki yoğunluğudur. Lakin başkalarının parçalarının farklı tarzlarda yorumlamanın da büyük beceri işi olduğunu düşünürseniz ve grubun bunu yaparken gerçekten de kendilerine has bir şekilde yaptıklarını kabul ederseniz CCS ortalamanın çok üzerinde bir grup olarak çıkar karşınıza.

1970 yılında İngiltere'de Alexis Korner ve Damiarkalı vokalist Peter Thorup tarafından kuruluyor. Grupta ya da albümde / albümlerde çalan diğer elemanların hepsi stüdyo müzisyeni. Yani tam anlamıyla bir grup ruhu da yok diyebiliriz. Yine de müzisyenler hem enstrümanlarına hakimiyet hem de yaptıkları işin bilincine fazlasıyla vakıf olduklarından, gerçekten de 70'lerin kolektif bilinci üzerinde gidip geliyorlar. Bu arada sırası gelmişken CCS'in açılımını da yazalım. Collective Consciousness Society yani Kolektif Bilinç Topluluğu.

Grubun albümlerdeki genel tarzı hep aynı çevrede dolaşıyor. Jazz Rock, Blues Rock, Heavy Psychedelic Rock üzerine kurulu bir müzik anlayışları var. Tabi Alexis Korner'ın Blues geçmişi düşünüldüğünde bu çok da normal geliyor insana.

Konumuz olan ilk albümün ardından 1972 ve 1973 çıkardıkları diğer iki albümden sonra farklı yönlere dağılarak gruba son vermişler. Geride bıraktıkları 3 albümle belli bir miktar ticari başarı kazanmış olsalar da hiçbir zaman beklentilerini de karşılayamamışlar. 

Başta bahsettiğimiz cover meselesi de yüksek ihtimalle grubun hem ticari kaygılar gütmesi hem de farklı versiyonlar oluşturmak istemelerinden kaynaklanıyor. Albüm en bilinen Blues klasiklerinden Boom Boom ile açılıyor. eğişik bir bakış açısı kattıkları ikinci parça ise uzun zamandır Rolling Stones klasiği olarak kabul edilen (I Can Get No) Satisfaction. Aynı şekilde ama bambaşka bir versiyonla, Led Zeppelin'in Whola Lotta Love'ı da albümde bulunuyor. Onun ardından gelen parça ise Jethro Tull'dan Living in the Past ki onun da enfes ve orijinal versiyonuyla neredeyse alakasız bir coverı albümde yerini alıyor.

Cover parçaları sevmiyor olsanız bile bu albümle birlikte o konuda fikirleriniz tamamıyla değişiyor. Alexis Korner'ın ne değişik ve yaratıcı bir müzisyen olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.

CCS

Spike Heatley / Bass
Herbie Flowers / Bass
John Cameron / Elektrikli Piyano
Barry Morgan / Davul
Tony Carr / Davul
Neill Sanders / French Horn
Alan Parker / Gitar
Bill Le Sage / Vurmalılar
Jim Lawless / Vurmalılar
Bob Efford / Saksafon, Woodwind
Danny Moss / Saksafon, Woodwind
Harold McNair / Saksafon, Woodwind
Peter King / Saksafon, Woodwind
Ronnie Ross / Saksafon, Woodwind
Tony Coe / Saksafon, Woodwind
Bill Geldard / Trombon
Brian Perrin / Trombon
Don Lusher / Trombon
John Marshall / Trombon
Greg Bowen / Trompet
Harry Beckett / Trompet
Henry Lowther / Trompet
Kenny Wheeler / Trompet
Les Condon / Trompet
Tony Fisher / Trompet
Alexis Korner / Gitar, Vokal
Peter Thorup / Vokal

CCS

01 - Boom Boom 3:32
02 - (I Can't Get No) Satisfaction 4:30
03 - Waiting Song 4:32
04 - Lookin' for Fun 3:59
05 - Whole Lotta Love 3:41
06 - Living in the Past 3:46
07 - Sunrise 5:14
08 - Dos Cantos 8:05
09 - Wade in the Water 2:54

25 Mart 2023 Cumartesi

Warm Dust / And It Came To Pass (1970)

1968 - 1972 yılları arasındaki Jazz Rock'ın öne çıktığı dönemin sonuna yetişmiş bir İngiliz grubu Warm Dust. Daha önceleri sık sık bahsettiğimiz, Blood, Sweat & Tears ve Chicago gibi grupların öncülüğüyle başlayan hareketin içerisine sonradan katılmış olsalar da kendilerine has bir müzikal anlayış oluşturmayı başarabilmişler.

Grubun elemanlarından ikisi, daha sonraları popüler bir ikon haline gelen Ace grubunun elemanları olan Tex Comer ve Paul Carrack. Müzikal anlamda her ikisi de gruba çok fazla şey katsalar da grubun önde duran adamı ya da frontman'i Les Walker diyebiliriz. Tam olarak ona ait bir proje olmasa da Walker, Warm Dust için yapabileceğinin en fazlasını yapmış.

Birbiri ardına 3 albüm kaydedip yayınlayan grup daha sonraları grup içi müzikal anlaşmazlıklardan dolayı dağılmak zorunda kalmış. Elde kalan 3 başarılı albümün de ticari getirisi çok olmamış onu da belirtelim. Ara ara popüler bir anlayışa doğru hareket etmeye çalışıyorlar gibi görünse de aslında o tarz bir niyetleri de yok. Zira 3 albümde de yarattıkları tarzı devam ettirmeyi başarıyorlar. Sadece sos olarak biraz popülerlik katmışlar denilebilir.

Konumuz olan ilk albüm And It Came To Pass birbirinden farklı çok fazla türü bir arada barındırıyor. Temelde Jazz Rock çıkışlı olmasına rağmen Blues, Soul, Funk, Folk gibi pek çok tür albümdeki yerini almış. Bu tarzı geliştirirken biraz sade haliyle bırakmış olmalarından kaynaklı albüme Eclectic Prog etiketi yapıştıramıyoruz. Ama bazı kaynaklarda belirtilen Fusion kategorilendirmesi de pek doğru değil. Jazz Rock temelinde genişleyen bir Progressive Rock anlayışı var grubun. Yine bazı kaynaklarda bu tarzları Blood, Sweat & Tears ve Chicago ile karşılaştırılmaya çalışılıyor. Boş bir çabadan öteye geçemiyor elbette. Bahsi geçen her iki grubun da yeri hem müzik hem de Rock içerisnde bir başka. Zaman zaman hatta sıklıkla popüler yapılara kayıyor olsalar da öncü olmalarından, bu işi daha en başından beri yapıyor olmalarından kaynaklı bir alkışı hak etme durumu var. Lakin, Warm Dust her iki grupla da karşılaştırılmamalı, haksızlık olur.

WARM DUST

Dransfield "Les" Walker / Lead Vokal, Gitar, Armonika
Paul Carrack / Org, Piyano, Gitar
John Surgey / Tenor Saksafon, Alto Saksafon, Flüt, Obua, Klarinet, Vibrafon
Alan Saloman / Bariton Saksafon, Tenor Saksafon, Alto Saksafon, Flüt, Obua, Piyano
Terry "Tex" Comer / Bass, Gitar, Recorder
Dave Pepper / Davul, Vurmalılar

AND IT CAME TO PASS

01. Turbulance (11:00)
02. Achromasia (7:13)
03. Circus (5:35)
04. Keep On Trucking (4:27)
05. And It Came to Pass (10:24)
06. Loosing Touch (7:44)
07. Blues for Pete (7:18)
08. Man Without a Straw (4:26)
09. Wash My Eyes (14:05)
10. Indian Rope Man (6:10)