Acid Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Acid Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Eylül 2022 Cumartesi

Electric Sandwich / Electric Sandwich (1972)

Daha geçenlerde, blogun eski(meyen) yazarlarından Louis Cyphre (yeni adıyla Hiçbaymaz), hem de ta İsveç'ten bir şey yazdı; "Bana muazzam bir açılış şarkısı söyle 70'lerden" diye. Cevap hazırdı tabi; China. Elbette bu lafa verilebilecek onlarca farklı cevap da olabilir ama en iyilerden bir tanesi de gerçekten bu parça. Enteresan bir şekilde, daha önce Electric Sandwich yazmamışız blog'a. Eksikliği gidermek gerekir.

Grubun hakkında çok fazla bilgimiz olmamakla birlikte 1969 yılında, üniversite öğrencisi 4 genç tarafından Bonn, Almanya'da kurulduğu konusunda pek çok kaynak hemfikir. Ama 1969 ile albümün çıktığı 1972 yılları arasında ne yaptıkları, nasıl yaptıkları konusunda en ufak bir bilgiye sahip değiliz. Sanki arada bir yere ışınlanıp albüm ile ilgili çalışmışlar da işleri bittiğinde geri dönmüşler gibi bir durum yani. Asıl ilgimizi çeken de zaten grupla aynı adı taşıyan albüm.

Plak döneminde yayınlandığından mıdır nedir bilemiyorum ama, albümün A yüzü ile B yüzü arasında ciddi farklılıklar var. Hepi topu 3 parçaya sahip olan A yüzü, içerisinde pek çok müzikal anlayışı barındırsa da temelde Rock üzerine kurulu. B yüzünde ise iş biraz değişiyor ve daha Jazz ve Boogie'ye kayarak yumuşuyor. Ha bu kötü bir şey mi? Elbette değil. Albüm kendi içinde bu haliyle bile bir bütünlük oluştururken A ve B yüzünü birbirinden ayırmak da olanaksız. Her tarafında nefis partlara sahip olduğunu belirtelim.

Gelelim yukarıda da bahsettiğimiz açılış parçasına. China, belki de dinleyebileceğiniz en iyi açılış parçalarından biri. Standart sayılabilecek, kendini sürekli tekrarlayan bir davul ritmine, sisli, buğulu ya da bulanık diye tabir edebileceğimiz bir wah wah gitara sahip. Parça insana çok farklı şeyi aynı anda yaşatıyor. "Ben bu parçayı daha önce dinledim galiba" diye düşünürken bir anda "Yok artık, ilk defa duyuyorum böyle bir parçayı" dedirtiyor. Dinlemeden önce beklentilerinizi yüksek tutun, çok fazla yanılmayacaksınız.

Diğer parçalara geçtiğimizde vokalin çok gereksiz olduğunu görüyoruz. Daha önce pek çok albümde özelliksiz ama etkili kullanılan pek çok ses ve vokal gördük ama bunlar bu albüm için geçerli değil. Bir noktaya geldiğinizde "neyse ki albümün geneli enstrümantal" diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bunun dışında elektronik olarak süslenmiş saksafon kullanımı albümün genelinde etkili. Gitarlar da aynı şekilde bütün albümü kaplıyor.

Genelde anlaşılabilir olması adına albümleri başka albüm ya da grupların tarzına benzetiyoruz ama Electric Sandwich için bu geçerli değil. Keşfettikçe daha fazlasını isteyeceğiniz bir ilk dinlemelik.

ELECTRIC SANDWICH

Klaus Lormann / Bass
Wolfgang Fabian / Davul
Jörg Ohlert / Gitar, Org, Mellotron
Jochen Carthaus / Vokal, Saksafon, Armonika

ELECTRIC SANDWICH

01 - China 8:03
02 - Devil's Dream 6:15
03 - Nervous Creek 5:00
04 - It's No Use to Run 4:00
05 - I Want You 5:24
06 - Archie's Blues 4:40
07 - Material Darkness 5:02

3 Eylül 2022 Cumartesi

Banchee / Banchee (1969)

Daha önce de bahsettiğimiz üzere New York'tan çıkan, adı sanı fena halde duyulmuş çok fazla grup yok. Ama döneminde gerçekten de kaliteli işlere imza atmış, başarılı bir çizgi tutturmuş grupların ya da müzisyenlerin sayısı da az değil. Banchee de bu grupların içinde yer alıyor.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgi bulunmuyor. New York'ta kurulduklarını, daha sonra da Bosstown Sound ya da Boston Sound olarak bilinen akımın etkisiyle biraz yukarıya, Boston'a yerleştiklerini biliyoruz. 60'ların sonlarında müzik yapımcısı Alan Lorber tarafından, sırf pazarlama taktiği olarak ortaya çıkarılan Bosstown Sound aslında Frisco Sound ya da San Fransisco Sound olarak bilinen, içinde Quicksilver Messenger Service, Jefferson Airplane gibi grupları barındıran akıma karşıt olarak tasarlanmıştı. Bu pazarlama taktiği kendi içinde biraz fazla ilerlemiş olacak ki ortaya pek çok iyi Psychedelic Rock ve Psychedelic Pop grubu, albümü, müzisyeni çıkmıştı.

Banchee, Bosstown Sound'un ileri gelen gruplarından biri olarak öne çıkmayı başarınca, büyük çapta olmasa da ciddi bir ticari başarı yakalamıştı. Ama grubun ömrü fazla uzun sürmedi. Verdikleri konserler ve kaydettikleri 2 albümün ardından sahneden indiler.

Grubun ikinci albümü Thinkin' müzikal açıdan daha iyi olsa da tercihimi ilk albümden yana kullanıyorum. Zira hem albümün melodik yapısı hem de samimiyeti insanı daha fazla içine alıyor. Enfes sözlerle bezeli olması da ayrı bir güzellik tabi.

Albümde Quicksilver Messenger Service ve C,S,N,&Y tarzı bir yumuşak sound ve tatlı diye tabir edebileceğimiz vokal tarzı bulunuyor. Açılış şarkısı The Night is Calling fazlasıyla Psychedelic Pop havası içermekle birlikte ardından gelen Train of Life müziğin sert tarafına kayarak Hard Rock'a gülümsüyor. Davulun Tren'i andıran atakları, yırtıcı gitarlar ve iç gıcıklayan vokal ile keyifle dinlenen bir parçaya dönüşüyor.
İki gitarın gerçekten iyi kullanıldığı parça As Me Thinks'de vokali duyduğunuzda QMS'in parçası olduğunu düşünebilirsiniz. Kendilerinden çok şey katmalarına rağmen parça Banchee'den çok Quicksilver'ın gibi duruyor.

Follow A Dream ise hakkının fazlasıyla yendiğini düşündüğüm bir parça. Hani grupların daha iyi parçaları olsa da bir parçası milletin ağzına yapışır ya. Eagles - Hotel California, King Crimson - Epitaph, Led Zeppelin - Stairway to Heaven gibi. Bu da o ayarda, insanın diline, kulağına yapışan bir parça ama sorsak kimse bilmez. :)

Aradaki parçaları es geçmek doğru değil ama hepsini dinleyerek keşfetmek daha doğru olur mantığıyla, son parça Tom's Island'a geçelim. Albümün süresi en uzun parçası olmasının yanında Psychedelic, Hard ve hatta Progressive yapısıyla göz dolduran bir parça. 


BANCHEE

Jose Miguel Dejesus / Gitar, Vokal
Victor Digilio / Davul, Vokal
Michael Marino / Bass, Vokal
Peter Alongi / Lead Gitar, Vokal

BANCHEE

01 - The Night Is Calling 3:30
02 - Train of Life 3:21
03 - As Me Thinks 3:11
04 - Follow a Dream 4:28
05 - Beautifully Day 5:10
06 - Evolmia 3:24
07 - I Just Don't Know 3:17
08 - Hands of a Clock 4:14
09 - Tom's Island 8:49

10 Ağustos 2022 Çarşamba

Iron Butterfly / In-A-Gadda-Da-Vida (1968)

Baştan belirteyim, Iron Butterfly kişisel açıdan pek çok şeyin başlangıcıdır. Gereksiz İşler Kulübü'nün adının geldiği yer olması dışında, müziği ile etkileyici, hayatı değiştirebilme yeteneği olan, sağlam ama kırılgan bir fikir. Projelerin atası. :)

1966 yılı ortalarında California'nin San Diego şehrinde kuruluyor Iron ButterflyDoug Ingle, Ron Bushy, Jerry Penrod, Darryl DeLoach ve Danny Weis'tan oluşan kadro kısa süre içerisinde Atco (plak firması) ile anlaşma imzalayıp ilk albümün kayıtlarına başlıyorlar. Albüm adı gibi ağır (Heavy) ve kaliteli bir iş olarak ortaya çıkıyor. Hemen ardından ise Weis ve Deloach gruptan ayrılıyorlar ve Rhinoceros grubunu kuruyorlar. Iron Butterfly'da kalan Ingle ve Bushy de gruba Lee Dorman ve Erik Braunn'u dahil ederek şu an konumuz olan muhteşem albümü kaydediyorlar.

Erik Braunn ile ilgili bir konuyu burada yinelemek gerekiyor. Adam, Iron Butterfly'a katıldığı ve bu enfes albümde çaldığı sırada 16 yaşında. Keman eğitimi filan almış ama ben gitar çalmak istiyorum hevesiyle bu enstrümana başlamış. Albümdeki tüm parçalarda duyacağınız gitarlar 16 yaşındaki Erik Braunn'a ait. Ingle ve Bushy'i bu riski aldıkları, Braunn'u da bu kadar yetenekli olduğu için tebrik etmek lazım.

Amerikalı olan grubun müziğe başladığı dönemden kaynaklı olarak Psychedelic Rock üzerine yoğunlaşması hiç de tuhaf değil. Dönemin en özgün, yaratıcı ve kaliteli Amerikan gruplarının çoğu bu tarzın içine dahil. Ama Iron Butterfly işi biraz daha öteye taşıyor. Müzikal atmosferde yarattıkları yırtıcılık ve hırçınlık ile Hard Rock'a evrilirken, gelecek dönemlerin Heavy Metal'ine de kapı aralamış oluyorlar. Temelde müziklerini sadece Psychedelic olarak adlandıramayız. Onun üzerine eklemeler yaparak Hard Rock, Heavy Psych ve Acid Rock'a dönüştürdükleri yayınladıkları albümlerde fena halde belli oluyor.

Albümün genelinde Flower Power'dan gelen bir hissiyat olduğu gerçeği yadsınamaz. Grup elemanlarının da kafasının o yönde çalıştığı ortada. Doğal olarak da albüm bütün sertliğine rağmen naif düşünceler içeriyor. Sözleri son derece basit ve özensiz gibi görünse de Most Anything You Want harika bir giriş parçası. Doug Ingle'ın benzersiz vokali ile de fena halde ön plana çıkıyor.

Flowers and Beads ise az önce bahsettiğimiz Flower Power üzerinden giden samimi bir parça. Gitar ve davullar bir yana Ingle'ın hem vokali hem de klavyesi ile şenleniyor. İnsanı gerçekten de o yıllara kadar götürebilme yeteneğine sahip. Dinlerken bir anda bu yüzyıldan diğerine, coşkunun daha içten ve fazla olduğu döneme doğru aktığınızı hissediyorsunuz.

Üçüncü parça My Mirage genel olarak insanı baştan çıkarma becerisini elinde tutup çok da iyi kullanıyor. Ritmik ara bölümleri ile psychedelic ile acid rock arasında gidip gelirken sizi de oradan oraya savuruyor.

Termination kısa ve kısa olduğu kadar da etkili. Bazı bölümlerinde Uriah Heep tarzı Heavy Progressive Rock'ı bile duyabilirsiniz. Bir anda herşeyi sonlandıran enfes bir sona da sahip. Hemen ardından gelen Are You Happy, sorduğu sorudan çok verilebilecek cevaplara odaklanmış gibi görünüyor insana. Doug Ingle'ın vokali bu parçada bambaşka bir yapıya bürünüyor. Davul atakları ve bass gitarında buna katkısı çok büyük. Kişisel olarak hayatımın pek çok döneminde, özellikle de boktan zamanları yaşadığım anlarda, kafamın içinde Ingle'ı duymuşluğum vardır. O anın bütün hezimetini zafere dönüştürecek şekilde gülümeyerek bağırır; Are You Happy?

Albümün son parçasını ise mutlaka bir yerlerde duymuşsunuzdur. Bir filmin kovalama sahnesinde, dandik bir reklamda, gezdiğiniz bir sergide vs. Duymadıysanız da yazıklar olsun size! :) Rock müzik tarihinin en iyi, en etkili parçalarından biridir. 17 dakikayı aşan ama sıkıcı ya da sıradan olma belasına bulaşmayan yapısı, Ron Bushy'nin efsanevi davul solosu, Braunn'un sürükleyici gitarı ile öne çıkar. Şarkının adının In The Garden Of Eden'dan geldiği söylense de bir röportajda Ingle "alakası bile yok" cevabını vermiştir. Konunun aslı hala muammadır. Neyse işte.. Böyle parçalar hakkında çok konuşmaya da gerek yok, play tuşuna basmak yeterli.

IRON BUTTERFLY

Doug Ingle / Vokal, Klavye
Ron Bushy / Davul
Lee Dorman / Bass, Vokal
Erik Brann / Gitar, Vokal

IN-A-GADDA-DA-VIDA

01- Most Anything You Want 3:41
02 - Flowers and Beads 3:05
03 - My Mirage 4:51
04 - Termination 2:50
05 - Are You Happy 4:28
06 - In-A-Gadda-Da-Vida 17:05

18 Ekim 2020 Pazar

Ticket - Let Sleeping Dogs Lie (1972)

Yeni Zelandalı grup Ticket’ın ikinci ve son albüm incelemesiyle  diskografisini tamamlamış olmak üzereyiz. Eddie Hansen ve Ricky Ball ekseninde gelişen Ticket hikayesi Let Sleeping Dogs Lie albümüyle son buluyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi grup psychedelic, progressive, funk ve blues etkilerini içerisinde barındıran bir müzikal anlayışa sahip. Bu ikinci albümde progressive etkilerin biraz daha öne çıktığı görülse de ilk albümdeki Ticket anlayışı burada da devam ediyor diyebiliriz rahatlıkla.

Fakat şöyle ufak bir sorun var ki, aynı yıl içerisinde kaydedilen bu ikinci albüm ilkine oranla daha basit ve yavan kaçıyor. Awake’in ardından “hadi bakalım şimdi ne gelecek” gibi bir düşünceyle albümü dinlemeye kalktığınızda hayal kırıklığı yaşamasanız da etkileyiciliğinin azalmış olduğunun farkına varıyorsunuz.

Kasım 1972'de piyasaya çıkan Let Sleeping Dogs Lie yayınlandığı dönemde pek başarılı bir ivme yakalayamamış olsa da buradan oraya doğru baktığımızda ortalamanın üzerinde bir albüm olarak görünüyor. 

Traffic ve belki biraz da Free etkileriyle başlayan ilk parça Bad Things in This World grubun söz yazarlığı konusunda çok iyi bir durumda olmadığını özetlerken sert gitarları ve etkili baslarıyla öne çıkıyor.

Sakin ve progressive bir yapıya sahip olan Remember to Understand’in ardından üçüncü parça olarak karşımıza çıkan People Going Nowhere kişisel olarak albümün lokomotif parçası. Peşi sıra gelen And The Band Played blues yapısı ve melodik tarafıyla kendini dinletirken, albümün en uzun parçası olan On This Planet insanı rahatsız edip endişelendiren introsundaki etkiyi devamında yakalayamayıp ortalama bir şarkıya dönüşüyor.

Vokal ve bas oyunlarıyla fark edilen Gypsy Rover ile albüme adını veren, inişli çıkışlı Let Sleeping Dog Lies ve “olay bitti, dükkanı kapatıyoruz” havasında başlayıp ilerleyen ve grubun sonunun geldiğini apaçık belli eden kısacık parça We Love Rock’n Roll ile Ticket yolculuğumuz sona eriyor.

TICKET

Eddie Hansen – Lead Gitar, Vokal
Trevor Tombleson – Vokal, Vurmalılar
Paul Woolwright - Bass Gitar, Vokal
Rick Ball – Davul ve Vurmalılar

LET SLEEPING DOGS LIE

1. Bad Things in This World (5:39)
2. Remember to Understand (6:23)
3. People Going Nowhere (5:22)
4. And the Band Played (5:21)
5. On This Planet (7:45)
6. Gypsy Rover (5:35)
7. Let Sleeping Dogs Lie  (4:43)
8. We Love Rock and Roll (1:04)


17 Ekim 2020 Cumartesi

Ticket - Awake (1972)


70’li yılların egzantrik havasından dolayı ortalıkta pek çok müzisyen ve grubun dolaştığını blogu ve Rock müziğin o dönemini takip edenler iyi bilir. Bu çeşitlilikle birlikte dünyanın pek çok yerinden, farklı tarzlarda, farklı türlerde, kimisi iyi kimisi kötü bir dolu albüm piyasaya çıkmış. Aradan seçebildiklerimizle üst seviyede dinlenebilir bir arşiv çalışmasını kişisel olarak ben 25 yılı aşkın süredir (çeyrek yüzyıldan bahsediyorum) yapıyorum ama hala yeni bir şeyler ya da zamanında dinleyip de bulamadığım albümleri buluyorum. Ticket da bu gruplardan biri.

Adamlar Yeni Zelanda’lılar, yani dünyanın bizim için öbür ucu… Ömürleri de diğer bazı gruplar gibi gerçekten çok kısa sürmüş. Sadece 1972 yılı içerisinde 2 albüm çıkarıp sonra dağılmışlar. Hikaye ise kısaca şöyle; Revival grubundan gitarist Eddie Hansen Challange isimli bir grubun son konserlerinde çalmak için davet ediliyor. Konserlerde Challenge’ın davulcusu Ricky Ball ile müzikal anlamda uyuştuklarını ve çok iyi anlaştıklarını farkeden ikili Paul Woolwright ve Trevor Tombleson ile birleşip Ticket ismini alıyorlar.

Hansen ve Ball’un en büyük ortak noktası olan Jimi Hendrix, Traffic ve Crazy Horse hayranlığı grubun müzikal anlayışını belirliyor. Her iki albümde de yukarıda adını verdiğimiz isimlerin tarzlarının birleşmiş halini görüyorsunuz. Ama belirtmekte fayda var, ilk kez dinlenildiğinde insana “bu da ne yahu” ya da “o kadar da iyi değilmiş be” dedirtebilen albümlerdir Ticket albümleri. Ama 2.dinleyişten itibaren bağımlılık yaratan bir psychedelic, acid, funk ve blues olduğu rahatlıkla görülür.

Albümün öne çıkan parçaları Awake, Highway of Love ve Broken Wings. Özellikle Broken Wings’deki gitar oyunları ve blues etkileşimleri ile yavaşlatılmış Hendrix tarzı dinleyeni alıp uzak diyarlara götürüyor. Albümdeki şarkı sıralamasında 1, 2 ve 4 olan bu parçaların arasında bir de 8 dakikalık Dream Chant var ki içindeki progressive etkiler ile Ticket’ı tam anlamıyla özetliyor.

Eğlencelik parça Country High’ın ardından gelen ve gitar oyunlarıyla öne çıkan Reign Away vokal Tombleson’ın özelliksiz sesiyle etkileyici bir havaya bürünüyor.

Son parça Angel of My Mind sıradan gibi algılanan özelliklere sahip görünse de Traffic’ten etkilenildiği açıkça ortaya çıkan, kendi halinde naif ve keyif veren bir parça.

TICKET

Eddie Hansen – Lead Gitar, Vokal
Trevor Tombleson – Vokal, Vurmalılar
Paul Woolwright - Bass Gitar, Vokal
Rick Ball – Davul ve Vurmalılar

AWAKE

1. Awake (5:18)
2. Highway of Love (4:50)
3. Dream Chant (8:11)
4. Broken Wings (6:03)
5. Country High (4:40)
6. Reign Away (5:55)
7. Angel on My Mind (6:33)

Bonus Track

8. Over The Ocean (3:58)


28 Ağustos 2016 Pazar

Musi-O-Tunya / Wings Of Africa (1975)

Muhtemelen sıkı rocker'ların bile duymadığı / dinlemediği / farketmediği bir rock türevinden bahsedelim bugün. James Brown'ın Funk müziğinin Afrika geleneksel ezgileriyle birleştiğini, üstüne Jimi Hendrixvari, olabildiğince ağır fuzz ve wah wah kullanılan acid gitarın eklendiğini, en sonunda da bunun psychedelic ile aynı yatağa girdiğini düşünün... Heh, işte bu türün adı Zamrock! Zambia'da türeyip gelişen ve dünyaya açılan bir afrobeat etkileşimidir Zamrock. Geleneksel Afrika ezgileri, ritimleri ve müzik aletleri modern müzik aletleriyle birlikte kullanılır. Afrika'ya ait o mistik hava, o insanı sanrılarla dolu yolculuklara çıkaran davul sesleri, genizden ve garip çığlıklarla süslenen otantik vokaller.. hepsini bu türün içerisinde bulmak mümkün.

Türün en önemli müzisyenlerinden Rikki Illilonga'nın grubu Musi-O-Tunya kısa ömürlü bir proje. Sadece 2 albüm çıkarabilmişler ama türün en önemlilerinden olmayı başarabilmişler aynı zamanda. Kenya'nın başkenti Nairobi'de ve sadece 1 gün içerisinde kaydedilen Wings of Africa albümü türün tüm özelliklerini bir arada göstermesi açısından da önemli bir albümdür. Yukarıda bahsettiğimiz tüm acid, psychedelic, Afrika gelenekseli, afrobeat, funk ve diğerleri albümde fazlasıyla mevcuttur.

Albüme adını veren ilk parça sanki Afrika'ya ve zamrock'a giriş parçasıdır. Bir yanda otantik Afrika davulları çalarken diğer yandan batı tarzı rock davulunu duyarsınız. Aralarda afro ritimlere ve funk'a saygı duruşu niteliğindeki soprano saksofonla mest olursunuz. Parça kendi içinde biraz 'sarkıyor' izlenimi bırakır insanın üzerinde ama bu sadece afro kökeninden kaynaklanmaktadır.

İkinci sıradaki Dark Sunrise tam bir acid tribi havasındadır. Ağır gitarlar, düşük mood, can yakan vokal.. Sanırsınız ki The Grateful Dead Afrika'da albüm kaydetmiş.

Mpondolo ve Walk & Fight diğer etkileyici parçalar. Tek tek yorumlamaya kalkmak biraz garip olacak bu albüm için. Zira alışkın olmadığımız bir türün içerisinde yer alıyor. Değerini ya da farklılığını anlamak için birkaç dinleme yapmak gerekiyor mutlaka. Bu arada albümdeki en kısa parçanın 5:50 süreye sahip olduğunu da belirtelim.

MUSI-O-TUNYA

Derick Mbao / Lead Vokal, Bass & Kalimba
Rikki Ililonga / Lead Gitar, Vokal
Alex Kunda / Rock Davul, Vokal
Siliya Lungu / Afrika Davulları, Vokal
Kenny Chernoff / Soprano Saksofon
John Bobby Otieno / Ritim Gitar
Njenga / Trompet

WINGS OF AFRICA

1 - The Wings Of Africa (7:10)
2 - Dark Sunrise (8:32)
3 - The Sun (6:18)
4 - Mpondolo (8:00)
5 - Walk & Flight (8:00)
6 - One Reply (5:50)

12 Ocak 2009 Pazartesi

Axe - Live & Studio (1970)

Hep yakınırız, zamanında güzel müzik yapmış üstâdlarımızın değerini yeterince bilmiyoruz diye… Evet bilmiyoruz doğru. Zaten elimizde yüzlerce grup yok, olanın da kıymetini bilmiyoruz maalesef. İngiltere, Amerika gibi ülkelerde ise durum biraz farklı. O kadar çok grup var ki… Ve bu gruplar o kadar iyiler ki aralarında “klasik” olabilecek birçok albüm o zenginliğin içinde kaybolup gitmiş. Bizde imkansızlık ve ilgisizlikten, onlarda şansızlık ve sırasızlıktan(bu tabiri yeni buldum)… :)

İşte Axe de bunlardan biri. Albüm yapma şansı bulamamış, harika bir grup. Diyeceksiniz ki “Madem bu kadar iyiler, İngiltere gibi bir ülkede nasıl olur da gözden kaçmışlar?”. Herhalde en mantıklı cevap “Amerika da Fred gibi bir grup nasıl oldu da gözden kaçtıysa, bu da kaçmış olabilir” olurdu herhalde. :) Bu kayıp grup hakkında doğru düzgün bir bilgiye ulaşamadım

Albüm, denene göre Lord Barford Croquet turnesinde 1969 yılında canlı olarak kaydedilmiş. Buram buram acid ve psychedelia kokan, çok sağlam gitar sololarının olduğu, dişi vokalin folk havasında kullanıldığı bir albüm bu. Jefferson Airplane, Cream, Jimi Hendrix Experience, Grateful Dead gibi grupların bir karışımı desek doğru olur sanırım. Vokal, prodüktörlüğünü Keith Relf’in (The Yardbirds) yaptığı “Saturnalia” grubunun vokalisti Aletta ile “Jullian’s Treatment”dan Cathy Pruden karışımı bir şey… Gayet başarılı anlayacağınız J. Hayatımda bir cd’nin ikinci elinin 118 $ a satıldığını bu grup ile gördüm. Kim basmış ne kadar basmış bilinmez ama yapanın ellerine sağlık. Şarkılara gelince hepsi birbirinden güzel…

Ayırmak gibi olmasın ”The Childs Dream” ve “Strange Sights and Crimson Nights” benim ilk dikkatimi çeken şarkılar oldu. “Strange Sights…”da vokal gitar işbirliği çok başarılı. “Childs Dream” adından da anlaşılacağı üzere trip bir şarkı. “Ahinam take II” kısa ama bomba bir şarkı, tadını insanın damağında bırakıyor. Albümde bulunan “A House is not a Motel” bir Love coverı… Zaten tarz olarak Love’dan da bir şeyler var bu grupta. Bir paragraf da bu Barford denen adam için açmak lazım. Grubu çekip götüren bu adam. Harika iş çıkarmış. Bazı soloları bana Barış Manço’nun psychedelic vakitlerini anımsatıyor. Başka bir yerde çalmış mı bilmiyorum ama müzikten kopmuşsa çok yazık olmuş.

Acid, Psych, trip sevenler, bu albümü kesinlikle kaçırmayın. Jam sessionların olduğu enfes bir albüm… Not: Axe adında 70’lerde başka bir İngiliz grup daha var, “Axe” ve “Nemesis” diye albümleri olan. Bu grubun onunla bir bağı yoktur. Zaten bu albüm zamanında yayınlanmadı…

AXE

A.Barford / Gitar
S.Gordon /Davul
M.Nobbs /Bas Gitar
Vivienne /Vokal
R.Hilliard /Akustik Gitar

LIVE & STUDIO

1 - Here to There (0:38)
2 - Ahinam Take II (2:27)
3 - Another Sunset, Another Dawn(4:08)
4 - The Child Dreams(9:05)
5 - A House is Not a Motel (4:46)
6 - Peace of Mind (3:08)
7 - Dark Vision (2:28)
8 - Strange Sights and Crimson Nights (6:22)
9 - Here to There (live, 1969) (8:20)