18 Ağustos 2022 Perşembe

Vanilla Fudge / Renaissance (1968)

Amerika'nın kültürel olarak Psychedelic Rock'da önde olduğu bir gerçek. Karmaşık yaşam biçiminin, demokratik olduğunu sürekli vurgulayan ama insanları baskılayan yapısıyla öne çıkan bu kültürde bizdeki tabiriyle "kafayı kırmış" insanların yaptığı müzik doğal olarak tercih edilir ve öne çıkan bir hal alıyor olmalı. 

Vanilla Fudge da kafası kırık insanlardan oluşan bir grup. Psychedelic Rock'u bir üst aşamaya taşıyıp Heavy Psychedelic'e eviriyorlar. Yaratıcılık had safhada. Bu konudaki en büyük etkinin, daha sonraları adlarını sık sık duyuran Tim Bogert ve Carmine Appice sayesinde olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

1966 yılında kurulan grubun ilk adı The Pigeons yani Güvercinler. Kulağa pek hoş gelmese de bir üre bu isimle ilerliyorlar. Arada Electric Pigeons ismi de gündeme geliyor ama pek tutmuyor. En son değişikliklerle birlikte Carmine Appice gruba dahil olduğu sıralarda yaptıkları kayıtlar o kadar beğeniliyor ki Atlantic Records ile iyi bir anlaşma imzalıyorlar. Fakat Atlantic'in başındaki Ahmet Ertegün grubun adını hiç beğenmiyor, değiştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Grup elemanları yana yakıla ortalıkta grup ismi arayıp bulamazken, Long Island'da gittikleri bir kafede tanıştıkları garson kız Dee Dee ile yaptıkları sohbet sırasında Dee Dee onlara, büyükbabasının kendisine Vanilla Fudge (Vanilyalı Şekerleme) olarak hitap ettiğini söylüyor ve grup elemanları isim konusunda karar vermiş oluyorlar. Ertegün de ismi çok beğeniyor ve ilk albümün kayıtları başlıyor.

Yukarıdaki hikayeyi Carmine Appice'in 2016 yılında yayınlanan Stick It!: My Life of Sex, Drums, and Rock 'n' Roll kitabından ayrıntılı olarak okuyabilirsiniz.

Daha önce Iron Butterfly / In-A-Gadda-Da-Vida'da belirttiğimiz yükseltilmiş psychedelic rock'ın bir sonraki evresi neredeyse Heavy Metal'in çıkışını sağlıyor. Vanilla Fudge'ı da bu konuda Iron butterfly'ın yanına koymakta sakınca yok. Her ikisinin de bu konuda hakkı epeyce fazla.

İyi bir çıkış yakaladıkları ilk albümün ardından daha deneysel bir çalışma olan ikinci albüm The Beat Goes On'la pek fazla beğenilmeseler de sıra Renaissance albümüne geldiğinde ilk iki albümün kıymeti anlaşılıyor. İlk albümdeki folk ve psychedelic kökler, kendini bulma çabası ile oradan oraya sürüklenen ikinci albümün yapısıyla birleşip Renaissance'ın doğmasını sağlıyor. Grubun tartışmasız en iyi albümü de Renaissance zaten.

Psychedelic'in en ilkel hali ile, sanki önünüzde çalıyormuşçasına kaydedilen bu albümde daha sonraları öne çıkan pek çok gruba ait özellikler bulmak mümkün. Bazı parçalarda vokal kullanımı size direkt olarak Ian Gillan'ı çağrıştırıyor. Gitar ve klavye birliktelikleri ise az sonra Uriah Heep sahneye çıkacakmış gibi düşündürüyor. Sadeliğin içinden çıkıp karmakarışık bir bütünlük oluşturan şarkılarda ise Yes'i görüyorsunuz. Pek çok grubu ve müzisyeni etkiledikleri ortada.

Bu nedenle de albümdeki parçaları tek tek ele almak hem uzun sürer hem de dinleyecek olanlara haksızlık edilir. Parçalar hakkında bilgi sahibi olunmadan dinlenilmesi gereken albümlerden biri. Keşfetmenin keyfi, şaşırmanın güzü, beğeninin üst seviyesi ancak öyle anlaşılabilir.

VANILLA FUDGE

Mark Stein / Lead Vokal, Klavye
Tim Bogert / Bass, Vokal
Vinnie Martell / Gitar, Vokal
Carmine Appice / Davul, Vokal

RENAISSANCE

01 - The Sky Cried - When I Was a Boy 7:36
02 - Thoughts 3:28
03 - Paradise 5:59
04 - That's What Makes a Man 4:28
05 - The Spell That Comes After 4:29
06 - Faceless People 5:55
07 - Season of the Witch 8:40

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bilgilendirici olmuş teşekkürler.