5 Aralık 2022 Pazartesi

Czar / Czar (1970)

1967
yılında Londra'da kurulan grubun ilk adı Tuesday's Children'dı. Kuruldukları yıl defalarca sahne performansı sergileyerek aranılan gruplardan biri olmayı başarmışlardı. Albüm için yapımcı firma ile anlaşma imzaladıktan sonra ise fazlasıyla sıkı bir otoritenin altına girdiler. Grup Progressive Rock ile ciddi ilişkiler içerisinde olmasına rağmen yapımcı firma onları daha popüler bir yerde tutmayı hedeflemiş ve bu konuda da oldukça başarılı adımlar atmıştı. Pink Floyd, The Troggs, The Moody Blues, The Nice, The Kinks, The Who, King Crimson ve hatta The Animals ile aynı sahneleri paylaşmalarının tek sebebi de yapımcı firmanın attığı bu adımlardı. Ama grup elemanları daha underground bir tarz hedefliyorlardı. Popüler olmak onlar için elbette iyiydi ama bunu daha hafif ve yumuşak bir müzik ile yapmayı tercih etmiyorlardı. Yukarıda ismini saydığımız grupların ön grubu olmanın ötesine geçip onlardan daha iyi olmayı hedefliyorlardı.

Oldukça azimliydiler. Hemen her akşam çıktıkları konserlerin ardından bir de stüdyoya girip albüm için parçalarını kaydediyorlardı. Parçalarını bile genellikle o gün içerisinde yazıp akşam konserden sonra defalarca çalıyorlardı. Fakat yapımcı firma her an tepelerindeydi ve onları çok fazla özgür bırakma taraftarı da değildi. Bütün bunlara rağmen grup 1970 yılında albüm kayıtlarını tamamladı. Grubun adını da Tuesday's Children'dan Czar'a çevirdiler. Albüm istedikleri gibi olmamıştı pek ama oldukça da iyiydi. 1970 yılı ortalarında yayınlanan albümün ardından üzerlerindeki baskı rahatsızlık boyutunu da aşmıştı ve grup buna çok fazla adapte olamayıp dağıldı.

Tek albümlü efsaneler listemizin nadide olarak adlandırılmasa da olmazsa olmaz gruplarından ve albümlerinden biri Czar. Eklektik bir tarzları var. Farklı pek çok türden sesleri ve yapıları bir arada görmenizi mümkün kılıyor. Ama özellikle Blues tabanlı Rock rifflerinde gerçekten iyiler. Heavy Progressive Rock janrı içerisinde kendine kolaylıkla yer bulabilen grubun özelliksiz ama kendine tam uyan bir vokali bulunuyor.

Albümdeki melodik bölümler bir hayli iyi. Gitar ve Mellotron ile parçaları o kadar iyi çeviriyorlar ki melodiden ne zaman koptuğunuzu ya da ne zaman bağlandığınızı anlayamıyorsunuz bile. Zor şartlarda kaydedilen bir albüm için oldukça başarılı ve etkileyici.

CZAR

Mick Ware /Elektrik Gitar, Akustik Giatr, Vokal
Bob Hodges / Mellotron, Piyano, Hammond, Celesta, Harpsichord, Vokal
Paul Kendrick / Bass, Akustik Gitar, Vokal
Derrick Gough / Davul

CZAR

01. Tread Softly On My Dreams(6:37)
02. Cecelia (8:12)
03. Follow Me (3:19)
04. Dawning Of A New Day (6:11)
05. Beyond The Moon (3:44)
06. Today (3:23)
07. A Day In September (7:56)

4 Aralık 2022 Pazar

Metropolis / Metropolis (1974)

Agitation Free
'nin albüm öncesi kadrosunda yer alıp, Timothy Leary & Ash Ra Tempel'in Seven Up albümünde hem flüt çalıp hem de yapımcı statüsünde olan Michael Duwe, Ash Ra Tempel'den Michael Westphal ve Mythos'tan Thomas Hildebrand bir araya gelince ortaya Metropolis çıkar. 1973 yılında kurulup albüm kaydedip 1974 yılında eksilen, 1976 yılında da dağılan bu Progressive Rock, Krautrock grubu gerçekten de etkileyici bir tarza sahiptir. Aralarda vokale destek olan Os Mundi'den Tanja Berg'ün (Ute Kannenberg) sesinin de etkileyiciliğe kattıkları ortadadır.

Grubun müzikal anlayışı, içerisinde pek çok farklı öğe barındırıyor. Jazz, Symphonic Rock, Blues, Folk ve nadiren de olsa Psychedelic'ten beslenen yapısına eklenen Duwe ve Berg vokali ile de enfes bir dinlencelik çıkıyor ortaya. 

Albüme hakim olan ikili gitarlar ve klavyeler fazlasıyla cüretkar davranmaktan geri durmuyor. Agresif girişler, melodik yapıyı bozmadan farklı tarz ve türlere doğru evrilen parçalar, dağınık gibi görünen ama bittiğinde bir bütünü oluşturduğunu anladığınız muhteşem kompozisyonlar ile fazlasıyla yaratıcı ve değişik bir albüm Metropolis. Aynı parçanın içinde bambaşka türlere ait sesler duymaya başladığınızda başka parçaya geçtiğinizi bile düşünebiliyorsunuz. O kadar iyi yedirilmiş ki tarzlar ve türler, albümde sarkan, doğru olmayan, size yanlış gelen herhangi bir şey bulmakta zorlanıyorsunuz.

Jefferson Airplane'den alışkın olanların kıymetini çok iyi anlayacağı kadın - erkek vokal birleşimi, albüme farklı bir hava katıyor. Jefferson Airplane'deki Psychedelic yapıdan daha farklı bir şekilde gelişen Metropolis müziğinde ikili vokal etkiyi daha fazla arttırıyor. Gerçi Tanja Berg'ün tonu Duwe'ninkine yakın ama aradaki farkı bariz şekilde görebileceğiniz kadar da ayrıksı.

Blog'da paylaştığımız bazı gruplarda özellikle belirttiğimiz "başka albümleri olsaydı nasıl olurdu" fikri Metropolis için de geçerli. Albümü dinledikçe bu grupta daha fazlası var ama bize az bir şey gösteriyorlar gibi bir fikre kapılmanız olası. Gerçekten de hem melodik bölümlerde hem de doğaçlama bölümlerinde daha fazlası için çok fazla yer var. Grubun potansiyeli, grup elemanlarının çaldığı diğer gruplar da dikkate alındığında bir hayli fazla. Ama ne yazık ki tek albümle idare etmek zorunda kalıyoruz.

METROPOLIS

Ute Kannenberg / Vokal, Vurmalılar
Thomas Hildebrand / Davul, Vurmalılar
Helmut Binzer / Gitar
Manfred Opitz / Klavye, Vokal, Akustik Gitar
Michael Westphal / Bass
Michael Duwe / Vokal, Gitar

Konuk Müzisyenler:
Heinz Loch / Flüt
Guiseppe Solera / Obua

METROPOLIS

01. Birth (5:30)
02. Superplastikclub (4:24)
03. Metropolis (9:56)
04. Dreamweaver (6:30)
05. Glass Roofed Courts (4:52)
06. Ecliptic (9:41)

3 Aralık 2022 Cumartesi

Hero / Hero (1974)

Progressive Rock
'ın kayıp gruplarından biri Hero. Değişik bir hikayeleri var. 70'lerin başında İtalya'da kuruluyor grup. 2 yıllık uğraşının ardından da albüm kayıtlarını tamamlıyorlar ama albüm 2 yıl daha yayınlanma şansı yakalayamıyor. Grup İtalya'dan Münih, Almanya'ya taşınıyor, daha iyi işler yapabilmek için. Fakat Heavy Progressive Rock'un bu acayip üçlüsünün gitaristi Massimo Pravato geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybediyor. Albüm 1 yıl sonra yani 1974'te, sınırlı sayıda ve sadece Almanya'da plak olarak piyasaya çıkıyor. Hero'yu o dönemde fark edebilenlerin sayısı da oldukça az tabi. Ve grup 2006 yılında albümü CD formatında yayınlanana kadar unutuluyor. Tek albümlü efsaneler listemize hızlı şekilde girip kendine sağlam yer edinecek albümlerden biri olarak tanımlayabileceğimiz enfes albümle tarihin tozlu rafları arasında saklanıyorlar.

Albümün 1972 yılında kaydedildiğinden yola çıkarak Hero'nun, Italian Progressive Rock janrına dahil olduğunu söylemeden geçmeyelim. Lakin albümün tam olarak bu janrın içerisindeki durmadığını da ekleyelim. RPI'ın (Rock Progressive Italiano, nam-ı diğer Italian Progressive Rock) bazı özelliklerini bünyesinde barındırmakla birlikte tam anlamıyla da kökten bir Itailan olduğunu söylemek doğru değil. İngiliz müziğinden de Avrupa folklorundan da Amerikan Psychedelic'inden de izler görebilmek mümkün Hero'da. Eklektik bir yaklaşım sergilemedikleri ama etkilendikleri tarzlardan da vazgeçmedikleri açıkça belli oluyor.

Melodik yapısı çok fazla varyasyona açık şekilde ilerliyor. Aralardaki geçişler, albümü daha da tempolu hale getiriyor. Hammond org üzerine kurulu bir müzikal anlayışı olmakla birlikte diğer enstrümanların öne çıkışları da fena halde iyi. Grup elemanlarının virtüöz oldukları söylenemez ama gerçekten de hakkını vererek çaldıkları ortada. Grubun 3 kişiden müteşekkil bir trio olduğu düşünülürse albümde çıkardıkları sesler ve orkestrasyon 20 kişilik bir etki yaratıyor. Buna ek olarak grubun atmosfer yaratma konusunda da çok başarılı olduklarını söylemek lazım. Albümü dinlerken kendinizi farklı yönlere doğru koşuşturup dururken buluyorsunuz. 

Ne yazık ki tek albümle kalmışlar. Hatta az önce de bahsettiğimiz gibi daha albümü piyasaya çıkaramadan grup elemanlarından biri hayatını kaybetmiş. Devam edebilselerdi gerçekten de etkili 1- 2 albüm daha çıkarabileceklerine dair inancımız tam. 

HERO

Robert Deller / Klavye, Vokal
Massimo Pravato / Gitar, Bass
Umberto Maschio / Davul

HERO

01. Merry Go Round (4:21)
02. Crumbs of a Day (4:41)
03. Sunday Best (5:57)
04. Seminar (3:17)
05. Childrens Game (5:02)
06. Knock (4:52)
07. Clapping and Smiing (9:05)
08. Dew-Drops (7:03)
09. Buzzard (1:48)

2 Aralık 2022 Cuma

Lard Free / Gilbert Artman's Lard Free (1973)

1970
yılında Paris, Fransa'da kurulan Lard Free (adı da fena halde komik bu arada - domuz yağı içermez!) temelde Gilbert Artman'ın bireysel projesi olarak görülebilir. Konumuz olan ilk albümden sonra daha bir grup müziğine dönmüş olsa da grup 1978 yılın dağılmıştır. Ama geride bıraktıkları 3 albümle de enfes bir arşivlik grup oluşturmuşlardır.

Haklarında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte albümleri dinledikten sonra bilgi sahibi olmaak da olur gibi bir hava oluşuyor insanda. Fazlasıyla değişik, kendine özgü ve bambaşka bir grup Lard Free. Müzikal tarzının sınıflandırılması da epeyce karışık. Bulabileceğiniz pek çok kaynakta Lard Free'nin yaptığı müzik farklı türler altında listelenmiş durumda. Bunların içinde başta Krautrock bulunurken, Progressive Electronic, Avant-Prog, Jazz Rock, Space Rock da diğer bahsi geçen türler. Gerçekten de grubu sınıflandırmak ya da konumlandırmak son derece güç bir iş. Fakat Krautrock etiketi de hiç doğru değil. Üçüncü albümde Krautrock etkileri fazlasıyla olmakla birlikte grubun tarzını bu türe sokmak için yeterli de değil.

Albümde elektronik etkiler de son derece fazla ama albüme ya da daha genelde gruba Progressive Electronic de diyemeyiz. Space Rock da tüm albümlerde bulunmakla birlikte tam olarak değil. Geriye kalan iki tür de, birbirinden ayırmayı düşünmeden, grubun müzikal anlayışını tanımlıyor aslında. Avant-Prog'un tanımlaması içine giren bileşenlerin neredeyse tamamı albümde bulunuyor. Jazz Rock ise albümün neredeyse içinde geçiyor. O kadar fazla etkili. Sonuç olarak Avant-Prog, Jazz Rock diye etiketleyebiliriz Lard Free'yi.

Parçaların tamamında nefis ve yırtıcı gitarlar mevcut. Zaman zaman kulağınıza Psychedelic gibi gelebilecek kadar da geniş bir yelpazeden çalıyor gitar. Davul ve Bass'tan oluşan ritim bölümü ise her koşulda takdir edilesi bir iş çıkarmış. Parçalardaki kaotik yapıyı bir arada tutmayı başaran tek şey belki de ritim bölümü. Saksafonun ise Gilbert Artman's Lard Free'deki etkisi, çabası ve başarısı tartışılmaz. Neredeyse atonal bir Jazz'a doğru giderken, belirli sınırlar içerisinde kalıp müziği Rock formunda tutuyor. Çoğunlukla yırtıcı sesler çıkarırken bir anda toparlayıp ritim bölümünün işini kolaylaştırıyor ve ciddi bir destek sağlıyor.

Dinlenebilecek en değişik ve tuhaf Fransız gruplarından biri olarak tanımlamak hiç de yanlış olmaz. Arşivde olmazsa olmazlardan biri Lard Free.

LARD FREE

François Mativet / Gitar
- Philippe Bolliet / Saksafon
- Hervé Eyhani / Bass, ARP Synth
- Gilbert Artman / Davul, Vibes, Grand Piyano

GILBERT ARTMAN'S LARD FREE

01. Warinobaril (3:46)
02 - 12 Ou 13 Juillet Que Je Sais D'Elle (8:48) :
        Part One (5:13)
        Part Two (3:35)
03. Honfleur Écarlate (4:48)
04. Acide Framboise (6:45)
05. Livarot Respiration (7:50)
06. Culturez-Vous Vous Même (4:40)

1 Aralık 2022 Perşembe

Spin / Spin (1976)

Amerikan dizi ve çizgi romanlarından aşina olduğumuz Spin-Off mantığıyla kurulmuş olması muhtemel bir grup Spin. 1974 yılı ortalarında Hollanda'da, Ekseption grubundan ayrılan Rein Van Den Broek ve Dik Vennik tarafından hayata geçirilmiş olan bu proje de diğer pek çok Rock grubunun yaşadığı sorunu yaşayarak, 2 albüm kaydettikten sonra dağılmış. Ekseption'daki müzikal tarz ile ilgili fikir ayrılıkları yaşayan Broek ve Vennik, ayrılıp Jazz Rock ve Fusion yapan bir grup kurma fikriyle yola çıktıklarında 2 iyi albüm kaydedeceklerini biliyorlar mıydı bilmiyoruz ama iyi ki de bu yolu denemişler diyoruz. Diğer yandan, albümler başarılı olsa da ticari olarak aynı başarıyı yakalayamamışlar. Zaten grubun dağılmasındaki en büyük sebebin de bu olduğu söyleniyor. 

Ekseption'dan ayrılmalarının hemen ardından ekip arkadaşlarını toplayarak 6 kişilik bir grup haline geliyorlar ve albüm için düşündükleri parçaları yazma işine girişiyorlar. Ekseption'daki klasik müzik etkileşimini bir kenara bırakıp, daha sade ve dolaysız bir yapıyı tercih ediyorlar. Jazz temelli parçaların bazı yerlerinde Funk unsurlarını görmek de mümkün. Elektrikli gitar'ın Spin'de daha çok öne çıktığını, bunun yanında trompet ve flugelhorn'un etkili bir şekilde kullanıldığını da söyleyebiliriz.

Albümün Jazz Rock olarak biraz hafif kaldığı pek çok kaynakta belirtiliyor. Ama kategorilendirme yapıldığında da kendilerine yer bulabildikleri en yaklaşık tür de orası oluyor. Funk etkilerinden kaynaklı acaba Funk Rock mı diye düşünenlerin sayısı da az değil, fakat bu da tam olarak Spin'in yerini karşılamıyor. Biraz oradan biraz buradan mantığıyla daha eklektik bir yapıya sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz. Özellikle nefesli çalgıların girdiği bölümlerde işler fazlasıyla karışıyor ve parçalar değişik yönlere doğru evrilebiliyor. Bu da hem albümü hem de Spin'i konumlandırmak için epeyce zorlayıcı bir durum oluşturuyor.

Enstrümantal albümlerdeki en büyük sorunun devamlılığı sağlamak olduğuna inanmak için yeterince sebebimiz var. Bu tamamen vokalin olmamasından, belirleyici unsur olarak sözlerin yer almamasından kaynaklı. Doğal olarak da bir hayli zorlayıcı ve diğer yandan kışkırtıcı oluyor. Tabi bu durum müziği yapanlar için bir sorun değil, dinleyenleri bağlayan bir şey. Spin yaptığı müzikle bu işin üstesinden gelebilmeyi başarmış. Söz ve vokal olmadığı halde, albümden hem keyif alıyor hem de daha nereye gidebileceğini merak ediyorsunuz.

SPIN

Hans Hollestelle / Gitar, Synthesizer
Hans Jansen / Klavye
Rein van den Broek / Trompet, Flugelhorn
Jan Vennik / Flüt, Nefesliler
Jan Hollestelle / Bass, Synth, Piyano, Çello
Kees Kranenburg / Davul, Vurmalılar

SPIN

01. Grasshopper (4:25)
02. Spinning (3:59)
03. Excenter (5:11)
04. Sea And Seasons (4:42)
05. Little Bitch (5:42)
06. Sunday Afternoon's Dream (4:52)
07. Flat Tyre (3:32)
08. Beautiful Queenie (4:29)

30 Kasım 2022 Çarşamba

Mashmakhan / Mashmakhan (1970)

Kanada
'nın hem popülerleşmeyi hem de bunu yaparken kaliteli müzik yapmayı başarabilmiş gruplarından biri de Mashmakhan'dır. 60'lı yılların başında kurulan bu Montreal'den çıkma quartet, uzun yıllar birbirleriyle çalıştıktan sonra albüm kaydına girebilmişler. İlk albümün yayınlanmasından hemen sonra Kanada'nın en bilinen gruplarından biri olmuşlar. Hatta o kadar ki Morse Code Transmission'ı bile geride bırakabilmişler. Bu hızlı yükseliş tek parça ile de olsa Kanada dışında da başarı getirmiş. As The Years Go By, Japonya'da hit olarak liste başına kadar çıkmıştı.

Başlangıçta Triangle (blogda yer alan Triangle değil) adıyla kurulup yaklaşık 10 yıl boyunca konserlerde boy gösterdiler ama asıl başarıyı grubun adını Mashmakhan olarak değiştirdikten sonra kazandılar. Mashmakhan, o dönemde Montreal'in en büyük uyuşturucu satıcısının adıydı. Yerel olarak ünlenmeleri buna bağlı görülse de Kanada dışında da bilinir olmaları grubun kalitesiyle alakalıdır. Fakat bu kalite durumu çok uzun sürmez. İkinci albüm, ilkine oranla daha basit ve özensiz gibidir. Albümden çıkan 45'likler neredeyse hiç beğenilmez. Ticari başarısızlık ve kalite düşüklüğü grubu dağılma yoluna iter. 1973 yılı sonlarına kadar zorlasalar da devam etmeleri için herhangi bir sebep kalmamıştır ve dağılırlar.

Konumuz olan ve grupla aynı adı taşıyan ilk albüm Psychedelic Rock, Psychedelic Folk gibi türlerden yola çıkıp geniş bir Progressive Folk'a dönüşür. Albümün bazı yerlerinde Pink Floyd şüphesi yaşatır insana. Albüm kapağına baktığınızda da Pink Floyd'a hayran oldukları sonucunu da rahatlıkla çıkarabilirsiniz. Zira The Piper At The Gates Of Dawn albüm kapağının farklı bir çeşitlemesidir. Yani evet, ilk dönem Pink Floyd izleri Mashmakhan'da görülmekle birlikte tam anlamıyla kopyacı olduklarını söylemek de yanlış olur.

Progressive Rock özellikleri düşünüldüğünde albümün bu konuda da biraz eksik kaldığı rahatlıkla anlaşılabilir fakat bu "yapmak istemişler ama olmamış" cümlesinden öte bir durumdur. Grup kendine has bir tarz geliştirme çabası ile hareket ederken fazlasıyla etkilendikleri tarz, tür ve müzisyenlerden de çok uzaklaşmamayı tercih etmişler. Değişik bir havaya sahip olduğu ortada Mashmakhan'ın. Parçalarda yükselip alçalan melodiler arasında bir anda ortaya çıkan saksafon ve flüt atmosferik bir etkinin oluşmasını sağlıyor. Gitar ve klavyeler ise işin özünü yani Psychedelic Rock'ı ortaya çıkarmaktan geri durmuyor.

MASHMAKHAN

Pierre Senecal / Klavye, Saksafon, Flüt
Rayburn Blake / Gitar
Jerry Mercer / Davul
Brian Edwards / Bass, Vokal

MASHMAKHAN

01 - Days When We Are Free (6:12)
02 - I Know I've Been Wrong (4:56)
03 - As The Years Go By (3:06)
04 - Shades of Loneliness (4:56)
05 - Afraid of Losing You (4:12)
06 - Gladwin (4:24)
07 - If I Tried (4:34)
08 - Happy You Should Be (3:57)
09 - Nature's Love Song (3:50)
10 - Letter From Zambia (6:19)

29 Kasım 2022 Salı

Ame Son / Catalyse (1970)

Hikaye 1967 yılına Fransa'da başlıyor. Soft Machine'den ayrılan Daevid Allen, Patrick Fontaine ve Marc Blanc ile tanışıyor. İyi bir frekans yakaladıkları için uzunca bir süre birlikte takılıyorlar. En sonunda da 1968 yılında Paris'te Daevid Allen'ın kurduğu Banana Moon Band'de birlikte çalıyorlar. İspanya ve Fransa'nın güneyinde pek çok konsere de çıkıyorlar. Grup çok fazla uzun ömürlü olmuyor ama Fontaine ve Blanc epeyce deneyim kazanıyorlar. Doğal olarak da kendi gruplarını kurma peşine düşüyorlar.

1969 yılı yazında Ame Son kuruluyor. Hızlı bir şekilde kaydettikleri Catalyse albümü 1970 yılında piyasaya çıktığında epeyce başarı kazanıyorlar. Hem albüm kalitesi hem de ticari olarak kazanılan bu başarı grubun Amougies, Les halles, Biot, Le Bourget gibi büyük festivallerde çalmasını sağlıyor. 1971 Haziran ayında grup dağılıyor. 1973 yılında ise farklı bir formasyonla geri dönüyorlar. Uzunca bir süre kayıtlar yapıp konserlere çıkıyorlar ama bu ikinci döneme ait kayıtlar ancak yıllar sonra yayınlanabiliyor.

Ame Son'u dinlediğinizde kendinizi farklı bir formasyonuyla Gong'u dinliyormuş gibi hissediyorsunuz önce. Parçalar ilerledikçe ise bu his yerini, kendine has tarza sahip enfes bir grubu dinlediğiniz gerçeğine dönüşüyor. Gong ile benzerlikleri elbette var ki zaten adamların yarısı Daevid Allen ile de çalışmışlar fakat sonrasında kendi dillerini yaratabilmeyi de başarmışlar. Psychedelic Rock'un gizemli dehlizlerinde çıkıp gelen, kendi kendini başka şeylere eviren bir tarza sahipler. Flüt ve ağır Psychedelic gitarlar bu tarzı oldukça hızlı ve değişik bir şekilde ileriye doğru götürüyor. 

Bazılarınca albümdeki enstrümantal anlar iyi, vokalin girdiği anlar ise kendilerini bozup daha bir Pop'a doğru kaydığı anlar olarak anlatılsa da bu çok doğru bir düşünce değil. Zaten ağır ve sert şekilde gelen Psychedelic'i rahatlatmanın, yumuşatmanın en iyi yolunu bulmuşlar demek daha doğru. Ayrıca hiç de öyle denildiği gibi Pop anları da yaşanmıyor vokalin girdiği yerlerde. Evet belki daha yırtıcı, daha uzun ve daha teknik bir vokal etkiyi fazlalaştırabilirdi ama tercihi bu yönde kullanmaları da hiç yanlış bir hareket olmamış.

Dinledikçe size farklı dünyalar keşfettiren, uzak diyarlara fantastik yolculuklar yapıyormuşsunuz hissi uyandıran Catalyse ilk dönem Fransız Progressive Rock'ının nadide parçalarından biri. Fransızca'nın en iyi kullanıldığı rock albümlerinin de başında geliyor.

AME SON

Bernard Lavialle / Gitar
Patrick Fontaine / Bass
Marc Blanc / Vokal, Davul
Francois Garrel / Vokal, Flüt

CATALYSE

01. Seventh Time key/ I just want to say (6:14)
02. Eclosion/ Marie aux quatre vents (6:58)
03.Coeur fou/Le globule/ Le mal sonne (8:49)
04. Reborn this morning on the way of.../Unity (6:15)
05. A coup de H/Les sables mouvent (6:56)
06. Hein, quant à toi/Comme est morte l'évocation/Hommage (6:42)
07. Je veux juste dire (2:52)
08. Unity (3:56)

28 Kasım 2022 Pazartesi

Orange Peel / Orange Peel (1970)

1968
yılında Almanya'da kurulan grup, 70'li yıllar Alman Rock müziğinin en önemli figürlerinden biridir. Psychedelic Rock'a ekledikleri güçlü klavyeler ile Krautrock'ın ilk 3 grubundan biridir. Diğer grupların Amon Düül II ve Faust olduğu düşünülürse, Orange Peel'ın pozisyonu gerçekten de üst düzeyde bir yerlerdir. Fakat koskoca bir türün başlangıç noktasında yer almalarına rağmen çok uzun ömürlü olamamışlar ve 1971'de dağılmışlar. İnanılır gibi değil ama öyle. Grup dağıldıktan sonrası da bir o kadar ilginç. Elemanlar öyle güzel dağılıyorlar ki Epsilon, Emergency, Passport, Triumvirat ve Atlantis gibi gruplarda yer alıyorlar. 

Erken dönem Krautrock'ın belki de en iyi albümü sayılabilecek Orange Peel 1969 yılı sonlarında kaydedildi. İçerisinde barındırdığı pek çok yenilikçi fikir ile hatırı sayılır bir kitle yaratmayı da başarabildiler. Ama albümün ticari başarısı çok iyi olmamakla birlikte ilk albümünü çıkaran bir grup için de fena sayılmazdı. Şu durumda ticari anlamda nispeten başarılı olduklarını ve nefis bir albüme imza attıklarını söyleyebiliriz ama bunlar grubun dağılmasına da engel olamamış.

Albümde 4 parça bulunuyor. Ağırlıklı olarak Psychedelic Rock'tan beslenen tarzıyla yerinde durmayan bir Progressive Rock albümü. Sert klavye ve gitarlar, bir anda nerede olduğunuzu, nerede kaldığınızı size unutturan, zihninizi zorlayan bir müzikal anlayış ve enstrumantasyon, birbirini çok iyi tamamlayan ritim bölümüyle 70'lerin en iyi en akılda kalan ve en kaliteli albümlerinden de bir aynı zamanda. Albümün ilk parçasında bunu çok iyi anlıyorsunuz. Birbirinden farklı tür ve tarzları içerisinde eriten, her yöne doğru gitme eğilimi gösteren You Can't Change Them All sizi tam anlamıyla hipnotize ediyor. Değişik ama kulaklarınızdan silinmeyen melodileri ve bu melodileri çok iyi şekilde destekleyen gitar - org hareketleri gerçekten de aklınızı başınızdan alıyor.

Tobacco Road ise mümkün olan her şekilde Blues'un içinden geçiyor. Bazı noktalarda Jimi Hendrix etrafta dolanıyormuş gibi bile hissedebilirsiniz. Parça oldukça güçlü gitarlara ve kendine has melodik bir yapıya sahip. Bütün bu önemli özelliklerine rağmen zaman içerisinde unutulup gitmiş gruplardan biri Orange Peel. Yeniden hatırlanması ise 2000'li yıllarda albümün CD formatında yayınlanmasına kadar sürüyor.

ORANGE PEEL

Peter Bischof / Vokal, Vurmalılar
Leslie Link / Gitar
Ralph Wiltheiß / Org
Heinrich Mohn / Bass
Curt Cress / Davul, Vurmalılar

ORANGE PEEL

01. You Can't Change Them All (18:15)
02. Faces That I Used To Know (3:12)
03. Tobacco Road (7:16)
04. We Still Try To Change (10:04)

27 Kasım 2022 Pazar

Recreation / Don't Open (1970)

Belçika'dan çıkmış en iyi gruplardan biri Recreation. Grubun adı Belçika'da çocukların okul bahçesinde dolaşıp oynamasına olanak veren 10:00 ve 14:00 molalarından geliyormuş. İsim güzel olmakla tuhaf bir tercih olduğunu da belirtmek gerekiyor. 70'lerin başında kurulan grup sadece 2 albüm kaydedebilmiş ama onları da hakkını vererek üretmişler.

Recreation'ın öne çıkan ismi hiç şüphesiz klavyeci Jean-Jacques Falaise. Grubun genel müzikal anlayışının temelini klavye oluşturuyor ve Falaise her iki albümde de klavyesi ile devleşiyor. Trio olan grup ELP ile karşılaştırsa da bu pek doğru bir fikir değil. Zira ELP'nin aksine Jazz, Folk gibi pek çok farklı kaynaktan besleniyor Recreation'ın albümleri. Bu nedenle de ELP gibi bir Progressive Rock'tan çok, içerisinde Jazz, Symphonic Rock, Canterbury gibi tarzların birleştiği bir anlayışa sahip oldukları ortada. Bazı kaynaklarda RIO ve Avant-Prog olarak da tanımlanıyorlar ki bu tanımlamalar da Recreation için çok da yanlış tanımlamalar değil.

6 parçadan oluşan albümde sürpiz 2 cover parça bulunuyor; Summer In The City ve California Dreamin'. Parçaların oldukça değişik ve çekici hale geldikleri ortada. Klavyenin enfes çıkışlarını bir kenara bırakırsak grubun ritim bölümü her iki albümde de bir hayli önemli yer tutuyor. Bir anda coşkuyla ortalığa yayılan davul ritimleri ve onu etkili şekilde destekleyen bass ile inanılmaz yerlere gittiklerine tanık oluyorsunuz. Grubun Bass gitaristi olan Jean-Paul VanDen Bossche'nin aynı zamanda gitarları da çalıyor olması iki enstrümanın da birbirini desteklemesini sağlıyor.

Bazı bölümlerde fazlasıyla kaba hatlara sahip çıkışlar dikkati çekerken bu çıkışların acemilikten kaynaklı olmadığı, parçaları farklı tarzlar içerisinde gezdirme çabasından kaynaklandığı görülüyor. Gerçekten de bu çaba albümde sonuçlarını iyi şekilde veriyor. Çoğunlukla da albümün Avant-Prog olarak anılması, parçaların bu farklı tarzları bir arada tutma becerisinden geliyor. Birbiri ardına yığılmış bir şekilde duran Rock tarzları, sizi hiç rahatsız etmiyor. Aksine aradaki keskin geçişlerle neyin nerede nasıl bittiğini ve nasıl başladığını çok iyi anlıyorsunuz. Sadece bunu ağlamanın bile büyük başarı olduğunu söylemek yanlış olmaz.

RECREATION

Francis Lonneux / Davul
Jean-Jacques Falaise / Klavye
Jean-Paul VanDen Bossche / Gitar, Bass

DON'T OPEN

01. Burning Chapel
02. Running For Life
03. Sexual Lover
04. Summer In The City
05. California Dreamin'
06. Reach Out, I'll Be There

26 Kasım 2022 Cumartesi

Cruciferius / A Nice Way Of Life (1970)

Fransız Jazz Rock grubu Cruciferius 1968 yılında kuruldu. Daha sonraları pek çok grupta yer alacak, çoğunda da öne çıkacak olan François Bréant'ın ilk grubu olarak bilinirler. Ama bilinirlikleri sadece bundan ibaret değildir. Fazlasıyla gelişkin, Progressive Rock içerisinde süzülen bir tarza sahip olmalarından da kaynaklıdır. Günümüzde çok bilinmeyen gruplardan biridir ama bu tamamen grubu unutanların ya da bilmeyenlerin eksiğidir.

Blogda bahsettiğimiz pek çok grup gibi Cruciferius hakkında da çok fazla tarihsel bilgi bulunmuyor. Paris'te kuruldukları, kısa bir süre sonra albüm kayıtlarına başladıkları ve albümün yayınlanmasından sonra da dağıldıklarını biliyoruz. Dağılmalarındaki en büyük etken tabi ki ticari başarı kazanamamış olmaları. Albüm, enfes kompozisyonlar içerse de dönemin popüler ya da ticari başarı getiren müzik anlayışı içerisinde kendisine yer bulması oldukça zor. Bulamamışlar da zaten. Dağılmış olmaları elbette üzücü ama arkalarında bıraktıkları A Nice Way Of Life da bir o kadar etkileyici bir albüm. Belirtmeden geçmeyelim; Belçika'daki Amougies festivalinde Pink Floyd , Yes , Frank Zappa ve Ten Years After ile birlikte sahne almışlar.

Jazz kökeninden beslenen albümde pek çok farklı türün etkilerine rastlanıyor fakat genel itibariyle ve tam anlamıyla bir Jazz Rock albümü olduğunu söylemek yanlış olmaz. Pek çok açıdan Rhythm & Blues ile Vanilla Fudge tarzı bir Psychedelic ile karşı karşıya kalsak da Jazz Rock burada daha etkili. Kimi zaman kaotik bir hal alan kimi zaman melodik ve yüksek tempolu yapısıyla sizi ele geçiren albümlerden biri olarak tanımlayabiliriz A Nice Way Of Life'ı. Daha yolun başında olan müzisyenlerce kaydedildiğine inanasınız gelmiyor. Enstrüman kullanımları had safhada iyi, kompozisyonlar kendine has bir yapıya sahip ve grup "işte bu benim" diye hissettiriyor kendini.

Bazı noktalarda grup vokalleri çok sinir bozucu bir hal almakla birlikte, tok sesiyle hepsinin üstüne yükselen lead vokal işi bir anda dengeye getiriyor. Grubun ritim bölümünün albümün tempolu yapısında etkisi büyük. Zaman zaman Pierre Moerlen's Gong'u hatırlatan ritimleri ortaya çıkarmakta son derece başarılılar. Diğer pek çok Jazz Rock grubunun aksine Cruciferius'da gitar çok fazla öne çıkmıyor. Yırtıcı gitar soloları aralara serpiştirilmiş olmakla birlikte albümün geneline hakim değil. Bu da grubun işini bir noktada zorlaştırıyor. Ama altından çok iyi kalkmayı beceriyorlar ve enfes bir albümle karşımızda duruyorlar.

CRUCIFERIUS

François Bréant / Klavye, Vibraphone, Vokal
Marc Perru / Gitar
Bernard Paganotti / Vokal, Bass
Patrick Jean / Davul

A NICE WAY OF LIFE

01 - Big Bird 7:18
02 - What Did You Do? 5:18
03 - Let's Try 3:32
04 - A Nice Way of Life 2:10
05 - Gimme Some Lovin' 3:30
06 - It's Got to Be a Rule 4:21
07 - Jungle Child 4:49
08 - Annabel Lee 5:35