PROGRESSIVE ROCK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PROGRESSIVE ROCK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Temmuz 2023 Cuma

Nepočin / Svijet Po Kojem Gazim (1977)

Balkan kültüründen gelen Progressive Rock'ın da tadı bir başka olur her zaman. Nepočin bu gruplar içerisinde en muhteşemi, en süperi, en hiperi değil elbette. Ama o haliyle bile gerçekten de nefisler diyebiliriz. Hard Rock'tan yola çıkarak kendi folklorik öğeleri ile birleştirdikleri bir Heavy Progressive Rock yapıyorlar.

1972 yılında kurulan Drugi Način grubu, Nepočin'in öncülü. 1973 yılında yayınladıkları single'ın ardından 1975 yılında da nefis bir albüm yayınlıyorlar ki bu albüme de yakında yer vereceğiz blogda. Oldukça popülerleşen bu grup albümden kısa bir süre sonra dağılıyor. Ardından da grubun 2 elemanı İsmet Kurtovic (vokal, flüt, gitar) ve Halil Mekiç (gitar, vokal) 1977 yılında Nepočin'i kuruyorlar. Grup çok kısa ömürlü oluyor. Aynı yıl içerisinde kurulup, albüm yayınlayıp dağılıyorlar. Ama elde kalan albüm de etnik kültürel kökenlere dayalı Rock müzik konusunda kolayca listelere girebilecek niteliklere sahip oluyor. Tabi aynı şekilde bizim tek albümlü efsaneler listemize de rahatlıkla giriyorlar.

Grup adını şair Vasko Popa'nın Nepočin Polje şiirinden alıyor. Albümün kapak resmi de dönemin ünlü karikatüristlerinden biri olan Igor Kordej tarafından yapılıyor. Sağlam bir albüm, enfes bir grup, iyi bir kapak derken albüm kendi ülkesinde bir miktar ticari başarı kazansa da grubun ayakta kalmasına yetecek kadar başarılı olamıyor. Özellikle eleştirmenler tarafından ciddiye alınmayan albüm ile ilgili herhangi bir sorun yok aslında. Sadece eleştirmenler İsmet Kurtoviç'in egosuna, iddialı ve hırslı yapısına prim vermiyorlar. Doğal olarak da albümü fazla önemsemiyorlar.

Albüm temel olarak Yugoslav folklorundan etkilenirken modern Rock müziğin de imkanlarından faydalanıyor. İçerisinde yer alan flüt bölümleri ve sert gitar riffleri ile birlikte düşünüldüğünde en yakın Jethro Tull ve Focus gibi bir havaları olduğunu söyleyebiliriz. Lakin buna kendilerinden kattıkları çok fazla bileşenle aynı olmak ya da benzemek kavramlarının ötesine geçmeyi başarabilmişler.

Uzun süredir tarih sahnesinden çekilmiş olan Yugoslavya'nın rock müziğe armağanlarından biri olarak düşünebilirsiniz Nepočin'i. Her arşivde yer alması gereken, her dönem nefasetinden en ufak bir şey kaybetmeyen albümlerdendir.

NEPOČIN

Ismet Kurtovic / Gitar, Flüt, Vokal
Halil Mekic / Gitar, Vokal
Damir Sebetic / Klavye
Bozo Llic / Bass
Branko Knezevic / Davul

SVIJET PO KOJEM GAZIM

01 - Rock Pajaci (3:15)
02 - Svijet Po Kojem Gazim (4:58)
03 - Stopa Za Stopom (6:28)
04 - Novi Dan (5:17)
05 - Čekati Moj Hit (7:03)
06 - Beskrajna Tama Noći (4:59)
07 - Žena Neumorna Hoda (2:59)
08 - O Tome Ču Ti Pjevati u Nekoj Novoj Pjesmi (Idem Ja u Disco) (3:38)

27 Temmuz 2023 Perşembe

Samadhi / Samadhi (1974)

Rock Progressivo Italiano
'nun (RPI) en iyi supergroup'larından biri SamadhiRaccomandata con Ricevuta di Ritorno'dan vokal ve gitar, Free Love ve Kaleidon'dan klavyeci, I Teoremi'den bass gitarist ve L'Uovo di Colombo'dan da davulcu birleşirse ortaya Samadhi çıkıyor işte. Tek albümlü efsaneler listemizin en üst sıralarında yer almayı hak eden gruplardan olan Samadhi, grup elemanların daha önce çaldığı gruplara bakıldığında ise bir miktar hafif ve altta kalıyor.

Etkili ve etkileyici bir soy ağacı olmasına rağmen bu kadar hafif kalması da muhtemeldir ki müzisyenlerin ticari düşünmelerinden kaynaklı. Lakin albümde ticari ayağa kaymak için uğraşan, Jazz ve hatta Pop etkiler içeren parçalara rağmen albüm tam anlamıyla ticari başarısızlık örneği olarak kalmış. Buradaki en büyük etkinin yapımcı firmanın yeteri kadar tanıtım desteği sağlamamasından kaynaklı olduğu söyleniyor. Doğal olarak da grup hem basının hem de dinleyicilerin ilgisizliği yüzünden grup tek albümle kalmış.

Samadhi diğer RPI grupları ile karşılaştırıldığında hepsinden bir miktar farklı yerde duruyor. Türün başlangıç özelliklerinin bir kısmını içinde barındırırken diğer yandan da yenilikler katıyor. Dün bloga konuk ettiğimiz Kaleidon'dan gelen Stefano Sabatini'nin ve klavyelerin yeniliklere katkısı çok fazla. Grubun müzikal anlayışının Jazz'a doğru evrilmesini sağlıyor.

Albümdeki parçalar Progressive Rock standartlarına göre biraz kısa. Son parça olan L'ultima Spiaggia'yı buna dahil etmiyoruz tabi. Parçaların kısa olmasının en büyük sebebi daha popüler bir hava yakalama kaygısından geliyor olsa gerek. Lakin bu çabaya rağmen başarılı olamamaları da enteresan. Gerçi parçaların bu konuda herhangi bir sorunu yok. Gayet iyiler ve Pop'a yakınlaşıyor olmalarına rağmen Progressive'den hiç kopmuyorlar ama bahsettiğimiz gibi tanıtım faciasının kurbanı olmuşlar.

Albüm keşif değeri taşıyabilecek niteliklere sahip. Sabatini'nin klavyeleri tarzlarının sınırlarını zorlarken Luciano Regoli'nin büyüleyici ve nefis vokalleri parçaların her yerinden fışkırıyor. Grubun ritim bölümüne diyecek çok fazla söz de yok elbette. 

Popüler kaygılar güdülerek hazırlanmış gibi dursa da, ticari ve dinleyici açısından son derece başarısız bir ivmeye (hatta ivmesizliğe) sahip olsa da Samadhi hakkı bir türlü verilmemiş gruplardan biri. Daha önce dinlemeyenler için büyük bir keşif, dinleyenler için ise coşkulu bir yolculuk.

SAMADHI

Luciano Regoli / Vokal
Nanni Civitenga / Gitar
Aldo Bellanova / Bass, Akustik Gitar
Stefano Sabatini / Klavye
Sabdro Conti / Davul
Ruggero Stefani / Vurmalılar
Stevo Saradzic / Flüt, Saksafon

SAMADHI

01. Uomo Stanco (4:05)
02. Un Milion D'Anni Fa (4:47)
03. L'Angelo (3:11)
04. Passaggio Di Via Arpino (5:55)
05. Fantasia (3:38)
06. Silenzio (5:10)
07. L'ultima Spiaggia (8:25)

25 Temmuz 2023 Salı

Julian's Treatment / A Time Before This (1970)

Julian's Treatment
, Julian Jay Savarin'in planladığı bir bilim kurgu üçlemesi olarak ortaya çıkmış. 1960'ların başında doğduğu Dominica'dan kalkıp İngiltere'ye taşınan Savarin, dönemin yükselen değerlerinden biri olan İngiliz müziğinden fazlasıyla etkilenmişti ve projesini şiddetle hayata geçirmek istiyordu. Uzun çalışmaların ardından kendine inanan müzisyenlerle birlikte 1970 yılında bir araya gelerek Julian's Treatment'ı kurdular.

Fikir iyi olduğu kadar grup elemanları da bu albüm için oldukça doğru müzisyenlerdi. Savarin aklındaki her şeyi rahatlıkla ortaya çıkarabiliyordu. Albüm kayıtları kısa sürdü. Piyasaya çıktığında ise ticari anlamda büyük bir fiyaskoydu. Albüm kötü değildi. Aksine yapısı ve işçiliği düşünüldüğünde oldukça da başarılıydı. Ama bu ticari olarak ayakta kalabilecekleri bir popülarite kazandırmıyordu gruba. Aralarında çıkan müzikal anlaşmazlıklara bir de ticari başarısızlık eklenince grubun dağılması kaçınılmazdı. Ama Savarin'in durmak gibi bir niyeti yoktu. Gruptan sadece bass gitarist John Dover onunla kalmıştı. Albüm bittiğinde Julian Jay Savarin adıyla yayınlandı ve açıkçası ilk albümden bile iyiydi.

Psychedelic Rock ile bezenmiş bir Eclectic Prog albümü olan A Time Before This, kendi çapında bir baş yapıt olarak düşünülebilir. Savarin'in değişik, kendine özgü ve yaratıcı klavye bölümleri ile birlikte gözden kaçırılmış enfes vokallerden biri olan Cathy Pruden'in varlığıyla ön plana çıkıyor. Pruden'in güçlü ve etkileyici vokallerine eklenen ince gitar işçiliği ve Savarin'den gelen org ve mellotron sesleri ile albüm bambaşka bir yere doğru gidiyor.

Ana fikrini bilim kurgudan alması dolayısıyla değişkenleri ve değişkenlikleri çok olan bir albüm A Time Before This. Yaratıcılığı konusunda söylenebilecek en ufak bir söz yok. Her şeyin yerli yerinde olduğu ender albümlerden biri.

İşin kötü yanı, grubun tek albümü olması. Daha önce de bazı gruplarda özellikle belirttiğimiz gibi daha fazla albümü hak eden grupların başında geliyor Julian's Treatment. Hatta albümden ileri doğru düşündüğümüzde üçlemenin tamamlanmasının yanı sıra arkasından farklı üçlemeler de gelseymiş, gelebilseymiş çok da iyi olurmuş. Maalesef böyle bir şansımız yok tabi. Hatta Julian da bundan sıkılmış olmalı ki daha sonraları müziği bırakıp bilim kurgu romanları yazmaya başlamış.

JULIAN'S TREATMENT

Cathy Pruden / Vokal
Del Watkins / Gitar, Flüt
Julian Jay Savarin / Klavye
John Dover / Bass
Jack Drummond / Davul

A TIME BEFORE THIS

01. First Chapter: First Prophecy 'First Oracle' (1:30)
02. Second Chapter: 'The Coming Of The Mule' (3:53)
03. Third Chapter: 'Phantom City' (5:18)
04. Fourth Chapter: 'The Black Tower' (5:01)
05. Fifth Chapter: 'Alda, Dark Lady Of The Outer Worlds' (3:52)
06. Sixth Chapter: 'Altarra, Princess Of The Blue Women' (4:14)
07. Seventh Chapter: Second Prophecy 'Second Oracle' (1:39)
08. Eight Chapter: Part One: 'Twin Suns Of Centauri' (2:59)
09. Eight Chapter: Part Two: 'Alkon, Planet Of Centauri' (2:59)
10. Ninth Chapter: 'The Terran' (4:00)
11. Tenth Chapter: 'Fourth From The Sun' (2:48)
12. Eleventh Chapter: 'Strange Things' (4:58)
13. Twelfth Chapter: Epilogue 'A Time Before This' (8:54)

24 Temmuz 2023 Pazartesi

Janus / Gravedigger (1972)

Bazen tuhaf diye adlandırdığımız gruplar oluyor ya Janus da onlardan biri. Tamamen İngiliz grup elemanları tarafından Almanya'da kurulmuş bir grup öncelikle. Ardından da acayip şanslar elde etmiş bir grup. Son olarak da o şansları doğru düzgün değerlendirememiş de bir grup olarak özetleyebiliriz tuhaflıklarını.

1969 yılı sonları ile 1970 yılı başları arasında kuruldukları düşünülüyor. Grubun kurucusu Colin Orr 18 yaşında bir genç. İngiltere'de yapacak bir şey bulamıyor ve Nato üssünde görev almak üzerine Batı Almanya'ya gidiyor. Almanya'da tanıştığı başka İngilizlerle frekansları tutunca oturup birlikte müzik yapmaya başlıyorlar. Grubun adını da Bonethrone olarak belirliyorlar. Tuhaf ismin seçilmesindeki tek sebep de bu kelimeyi Almanların kolayca söyleyememesiymiş. Orr önde olmak üzere parçaları yazmaya başlamışlar. Uzun çalışmaların ardından albüme konacak kadar materyal biriktiğinde gerekli yerler ile iletişime geçmişler. Grubun adını da Janus olarak değiştirmişler.

EMI'nin yan kuruluşu olan ve Progressive Rock albümleri yayınlayan Harvest ile anlaşmışlar.  Anlaşmayı imzaladıkları dönemde Harvest'taki bazı grupların Pink Floyd, Deep Purple, The Edgar Broughton Band ve Barclay James Harvest olduğu düşünüldüğünde ne kadar şanslı oldukları ortaya çıkıyor. Tabi mesele bunu iyi değerlendirmekte. Janus, tek albümlü efsaneler listemize giren, birçok dinleyici tarafından da sevilen bir albüm kaydetmiş olmasına rağmen şansını iyi kullanamamış ve tek albümle kalmış. Albümün yayınlanmasından sonra verdikleri 3-4 konserin ardından İngiltere'de bir yerlerde dağılmışlar. Daha sonraları (90'ların başında) bir araya gelip albümler kaydetseler de ilk albüm kadar doğal ve yaratıcı bir şekilde ilerleyen albümleri yok diyebiliriz.

Psychedelic etkileri fazlaca olan bir albüm Gravedigger. Fakat tam olarak da orada kalmamış bir albüm. Progressive Rock içerisinde serbest şekilde düştüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle de (ve biraz da popülere yakın melodiler geliştirmiş olmalarından kaynaklı) Crossover Prog içerisine dahil etmekte sakınca yok. Melodilerin popülere yakın olduğunu söyledik ama bu tam anlamıyla popülerleşme kaygısı güttükleri manasına da gelmiyor. Aksine albümün son parçası Gravedigger'da bunun tam anlamıyla ters tarafında yer aldıklarını da görüyoruz.

JANUS

Bruno Lord / Lead Vokal
Derek Hyatt / Lead Vokal
Colin Orr / Gitar, Klavye
Roy Yates / Klasik Gitar
Mick Pederby / Bass, Vokal
Keith Bonthrone / Davul, Vurmalılar, Vokal

Konuk Müzisyenler:
Thea Hanson-Orr / Vokal (2.5)
Rikki Hanson-Orr / Vokal (2.5)
Ben Stafford / Vokal (2.5)
Hans Jürgen Fritz / Klavye (2.6)

GRAVEDIGGER

01. Red Sun (8:55)
02. Bubbles (3:50)
03. Watcha Trying To Do? (3:53)
04. I Wanna Scream (2:43)
05. Gravedigger (20:48)

23 Temmuz 2023 Pazar

Climax / Gusano Mecánico (1974)

Haklarında neredeyse hiç bilgi sahibi olmadığımız gruplardan biri de Climax. Ufak tefek bilgi kırıntıları ve bıraktıkları albümle idare etmek zorunda kalıyoruz. Ha, haklarında tarihsel bilgi edinmişiz edinmemişiz çok önemli mi diye de sorulabilir tabi. Ama bu sıcak havalarda sormayalım o tip soruları.

1968 yılı gibi kurulmuş olduklarına dair bazı söylenceler dönüyor ortalıkta. Bolivya'dan çıkan nadir gruplardan olduklarını da biliyoruz. Albüm öncesinde bir çok kayıt yaptıklarına dair söylentiler de bulunuyor. Hem bu kayıtlardan hem de daha sonraki kayıtlardan oluşturdukları Gusano Mécanico'ya kadar herhangi bir yayınlanmış işleri yok.

Temelde yaptıkları müziğin Cream ve Led Zeppelin gibi gruplardan etkilendiği apaçık ortada. Hatta bazı belirgin yerlerde çokça Jimi Hendrix'e de rastlamak mümkün. Lakin grup işin içine deneysel bir şekilde ilerledikleri Jazz yörüngesi de eklemişler. Doğal olarak da Progressive Rock içerisindeki yerlerini alıyorlar. Yalnız, albümün ve albümde kullanılan enstrümanların yükselişinden kaynaklı da fena halde Heavy Progressive Rock içerisine dahil edilmeyi hak ediyorlar.

Yukarıda bahsettiğimiz isimlere ELP, Pink Floyd ve hatta ilk albüm dönemlerinden Uriah Heep'i de ekleyebiliriz. Climax'ın pek çok gruptan etkilendiği ortada. Ve bunu albüme yansıtmaktan da çekinmemişler. Altta belli belirsiz hissedilen Folk sayesinde (Bolivya folkloru elbette) kendileri olmayı başarabilmişler diyebiliriz. Aksi takdirde birkaç grubun birleşimi olarak ortada kalacaklarmış. Bu noktada, grubu dinleyen hemen herkesin düşündüğü de budur sanıyorum. Etkiler fazla belirgin çünkü. Ama daha dikkatle incelendiğinde kendi farklılıklarını ortaya koyabildikleri de görülüyor. 

Climax'in Bolivya'dan çıkan ender gruplar arasında Rock literatürüne girmiş (Wara ile birlikte) iki gruptan biri olduğunu da söyleyelim. Başkaca gruplar bulunmakla birlikte Climax ve Wara gibi daha global bir arenada tanınan grup yok yani. 

Grubun geldiği coğrafya düşünüldüğünde Latin Rock ya da Andean Rock beklentisi oluşturuyor insanda. Fakat hiç alakaları yok. Etnik bir etki hissedilmekle birlikte ağırlıklı olarak Hard Rock, Heavy Progressive Rock ve Blues Rock etrafında dönüyorlar.

CLIMAX

Jose Eugenio / Gitar, Klavye, Vokal
Javier Soldias / Bass
Alvaro Cordova / Davul

GUSANO MECANICO

01 - Pachacutec (Rey de oro) (7:32)
02 - Transfusión de luz (4:35)
03 - Cuerpo eléctrico – Embrión de reencarnación (6:05)
04 - Gusano mecánico (10:52)
        a) Invasión
        b) Dominio
        c) Abandono
05 - Prana – Energía vital (2:55)
06 - Cristales soñadores (3:22)

22 Temmuz 2023 Cumartesi

Blue Sun / Blue Sun '73 (1992)

Dünkü Young Flowers çıkışı akla hem de hiç alakaları olmadığı halde Blue Sun'ı getirdi. Blue Sun da Danimarkalı bir grup. 70'lerin başında 2 albüm kaydedip ortalıktan kaybolanlardan. Jazz Rock, Fusion yapıyorlar. Çok değişikler. Albümlerini bulmak da pek mümkün değil. Albümü seçimi yapmak da zor. O nedenle de 1992 yılında Archival olarak yayınlanan Blue Sun '73'ü seçtik. Yayınlanmamış materyallerden oluşuyor. Ayrıca canlı kayıtlar. Dinledikçe ne kadar iyi olduklarının farkına o kadar çok varıyorsunuz.

Temelde müzikleri Hippie etkileşimleri olan avangard bir Jazz Rock türevi. Genel olarak Jazz Fusion olarak kategorilendirilirler. Yanlış değildir bu sınıflandırma zira grubu bir yere koymak gerçekten de zor. Avangard Jazz Rock'tan geliyorlar belki ama oryantal ile birlikte Güney Afrika'yı hatırlatan ritimlere de sahipler. Sözler ve vokal olmasına rağmen albümü enstrümantal olarak adlandırabiliriz. Vokal müziğin içinde o kadar iyi eriyip gidiyor ki onu da müzik aleti olarak sayabiliriz. 

Saksafon, gitar ve klavyenin başı çektiği uzun ve canlı doğaçlamalara sahipler. O kadar iyi atmosfer yaratıyorlar ki kendinizi Psychedelic bir etkinin altında hissediyorsunuz. Genellikle de çölde, dağda bayırda bir arayış yolculuğuna çıkmışsınız gibi bir duyguya kapılıyorsunuz dinlerken. Farklı ve coşkulu olduklarını söylemek yanlış olmaz. Burnin Red Ivanhoe ve Midnight Sun gibi gruplarla benzer bir kategoride oldukları söylense de bu iki grubun karışımına Agitation Free eklendiğini düşünün siz. Üstüne de ara ara ortaya çıkan Chicago ya da If ruhunu katın.

Blue Sun '73, genelde tercih ettiğimiz albümlerden değil. Yani toplamaların ya da konser kayıtlarının, grup hakkında bilgi verme potansiyelinin az olduğunu düşünüyoruz. Lakin bu albüm onlardan değil. Zaten tam anlamıyla bir konser kaydı da değil. 1973 yılında sağda solda çaldıklarında kaydedilmiş parçalardan oluşuyor. Fikir vermesi açısından tercih edilebilecek en doğru albüm olduğu bile söylenebilir. Coşkuyu daha fazla içinde barındırması da albümün bu noktada en büyük avantajı oluyor.

BLUE SUN

Bo Jacobsen / Davul
Jan Kaspersen / Piyano
Niels Pontoppidan / Gitar
Dale Smith / Vokal, Vurmalılar
Jesper Zeuthen / Saksafon

BLUE SUN '73

01 - Gryets Vinger (1:35)
02 - Blue Sun (11:30)
03 - Tåreperseren (4:00)
04 - Efterεr (4:40)
05 - Søn Af Solen (5:45)
06 - Blaene Falder (4:45)
07 - Ivalo Og Liza (6:15)
08 - Solhverv (3:50)

19 Temmuz 2023 Çarşamba

Blossom Toes / If Only For A Moment (1969)

1967 yılında Londra'da kurulan Blossom Toes başlangıçta Baroque Pop, Freakbeat arası bir müzikal anlayışa sahipken, ikinci albüm If Only For A Moment'da farklı bir yapıya bürünmüşlerdir. Bu büyük değişiklikle birlikte grubun müzikal anlayışında Psychedelic Rock, Acid Rock, Raga Rock, Hard Rock gibi etkiler öne çıkar. Albümün en önemli taraflarından biri ise PSychedelic'ten Progressive'e geçiş konusunda ilk albümlerden biri olmasından kaynaklanır.

İlk albüm ile konumuz olan If Only For A Moment arasında gece ve gündüz gibi farklar var. Gerçekten de ilk albüm oldukça basit, popülerlik kaygısı güden, sıradan ve olmamış bir albüm olarak karşımıza çıkarken, iki yıl sonra kaydettikleri albüm ile yaptıkları her şeyi bir kenara bırakıp en başından ve farklı bir şekilde müzik yapmaya başlamışlar gibi duruyor. Tuhaf ve çocuksu olarak nitelendirilebilecek (Freakbeat'ten kaynaklı bu tamamen) albümün ardından bu kadar sert ve Heavy Psychedelic Rock olarak adlandırılabilecek olan ikinci albümü yapmaları inanılmaz bir değişim olarak görülebilir.

Psychedelic etkinin yanında melodik bir şekilde ilerleyen Hard Rock albüme çok fazla şey katıyor. Albümün açılış parçası Peace Loving Man için de söylenebilecek çok şey var. Parça, yapıldığı dönemin çok ötesinde bir takım bileşenler içeriyor. Sert, ağır ve güçlü davullara eşlik eden manik vokaller ve öne çıkma konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayan Acid gitarlar parçayı belki de tüm zamanların en iyi açılış parçalarından biri olarak görmemizi sağlayabilir. 

Fakat açılış parçasının bu kadar iyi olmasının kötü yanları da var. Ardından gelen parçalar ona bir türlü yetişemiyorlar. Kıvam olarak evet bir sorun yok, ama yeterlilik açısından çıtayı o kadar yükseltince diğerlerinden beklenti de artıyor. İlk parça dışında kalan parçaların beklentiden düşük olması gibi bir sorun var yani. Bu parçaların kötü olmasından ileri gelen bir durum değil. Sadece ilk parçanın nefasetinden kaynaklanıyor. Albümü orijinalinden farklı bir playlist ile dinlerseniz daha makul hale gelebiliyor. Tabi buna da ne gerek var şimdi diye düşünmek de yanlış olmaz.

BLOSSOM TOES

'Big' Brian Belshaw / Bass
Jim Cregan / Lead Gitar, Ritim Gitar, Vokal
Brian Godding / Lead Gitar, Ritim Gitar, Piyano, Org, Vokal
Giorgio Gomelsky / Back Vokal
John "Poli" Palmer / Davul
Barry Reeves / Davul, Conga
Sean Phillips / 12 Telli Akustik Gitar, Sitar

IF ONLY FOR A MOMENT

01 - Peace Loving Man 4:52
02 - Kiss of Confusion 4:45
03 - Listen to the Silence 4:50
04 - Love Bomb 7:39
05 - Billy Boo the Gunman 7:08
06 - Indian Summer 5:55
07 - Just Above My Hobby Horse's Head 2:53
08 - Wait a Minute 5:49

18 Temmuz 2023 Salı

Harsh Reality / Heaven & Hell (1969)

Harsh Reality
, az bilinen ama oldukça iyi Proto-Prog gruplarından biridir. The Revolution adıyla kurulup önce Freightliner Blues Band (çok dandik bi isim) ardından da Harsh Reality'e dönüşmüşler ve tek albüm kaydedip dağılmışlardır. İngiltere'nin ilk dönem Progressive gruplarından biri olmalarına rağmen az bilinirlik sınıfının üstüne çıkmayı başaramamışlardır. Bunun sebebi ise albümün kötü olması değil az sayıda basılıp piyasaya verilmesinden kaynaklıdır. Diğer yandan bakıldığında devler liginin kapsamının genişlemesi ile birlikte arada kalan gruplardan biri olmalarından ileri gelir. Günümüzde orijinal albümün binlerce Sterlinlik fiyatlara alıcı bulması grubun ne kadar iyi olduğunun da bir göstergesi olarak düşünülebilir.

Albüm kaydına girmeden hemen önce 2 farklı 45'lik ile ortamı kolaçan ediyorlar. Bu single'lar çok büyük iş yapmasa da grubun kalitesini göstermesi açısından önemlidirler. Ardından kısa sürede kaydettikleri albümle bir miktar öne çıkar gibi olsalar da çok fazla ileriye gidemiyorlar. Bu noktadan sonra grupta çözülmeler başlıyor ve dağılıyorlar. Grup elemanları farklı grup ve müzisyenlerin altında çalmaya başlarken çoğunlukla da stüdyo müzisyenliği yapıyorlar. Belirtmeden geçmeyelim, grubun klavyecisi ve lead vokali Alan Greed daha sonra başka bir grupla daha adından söz ettiriyor ki The Running Man adındaki bu grubu daha önce de blog sayfalarında konuk etmiştik.

Müzikal anlayışları Procol Harum, Traffic ve erken dönem Deep Purple'ın bir karışımı olarak özetlenebilir. Ama bunu yaparken de kendilerine has bir yapı geliştirmeyi ihmal etmemişler. Blues Rock ve Psychedelic Rock'tan beslenen bir Progressive'e doğru gidiyorlar. Albüm muhteşem olmamakla birlikte grubun potansiyelinin bir kısmını göstermesi açısından oldukça iyi bir çalışma. Az daha dayanıp birkaç albüm daha kaydetmeyi başarabilselermiş unutulmuş ya da az bilinen gruplardan biri olmak yerine devler arasında yer alabilirlermiş aslında.

Heaven & Hell'de bir takım düzensizlikler kulağa geliyor. Ama hepsi o kadar. Albümün geneli oldukça iyi. Klavyelerden gelen yatıştırıcı etki gitarların ön planda kendini kaybederek belirsizliğe gitmesini engelliyor. Albümü sadece bir Blues Rock albümü olarak düşünürseniz sıkıcı gelebilir. Ama farklı türlerle karışmış bir albüm olduğunu anladığınızda tekrar tekrar dinleme isteğinizden de vaz geçemiyorsunuz.

HARSH REALITY

Alan Greed / Lead Vokal, Org, Piyano
Mark Griffiths / Gitar, Trompet, Vokal
Dave Jenkins / Gitar, Armonika, Vokal
Roger Swallow / Davul
Steve Miller / Bass, Vokal

HEAVEN & HELL

01 - When I Move (5:03)
02 - Tobacco Ash Sunday (3:18)
03 - Mary Roberta (Part 1) (1:54)
04 - Praying for Reprieve (6:28)
05 - How Do You Feel (3:14)
06 - Heaven & Hell (5:05)
07 - Quickenut / Devil's Daughter (6:45)
08 - Mary Roberta (Part 2) (1:58)
09 - Melancholy Lady (5:25)
10 - Don't Shoot Me Down (3:57)
11 - Girl of My Dreams (3:55)
12 - Mary Roberta (Part 3) (2:18)

15 Temmuz 2023 Cumartesi

Vanilla Fudge / Vanilla Fudge (1967)

Rock müziğin öne çıkmaya başladığı yıllardan önemli bir grup Vanilla Fudge. Daha önce blogda Renaissance albümü ile konuk etmiştik. Hata değildi elbette o albümle başlamak. Zira grubun en iyi albümü sayılabilecek niteliklere sahip. Fakat ilk albümü eklememek de olmaz şimdi. The Beatles, Rolling Stones, Beach Boys gibi gruplarla başlayan sürecin hemen ardından ortaya çıkan grupların başında geliyor Vanilla Fudge.

Kadrosunda yer alan Tim Bogert & Carmine Appice ikilisinin öne çıkan çabalarıyla gerçekten de başarılı işlere imza atıyorlar. Hatta bu ilk albüm o kadar etkileyicidir ki daha sonraları Black Sabbath, Deep Purple ve Blue Öyster Cult gibi grupları etkilediği söylenir.

Albümde bulunan cover parçalar hem iyi seçilmiş hem de zaten nefis parçalar. Ama orijinal halleri ile aralarında en ufak bir alaka yok. Açılış parçası Ticket To Ride ve kapanış parçası Eleanor Rigby, Beatles'tan geliyor. Ticket to Ride'ın böyle bir versiyonunu muhtemelen hiç duymamışsınızdır. Gerçi aynı durum Eleanor Rigby için de geçerli. Bir de albümün You Keep Me Hanging On adıyla anılmasını da sağlayan bir The Supremes cover'ı var ki tadından yenmez. Parça, cover nasıl yapılırın enfes bir örneği.

Bu arada belirtelim, albüm tamamen cover parçalardan oluşuyor. Yani grubun bu ilk albümünde kendilerine ait bir parça yok. Fakat o kadar iyi yorumlamışlar ki grubu eleştirme şansı bulamıyorsunuz. Bir noktadan bakıldığında, eğer bu albümdeki tüm parçaları kendileri yazmış olsalardı, muhtemelen uzun yıllardır devam eden "ilk progressive albümü hangisi" sorunu rahatlıkla çözülmüş olurdu. Bogert ve Appice ikilisini bir kez de bu başarıdan ötürü tebrik etmekte fayda var.

Vanilla Fudge'ın bu albümdeki müzikal anlayışı Psychedelic Rock, Acid Rock, Heavy Psychedelic Rock gibi alanlarda gezinmekle birlikte, Uriah Heep, Procol Harum ve Black Widow seven dinleyiciler tarafından da acayip şekilde sevilebilir.

Yazın en sağlam şekilde sıcağını yansıttığı günlerde, can sıkıntısına son verecek kadar sağlam ve sert bir albüm tercih etmek niyetindeyseniz Vanilla Fudge'ın 1967 tarihli ilk albümü tam dişinize göre.

VANILLA FUDGE

Vince Martell / Gitar
Mark Stein / Org, Vokal
Tim Bogert / Bass
Carmine Appice / Davul

VANILLA FUDGE

01. Ticket to Ride (5:40)
02. People Get Ready (6:30)
03. She's Not There (4:55)
04. Bang Bang (5:20)
05. Illusions of My Childhood - Part 1 (0:20)
06. You Keep Me Hanging On (6:42)
07. Illusions of My Childhood - Part 2 (0:23)
08. Take Me for a Little While (3:27)
09. Illusions of My Childhood - Part 3 (0:22)
10. Eleanor Rigby (8:24)

9 Temmuz 2023 Pazar

Cirkus/ One (1973)

King Crimson
ve Yes gibi grupların ikinci dönemi sayılabilecek yerden geliyor Cirkus. 1973 yılında Sunderland, İngiltere'de kurulan grup her iki gruptan da etkilenmiş ve en az onlar kadar etkili ve kendine has bir müzikal anlayış geliştirebilmiş nadir gruplardan.

Lucas Tyson ve Moonhead gruplarının dağılmasının ardından her iki grubun üyeleri tarafından kuruluyor. Kurulmalarından kısa bir süre sonra kaydettikleri ilk ve o dönem için tek albümleri olan One hem dönemin hem de Eclectic Progressive Rock'ın en iyi ilk 10 albümü arasına rahatlıkla girebilir. Bu başarı ile birlikte -ki yukarıda bahsi geçen Lucas Tyson ve Moonhead'den kaynaklı bir dinleyici kitleleri zaten mevcut- takipçilerinin de sayısı bir hayli artıyor. Fakat gruptan ikinci bir albüm bir türlü gelmiyor. Gerçi 1977 yılında bir tiyatro oyunu için kaydedip yayınladıkları Future Shock albümü bulunuyor ama o albümdeki hiçbir parça Cirkus'a ait değil. Tiyatro oyunu için hazırlanan parçaları sadece yorumluyorlar. Grubun albüm listesine dahil etmek bu nedenle doğru olmaz. Belirtmeden geçmeyelim, 1977 yılı boyunca bu müzikal oyunda yer de alıyorlar ve turneye çıkıyorlar. Turnenin bitiminden sonra, 1978 yılında I'm On Fire adıyla kaydettikleri bir parça toplama bir Progressive Rock albümünde yer alıyor ve grup dağılıyor.

80'ler ve 90'ların ilk yarısı boyunca hiç bir araya gelmeyen grup 1994 yılında toparlanıp 2. albümü kaydediyor. Sonra da albümlerin ardı arkası kesilmiyor. Yeni kaydedilen bu albümler 70'lerdeki havaya uzak olsalar da en az ilk albüm kadar iyi ve başarılılar.

Albüm pek çok dinleyici ve eleştirmen tarafından Progressive Rock albümü olarak kabul edilmekle birlikte seviyesinin düşük olduğu iddia edilir. Aldırmayın öyle yorumlara. Farklı tür ve tarzlardan izler barındıran pek çok albüm ya da grup için böyle laflar duymak normaldir. Cirkus için de sıklıkla bu tarz yorumlar yapılır. Bu yaklaşımın ya da sonucun doğru olmadığını dinledikçe daha iyi anlıyorsunuz. Tabi kalkıp King Crimson'la karşılaştırırsanız da olmaz. Benzer ayarda ve kalibrede gruplarla çarpıştırmak daha akıl karı olur.

CIRKUS

Paul Robson / Lead Vokal
Dog / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar
Derek G. Miller / Org, Piyano, Mellotron
John Taylor / Bass
Stu McDade / Davul, Vurmalılar, Vokal

ONE

01. You Are (3:20)
02. Seasons (3:37)
03. April '73 (5:04)
04. Song for Tavish (4:35)
05. A Prayer (5:37)
06. Brotherly Love (3:49)
07. Those Were the Days (3:54)
08. Jenny (4:09)
09. Title Track (7:31) :
      - i. Breach (4:19)
      - ii. Ad Infinitum (3:12)

8 Temmuz 2023 Cumartesi

Blackfeather / At the Mountains of Madness (1971)

Avustralya'nın en karmaşık grup elemanı düzenine sahip grubudur Blackfeather. 1970-193 arasında 45 kadar farklı isim grupta yer almış, kimileri grubun tek albümü olan At The Mountains of the Madness'ta çalmış, kimileri ise albüm sonrası bir türlü dağılamayan grubun konserlerinde sahne almıştır.

60'ların sonlarında müzik yapmaya başlayan gençler tarafından kurulan Blackfeather'ın en büyük şanssızlığı da yukarıda bahsettiğimiz bu karmaşa olmuş. Hatta o kadar ileri seviye bir durum var ki insan üzülüyor bile. Hem kurucu üye hem de grubun her şeyi olan John Robinson'ın bütün kariyerini etkilemiş, nefis bir gitarist olan adamın bir türlü hak ettiği yere ulaşamamasını sağlamıştır Blackfeather. Gruptaki o kadar eleman değişikliğine, tek albüm kaydetmelerine, bir türlü başarıyı yakalayamamalarına rağmen her dönemde de gayet başarılı performanslara imza atmışlar. Olan John Robinson'a olmuş tabi.

1969 yılında Mr Guy Fawkes adıyla yayınlanan ve Avustralya listelerini alt üst eden bir 45'lik yayınlayan Dave Miller Set grubu elemanları yanlarına vokalist Neal Johns'u alarak kuruyorlar Blackfeather'ı. Ama kurulduktan kısa bir süre sonra elemen değişiklikleri başlıyor. O kadar hızlı değişiyor ki tam bir tarihlendirme yapmak da mümkün olamıyor.

Bütün bu kargaşa içerisinde, tek albümlü efsaneler listemize teklifsiz bir şekilde giren At The Mountains of the Madness albümünü kaydetmeyi başarabiliyorlar. Hem ticari hem de müzikal kalite açısından oldukça doyurucu bir iş oluyor albüm. Fakat bir türlü arkası gelmiyor. Konserlerle idare etmeye çalışıyorlar ve 12 yıl kadar da ediyorlar. Sonra da tarihin tozlu raflarına gömülüyorlar.

Avustralya'nın ilk dönem Progressive Rock anlayışına katkı sağlayan önemli albümlerden biri olarak karşımıza çıkıyor bu albüm. Psychedelic Rock ve Hard Rock'ın enfes birleşiminde işi aha fazla ileri götürüyorlar. Kullandıkları ses efektlerinden enstrümantasyona kadar her şey yerli yerinde. Albüm Progressive Hard Rock olarak sınıflandırılıyor ama Heavy Progressive Rock da grup ve albüm için yanlış bir kategori sayılmaz. Temelde bahsettiğimiz Psychedelic ve Hard Rock'a bağlı kalmakla birlikte albümün her parçasında değişik tür ve tarzlara uğramayı ihmal etmiyorlar. Bu da albüme olan ilginizi sürekli olarak canlı tutuyor. Neal Johns'tan gelen değişik ve çekici ses sizi sarmaladıkça albümden daha fazla keyif alıyorsunuz.

BLACKFEATHER

Neal Johns / Vokal
John Robinson / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Ses Efektleri
Robert Fortescue / Bass
Alexander Kash / Davul
R.B. Scott Timbales, Tambourine

AT THE MOUNTAINS OF THE MADNESS

01 - At the Mountains of Madness 3:29
02 - On This Day That I Die 3:58
03 - Seasons of Change Part 1 3:52
04 - Mangos Theme Part 2 8:03
05 - Long Legged Lovely 7:33
06 - The Rat (Suite) 13:53
        - Main Title (The Rat)
        - The Trad
        - Spanish Blues
        - Blazwaorden (Land of Dreams)
        - Finale (The Rat)

7 Temmuz 2023 Cuma

Chilliwack / Chilliwack (1970)

70'lerin ortalarından itibaren değişip AOR yapmaya başlasalar da Chilliwack işin başında Psychedelic Rock ve Space Rock köklerine sıkı sıkıya bağlı bir Progressive Rock'a imza atıyordu. Kanada'nın ilk Progressive Rock gruplarından biri olmalarının en önemli sebebi ise 60'ların efsanevi grubu The Collectors'ın devamı olmalarıdır.

60'ların sonunda başarılı 45'likler ve ağlam bir kariyer sahip olmak üzere olduklarını anladıklarında The Collectors elemanları grubun adının yetersiz kaldığını, imajlarının da eskimiş olduğunu düşünerek isimlerini değişitirip Chilliwack yapıyorlar. Art arda yıllarda kaydettikleri ilk üç albümle (üçüncüsü ortalama bir albümdür aslında) fazlasıyla ön plana çıkıyorlar. Ama sonra grup elemanları bir bir değişmeye başlıyor. 70'lerin ortalarında grubun müziği Country Rock'a doğru yönelip ardından da en popüler dönemini yaşayan AOR'a evriliyor. 80'lerde ise bitik bir halde çıkardıkları ne idüğü belirsiz albümlerin ardından da grup dağılıyor.

The Collectors'ta Beat ve Psychedelic Rock karşımı anlayış, Chilliwack ile birlikte daha belirgin bir Psychedelic Rock ve Space Rock düzlemine oturuyor. Tuhaf sesler ve tonlar, sağlam ritimler ve davul atakları, gidişatı belirsizleşen bir ruhani deneyime dönüşüyor. Uzayla mistisizm arasında sıkışmış gibi hissediyorsunuz çoğunlukla. Dinledikleriniz basitmiş gibi görünüp son anda fark ettiğiniz bir bilinmezliğin içinde sürüklenirken buluyorsunuz kendinizi.

Tuhaf şekillerde kendini gösteren gitarlar ile sürekli olarak karşınıza çıkan ve sizi hissiyat sınırlarını zorlamak mecburiyetinde bırakan flüt ve saksafonlar havayı fena halde etkiliyor. Uzun ve sert flüt bölümlerinin ardından gelen yumuşatılmış ve benzersiz sesler ile her seferinde işin rengi değişiyor. Bazı noktalarda değişik şekillerde giren vokalin ses mi yoksa bir enstrüman mı olduğunu anlamakta da zorlanıyorsunuz. Köken olarak bir yere bağlanmasalar da Kuzey Amerika yerlilerinin kültürlerinden pek çok iz ve ritme albümde sıkça rastlıyorsunuz.

Ortalama bir Psychedelic Rock albümüne oranla daha uzun süreli parçalara ev sahipliği de yapıyor albüm. Kanada Progressive Rock anlayışı için önemli albümlerden biri aynı zamanda. Diğer taraftan bakıldığında ise bir miktar basit ya da öncül olarak da görülebilir. Zaten sırf bu sebepten dolayı bazı kaynaklarda Proto-Prog olarak da sınıflandırılıyorlar.

CHILLIWACK

Bill Henderson / Gitar, Piyano, Vokal
Claire Lawrence / Flüt, Saksafon, Org, Piyano, Vokal
Glen Miller / Bass, Gitar
Ross Turney / Davul

CHILLIWACK

01. Sundown (5:40)
02. Every Day (3:42)
03. Seventeenth Summer (6:04)
04. Ballad (5:00)
05. I Got You Fixed (3:49)
06. Rain-O (6:47)
07. Chain Train (7:02)

6 Temmuz 2023 Perşembe

Wild Turkey / Battle Hymn (1971)

Wild Turkey
, 70'lerin başından bir Glenn Cornick projesi. 1967 - 1970 yılları arsında Jethro Tull'a dahil olan Cornick, kaydedilen 3 albümün ardından kendi yoluna gitme arzusuyla gruptan ayrılıyor. Hemen ardından da Wild Turkey'i kuruyor. Grubun ilk kadrosunda kısa bir süre de olsa Gentle Giant'ten John Weathers da bulunuyor. Weathers'ın ayrılmasından hemen sonra gelen yeni davulcu ile birlikte de ilk albümün kayıtlarına başlıyorlar.

Ortaya çıkan sonuç Battle Hymn albümü oluyor. Cornick'in geldiği Jethro Tull'dan farklı bir yöne evrilen müzikal bir anlayışa sahip bu albüm. Benzerlikler, birbirlerine yakınlaştıkları yerler elbette bulunuyor kaçınılmaz olarak. Ama Wild Turkey ile Jethro Tull birbirlerinden tamamen farklılar.

Progressive etkileşimleri olan bir Hard Rock yapıyorlar. Bu noktada, tam anlamıyla bir Heavy Progressive Rock yaptıklarını da söyleyemiyoruz. Zira o kadar da yükselmiyorlar albümlerinde. Jehtro Tull'un ilk döneminden gelen Blues Rock alışkanlığı ile de birleşince de kendine has bir anlayışa sahip oluyor Wild Turkey.

Albümün hemen ardından kendilerini daha fazla gösterebildikleri ve şimdilerde bile hala en iyi konser gruplarından biri olmalarını sağlayan konserlere ön grup olarak çıkıyorlar. Procol Harum, ZZ Top, Jethro Tull, Black Sabbath, Ten Years After ve Yes bunlardan sadece bazıları. Bazı konserlerde ana gruptan bile daha iyi performans sergilediklerine dair söylentiler bulunuyor.

Battle Hymn ve konserlerin ardından tekrar kayda girip Turkey albümünü ortaya çıkarıyorlar. İlki kadar olmasa da bu albüm de oldukça başarılı bir kayıt olarak geçiyor tarihe. Sonra çıktıkları konserlerin arkasından da dağılıp farklı gruplarda çalmaya başlıyorlar. Ara ara bir araya gelip albüm kaydetseler de 70'lerdeki coşkulu hallerini yakalayamıyorlar.

Albümün geneli çok iyi olmakla birlikte bazı parçalarda vokal yetersiz kalıyor hissine kapılıyorsunuz. Daha güçlü, daha sert bir ses arayışı bitmiyor o parçalarda. Enstrümanlarda ise en ufak bir soruna rastlamıyorsunuz. Dolu dolu ve güçlü şekilde karşılıyorlar sizi sürekli olarak. Hatta temposu düşük olan parçalarda bile kendilerini rahatlıkla gösteriyorlar. Basit gibi gelen melodilerin nerelere gidebileceğine dair albümün her yerinde değişik çalışmalar bulunuyor.

WILD TURKEY

Glenn Cornick / Bass, Gitar, Klavye
Jon Blackmore / Gitar, Vokal
Tweke Lewis / Lead Gitar
Jeff Jones / Vurmalılar
Gary Pickford-Hopkins / Vokal, Akustik Gitar

BATTLE HYMN

01 - Butterfly 5:00
02 - Twelve Streets of Cobbled Black 3:10
03 - Dulwich Fox 3:47
04 - Easter Psalm 3:45
05 - To the Stars 4:30
06 - Sanctuary 4:25
07 - One Sole Survivor 4:00
08 - Battle Hymn 4:40
09 - Gentle Rain 2:45
10 - Sentinel 4:15

4 Temmuz 2023 Salı

Ugly Custard / Ugly Custard (1972)

Ugly Custard
, stüdyo müzisyenleri tarafından para kazanma amacıyla kurulmuş gruplardan biri. Grup elemanlarını daha önce blogda paylaştığımız Rumplestiltskin, Hungry Wolf ve CCS'ten hatırlayanlar olacaktır. Bu 3 grup da aynı mantıkla kurulmuş gruplar zaten. Fakat ayırıcı nokta, müzisyenlerin yaptıkları işte gerçekten de üst seviyede olmaları. Tamam para kazanmak için işin kolayına kaçmışlar diyebiliriz ama bunu yaparken de ortaya nefis işler çıkarmışlar.

Grup hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. 70'lerin başlarında yukarıda bahsettiğimiz gruplarla ardı ardına kurulduklarını ve daha önce yayınlanmış / ün yapmış parçalar ile geleneksel parçaların yeniden yorumlanması işinden para kazanmaya çalıştıklarını biliyoruz. Para kazanıp kazanmadıklarını bilemiyorum, fakat kazanma potansiyeline sahip bir albüm kaydetmiş oldukları apaçık görülüyor.

Albüm enstrümantal bir albüm. Vokale gerek duymadan, sakin ve sade bir şekilde kaydedilmiş. Parçaların yorumlamaları ise orijinal hallerinden değişik ve etkileyici. Grubun kendine ait 1-2 parça da albümde mevcut bu arada. Onlar da gayet iyi düzenlemelere sahipler. Kişisel olarak Stephen Stills parçası Hung Upside Down ve Led Zeppelin klasiği Babe I'm Gonna Leave You'nun yorumlarına bayılıyor olduğumu belirteyim. Elbette orijinali gibi değiller, özellikle Led Zeppelin gibi bir grubun üstüne çıkmak bu konuda gerçekten zor. Ama yeniden yorumlanmış bir versiyon olarak düşünüldüğünde bu kuşakta yapılmış en iyi işlerden biri demek yanlış olmaz.

Albümde özellikle klavyelerin öne çıktığı bölümlerde hava bir hayli değişiyor. Gitar ve klavye üzerinden giden parçalar, klavyenin öne çıktığı anlarda Heavy Progressive Rock'a doğru yönelirken, gitardan gelen Blues tınılarıyla da destekleniyor. Özellikle Babe I'm Gonna Leave You'daki sakin, kendinden emin gitarların alçalıp yükseldiği anlarda dinleme zevkine varıyorsunuz.

Temelde bu tarz cover albümler pek etkili olmaz ve beğenilme oranları da düşüktür. Muhtemelen Ugly Custard imzalı bu albüm ticari bir başarıya çok fazla yaklaşamasa da kalite açısından benzerlerinden çok daha iyi bir yerde duruyor. Orijinal albümlerin yanında hiç de onlardan aşağı kalır yanları yok diyebiliriz. Ayrıca bazen bu tarz işlerin olması parçaların da değerine değer katıyor. Bu albüm o değer katma işini başarıyla yerine getiren albümlerden.

UGLY CUSTARD

Herbie Flowers/ Bass
Clem Cattini / Davul
Alan Parker / Gitar
Roger Coulam / Klavye

UGLY CUSTARD

01 - Scarborough Fair
02 - My Babe
03 - Hang Upside Down
04 - Custards Last Stand
05 - Babe I'm Gonna Leave You
06 - Cry From the Night
07 - Never in a Blues Day
08 - Feel This

30 Haziran 2023 Cuma

Procol Harum / Shine On Brightly (1968)

Procol Harum
'a daha önce ilk albümü Procol Harum ile yer vermiştik. Tercih olarak yanlış olmasa da kalite olarak bu ikinci stüdyo albümünü koymak daha doğru da olabilirmiş. Zira Shine On Brightly albümü, grubun kaydettiği en iyi albümdür.

Kategorilendirmeye gelindiğinde albüm genel olarak Progressive Rock ya da daha özelde Crossover Prog olarak tanımlar. Yanlış olmamakla birlikte daha yeni yeni adım atmaya başlamış olan türlere dahil etmek bu durumu biraz sarsıyor. Bu nedenle Procol Harum'un ilk dönem albümlerine Proto-Prog etiketi vurmak daha doğru olur diye düşünüyorum. İçerisinde pek çok farklı türün etkilerini barındıran albümleri, Symphonic Prog görüntüsü de vermekle birlikte aslında türün en başında, hatta türün öncesi sayılabilecek niteliklere sahiptir.

İngiliz grubun bu ikinci albümü, çeşitli müzik tarzlarını bir araya getirerek ilgi çekici bir sound oluşturuyor. Progressive Rock, Psychedelic Rock ve Klasik Müzik etkileri barındıran Shine On Brightly, genellikle grubun en önemli ve en karmaşık albümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Albümdeki parçalar, genellikle uzun süreli ve yapısında çeşitli bölümler barındıran düzenlemelere sahip. Enstrümantasyon oldukça geniş ve piyano, org, gitar ve yaylı çalgılar gibi çeşitli enstrümanlar kullanılıyor. Özellikle Matthew Fisher'ın klavye performansı, albümün karakteristik bir özelliği haline gelmiş durumda.

Şarkı sözleri, şiirsel ve düşünsel bir yaklaşımı yansıtırken, genellikle soyut ve anlam katmanlarına sahip metinler, hayal gücünü ve düşünsel keşifleri teşvik ediyor. Gary Brooker'ın vokalleri, duygusal bir ifade ve güçlü bir vurguyla şarkılara derinlik katıyor. Albümdeki Psychedelic Rock etkileri, bazı enstrümantal bölümlerde ve ses efektlerinde ciddi şekilde hissediliyor. Aynı zamanda klasik müzik etkileri de fazlasıyla ortaya çıkıyor ve orkestral düzenlemeler, albümün zengin ve sofistike bir sounda sahip olmasını sağlıyor.

Shine On Brightly albümü, Procol Harum'un müzikal yeteneklerini ve deneysel yaklaşımını sergileyen bir çalışma. Bu nedenle de Procol Harum'un geniş bir hayran kitlesi kazanmasına ve müzik tarihinde önemli bir yer edinmesine yardımcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Doğal olarak albüm, arşivde yer alması ve ve en üst sıralarda tutulması gereken, nadide parçalardan biri olarak düşünülebilir.

PROCOL HARUM

Gary Brooker / Lead Vokal, Piyano, Mellotron
Robin Trower / Gitar, Lead Vokal (4)
Matthew Fisher / Hammond Org, Piyano (7-e), Lead Vokal (7-c)
David Knights / Bass
Barrie James Wilson / Davul

SHINE ON BRIGHTLY

01. Quite Rightly So (3:40)
02. Shine On Brightly (3:32)
03. Skip Softly (My Moonbeams) (3:47)
04. Wish Me Well (3:18)
05. Rambling On (4:31)
06. Magdalene (My Regal Zonophone) (2:50)
07. In Held Twas in I (17:31) :
        - a) Glimpses of Nirvana
        - b) Twas Tea Time at the Circus
        - c) In the Autumn of My Madness
        - d) Look to Your Soul
        - e) Grand Finale

28 Haziran 2023 Çarşamba

Gentle Giant - Three Friends (1972)

Ekibe katılmamda büyük rol oynayan yegane albümün Octopus oluşu ve üzerinden 15 sene geçmesi ile birlikte tüm albümleri şahane olan nadir gruplardan Gentle Giant’ın bizde yeri apayrı. (son iki albümü de arada kaynar, bence o kadar da berbat değiller). Üçüncü ve ilk konsept denemeleri olan Three Friends, üç arkadaşın çocukluk deneyimlerini ve yetişkinliklerinde kaybolan bağlarına değiniyor.

"Acquiring The Taste” ile başlayan kontrapuan denemelerine bu albümde ciddi ağırlık vermişler. Albümün açılış parçası Prologue ile beraber sakince başlayıp ince ince çıldıran enstruman atışmalarına hayran olmamak mümkün değil. Working All Day önceki albümlerde karşımıza çıkan Wreck, Nothing At All gibi ağır tempolu heavy rifflerine sahip. Kerry Minnear’ın Hammond’ı ile Phil Shulman’ın saksafonlarının Gary Green’in gitarlarıyla harmanı muazzam. 

Kişisel favorim Peel The Paint hemen hemen aynı formüle sahip. (ağır tempo ve heavy riff) Ancak sakin introsunun yaylılarla bozularak tekrar aynı sakinliğe dönüşü ve Ray Shulman’ın tekrarlayan bass partisyonlarının bombastik ana riffe evrilmesi ile albümde farklı bir yere sahip oluyor. Jon Lord tarzı Hammond gürültüleri gitarlarla enfes tınılıyor.

Albüm ile aynı adlı kapanış parçası, uzun ve karmaşık riffi ile epik bir sona imza atarak, grubun tüm potansiyelini sergiliyor.

Not: Rip Ray Shulman (ölümü 1 Nisan’da açıklanmış olması bir nebze kıllandırsa da)


GENTLE GIANT

Derek Shulman / lead vocals (3-6)
Gary Green / guitars (w/ Echoplex on track 4 solo), mandolin (2), tambourine (2,5)
Kerry Minnear / piano, electric piano, Hammond (1,3-6), Mellotron (2,6), Minimoog (1,4,6), clavinet (2,3), electric harpsichord & vibraphone (2), bongos triangle (2), lead vocals (2,6)
Phil Schulman / tenor (1,3,4) & baritone (1,3) saxophones, lead vocals (1,2,4,6)
Ray Shulman / bass, fuzz bass (1), acoustic (4) & electric (5) violins, 12-string guitar (1), vocals (6)
Malcolm Mortimore / drums, concert snare & hi-hat & bass drum (2)

THREE FRIENDS

01. Prologue (6:12)
02. Schooldays (7:33)
03. Working All Day (5:07)
04. Peel the Paint (7:25)
05. Mister Class and Quality? (5:51)
06. Three Friends (3:00)


21 Haziran 2023 Çarşamba

Exploit / Crisi (1972)

Exploit
, 60'ların sonlarına doğru Lamberto Fiaschi (vokal), Piero Stano (gitar), Luciano Livi (klavye), Mauro Picone (bass) ve Tonino Valeri (davul) tarafından kuruldu. Kısa bir süre sonra Livi, Picone ve Valeri gruptan ayrılıyorlar. Gruba yeni dahil olan elemanların ardından da vokal Fiaschi de ayrılıyor. Gidenler gelenler derken Exploit'in orijinal kadrosundan hiç kimse kalmıyor. Sonradan dahil olanlardan Carlo Crivelli, Enzo Cutuli ve Aldo Pignanelli küçük bir plak şirketi ile anlaşma imzalayıp albüm kayıtlarına başlıyorlar.

Gerçi albümden hemen önce bir 45'lik kaydı yapıyorlar. O dönemde grupların tanıtılması ve ticari açıdan neler yapabileceklerini görmek amacıyla İtalyan yapım şirketleri tarafından sık kullanılan bir yöntemmiş bu. Doğal olarak da bu tarz single / 45'lik'lerdeki parçaların çoğu popülarite gözeten parçalar oluyormuş. Exploit'in de ilk 45'liği bundan nasibini almış.

Kötü olanı ise bu parçaların daha sonra albüme konulması zorunluluğu olması. Genelde alakasız parçalar oldukları için albümün yapısını da bozuyorlar. Crisi'nin de ikinci tarafında bu bu parçalar bulunuyor. Aslında fena değiller ama Plak olarak düşünüldüğünde ilk bölümde yer alan Crisi Suite'in yanına bile yaklaşamıyorlar. 20 dakikalık nefis bir suite olan bu parça için albümü arşivlemek gerekiyor. Diğer parçaları tercih etmeyebilirsiniz ama Crisi Suite gerçekten de etkileyici bir güzelliğe sahip.

Rock Progressivo Italiano'nun (RPI) ortlamanın üzerinde diyebileceğimiz örneklerinden biri Exploit'in Crisi albümü. Dinledikçe keşke daha fazla kayıtları olsaymış hissine kapılmadan edemiyorsunuz. 3 kişilik bir kadro ile yapabileceklerinin en iyisi hatta daha fazlasını yapmışlar diyebiliriz. Dönemin bu tarz pek çok grubunda olduğu gibi Exploit'te de Emerson, Lake & Palmer etkileri mevcut. Fakat klavyeci Carlo Crivelli, Keith Emerson'dan farklı olarak klavye bölümlerine gösterişli Psychedelic etkiler ekliyor. 

Power Trio olarak düşünüldüğünde hakkını verdikleri ortada. Ritim bölümünün kendini döke saça ilerleyip bir anda toparlanması ardından ne zaman duracaklarını bilemediğiniz bir hızla sürüklenmesi dinleyicide tuhaf etkiler bırakıyor. 

Tek albümlü efsaneler listemize pek çok gruba fark atarak giriyorlar böylelikle. Arşivde olmazsa olmaz grupların ve albümlerin arasındaki yerleri de baki.

EXPLOIT

Carlo Crivelli / Org, Piyano, Vokal
Enzo Cutuli / Bass, Vokal
Aldo Pignanelli / Davul

CRISI

01. Crisi Suite (20:27)
02. Anche Se Ho Sbagliato (2:56)
03. Un Bambino (3:55)
04. Il Campanile Della Cattedrale (3:58)
05. L'Anima Nuda (2:24)
06. Giochiamo Insieme (2:49)
07. La Tua Pelle Scotta (3:00)

18 Haziran 2023 Pazar

Altona / Altona (1975)

Thrice Mice
'ın devamı niteliğinde olan Altona, 1972 yılında bir önceki grubun dağılmasının ardından kurulmuş. Altona'da kuruldukları için de şehrin adını almışlar. Bu isimde pek çok grup var, hatta bir Türk Heavy Metal grubu da var/vardı, lakin bu Altona ilk olan. Thrice Mice'tan aldığı bayrağı bir miktar daha ileri taşıyor. Hem ticari başarı elde ederken hem de kaliteli albümlere imza atıyorlar. Tabi ticari başarıyı dünya çapında bir başarı olarak da almamak gerekiyor. Avrupa'nın bir kısmında ve daha çok Almanya'da kazandıkları bir başarı bu.

Thrice Mice'tan farklı olarak ilk albümde Jazz içeriğini fazlalaştırıyorlar. Yine her iki grup için özellikle belirtilen Blodwyn Pig etkisi ilk albümde fazlasıyla var. Krautrock'ın merkezine koysak da bir yandan da Fusion yaptıkları apaçık ortada. Fakat ikinci albümde daha Blues tınılarının hissedildiği bir iş yapıyorlar. Soul'un da fazlasıyla kendini gösterdiği bu albüm çok başarılı bir albüm değil. Daha doğrusu Thrice Mice ve Altona olarak düşünüldüğünde çok farklı ve pek iç açıcı da değil.

7 kişilik kalabalık bir kadro ile yaptıkları Jazz etkileşimli Rock müziği fazlasıyla kontrolsüz ve kendiliğinden diye tanımlayabileceğimiz bir şekilde icra ediyorlar. Bu açıdan oldukça farklı ve doyurucu bir yaklaşıma sahipler. Nereden ne çıkacağını, neyin nerede bitip başlayacağını, az sonra neler olacağını kestiremiyorsunuz. Coşku dolu anların çok olduğu albümde Psychedelic Rock etkileri de fazlasıyla hissediliyor.

Bazı kaynaklarda Colosseum ve Chicago gibi gruplarla karşılaştırılıyorlar bu ilk albümle ilgili olarak. Bakış açısına göre değişmekle birlikte yanlış bir yorum da değil. Her iki grubun da, özellikle Colosseum'un Valentyne Suite'inin kalitesine yaklaşan bir müzikal anlayışları bulunuyor.

Krautrock'ın en iyi ve en belirgin örneklerinden biri olarak da bahsedebiliriz albümden. Dönemin ve Almanlara özgü Rock müziğin temiz kayıtlarından biri çünkü Altona albümü. Bir miktar Heavy etkiler içerse de Heavy Rock, Heavy Progressive Rock ya da Heavy Psychedelic Rock'tan çok Heavy Krautrock diyebiliriz yaptıkları müziğe. Tabi ikinci albümde işler değişiyor ve ilk albümle neredeyse alakası olmayan bir albüm çıkıyor ortaya. Olur bazen öyle şeyler diyerek geçiştiriyoruz...

ALTONA

Karl-Heinz "Carlo" Blumenberg / Vokal, Soprano Saksafon, Bariton Saksafon, Bass
Klaus Gerlach / Gitar
Werner von Gosen / Gitar
Wolfgang Wülff / Tenor Saksafon
Michael von Rönn / Tenor Saksafon
Fritz Kahl / Bass
Hans-Heinz Gossler / Davul

ALTONA

01. Can't Live Without You (4:05)
02. Cocopus (5:36)
03. Überlandfahrt (4:03)
04. 7/4 (4:13)
05. Boulevard (4:59)
06. Frustration (6:44)
07. Hide Yourself (5:48)

17 Haziran 2023 Cumartesi

Thrice Mice / Thrice Mice (1971)

Hamburg
'dan çıkma en iyi gruplardan biri Thrice Mice. Tabi burada kişisel tercihler ön planda. Farklı türleri icra eden çok fazla grup içerisinden seçme yaptığınızda kendinize en yakın bulduğunuzu seçiyorsunuz. Thrice Mice da benim için öyle bir grup. 1966 yılında Hamburg'da kuruluyorlar. 1970 yılı sonlarına doğru ilk ve tek albümlerini kaydedip ertesi yıl da dağılıyorlar. Dağılmalarının ardından grubun iki önemli elemanı, Karl-Heinz Blumenberg ve Werner von Gosen, Altona'da müzik yapmaya devam ediyorlar.

Temelde Thrice Mice'ın müziği Wolfgang Buhre'nin etrafında dönüyor. Yani parçalar saksafon ve klarnet ağırlıklı. Erken dönem Krautrock'ın en iyi örneklerinden biri olarak nitelendirebileceğimiz albüm aynı zamanda tek albümlü efsaneler listemize de açık ara farkla girme hakkını rahatlıkla kazanıyor. Açık ara fark yapmalarındaki önemli etkiyi sağlayan da farklı tarzları değişik bir şekilde birleştirip Jazz Rock potasında eritebilmelerinden kaynaklanıyor. Bazı noktalarda Blodwyn Pig ve Curved Air havası sezinlerken, diğer noktalarda Hawkwind vari ses efekteleriyle bezenmiş Jazz tabanlı ama Heavy Rock'ı zorlayan bir tarz ile karşılaşıyorsunuz. Dönemin pek çok Krautrock grubundan ayrılmalarını sağlayan özelliklerden de biri ayrıca bu durum.

4 parçadan oluşan albümde parçaların tamamı etkileyici özelliklere sahip. İniş çıkışları, yola çıktıkları yerden çok uzaklara gidip ara ara başlangıca dönmeleri ama orada durmayıp farklı yerlere doğru yönelmeleriyle sizi değişik ve tuhaf bir yolculuğa çıkarıyorlar. 

Başlangıçta Beat Pop grubu olarak kurulan Thrice Mice'ın bu albümde gösterdiği performans doğal olarak inanılmaz. İyi ki Beat Pop'ta kalmamışlar. Fazlasıyla geliştirdkleri tarzlarında Ornette Coleman'dan Traffic'e, Amon Düül II'den Chicago'ya ve hatta The Doors'a uzanan bir yol izliyorlar. Jazz, Blues, Psychedelic Rock, Space Rock, Heavy Rock gibi türler albümün her yerinde uçuşuyor. Sanırım bunun en büyük sebebi birlikte çok fazla konsere çıkmalarından ileri geliyor. Grup elemanlarının uyumları fazlasıyla iyi. Biri bir türe dalınca dğerleri hemen ona ayak uydurmayı başarıyorlar. Elemanların beğendikleri tarzların da çeşitlilik göstermesi Thrice Mice'ın müzikal yelpazesini genişletiyor.

Alışkın olmadığınız şekilde sizi şaşırtan, şaşırdıkça daha fazla derine indiğiniz arşivde olmaması büyük eksiklik hissettirecek olan albümlerden yani Thrice Mice albümü.

THRICE MICE

Wolfgang Buhre / Tenor Saksafon, Alto Saksafon, Soprano Saksafon, Klarnet, Vurmalılar
Karl-Heinz Blumenberg / Vokal, Alto Saksafon, Vurmalılar, Flüt, Gitar
Werner von Gosen / Gitar
Wolfram Minnemann / Org, Piyano, Gitar
Arno Bredehöft / Davul
Rainer von Gosen / Bass

THRICE MICE

01. Jo Joe (8:51)
02. Vivaldi (11:34)
03. Torakov (12:54)
04. Fancy Desire (8:00)

16 Haziran 2023 Cuma

Asoka / Asoka (1971)

Dünkü Taste of Blues yazısında adı geçen Asoka'yı da eklemeden geçmeyelim. Zira daha sonra unutuyoruz. Unutulunca da çok gerilere kalıyor. Asoka gibi değişik, ilginç, tuhaf ve şaşırtıcı gibi kelimelerle tanımlanabilecek bir grubu da unutmak pek hoş olmaz.

1967 yılında kuruluyor Asoka. Taste of Blues'da bahsettiğimiz gibi aynı yıl kurulan iki grubun ikincisi ve geri planda bırakılanı. 1969 yılında yayınlanan Taste of Blues'un albümde yaşadığı şanssızlık ya da verdikleri yanlış kararın (yazıyı buradan okuyarak meseleyi anlayabilir / hatırlayabilirsiniz) ardından Claes Ericsson ve Patrick Erixson, Asoka ile yola devam kararı alıyorlar. 1 yıl kadar süren hazırlıkların ardından da albüm kayıtlarına girişip kısa bir sürede albümü bitiriyorlar.

1971 yılında yayınlanan albüm herhangi bir şanssızlık ya da yanlış karar sorunu yaşamasa da ticari olarak devasa boyutlarda bir getirisi de olmuyor. Doğal olarak kısa bir süre sonra Asoka da dağılıyor. Ta ki 36 yıl sonra tekrar bir araya gelene dek. Arada bir Take Off adında Archival albüm yayınlansa da ikinci albüm olarak nitelendirilebilecek albüm 2007 yılında 36 Years Later adıyla piyasaya sunuluyor. Genel olarak 2000'ler sonrasına kişisel olarak pek bulaşmayı tercih etmesem de Asoka'nın bu ikinci albümü oldukça da iyi bir albüm. Take Off ile birlikte arşive alınması gerekir diye de düşünüyorum.

Hard Rock ve Psychedelic Rock'tan gelen büyük etkiler farklı türler ve tarzlarla birleşerek Asoka'nın müzikal anlayışını oluşturuyor. Blues, Jazz ve Boogie parçalarda kendine yer bulurken fazlasıyla ön plana çıkan emprovizasyonları duydukça da dibiniz düşüyor. Toplamda albümü Heavy Progressive Rock içerisine ya da biraz arsızlık edip Heavy Psychedelic Rock içerisine dahil de edebiliriz. Fakat yeterli ya da doğru da gelmeyebilir. O noktada çok uğraşmayın, dinleyin sadece.

Albümün geneli coşkulu, karmaşık ve tuhaf etki bırakıyor insanda. Birbirine benzeyen hiçbir şey olmadığı gibi, şu gruptan esinlenmişler, bu albümü çok dinlemişler diye atıp tutabileceğiniz bir şey de bulamıyorsunuz Asoka'da. Kolay kolay vazgeçebileceğiniz bir albüm olmaktan çok öte, dinledikçe daha fazla dinlemeniz gerektiğine sizi inandırabilecek kadar da güçlü.

ASOKA

Tjobbe Bengtson / Bass
Daffy Bengtson / Davul
Robban Larsson / Gitar
Claes Ericsson / Piyano, Org, Keman
Bosse Winberg / Steel Gitar
Patrik Erixson / Vokal, Davul, Vurmalılar

ASOKA

01 - Psykofoni för ekogitarr och poporkester 2:11
02 - Ataraxia 3:28
03 - Leave Me 3:34
04 - Svensson Blues 3:27
05 - 1975 3:48
06 - If You Feel 4:25
07 - Tvivlaren 4:37
08 - I'm Trying (To Find a Way to Paradise) 6:15
09 - Psykofoni för ekogitarr och poporkester (reprise) 2:51