Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Mayıs 2023 Cuma

Chicago / The Chicago Transit Authority (1969)

Tamam, proggerlar Chicago'yu sevmez ama bu onların kendi alanlarında iyi bir grup olduğu, kendi dönemlerinde çığır açtıkları gerçeğini değiştirmez. Kaldı ki adamların zaten Progressive yani ilerleyen bir yanları da yok değil. Bu konudaki en büyük sorunları popülist olmalarından kaynaklanıyor olabilir. Aman canım, o kadar da olsun!

Diğer yandan bakıldığında, daha önce blogda defalarca adını geçirdiğimiz ve Blood, Sweat & Tears ile birlikte Jazz'ın müzik endüstrisine daha fazla girmesini, daha fazla satış yapılmasını ve buradan doğan (yapımcılar için elbette) ticari başarı güveni ile birlikte özellikle 70'li yıllarda Jazz tabanlı pek çok Rock grubuna şans verilmesini sağlamışlardır. Yani 70'lerden sevip dinlediğimiz bütün o Fusion, Jazz Rock, Avant Jazz ve nicelerinin görücüye çıkabilmesinin 2 sebebinden biri Chicago ve elde ettiği başarıdır. Hem ticari hem müzikal ve hem de dinleyici kitlesi oluşturma başarısını göstererek yapımcı firmalara Jazz içeren albümlerin de para kazandırabileceğini göstermiş, pek çok sağlam grubun ve müzisyenin yolunu açmışlardır. Bir daha kimse demesin yani Chicago sevmem diye! Sevmeseniz de hakkını yemeyin bari. (Niye bu kadar gaza geldiysem.. he seçim var Pazar günü, ondandır)

Başlangıçta The Chicago Transit Authority adıyla kuruluyorlar 1967 yılında. Lakin yapım anlaşması imzaladıktan sonra yapımcı firma ismi değiştirmeleri ya da kısaltmaları gerektiği yönünde baskı yapıyorlar. Zira Chicago Transit Authority aslında, Chicago, Illinois'de Otobüs ve Tren servisini sağlayan devlet kurumunun adı. Buradan problem çıkacağını bilen yapımcılar ismin Chicago'ya dönüşmesini sağlamışlar.

1967'de kurulup 2 yıl boyunca yoğun bir şekilde çalışan grupta eleman değişiklikleri çok fazla yaşanmayınca ürettikleri ve kaydettikleri parçaların sayısı bir hayli artmış. Parçaların hepsi popüler olmaya aday parçalar da olunca yapımcıların iştahı daha da fazla kabarmış. Hatta o kadar ileri gitmişler ki daha ilk albümünü çıkaracak olan gruba 2'li Plak yapma cesaretini göstermişler. Zaten konserlerden belirli bir kitle elde etmeyi başarmış olan grup bu albümle birlikte de orta düzeyde bir patlamaya yol açmış. Çünkü o güne kadar Jazz'ın bu kadar popülerleşebileceği düşünülmemiş.

Coşkuyla çalınmış parçalardan oluşan albümü tarafsız bir duruşla dinlediğinizde acayip iyi olduğunu da fark ediyorsunuz. Psychedelic bazı yaklaşımlar sergilenirken, ilerlemeci bir yapıya da sahip albüm.

CHICAGO

Terry Kath / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Lead Vokal, Backing Vokal
Robert Lamm / Piyano, Wurlitzer, Hammond, Hohner Pianet, Marakas, Lead Vokal, Backing Vokal
Lee Loughnane / Trompet, Claves, Vokal
James Pankow / Trombon, Cowbell
Walter Parazaider / Saksafon, Tambourine, Backing Vokal
Peter Cetera / Bass, Lead Vokal, Backing Vokal, Agogo Bells
Daniel Seraphine / Davul, Vurmalılar

THE CHICAGO TRANSIT AUTHORITY

LP 1
01. Introduction (6:35)
02. Does Anybody Really Know What Time It Is? (4:35)
03. Beginnings (7:54)
04. Questions 67 and 68 (5:03)
05. Listen (3:22)
06. Poem 58 (8:35)

LP 2
07. Free Form Guitar (6:47)
08. South California Purples (6:11)
09. I'm A Man (7:43)
10. Prologue (August 29, 1968) (0:58)
11. Someday (August 29, 1968) (4:11)
12. Liberation (14:38)

22 Mayıs 2023 Pazartesi

Eagles / One Of These Nights (1975)

Dünkü The Doobie Borthers çıkışından sonra, yaza hazırlık kapsamında, Eagles'a tekrar dönüyoruz. Eagles'ın açık ara en iyi albümü One Of These Nights'tır bence. Tabi kendi içinde yaptığımız değerlendirme üzerinde söylüyoruz bunu. Yoksa Eagles'dan daha iyi pek çok grup bu blogda bulunuyor, onlarla karşılaştırmaya dahi kalkmamak lazım. Popülerler diye de muhteşem olduklarını söyleyemeyiz.

Ama dediğim gibi albümleri içerisinde en iyisi de budur. Yine popülerlik kaygısı güden, Soft Rock diye tabir edilen saçmalığın orta yerinde yer alan ama Country öğelerini de sonuna kadar ve iyi şekilde kullanan albümlerden biridir. Albüme adını veren One of These Nights oldukça dandirik bir parça olmasına rağmen sonraki parçalar durumu kurtarır. Bu parçanın popülerleşmesi ve insanların istek parçalarından biri haline gelmesini anlayamasam da pek matah bir yanı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

İkinci parça ile birlikte albümün havası epeyce değişir. Daha lokal tonlar, Country'nin kalbinden gelen tınılar hissedilmeye başlar. Soft Rock havası biraz dağılır, ilk parça ile popüler bir hit yaptık bari devamında iyi iş çıkaralım kafasında bir hale bürünür. Özellikle gitarlar ve ritimler buradan sonra değişik bir hal alır.

Dördüncü parça Journey of the Sorcerer'a gelindiğinde ise Progressive bir yaklaşım sergilerler ve parça kendini de Eagles'ın haddini de aşar. Albümün ve hatta grubun tartışmasız en iyi parçasıdır. Islak ve cıvık Hotel California hepimizin dinlediği, bildiği parçalardandır elbette ama Journey of the Sorcerer kayıp bir elmas, yüzyıllardır keşfedilmemiş bir kara parçası gibidir. Kızılderili kültüründen ödünç aldıkları tonlar, ses grupları ve ritimler ile ilerler parça. Belli bir doğrultuda yolundan şaşmadan ama coşkuyu üst seviyede tutarak gerçekten de bir büyücünün yolculuğunu anlatır gibi bir hissiyat verir. Eagles'ın bunu yapabildiğini / yapabileceğini bilmezdim tarzı bir parçadır yani.

Gencecik Don Felder'ın kendini aşan Slide Gitarları, alışkın olduğumuz o tuhaf ve cılız Don Henley vokali ve yeteneklerinden kuşku duymayacağınız ama yanlış yolu tercih ettiklerini düşündüğünüz Bernie Leadon, Randy Meisner ve tabi ki Glenn Frey ile en iyi Eagles albümü.

EAGLES

Glenn Frey / Vokal, Gitar, Klavye, Lead Gitar, Harmonium, Lead Vokal
Bernie Leadon / Vokal, Gitar, Banjo, Mandolin, Steel Gitar, Lead Gitar
Don Felder / Vokal, Slide Gitar, Lead Gitar, Lead Vokal
Randy Meisner / Bass, Vokal
Don Henley / Vokal, Davul, Vurmalılar, Lead Vokal, Tabla

Konuk Müzisyen:
Jim Ed Norman / Piyano

ONE OF THESE NIGHTS

01 - One of These Nights 4:51
02 - Too Many Hands 4:42
03 - Hollywood Waltz 4:04
04 - Journey of the Sorcerer 6:39
05 - Lyin' Eyes 6:21
06 - Take It to the Limit 4:48
07 - Visions 4:00
08 - After the Thrill Is Gone 3:58
09 - I Wish You Peace 3:45

21 Mayıs 2023 Pazar

The Doobie Brothers / The Captain And Me (1973)

Şu Soft Rock diye tabir ettikleri müziği pek sevmemekle birlikte bu alanda ünlü olan The Doobie Brothers'ı yok saymak da yanlış olur. The Eagles, Journey, America gibi gruplarla birlikte bu işin öncülerinden sayılırlar ve 70'li yılların verdiği avantajla, günümüzdeki benzerlerinden daha iyidirler.

Grubun kuruluşunu ve tarihçesini merak edenler bir zahmet araştırıp bulsunlar, bari onu anlatmakla uğraşmayalım. Kişisel olarak çok sevdiğim ya da sevdiğim gruplardan değildir The Doobie Brothers ama blogda da yer alması gereken gruplardandır. Zira hep söylediğimiz gibi, burada yapmaya çalıştığımız şey o dönem atmosferinde Rock ile ilintili olarak ortaya çıkmış tüm grupları ve albümleri derlemek. Sevmesek de The Doobie Brothers olmadan da olmaz.

Grup, The Eagles ile benzer bir gelenekten geliyor. Popüler bir yaklaşımla biraz Country, biraz Boogie, biraz da Hard Rock içeriyor. Hard Rock kısmı sakil kalsa da tarzlarına ekledikleri türü yok saymak da yanlış olur. The Captain And Me albümü grubun en başarılı albüm kayıtlarından biri. İçerisinde hit olmaya aday parçalar bulunuyor. Albümde yer alan Long Train Runnin' zaten hit olmuş, grubun imza parçalarından biri haline gelmiş. Zaten duyduğunuz anda "haa bu parçamıymış" diyorsunuz. İsmi olmasa da kendisi fazlasıyla bilinen parçalardandır yani. China Grove ve Without You'nun da potansiyeli bu konuda bir hayli fazla.

The Captain and Me, The Doobie Brothers'ın müzikal başarısını pekiştiren ve geniş bir hayran kitlesine sahip olmasını sağlayan bir albüm olmuş. Grubun ticari başarısının yanı sıra müzik eleştirmenleri tarafından da olumlu eleştiriler almıştır. The Doobie Brothers, albümle birlikte 1970'lerin önemli popüler rock gruplarından biri haline gelmiştir. Albüm aynı zamanda Amerikan Billboard 200 listesinde 7 numaraya yükselmiştir ki bu da dönemin Amerikalı grupları içerisinde büyük bir başarı elde etmelerini sağlamıştır.

Bir önceki albüm Toulouse Street'te bir hayli Blues'a yaklaşan ama başarısı tartışılır bir hale bürünen albümün ardından, kendi tarzlarına dönerek durumu kurtardıklarını da söylemeden geçmeyelim. Soft Rock, Country Rock, Boogie Rock gibi türleri sevenler için başarılı albümlerden biri The Captain and Me.

THE DOOBIE BROTHERS

Tom Johnston / Lead Gitar, Armonika, Synthesizer, Vokal
Pat Simmons / Gitar, Syntehsizer, Vokal
Tiran Porter / Bass, Vokal
Michael Hossack / Davul, Conga, Timbales
John Hartman / Davul, Vurmalılar, Vokal
Jeff "Skunk" Baxter / Pedal Steel Gitar
Bill Payne / Piyano, Org

THE CAPTAIN AND ME

01 - Natural Thing 3:17
02 - Long Train Runnin' 3:25
03 - China Grove 3:14
04 - Dark Eyed Cajun Woman 4:12
05 - Clear as the Driven Snow 5:18
06 - Without You 4:58
07 - South City Midnight Lady 5:27
08 - Evil Woman 3:17
09 - Busted Down Around O'Connelly Corners 0:48
10 - Ukiah 3:04
11 - The Captain and Me 4:53

18 Mayıs 2023 Perşembe

Bob Dylan / Desire (1976)

Şüphesiz ki Desire, Bob Dylan'ın en iyi albümlerinden biri değil. Ondan önce sayılabilecek en az 5-6 albüm çıkar. Ama Best Of kıvamı taşıyan, bütün parçaları aklınıza kazınan albümlerinin de başında gelir. Dylan'ın en çok satan albümlerinden de biridir ayrıca. Bundaki en önemli nokta, bu albümde müziğini daha popülerleşen bir yapıya dönüştürmesidir. Yanlış yaptığını, albümün önceki albümlerle karşılaştırıldığında cıvık olduğunu söyleyenler bile var. Eleştirilere kulak tıkamadan dinlenilmesi gereken albümlerden de biri Desire.

Yapıcı ve yıkıcı eleştirilerin neticede vardığı yer her seferinde daha popülerleşme sonucu oluyor. Unutulan bir şey var ki o daha büyük saçmalık. Albüm yayınlandığında Bob Dylan zaten popüler bir müzisyendi. Hem de neredeyse 20 yıllık kariyeri olan bir müzisyen. Atıp tutarken de dikkatli olmak, söylenilenlerin nereye gideceğini düşünmek lazım.

Yeri gelmişken belirtelim, Desire ile ilgili yapılan ya da yapılabilecek olan eleştirilerin hepsi kişiselleştirilmiş tercihler üzerinden oluyor. Bu da karşı tarafı hiçbir zaman bağlamıyor doğal olarak. Albümün baştan sona umut ve coşku içerdiğini söylemek lazım. Arada One More Cup Of Coffee ve Sara gibi insanı derinden etkileyip yerden yere vuran parçalar olsa da geneline coşku hakim demek yanlış olmaz. Fena halde insanın içinde yoğun duygular oluşturuyor.

Kimi zaman eleştirel kimi zaman dünyadan kopuk ve fazlasıyla özele indirgenmiş sözler içeriyor olsa da dinleyen herkesin kendinden bir şey bulabileceği albümlerin de başında geliyor Desire. Havası oldukça değişik. İnsanın içine içine işliyor. Muhtemeldir ki öyle bir amaçla yapılmamış ama verdiği hissiyat genelde de böyle oluyor.

Malum, ülkenin durumu, son yıllarda yaşadıklarımız, deprem, seçim süreci, o, bu derken kafayı yeme, kendinden geçme, kendi iç kontrolünü kaybederek dünyadan, insanlardan uzaklaşma safhasına kadar geldik neredeyse. Çoğunlukla kendimizi Orkların saldırmak üzere olduğu Miğferdibi'nde Orkların gelişine bakanlar gibi hissediyoruz. İşin sonunun nereye varacağını bilemeden, elimizde kalan her şey ile birlikte bekliyoruz bu ara sadece. Ha, Desire bu hissiyatımızı alır mı, bizi rahatlatır mı, kendimize gelmemizi sağlar mı.. sağlamaz tabi. En azından bir süre daha dayanmanızı sağlar ama. Umut ve coşku veren bir albüm dedik işte, daha ne diyelim!

BOB DYLAN

Bob Dylan / Vokal, Ritim Gitar, Armonika, Piyano
Rob Stoner / Bass, Geri Vokal
Scarlet Rivera / Keman

DESIRE

01 - Hurricane 8:33
02 - Isis 6:58
03 - Mozambique 3:00
04 - One More Cup of Coffee 3:43
05 - Oh, Sister 4:05
06 - Joey 11:05
07 - Romance in Durango 5:50
08 - Black Diamond Bay 7:30
09 - Sara 5:29

13 Mayıs 2023 Cumartesi

America / Holiday (1974)

America
'nın ilk üç albüm kadar olmasa da popülerleşmiş albümlerinden biri Holiday. Albümün en önemli özelliği pürüzsüz bir kıvamının olması. The Beatles vari hareketler fazlasıyla kullanılmış ve kayıt kalitesi açısından gerçekten de çok iyi.

Bunun yanında grubun ilk 3 albümde ürettiği ve oldukça popüler olan parçalar gibi çok fazla yok albümde. Tin Man, Glad To See You, Lonely People kayda değer parçalar. Pop müziğin gelişimi ve o dönemki etkileri açısından düşünüldüğünde gerçekten de başarılı ve kaliteli bir albüm diyebiliriz. Soft Rock gibi ucube bir türün görece iyi örneklerinden biri de sayılır. 

Albümdeki şarkılar, America'nın karakteristik Soft Rock ve Country Rock tarzını fazlasıyla yansıtıyor. Grup üyelerinin vokallerinin yanı sıra akustik gitar, elektrikli gitar, bass gitar, klavye, davul gibi enstrümanların kullanımıyla da başarılı bir çizgide ilerliyor. Albüm yayınlandığı dönemde de eleştirmenlerden olumlu yorumlar almış ve bugün hala Amerikan popüler müzik tarihinin önemli bir albümü olarak kabul ediliyor.

Her ne kadar blogda, daha fazla karmaşık yapılarda Rock içeren albüm ve grupları paylaşsak da arada hem iş yükünü hafifletmek hem de bu tarz grupların da hakkını yememek adına paylaşımlar yapmak da gerekiyor. Müzikal anlamda America'nın bloga yakışmadığını düşünenler de olabilir. Fakat bu konuda hem bir bilgiye dayalı tam arşiv çalışması yapmak için uğraşıp hem de her tür ve belki tarzın da iyi örneklerini ön plana çıkarmaya çalışıyoruz. America da bu konuda zaten öne çıkan ve blogda da öne çıkarılabilir gruplardan biri.

Ayrıca ara ara böyle yavaşlayıp daha sakin yazılara odaklanmak işimizi de kolaylaştırmıyor değil. Her gün karmaşık yapılara sahip albümleri, grupları tanıtmak / tanıtmaya çalışmak da çok kolay bir iş değil. Arşivdeki o kadar albümün arasından seçmek bile bazen saatler sürebiliyor. Bugün de şunu yazalım gibi bir düşünceye çok sık rastlayamıyoruz yani. Bir nevi rahatlatıcı iç dökme yazısına dönüşmüş olsa da America'nın önemli ve hem teknik hem de müzikal kalitesinin iyi olduğu albümlerden biri olduğunu söyleyerek bitirelim.

AMERICA

Dewey Bunnell / Vokal, Gitar
Gerry Beckley / Vokal, Gitar, Klavye, Bass
Dan Peek / Vokal, Bass, Gitar, Klavye

Konuk Müzisyen:
Willie Leacox / Davul, Vurmalılar

HOLIDAY

01 - Miniature 1:12
02 - Tin Man 3:25
03 - Another Try 3:16
04 - Lonely People 2:27
05 - Glad to See You 3:45
06 - Mad Dog 2:33
07 - Hollywood 2:49
08 - Baby It's Up to You 2:24
09 - You 2:25
10 - Old Man Took 3:10
11 - What Does It Matter 2:18
12 - In the Country 2:58

8 Mayıs 2023 Pazartesi

America / Hat Trick (1973)

1973 yılında yayımlanan Hat Trick, America'nın üçüncü stüdyo albümü. Albümde toplamda 11 şarkı yer alıyor. Albüm, grubun müzikal tarzını geliştirerek, daha da olgunlaştırdığı bir döneme işaret ediyor diyebiliriz. Albümle ilgili bir diğer önemli nokta ise grup üyelerinin birçok enstrümanı kullanması ve birden fazla tarzı harmanlaması nedeniyle diğer albümlerinden oldukça farklı olması. Gerçi Soft Rock, Pop Rock ya da Country Rock ile ilgilenmiyorsanız bunun çok bir önemi de yok sizin için. :)

Albüm, diğer America albümlerinden farklı olarak, grubun Folk-Rock kökenlerine daha az bağlı kaldığı bir albüm olarak da çıkıyor karşımıza.. Albümde yer alan şarkılar, Country, Blues ve Soft Rock gibi farklı türlerin etkisini taşıyor. Bu nedenle, albümün genel tarzı, diğer America albümlerinden oldukça farklı ve bu durum hayranlar arasında o dönemde karışık tepkilere yol açmış. Pek çok dinleyici için Hat Trick, ilk iki albümle alakası olmayan farklı ve değişik bir albümdür.

Değişik olması, kötü olduğu anlamına gelmiyor tabi. Albüm başarılı şarkılara sahip. Açılış şarkısı Muskrat Love, zamanla grubun en tanınmış şarkılarından biri haline geldi ve birçok müzisyen tarafından coverlandı. Albümde ayrıca, She's Gonna Let You Down ve Rainbow Song gibi hit olma potansiyeli yüksek olan şarkılar da yer alıyor.

Albümün ikinci şarkısı Wind Wave ise, grubun müzikal tarzını daha da olgunlaştırdığını gösteriyor. Şarkı, gitar ve klavyenin uyumlu çalışlarıyla, birbirine bağlı bir melodik yapıda ilerliyor. Bu şarkıda, müzikal tarz ve sözlerdeki güçlü metaforik anlatım, grubun müzikal tarzında ciddi bir dönüşümü ifade ediyor bile denilebilir.

Rainbow Song, albümün en unutulmaz parçalarından biri. Bu parçada, müzikal tarz yine Soft Rock ve Folk müzik etkileriyle yoğrulmuş. Ancak, sözlerdeki nostaljik anlatım, şarkıyı daha da derinleştirmektedir.

Albüme adını veren parça Hat Trick ise, grubun müzikal tarzını tam anlamıyla yansıtıyor. Gitar riff'leri, davul ve klavyenin uyumu, parçanın melodik yapısını tamamlıyor. Bu arada belirtmeden geçmeyelim, alışkın olmadığımız üzere America'nın en uzun parçasıdır da Hat Trick. 8.30'a varan süresiyle America'nın kendisini aşmasını sağlamıştır.

AMERICA

Gerry Beckley / Gitar, Klavye, Lead Vokal
Dewey Bunnell / Gitar, Lead Vokal, Vokal
Dan Peek / Gitar, Klavye, Lead Vokal, Vokal

Konuk Müzisyenler:
David Dickey / Bass
Hal Blaine / Davul, Vurmalılar (Muskrat Love hariç tüm albümde)
Henry Diltz / Banjo (Submarine Ladies)
Billy Hinsche / Vokal (Hat Trick)
Bruce Johnston / Vokal (Hat Trick)
Lee Keifer / Armonika (Submarine Ladies)
Robert Margouleff / Synthesizer
Chester McCracken / Conga
Jim Ed Norman / Piyano (She's Gonna Let You Down)
Tom Scott / Saksafon (Rainbow Song)
Joe Walsh / Gitar (Green Monkey)
Carl Wilson / Vokal (Hat Trick)
Lorene Yarnell / Taps (Hat Trick)

HAT TRICK

01 - Muskrat Love 3:02
02 - Wind Wave 3:04
03 - She's Gonna Let You Down 3:40
04 - Rainbow Song 4:00
05 - Submarine Ladies 3:12
06 - It's Life 3:59
07 - Hat Trick 8:29
08 - Molten Love 3:08
09 - Green Monkey 3:35
10 - Willow Tree Lullaby 2:30
11 - Goodbye 3:00

26 Nisan 2023 Çarşamba

Eagles / Eagles (1972)

Country Rock
'ın en önemli, en bilinen, en çok dinlenen temsilcilerinden biri hatta belki de ilki tartışmasız bir şekilde Eagles'tır. Blogda bu tarz içeriklere çok fazla yer vermesek de 60'lı ve 70'li yılların önemli gruplarından biri olmaları dolayısıyla eklemek de şart gibi. Diğer yandan birilerinin Eagles'ın sadece Hotel California'dan ibaret olmadığını, bu türün en iyi örneklerini içeren albümlere imza attıklarını söylemesi gerekiyor. İş başa düştü yani. :)

Glenn Frey, Don Henley, Bernie Leadon ve Randy Meisner tarafından 1971'de Los Angeles'ta kurulan grup kısa sürenin ardından ilk albümlerini kaydediyor. Lakin, Şubat 1972 yılında kaydedilen albüm ancak Haziran 1972'de piyasaya sürülüyor. Bu arada belirtelim Glenn Frey ve Don Henley, Linda Ronstadt'ın arkasında çalarken gruba The Flying Burrito Brothers'dan Bernie Leadon ve Ricky Nelson'ın konser grubu The Stone Canyon Band'de çalan Randy Meisner dahil oluyor. Aralarındaki uyumun farkına vardıklarında birlikte hareket etmeye karar verip Eagles'ı kuruyorlar.

Eagles, adından hemen anlaşılacağı üzere Amerikan köklerine sıkı sıkıya bağlı gruplardan biri. Fakat Lynyrd Skynyrd kadar da oldukları söylenemez. :) Albümün piyasaya çıkmasıyla birlikte büyük popülarite yakalıyorlar. O sıralarda yaptıkları konser anlaşmalarının haddi hesabı yok neredeyse. Bundaki en büyük etki de Top 20 listesine soktukları 2 şarkı: Take It Easy ve Witchy Woman. İlk 20'ye girmiş olmaları bir şey değilmiş gibi gelebilir ama Amerika'nın radyo ağına bağlı olan bu listenin fena hale bir popülerlik arttırma becerisi var. Herkesin dinlediği radyolarda sık sık çalınıyor oldukları anlamına geliyor bu.

Blogdaki diğer ve daha karmaşık türlerle haşır neşir olanlar için pek de etkileyici bir albüm değil elbette. Ama rock müzik tarihinin önemli gruplarından birinin ilk albümü olması bile yeterli buraya girmesi için. Bu ilk albümdeki hissiyat daha sonraki albümlerde daha az ve sakinliğini kaybetmiş durumda diyebiliriz.

Country köklerine fazlasıyla bağlı olan bu albümden sonra Eagles daha sert tonlar, daha Southern Rock'a yaklaşmaya çalışan melodilerle devam etmeye başladı. Yani bu albüm onların müzikal gelişiminin ilk halkası. Buradan sonra farklılaşan Eagles, kendi tarzını tam anlamıyla oturtmaya başlıyor.

EAGLES

Glenn Frey / Vokal, Gitar, Slide Gitar
Don Henley / Vokal, Davul
Bernie Leadon / Vokal, Gitar, Banjo
Randy Meisner / Vokal, Bass

EAGLES

01 - Take It Easy 3:29
02 - Witchy Woman 4:10
03 - Chug All Night 3:13
04 - Most of Us Are Sad 3:33
05 - Nightingale 4:05
06 - Train Leaves Here This Morning 4:07
07 - Take the Devil 4:00
08 - Earlybird 3:00
09 - Peaceful Easy Feeling 4:16
10 - Tryin' 2:50

23 Nisan 2023 Pazar

Lynyrd Skynyrd / (pronounced 'lĕh-'nérd 'skin-'nérd) (1973)

Çok uzun zaman önce, blog daha emekleme aşamasındayken paylaşmıştık Lynyrd Skynyrd'ı ve ikinci albüm olan Second Helping'i. Aradan geçen 15 yılın ardından ilk albümü de ekleyelim. Haklarında söylenecek çok şey var elbette ama ne gereği var diye düşünmeden de edemiyor insan. Güney Konfederasyonu meselesi olması daha fazla sevilme ihtimalleri de olabilirdi şüphesiz. 

Yaptıkları dinamik, coşkulu, hararetli müzik ile pek çok kişinin hayatına etki edebilecek cinsten parçalara sahipler. Sözleri bir kenara bırakırsanız müzikal anlayışları ve albümler / grubun müziğini oturttukları zemin gayet sağlam. Kimi zaman kaç gitar var yahu bu parçada diyebileceğiniz türden zenginliklere de sahip Lynyrd Skynyrd.

Southern Rock'ın en bilinen, en sevilen gruplarından olmalarının yanında parçalara kattıkları Blues Rock ve Hard Rock soslarıyla da oldukça keyifli işlere imza atmışlar. 1964 yılında Jacksonville'de lise zamanlarında temelleri atılan grup ancak 1973 yılında bu ilk albümü yayınlayabilmiş. İsimleri ile ilgili pek çok efsane bulunmakla birlikte, lisedeki beden eğitimi öğretmenleri Leonard Skinner'dan geldiği de biliniyor.

Normalde, Southern Rock yapan grupların 1-2 öne çıkan parçası olur ve onlar üzerinden albüm satmaya girişirler. Ama Lynyrd Skynyrd'da durum tamamen farklı. Her bir parça kendi içinde, kendi alanında iyiler. Çok bilinmeyen bir grubun ilk albüm performansı olarak düşünüldüğünde de bu albüm gerçekten de dolu dolu. Albüm neredeyse bir Best Of kıvamında. Bütün parçalar türün en iyi örnekleri olarak düşünülebilir. Tuesday's Gone, Gimme Three Steps, Simple Man, Poison Whiskey ve tabi ki grubun alamet-i farikası Free Bird. Adını buraya yazmadığımız parçaların iyi olmadığını düşünmeyin, onlar da en az bunlar kadar iyiler.

Fakat gelip tıkandığımız nokta, Güney Konfederasyonu bayrağına sıkı sıkıya bağlı oldukları yer oluyor genelde. Grubu sevmekle sevmemek arasında kalmanızın tek sebebi sadece bu oluyor. Müzikal anlayış, türe kattıkları, artan popülariteye rağmen bozulmayan kaliteleri ile alkışı hak ederlerken diğer yandan da kendi içinizde sıkıntılı bir pozisyona girmenizi sağlıyorlar. 

Buna rağmen açık etmeseniz de, gizliden gizliye Lynyrd Skynyrd sevip dinleme ihtiyacınızdan vazgeçemiyorsunuz. Neil Young'dan özür dileriz!

LYNYRD SKYNYRD
Ronnie Van Zant / Lead Vokal
Billy Powell / Klavye
Gary Rossington / Lead Gitar, Ritim Gitar, Slide Gitar
Allen Collins / Lead Gitar, Ritim Gitar
Ed King / Lead Gitar, Bass
Bob Burns / Davul
Leon Wilkeson / Bass

Konuk Müzisyenler:
Roosevelt Gook / Bass, Vokal, Bass Davul, Mandolin, Org, Mellotron
Robert Nix / Davul
Bobbye Hall / Vurmalılar
Steve Katz / Armonika

LYNYRD SKYNYRD (pronounced 'lĕh-'nérd 'skin-'nérd)

01 - I Ain't the One 3:51
02 - Tuesday's Gone 7:32
03 - Gimme Three Steps 4:30
04 - Simple Man 5:57
05 - Things Goin' On 4:57
06 - Mississippi Kid 3:57
07 - Poison Whiskey 3:11
08 - Free Bird 9:08

17 Nisan 2023 Pazartesi

America / America (1971)

Yaza hazırlık çalışmaları kapsamında, daha önce paylaştığımız America'dan ilk albümü de paylaşalım istedim. Her gün Progressive Rock, Jazz Rock, Canterbury Scene, Krautrock ve diğerleri gibi türlerde yazmanın kolay olduğunu düşünüyorsanız öyle olmadığını söyleyeyim. Grupları ya da albümleri ne kadar iyi bilirseniz bilin yine de yorucu oluyor, zorluyor, bazen çileden çıkarıyor. O nedenle arada böyle hafif ama kaliteli işleri de paylaşmak gerekiyor. Sizin açınızdan olmasa bile benim için en iyisi bu.

America ile ilgili kısa da olsa biyografik bilgi için daha önceki Homecoming albümü yazısına bakabilirsiniz. Yeterli bilgi orada bulunuyor. O albümle bu albüm arasında kalmışımdır. Hangisini dinlemeyi daha çok sevdiğimi bir türlü çözemedim. O zaman gerekli olan Homecoming'miş ki onu paylaşmışım ama ilk albüm America da en az onun kadar iyi, hatta bakış açısına göre değişebilen şekilde ondan daha iyi bile denilebilir.

Malum bu arkadaşlar yumuşak, ağırlıksız, stabil ve sakin bir müzik yapıyorlar. Lazım oluyor bu da bazen insana. Bütün karmaşanın içerisinde kendinizi iyi hissetmenizi sağlamak gibi başarıları var America ve America gibi grupların. Albümdeki parçalar da bunu sağlayabilmek adına yapılmış gibi kısa sürelere sahip. Albümün en uzun parçası Here'ın süresi 5.30 ki bu hiç alışık olmadığımız şekilde kısa bir uzunluk diyebiliriz.

Özellikle havanın güzelleşmeye başladığı, havanın insanın içini ısıtacak kadar yumuşadığı dönemlerde acayip iyi gidiyor America'nın bu albümü. Riverside ile başlayan bu keyif hali hemen ardından gelen Sandman ile daha da fazlalaşıyor. Aklıma gelmişken, az önce öyle ağırlıksız, sakin filan dedim de çok ucuza kaçılmış işler gibi de düşünmeyin. Özellikle Country gitarları göz dolduruyor albümde. Yine yumuşaklar Country'e göre ama estetiğini yakalama açısından da hiç aşağıda kalmıyorlar. İnce tonlarda giden gitarlarıyla rahatlıyorsunuz zaten böyle havalarda.

Albümde 12 parça var ama hepsini de beğenme zorunluluğu yok elbette. Ben en çok A Horse With No Name, Sandman, Pigeon Song, Riverside, I Need You gibi parçaları seviyorum. Three Roses ve Children ise niye yapıldığını bile anlayamadığım parçalardan. Neyse ki bunlardan albümde çok fazla da yok. A Horse With No Name ve Sandman'i dinleyin, keyfiniz yerine gelsin. Sonrakilere de bakarsınız işte ara ara. Tamam, kabul fena harcadım şimdi. O kadar da değil ama. Parçalar sadece size hitap etmiyor diye düzeltelim konuyu. İçinize sinenler ve etkileyenler var bir de tam tersi olanlar. 

Güneşin cayır cayır yaktığı bir öğle sonrasında, ağaç altına gerdiğiniz hamağınızda sağa sola devrilirken keyif alarak dinleyebileceğiniz bir albüm.

AMERICA

Dewey Bunnell / Akustik Gitar, Lead Vokal, 12 Telli Akustik Gitar
Gerry Beckley / Lead Gitar, Bass, Akustik Gitar, 12 Telli Akustik Gitar, Lead Vokal, Piyano, Chimes, Elektrikli Gitar
Dan Peek / 12 Telli Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Bass, Akustik Gitar, 12 Telli Elektrikli Gitar, Lead Vokal, Piyano

AMERICA

01 - Riverside 3:02
02 - Sandman 5:03
03 - Three Roses 3:54
04 - Children 3:07
05 - A Horse With No Name 4:10
06 - Here 5:30
07 - I Need You 3:04
08 - Rainy Day 3:00
09 - Never Found the Time 3:50
10 - Clarice 4:00
11 - Donkey Jaw 5:17
12 - Pigeon Song 2:17

15 Nisan 2023 Cumartesi

Lost Nation / Paradise Lost (1970)

Detroit, Michigan çıkışlı Lost Nation'ın kökeni, 60'ların ikinci yarısında kurulan Unrelated Segments grubuna dayanıyor. Psychedelic Rock yapan bu grubun, daha ağır bir Rock anlayışına evrilmesi sonucu isimlerini Lost Nation'a çeviriyorlar ve tek albüm kaydedip dağılıyorlar. Psychedelic'ten beselenen ve gittikçe ağır tonlara sahip bir hale gelen grup ve albümü tek albümlü efsaneler listemize sorgusuz sualsiz giriyor. Beklentilerinizi karşılamayabilir belki, eğer Psychedelic'ten çok fazla haz etmiyorsanız. Ama yoğun şekilde klavye kullanılan (Deep Purple, Uriah Heep gibi hatta) albümleri seviyorsanız, Paradise Lost'u da es geçemezsiniz.

Albümün adı muhtemelen John Milton'ın Yitik Cennet (Paradise Lost) şiirinden geliyor. Ama albüm hiç de yitik bir albüm değil. Hakkını vererek dinlediğinizde karşılığını fazlasıyla alıyorsunuz. Sağlam gitarları ile sürekli ilerleyen bir yapıya sahip. Klavyeler ise enfes durumda. Bir an olsun yerlerinde durmuyorlar izlenimine kapılıyorsunuz sürekli olarak.

Kendi döneminde hem dinleyici kitlesi hem de ticari başarı açısından çok büyük bir başarı elde edememiş olsalar da bugünden bakıldığında türün, Amerika'dan çıkmış en iyi albümlerinden biri demek de yanlış olmaz. Albümü tam olarak Psychedelic Rock türevi gibi düşünmeyin. Bundan çok daha ötesinde, Heavy Prog semalarında geziniyor çünkü.

Tabi yine Amerikalı olmalarından kaynaklı olarak da Psychedelic etkileri bir hayli fazla. Frijid Pink ile benzeşen bazı yerleri mevcut. Zaten Lost Nation'ın gitaristi Craig Webb, grubun dağılmasının ardından Frijid Pink'e geçmiş ve orada çalmaya devam etmiş.

Daha önce bahsettiğimiz coşkulu albümlerden Paradise Lost. Ara ara duraklamalara girişse de sürekli olarak yükselmeyi sevdiklerini söylemek yanlış olmaz. Vokalin özelliksiz ama içten sesi albümün her yerinde hissediliyor. Craig Webb'in enfes gitarları da albüme bambaşka tatlar katıyor. Larry Zelanka'nın başında durduğu klavyeler ise hepsinden farklı bir yerde duruyor. Adam oldukça yetenekli ve hem grubun hem de albümün yönünü belirleme konusunda oldukça başarılı. Kimi zaman parçalara girerken kimi zaman parçaların orta yerinde yapacağını yapıyor ve dur durak bilmeyen bir ivmeyle yükseltiyor her ikisini de. Grubun ritim bölümü de işini sonuna kadar iyi yaparken davullar albümde yaratılan coşkuya daha fazlasını vermekten geri kalmıyor.

LOST NATION

Art Wolfe / Bass
Ron Fuller / Davul
Craig Webb / Gitar
Larry Zelanka / Klavye, Org
Ron Stults / Vokal

PARADISE LOST

01. Tall Ivory Castle (4:48)
02. Rome (4:05)
03. Little Boy (4:27)
04. Images (6:50)
05. Seven Minute Woman (5:05)
06. Shadows Within You (4:36)
07. She'll take You (7:14)
08. Falling Inside My Mind (7:17)

12 Nisan 2023 Çarşamba

Dreams / Dreams (1970)

Dreams
'i daha önce hiç duymamış olabilirsiniz. Ama bu başarısız ya da kötü olmalarıyla alakalı değil. Tanıtımlarının zamanında yeterince yapılamamış ya da yapılmamış olması bu konudaki en büyük etken. Ticari başarı kazanamasalar da enfes bir albüm yaptıkları da aşikar. Jazz'ın Rock ile buluştuğu ve yüksek perdeden başarı elde etmeye başladığı dönemde kuruluyorlar. Çok kısa ömürlüler ama 2 albüm kaydediyorlar. Kısa ömürlü olmalarının sebebi grup elemanlarının farklı gruplarla ya da solo çalışması.

Ayrıca grup elemanlarını görünce insanın dudağı uçukluyor. Kimler yok ki kadroda. Michael ve Randy Brecker, Billy Cobham, John Abercrombie, Jeff Kent gibi elemanlardan kurulu Dreams. Zaten Jazz kökenli müzisyenler oldukları ve öyle ya da böyle bir deneyim sahibi oldukları için kaydettikleri ilk albüm gerçekten de çok iyi.

Chicago ve Blood, Sweat & Tears'ın açtığı yolda ilerleyen grubun albüme kattığı çok şey var. Bazı kaynaklarda bahsi geçen 2 grupla sık sık karşılaştırılsalar da onlarla alakaları yok diyebiliriz. Evet benzer işler yapıyorlar ama Chicago ve Blood, Sweat & Tears'da olduğu gibi Dreams'in de kendine has bir tarzı, duruşu ve bakış açısı bulunuyor.

Müzikal anlayışlarında New Orleans tarzı Blues ile genişleyen yapı doğaçlama olduğu açıkça belli olan parçalarla şekilleniyor. Bu noktada da az önce adından söz ettiğimiz iki gruptan ayrılıyorlar. Zira Dreams'in Jazz anlayışı diğerlerine oranla daha fazla serbest, özgür ve doğaçlama içeriyor. Doğaçlamaların parçalara kattığı coşku, ham gibi görünen parçaların bu durumdan sıyrılıp kendine has bir hava içerisine bürünmesini de sağlıyor.

Belirtmeden geçmeyelim... ikinci albüm ilkinin yanında kötü olarak anılabilecek kadar vasat. Grup elemanları ticari başarı kazanamamış olmaktan kaynaklı bunu da böyle sallayalım şeklinde çalışmışlar izlenimi bırakıyor insanda. 

Bu arada Dreams albümünün vokal temelli Jazz Fusion albümlerinin ilklerinden ve en iyilerinden olduğunu hatırlatalım. Günümüzde bu tarz müzikler fazlasıyla modası geçmiş gibi gözükse de gerçekten de türün hakkını vererek dinleyenler için Dreams'in 1970 tarihli ilk albümü nefis bir dinlencelik. Boşluk bırakmadan, yormadan, canınızı sıkmadan Jazz'ın dehlizleri içerisinde gezdiriyor sizi.

DREAMS

Michael Brecker - Tenor Saksafon, Flüt
Randy Brecker - Trompet, Flugelhorn
Billy Cobham - Davul, Vurmalılar
Jeff Kent - Klavye, Gitar, Vokal
Doug Lubahn - Bass, Vokal
Barry Rogers - Trombon, Wagner Tuba
Edward Vernon - Vokal
John Abercrombie - Lead Gitar

DREAMS

01 - Devil Lady 3:33
02 - 15 Miles to Povo 3:01
03 - The Martanine 2:25
04 - Holli Be Home 5:41
05 - Try Me 5:08
06 - Dream Suite 14:45
        - Asset Stop
        - Jane
        - Crunchy Grenola
07 - New York 5:35

6 Nisan 2023 Perşembe

Tarantula / Tarantula (1969)

1968 yılında California'da, Spanky & Our Gang grubunun bass gitaristi ve vokalisti Oz Bach tarafından kurulan Tarantula, başarılı bir tek albümle ayakta kalamamış gruplardan. 1 yıllık birlikteliğin ardından (hatta birkaç ay daha az olduğu söylenir) hemen dağılmışlar. Dağılmanın en büyük sebebi doğal olarak para kazanamama meselesi. Enfes bir Psychedelic Rock albümü kaydetmiş olmalarına rağmen ticari başarıyı elde edememişler. İşin ilginç yanı, albüm yayınlandıktan 20 küsur yıl sonra, 90'lı yıllarda albüm özellikle Psychedelic Rock dinleyenler arasında fazlasıyla büyük bir popülariteye de sahip olmuş. Durum tuhaf gibi gelse de böyle gruplar için çok normal olduğunu zaman içerisinde anlamış bulunmaktayız. Zamanında olmayan şeylere hakkı sonradan ödeniyor, ne yapalım...

Frank Zappa'nın ilk dönem işlerinden esinlendikleri açık şekilde görünmekle birlikte bir hayli de ileri götürmüşler işi. Başka albümler kaydedebilselerdi durum böyle devam eder miydi bilemiyoruz ama sadece bu albümle, tek albümlü efsaneler listemize sorgusuz sualsiz giriyorlar. Zappaesk yapının yanında Folk Rock ile de iç içe ilerliyor albüm. Bazı noktalarda sertliği arttırıp Hard Rock imajı çizmeye başlayıp ardından Space Rock'ın gölgesinde dinlenip Psychedelic Rock'a geri dönüyorlar.

Tarantula albümünün en keyif veren yanlarından biri, Mike Edelman tarafından çalınan flüt ve saksafon bölümleri Bu tarz albümlerde pek fazla rastlamadığımız türden, alışılmışın dışında ve fazlasıyla yaratıcı. Her iki müzik aletinin de bu kadar iyi kullanıldığı Psychedelic Rock albümlerinin sayısı bir elin parmakları kadar bile etmez diye tahmin ediyorum. Fazlası varsa bile bu albüm ilk 5'te diyebiliriz.

Thad Maxwell'in nefes kesen fuzz gitarları ile Tom Grasso'nun Heavy tonlardaki klavyeleri albüme çok fazla şey katıyor. Maxwell'in ayrıca grubun Lead vokali olduğunu da belirtelim. Yumuşak bir tona sahip sesi bazı yerlerde yırtıcı hale gelse de genelde sakin kalmayı tercih ediyor. Grubun dağılmasının ardından da ayakta kalan tek elemanın Maxwell olduğunu söylemeden geçmeyelim. Hakkı fazlasıyla yenmiş, gözden kaçırılmış Country Rock grubu Swampwater'a katılmış önce. Ardından da Arlo Guthrie'nin 2 albümünde çalışmış. 

Çokça bilinmeyen, hakkında bilginin az olduğu ama gerçekten de iyi bir grup ve albüm Tarantula. Arşivin en azından Psychedelic Rock kanadını fazlasıyla güçlendirebilecek niteliklere sahip.

TARANTULA

Tom Grasso / Klavye, Vokal
Mike Edelman / Flüt, Saksafon, Vokal
Steve Swirn / Davul
Oz Bach / Bass, Vokal
Thad Maxwell / Gitar, Lead Vokal

TARANTULA

01 - You 3:24
02 - Electric Guru 5:38
03 - T.V. Repairman 2:43
04 - Love Is for Peace 6:37
05 - Poison Dance 6:16
06 - Thoughts for Anne 2:44
07 - Peach Fuzz and Peppermints 3:53
08 - Red Herring 7:40
09 - Billy the Birdman 3:29

4 Nisan 2023 Salı

Masters of Deceit / Hensley's Electric Jazz Band and Synthetic Symphonette (1969)

Indiana, Amerika çıkışlı bir grup olan Masters of Deceit, tek albüm kaydetmiş ve efsaneleşmiş gruplardan biri sayılabilir. Doğal olarak da tek albümlü efsaneler listemize hızlı giriş yapabiliyorlar. 1969 gibi Rock müzik açısından değerli bir yılda çıkardıkları albümde tam anlamıyla bir geçişin kimliğini ortaya koyuyorlar diyebiliriz. Elbette bu geçiş Psychedelic'ten Progressive'e doğru olan dönem. Her iki türün de temel özelliklerine sadık kalarak, her ikisini de kullanarak kaydetmişler albümü.

Amerikalı bir grup olmalarından kaynaklı alt yapılarında Psychedelic Rock olması son derece doğal. Ama bununla yetinmek yerine dönemin hareketliliğine ayak uydurup işi ileri taşımayı amaç edinmişler. En azından bizim şimdi bu albümden anladığımız şey bu yönde. Tek albüm kaydedip dağılmış olmaları sıkıntı verici bir durum olsa da kabullenmekten başka çare de yok, hep olduğu gibi.

Albümün adından da anlaşılacağı üzere grubun lideri diyebileceğimiz tip Tom Hensley. Kendisi piyano, org, klavinet gibi tuşlu çalgılarda oldukça iyi bir tarza ve yeteneğe sahip. Bunu kullanarak hem albüme adını verirken hem de albümdeki genel yapıyı belirlemiş olduğunu görüyoruz. 

Hensley's Electric Jazz Band and Synthetic Symphonette'te sadece Psychedelic, sadece Progressive ya da sadece bu iki tür arasındaki geçiş yok. Daha geniş kapsamlı bir alana yayılıyor albüm. Dikkatli kulakların kaçırmayacağı üzere Country'den Jazz'a, Blues vari çıkışlardan Symphonic yaklaşımlara, farklı türlerden izler görmek mümkün. Şu durumda albümün türü de Eclectic Prog olarak tanımlanabiliyor. Böylesi karmaşık bir yapıya sahip albümde ritim bölümünün işini gerçekten de doğru yapması beklenir. Master of Deceit'in bass ve davulları ise bunun daha da ötesine geçmiş. Onlar olmasaydı bu albüm fazlasıyla eksik kalırdı gibi düşünebilirsiniz.

Diğer yandan Hensley'nin klavyeleri (bu Hensley soyadlı olanların genel alışkanlığı mıdır bu klavya acaba, diye düşünmeden edemiyor insan - bkz. Ken Hensley), bir anda ortaya çıkıp etrafı darmadağın eden sert gitarları, yükselip Space Rock'a doğru evrilen tarza bir anda ket vurarak geriye dönmesini sağlayan tenor saksafona hayran kalmamak mümkün değil. Bütün bunları bir araya getirdiğinizde hem dönemi en iyi yansıtan albümlerden / gruplardan olduğuna hem de zamanının çok ötesinde bir müzikal anlayışa sahip olduklarını anlıyorsunuz. Arşive mutlaka eklenmesi gereken albümlerden.

MASTERS OF DECEIT

Stan Gage / Davul
Gary Campbell / Bass, Tenor Saksafon, Vokal
Tom Hensley / Piyano, Klavinet, Org
Steve Blum / Gitar, Bass

HENSLEY'S ELECTRIC JAZZ BAND AND SYNTHETIC SYMPHONETTE

01. Shining (4:31)
02. Boxes (4:52)
03. The Grand Illusion (3:34)
04. Long Hard Journey (7:22)
05. Mirror (4:32)
06. Pieces: Together: Pieces (15:09)

29 Mart 2023 Çarşamba

Probe 10 / There Is A Universe (1975)

Amerika'dan çıkmış en iyi Jazz Rock, Fusion ve Progressive Rock gruplarından biri de Probe 10. İnanılmaz bir coşkuyla kaydettikleri albümde kendinizi kaybetmeniz çok olası bir durum. Neyin nerede başlayıp bittiği, nereye gittiği ve nerelere gidebileceği konularında baş yapıt niteliğinde bir tek albüm. Doğal olarak tek albümlü efsaneler listemizde yerlerini alıyorlar.

1973 yılında Pennsylvania'nın Leigh Valley bölgesinde, lise arkadaşlarınca kurulan bir grup Probe 10. Başlangıçta neyi amaçladıklarını bilmiyoruz ama çıkan sonuca kendilerinin de şaşırdığına oldukça eminiz. Grup hakkındaki bilgilerimizin hepsi de bu kadar. Belli başlı kaynaklarda olmadığı gibi ayrıntılı araştırmanın ardından da elinizde yine aynı bilgilerle kalakalıyorsunuz. 

Albümle ilgili pek çok eleştiri bulunuyor. Bunların bir kısmı albümü yere göğe sığdıramazken, diğer kısmı ise yerin dibine batırıp batırıp çıkarıyor. Müzikal anlamda bu kadar acımasızlığı hak edecek bir anlayışa sahip değiller grup olarak. Biraz ham oldukları, bazı şeylerin tam oturmamış olduğu söylenebilir elbette. Ama albümün yapımcılığını bile kendileri üstlenmişler. Bunun sonucunda da teknik imkansızlıklarla boğuştuklarını anlamak zor olmasa gerek. Bütün o teknik kısıtlamalara ve imkansızlıklara rağmen kaydettikleri parçalar gerçekten de çok iyiler. Melodik yaklaşımlarının popülariteye kaymadan devam etmesi de işin ekstrası denilebilir. Melodiler kendi içlerinde dağılarak fazlasıyla gelişiyorlar. Tabi arada bir parçanın, başka bir parçanın devamı olduğu ve bu nedenle de yarı önceki melodi yarı yeni melodi içermesi de önemsizleşiyor.

Kategorilendirme konusunda sıkıntı yaşamayacağınız There Is A Universe, Psychedelic Rock etkileri barındırsa da genel anlamda Jazz Rock ve Fusion etrafında dönüyor. Yerinde durmadan gelişen ve değişen bir yapıya sahip olduğu için de Progressive Rock ana başlığı altında listelenmesi çok normal.

Temelde 4 elemandan oluşsa da albümde fazlaca müzisyen bulunuyor. Konuk müzisyen olarak eklenen bu müzisyenlerin Jazz ile ilgisi parçaların ve albümün her yerinde hissediliyor. Neredeyse 40'lı yılların Big Band'leri gibi coşkulu ve gürültülü yaptıkları girişlerle, uzayıp giden ve başladığı yere dönemeyen melodileriyle, üst seviyeye yaklaşan enstrümantasyonu ile arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri There Is A Universe.

PROBE 10

James McGee / Elektrikli Bass, Elektrikli Gitar, Flüt, 12 Telli Gitar
Jeff Saussier / Trompet, Korno
Bill Jones / Elektrikli Gitar
Barry L. Bachman / Vurmalılar

Konuk Müzisyenler
Tom Nicholson / Rhodes Piyano
Brian Gerhab / Flüt
Diane DuBois / Flüt
Samuel Creyer / Flüt, Alto Flüt
Mason Profit / Recorders
Linda Kistler / Keman
Susan Rudelitch / Vokal
David Robert Scheirer / Vokal, Babbling Brook

THERE IS A UNIVERSE

01. There Is A Universe (6:17)
02. Invasion Of The Malladroids(Invasions) (6:21)
03. Invasion Of The Malladroids(Fields Of Malladroy;Battle) (4:04)
04. Invasion Of The Malladroids(Dirge; Will There Never Be An End) (2:04)
05. Intergalactic Crossfire (3:56)
06. Solar Winds (4:57)
07. To Improve A Dream (2:21)
08. Galaxy Fire (6:08)

9 Mart 2023 Perşembe

Bloodrock / Bloodrock (1970)

Amerika'dan çıkan grup çok da Texas'tan çıkanların sayısı özellikle kaliteli olanların sayısı bir hayli az. Bloodrock kaliteli olanların başında geliyor diyebiliriz. Grup ilk olarak 1963 yılında bir araya geliyor ve kendilerine isim olarak The Naturals'ı seçiyorlar. 3 yıl boyunca konserlerde ve barlarda çalıyorlar. Epeyce ünlü olup single bile yayınlıyorlar. 1966 yılında ise grubun adını Crowd +1 olarak değiştirip bir 3 yıl da öyle takılıyorlar. 1969 yılına gelindiğinde ise Grand Funk Railroad'un menajeri Terry Knight grubu dinliyor ve başarılı olacaklarına inanıyor ama bu isimle olmaz o iş kabilinden bir hareketle grubun adını Bloodrock olarak koyuyor.

Grupla aynı adı taşıyan ilk albüm 1970 yılında kaydedilip piyasaya sürülüyor. Ticari açıdan, ardından gelen ikinci albüm daha başarılı olsa da, ilkinin yanında sönük kalıyor. Zira ilk albümdeki saf, katışıksız Hard Rock anlayışı ikinci albümde yerini daha popülarite kaygısı güden bir yapıya dönüşüyor. Ha temelde bütün albümleri için geçerli olan bir şey var, hiçbiri muhteşem, enfes, efsane gibi kelimelerle tanımlanamaz ama ilk albümün verdiği duygu diğerlerine oranla daha iyi.

İlk albüme artı değer olarak James Rutledge'ı da eklemeden geçmeyelim. Kendisi grubun ilk albümde hem vokali hem de davulcusu. Lakin Terry Knight'ın ısrarları üzerine grupla yollarını ayırmak zorunda kalıyor. Sonraki albümlerde vokal konusunda sorun yaşamasalar da Rutledge'ın ilk albümdeki ağır ruhu belirlediğini söylemek yanlış olmaz. Buradan bakıldığında, menajerler e yanlış yapabiliyormuş demek ki diyor insan.

Bloodrock, blogda paylaştığımız diğer gruplarla aynı ayarda bir grup değil. Ama Rock müzik tarihi içerisinde de kendine yer bulabilen bir grup olduğu için bloga almakta sakınca da yok. Her zaman en iyileri koymak lazım diye bir düşüncemiz de yok sonuçta. Ortalamanın üzerinde olmaları, hakkını vererek kendilerine has bir Hard Rock anlayışı oluşturmayı başarmış olmaları yeterli.

En azından, dinlemeye başlarken ne bekliyorsanız karşılığını veriyor size Bloodrock. Coşkulu, agresif ve sert bir şekilde anlatıyor derdini. Özellikle yaz günlerinde dinlenilmesi tavsiye edilir. Üstüne bir de yoldaysanız, alacağınız keyif daha da fazlalaşır.

BLOODROCK

James 'Jim' Rutledge / Lead Vokal, Davul
Lee Pickens / Lead Gitar, Vokal
Nick Taylor / Gitar, Vokal
Ed Grundy / Bass, Vokal
Stevie Hill / Klavye, Vokal

BLOODROCK

01 - Gotta Find a Way 6:31
02 - Castle of Thoughts 3:26
03 - Fatback 3:20
04 - Double Cross 5:18
05 - Timepiece 5:57
06 - Wicked Truth 4:45
07 - Gimmie Your Head 2:42
08 - Fantastic Piece of Architecture 8:45
09 - Melvin Laid an Egg 7:25

24 Şubat 2023 Cuma

Edgewood / Ship Of Labor (1972)

The Facedancers
'ın ardından, aynı yıl ortaya çıkan bir başka grup da Edgewood. Onların hakkında da neredeyse hiç bilgi yok. Bahsi geçen diğer grupta olduğu gibi Edgewood ile ilgili de yaptıkları müziği, albümü, grup elemanları ve çaldıkları enstrümanları, bir de Amerikalı olduklarını biliyoruz. Fakat The Facedancers'ın aksine Edgewood, Psychedelic Rock'tan daha fazla besleniyor. Tabi bunu orada bırakmayıp geliştiriyorlar, başka türlerle de yakın temaslarda bulunup Progressive Rock janrına dahil edilmeyi hak ediyorlar. The Facedancers ile aynı kulvarda gibi görünseler de değiller yani.

1972 tarihli albümün bazı bölümlerinde İngiliz tarzı Progressive Rock'a yaklaştıklarını açıkça görebiliyorsunuz. Hatta bazı yerlerde tonlar sertleşip ilerlemeye başladığında, vokalin de girişiyle birlikte Uriah Heep mi yahu bu bile diyebilirsiniz. Zira vokal bazı parçalarda (özellikle Burden of Lies) fena halde David Byron'a benziyor.

Grubun, 60'ların sonlarında Memphis'de kurulan The Gentrys'e dayandığı biliniyor. Grubun müzikal anlayışından sıkılan klavyeci David Beaver, basçı Steve Spear ve gitarist Jim Tarbutton kendilerine yeni bir grup sevdasına kapılıyorlar. 1970 yılında da Edgewood'u kuruyorlar. Eklenen elemanlarla birlikte hem kayıtlara hem de küçük çaplı konserlere çıkıyorlar. Albüm anlaşmasını yaptıkları 1972 yılında da çok uzatmadan albümü kaydediyorlar. Albümün piyasaya çıkmasından sonra ise grup çok fazla bir arada kalamıyor ve dağılıyorlar. Kaydettikleri parçalarla belirli bir popülarite yakaladıkları, parçalarının radyo istasyonlarında çalındığı da ortadayken dağılmaları da tuhaf geliyor tabi. Muhtemelen yine bir grup içi anlaşmazlıkla durumudur bu da.

Fazlaca iddialı bir yaklaşım olacak ama, Edgewood'un Ship of Labor'u aynı 10 yıllık dönemde albüm kaydeden, pek çok Amerikalı Progressive Rock grubundan daha iyi bulduğumu söyleyebilirim. Ki bu karşılaştırma içerisine Kansas, Ambrosia, The Facedancers gibi grupları dahil ettiğimi belirteyim. Yaratıcı yönlerinin yüksek seviyede seyirtmesi, cüretkar davranışları, andıran ama benzemeyen yapıları ile gerçekten de özel bir yerde duruyorlar. Bunu yaparken de basit melodik yapılar kullanıp dinleyici ele geçirmek yerine, uzayan, bitip tükenmeyecekmişçesine bol kullanılan melodiler, coşkulu enstrüman kullanımları ve naif bir yaklaşım sergiliyorlar. Tekrar tekrar dinlemek isteyeceğiniz albümlerden.

EDGEWOOD

David Beaver / Klavye, Vokal
David Mayo / Klavye, Gitar, Vokal
Jim Tarbutton / Elektrikli Gitar
Steve Spear / Elektrikli Bass
Pat Taylor / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Vokal
Joel Williams / Davul, Vurmalılar

SHIP OF LABOR

01 - Ain't Had No Lovin' 4:40
02 - Why Don't You Listen 4:35
03 - Burden of Lies 3:47
04 - Ship of Labor 6:33
05 - Unconscious Friend 3:13
06 - Medieval People 3:42
07 - We Both Stand to Lose 4:43
08 - What You See 2:58
09 - Silent 7:03

23 Şubat 2023 Perşembe

The Facedancers / The Facedancers (1972)

Grup üyeleri ve kullandıkları müzik aletleri dışında The Facedancers hakkında herhangi bir bilgi bulmak maalesef imkansıza yakın. Amerikalı olduklarını, 1972 yılında bir anda ortaya çıkıp Paramount etiketiyle tek albümlerini yayınlayıp, hemen ardından da ortalıktan kaybolan bir gruptan bahsediyoruz. Kim oldukları, nereden geldikleri, nereye gittikleri meçhul. Fakat bıraktıkları albümle, tek albümlü efsaneler listemize bir an bile düşünmeden girebilen gruplardan.

Grup ve albüm için Psychedelic Rock ve Space Rock tanımlamaları yapılsa da The Facedancers her iki türü de içinde barındıran eklektik bir yapıya sahip. Bu noktada Progressive Rock etiketini de fazlasıyla hak ediyorlar. Amerika'dan çıkmış olmaları, Psychedelic Rock denildiğinde West Coast'u hatırlatır gibi olsa da albümü dinlediğinizde West Coast ile uzaktan yakından alakaları olmadığını anlıyorsunuz. Belki bazı yapılar ve riffler benzeyebilir ama hepsi o. Jefferson Airplane ya da Quicksilver Messenger Service ile yan yana koyup eleştirmeye kalksanız büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız. Bu, The Facedancers'ın tamamen farklı bir yapıda olmasından kaynaklıdır.

Ses efektleri, düzensiz ve biçimsiz diye tanımlanabilecek vokali ve melodik olmaya doğru gittiğini düşündüğünüz ama bunun hep etrafında gezinen, hiç içine girmeyen bir anlayışa sahipler. Sabit bir melodiye odaklanmama konusunda gerçekten çok iyiler. Geçen her saniye boyunca "heh şimdi melodiye dönecekler" deyip duruyorsunuz ama bir türlü olamıyor bu. Aynı zamanda bu durumu o kadar iyi hale getirmişler ki eksik hissi de yaratmıyor. Ritimlerle işi kurtardıkları, bu melodikleşmeme durumunu ritim bölümünün efsanevi başarısıyla sağladıkları açık.

Farklı türleri bir araya getirip birleştirme konusunda da insan üstü bir çabaları ve doğal olarak da başarıları var denilebilir. Psychedelic, Folk, Blues, bazı bölümlerde Jazz'a yaklaşan çıkışlar, kendini her parçada aşan vokal ile oldukça etkili kullandıkları enstrümanlar The Facedancers'ı epeyce yukarı taşıyor. Albümdeki her şeyin düşünülerek, ayarlanarak, planlanarak yapıldığı fikri yakanızı bırakmamakla birlikte çoğunlukla doğaçlama yapıyorlar gibi de düşünebiliyorsunuz. Atonal bir hal alacakmış gibi duran vokal bir anda kontrolü flüte bırakıp geriden sesler çıkarmaya başlayabiliyor. Gitarların gidiş yönünü tam tahmin edecekmişsiniz gibi geldiğinde bambaşka bir yerde bulabiliyorsunuz kendinizi. 

THE FACEDANCERS

Barry Armour / Bass, Gitar
Dale Armour / Flüt, Gitar, Klavye, Sesler
Scats Bloom / Armonika, Vurmalılar, Sesler
Michael Loy / Vurmalılar, Davul
Kelley Moko / Gitar, Sesler

THE FACEDANCERS

01. Little Waterfall (7:24)
02. Dreamer's Lullabye (5:47)
03. Nightmare (3:12)
04. Jewels (4:00)
05. Let The Music Set You Free (5:26)
06. Children (8:27)
07. Beta (6:08)

15 Şubat 2023 Çarşamba

Sanctuary / Sanctuary (1971)

Kansas, Amerika'dan çıkan tek Progressive Rock grubu Kansas değil elbette. Onlardan daha önce çıkanlar da var, Sanctuary gibi. Kendi halinde, naif, sade ama etkili bir ilk ve tek albüm kaydederek dağılan grup oldukça kaliteli bir kayda imza atmışlar. 1971 yılı başlarında The Fabulous Flippers grubunun vokali Dennis Loewen tarafından kuruluyor ve ilk etapta şarkı sözü yazarı Roger Bruner gruba dahil oluyor. Loewen, daha sonraları verdiği bir röportajda The Fabulous Flippers ile yaptıkları tarzdan uzaklaşmak ve farklı bir iş ortaya çıkarmak için Sanctuary'i kurduğunu söylüyor. Hem deneyimli olup hem de başarılı bir kariyer grafiğine sahip olan Loewen ve Bruner, Norman Weinberg ve Eric Bikales'i de ikna ederek grubun kadrosunu oluşturuyorlar.

Psychedelic Rock'tan gelen alışkanlıkla kaydettikleri albüm Progressive Rock janrı içerisine dahil ediliyor. 5 parçadan oluşan albümde Yes'in Time And A Word ve Edgar Winter'ın Winter's Dream parçalarının kendilerine has yorumları da bulunuyor. Birçok dinleyen / eleştirmen tarafından 5 parçalık albümde 2 cover parça bulunması tuhaf karşılansa da bahsi geçen her iki parçayı da olduklarından farklı şekilde, kendilerine has bir müzikal anlayış geliştirerek yorumlamış olmaları bu açığı kapatıyor diyebiliriz.

Döneminde çok büyük ticari başarı kazanmış olmasalar da kendilerine sıkı bir takipçi kitlesi oluşturmayı başarabilmişler. Bunun en büyük sebebinin albümün her yerine işleyen sadelikten ve naiflikten geldiği de söyleniyor. Zaten şarkı sözlerine bakıldığında bu tarz özverili bir takipçi kitlesinin oluşmasına sebep olabilecek çok fazla konu olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Albümün yayınlanmasından sonra Sanctuary bir süre daha konserlere çıkıp sahne alsa da dağılmaktan kurtulamamışlar. Kısa ömürlerine ve tek albümlü olmalarına rağmen gerçekten de iyi bir işe imza attıklarını kabul etmek gerekiyor. Psychedelic Rock etkilerinin doğal olarak hissedildiği, klavye ve mellotron'un bolca kullanıldığı, flüt ile iç acıtan sade dokunuşların yapıldığı, farklı dokunuş ve etkilere sahip, tek düze görünen ama albüm için kaçınılmaz bir hal alan vokali ile Sanctuary albümü uzun süre dinleyebileceğiniz niteliklere sahip albümlerden. 

SANCTUARY

Dennis Loewen / Bass, Vokal
Roger Bruner / Gitar, Vokal
Eric Bikales / Klavye, Flüt, Recorder, Vokal
Norman Weinberg / Davul, Vurmalılar, Vokal

SANCTUARY

01 - All in My Dreams (5:32)
02 - 1982 A (4:03)
03 - Time and a Word (4:59)
04 - Hard to Be (8:51)
05 - Winter's Dream (20:53)

3 Şubat 2023 Cuma

Strongbow / Strongbow (1975)

Dünkü Fireballet'tan sonra insanın aklına ister istemez Amerikalı Progressive Rock grupları gelmeye başlıyor bir bir. Strongbow da onlardan biri. Ama özünde fazlasıyla Hard Rock barındırıyor ve kendine has geliştridiği tarzıyla her iki janrı güzel bir şekilde birbirine bağlıyor. Bazı bölümlerde iş çığırından çıkıp Heavy Progressive'e kadar uzanıyor.

Grup 1971 yılında Strongbow adıyla kuruluyor ama pek bir aşama kaydedemiyor ve grup elemanları farklı gruplara katılıyorlar. Rhodes Brothers isimli bir turne grubunda çalan Dave Smith ve Bill Bendler grubu tekrar canlandırmak istiyorlar. Harekete geçiyorlar ama grubun adını Axis olarak belirliyorlar. Gruba dahil olan yeni elemanlarda birkaç değişiklik olduktan sonra yeniden Strongbow ismine dönüyorlar. Özellikle Michigan'da çok fazla konsere çıkıyorlar.

1973 yılına gelindiğinde de Cleveland Recordings ile anlaşıp 45'lik çıkarıyorlar. Single'daki her iki parça da orijinal kayıtlar. Grup bunun ardından epeyce bir dinleyici kitlesi edinmeye başlıyor ve konserlere devam ediyorlar. 1975 yılına gelindiğinde 7 parçadan oluşan albümü kaydediyorlar. Albümü ilk önce Owl in Columbus isimli bir stüdyoda kaydediyorlar ama plak şirketi Buddah, albüm kayıtlarındaki ses kalitesini beğenmiyor. Southwind isimli kendi stüdyolarında tekrar kaydedilmesini istiyorlar. Her iki kayıt arasında müzikal anlamda çok büyük farklılıkların olmadığı ama ses kalitesinin ikinci kayıtta gerçekten de daha iyi olduğu söyleniyor.

Albüm yayınlanıyor ve Strongbow dinleyici kitlesini daha da arttırıyor ama dağılmaktan kurtulamıyor. Grubun dağılmasının en büyük sebebi de plak şirketinin iflas etmesi. Süreci iyi yönetemeyen şirket grup içindeki huzursuzlukların da önüne geçemiyor. Strongbow eleman değişiklikleri yaşayarak 1977 yılına kadar devam ediyor ama başka bir kayıt yapmıyor.

Güçlü ve sağlam perdeden giren gitarlarıyla Strongbow ileri düzeyde iyi Amerikan Progressive Rock gruplarından biri. Grupla aynı adı taşıyan albümde de bu etki fazlasıyla görülüyor. Özellikle Uriah Heep ve Deep Purple tarzı bir yaklaşım sergiledikleri albümde birbiri ardına kaliteli parçalar sıralanmış. Klavye ve Synthesizer'ın etkili alt yapısı üzerine yerleştirilen flüt ve saksafonlar ile değişik bir hal alıyor parçalar. Fazlasıyla sert ve baştan çıkarıcı.

STRONGBOW

Bill Bendler / Vokal
Michael Shortland / Gitar
John Stelzer / Org, Synthesizer, Saksafon, Flüt, Vokal
John Durzo / Bass
David Smith / Davul

STRONGBOW

01 - One Armed Bandit 3:42
02 - Sister Sea 5:37
03 - The Only One Around 9:51
04 - Move Over Gloom 5:08
05 - How Can I Be Loving You 5:56
06 - Wine Eyes 2:42
07 - Hazy May 6:52

2 Şubat 2023 Perşembe

Fireballet / Night on Bald Mountain (1975)

Amerikan Progressive Rock müziğinin en iyi albümlerinden biri hatta kişisel bakış açısına göre en iyisi. 1971 yılında New Jersey, Amerika'da kurulan Fireballet tarafından kaydedilen albüm Symphonic Progressive'e de selam duruşu niteliğinde. Geçen onca yılın ardından da ne lezzetinden ne de kalitesinden en ufak bir şey kaybetmiş değil.

Kurulduktan hemen sonra çalışmalara başlayan grup uzunca bir süre sadece kayıtlarla ve konserlerle uğraşmış. Çok fazla bilinir de değiller tabi o dönemde. Ama o kadar iyiler ki yaptıkları işte albüm aşamasına geldiklerinde yapımcılığı Progressive Rock kurucularından diye rahatlıkla bahsedebileceğimiz, King Crimson'dan Ian McDonald üstlenmiş.

Night on Bald Mountain, beklenmeyecek kadar kaliteli ve hassas bir yapıda. İçerisinde Yes, Genesis, Gentle Giant gibi efsanevi gruplardan etkileşimler de bulunuyor. Enstrüman kalitesi ise üst düzeyde. Gerçekten de beklentilerinizin çok üzerinde bir deneyim yaşatıyor albüm size. Özellikle albüme adını veren 19 dakikalık parça mükemmel bir orkestrasyon, yaratıcı melodiler ve üst seviyede bir yapısal bütünlük ile çıkıyor karşımıza.

Albümün Symphonic yanı bir hayli ağır basıyor. Zaten albümün adı da Mussorsgy'e ait Night on Bald Mountain suitine dayanıyor. Debussy'e de açık bir saygı duruşu albümde yerini alıyor. Vokal tekniğinin bazen geride kaldığı düşünülse de tam olarak bu albüme uygun bir ses ve teknik kullanıldığını belirtmek gerekiyor. Muhteşem özelliklere sahip bir ses değil elbette Jim Cuomo'nun vokali. Fakat bu albüm için, bu tarz parçalar için yapılması gereken her şeyi fazlasıyla da yapıyor.

Genel yapıya hakim olan mellotron ve moog'un yerinde durmayan, nerede duracağını bilmeyen bir hali var. Seslerini duyduğunuz anda işlerin karışacağına, başladığınız noktadan çok uzaklara sürükleneceğinize hazırlıklı olmalısınız. Aynı şekilde gitarların da albümdeki yeri bir başka. Bazı yerlerde gitar yok mu hissiyatı uyandırırken, aslında çalan enstrümanın gitar olduğunu anladığınızda ayakta alkışlayasınız geliyor Fireballet'i ve özellikle de gitarist Ryche Chlanda'yı.

Sık sık bahsettiğimiz arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri bu da. Yalnız Night on Bald Mountain'in diğerlerinden farkı dinledikçe vazgeçilmez albümlerden biri olacak olmasından geliyor. Bir kez dinlemeniz yeterli, bir daha bırakamıyorsunuz zaten.

FIREBALLET

Jim Cuomo / Lead Vokal, Davul, Timpani, Xylophone, Vibes, Glockenspiel, Bell Tree, Gong, Tubular Bells, Parmak Zilleri, Üçgen Zil
Ryche Chlanda / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Elektronik Aletler, Vokal
Brian Hough / Hammond, Pipe Org, Celesta, Vokal
Frank Petto / Akustik Piyano, Elektrikli Piyano, ARP 2600 Synthesizer, Oberheim Sequencer, Elektronik Telli Çalgılar, Mellotron, Vokal
Martin Biglin / Bass, Bass Pedal, 12 Telli Gitar, Vokal

Konuk Müzisyen:
Ian McDonald / Flüt (4,5), Alto Saksafon (1,5)

NIGHT ON BALD MOUNTAIN

01. Les cathédrales (10:16)
02. Centurion (Tales of the Fireball Kids) (4:46)
03. The Fireballet (5:15)
04. Atmospheres (3:40)
05. Night on Bald Mountain: (18:55)
        - a) Night on Bald Mountain
        - b) Night-Tale
        - c) The Engulfed Cathedrale
        - d) Night-Tale (reprise)
        - e) Night on Bald Mountain (finale)