10 Eylül 2008 Çarşamba

Air - Teilwiese Kacke…Aber Stereo (1973)

Yine gölgede kalmış bir Alman daha AIR… Grubun 1973 çıkışlı tek albümü “Teilwiese Kacke…Aber Stereo” tam bir underground albüm. Müthiş yaratıcı fikirler olmasa da sizi rahatsız etmeden dinleyebileceğiniz bir albüm.

Müziğe gelince; şarkıları ilk defa dinlediğimde kendi kendime sordum: “bu sound bir şeye benziyor ama neye?” Murat Ses’in “Home Recordings” inin üzerine bateri koy işte buna yakın bir sound olur. Başka bir tabir kullanmam gerekirse gitarsız “Coupla Prog”un ilkel hali gibiler. Belli ki grubun has elemanı Michael Brod. Müzik tamamen onun üzerine inşa edilmiş. Böyle olmuş olsa da bence basist Gerhard Fünfsinn gerçekten çok başarılı çalmış. Kesinlikle bu grubun üstünde bir ritm anlayışı var. Bir gitaristleri var gibi görünse de aslında yok. Var da yok. Arada bir girip 10-15 saniye bir şeyler yapıp geri kaçıyor. Genelde klavye-bas’ın beraber takıldığı bir albüm. Birde arkada uzaktan gelen bir bateri var tabi…

Şarkılara gelince; tamamı enstrümantal olan albümde, ilk 4 şarkıda biraz monoton giden müzik “Allright, Ernie” ile biraz kabuğundan sıyrılır gibi oluyor. Grup 10 dk. nın üzerindeki iki şarkıları “Blues 2” ve “Zopf” da biraz daha kendilerini zorlamışlar. “Zopf” bu ikilinin iyisi diyebilirim. Flüt sadece “Kantate 140,4” şarkısında var. Albüm kayıtları sanırsam Brod’un yeni yeni flüt dersleri almaya başladığı vakitlere denk gelmiş. :)

Belli ki grup elemanlarının bayağı genç olduğu “Air”, müziğe bir yenilik getirmemiş. Yinede Almandır… Bi şekilde dinlettirir kendini. Başta da söylediğim gibi rahatsız etmez, en fazla sıkabilir. Ama benim gibi dipte kenarda kalmış, sanki evin bir odasında kaydedilmiş izlenimi veren albümleri sevenlerin edinmesinde fayda var…

AIR

Michael Brod - Klavye, Flüt
Peter Dettlaff - Gitar
Gerhard Fünfsinn - Bass
Georg Weber - Davul

TEILWIESE KACKE... ABER STEREO

1. D-Zug
2. Kantate 140,4
3. Herzinfarkt
4. Blues 2
5. Alright, Ernie
6. A-G-E
7. Zopf


9 yorum:

Adsız dedi ki...

Arkadaşlar size bu cömert paylaşımınızdan dolayı çok büyük saygı duyuyorum.Gençlere kroutrock ı sevdirmeninz çok güzel.
Ama bazı grupların underground kalmasının onları daha güzel kıldığını düşünüyorum.Pis kulağa giren müzik kirlenir.
Zaten bizim gençler sürekli bir kimlik arayışında ve genelde büyük bir özentilik içerisindeler.
zaten bir ''ROCKER'' sıfatı almış başına gidiyor ne anlamdaysa zaten.
sizden istediğim büyük ustalara saygı gösterip o büyük albümleri bu bukadar cömert paylaşmamanız.Kirleniyor işte naparsınız.

Hiçbaymaz dedi ki...

Öte yandan bu albümleri dinlemesi gereken tertemiz kulaklar da var etrafta. Bazı kulaklar pis diye paylaşmamak olmaz. Kulağın kendi icabına bakması lazım; o da kendi sorunu.

Ha evet gençler öyle. Hala Pink Floyd modası geçmedi Taksim'de. Şahane bir gruptur diye dönüp duruyo ağızlarda. Herkes saykodelik rockçı, "Floydian" oldu. Niye ve nasıl olduklarını bilmedikten sonra pek de bi zararı yok bu işin aslında. Onları da öyle kabul etmek lazım. Sonuçta Pink Floyd kirlenmiyo. Sadece adamlar eşşek.

O yüzden bu müziklerin de kirletilemediği kanaatindeyim ben. :)

Gentle Octopus dedi ki...

İsimsiz olarak yorum bırakan dostumuz keşke bi isim bıraksaymış da öyle konuşabilseydik. Dediklerin tümüne katılmadığımı belirtmek isterim. Ustalara saygı gösterdiğimiz içindir ki paylaşıyoruz biz bu albümleri. Ustalara saygı gösterdiğimiz içindir ki daha çok insana duyurmaya çalışıyoruz bu sesleri. Bence ne bi kulağın ne de müziğin kirlendiği filan yok. Ukalalık etmemizin, burnumuzu g.tümüze sokacak kadar büyütmemizin de bi manası yok. Hiçbirimiz şu müzik tarzı muhteşemdir de bu müzik tarzı bomboktur gibi bi laf edecek kadar dangalak olamayız, olmamalıyız. Zira bu her iki müziği aynı kefeye koyup tartmaya çalışmaya benzer. Temele indiğimizde Muz mu daha güzeldir yoksa Karnıyarık mı gibi saçma bi soruya kadar dayandığı görülür bunun. Her ikisi de yiyecek olduğu halde birbirlerinden tamamen farklıdır. O nedenledir ki kalkıp Pink Floyd, Rihanna'dan daha iyidir gibi gerizekalılara özgü laf edecek kadar düşmedik daha. Sevmesek de, tüketim toplumunun belirli dönemde kullanılması için ürettiği bir nesne olduğunu düşünsek de bu böyle. Amaç sevdiğimiz müziği sevenleri bulup onlarla bi arada durabilmek, bizdeki eksikleri onlardaki fazlalarla tamamlamak ya da tam tersi. Arada da bunlardan hiç haberdar olmayanları haberdar edebilmek ve 100.000 kişiden 1'ini bile kazansak bundan mutlu olabilmek. O iyidir bu kötüdür tarzı düşünüp faşizan bir yaklaşım sergilemiyoruz biz. Ari ırkı yaratmaya da çalışmıyoruz. Derdimiz az önce de belirttiğim gibi başka dünyaların da mümkün olabileceğini kanıtlamaya çalışmak için bir arada durabilmek, paylaşmak, eğlenmek. Ayrıca; 80 sonrası kuşakların kayıp kuşak olduğunu kabul eder bir tavır vardı İsimsiz'in yorumunda, kimlik arayışı ve özentilik de eklenmişti. Ne yapalım peki? Susalım, onları ciddiye almayalım ve onlardan uzak mı duralım? Oblomov'un anlattığı bi hikaye vardır. Doors manyağı arkadaşlarından biri bigün der ki "ben artık Doors dinlemiycem, çünkü artık herkes Doors dinliyor" Bu mantık saçma işte. Dinlemek ve dinlediğini anlamak/yaşamak arasında büyük farklar var elbetteki. Ama herkesin Doors dinlemesi, bilinçsiz de olsa, iyi bir başlangıç olurdu. Cyphre da iyi demiş; Adamlar Eşşek! Ama ne mutlu ki Pink Floyd dinleyen eşşekler bunlar. En azından bi yerden başladıkları manasına gelir. Zaman içerisinde doğal seleksiyona uğrayacaklar elbette. Biz 14 yıl önce yola ilk çıktığımızda yanımızda olan kimseyi göremiyoruz şu an. Elenip gittiler. Ama daha güzel bişeyler oldu. Onların yerine genç ve daha sağlam insanlar geldi. Oblomov 40 küsür yaşında, Cyphre ise 19, bendeniz 32'lerdeyim. Aramızda 10'ar yıllık dilimler olmasına rağmen bu 3 adamı ıssız adaya koy, isteyecekleri tek şey biraz daha votkaq olur o kadar. Zira konuşabilecekleri, paylaşabilecekleri, anlatabilecekleri milyonlarca şey var. Konuya bu noktadan geriye dönersek... o Eşşeklerin hemen hepsiyle hiçbir şey konuşamayız belki. Ama ya arada milyonda bir de olsa çıkacak olanlar? Onları es geçmemek gerekiyor. Çünkü onlarla çoğalırsak ancak o eşşek diye tabir ettiklerimizi eşşeklikten çıkarma gayretive cesaretini bulabiliriz kendimizde. Başka bi dünya mümkün! Ama ukalalığı barındırmıyor içinde. Biz sıyrıldık diye düşünüyoruz büyük bi g.tü kalkmışlıkla. Madem öyle Rock müziğin temelindekilere sahip çıkın ve sıyrılamayanlara yol gösterin. Bi kez.. bi kez daha... bi kez daha... durdurak bilmeden..

Adsız dedi ki...

yayınlanan albümlerin nereye gittiğini araştırmak, hiç yayınlamamak demek. Böyle bir gayrette olmak buranın veya paylaşmanın mantığına ters.Ancak şundan eminim, bir insan zorla bir müzik türünü uzun süre dinleyemez. Çok kısa sürelidir bu yapay ilgi. Bir süre sonra bitmek zorunda. Onun için burada yayınlanan müzik, gerçekten sevmeyenin olamayacağı bir yer. Bu yüzden yayınlanan albümler belki 1 belki 1000 farketmez, doğru adrese gittiğine eminim. Önemli olanda bu...

Gentle Octopus dedi ki...

kvartetten... Demir Kelebek Gereksiz İşler Kulübünden "10 Adet Bahçe Domatesi Ödülü" kazandın abicim. Doğru adrese gitmesi ile ilgili laf çok şaane durmuş orada. Ben bi dolu şey yazdım ama seninki kadar etkili olmadı. Ödülü nereye gönderelim ya da ne zaman, nerede verelim..? :)

Kvartetten dedi ki...

domates var...biber olabilir..mangalda közleriz iyi gider...:)

Gentle Octopus dedi ki...

hmm.. bunu Cyphre'a sormak lazım. Bildiğim kadarıyla ödül olarak domates veriyoruz. Aman canım sana bi kıyak yaparız. Biber ve patlıcan kombinasyonu Ödülü veririz. Ooff off, yanına da 1 Büyük!

KozmikKedi dedi ki...

yazılanların hepsini okudum ben de birşeyler demek istedim elimde olmadan karşı koymaya çalışmadan...
bu zamana kadar yapılanları bir düşünün eğer bu adamlar müziklerini kendilerine saklasaydı bizler haberdar olabilir miydik onlardan?
onlar yaptıkları şaheserleri paylaşırken çekinmemiş kaygılanmamış bizim ne haddimize onlara ait olan şeyi kendimize saklamak! ayrıca bizim bu konuda yapabileceğimiz en kutsal şey güzel olanı yaymaya çalışmamız değil midir? dinleyen anlamış anlamamış bizim sorunumuz değil, ki zaten sorunumuz bu da olmamalı sadece çürüyen dünyaya rağmen böyle şeyler de var diyebilmek. tavşan deliğine kimseyi zorla sokamazsınız sadece yerini gösterirsiniz, girip girmemek kişiye kalmış... gentle'ın da dediği gibi kimse anlamaz deyip geçmek yapılan işin ruhuna aykırı.
inanıyorumki burada yapılanlar sadece bit değerleri ile ölçülebilecek şeyler değil...hepinizi seviyorum yaaa...söylediklerimi anlayamayanları da anlayanları da seviyorum!!! iyi ki varsınız...

Adsız dedi ki...

https://yadi.sk/d/xDdhqc8GmeHqZ