Heavy Psych etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Heavy Psych etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Şubat 2023 Pazar

The Mannheim Rock Ensemble / Rock Of Joy (1971)

Bazen tuhaf diye bahsettiğimiz gruplar oluyor. Ama bunların içinde en tuhaf olanı The Mannheim Rock Ensemble. Gerçekten de yaptıkları müzik, grup elemanları filan düşünüldüğünde bir yandan "acayip şekilde iyi" gelirken diğer yandan da "fena halde tuhaf" diye yorumlayabiliyorsunuz. 

The Mannheim Rock Ensemble aslında bir grup değil. Bir araya gelmiş müzisyenlerden oluşan bir topluluk. Topluluğu ilginç kılan Japon Jazz müzisyenleri ile Japon Rock müzisyenlerinin bir araya gelmesi. Albümü ilginç kılan ise bu karma topluluğun, Klasik Müzik bestelerini Heavy Psychedelic Rock ve Progressive Rock olarak yorumlaması. Genel olarak bilindik parçalar (Hungarian Dance, A Song Of Joy, Wedding March, Fur Elise, Turkish March) tercih ederek popülerliği de elden bırakmak istememişler gibi bir esinti hissetseniz de parçaların yorumlanışı olarak baktığınızda işin hakkını vererek yaptıkları ortada.

Grup hakkında tarihsel bilgi çok fazla mevcut değil. Olan bilgilerin doğruluğuna dair de şüpheler var. Yine de efsanevi Japon müzisyen Shinki Chen'in bu albüme katkıları ve dokunuşları olduğu konusunda hemen herkes hemfikir. Chen dışında grup elemanları olarak Hiro Tsunoda, Hiro Yanagida, Hiroki Tamaki, Masahiko Satoh, Masayoshi Kabe, Takeshi Inomata'nın isimleri geçiyor. 

1971 yılında bir araya gelip tek albüm kaydedip dağıldıkları da bilinenler arasında. Doğal olarak grubun sadece bir proje için bir araya geldiğini düşünmek de çok normal. Katıldıkları herhangi bir Festival, konser ya da dinletiye dair de en ufak bilgi bulunmuyor.

Yani eldekiler sadece grubun yaptıkları. Nefis bir şekilde Klasik müziğin en çok bilinenlerinden bazılarını kendilerina has bir şekilde yorumlamışlar. Bu arada belirtelim, klasik müzikten besleniyor olmaları albümü tam anlamıyla bir Progressive Rock albümüne çevirmiyor. Çünkü burada, bu albümde yaptıkları şey Heavy Psychedelic Rock. Birbiri ardına gelen sağlam gitarları, aralara sokuşturdukları doğaçlamalar, ana yapıya bağlı kalıp üzerine yaptıkları çeşitlemeler ile Progressive'e çok yaklaşan bir yerdeler. Ama tam olarak da değiller. Özellikle Fur Elise yorumunu dinlediğinizde işin rengi ortaya fena halde çıkıyor.

Sık sık dinleyebileceğiniz, dinledikçe daha fazla bağlanacağınız türde ve sertliği, klasik müziğe rağmen elden bırakmadan devam eden bir albüm Rock Of Joy.

THE MANNHEIM ROCK ENSEMBLE

Shinki Chen / Gitar
Hiro Tsunoda / Davul, Vokal
Hiro Yanagida / Klavye, Org
Hiroki Tamaki / Keman
Masahiko Satoh / Piyano
Masayoshi Kabe / Bass
Takeshi Inomata / Davul
Kimio Mizutani / Elektrikli Gitar, Gitar

ROCK OF JOY

01 - Hungarian Dance (3:24)
02 - A Song of Joy (2:59)
03 - Nocturne Op.9-2 (5:21)
04 - Wedding March (2:39)
05 - Ave Maria (3:12)
06 - Fur Elise (4:32)
07 - Invitation to the Dance (5:29)
08 - Going Home (2:57)
09 - Fantaisie-Impromptu (3:24)
10 - Turkish March (2:21)

30 Ocak 2023 Pazartesi

Melissa / Midnight Trampoline (1971)

Avustralya'dan çıkma Melissa, beklenmedik şekilde insanı şaşırtan Psychedelic Rock gruplarından biri. 1969 yılında Molten Hue adıyla kurulan grup 2 yıllık bir konser maratonu ve 9 aylık sıkı çalışmanın ardından ilk ve tek albümünü kaydetmiş. 1971 yılında yayınlanan albüm West Coast tarzında Psychedelic Rock yapan Avustralyalı ilk gruplardan birinin albümü olarak da bilinir.

1971 yılında, albüm kayıtlarına başlamadan hemen önce Elton John'un Avustralya turnesinin Sidney ayağında ön grup olarak sahne almayı da başarmışlar. Kuruldukları şehir Sidney'in banliyölerinde bir hayli fazla dinleyici kitlesine sahip olan grup büyük ticari başarılar elde edemese de kaliteli bir albüm bırakabilmiş gruplardan. Albümün ardından grup bir süre daha ayakta kalmaya çalışmış ama 1972 yılı sonlarına dağılmışlar.

Müzikal olarak tarzlarını belirlemek aslında biraz güç. Her ne kadar Psychedelic çıkışlı olsalar da işi daha fazla ileri götürmüşler. Bazı noktalarda Van Morrison, Jefferson Airplane havası sezinlerken bazı noktalarda ise Cressida, Spring hatta daha ileri gidersek Jethro Tull'a kadar uzanan bir çeşitlilikte parçalar bulunuyor Midnight Trampoline'de. Hemen belirtmek gerekir ki bu bahsettiğimiz gruplarla ilgileri, onların müziğine benzer bir şeyler yapmaktan öte, onlardan beslenip kendi tarzları içerisine yedirmeleriyle alakalı. Jethro Tull'dan etkileri hissederken karşınızdakinin onlar olmadığını aksine bambaşka bir grupla karşı karşıya olduğunuzu çok iyi anlıyorsunuz.  Albüm boyunca duyduğunuz Folk, Heavy Psychedelic Rock, Hard Rock etkileriyle ara ara Indian Summer'ı a aklınıza getireceğini söylemeden geçmeyelim.

Avustralya'nın Van Morrison'a verdiği karşılık gibi düşünülse ve hatta Van Morrison'ın iki parçası Young Lovers Do ve Madame George'u yeniden yorumlamış olsalar da tam anlamıyla onların bir kopyası da değiller. Dönemin pek çok grubunda olduğu gibi Melissa'da da etkilenmeler bir hayli fazla ama bunu yaparken kendilerine ait bir tarz oluşturmaktan da geri durmamışlar.

Aksiyonu bol, sadelikten hoşlanan ama karmaşanın içine düşmekten de zevk alan müzik dinleyicileri için biçilmiş kaftan olarak adlandırılabilir Midnight Trampoline. Dinledikçe içine daha fazla düştüğünüz, düştükçe de vaz geçmek istemediğiniz tarzda albümlerden hem de.

MELISSA

Richard Barrett / Gitar
Joe Creighton / Bass, Vokal
Robert Gunn / Flüt, Vokal
Wally Sparke Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
"Martin" / Armonik Vokaller
Peter Martin / 12 Telli Gitar
Glen Farley / Elektrikli Piyano

MIDNIGHT TRAMPOLINE

01 - Matalla 4:50
02 - Getting Through 4:08
03 - Young Lovers Do 4:05
04 - Out in the Country 3:58
05 - Cuckoo 5:45
06 - Jennifer in New York 5:10
07 - Madame George 6:20

29 Aralık 2022 Perşembe

Wind / Seasons (1971)

Dünkü Corporal Gander's Fire Dog Brigade girişinden sonra Wind'den bahsetmemek de olmazdı. On The Rocks albümünün hemen ardından isim değiştirip yeni bir elemanı kadroya alıp 2 albüm daha kaydediyor grup. İlk albüm Seasons bu iki kayıt içerisine en başarılı olanı. Gerçi ikinci albüm Morning'in de ilkinden aşağı kalır yanı yok ama biraz daha sade olması altta kalmasına sebep oluyor.

Corporal Gander's Fire Dog Brigade'de Heavy Psychedelic bir havaya bürünen müzik tarzları Wind'de biraz daha genişliyor ve Alman Progressive Rock'ının, daha doğru tanımıyla da Krautrock'ın ilk dönemlerine özgü bir gelişkinliğe erişiyor. Kendilerine ait bir tarzları olsa da albümündeki pek çok parçada ilk dönem Uriah Heep etkileri fena halde göze çarpıyor. Bunun en büyük sebebi benzer şekilde kullanılan ve sürekli olarak öne çıkan klavyeler. Ken Hensley kadar başarılı olmasa da ona yaklaşan bir klavye düzeni bulunuyor albümde.

Vokaller bir önceki gruba oranla daha hafif kalıyor. On The Rocks albümünde etkileyici ses oyunlarıyla karşımıza çıkan vokal burada aynı etkiyi yaratamıyor. Daha yavan bir Psychedelic vokaline dönüşmesi pek hoş olmamış ama geri vokallerle desteklendiğinde de müziğin içerisindeki yerini rahatlıkla buluyor. Belki de albümün kayıt kalitesinin çok iyi olmamasından kaynaklıdır bu vokal sorunu, bilemiyorum. Fakat albümdeki tek aksaklık bundan kaynaklı gibi de görünüyor.

West Coast'tan ilham alarak gelişen albümde uzun parçaların olması büyük avantaj sağlıyor gruba. Hem enstrüman konusunda yetkinliklerini gösterebiliyorlar hem de ne kadar dağılırlarsa dağılsınlar, toparlamak için yeteri kadar vakitleri oluyor. Klasik Psychedelic Rock parçaları düşünüldüğünde Seasons albümündeki parçalar oldukça uzunlar. Zaten grubun da salt Psychedelic yapmak gibi bir kaygıları yok. West Coast'tan aldıklarını fazlasıyla ileri götürüyorlar.

Klavyelerden söz ettik ama gitarı da unutmamak gerekir. Bir hayli uzun, kaliteli, bir anda yön değiştiren gitar sololarına da sahip albüm. Grubun ritim bölümü neredeyse yetişmekte zorlanıyor. Bentox'ta Beat müziği ile başlayıp Chromosom'da West Coast'a giriş yapan, her iki grupta edindikleri müzikal anlayışı Corporal Gander's Fire Dog Brigade'de enfes bir albüme dönüştüren grup elemanları, Wind formasyonu ve Seasons albümüyle de son noktayı koyuyorlar demek yanlış olmaz. İkinci albüm Morning'den sonra bir daha bir araya gelmemek üzere dağılıyorlar. Grubun davulcusu Lucky Schmidt, Aera'ya katılarak yoluna devam ediyor.

WIND

Steve Leistner / Lead Vokal, Armonika, Vurmalılar
Thomas Leidenberger / Gitar, Vokal
Andreas Büeler / Bass, Vokal, Vurmalılar
Lucian Büeler / Org, Piyano, Vokal, Vurmalılar
Lucky Schmidt / Davul, Vurmalılar, Vibrafon, Klavinet, Piyano

SEASONS

01. What Do We Do Now (8:28)
02. Now It's Over (4:25)
03. Romance (1:35)
04. Springwind (7:10)
05. Dear Little Friend (4:17)
06. Red Morningbird (15:54)

28 Aralık 2022 Çarşamba

Corporal Gander's Fire Dog Brigade / On The Rocks (1970)

1964
yılında Bentox adıyla kurulan grup 1969 yılında bir isim değişikliği yaşıyor ve adını Chromosom'a çeviriyor. 1970 yılında ise Corporal Gander's Fire Dog Brigade adını alarak, tek albüm kaydediyor ve dağılmayıp, grubun adını bu kez de Wind'e çevirerek yol alıyorlar. Bentox ve Chromosom'un pek bir başarısı, bilinirliği olmamakla birlikte Corporal Gander's Fire Dog Brigade ve Wind dönemin Alman Rock müziği içerisinde oldukça önemli bir yere sahipler.

Hard Rock ve Heavy Psychedelic Rock etkili albümü Heavy Rock olarak tanımlamak da yanlış olmaz. Blues ve Psychedelic'in fazlasıyla hissedildiği parçalarda, çıtayı biraz daha öteye taşırken tekrara, yanlışa düşmediklerini, sevimsiz bir şeye dönüşmediklerini de belirtmek gerekiyor. Daha açılış parçasında sizi neyin beklediğini az çok tahmin etmeye başlıyorsunuz. Black Sabbath'ın Paranoid'inin en az onlarınki kadar iyi bir versiyonu ile açılıyor albüm. Müziği idare etmeyi kolay bir şey gibi görsek de vokal, Paranoid için bıçak sırtı bir durumda. Fakat gitarları da çalan Thomas Leidenberger'in bu işin altından çok iyi kalktığı da ortada. Adamda Budgie'nin vokali Burke Shelley'i andıran bir ton ve hava var. Ne kadar kötü hale sokabilir ki Paranoid'i?

4 kişilik bir grup olmalarına rağmen bundan çok fazlasını yaptıkları albümün her yerinden belli oluyor. Zaten, daha sonraki formasyonun Wind olduğu da düşünülürse On The Rocks albümünün ne kadar kaliteli, Corporal Gander's Fire Dog Brigade'in ne kadar iyi bir grup olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. The Bentox'tan beri birlikte çalıyor olmaları, grup elemanlarına büyük bir hareket alanı sağlıyor. Kimin nereden gireceğinin belli olmadığı noktalarda işi çok iyi kotarıyorlar. Albüm boyunca aksayan herhangi bir yana rastlamıyorsunuz. Uzun zamandır birlikte takılıyor olmanın en büyük avantajı da bu olsa gerek.

Etkili ve güçlü bir Heavy Psychedelic Rock, Krautrock, Heavy Rock albümü olan On The Rocks, döneminde çok büyük bir ticari başarı elde edemese de yıllar içerisinde hak ettiği yeri bulmuş gibi görünüyor. Özellikle koleksiyoncular tarafından ciddiyetle aranan bir albüm. Arşivin olmazsa olmazlarından.

CORPORAL GANDER'S FIRE DOG BRIGADE

Thomas Leidenberger / Gitar, Vokal
Lucian Büeler / Klavye
Andreas Büeler / Bass
Lucky Schmidt / Davul

ON THE ROCKS

01 - Paranoid 2:40
02 - I Hear You Knocking 2:54
03 - Come Back Here 3:48
04 - On the Rocks 3:28
05 - Hey You 3:57
06 - Stealer 2:45
07 - Run for Life 5:48
08 - Do You Think It's Right 2:08
09 - Love Song 3:17
10 - Don't Tell Me 3:36

17 Ekim 2022 Pazartesi

Jeronimo / Jeronimo (1971)

1969
yılında Rainer Marz (gitar, vokal), Gunnar Schäfer (bass, vokal) ve Ringo Funk (davul, ana vokaller) tarafından Frankfurt’da kurulan power trio, 69-70 yılları arasında kaydettikleri single çalışmaları “Heya” ve "Na Na Hey Hey” (Steam yorumu) ile kimi Avrupa ülkelerinde hit olmayı başarabilmiş.

Steppenwolf’un açılış grubu oldukları Almanya turnesi ardına 1970 senesinde Creedence Clearwater Revival ile piyasaya sürdükleri ilk stüdyo albümleri olan ortak uzunçalar Spirit Orgaszmus’un başarısı ile ilk albüm tekliflerini kapmışlar. Bu albüm için kaydettikleri altı parça ve single çalışmalarını aynen aktardıkları ilk albümleri Cosmic Blues adından da anlışılacağı üzeri yoğunluklu Blues eserlerden oluşan bir yapıda ve bir iki parça (News ve Hijack özellikle) haricinde dişe dokunur bir yanı yok. İkinci ve asıl konumuz olan albüme geçmeden önce Marz gruptan ayrılıyor ve yerine Michael Koch geliyor.

Cosmic Bluesdaki Blues etkileşiminin neredeyse koklatıldığı, Hard Rock ağırlıklı yer yer de Proto-Metal* denecek derecede yırtıcı düzenlemeler içeren kendi adlarını taşıyan ikinci albümleri gerçekten döneminin çok ötesinde. Daha kafadan parçalanan gırtlak vokaller (elbette detone), kemik basslar ve twin pedallarla karşılaşabileceğiniz gibi yine durulabildiğininiz bir kaç hisli parça da yok değil. Ha yine dönemin kanayan yarası “gider” miksaj tekniği (!) sayesinde mis gibi gitar pasajları cayır cayır distortion gitarlarla kesilebiliyor, söylemedi olmasın.

Albüm boyunca gitarlar (kanal kayıt sağolsun) ve bass unison yürüdüğü gibi kimi zaman da birbirlerinden ayrılarak bambaşka armonilere yelken açarken, davullara akıl sır erdirmek mümkün olamıyor. Sırf Ringo Funk altı dakika solo (nasıl bir kondisyon varsa) atsın diye yazılmış “Hagudila” ile ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Bu arada Ringo grubun tüm kayıtlarını 2000 yılında üzerine alması ile albümlerin 2002 yılında CD olarak tekrar piyasaya sürülmesini sağlamış. (danke schön)

*”Silence Of The Night” herhangi bir Iron Maiden albümünde Steve Harris bestesi olarak yer alsa, kimsenin itiraz edeceğiniz sanmam. O derece.

JERONIMO

Michael Koch / Gitar, Vokal
Gunnar Schäfer / Bass, Vokal
Ringo Funk / Davul, Vokal

JERONIMO

01. Sunday's Child (4:25)
02. Shades (3:27)
03. Reminiscenses (1:01)
04. How I'd Love to Be Home (4:30)
05. End of Our Time (4:08)
06. Understanding (4:06)
07. Silence of the Night (3:36)
08. Hugudila (7:49)
09. You Know I Do (5:29)

17 Eylül 2022 Cumartesi

Electric Sandwich / Electric Sandwich (1972)

Daha geçenlerde, blogun eski(meyen) yazarlarından Louis Cyphre (yeni adıyla Hiçbaymaz), hem de ta İsveç'ten bir şey yazdı; "Bana muazzam bir açılış şarkısı söyle 70'lerden" diye. Cevap hazırdı tabi; China. Elbette bu lafa verilebilecek onlarca farklı cevap da olabilir ama en iyilerden bir tanesi de gerçekten bu parça. Enteresan bir şekilde, daha önce Electric Sandwich yazmamışız blog'a. Eksikliği gidermek gerekir.

Grubun hakkında çok fazla bilgimiz olmamakla birlikte 1969 yılında, üniversite öğrencisi 4 genç tarafından Bonn, Almanya'da kurulduğu konusunda pek çok kaynak hemfikir. Ama 1969 ile albümün çıktığı 1972 yılları arasında ne yaptıkları, nasıl yaptıkları konusunda en ufak bir bilgiye sahip değiliz. Sanki arada bir yere ışınlanıp albüm ile ilgili çalışmışlar da işleri bittiğinde geri dönmüşler gibi bir durum yani. Asıl ilgimizi çeken de zaten grupla aynı adı taşıyan albüm.

Plak döneminde yayınlandığından mıdır nedir bilemiyorum ama, albümün A yüzü ile B yüzü arasında ciddi farklılıklar var. Hepi topu 3 parçaya sahip olan A yüzü, içerisinde pek çok müzikal anlayışı barındırsa da temelde Rock üzerine kurulu. B yüzünde ise iş biraz değişiyor ve daha Jazz ve Boogie'ye kayarak yumuşuyor. Ha bu kötü bir şey mi? Elbette değil. Albüm kendi içinde bu haliyle bile bir bütünlük oluştururken A ve B yüzünü birbirinden ayırmak da olanaksız. Her tarafında nefis partlara sahip olduğunu belirtelim.

Gelelim yukarıda da bahsettiğimiz açılış parçasına. China, belki de dinleyebileceğiniz en iyi açılış parçalarından biri. Standart sayılabilecek, kendini sürekli tekrarlayan bir davul ritmine, sisli, buğulu ya da bulanık diye tabir edebileceğimiz bir wah wah gitara sahip. Parça insana çok farklı şeyi aynı anda yaşatıyor. "Ben bu parçayı daha önce dinledim galiba" diye düşünürken bir anda "Yok artık, ilk defa duyuyorum böyle bir parçayı" dedirtiyor. Dinlemeden önce beklentilerinizi yüksek tutun, çok fazla yanılmayacaksınız.

Diğer parçalara geçtiğimizde vokalin çok gereksiz olduğunu görüyoruz. Daha önce pek çok albümde özelliksiz ama etkili kullanılan pek çok ses ve vokal gördük ama bunlar bu albüm için geçerli değil. Bir noktaya geldiğinizde "neyse ki albümün geneli enstrümantal" diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bunun dışında elektronik olarak süslenmiş saksafon kullanımı albümün genelinde etkili. Gitarlar da aynı şekilde bütün albümü kaplıyor.

Genelde anlaşılabilir olması adına albümleri başka albüm ya da grupların tarzına benzetiyoruz ama Electric Sandwich için bu geçerli değil. Keşfettikçe daha fazlasını isteyeceğiniz bir ilk dinlemelik.

ELECTRIC SANDWICH

Klaus Lormann / Bass
Wolfgang Fabian / Davul
Jörg Ohlert / Gitar, Org, Mellotron
Jochen Carthaus / Vokal, Saksafon, Armonika

ELECTRIC SANDWICH

01 - China 8:03
02 - Devil's Dream 6:15
03 - Nervous Creek 5:00
04 - It's No Use to Run 4:00
05 - I Want You 5:24
06 - Archie's Blues 4:40
07 - Material Darkness 5:02

12 Ağustos 2022 Cuma

Ardo Dombec / Ardo Dombec (1971)

Pek çok kaynakta Krautrock olarak gösterilen ama Krautrock'çıların bile kabullenmediği bir grup Ardo Dombec. Hamburg çıkışlı ve 4 kişilik kadrosuyla değişik bir müzik anlayışları var. Bugün bile grubun albümü ile ilgili berbat, kötü, iğrenç gibi tanımlamalar duymak mümkün. Ama yaptıkları tek albümle (muhtemelen o dönemde de iyi bulunmadığından tek albümle kalmışlar) bence müzik tarihindeki yerlerini hem de birçok gruptan daha çok hak ediyorlar.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yok. Hamburg'da kuruldukları ve bazı barlarda çaldıkları sırada bir albüm kaydettikleri dışında herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Bu bilgi eksikliği hafif bir boşluk oluştursa da çok önemli de değil.

Karşılaştırma ya da benzetme yapmak çok doğru değil ama Ardo Dombec'i, öncülü olan Soft Machine ile aynı kefede düşünebiliriz. Soft Machine'deki kendine has ve zor müzikal yapı Ardo Dombec'te de mevcut. Uzun ve karmakarışık jazz partisyonlarını çok seviyorlar. Genele bakıldığında da jazz ile rock'ı bu kadar iyi buluşturabilen ender gruplardan biri. O zamanda da şimdide de hakları fazlaca yenmiş ve yenmeye devam ediyor.

Saksofon, flüt ve gitarın enfes uyumunu sağlayabilmiş olmaları gerçekten takdire şayan. Ki bunu yaparken herhangi bir tarzın içine dahil olmadan, kendi hallerinde yapmış olmaları da ayrıca alkışlanması gereken bir durum. Sözlerin de epeyce ilginç şeyler içerdiğini söylemeliyim. Konu için en iyi örnek de Clean Up Sunday parçası. Şarkının sözleri ilahi kurtuluşun her pazar yapılan ayinden sonra sadaka kutusuna (bizdeki tanımıyla anlatmak daha doğru geldi) bozuk para atmayla olacağına inanan bir rahibe hakkında. İronik ve eğlenceli.

Açılış parçası Spectaculum tempolu ve epeyce hareketli. Saksofonla birlikte ilerleyen özelliksiz vokal etkileyici bir hava katıyor. Saksofonla yapılan ara oyunlar da parçayı öne doğru taşıyor. Hiç de öyle berbat, sıkıcı ya da kötü değil yani. :)

Supper Time'ın ise nefis bir girişi var. Vokalin ortaya çıkışıyla birlikte değişik bir havaya bürünüyor ve ardından giren gitar ile pek çok açıdan dinleyiciyi doyuruyor.

A Bit Near the Knuckle diğerlerine oranla biraz geride kalmakla birlikte belki de albümün en iyi parçalarından biri olarak çıkıyor karşımıza. Aralara karıştırılmış big band jazz anlayışı güzel bir ayrıntı. Temposu alçalıp yükseldikçe de sizi değişik diyarlara sürüklüyor.

Daha sade bir parça olarak başlayan Clean Up Sunday başta progressive özellikler içerse de bir anda tarzı değiştiriyor. Parçanın temposu sözlerdeki ironi ile eş zamanlı olarak değişiyor. Değişik, tuhaf ve etkili bir parça yani.

1940'lı yıllardan bir big band havasıyla başlayan Downtown Paradise Lost hafiften Blues'a da göz kırpıyor. Anladığım kadarıyla parçada hem John Milton'ın Yitik Cennet'ine (Paradise Lost) hem de Hamburg merkezindeki kırmızı ışıklara göndermeler var. Çözebilen varsa yorum kısmından hepimizi bilgilendirsin.

Oh Sorry ile ilgili sürprizi bozmak istemem ama saksofonla çıkardıkları iş gerçekten çok iyi. :)

Sade ve özelliksiz bir flüt girişiyle başlayan 108 albümdeki en kararsız parçalardan biri. Arada gidip geliyor sürekli. Doğal olarak da dinleyicinin de karar vermesi zorlaşıyor. Kötü değil kesinlikle. Ama değişik. Gitar ve flütün yan yana yürümesi gibi bir şey!

Uchangable Things adına tezat şekilde sürekli değişen bir yapıya sahip. Nereye gideceğini bilemiyorsunuz parçanın. Jazz'dan Blues'a oradan Progressive Rock'a, hafiften klasik müziğe kadar uzanıyor. Hakkını vererek dinlemeniz gereken parçalardan biri.

ARDO DOMBEC

Helmut Hachmann / Saksofon, Flüt
Harald Gleu / Gitar, Vokal
Wolfgang Spillner / Davul, Vokal
Michael Ufer / Bass

ARDO DOMBEC

01 - Spectaculum 4:02
02 - Supper Time 3:19
03 - A Bit Near the Knuckle 4:32
04 - Clean Up Sunday 6:50
05 - Downtown-Paradise-Lost 5:52
06 - Oh, Sorry 0:06
07 - 108 4:36
08 - Unchangeable Things 5:58

5 Eylül 2016 Pazartesi

Captain Beyond / Dawn Explosion (1977)

Bobby Caldwell
kadroda olmasaydı sanırım bu albüm böyle güzel olmayacaktı. Davul gerçekten öne çıkacak kadar başarılı. Evet bence en belirgin özelliği buru. Üstelik bana göre Willy Daffern bu grubun daimi vokali değilse de Captain Beyond müziğine en yakışan ses. Yani tam isteyeceğim karışım Dawn Explosion, albüm kapağından itibaren müthiş enerjik.

Albümün ilk yüzünden özellikle Icarus oldukça nefis, ben hep ardına Fantasy eklerim. Bence gerçek sıralama da böyle olmalıydı.

Elbette tüm şarkılarda baslar coşmuş durumda.

Lee Dorman hem Iron Butterfly hem de Captain Beyond için büyük bir zenginlikti bence. Dinlerken ben de basları öne çıkaracak şekilde sesi değiştiririm hatta her seferinde.

Tabi dönem müziklerinin bir ayağı hep uzayda:) En az bir iki şarkıya yıldız tozları serpilmiş. Şu zaman bana biraz komik geliyor, absürd desen o hoşuma gidecek aslında. Ama bu şekli çiğ kalmış, sadece komik.

Toparlarsak 8 parçalık Dawn Explosion sözleri büyük yaratıcılık ya da derinlik eseri değil ama müziklerini severim. Vokalini davulunu, bas gitarını, Rhino sololarını.
Tadına bakılmalı.
Afiyetle.

CAPTAIN BEYOND

Bobby Caldwell / Davul, Vurmalılar, Back Vokal
Willie Daffern / Lead Vokal
Lee Dorman / Bass, Telliler, Back Vokal
Larry Reinhardt / Akustik, Elektrik & Slide Gitar

DAWN EXPLOSION

01- Do or Die (3:38)
02- Icarus (4:17)
03- Sweet Dreams (5:29)
04- Fantasy (6:02)
05- Breath of Fire, Part 1 &; Part 2 (6:19)
06- If You Please (4:13)
07- Midnight Memories (3:59)
08- Oblivion (4:00)

5 Temmuz 2009 Pazar

Pussy - Pussy Plays (1969)

Heyecanlandım şimdi bak yazarken; uzun zaman oldu yazmayalı. Malum; bir final dönemi, bir mezunolamiyet töreni, bir taşınma, bir yerleşme dönemi atlattım. Bir de yaz aylarındaki rahavet benim de üzerime çöreklenmiş durumda bu aralar.Yonçin'in ardından ben de kıçımı kaldırayım dedim ve bu albümü paylaşmayı daha fazla ertelememem gerektiğine kanaat getirekten... Ayy ne diyorum ben yahu...

Bu grubu dinlemeden önce merak ediyordum kedilerle ilgili Psychedelic bir şeyler bulabilir miyim diye, sonra günün birinde bir yerlerde bir şekilde karşıma çıktı bu kırmızı kedicikli albüm. :) Eee ben de durur muyum hemen buldum indirdim. Çok da iyi etmişim çünkü 1969 yılında kaydedilen bu albümün ilk parçasının açılışını bir kedi yapıyor o şirin miyavlamasıyla (Söz konusu kediler olunca tarafsız olamıyor ve hemen şirin tatlı minnoş toparlacık v.b sıfatları bol keseden kullanıyorum izniniz haricinde).

Albümü dinlemeye başladığımda hiç bir bilgim yoktu müzisyenler hakkında ama ilk göze çarpan özellikleri sanırım ingiliz oluşları (Çok belli ediyolar). Hala grup elemanları hakkında bilgim yok. Araştırdığım bir kaç sitede grup elemanlarının kimliklerini açıklamadıkları yazıyordu; enteresan doğrusu...

Açıkçası kedi seslerinde takıldım kaldım ben; düşünsenize 1969 yılında yapılmış albüm ve orjinal kedi miyavlamasını kaydetmişler. Yani bundan 30 sene önce yaşamış olan bir kedi!!! Şimdi ne yapıyordur acaba o kedi? Sanırım ölmüştür :( Ya da düşünsenize belki o kedinin yavruları hala yaşıyordur grand grand children'ı olmuştur bizim kedinin (Kedi hemen ''bizim'' oldu; sahiplenme ihtiyacından değil de tüm kedileri kendime yakın gördüğümden sanırım bu bizim kedi lafı). Neyse...

Ben bu albümü bütünü itibariyle çok sevdim. İlk parça olan “Come Back June” parçanın isminden midir nedir bilinmez, bi kilitlenme hissi uyandırıyor bende. “Tragedy in F Minor” ise yine adından anlaşılacağı üzere biraz tribe sokuyor. Aslında şu parça böyle, şu şöyle diye yazmayı beceremiyorum hem de yüreğim dayanmıyor yazmaya bu sıcakta.

Son bir şey daha: Bu albüm bütün kelebeklere ithaf olunmuştur:) Hepinizi gerçekten de çok seviyorum Ya... Valla...

PUSSY

Dek Boyce - Vokal
Jez Turner - Bass
Peter Whiteman - Klavye, Mellotron
Steve Townsend - Davul
Barry Clark - Gitar
Gary Peters - Gitar

PUSSY PLAYS

1 - Come Back June (3:59)
2 - All Of My Life (4:08)
3 - We Built The Sun (5:00)
4 - Comets (4:16)
5 - Tragedy In F Minor (5:02)
6 - The Open Ground (3:35)
7 - Everybody's Song (4:20)
8 - G.E.A.B. (5:28)

31 Ocak 2009 Cumartesi

Clark Hutchinson – A=MH 2 (1969)

Aslında bir isim gibi duruyor Clark Hutchinson… Ben de öyle zannetmiştim ilk. Adam kesin gitaristtir, Erkin Koray gibi adı öndedir. Ama öyle değilmiş.

Dinleyeceğiniz müziği yapan sadece 2 kişi. Yaptıkları albümlerden ilki bu. 1970’de “Retribution”, 1971’de “Gestalt”ı çıkardılar. Bir de 1994’de “Blues” adı altında yayınladıkları albüm; 1969’dan önce ki kayıtlarını içermekte.

A=MH2 kesinlikle yaptıkları en iyi çalışma. Hatta bir klasik desem abartmış olmam. 12 saatlik 2 çalışmada bu albümü yapmışlar… Ve sadece 2 kişi. Gerçekten inanılmaz.

Baştan sona Emprovize sololarla ve fikirlerle dolu olan albüm, etnik melodilerle işlenmiş. Tarz olarak Indo Rock/Raga olarak geçer. Ama sadece bu tarif albüm için yeterli değil diye düşünüyorum. Blues, Psych-trip, folk, hatta fusion’a bile uğramış bir çalışma… Tarz belirleme işi her zaman kolay olmuyor maalesef. Bu da onlardan birisi…

Mick Hutchinson bir gitar ustası. Bilmeyen varsa öğrenmeli. Doğu ezgileri doludur soloları. Zaten müzik kariyerine tabla ustası olan Sam Gopal ile Hint müziği yaparak başlamış. Albüm boyunca inanılmaz güzel sololarına şahit olacaksınız. Neredeyse hepsi doğaçlama. Muhteşem! Andy Clark’a da haksızlık etmeyelim biraz da ondan bahsedelim. Adam eline ne geçerse çalabilen bir adam. Gitar hariç ne varsa çalmış. :)

İkili 1971’de dağılmış. Hutchinson, 1998 yılında solo albüm çıkarana kadar Agent Orange, America, Anderson/Bruford/Wakeman, Ashford & Simpson, Roy Ayers, The B-52's, Whitney Houston, Madonna, Manhattan Transfer, The O'Jays, Diana Ross, David Sanborn, Neil Sedaka, Village People gibi isimlerin yapımcılığını falan yapmış. Andy Clark ise Jeff Beck (upp albümü) David Bowie gibi müzisyenlerle beraber çalmış.

Süper bir albüm... Harika bir albüm… Çok keyif alacağınızdan eminim. Muhtemelen keyiften fazlasını hissettirecek. Yapılmış en güzel doğaçlama albümlerden biridir bu. Keyfini çıkarın…

CLARK HUTCHINSON

Mick Hutchinson / Gitar
Andy Clark / Klavye, davul, Sax, Flüt

A=MH2

1 - Improvisation on a Modal Scale (10:02)
2 - Acapulco Gold (7:17)
3 - Impromptu in 'E' Minor (8:19)
4 - Textures in 3/4 (10:35)
5 - Improvisation on an Indian Scale (13:09)