8 Şubat 2023 Çarşamba

Duello Madre / Duello Madre (1973)

Daha önce konuk ettiğimiz Cincinnato gibi Duello Madre de Cenova çıkışlı bir Progressive Rock / Jazz Rock grubu. Tek albümle kalmış olmasına üzüldüğümüz, enfes gruplardan aynı zamanda. Dönemin Italian Progressive'i düşünüldüğünde kendilerine yer edinmek konusunda çok çabalamış oldukları bir albümle karşı karşıyayız. Değişik çok fazla tona, sese ve melodiye sahip albümle ilgili söylenecekler yazmakla bitecek gibi de durmuyor.

Daha önce Gleemen, Nuova Idea ve Osage Tribe gibi gruplarda çalmış olan Marco Zoccheddu'nun başı çektiği grupta yine Osagi Tribe'den Bob Callero, Circus 2000'den Dede Loprevite olarak da bilinen Franco Lo Previte ve Treviso'da pek çok gruba eşlik etmiş yetenekli saksafonist Pippo Trentin bulunuyor. 

Albüm, büyük bir cesaret örneği gösterilerek tek bir vokal parçasına sahip şekilde kaydedilmiş. İlk parça Aquile Blu dışındaki tüm parçalar enstrümantal. Aquile Blu da özellikle vokalleri ile fena halde Gentle Giant'i çağrıştırıyor. Hatta bazı noktalarda bire bir aynı bile denilebilir. Albümde vokal görevini kimin üstlendiği yazmamakla birlikte Zoccheddu'nun vokal geçmişinin olmasından kaynaklı olarak görevi üstüne aldığını düşünüyoruz. Teknik olarak söylenecek, çok büyük etkiler yaratan bir vokal süresi olmadığı için yorum yapmak da doğru değil ama olduğu kadarıyla da parçaya gayet iyi oturmuş olduğunu söyleyebiliriz.

Albümün geneline hakim olan Jazz havası Fusion'dan farklı olarak bir hayli fazla Progressive Rock öğeleri içeriyor. Bu nedenle de albümü sınıflandırmak gerektiğinde Fusion yerine, Jazz Rock ya da Progressive Rock terimleri kullanılıyor. Dello Madre albümünün farklı olarak öne çıkan özelliklerinden biri de kayıtlarda klavyenin yoğun olarak kullanılmamış olmasından geliyor. Gitar, Bass, Davul, Saksafon ve Flüt ile etkili bir albüm kaydetmiş oldukları ortada. 

Diğer grup elemanlarının önceki başarıları ortadayken, adı çok bilinmeyen ve albümde Saksafon ile Flüt çalan Pippo Trentin'in fazlasıyla başarılı olduğunu, yaratıcı ve kontrol edilemez şekilde müzikal bir anlayış geliştirdiğini belirtmeden geçmeyelim. Duello Madre'nin müzikal gidişatını belirleyen en önemli bileşenlerden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ek olarak, grubun ritim bölümünün de işini çok iyi yaptığı açık şekilde görülüyor.

DUELLO MADRE

Pippo Trentin / Saksafon, Flüt
Marco Zoccheddu / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar
Bob Callero / Bass
Dede Lo Previte / Davul

Konuk Müzisyenler:
Mario Lamberti / Vurmalılar
Gian Piero Reverberi / Klavye

DUELLO MADRE

01. Aquile Blu (6:59)
02. Momento (5:30)
03. Otto (6:00)
04. Madre (10:30)
05. Duello (7:59)

7 Şubat 2023 Salı

Lodestone / Time Flies (1971)

The Cymbaline
, In- Sect, The Flies ve Infinity gruplarından gelen elemanların kurduğu Lodestone, kaydettikleri tek albümle bilinirler. Ortalamanın üzerinde bir Progressive Rock kaydı olan Time Flies yayınlandığı yılın ardından uzunca bir süre koleksiyonerler arasında aranan parçalardan biri olarak öne çıkmış.

Temelde Freakbeat ve Psychedelic Pop yapan grup elemanları yapımcı Tony Atkins tarafından bir araya getirilmiş ve biraz da zorlamayla albümü kaydetmişler. Albüm kayı başarılı olsa da grup için yeterli derecede iyi olamamış ve ticari başarı elde edemeyen Lodestone dağılmaktan kurtulamamış.

Konsept bir albüm olan Time Flies'da yeni bulunan bir yıldıza yapılan ve 300 yıl süren yolculuk anlatılıyor. Sözlerin bazı yerleri gerçekten de başarılı. Ama vokalin belirsizliği ara ara dinleyeni rahatsız etmiyor da değil. İngiltere çıkışlı bir grup olması muhteşem bir Progressive Rock beklentisi de yaratmasın. Ortalamanın biraz üzerinde, iyi sayılabilecek albümlerden Time Flies. Karşılaştırma yapabileceğimiz pek çok albümden de daha fazla iyiler.

Yer yer Symphonic bölümlere sahip, Psychedelic Rock tabanlı bir müzikal anlayışa sahipler. Tarzları biraz yumuşak sayılabilir belki. Yine de etkili melodilere ve keyif veren bir klavyeye sahip olduğunu söylemek gerek. Arada bir albüm olarak da tanımlayabiliriz. Tam anlamıyla Pychedelic Pop değil, oradan çıkıp epeyce yol almış ama Progressive Rock içerisine dahil edebileceğimiz kadar da derinliğe sahip değil. Bu gibi albümlerde karar vermek çok kolay da olmuyor sıklıkla. Nerede durduğuna tam olarak belirleyemiyor, beğeninizin hangi yönde geliştiğini tam olarak çözemiyorsunuz.

Dinleyip, albüme kötü ya da yetersiz diyenler de çıkar. Çok normal bir durum zira yetkinliği gösterecek kadar çok farklı şeyler yapmıyorlar albümde. Kişisel bakış açısına göre arşive alınacak ya da alınmayacak albümlerden diye özetleyelim.

Konsept bir albüm için de derinliği yeterli olmasa da enstrüman kullanımları ile bazı boşlukları doldurmayı başarıyorlar. Benzersiz ya da muhteşem olarak tanımlanabilecek bir yapısal bütünlüğe de sahip olmayabilirler ama denemekten de geri durmamak gerekiyor. Bir albüm hakkında hiç bu kadar kararsız kaldığımı da hatırlamıyorum. Neden beğendiğimi, beğendiğim yerlerin neresi olduğunu belirleyemediğim gibi kötüleyecek yanlarını da bulmakta zorlanıyorum.

LODESTONE

Philip Chesterton /  Davul
John Da Costa / Klavye, Gitar
John Hollis / Vokal
Gerry Morris / Bass, Gitar

TIME FLIES

01 - Ouverture: The Birth of An Idea Its Coming to Maturity
02 - Link: A Gathering of Momentum
03 - Theme: The Great Adventure Begins
04 - Castle: The Loneliness of Men Lost in Space and Time
05 - The Fault: A Rude Awaking to Alarum
06 - I Awake: The Realization That Death is Near
07 - Crashlanding
08 - We've Made It
09 - World Wall One: The Sleeping Planet Tells of Its Origin and Fate
10 - Liberation: The Escape and Hope of Success
11 - The Observer: Unknown to the Travellers The Are Watched
12 - We Arrive: At Last! an Anthem of Triumph (Part I)
13 - We Arrive: You Fools! the Awful Revelation (Part II)
14 - The Space Shanty: Environments Change But Not the Men Who Overcome Them
15 - The Second Leaving: The Final Act - The Travellers Travel On - What Will They Find?

6 Şubat 2023 Pazartesi

Dull Knife / Electric Indian (1971)

Dull Knife
da tek albümle kalmış Alman gruplarından. Dönemin enerjisini fazlasıyla içinde barındıran, yerinde duramayan albümlerden. Doğal olarak da tek albümlü efsaneler listemize üst sıralardan girebilecek kadar da sağlam. Bakış açısına göre değişmekle birlikte albümden haz etmeyenlerin sayısı da bir hayli fazla. Tek düze, kendini tekrar eden, sıkıcı gibi tanımlamalara kadar varan negatif eleştirilerin de doğruluğu tartışılır.

Grup 1971 yılında kurulup, albümü çıkarıp dağılmış. Kısa süre içerisinde de birkaç konser verdiklerine dair söylentiler bulunuyor. Genel olarak Rock kulüplerinde verdikleri bu dinletilerde de epeyce iyi performanslar sergilemişler. Ama albümün ticari getirisi çok olmayınca yapacak bir şeyleri kalmamış. Grubun dağılmasından bir süre sonra iki elemanın, Gottfried Janko ve Martin Hesse'nin, efsanevi Alman gruplarından Jane'e dahil olduğunu da belirtelim.

Bir kızılderilinin gövdesine batırılmış kör bıçak çizimli kapağının da kısa bir süre tartışma yarattığı da biliniyor. Psychedelic'ten beslenen ama işi daha da sertleştirip Progressive Hard Rock'a çeviren bir Krautrock türevi olarak tanımlayabiliriz albümü. Bazı bölümlerinde de doğal olarak Blues etkileri sezinleniyor. Gospel tarzı sözleri ve söylenişiyle de değişik bir yaklaşım sergiliyorlar. Albümün her yerinde etkili olan sağlam gitar soloları ve riffler ile Hammond org'tan gelen enfes sesler birleştiğinde dinlemeye doyamadığınız bir albüm çıkıyor karşınıza. Gottfried Janko'nun özellikli vokalinin de albüme katkısı bir hayli fazla.

Parçaların enerjik bölümlerinde fena halde Deep Purple tarzı melodilere rastlıyorsunuz. Tam anlamıyla bir benzerlik değil ama bu. Esinlenilmiş olma ihtimalinin yüksek olduğunun göstergesi. Tabi sıklıkla ortaya çıkan ve hüzünlü bir gospel havasında devam eden vokallerin melodileri desteklediğini de belirtmek gerekir. Alışkın olmadığımız şekilde vokal üzerine kurulu bir yapısı varmış izlenimine kapılsak temelde az önce de bahsettiğimiz gibi sağlam şekilde Psychedelic Rock'tan yola çıkan ve bir o kadar da etkili Hard Rock pasajları içeren ve keyifle dinlenen bir Krautrock albümü.

Ticari başarı kazanabilmiş olsalardı muhtemelen daha iyi albümlerini de dinleyecektik ama maalesef ki eldeki tek albümle yetinmek zorundayız. Hiç olmamasındansa az olmasına da mecbur kalabiliyor insan bazen.

DULL KNIFE

Martin Hesse / Bass
Christian Holik / Gitar
Gottfried Janko / Klavye, Vokal
Claus Zaake / Davul, Vurmalılar

ELECTRIC INDIAN

01. Plastic People (6:40)
02. Go Down To The River (4:39)
03. Lonely Is The Man Kind (3:35)
04. Walk Along The Muddy Road (4:38)
05. Tumberlin Down (4:18)
06. Song Of A Slave (3:32)
07. Feeling Like A Queen (5:35)
08. Day Of Wrath (6:15)

5 Şubat 2023 Pazar

Mr. Albert Show / Mr. Albert Show (1970)

Hollandalı Mr. Albert Show 1969 yılında kurulmuş. Konserlere sık çıktıkları dönemde grubun enstrümanlarından ve sahne yerleşiminden sorumlu Albert adında bir çalışanın ismini almak onlara komik gelmiş ve grup bu isimle tanınmaya başlamış. Bahsi geçen Albert'ın işi gereği sürekli sahneye çıkması ama her seferinde de bunu fena halde utanarak yapmasından kaynaklı bu ismi aldıkları söyleniyor.

1970 yılında yayınladıkları ilk single Wild Sensation'ın başarılı bir çıkış yapması ile birlikte albüm kayıtlarını hızlandıran grup aynı yıl içerisinde konumuz da olan albümü yayınlamış. Bir sonraki sene daha melodik ama daha etkisiz olan ikinci albüm Warm Motor piyasaya çıkıyor. Grup, özellikle üniversitelerde ve kulüplerde bir hayli fazla konsere çıkıyorlar ama 2 yıllık konser maratonunun ardından da dağılıyorlar. Dağılmalarında en büyük etkenin grubun kurucusu Bertus Borgers'in ayrılması olduğu da söylenir.

Pek çok kaynakta Mr. Albert Show, Progressive Rock, Progressive Jazz ve Jazz Rock olarak nitelendirilse de daha objektif bakıldığında Crossover Prog janrı içine dahil etmek kaçınılmaz oluyor. Her ne kadar Jazz, beslendikleri kaynaklardan biri olsa da tam anlamıyla bir Jazz Rock'tan ya da Progressive Jazz'dan bahsedemiyoruz. Albümün bazı bölümlerinde açık şekilde Blues etkileşimleri de görülürken, başka bazı noktalarda sertleşip Heavy Prog'a doğru evrilirken, ara ara da Chicago tarzı Jazz bölümleri de ortaya çıkınca Crossover Prog kaçınılmaz bir sonuç oluyor.

Bu tarza dahil edilen çok fazla grupta görülen türler arası geçişler Mr. Albert Show'da da fazlasıyla bulunuyor. Psychedelic ritimlerle başlayıp Jazz'a yönelen oradan Blues tadı vermeye başlayıp açık şekilde Klasik Müzik etkileri içeren bölümlerle son bulabiliyor parçalar. 

Albümde bu yapısal karmaşayı sağlayan en önemli bileşen ise enstrümanlar ve doğal olarak da enstrümantaslistler. Bir iki yerde grup elemanları için virtüöz ve maestro tanımlamalarına rastlamıştım. O kadar ileri gidemese de öyle bir etki yarattıkları ortada. Albümdeki parçalar çok kolay parçalar da değil. Buna rağmen altından kolaylıkla kalkabilmişler izlenimi de ediniyorsunuz.

Floortje Klomp'un enfes vokalini de albümün artıları arasına katmadan geçmemek gerekiyor. Çok fazla özelliklere (Robert Plant sesi gibi mesela) sahip olmasa da Klomp albüm içerisinde inanılmaz derecede iyi bir performansa imza atıyor. Ki kendisi grubun orijinal elemanı da değil. Albümün Konuk Müzisyen kısmında adı geçiyor.

MR. ALBERT SHOW

Bertus Borgers / Saksafon, Flüt, Vokal
Roeland Boogaart / Davul
Tom Fautubun / Bass
Eric Lintermans / Gitar
Bonki Bongaerts / Org

Konuk Müzisyen:
Floortje Klomp / Vokal

MR. ALBERT SHOW

01. Act of Love (5:29)
02. Kings of Galaxy (4:07)
03. King Horse (3:20)
04. Don't Worry (2:36)
05. White Bear Skin Coat (2:26)
06. Wild Sensation (3:09)
07. There's a Sad Song in the Air (7:14)
08. White (4:23)
09. Revolver (4:31)

4 Şubat 2023 Cumartesi

Blackbirds / Touch Of Music (1971)

Blackbirds
, 1965 yılında kurulduğunda yaptıkları müzik Beat Pop'a benzer, olgunlaşmamış bir yapıdaydı. Çeşitli formasyonların ardından ilk albüm No Destination 1968 yılında sadece İngiltere'de yayınlandı. Albüm Beat olarak düşünüldüğünde iyi sayılabilir ama Beat'in iyi olup olmadığını sorgulamaya başladığınızda çok da ilginizi çekmez. Fakat bu albümle birlikte tanıştıkları müzisyenler ve Amon Düül, Tangerine Dream, Guru Guru gibi gruplarla müziğe olan bakış açılarını değiştirip farklı bir yöne evrilmişler.

Bu noktada belirtmek gerekir ki Blackbirds adıyla yayınlanan 2 albümün ilki bir gruba ikincisi de başka bir gruba aittir. Gruptaki tek ortak eleman Werner Breining, aynı zamanda grubun kurucusudur. İlk dönemdeki Beat hevesinden sıyrılıp Psychedelic - Progressive karışımı bir tarza yöneldiğinde grubun tüm elemanlarını da değiştirmiş ve oldukça nitelikli bir albümün ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Yine de albümün başarılı olması gruba pek yaramamış ve grup kısa bir süre sonra dağılmıştır. 80'li yılların başında yine farklı bir formasyonla canlanıp Tony Bomba'nın arkasında bir süre çalmış olsalar da bu proje de uzun süreli olmamıştır. 2014 yılında grubun kuruluşunun 50. yılı için yeniden toplanmışlar ama bu da çok verimli olmamıştır.

Touch Of Music fazlasıyla şiirsel ve alışkın olduğumuz ilk dönem Progressive Rock albümlerinden biri. Parçaların her yerinde oldukça güçlü gitarlara rastlıyorsunuz. Klavyeler ise Beat grubundan bozma bir Progressive Rock grubu için oldukça iyi. Bazı yerlerde Blackbirds'ün Beat müziğinden geldiğini çok iyi anlayabileceğiniz bölümler bulunuyor. Ama ön plana çıkarmadan araya karıştırmayı tercih etmişler ki bir hayli de güzel olmuş bu yaklaşım.

The Nice, Ache, Pell Mell gibi grupların müziği ile benzeşen parçalara da rastlıyorsunuz albümde. Hatta The Nice'tan epeyce etkilendiklerini söylemek de yanlış olmaz. Kimi noktalarda tarzı sertleştirip Heavy Rock'a doğru yöneliyorlar ve bir anda kendilerini toparlayıp Psychedelic bir yolculuğun orta yerinde bırakıyorlar sizi. Yine de Heavy Psychedelic Rock denilebilecek kadar derinliklere inmiyorlar. Yaptıkları daha çok türleri birbiri içinden geçirme olarak tanımlanabilir. Daha önce de bazı albümler ve gruplarda bahsettiğimiz gibi, neyin nerede başlayıp bittiğini tahmin etmenize olanak tanımıyor Blackbirds. Bu yönüyle de oldukça iyi.

BLACKBIRDS

Peter Bely / Piyano, Org, Vokal
Wolfgang Bode / Bass, Vokal
Werner Breinig / Gitar, Keman, Flüt, Vokal
Charles Sikora / Davul, Vokal

TOUCH OF MUSIC

01. Präludium (2:17)
02. All You Need (8:30)
03. Return From The Water (7:08)
04. Give Me Freedom (5:49)
05. What Is Free (4:08)
06. Come Back (10:55)

3 Şubat 2023 Cuma

Strongbow / Strongbow (1975)

Dünkü Fireballet'tan sonra insanın aklına ister istemez Amerikalı Progressive Rock grupları gelmeye başlıyor bir bir. Strongbow da onlardan biri. Ama özünde fazlasıyla Hard Rock barındırıyor ve kendine has geliştridiği tarzıyla her iki janrı güzel bir şekilde birbirine bağlıyor. Bazı bölümlerde iş çığırından çıkıp Heavy Progressive'e kadar uzanıyor.

Grup 1971 yılında Strongbow adıyla kuruluyor ama pek bir aşama kaydedemiyor ve grup elemanları farklı gruplara katılıyorlar. Rhodes Brothers isimli bir turne grubunda çalan Dave Smith ve Bill Bendler grubu tekrar canlandırmak istiyorlar. Harekete geçiyorlar ama grubun adını Axis olarak belirliyorlar. Gruba dahil olan yeni elemanlarda birkaç değişiklik olduktan sonra yeniden Strongbow ismine dönüyorlar. Özellikle Michigan'da çok fazla konsere çıkıyorlar.

1973 yılına gelindiğinde de Cleveland Recordings ile anlaşıp 45'lik çıkarıyorlar. Single'daki her iki parça da orijinal kayıtlar. Grup bunun ardından epeyce bir dinleyici kitlesi edinmeye başlıyor ve konserlere devam ediyorlar. 1975 yılına gelindiğinde 7 parçadan oluşan albümü kaydediyorlar. Albümü ilk önce Owl in Columbus isimli bir stüdyoda kaydediyorlar ama plak şirketi Buddah, albüm kayıtlarındaki ses kalitesini beğenmiyor. Southwind isimli kendi stüdyolarında tekrar kaydedilmesini istiyorlar. Her iki kayıt arasında müzikal anlamda çok büyük farklılıkların olmadığı ama ses kalitesinin ikinci kayıtta gerçekten de daha iyi olduğu söyleniyor.

Albüm yayınlanıyor ve Strongbow dinleyici kitlesini daha da arttırıyor ama dağılmaktan kurtulamıyor. Grubun dağılmasının en büyük sebebi de plak şirketinin iflas etmesi. Süreci iyi yönetemeyen şirket grup içindeki huzursuzlukların da önüne geçemiyor. Strongbow eleman değişiklikleri yaşayarak 1977 yılına kadar devam ediyor ama başka bir kayıt yapmıyor.

Güçlü ve sağlam perdeden giren gitarlarıyla Strongbow ileri düzeyde iyi Amerikan Progressive Rock gruplarından biri. Grupla aynı adı taşıyan albümde de bu etki fazlasıyla görülüyor. Özellikle Uriah Heep ve Deep Purple tarzı bir yaklaşım sergiledikleri albümde birbiri ardına kaliteli parçalar sıralanmış. Klavye ve Synthesizer'ın etkili alt yapısı üzerine yerleştirilen flüt ve saksafonlar ile değişik bir hal alıyor parçalar. Fazlasıyla sert ve baştan çıkarıcı.

STRONGBOW

Bill Bendler / Vokal
Michael Shortland / Gitar
John Stelzer / Org, Synthesizer, Saksafon, Flüt, Vokal
John Durzo / Bass
David Smith / Davul

STRONGBOW

01 - One Armed Bandit 3:42
02 - Sister Sea 5:37
03 - The Only One Around 9:51
04 - Move Over Gloom 5:08
05 - How Can I Be Loving You 5:56
06 - Wine Eyes 2:42
07 - Hazy May 6:52

2 Şubat 2023 Perşembe

Fireballet / Night on Bald Mountain (1975)

Amerikan Progressive Rock müziğinin en iyi albümlerinden biri hatta kişisel bakış açısına göre en iyisi. 1971 yılında New Jersey, Amerika'da kurulan Fireballet tarafından kaydedilen albüm Symphonic Progressive'e de selam duruşu niteliğinde. Geçen onca yılın ardından da ne lezzetinden ne de kalitesinden en ufak bir şey kaybetmiş değil.

Kurulduktan hemen sonra çalışmalara başlayan grup uzunca bir süre sadece kayıtlarla ve konserlerle uğraşmış. Çok fazla bilinir de değiller tabi o dönemde. Ama o kadar iyiler ki yaptıkları işte albüm aşamasına geldiklerinde yapımcılığı Progressive Rock kurucularından diye rahatlıkla bahsedebileceğimiz, King Crimson'dan Ian McDonald üstlenmiş.

Night on Bald Mountain, beklenmeyecek kadar kaliteli ve hassas bir yapıda. İçerisinde Yes, Genesis, Gentle Giant gibi efsanevi gruplardan etkileşimler de bulunuyor. Enstrüman kalitesi ise üst düzeyde. Gerçekten de beklentilerinizin çok üzerinde bir deneyim yaşatıyor albüm size. Özellikle albüme adını veren 19 dakikalık parça mükemmel bir orkestrasyon, yaratıcı melodiler ve üst seviyede bir yapısal bütünlük ile çıkıyor karşımıza.

Albümün Symphonic yanı bir hayli ağır basıyor. Zaten albümün adı da Mussorsgy'e ait Night on Bald Mountain suitine dayanıyor. Debussy'e de açık bir saygı duruşu albümde yerini alıyor. Vokal tekniğinin bazen geride kaldığı düşünülse de tam olarak bu albüme uygun bir ses ve teknik kullanıldığını belirtmek gerekiyor. Muhteşem özelliklere sahip bir ses değil elbette Jim Cuomo'nun vokali. Fakat bu albüm için, bu tarz parçalar için yapılması gereken her şeyi fazlasıyla da yapıyor.

Genel yapıya hakim olan mellotron ve moog'un yerinde durmayan, nerede duracağını bilmeyen bir hali var. Seslerini duyduğunuz anda işlerin karışacağına, başladığınız noktadan çok uzaklara sürükleneceğinize hazırlıklı olmalısınız. Aynı şekilde gitarların da albümdeki yeri bir başka. Bazı yerlerde gitar yok mu hissiyatı uyandırırken, aslında çalan enstrümanın gitar olduğunu anladığınızda ayakta alkışlayasınız geliyor Fireballet'i ve özellikle de gitarist Ryche Chlanda'yı.

Sık sık bahsettiğimiz arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri bu da. Yalnız Night on Bald Mountain'in diğerlerinden farkı dinledikçe vazgeçilmez albümlerden biri olacak olmasından geliyor. Bir kez dinlemeniz yeterli, bir daha bırakamıyorsunuz zaten.

FIREBALLET

Jim Cuomo / Lead Vokal, Davul, Timpani, Xylophone, Vibes, Glockenspiel, Bell Tree, Gong, Tubular Bells, Parmak Zilleri, Üçgen Zil
Ryche Chlanda / Akustik Gitar, Elektrikli Gitar, Elektronik Aletler, Vokal
Brian Hough / Hammond, Pipe Org, Celesta, Vokal
Frank Petto / Akustik Piyano, Elektrikli Piyano, ARP 2600 Synthesizer, Oberheim Sequencer, Elektronik Telli Çalgılar, Mellotron, Vokal
Martin Biglin / Bass, Bass Pedal, 12 Telli Gitar, Vokal

Konuk Müzisyen:
Ian McDonald / Flüt (4,5), Alto Saksafon (1,5)

NIGHT ON BALD MOUNTAIN

01. Les cathédrales (10:16)
02. Centurion (Tales of the Fireball Kids) (4:46)
03. The Fireballet (5:15)
04. Atmospheres (3:40)
05. Night on Bald Mountain: (18:55)
        - a) Night on Bald Mountain
        - b) Night-Tale
        - c) The Engulfed Cathedrale
        - d) Night-Tale (reprise)
        - e) Night on Bald Mountain (finale)

1 Şubat 2023 Çarşamba

Deep Feeling / Deep Feeling (1971)

60'ların sonunda İngiltere'den çıkan ve hala da bilinmezliğini koruyan gruplardan biri Deep Feeling. Tam da Progressive Rock'ın ortaya çıktığı döneme denk geliyorlar ve genel yapı itibariyle de Progressive'in kıyılarında dolaşıyorlar.

İngiliz şarkıcı Guy Darrell olarak bilinen John Swail'in arkasında çalan grup Swail'in Darrell'lığı bırakmasının hemen ardından bir arada durma kararı alıp Deep Feeling olarak bilinir hale gelmişler. Kaydedip yayınladıkları 45'lik ve EP'lerin ardından ancak 1971 yılında albüm aşamasına geçebilmişler. Kaydettikleri ve oldukça da başarılı olan bu albüm grubun bir arada durmasını sağlayamamış. Albümün hemen ertesinde dağılmışlar ve grup elemanlarının çoğu yoluna stüdyo müzisyeni olarak devam etmiş.

Deep Feeling albümü Crossover Prog janrına dahil olması ile birlikte pek çok farklı müzik türünden, tarzından ve grubundan etkiler içeriyor. The Beach Boys tarzı vokallerden Uriah Heep'in klasikleşmiş Ken Hensley klavyelerine uzanan geniş bir yelpazede gezinirken türler arasında da sağlam geçişler yapabiliyorlar. Klasik müziğe selam duran bölümlerden İngiliz tarzı Progressive Rock'ın derinliklerine, melodik bir şekilde ilerleyen Psychedelic karışımından ortaçağ geleneksel müziğini andıran parçalara kadar pek çok yere de uğruyorlar.

Albümün tartışmasız favori parçası olan Classical Gas bütün türler ile bağlantıyı sağlarken parçadaki enstrumantasyon ile de gerçekten göz dolduruyor. Akustik gitardan bu kadar yüksek ve iyi sesler çıkacağına inanmakta güçlük çekerken melodilerin içinden geçip giden flüt ve piyanolara ise şaşkın şekilde bakabiliyorsunuz.

Şüphesiz hem albüm hem grup için çağın çok ötesinde, büyük yenilikler getirmiş ya da fazlasıyla öne çıkmış gibi tanımlamalar yapmak güç. Ama bu, onların gerçekten de bu ayarlara yakın bir yerde durmadığını da kanıtlamaz. Hem yayınlandığı dönemde hem daha sonrasında çok fazla bilinen, öne çıkan bir albüm olmasa da hakkını teslim etmek isteyen her dinleyicinin ciddiyetle şapka çıkaracağı kadar iyiler. Uzadıkça genişleyen ve gelişen melodileri, kendini göstermek için bir anda ortaya atılan ve kontrolü kaybetmeden ilerleyen gitarlar, ciddiyetten uzak davul atakları, sürünün başındaki yerini kaybetmemek için kendini her uygun zamanda öne ata enfes klavyeleri ile arşivde olmazsa olmaz, nadide parçalardan biri Deep Feeling.

DEEP FEELING

John Swail / Lead Vokal
Martin Jenner / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Pedal Steel Gitar, Sesler
Derek Elson / Hammond Org, Harpsichord, Piyano, Vokal
David Green / Bass, Flüt, Vokal
Graham Jarvis / Davul, Vurmalılar, Vokal

DEEP FEELING

01. Welcome For A Soldier (5:59)
02. Old Peoples Home (3:52)
03. Classical Gas (8:16)
04. Guillotine (9:00)
05. Country Heir (5:47)
06. Lucille (5:30)

31 Ocak 2023 Salı

Clouds / Watercolour Days (1971)

Progressive Rock
sahnesinin tam ortasında yer alıp da bu kadar bilinmeyen bir başka grup olması da mümkün değil gibi. Edinburgh, İskoçya'da 60'ların ortalarında The Premieres aıyla kurulan grup kısa süre sonra 1-2-3 adını alıyor ve dönemin pek çok etkili ismi ile birlikte çalıyor, hatta bir çoğunu da etkiliyor. Ama kendileri neredeyse hiç bilinmiyorlar. Ticari açıdan kazandıkları büyük başarılar da yok. Fakat onlar olmasaydı belki de Progressive Rock'ın çıkışı, gelişmesi, günümüzdeki yansımaları tamamen farklı olacaktı.

Anlatılanlara göre Keith Emerson'ın grubu The NiceP.P.Arnold'un alt grubu olmaktan çıkarıp, kendilerine has, klasik müzikten beslenen bir tarza evrilmelerini sağlayan şeyin 1-2-3 olduğu söylenir. 1967 yılında, İngiltere'de dönemin en ünlü mekanlarından biri olan Marquee Club'da The Syn (Yes'in ilk hali), The Yardbirds, Jimi Hendrix ve Jethro Tull ile sahne aldıkları sırada en azından The Syn ve Jehtro Tull'ı fena şekilde etkiledikleri de anlatılır. Rick Wakeman'ın da o dönem Marquee Club müdavimlerinden olduğu ve 1-2-3 ile sıkı ilişkiler içine girdiği söylenir.

1-2-3'ün başlangıçta yaptığı şey bilinen pop ve rock parçalarını içerisinde fazlasıyla doğaçlama bulunan, klasik müzik ve Jazz düzenlemelerinden alıntılar, uyarlamalar içeren bir hale büründürmekti. O kadar uzmanlaşmışlardı ki bir süre çaldıkları tüm parçalarda benzer bir yaklaşım sergilemeye başladılar. Ama artık alıntılardan çıkıp kendi yorumlarını katıyorlardı. Yaptıkları bu değişik müzik tarzı yapımcıların da ilgisini çekmeye başlamıştı. 1967 yılı sonlarında Island Records ile anlaşıp isimlerini The Clouds olarak değiştirdiler. İlk albüm Scrapbook kısa süre sonra yayınlandı. Ticari başarıyı yakalayamamışlardı ama oldukça iyi ve değişik bir albüm kaydetmişlerdi. Peşi sıra 1969 yılında ikinci albüm Up Above Our Heads yayınlandı. Sonuç ilkinden farklı değildi ama en azından popülerleşmeye başlamışlardı. 1971 yılında yayınlanan Watercolour Days ise ilk iki albümden daha iyiydi ve ticari olarak da başarılı olmuştu.

Yine de 3 kişiden oluşan grubun tüm üyeleri albümlere kaydettiklerinin kendilerini tam olarak ifade etmediğini düşünüyorlardı. Her zaman bir konser grubu olduklarını, bunun dışına çıkıp stüdyo kaydına girdiklerinde yapabileceklerinin çok azını yaptıklarına inanıyorlardı. 3 albümün ardından pek başarılı olmayan ticari grafik ve albümleri istedikleri gibi kaydedeme kaygılarından dolayı Clouds dağılma kararı aldı. Grubun has elemanı Ian Ellis önce Steamhammer'a ardından da Savoy Brown'a geçti. Sonra bir daha ortalıkta görünmedi.

Albümün nereye konacağı, hangi janra dahil edileceği biraz karışık. Genel olarak Prog Related olarak tanımlanır ve çok da doğrudur. Tam olarak Progressive Rock'ı karşılamadığı gibi daha en başında bahsettiğimiz merkezinde olma durumu da vardır. Henüz tam olmamış, olgunlaşmamış bir hali vardır albümün. Fakat Proto-Prog da değildir. Zira bunun biraz ötesinde, Progressive'e daha yakındırlar. 

Watercolour Days'in en önemli yanlarından biri de albümdeki orkestrasyonları yapan, Kraliyet Müzik Akademisi mezunu genç David Palmer'ın bulunmasıdır. Palmer'ın ilk önemli başarısı olan bu albümden sonra önü fena halde açılmış, en şaşaalı dönemlerinde Jethro Tull, Yes, Genesis gibi gruplarla çalışmıştır.

CLOUDS

Billy Ritchie / Hammond Org, Piyano, Harpsichord, Vokal
Ian Ellis / Bass, Mouth Org, Vokal
Harry Hughes / Davul

Konuk Müzisyen:
David Palmer / Orkestrasyon

WATERCOLOUR DAYS

01. Watercolour Days (5:29)
02. Cold Sweat (3:37)
03. Lighthouse (5:04)
04. Long Time (4:38)
05. Mind of a Child (2:52)
06. I Know Better Than You (4:54)
07. Leavin' (3:26)
08. Get off my Farm (3:27)
09. I am the Melody (2:43)

30 Ocak 2023 Pazartesi

Melissa / Midnight Trampoline (1971)

Avustralya'dan çıkma Melissa, beklenmedik şekilde insanı şaşırtan Psychedelic Rock gruplarından biri. 1969 yılında Molten Hue adıyla kurulan grup 2 yıllık bir konser maratonu ve 9 aylık sıkı çalışmanın ardından ilk ve tek albümünü kaydetmiş. 1971 yılında yayınlanan albüm West Coast tarzında Psychedelic Rock yapan Avustralyalı ilk gruplardan birinin albümü olarak da bilinir.

1971 yılında, albüm kayıtlarına başlamadan hemen önce Elton John'un Avustralya turnesinin Sidney ayağında ön grup olarak sahne almayı da başarmışlar. Kuruldukları şehir Sidney'in banliyölerinde bir hayli fazla dinleyici kitlesine sahip olan grup büyük ticari başarılar elde edemese de kaliteli bir albüm bırakabilmiş gruplardan. Albümün ardından grup bir süre daha ayakta kalmaya çalışmış ama 1972 yılı sonlarına dağılmışlar.

Müzikal olarak tarzlarını belirlemek aslında biraz güç. Her ne kadar Psychedelic çıkışlı olsalar da işi daha fazla ileri götürmüşler. Bazı noktalarda Van Morrison, Jefferson Airplane havası sezinlerken bazı noktalarda ise Cressida, Spring hatta daha ileri gidersek Jethro Tull'a kadar uzanan bir çeşitlilikte parçalar bulunuyor Midnight Trampoline'de. Hemen belirtmek gerekir ki bu bahsettiğimiz gruplarla ilgileri, onların müziğine benzer bir şeyler yapmaktan öte, onlardan beslenip kendi tarzları içerisine yedirmeleriyle alakalı. Jethro Tull'dan etkileri hissederken karşınızdakinin onlar olmadığını aksine bambaşka bir grupla karşı karşıya olduğunuzu çok iyi anlıyorsunuz.  Albüm boyunca duyduğunuz Folk, Heavy Psychedelic Rock, Hard Rock etkileriyle ara ara Indian Summer'ı a aklınıza getireceğini söylemeden geçmeyelim.

Avustralya'nın Van Morrison'a verdiği karşılık gibi düşünülse ve hatta Van Morrison'ın iki parçası Young Lovers Do ve Madame George'u yeniden yorumlamış olsalar da tam anlamıyla onların bir kopyası da değiller. Dönemin pek çok grubunda olduğu gibi Melissa'da da etkilenmeler bir hayli fazla ama bunu yaparken kendilerine ait bir tarz oluşturmaktan da geri durmamışlar.

Aksiyonu bol, sadelikten hoşlanan ama karmaşanın içine düşmekten de zevk alan müzik dinleyicileri için biçilmiş kaftan olarak adlandırılabilir Midnight Trampoline. Dinledikçe içine daha fazla düştüğünüz, düştükçe de vaz geçmek istemediğiniz tarzda albümlerden hem de.

MELISSA

Richard Barrett / Gitar
Joe Creighton / Bass, Vokal
Robert Gunn / Flüt, Vokal
Wally Sparke Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
"Martin" / Armonik Vokaller
Peter Martin / 12 Telli Gitar
Glen Farley / Elektrikli Piyano

MIDNIGHT TRAMPOLINE

01 - Matalla 4:50
02 - Getting Through 4:08
03 - Young Lovers Do 4:05
04 - Out in the Country 3:58
05 - Cuckoo 5:45
06 - Jennifer in New York 5:10
07 - Madame George 6:20