15 Mayıs 2023 Pazartesi

Murple / Io Sono Murple (1974)

1971 yılında Roma, İtalya'da kurulan Murple döneminde tek albüm kaydedip dağılan gruplardan biri. Döneminde diyoruz, zira çok sonraları 2008 ve 2014 yıllarında 2 albüm daha kaydetmişler. Fakat bu albümler ne 70'lerin Murple'ı ile bağdaşıyor ne de ilk albüm kadar iyiler. Şu durumda, Murple'ı tek albümlü efsaneler listemize dahil etmek konusunda herhangi bir sıkıntı yok. Blog dahilinde 1960 - 1979 arasını konu olarak aldığımıza göre böyle yapmamızda sakınca yok denilebilir.

Kuruldukları yıldan sonra epeyce çabalayan grup ancak 3 yılın ardından albüm kaydı yapabilmiş. O arada epeyce bir deneyim kazandıkları da ortada. Çünkü albümün her yerinde birlikte uzun süre çalmış olmanın verdiği o ince his sezinlenebiliyor. Grup elemanları olarak albümde fazlasıyla uyumlu bir şekilde hareket ediyorlar.

3 yılın sonunda kaydedip yayınlayabildikleri Io Sono Murple ise, Rock Progressivo Italiano'nun (RPI) iyi örneklerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Symphonic Prog olarak adlandırmak da yanlış olmaz albümü. Gerçi albümün daha kayıt aşamasındayken bile fazlasıyla eleştirildiği söyleniyor ama bunu da anlamak pek mümkün değil. Teknik olarak ya da müzikal kalite olarak RPI gibi, efsanevi isimlerin boy gösterdiği bir arenada olsalar da aşağı kalır yanları yok. Bazı kaynaklar, bu eleştirilerin albümün yayınlanma tarihinin gecikmesinden kaynaklı olduğunu söylüyor. Zaten albümü de ancak bu şekilde bir sorundan dolayı eleştirebiliriz ancak.

Io Sono Murple tam anlamıyla bir konsept albüm gibi durmasa da aslında öyle. Baştan sona, Murple adındaki bir penguenin kutupta başlayıp hayvanat bahçesinde devam eden hayatı üzerine kurulu bir hikaye ekseninde dönüyor. Plak olarak düşündüğünüzde albümün her iki yüzünde 1'er suit bulunuyor. Albümün müzikal başarısı oldukça üst seviyede olmasına rağmen ticari başarı elde edemeyeceği hem 2 suitten oluşmasından hem de bu 2 parçanın da zor parçalar olmasından belliymiş. Ama bize enfes bir albüm bırakmayı ihmal etmediklerini düşününce de seviniyoruz tabi para kazanamamış olmalarına.

Albümün hemen ardından Villa Pamphili Pop Festivali'nde başarı bir sahne performansı gerçekleştirmişler ve o sırada da 2. albümün kayıtlarına başlamaya niyetlenmişler. Söylenilenlere göre 2. albüm için epeyce de ümitliymişler ama albümü kaydetme şansları hiç olmamış. 

Son olarak, albümü beğenmeyenlerin sayısı da beğenenlerin sayısı kadar var. Murple hakkındaki kararınızı kişisel zevkleriniz, tercihleriniz ve beklentileriniz belirliyor.

MURPLE

Giuseppe "Pino" Santamaria / Lead Vokal, Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, 12-Telli Gitar
Pier Carlo Zanco / Lead Vokal, Org, Piyano, Eminent, Synthesizer, Bowed Kontrabass
Mario Garbarino / Bass, Bongo, Triangle
Duilio Sorrenti / Davul, Konga, Timbales, Gong

IO SONO MURPLE

01. Antartide / Metamorfosi / Pathos / Senza Un Perché / Nessuna Scelta / Murple Rock (17:37)
02. Preludio E Scherzo / Tra I Fili / Variazioni In 6/8 / Fratello / Un Mondo Così / Antarplastic (16:37)

14 Mayıs 2023 Pazar

Aphrodite's Child / It's Five o'Clock (1969)

Söz verilen baharın gelmek üzere olduğu güzel bir güne Aphrodite's Child ile devam edip grubun diskografisini de tamamlamış olalım. Dün de biraz bahsettiğimiz gibi blog ile ilgili en büyük düşüncelerden bir tanesi tam arşiv çalışması olması yönünde. Yani burada paylaşılan / anlatılan tüm grupların albümlerini (tabi 1979 yılına kadar olanları, zira blog 60-70 dönemindeki Rock müzik ve türevlerini hedefe koyuyor) öyle ya da böyle zamanı geldiğinde ekleyip tamamlamaya çalışıyoruz. 

Aphrodite's Child'ın müzikal olarak en altta kalan albümü It's Five o'Clock. İlk albümdeki Psychedelic Pop / Rock yaklaşımı burada da devam etmekle birlikte bazı yeni denemeler de bulunuyor. Muhtemeldir ki Vangelis'in grubun yönünü değiştirmeye çalıştığı dönemin başına denk gelmiş. Bir şeylerden sıyrılmaya çalışıp farklı bir şeye dönüşme çabası içerisinde sürüklenip gidiyor albüm. Sanırım bu nedenle de arada kalmış bir albüm görünümünde. Müzikal olarak başarısızlığının da tek sebebi bu olabilir.

Burada başarısızlıktan söz ediyoruz ama bu berbat olduğu anlamına gelmiyor elbette. Diğer albümlerle karşılaştırdığımızda çıkan sonuç bu diyebiliriz. Albümde popülerleşmiş hatta bu konuda klasikleşmiş bazı parçalar da bulunuyor. Annabella ve Marie Jolie çok uzun zamandır dinlenen parçalardan mesela. Demis Roussos'un değişik sesi ile ön plana çıkan her iki parça da Pop müziğin önemli parçalarından sayılabilir.

Ama dediğimiz gibi, 666 öncesi fazlasıyla arada kalmış bir görünümü de var It's Five o'Clock'un. Olmamış diye tanımlamak doğru değil, tamamlanmamış gibi bir havası var sadece. Progressive Rock'a doğru ilerleyen bir havası olmakla birlikte Psychedelic Pop'tan çok fazla kopmama isteği de var sanki albümün. Az önce bahsettiğimiz Vangelis'in grubun yönünü değiştirme çabası ile Demis Roussos'un popüler alanda kalma isteği arasına sıkışmış izlenimi yaratması da çok doğal. 

Sonuç olarak bakıldığında ortalama bir albüm. Bunu belirtirken de karşılaştırma yapmadan düşünmek gerekiyor. Yunan folklorundan beslenen, dönemin müzikal anlayışının değişmesine destek veren ama belli bir alan sıkışıp kalmaktan da kendini kurtaramamış, ilgi çekici ve arşivde bulunması gereken albümlerden biri It's Five o'Clock.

APHRODITE'S CHILD

Demis Roussos / Vokal, Bass, Gitar
Vangelis Papathanassiou /Klavye, Flüt, Vibes, Vurmalılar, Vokal
Lucas Sideras / Davul, Vurmalılar, Gitar, Vokal

IT'S FIVE O'CLOCK

01. It's Five O'Clock (3:31)
02. Wake Up (4:05)
03. Take Your Time (2:39)
04. Annabella (3:45)
05. Let Me Love, Let Me Live (4:43)
06. Funky Mary (4:11)
07. Good Time So Fine (2:46)
08. Marie Jolie (4:42)
09. Such A Funny Night (4:34)

13 Mayıs 2023 Cumartesi

America / Holiday (1974)

America
'nın ilk üç albüm kadar olmasa da popülerleşmiş albümlerinden biri Holiday. Albümün en önemli özelliği pürüzsüz bir kıvamının olması. The Beatles vari hareketler fazlasıyla kullanılmış ve kayıt kalitesi açısından gerçekten de çok iyi.

Bunun yanında grubun ilk 3 albümde ürettiği ve oldukça popüler olan parçalar gibi çok fazla yok albümde. Tin Man, Glad To See You, Lonely People kayda değer parçalar. Pop müziğin gelişimi ve o dönemki etkileri açısından düşünüldüğünde gerçekten de başarılı ve kaliteli bir albüm diyebiliriz. Soft Rock gibi ucube bir türün görece iyi örneklerinden biri de sayılır. 

Albümdeki şarkılar, America'nın karakteristik Soft Rock ve Country Rock tarzını fazlasıyla yansıtıyor. Grup üyelerinin vokallerinin yanı sıra akustik gitar, elektrikli gitar, bass gitar, klavye, davul gibi enstrümanların kullanımıyla da başarılı bir çizgide ilerliyor. Albüm yayınlandığı dönemde de eleştirmenlerden olumlu yorumlar almış ve bugün hala Amerikan popüler müzik tarihinin önemli bir albümü olarak kabul ediliyor.

Her ne kadar blogda, daha fazla karmaşık yapılarda Rock içeren albüm ve grupları paylaşsak da arada hem iş yükünü hafifletmek hem de bu tarz grupların da hakkını yememek adına paylaşımlar yapmak da gerekiyor. Müzikal anlamda America'nın bloga yakışmadığını düşünenler de olabilir. Fakat bu konuda hem bir bilgiye dayalı tam arşiv çalışması yapmak için uğraşıp hem de her tür ve belki tarzın da iyi örneklerini ön plana çıkarmaya çalışıyoruz. America da bu konuda zaten öne çıkan ve blogda da öne çıkarılabilir gruplardan biri.

Ayrıca ara ara böyle yavaşlayıp daha sakin yazılara odaklanmak işimizi de kolaylaştırmıyor değil. Her gün karmaşık yapılara sahip albümleri, grupları tanıtmak / tanıtmaya çalışmak da çok kolay bir iş değil. Arşivdeki o kadar albümün arasından seçmek bile bazen saatler sürebiliyor. Bugün de şunu yazalım gibi bir düşünceye çok sık rastlayamıyoruz yani. Bir nevi rahatlatıcı iç dökme yazısına dönüşmüş olsa da America'nın önemli ve hem teknik hem de müzikal kalitesinin iyi olduğu albümlerden biri olduğunu söyleyerek bitirelim.

AMERICA

Dewey Bunnell / Vokal, Gitar
Gerry Beckley / Vokal, Gitar, Klavye, Bass
Dan Peek / Vokal, Bass, Gitar, Klavye

Konuk Müzisyen:
Willie Leacox / Davul, Vurmalılar

HOLIDAY

01 - Miniature 1:12
02 - Tin Man 3:25
03 - Another Try 3:16
04 - Lonely People 2:27
05 - Glad to See You 3:45
06 - Mad Dog 2:33
07 - Hollywood 2:49
08 - Baby It's Up to You 2:24
09 - You 2:25
10 - Old Man Took 3:10
11 - What Does It Matter 2:18
12 - In the Country 2:58

12 Mayıs 2023 Cuma

Saint Just / Saint Just (1973)

Yine İtalya'dan bir grup Saint Just. Yine Progressive Rock yapıyorlar ama o bildiğimiz RPI, Rock Progressivo Italiano ya da Italian Prog janrına dahil değiller. Benzeştikleri yerler bulunmakla birlikte daha çok Folk, Psychedelic Rock ve klasik müzikten beslenen bir müzikal anlayışları var. Gerçi bu anlayışın ilk albüm için geçerli olduğunu da belirtelim. Zira ikinci albümde daha fazla RPI'a yakınlaşıyorlar. Belki de bu nedenle ikinci albüm olan La Casa del Lago daha bilinir bir albüm.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgimiz yok. Napoli / İtalya'da kurulduklarını biliyoruz. Kaydettikleri iki albümle oldukça başarılı bir ivme yakaladıklarını ama bir arada durmayı başaramayıp 1974 yılında dağıldıklarını biliyoruz.

Saint Just'ın konumuz olan ve grupla aynı adı taşıyan ilk albümü, bahsettiğimiz gibi daha çok Folk Progressive havasında ilerliyor. Arada Psychedelic Rock sosu ekleniyor. Uzun pasajlarla güçlendiriliyor. Tüm bunlar yapılırken de albümün kıvamı akustikte tutuluyor. Sadece bu tanımlama bile hem grubu hem de albümü arşive almak için yeterli olmalıdır diye düşünüyorum. Zira bu işi akustiğe yakın bir havada yapabilmek gerçekten de zor iş. Ha albümde elektrikli aletler yok mu, var tabi ki ama akustik havayı kaybetmemek için daha alt bir seviyede tutulmuş diyebiliriz.

Albümün bir de ham bir havası var. Hani sanki stüdyoya girmeden önce evde bir ön kayıt alınmış da sonra stüdyoya girmeye fırsat kalmayınca, hadi bari bunu yayınlayalım kafasında bir albüm olmuş. Sesler ve tonlar kulağa biraz karmaşık gelebiliyor bu nedenle. Ama rahatsızlık verici bir düzeyde de değil bu. Albüm rahat ve kolay dinlenebiliyor.

Diğer yandan enstrümantasyon oldukça iyi. Arada Grace Slick ve Jefferson Airplane'den etkilendiği fena halde belli olan ama sesi daha tiz kullanan Jenny Sorrenti sayesinde albüm de değişik bir havaya bürünüyor. Parçalardaki akustik gitarlar, bass ve piyano son derece rahat bir şekilde akarken, davul atakları farklı şekillerde kendini gösteriyor. Tarzlarında değişik ve tuhaf yanlar var. Kategorilendirme çalışması yaparken Avant Folk içerisine bile dahil edebilirsiniz Saint Just'ı. Hepsini bir kenara bıraktığınızda ise albüm gerçekten de şaşırtıcı.

SAINT JUST

Jenny Sorrenti / Vokal
Antonio Verde / Klasik Gitar, Bass
Robert Fix / Saksafon
Mario D'Amora / Piyano, Org
Tony Esposito / Davul
Gianni Guarracino / Elektrikli Gitar

SAINT JUST

01. Il Fiume Inondò (10:43)
02. Il Risveglio (6:16)
03. Dolci Momenti (3:16)
04. Una Bambina (8:02)
05. Triste Poeta Di Corte (6:19)
06. Saint Just (3:58)

11 Mayıs 2023 Perşembe

Galaxy-Lin / G (1975)

Galaxy-Lin
, 1974 yılında kurulan bir Crossover Prog grubu. Progressive Rock'ın popüler kaygılar güderek oluşturulmuş halini sevmeyenler için çok iyi bir albüm diyemeyiz elbette ama geri kalanlar için gerçekten de iyi bir yapıt. 60'ların sonunda Hollandalı efsanevi Psychedelic Rock / Pop grubu Venus'ün kurucu elemanlarından olan Robbie Van Leeuwen tarafından, Venus macerası bittikten sonra kurulmuş. Venus kadar ticari başarı elde edemeseler de onlardan daha iyi parçalara sahip olduklarını söylemek gerekir.

Çok kısa süre ayakta kalmış bir grup olmasına rağmen kaydettikleri iki albümle de gerçekten iyi iş çıkarmışlar. İlk albümün üzerine kısa süre sonra kaydettikleri G ise baş yapıtları sayılabilir. Albümün hemen ardından dağılmış olmaları ise ayrıca tuhaf ve üzücü.

Psychedelic Rock, Jazz, Blues gibi kökenlerden beslenen bir tarza sahipler. Ama adı geçen türleri karıştırıp kendilerine özgü bir hale de getirmeyi ihmal etmemişler. Bunu yaparken de daha popülerleşebilecek bir tavır geliştirmişler. Melodik yapı bazı noktalarda rahatsızlık verici olsa, dikkatinizi dağıtsa da aralara ansızın soktukları Psychedelic klavyeler ile durumu kurtarmışlar. 

Albümde enstrüman kullanımları bir hayli iyi. Özellikle klavyeler bu tarz bir albümde olabileceğin en iyisi durumunda. Diğerlerinin de hakkını yememek gerekiyor tabi. Hepsi ayrı ayrı yapması gereken işi başarıyla yapmışlar.

G albümü için melodik yaklaşımları var dedik ama bunu kıvamında kullanmayı bildiklerini söylemeden geçmeyelim. Melodilere eşlik eden saksafon, flüt gibi nefesliler ile geçişleri yumuşatmayı başarmış, tekrara düşme sorununu aşmışlar. Albüm pek çok açıdan dinlenebilir. Jazz dinleyicileri için oldukça etkileyici bir Jazz Rock deneyimi sunarken, Psychedelic Rock dinleyenler için ise ara ara Space Rock'a kadar uzanan, değişik tonlardan giriş çıkışları içerisinde barındıran farklı bir Psychedelic deneyimi de sunuyor.

İşin özü pek çok türden izler ve örnekler barındırırken, o türlerden aldıklarını daha ileriye taşımayı başarıyor Galaxy-Lin. Albüm bazı albümlerde özellikle bahsettiğimiz coşkulu yapıya sahip olmasa da bazı bölümlerde o coşkuyu yakalıyor. Onu da kıvamında kullanıp farklı ruh hallerine bürünmeyi tercih ediyorlar. Açıkçası bu da hem albümdeki çeşitliliği arttırıyor, hem de dinlemeniz için size daha çok sebep veriyor.

GALAXY-LIN

Rudy Bennett (Ruud Van De Berg) / Lead Vokal
Robbie Van Leeuwen / Mandolin, Vokal
Hugo Van Haastert / Mandolin, Vokal
Derek Remelink / Saksafon, Flüt
Peter Wassenaar / Bass
Peter Rijnvis / Davul

G

01. I Know My Baby (5:16)
02. Long Hot Summer (4:51)
03. Hunting Song (5:07)
04. Don't (3.10)
05. Bizarre (8:07)
        -a) Bizarre
        -b) Yquem
        -c) Finale
06. Ode To the Highways (7:53)
        -a) Ode To the Highways
        -b) The Entertainer
        -c) Mandolin Morning

10 Mayıs 2023 Çarşamba

Maxophone / Maxophone (1975)

Maxophone
da tek albümle öne çıkan gruplardan biri. 1973 yılında Milano / İtalya'da kurulup 1977 yılına kadar bir arada kalmışlar. Arada kaydettikleri 2 versiyonu olan tek albümle de oldukça iyi bir işe imza atmışlar. 77'deki dağılmalarının ardından uzunca bir süre yan yana gelmeyip 2008 yılında tekrar birleşmiş ve 2017 yılında bir albüm daha kaydetmişler. 2 versiyonu olan tek albüm dedik az önce, aynı albümü hem İtalyanca hem de İngilizce olarak piyasaya sürmüşler. İtalyanca versiyon fena halde beğenilince böyle bir ticari atılımla hem para kazanma hem de uluslararası arenada boy gösterme çabası vermişler ama açıkçası İngilizce versiyon İtalyancasının yanında çok sönük kalıyor.

RPI'ın (Rock Progressivo Italiano) ilginç gruplarından biri Maxophone. Müzikal anlayışları biraz geniş ve geçişli diye özetleyebiliriz. Tuhaf bir şekilde Jethro Tull ile Canterbury Scene arasındaki kayıp köprü gibi duruyorlar. Her iki türden de bolca sos bulunuyor albümde. Ama her ikisi de değiller. İkisi arasında ama bambaşka bir seviyedeler. Kendilerine has bir müzikal anlayışları olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu durumun en büyük sebebi, hiç kuşkusuz, grup elemanlarının yarısının Klasik Müzik eğitimli diğer yarısının da Rock müzik geçmişine sahip olması. Doğal olarak bu bileşim klasik müzikten gelen ve Rock içerisinde çok da alışkın olmadığımız Korno, Trompet, Vibraphone gibi aletlerin nefis bir gitar ve elektrikli piyano eşliğinde kullanıldığı, pastorelden sert Rock'a geçişler sağlayan bir albümün ortaya çıkmasını sağlıyor.

Temelde, düşünüldüğünde Maxophone'u Rock Progressivo Italiano içerisinde konumlandırmak da zorlaşıyor. Fena halde kendilerine has bir yapıları var. Bazılarınca Premiata Forneria Marconi ve Banco Del Mutuo Soccorso gibi İtalyan grupları ile yakınlaştırmalar yapılsa da bunun yanlış bir tavır olduğu açık şekilde ortada. Bahsi geçen her iki grup da kendilerine has bir anlayışa sahip olduğu tartışmaya kapalı bir konu. Maxophone ikisinden de farklı bir şekilde kendine ait bir türü / tarzı devam ettiriyor. Aynı ya da benzer değiller yani.

Bazı noktalarda melodik bir Rock'a doğru kayacaklarını düşünseniz bile hiç bu çukura düşmüyorlar ve sizi baştan sona enfes bir albümün her yerinde dolaştırıyorlar.

MAXOPHONE

Alberto Ravasini / Lead Vokal, Bass,Akustik Gitar, Recorder
Roberto Giuliani / Elektrikli Gitar, Piyano, Vokal
Sergio Lattuada / Piyano, Elektrikli Piyano, Org, Lead Vokal
Maurizio Bianchini / Horn, Trompet, Vurmalılar, Vibraphone.
Leonardo Schiavone / Klarinet, Flüt, Alto Saksafon, Tenor Saksafon
Sandro Lorenzetti / Davul

Konuk Müzisyenler:
Tiziana Botticini / Arp
Eleonora de Rossi / Keman
Susannna Pedrazzini / Keman
Giovanna Correnti / Çello
Paolo Rizzi / Double Bass

MAXOPHONE

01. C'è Un Paese Al Mondo (6:39)
02. Fase (7:04)
03. Al Mancato Compleanno Di Una Farfalla (5:52)
04. Elzeviro (6:47)
05. Mercanti Di Pazzie (5:21)
06. Antiche Conclusioni Negre (8:54)

9 Mayıs 2023 Salı

Odissea / Odissea (1973)

Italian Progressive Rock
janrının (RPI - Rock Progressivo Italiano) en belirgin albümlerinden birini kaydeden Odissea, 70'li yılların başında Pow-Pow adıyla kurulmuş. Kısa bir süre sonra, hayallerini büyütmeleri gerektiğini anladıklarında ismin grubu taşıyamayacağını düşünüp Odissea'da karar kılmışlar. Odissea isminin ortaya çıkmasında ve seçilmesindeki en büyük etkinin, gruba 1972 yılında katılan gitarist Luigi Ferrari tarafından yapıldığı da biliniyor.

Albümün öncesinde ve sonrasında çıktıkları konserlerde tam bir konser grubu olduklarını kanıtlayan grup, bu başarılı portre sayesinde İtalya'ya turneye gelen Genesis ve daha sonra da o dönem İtalya'nın en iyilerinden biri olan Banco Del Mutuo Soccorso'nun konserlerinde destek grubu / ön grup olarak sahne almışlar. Oldukça başarılı bir albüme ve çıktıkları konserlere rağmen çok fazla da bir arada kalamamışlar ve grup 70'lerin sonlarına doğru bir daha birleşmemek üzere dağılmışlar.

Odissea'nın en önemli tarafı karmaşık, enfes ya da uzun parça yapıları filan değil. Grup, Rock Progressivo Italiano'nun iyi - kötü, doğru - yanlış, ahlaksız - erdemli tüm yanlarını yansıtan, bütüncül bir albüm kaydedip yayınlamış olmalarıyla öne çıkıyor. Beklentilerinizi koskoca bir janrı nitelendirme, özelliklerini ortaya koyma ile sınırlandırarak dinlemeniz, Odissea'yı daha iyi anlamanızı sağlıyor yani.

Bunun yanında melodik bir yapıya sahipler. Progressive Rock'a, az önce de bahsettiğimiz gibi karmakarışık düzenlemelere sahip olmayan ve melodik olarak genişleyen tarafına yaslanıyorlar. Albüm, konsept bir albüm olmasa da parçaların birbirini ilgi çekici şekilde tamamladıklarını ve neredeyse birbirlerinin devamıymış gibi algılandıklarını belirtelim.

Albümde enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Zaten Luigi Ferrari bile bu konuda tek başına gösterilebilecek bir örnek diyebiliriz. Roberto Zola'nın vokali de albüme pek çok farklı ton katıyor. Özellikle 80'lerde moda olan tarzda bir sese sahip Zola. Az hırıltılı, keskin ve insanın içine dokunan bir yanıklıkta. Bu arada Zola'nın yaptığı en büyük hatanın da 1974 yılında, solo kariyere başlamak için grubun albümünden hemen sonra gruptan ayrılması olduğunu söyleyelim. Hata diyoruz, çünkü Zola'nın solo kariyeri hiçbir zaman başlamamış. :)

Melodik taraftan yaklaştıklarını vurguladığımız grubun, doğal olarak ritim bölümü gerçekten de işin hakkını vererek yapıyorlar. Bir anda değişen ama sonra ana melodiye dönen yapısı ve davul / bass uyumu gerçekten de iyi.

ODISSEA

Roberto Zola / 12 Telli Gitar, Akustik Gitar, Vokal
Luigi "Jimmy" Ferrari / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, 12 Telli Gitar
Ennio Cinguino / Piyano, Org, Mellotron
Alfredo Garone / Bass, 12 Telli Gitar
Paolo Cerlati / Davul
"little" Simona / Sesler

ODISSEA

01. Unione (6:06)
02. Giochi Nuovi Carte Nuove (4:57)
03. Crisalide (4:45)
04. Cuor di Rubino (2:47)
05. Domanda (5:32)
06. Il Risveglio di un Mattino (4:16)
07. Voci (4:04)
08. Conti e Numeri (4:33)

8 Mayıs 2023 Pazartesi

America / Hat Trick (1973)

1973 yılında yayımlanan Hat Trick, America'nın üçüncü stüdyo albümü. Albümde toplamda 11 şarkı yer alıyor. Albüm, grubun müzikal tarzını geliştirerek, daha da olgunlaştırdığı bir döneme işaret ediyor diyebiliriz. Albümle ilgili bir diğer önemli nokta ise grup üyelerinin birçok enstrümanı kullanması ve birden fazla tarzı harmanlaması nedeniyle diğer albümlerinden oldukça farklı olması. Gerçi Soft Rock, Pop Rock ya da Country Rock ile ilgilenmiyorsanız bunun çok bir önemi de yok sizin için. :)

Albüm, diğer America albümlerinden farklı olarak, grubun Folk-Rock kökenlerine daha az bağlı kaldığı bir albüm olarak da çıkıyor karşımıza.. Albümde yer alan şarkılar, Country, Blues ve Soft Rock gibi farklı türlerin etkisini taşıyor. Bu nedenle, albümün genel tarzı, diğer America albümlerinden oldukça farklı ve bu durum hayranlar arasında o dönemde karışık tepkilere yol açmış. Pek çok dinleyici için Hat Trick, ilk iki albümle alakası olmayan farklı ve değişik bir albümdür.

Değişik olması, kötü olduğu anlamına gelmiyor tabi. Albüm başarılı şarkılara sahip. Açılış şarkısı Muskrat Love, zamanla grubun en tanınmış şarkılarından biri haline geldi ve birçok müzisyen tarafından coverlandı. Albümde ayrıca, She's Gonna Let You Down ve Rainbow Song gibi hit olma potansiyeli yüksek olan şarkılar da yer alıyor.

Albümün ikinci şarkısı Wind Wave ise, grubun müzikal tarzını daha da olgunlaştırdığını gösteriyor. Şarkı, gitar ve klavyenin uyumlu çalışlarıyla, birbirine bağlı bir melodik yapıda ilerliyor. Bu şarkıda, müzikal tarz ve sözlerdeki güçlü metaforik anlatım, grubun müzikal tarzında ciddi bir dönüşümü ifade ediyor bile denilebilir.

Rainbow Song, albümün en unutulmaz parçalarından biri. Bu parçada, müzikal tarz yine Soft Rock ve Folk müzik etkileriyle yoğrulmuş. Ancak, sözlerdeki nostaljik anlatım, şarkıyı daha da derinleştirmektedir.

Albüme adını veren parça Hat Trick ise, grubun müzikal tarzını tam anlamıyla yansıtıyor. Gitar riff'leri, davul ve klavyenin uyumu, parçanın melodik yapısını tamamlıyor. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, alışkın olmadığımız üzere America'nın en uzun parçasıdır da Hat Trick. 8.30'a varan süresiyle America'nın kendisini aşmasını sağlamıştır.

AMERICA

Gerry Beckley / Gitar, Klavye, Lead Vokal
Dewey Bunnell / Gitar, Lead Vokal, Vokal
Dan Peek / Gitar, Klavye, Lead Vokal, Vokal

Konuk Müzisyenler:
David Dickey / Bass
Hal Blaine / Davul, Vurmalılar (Muskrat Love hariç tüm albümde)
Henry Diltz / Banjo (Submarine Ladies)
Billy Hinsche / Vokal (Hat Trick)
Bruce Johnston / Vokal (Hat Trick)
Lee Keifer / Armonika (Submarine Ladies)
Robert Margouleff / Synthesizer
Chester McCracken / Conga
Jim Ed Norman / Piyano (She's Gonna Let You Down)
Tom Scott / Saksafon (Rainbow Song)
Joe Walsh / Gitar (Green Monkey)
Carl Wilson / Vokal (Hat Trick)
Lorene Yarnell / Taps (Hat Trick)

HAT TRICK

01 - Muskrat Love 3:02
02 - Wind Wave 3:04
03 - She's Gonna Let You Down 3:40
04 - Rainbow Song 4:00
05 - Submarine Ladies 3:12
06 - It's Life 3:59
07 - Hat Trick 8:29
08 - Molten Love 3:08
09 - Green Monkey 3:35
10 - Willow Tree Lullaby 2:30
11 - Goodbye 3:00

7 Mayıs 2023 Pazar

Latte E Miele / Passio Secundum Mattheum (1972)

RPI
'ın (Rock Prgressivo Italiano - Italian Progressive Rock) en sağlam klasik etkilerine sahip gruplarının başında Latte E Miele geliyor. 1971 yılında Cenova'da kurulan grup, Le Orme ve Emerson, Lake & Palmer tarzında bir klavye üçlüsü. Lakin adı geçen her iki grupla da müzikal bir benzerliği yok diyebiliriz. Klasik müzik anları Latte E Miele'de daha fazla gibi görünüyor.

Başarılı bir grafik çizerek birbiri ardına 3 albüm kaydedip 76 yılında dağılıyorlar. Daha sonraları, 90'ların başında tekrar bir araya gelip yeni albümlere imza atsalar da bu albümler ilk dönemin üçlüsü için yetersiz ölçüde kalıyor. Elbette kötü albümler değiller ama ilk dönemin ruhunu yansıtmak yerine modernleştirilmiş bir yaklaşım sergiliyorlar.

Konumuz olan ilk albüm Passio Secundum Mattheum, geneli itibari ile Bach'tan esinlenen bir yapıt. Bach'ın küçük parçalarının modernleşmesi ve Rock ile birleşmesi gibi düşünebilirsiniz. Albümün genelinde fazlasıyla dinamik ve coşkulu bir hava var. Bazı noktalarda, özellikle vokalin anlatıcı gibi algılandığı bölümlerde bir miktar sıkıcılığa yönelse de kalan her yerinde fazlasıyla keyif alacağınız bölümler bulunuyor.

Az önce de dediğimiz gibi sırtını Klasik Müzik'e dayayıp Rock sosuyla farklı bir seviyeye taşıyan, İtalya'nın ilk ve en iyi gruplarından biri Latte E Miele. Kendilerine has bir yapıları ve orijinal bir durumları var. Aynı yıllar içerisinde ortaya çıkan ve hem ticari hem dinleyici kitlesi açısından daha fazla popülerlik kazanan İngiliz ve Amerikalı gruplara oranla daha az bilinirler ama en az onlar kadar da iyiler. Hatta bir öneri olarak, aynı yıl çıkan Yes'in Fragile'ı ile bile karşılaştırabilirsiniz. Fragile kadar iyi görünmese de kafa tutacak kadar da başarılı.

Klavyenin ön planda olduğu bir grup diye tanımlamıştık zaten. Ama adını verdiğimiz ELP'nin klavyeleri gibi de sert ve yırtıcı değil. Bu nedenle de onlar gibi bir klavye üçlüsü olsalar da onlardan çok da farklılar. Klasik müzikten gelen bütün incelikleri kullanırken diğer yandan ritim bölümünün insanüstü çabasıyla parçaları farklı yerlere taşıyorlar. Bazı noktalarda ritim bölümünün kendini tekrar ettiği düşünülse de konsept mantığına yakın bir şekilde gelişen albüm için bu da gerekli bölümlerden biri.

LATTE E MIELE

Marcello Giancarlo Dellacasa / Akustik, Gitar, Klasik Gitar, Elektrikli Gitar, Keman, Bass, Lead Vokal
Oliviero Lacagnina / Piyano, Hammond Org, Mellotron, Crumar Harpsichord, Celesta, Moog, ARP Solina, Vokal
Alfio Vitanza / Davul, Bongo, Conga, Timpani, Çanlar, Whip, Flüt, Vokal

PASSIO SECUNDUM MATTHEUM

01. Introduzione (2:16)
02. Il Giornio Degli Azzimi (1:26)
03. Ultima Cena (1:48)
04. Getzemani (4:14)
05. Il Processo (1:29)
06. I Testimoni (1° parte) (6:02)
07. I Testimoni (2° parte) (2:12)
08. Il Pianto (1:48)
09. Giuda (0:43)
10. Il Re Dei Giudei (1:40)
11. Il Calvario (7:04)
12. Il Dono Della Vita (3:43)

6 Mayıs 2023 Cumartesi

Prudence / Tomorrow May Be Vanished (1972)

Norveç sahnesinde önemli bir yere sahip olan Prudence, 1967 yılında The Tunes adıyla kurulmuş. Kısa bir süre sonra isimlerini Whoopee Choop olarak değiştirmişler. 1969 yılı sonbaharında ise The Beatles'ın Dear Prudence parçasından etkilenerek grubun adını Prudence olarak sabitlemişler. İsimleri çok bilinen bir grup olmamakla birlikte, kendi başlarına yeni bir türün oluşmasını sağlamış nadir gruplardan biridir Prudence.

1975 yılında piyasa sürdükleri Takk Te Dokk albümünde Norveç'te yaşadıkları bölgenin dilini kullanarak Trønderrock adında bir türün oluşmasını sağladılar. Gerçi bu albüm grubun son albümüydü. Yarattıkları türün gelişmesine ön ayak olamasalar da en azından türün başlangıcı onlara dayanıyor. Norveç'in Nord-Trøndelag bölgesinden gelme grup, bölgenin tarihçesi çok eskilere dayanan parti ya da dans müziklerini Rock ile birleştirerek farklı bir işe imza atmışlar.

Doğal olarak grubun yaptığı müziği Progressive Folk olarak kategorilendirilmesi gerekiyor. Zaten albümlerinde hem genel olarak Norveç folklorundan hem de yaşadıkları bölgenin yerel kültürenden çok fazla etkilenme var. Tabi bunu yaparken elektrikli ve modern aletler kullandıkları için işin rengini değiştirmeyi de başarmışlar. Kendilerine has bir tarza sahip olduklarından bahsetmek de yanlış olmaz bu noktada. Her ne kadar Folk'tan beslenen çok fazla grup için geçerli olmasa da Prudence kendi tarzlarını yaratmayı başarmış gruplardan.

Bu arada belirtelim, grup elemanları müzikal anlayışlarını 3 farklı kökene ve yaşadıkları bölgeye bağlıyorlar. Gitarist Aleksandersen Bob Dylan tarzı Amerikan Folk ve Rock müziğini severken, diğer gitarist ve akordeoncu Tysland ise Jazz ve Jimi Hendrix hayranı. Grubun flütçüsü Wallum ise Jethro Tull ve İngiliz tipi Progressive Rock'tan etkileniyor. Albümde bahsi geçen bu 3 türe de atıfta bulunan pek çok yer bulunuyor. Türlerin ve ülkelerin nefis bir karışımı da diyebilirsiniz.

Folk'a uygun şekilde kısaya yakın uzunluktaki 10 parçadan oluşan albümün coşkusu ve melodik yüksekliği bir hayli fazla. Ballad kıvamındaki parçalarda bile ritim normalin üzerine seyrediyor. Bu arada, Tomorrow May Be Vanished grubun en iyi albümü değil. Lakin, grubun bu bahsettiğimiz ilk dönem karışımını en iyi anlatan başarılı da bir albüm.

PRUDENCE

Åge Aleksandersen / Gitar, Vokal
Per Erik Wallum / Flüt, Vokal
Terje Tysland / Gitar, Akordeon, Vokal
Kaare Skevik jr. / Davul
Johan Tangen / Mandolin, Conga, Vokal
Kjell Ove Riseth / Bass, Vokal

TOMORROW MAY BE VANISHED

01. North in the Country (4:14)
02. Mild Grey Fog (3:26)
03. Tomorrow May Be Vanished (4:26)
04. What Man Has Made of Man (2:03)
05. 14 Pages (4:23)
06. Going Through This Life (4:00)
07. Oh, Grandpa (3:39)
08. Lost in the Forest (2:16)
09. Kerre Volin (4:38)
10. Daida (4:02)