27 Eylül 2023 Çarşamba

American Blues / American Blues Is Here (1968)

American Blues
Dallas, Teksas'tan çıkma bir Blues Rock grubu. 2 kardeş, Rocky ve Dusty Hill tarafından kurulmuş, yanlarına da Frank Beard eklenmiş. Son iki ismin daha sonra ZZ Top'ta yer aldığı düşünülürse American Blues'un ne kadar dikkate değer bir grup olduğu ortaya çıkıyor. Grup, 1968 yılında kurulmuş. Önlerindeki en iyi örnek ya da daha doğru bir cümleyle etkilendikleri örnek 13th Floor Elevators. Onların müziğine olan hayranlıklarından kuruyorlar grubu ve en az onlar kadar da sağlam çıkıyorlar.

Kurulduktan hemen sonra bölgenin en iyi 3 mekanında konserler verdikleri ve kendilerine iyi bir kitle edindikleri biliniyor. Buradan aldıkları motivasyonla albüm kayıtlarına girişiyorlar. American Blues Is Here aynı yıl içerisinde piyasaya çıkıyor. Ulusal arenada olmasa da yerelde epeyce iyi iş yapıyorlar. Hatta yapımcı firma ilk albümden kalan parçalara yeni parçalar eklenerek ikinci bir albüm yapmalarına da olanak tanıyor. Aynı yıl içerisinde ikinci albümü de çıkarıyorlar.

2 albümün ardından Dallas'tan ayrılıp Houston'a yerleşiyorlar. Bu arada Rocky Hill daha saf bir Blues yapmak isterken, Dusty Hill ve Frank Beard ise içine Rock kattıkları bir Blues istiyorlar. Ayrılıyorlar. Bu ayrılış ZZ Top'ın ortaya çıkmasını sağlıyor. Billy Gibbons ile tanışan Hill ve Beard birlikte çalabileceklerine karar veriyorlar.

Yayınladıkları ve konumuz olan ilk albüm American Blues Is Here, Psychedelic Rock ve Blues Rock'ın ciddi ve güçlü bir bileşimi. Fena halde iyi, temiz Blues gitar sesleri ile örülü. Kendilerine örnek olarak 13th Floor Elevators'ı seçmişler ama bu albüm bana genellikle Grateful Dead'in Aoxomoxoa albümünü hatırlatıyor.  O albümdeki ruh ve yansımaları burada da görmek mümkün.

American Blues'un bu albümdeki yelpazesi oldukça geniş bir yandan. Sadece Blues Rock üzerine kurulu değil yani. Psychedelic Rock da albümün sosu gibi düşünülebilir. Onun dışında Folk Rock etkileri, Country Rock'a göndermeler, Hard Rock çıkışları albümün pek çok yerinde hissedilirken Ragtime ve Vodvil gibi alakasız türlere de yakınlaşmalar seziliyor. Böyle anlatınca pek tutarlı bir albüm olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir grubun albümünden çok bir toplama albüm ya da radyoda çalınan bir playlist izlenimi verdiği de su götürmez bir gerçek.

AMERICAN BLUES

Dusty Hill / Bass
Rocky Hill / Gitar
Frank Beard / Davul
Doug Davis / Piyano

AMERICAN BLUES IS HERE

01 - If I Were a Carpenter – 5:26
02 - All I Saw Was You – 3:46
03 - She'll Be Mine – 1:51
04 - Fugue for Lady Cheriff – 2:14
05 - It's Gone – 2:00
06 - Keep My Heart in a Rage – 2:40
07 - Mercury Blues – 4:15
08 - Melted Like Snow – 3:15
09 - Mellow – 2:08

26 Eylül 2023 Salı

Majic Ship / Majic Ship (1970)

New York çıkışlı Majic Ship, 1966 yılında Primitives adıyla kuruldu. Kısa bir süre böyle devam ettikten sonra kadroya yapılan eklemelerle birlikte New Primitives adını aldı. Grup üyelerinin hepsi aynı liseden arkadaştılar. Birbirlerini iyi tanırken ortak zevklere de sahiptiler. Yerelde başarılı bir çıkış yakalamışlardı ve bunu en doğru şekilde kullanmak için uğraşıyorlardı.

2 yıl kadar New Primitives adı ile okudukları liseden kalan zamanlarda konserler verdiler. 1968'e gelene dek yoğun bir şekilde performans sergilediler. 68'de gitarist Ray Rifice üniversiteye gitmek için gruptan ayrıldı. Yerine Phil Polimeni kadroya dahil oldu. Grubun adını Majic Ship'e çevirdiler. Tam da o sıralarda önlerine büyük fırsat geldi. Grubu dinleyen Johnny Mann (50'lilerde şarkıcı, 60'larda menajerlik yapmıştır kendisi) bir single anlaşması yapmalarını sağladı. Kaydedilen 45'lik yayınlandığında oldukça iyi bir satış rakamı yakaladı. Bu büyük paralar kazandıkları anlamına gelmiyor tabi ama en azından ikinci bir 45'liğin yolunu açmıştı gruba. İkinci 45'liğin ardından ise oldukça büyük bir başarı elde ettiler ve artık ulusal arenada tanınıyorlardı.

Pek çok turne ve birkaç single'ın ardından grup 1969 yılı sonlarına doğru ilk albümlerini kaydetmek için stüdyoya girdi. Kayıtlar kısa sürmüştü ama ortaya çıkan sonuç Vanilla Fudge'da olduğu gibi Hard Rock, Psychedelic Rock ve bir miktar da pop içeriyordu. Zaten bu nedenle de Vanilla Fudge ile sık sık karşılaştırılıyorlar.

Grupla aynı adı taşıyan albüm yayınlandıktan sonra ticari anlamda iyi bir gelir elde etmelerini sağladı. Muhteşem bir yaratıcılıkla üretilmiş albümlerden değildi ama en azından grubun kendi bakış açısını içeriyordu. Zaten biraz daha ileriye doğru gitmişler ve Heavy Psychedelic Rock semalarına kadar varmışlardı. Ara ara etkisini hisseden Acid Rock'ı da unutmamak gerekir. Üzerine bir miktar da Blues Rock eklediniz mi Majic Ship'in müzikal alt yapısındaki kaynaklar ortaya çıkmış olur.

Yayınladıkları ilk ve tek albümle çok büyük başarı elde edememiş olsalar da en azından ikinci bir şansı hak etmişler. Fakat orada da şanssızlık yakalarını bırakmamış. İkinci albüme koymayı planladıkları bazı kayıtların, tüm enstrümanların ve hemen hemen her şeylerinin olduğu, ortak kullandıkları ev yanmış. Majic Ship de tarihin tozlu sayfaları arasına sıkışmaktan başka bir şey yapamamış.

MAJIC SHIP

Mike Garrigan / Lead Vokal
Tommy Nikosey / Lead Vokal, Ritim Gitar, Akustik Gitar
Rob Buckman / Davul
Phil Polimeni / Lead Gitar, Akustik Gitar
Cosmo Riozzi / Vokal, Bass, Klavye

MAJIC SHIP

01 - Sioux City Blues 2:56
02 - Wednesday Morning Dew 3:02
03 - Life's Lonely Road 2:47
04 - We Gotta Live On 3:15
05 - Where Are We Going 2:32
06 - Free 4:16
07 - Down by the River—What It's Worth 10:46
08 - Nightmare 2:36
09 - Too Much 3:33
10 - Cosmo's Theme 3:44

25 Eylül 2023 Pazartesi

The Maze / Armageddon (1968)

San Fransisco çıkışlı The Maze başlangıçta Psychedelic Rock ile alakası olmayan bir gruptu. 1967 yılında kurulduklarında isimleri Stonehenge'di ve Folk Rock yapıyorlardı. Çok bir özelliği olmayan, sıradan bir Folk Rock anlayışından 1 yıl içerisinde sıyrılıp nasıl böylesine muhteşem bir albüm kaydetmişler diye merak etmeden duramıyor insan.

Tek albümle kalan grup hakkında doğal olarak çok fazla bilgimiz yok. 4 kişilik ekiple gelmiş geçmiş en iyi Acid Rock albümlerinden birine imza atmış olmaları haklarındaki merakımızı kabartsa da tek albümlü efsaneler listemize alıp keyfini çıkarmak dışında elimizden gelen bir şey de yok.

Grubun Folk kökeninden geliyor olduğunu düşünmeyin. Bir ara hatta hemen öncesinde Folk Rock çizgisinde olsalar da The Maze adını aldıktan sonra kaydettikleri albümde bambaşka bir mecraya akıyorlar. Albüm baştan sona Psychedelic öğelerle, Acid kafasıyla dolu. Karanlık ve fazlasıyla daha da karanlık bir albüm. Albümün adı bile içerisindekinden daha umutlu bir isim olarak düşünülebilir.

Bu noktada biraz ileri giderek, Iron Butterfly ile hafif bir çarpıştırma yapmak gerekiyor. Temelde bakıldığında Iron Butterfly'ın mesela In-A-Gadda-Da-Vida albümü aynı adlı parça ve belki My Mirage hariç daha popüler bir sounda sahiptir. Yani evet grup Psychedelic Rock yaparken sağlam da bir Psychedelic sese sahiptir ama parçalardaki işlemelerden dolayı bir miktar popülere kaydığı da su götürmezdir. The Maze'de ise hiç böyle bir kaygıya düşülmemiş. Dibine kadar yapalım da alem albüm görsün kabilinden bir düşünceyle kaydedilmiş sanki albüm. İnsanların aklını başından alalım, üstüne parayı da kırarız filan yok yani müzikal anlayışlarında. En sağlam, en sert, en acımasız haliyle Psychedelic Rock yapmışlar.

Armageddon'da baştan sona sizi sarmalayan bir melankoli, üzücü bir durum hissiyatı var. Buradan yola çıkarak karanlık yerlerde gezinmişler. İnanılmaz açılış parçasında bunu çok iyi anlıyorsunuz. Ayrıca aynı parça döneminde beklenilmedik bir şeye imza atarak birbirinden farklı org sesleri ile belirgin ve sağlam bir bass ritmi içeriyor. Sonradan eklenen karamsar vokaller ile de bambaşka bir yerde duruyor albüm.

THE MAZE

William Gardner / Org
Jeff Jensen / Gitar
Kit Boyd / Bass
Rick Eittreim / Davul

ARMAGEDDON

01 - Armageddon 7:12
02 - I'm So Sad 6:58
03 - Happiness 2:05
04 - Whispering Shadows 4:35
05 - Kissy Face 2:58
06 - Dejected Soul 2:37
07 - As for Now 2:36

24 Eylül 2023 Pazar

Iron Butterfly / Fillmore East (1968 - 2011)

Iron Butterfly
'ı daha önce blogda konuk etmiş, grubun malum kulüp için öneminden biraz bahsetmiştik. O nedenle haklarında bilgi vermek gibi bir derdimiz, tasamız yok bugün. Çok fazla albümü olmasa da efsaneleşmiş gruplardan biri olan Iron Butterfly'ın daha sonradan piyasaya çıkan kayıtları da oldu zaman içerisinde. Kim bilir belki daha fazla kayıt da çıkacaktır. Konumuz olan bu kayıt 26 - 27 Nisan 1968 tarihinde ünlü Fillmore East salonunda kaydedilmiş. Ama ancak 2011 yılında yayınlanabildi.

Albüm kayıtları nefis olsa da kendini daha çok konserlerde gösteren gruplardan biri olan Iron Butterfly hayranları için de enfes bir kayıt tabi bu. Grup kayıtların yapıldığı o 2 gün içerisinde fena halde coşmuş. Dinleyip dinleyeceğiniz en iyi konser albümlerinden biri olabilir bu. Tarza, türe alışık olmasanız bile ilk 10'a rahatlıkla girer.

Albüm 2 gün içerisinde verilmiş 4 dinletiden parçaların neredeyse tamamını bünyesinde barındırıyor. Neredeyse tamamı diyoruz zira 26 Nisan tarihli ikinci gösteride kayıt ile ilgili bir sorun olmuş ve bazı parçalar kaydedilememiş diye bir söylenti var. Doğru olması pek muhtemel. İkili CD olarak yayınlanan kaydın ilk CD'sindeki 1 - 6 arası parçalar 26 Nisan tarihindeki ilk gösteri, 7 - 10 ikinci gösteri olarak belirtiliyor. İkinci CD'de ise 1 - 6 arası 27 Nisan'ın ilk konseri, 7 no'lu parça 26 Nisan'ın ikinci gösterisinden, 8 - 12 arası parçalar ise 27 Nisan'daki ikinci gösteride yapılan kayıtlar olarak listeleniyor.

Konser, ilk iki albüm arasında verilmiş bir dinleti. İlk albüm Heavy'deki parçaların yanında konserden 3 ay sonra piyasaya çıkacak olan In-A-Gadda-Da-Vida albümünden My Mirage, Are You Happy ve In-A-Gadda-Da-Vida bulunuyor. Ayrıca 1 yıl sonra yayınlanacak olan Ball albümünde yer alacak olan Her Favorite Style'ın da henüz oturmamış, erken dönem bir versiyonu bulunuyor.

Arka arkaya verilen konserlerde parçaları her seferinde farklı bir şekilde çalmayı başarmışlar. Aynı parçaları iki kez ama değişik şekilde dinliyorsunuz. Iron Butterfly hayranlarının mutlaka dinlemesi ve arşivlemesi gereken albümlerden biri. İlk kez dinleyecekler içinse inanılmaz bir hazine.

IRON BUTTERFLY

Doug Ingle / Klavye, Lead Vokal
Erik Brann / Gitar, Vokal
Lee Dorman / Bass, Vokal
Ron Bushy / Davul, Vurmalılar

FILLMORE EAST 1968

İlk Gösteri - 26 Nisan 1968
01. Fields of Sun (4:00)
02. You Can't Wind (3:17)
03. Unconscious Power (3:10)
04. Are You Happy (4:22)
05. SO-LO (4:05)
06. Iron Butterfly Theme (4:54)

İkinci Gösteri (Tamamlanmamış)
7. Stamped Ideas (3:17)
8. In-A-Gadda-Da-Vida (17:18)
9. SO-LO (4:10)
10. Iron Butterfly Theme (5:40)

İlk Gösteri - 27 Nisan 1968
01. Are You Happy (4:45)
02. Unconscious Power (2:48)
03. My Mirage (4:49)
04. SO-LO (4:00)
05. Iron Butterfly Theme (5:03)

İkinci Gösteri
06. Possession (5:48)
07. My Mirage (5:00)
08. Are You Happy (4:23)
09. Her Favorite Style (2:52)
10. In-A-Gadda-Da-Vida (15:33)
11. SO-LO (4:43)
12. Iron Butterfly Theme (5:34)

23 Eylül 2023 Cumartesi

Ford Theatre / Trilogy for the Masses (1968)

1966 yılında Boston, Amerika'da kurulan Ford Theatre 2 albüm kaydedip ortadan kaybolmuş, başarılı bir grup. The Continentals üyelerinin (Jimmy Altieri, John Mazzarelli, Robert Tamagni ve Butch Webster) yanlarına Harry Palmer ve Joe Scott'ı katarak oluşturdukları grup kendilerine has bir Psychedelic Rock tarzına sahipler.

Tarihçeleri hakkında çok fazla bilgimiz yok Ford Theatre'ın. Başlangıçta Byrds, Kingsmen ve Beatles gibi gruplardan etkilenerek müziğe başlamışlar. İlk dönem çalışmalarında bunların izleri görülmekle birlikte daha sonraki dönemde daha farklı bir yere yönelmişler. Ayrıca Boston çıkışlı olmalarından kaynaklı o dönemin popüler tarzı Bosstown Sound ile ilişkili oldukları sanılsa da alakaları yok. Hatta özellikle kendilerini Bosstown Sound'un dışında olarak tanımlamışlar ve gerçekten de uzak durmuşlar.

Bu tavrın müzikal bakış açılarındaki yansıması da bir o kadar etkili olmuş. Albümü dinlediğinizde bunu hemen anlıyorsunuz. Dönemin pek çok Amerika çıkışlı Psychedelic Rock grubunun aksine daha farklı, daha cüretkar bir yapıya sahipler. Psychedelic'te alışkın olmadığımız denli uzun parçalar konumuz olan ilk albüm Trilogy For The Masses'da bulunuyor. Alt yapıya kattıkları yaylı çalgılar ile de kendilerini değişik bir yerde konumlandırmayı başarabilmişler. Bu iki durumdan ötürü, grubun türü her ne kadar Psychedelic Rock ya da Acid Rock olsa da Progressive özelliklere sahip olduğu için Proto-Prog janrı içine de dahil edilirler. 

Kişisel olarak Proto-Prog'un ötesinde bir anlayışları olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Alışkın olduğumuz o Grateful Dead, Jefferson Airplane ya da Quicksilver Messenger Service gibi grupların tarzından çok farklı bir yerdeler. Daha iyiler diyemeyiz elbette ama yaptıkları müziğe beklentileriniz üzerinde yeni şeyler, yenilikler katmışlar.

Adı sanı çok duyulmamış, günümüzde neredeyse bilinmeyen gruplardan biri olan Ford Theatre aslında muhteşem olarak adlandırılabilecek grupların başında geliyor. Ne yazık ki 70'lerin başındaki müzikal değişimleri yakalamakta geç kalmış olmalarından kaynaklı olsa gerek, yarısı kaydedilmiş bir üçüncü albümleri olmasına rağmen albümü bitirme ve yayınlama şansına sahip olamamışlar.

FORD THEATRE

Joey Scott / Lead Vokal
Arthur Webster / Lead Gitar
Harry Palmer / Gitar
John Mazzarelli / Org, Vokal
James Altieri / Bass, Vokal
Robert Tamagni / Davul

Konuk Müzisyenler:
Wally McGee / Yaylı Çalgılar Düzenlemeleri
Aaron Rosand / Keman
Bernard Eichen / Keman
George Ricci / Çello
Charles McCracken / Çello

TRILOGY FOR THE MASSES

01 - Theme for the Masses 2:52
02 - a. 101 Harrison Street 9:22
        b. Excerpt (From the Theme) 1:09
03 - a. Back to Philadelphia 4:11
        b. The Race 0:26
04 - a. The Race 0:04
        b. From a Back Door Window (The Search) 14:02
        c. Theme for the Masses 2:59
05 - Postlude: Looking Back 2:09

22 Eylül 2023 Cuma

Supertramp / Supertramp (1970)

Supertramp
de blogda ağırlamayarak ayıp ettiğimiz gruplardan. Zamanında iyi bir ivme yakalamış, benzerlerinden farklı olarak ticari başarıyı da elde edebilmiş Supertramp 1969 yılında İngiltere'de kuruldu. Klavyeci Rick Davies, 1960'ların ortalarından sonra, Londra'da The Joint adında bir grupta çalıyordu. Davies, grubun albüm çıkaramayacağı kesinleştiğinde alelacele ayrıldı. O sırada Roger Hodgson ile tanışmışlardı. Hem frekansları hem de müzikal bakış açıları uyum sağlayınca Davies ve Hodgson, birlikte müzik yapmaya karar verdiler ve 1969 yılında Supertramp'ı kurdular.

1 yıl sonra albüm kaydına başlamışlardı bile. Kayıtlar 6 hafta sürdü. Ortaya çıkan iş hem Davies'i hem de Hodgson'ı memnun etmişti. Ama önemli olan önce yapımcı firmanın sonra da dinleyicilerin beğenmesiydi. Neyse ki çok büyük sorun yaşamadılar ve albüm ortalamanın üzerinde bir ticari başarı elde ederken, Supertramp'in Avrupa ve Amerika'da tanınmasını sağlamıştı. İşin tuhaf yanı, İngiltere listelerine hiçbir şekilde giremeyen albümün Amerika'da Billboard 200 listesinde 175. sıraya kadar yükselmesi. O dönem İngiltere'deki müzikal üretimin ve çeşitliliğin had safhada olduğu düşünüldüğünde normal karşılanabilecek bir durum gibi görünse de gerçekten de iyi bir albüm ile ortaya çıkan Supertramp'in ciddiye alınmaması anormal gibi geliyor insana.

Diğer yandan, Supertramp müziğindeki popüler kaygıların sıklıkla hissedildiği melodik bölümlerden kaynaklı olabilir bu durum. Gerçi bu fikir sonraki albümler için daha geçerli. İlk albüm diğerlerine oranla daha farklı.

Albüm temelde Progressive Rock janrına dahil edilirken içerisinde bolca Psychedelic Rock, Blues Rock ve Folk Rock öğeleri bulunur. Zaten grubun sonraki albümlerinden farklı kılan da budur bu albümü. Hiç öyle dinleyiciye oynayalım havaları yoktur. Kendi hallerinde ve kendileri için müzik yapmış gibidirler. Bu nedenle de etkileri bir hayli ileridir. Minimalist doğaçlamalarla doludur her yeri. Benzerlikler arandığında Yes ve Genesis'in ilk albümleri gösterilebilir. Ama daha Psychedelic bir hava ile kaplıdır Supertramp albümü.

Albümdeki enstrümantasyon pek çok albümde görülenden daha iyi. Arada alışkın olmadığımız bir vokal tarzını henüz geliştirememiş Roger Hodgson sesleri var. Sonraki albümlerde kullandığı tarzın gerçekten de ham bir hali bu. Ama bir yanıyla da böylesi daha iyi dedirtecek cinsten.

SUPERTRAMP

Roger Hodgson / Vokal, Bass, Flageolet, Akustik Gitar, Çello
Richard Palmer / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Balalaika, Vokal
Richard Davies / Org, Piyano, Elektrikli Piyano, Armonika, Vokal
Robert Millar / Vurmalılar, Armonika

SUPERTRAMP

01 - Surely 0:30
02 - It's a Long Road 5:26
03 - Aubade 0:48
04 - And I Am Not Like Other Birds of Prey 4:28
05 - Words Unspoken 3:58
06 - Maybe I'm a Beggar 6:48
07 - Home Again 1:14
08 - Nothing to Show 4:55
09 - Shadow Song 4:20
10 - Try Again 12:03
11 - Surely 3:08

21 Eylül 2023 Perşembe

Krokodil / Krokodil (1969)

Krautrock
'ın en iyi gruplarından birinin İsviçreli olması bana hep tuhaf gelmiştir. Krokodil, belki de bu konuda türünün tek örneği sayılabilir diye atacağım şimdi ama muhtemelen benzer örnekler birazdan aklıma da gelir. O topa girmeyip, bu nefis grup hakkında birkaç kelime edelim.

60'ların sonunda İsviçre'de kuruluyorlar. Aralarında Terry Stevens adında bir İngiliz olmakla birlikte İsviçreliler. Kökenleri Blues'a dayanıyor. Bu nedenle de konumuz olan ilk albüm daha fazla Blues öğeleri içeriyor. Tabi bunu tam olarak bu tarzı icra ediyorlar diye de düşünmemek lazım. Zira karmaşık bir yapıları var. Bir miktar Psychedelic Rock içermekle birlikte üzerine çok fazla düşmüyorlar bu albümde. Parçalarda folklorik etkiler bir hayli fazla. Oldukça sert bölgelerde gezinirken bir anda etnik bir yapıya bürünebiliyorlar. Sonra yine araya giren mızıka, flüt, sitar gibi aletlerle etnik anlayışa geri dönüp yapıyı modernleştirip yine Blues ile bağlıyorlar. 

Blues çıkışlı olmaları Krokodil'e albüm satışı, ticari başarı ve bilinirlik getirmesinin yanında devamlılıklarını da sağlamış. Bu nefis ilk albümün ardından daha da iyilerini yapabilmek için hem kaynak hem de fırsat yakalayabilmişler. Dönemin pek çok grubunun bu tarz fırsatları olamamış bile. Krokodil önlerine gelen bu fırsatı doğru kullanan gruplardan. Lakin, deneysel ve karmaşık yanları dolayısıyla Groundhogs ile aynı kefeye konmaları bir miktar canlarını sıkmış olacak ki ciddi şekilde risk alıp tarzlarını buradan çok öteye taşımak için uğraşmışlar.

Krokodil'in sonraki albümlerinde Blues daha gerilerde kalıyor. Hatta hemen hemen hiç yok demek de yanlış olmaz. Daha Psychedelic öğelerle bezenip Folk'tan bölümler alıp, Fusion'ın derinliklerine dalarak kendilerine has bir tarz yaratıyorlar sonraki albümlerde. Yani ilk albümdeki Blues ve Folk etkileri yerini Psychedelic Rock, Etnik / Folk ve Fusion'a bırakıyor. Ki bu noktada buna Krautrock diyoruz.

Amon Düül II, Third Ear Band ve Man bir arya gelip müzik yapmaya karar verselerdi yüksek ihtimalle ortaya Krokodil'e benzer bir müzikal anlayış çıkardı. Değişik ve farklı tarzların, türlerin keyif veren birlikteliği coşkulu, tempolu ve yaratıcı şekilde karşımıza çıkıyor.

KROKODIL

Walty Anselmo / Lead Gitar, Sitar, Vokal
Hardy Hepp / Keman, Piyano, Vokal
Mojo Weideli / Armonik, Flüt, Vurmalılar
Terry Stevens / Bass, Gitar, Vokal
Düde Dürst / Davul, Vurmalılar, Vokal

KROKODIL

01. Morning Dew (4:34)
02. You're Still a Part of Me (6:20)
03. All Alone (3:50)
04. Mis Blues (3:15)
05. Prayer (4:09)
06. Watchn' Chain (6:49)
07. Dabble in Om (9:24)

20 Eylül 2023 Çarşamba

L'Uovo di Colombo / L'Uovo di Colombo (1973)

Rock Progressivo Italiano
'nun tek albümlü gruplarından biri L'Uovo di Colombo. Kısa bir süre içerisinde kurulup, albüm kaydedip ardından da dağılmışlar. Grup elemanlarının deneyimli müzisyenler olmasından kaynaklı olarak acayip iyiler. Başka bir özellikleri de albümü kendilerinin finanse etmesi. Herhangi bir yapımcı firma ile çalışmadan, onların isteklerini dikkate almak yerine kafalarına göre takılmışlar. Albümün müzikal kalitesinden de anlaşılıyor bu durum. Müdahale yok, o olmaz, bunu böyle yapınlık bir durum hiç sezinlenmiyor.

Grup üyeleri Enzo Volpini ve Ruggero Stefani daha önce I Fholks'da birlikte çalmışlardı. Enzo'nun kardeşi Elio Volpini ise Flea'da. Bir araya gelip 1973 yılında L'Uovo di Colombo'yu kurdular. Daha sonraları Tartarini soyadını kullanarak Cherry Five'da vokal yapacak olan Tony Gionta'nın katılımıyla kadro tamamlanmış oldu. Grup elemanlarının birbirlerini daha önceden tanıdıkları ve birbirlerinin tarzlarına hakim oldukları albümdeki parçalarda açıkça görülüyor.

Kaydedilen albüm piyasaya sürüldüğünde çok büyük etki yaratmadı. Rock Progressivo Italiano'nun en caf caflı dönemlerinde, arkalarında yapımcı firma desteği olmadan ayakta kalmaya çalışıyorlardı. Başaramadıkları ortada. Ama bu albümün başarısızlığı değil, tamamen çok fazla üretimin olduğu bir müzik ortamında gözden kaçmış olmaları ile alakalı.

L'Uovo di Colombo'nun Le Orme'nin klavye, davul, bass tarzına benzer bir yapısı var. Üzerine eklenen akustik ve elektrikli gitarlar ile değişik, bambaşka bir şeye dönüşüyor. Ritim bölümünden gelen sağlam vuruşlar ile klavyenin kendini öne çıkarmak yerine melodilerin içerisinde eriyip gitme alışkınlığının üzerine bazı noktalarda dengeli bir şekilde girdiği "ama her şeye rağmen buradayım" tarzı çıkışları albümü keyifli hale getiriyor. Gitarlar ise bütün yapıyı korumak ve nereye gidileceğinin kararını veriyor gibi bir pozisyonda duruyor.

Albümün ardından, ticari olarak büyük bir başarı elde edemeyeceklerini anlayan grup elemanları dağılmaya başlıyorlar. Elio Volpini, Flea'daki elemanlarla birlikte Etna'yı kurmak için geri dönüyor. Ruggero Stefani, Samadhi'ye katılıyor. Vokalist Tony Gionta ise az önce de bahsettiğimiz üzere, soyadını Tartarini yapıp Cherry Five'da boy gösteriyor.

Albüm o zamanlarda çok iş yapmasa da türü takip eden, bilen, içine düşen herkes tarafından en iyi RPI albümlerinden biri olarak kabul ediliyor.

L'UOVO DI COLOMBO

Toni Gionta / Lead Vokal
Enzo Volpini / Klavye, Akustik Gitar, Vokal
Elio Volpini / Bass, Gitar, Vokal
Ruggero Stefani / Davul, Vurmalılar, Vokal

L'UOVO DI COLOMBO

01. L'Indecisione (4:55)
02. Io (3:32)
03. Anja (4:37)
04. Vox Dei (4:57)
05. Turba (4:09)
06. Consiglio (4:48)
07. Visione Della Morte (6:42)
08. Scherzo (0:22)

19 Eylül 2023 Salı

Freedom's Children / Astra (1970)

Dünyanın neredeyse hiç duymadığı en iyi rock gruplarından biri tanımlaması Freedom's Children için söylenmiş bir laf. Çok kötü bir dönemde, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde kurulan, kendi çabalarıyla müzik yapıp tanınmaya çalışan ama sadece Güney Afrika'da kendine belirli bir kitle edinebilmiş değişik, kendine has ve etkileyici bir grup Freedom's Children.

Apartheid döneminin zirvesi sayılan yıllarda, 1965'te The Lehman Limited adıyla kurulan grup daha sonraki eklemelerle The Seven Faces'a dönüşmüş ve son olarak da Freedom's Children adını almış. Zirvesini yaşayan ırkçı rejimin hüküm sürdüğü bir yerde sadece grubun ismi bile başlı başına bir sorun aslında. Tabi bununla kalmayıp uzunca bir süre sorunlarla uğraşmak zorunda kalmışlar. İngiltere'ye gidip konserler vermeye çalıştıkları bir dönemde yasal izin bile alamamışlar. Birkaç izinsiz konserin (hatta daha küçük çaplı olduğu için dinleti demek daha doğru olur) dışında hiçbir şey yapamamışlar. Doğal olarak da dünya sahnesine açılma gibi bir şansları hiç olamamış.

Kendi ilkelerinde ise durum daha kötüymüş. Bırakın konser ya da dinletileri, Radyolarda çalınmaları bile çoğunlukla yasaklanmış. Grubun adının dönem için tehlikeli olması bir yana, 60'ların başında Amerikalıların yaşadığı British Invasion'ın farklı bir versiyonuna maruz kaldıklarını düşünen Güney Afrika Cumhuriyeti ileri gelenleri, Psychedelic Rock ve Rhythm&Blues'dan beslenen bu grubu fazlasıyla sakıncalı görmüş.

Var oldukları süre boyunca bu tip sorunlarla sık karşılaşan grup hiçbir zaman öne çıkamamış. Mandela'nın çıkışı ile birlikte düzelmeye başlayan süreçte albümleri tekrar yayınlanana (CD formatında elbette) kadar kimse tarafından bilinmez, bilinenler tarafından da unutulmuş bir hale gelmişler. Gelmiş geçmiş en iyi Heavy Progressive Rock, Psychedelic Rock gruplarından biri olmalarını bilmememiz tam da bu yüzden işte.

Aslında yaptıkları müzikle Atomic Rooster ya da Egg gibi bilinen grupların hiç de altında değiller. Yaratıcılıkları saydıklarımız dahil pek çok grupla ve isimle kafa kafaya ilerler ve hatta çoğunu da geride bırakır.

Astra, grubun kaydedip yayınlama fırsatı bulduğu ikinci albümü. İlk albüm de iyi olmakla birlikte bu albüme başyapıt etiketini yapıştırmak daha kolay. Melodik varyasyonların hiç durmadan ilerlediği, gitarların değişik tonlarda hüküm sürdüğü karanlık ve kozmik bir albüm. Apartheid döneminde yaşanmış tüm acıların toplu bir çığlığı gibi. 

FREEDOM'S CHILDREN

Julian Laxton / Gitar, Black Box (Kendisi icat etmiş)
Ramsay MacKay / Bass
Gerard Nel / Piyano, Harpsichord, Ziller
Nic Martens / Org
Brian Davidson / Vokal
Colin Pratley / Davul

ASTRA

01. Aileen (2:01)
02. The Homecoming (6:19)
03. The Kid He Came From Hazareth (5:24)
04. Medals of Bravery (3:25)
05. Tribal Fence (4:12)
06.Gentle Beasts Pt. 1 & 2 (5:26)
07. Slowly Towards the North Pt. 1 & 2 (7:04)
08. Afterward (4:57)

18 Eylül 2023 Pazartesi

The Aynsley Dunbar Retaliation / The Aynsley Dunbar Retaliation (1968)

Adından da kolaylıkla anlaşılabileceği üzere The Aynsley Dunbar Retaliation, efsanevi davulcu Aynsley Dunbar'ın grubudur. Profesyonel anlamda müziğe 1963 yılında Derry Wilkie And The Pressmen grubunda başlayan Dunbar, Mojos, John Mayall's Bluesbreakers ve Jeff Beck Group'ta kısa bir süre çaldıktan sonra kendi grubunu kurma kararı alır. Bu karardaki en büyük etken kendisini Bluesbreakers'tan kovan John Mayall'a olan öfkesidir. Zaten bu nedenle de grubun adını Retaliation (Misilleme) koyar. Arada kısa, küçük ama etkili ve belki biraz da şansız bir durumdan bahsetmeden geçmeyelim. Dunbar, Jimi Hendrix Experience'in de seçmelerine katılır ve Mitch Mitchell ile birlikte son ikiye kalır. İki iyi davulcu arasında kararsız kalan Hendrix, yazı tura atarak davulcusunu seçer. Dunbar kaybetmiştir.

Bu yaşanılanların ardından kurduğu The Aynsley Dunbar Retaliation ile iyi bir çıkış yakalamak isteyen Dunbar, takım arkadaşlarını da iyi seçer. İlk albüm hızlı bir şekilde kaydedilir. Temelde Blues Rock örneği olarak düşünüldüğünde biraz zayıf kalsa da albüm oldukça iyidir. Fena halde abartılı pasajlar dolu albüm, bu tavrını aksine minimalist bir yaklaşıma da sahiptir.

Aynsley Dunbar'ın davullarına edilecek laf bulunmaz albümde. Böylesine iyi bir müzisyenin yanında bass'ın biraz geride ve sönük kalmasını saymazsak, grubun ritim bölümünün üst düzeye yaklaştığını söyleyebiliriz. Diğer yandan, daha yeni bahsettiğimiz Sweet Pain oluşumunda da Dunbar ile birlikte çalan Victor Brox, muhteşem gitarlara ve Dunbar'a rağmen hem enstrümanları hem de vokaliyle neredeyse hepsinin önüne geçer.

Bir yanıyla fena halde coşkulu olan The Aynsley Dunbar Retaliation, diğer yanıyla biraz geride de kalır. Temel Blues kalıplarını Rock ile bütünleştiren bir tarza sahip olsalar da Hendrix, Mayall, Clapton gibi isimlerden farklı bir şekilde daha yumuşaktırlar. Geçişleri belirgin izler taşır. Belirsizliğe doğru gidiş hissini alamazsınız.

Yine de rahat, tempolu, kendinden emin ve havalı bir tarzı vardır grubun. Daha sonraları da birlikte sıklıkla çalacak olan müzisyenlerin ilk birliktelikleri olmasına rağmen, her birinin ne kadar iyi ve profesyonel oldukları daha ilk albümden kendini açıkça belli ediyor.

THE AYNSLEY DUNBAR RETALIATION

Aynsley Dunbar / Davul
Victor Brox / Vokal, Gitar, Trompet, Klavye
Alex Dmochowski / Bass
John Moorshead / Lead Gitar, Vokal

THE AYNSLEY DUNBAR RETALIATION

01 - Watch 'N' Chain 2:38
02 - My Whiskey Head Woman 04:26  
03 - Trouble No More 02:57 
04 - Double Lovin' 03:54 
05 - See See Baby 02:23
06 - Roamin' and Ramblin' 03:02
07 - Sage of Sidney Street 05:00
08 - Memory of Pain 06:08
09 - Mutiny 07:25