24 Haziran 2023 Cumartesi

The Beatles / Abbey Road (1969)

Malum Yaz modunu açtık, hafiften ve umursamaz bir şekilde ilerliyoruz. Fırsattan istifade The Beatles eklemesi de yapalım. Tabi buna The Beatles hakkında bilgi vermeye gerek duymadan yapalım. İşin güzel tarafı da o zaten ya. Abbey Road, grubun 11. stüdyo albümü olarak kayıtlara geçiyor. Stüdyoda hep birlikte kaydettikleri de son albüm ayrıca. Albüm kayıtları sırasında John Lennon bazı parçaları hiç beğenmiyor. Özellikle McCartney'nin Maxwell's Silver Hammer'ından nefret ediyor ve kayıtlar sırasında stüdyoyu terk ediyor. Zaten albümdeki parçaların bazılarında Lennon yok. Zira bu olay vuku bulduktan sonra grupla bağlarını koparmış. Abbey Road albümü piyasa sunulduğunda Lennon gruptan çoktan ayrılmıştı yani. Ama ticari olarak sorun yaratacak bu durumun altından kalkmak için yapımcılar 1 yıl sonra Paul McCartney de gruptan ayrılana kadar durumu başarılı bir şekilde idare ediyorlar ve kimse Lennon'un grupta olmadığının farkına bile varmıyor. Belirtmeden geçemeyeceğim, Maxwell's Silver Hammer gerçekten de kötü yaa.

Neyse, albümün yapımcılığı yine uzun süredir The Beatles'ın yapımcısı olan George Martin tarafından (America'nın da Holiday ile başlayan sürecinin yapımcısı aynı zamanda) ifa ediliyor. Martin, bu konudaki bütün yeteneklerini stüdyoyu yöneterek konuşturmuş diyebiliriz. Abbey Road'un kayıtları gerçekten de ilgi çekici düzeyde.

Diğer tarafından bakıldığında ise The Beatles'ın en iyi, en popüler ve ticari getirisi en yüksek albümlerinden biri olmasına rağmen hem eleştirmenler hem de dinleyiciler tarafından, hem de daha çıktığı ilk günlerden itibaren de eleştirilir. Doğrudur, zira daha önceki albümlerde kullandıkları deneysel diye tabir edebileceğimiz yapı bu albümde yoktur. Daha melodik ve popüler olma kaygısı güder. Diğer albümlere oranla biraz hafiftir yani. Çok fazla ses efekti kullanılır, iş The Beatles doğallığından çıkar bir miktar.

Bunun yanında Come Together, Something, Here Comes the Sun ve Octopus's Garden gibi günümüzde klasikleşmiş olarak anılan parçalar da bu albümdedir. Something ve Here Comes The Sun'ın The Beatles diskografisindeki en iyi parçalardan (hatta belki en iyileri) olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Tabi iş kişisel tercihlere döndüğünde Come Together gibi insanı coşku ile dolduran, sözleri ile umut veren şarkıyı tercih ettiğimi de belirteyim. The Beatles'ın Blues'a saygı duruşu gösteren ve Progressive öğeler içeren I Want You (She's So Heavy)'nin yeri ise bir başka. Keşfedilmemiş bir mücevher gibi parıldıyor albümde.

THE BEATLES
George Harrison / Lead Gitar, Ritim Gitar, Bass, Hammond, Moog, Harmonium, Vurmalılar, Lead Vokal (2,7,8,10,15), Geri Vokal
John Lennon /  Lead Gitar, Ritim Gitar, Akustik Piyno, Elektrikli Piyano, Hammond, Moog, Fx, Vurmalılar, Lead Vokal (1,6,8,10-12,15), Geri Vokal
Paul McCartney / Bass, Lead Gitar, Ritim Gitar, Akustik Piyano, Elektrikli Piyano, Hammond, Moog, Fx, Vurmalılar, Wind Chimes, Lead Vokal (3,4,8-10,13-17), Geri Vokal
Ringo Starr / Davul, Vurmalılar, Lead Vokal (5,15), Geri Vokal

Konuk Müzisyenler:
George Martin / Hammond, Elektrikli Harpsichord, Harmonium, Vurmalılar
Billy Preston / Hammond oOr (2,6)
Mike Vickers / Moog Programming

ABBEY ROAD

01. Come Together (4:20)
02. Something (3:02)
03. Maxwell's Silver Hammer (3:27)
04. Oh Darling (3:26)
05. Octopus's Garden (2:51)
06. I Want You (She's So Heavy) (7:47)
07. Here Comes the Sun (3:05)
08. Because (2:45)
09. You Never Give Me Your Money (4:02)
10. Sun King (2:26)
11. Mean Mr Mustard (1:06)
12. Polythene Pam (1:12)
13. She Came in Through the Bathroom Window (1:57)
14. Golden Slumbers (1:31)
15. Carry That Weight (1:36)
16. The End (2:19)
17. Her Majesty (0:23)

23 Haziran 2023 Cuma

America / Hearts (1975)

1974 yılında yayınlanan Holiday albümü ile birlikte America, Beatles'ın uzun süre yapımcısı olan George Martin ile anlaşmıştı. Holiday'da değişen bir yapı sezinlenmekle birlikte çok fazla ileriye gitmemişti. George Martin gibi yetenekli bir yapımcı için bu durum America'yı içeriden tanıma çabası olarak düşünülebilir. Kaldı ki albümde gerçekten de büyük değişiklikler yapılmış, önceki albümlere oranla grubun tarzı farklılaşmamış ama çeşitliliği artmıştır. Konumuz olan Hearts albümü ile de Martin, America'yı zirveye taşımıştır. Albümün getirdiği ticari o kadar büyük olmuştur ki America ve Martin birlikte toplam 7 albüme imza atmışlardır.

Bu noktada Martin ile ilgili bir etkiyi daha anlatmak gerekiyor. Birlikte çalıştıkları ilk albümde çok fazla olmasa da değişim sinyalleri veren grubun Hearts albümünde işin teknik kısmı tamamen George Martin'in elinde. O da yaptığı katkılar ile albümü Beatles kıvamında bir albüme çevirmiş. Ha yok, albümde Beatles varmış gibi hissetmiyorsunuz, ya da Beatles şarkıları dinlemiyorsunuz. Ama onlarla hemen hemen aynı teknik kalite, enstrümanlar ve ses kaydı dinliyorsunuz.

Bu açıdan bakıldığında da Hearts grubun en başarılı albümlerinden biri. Tabi bu teknik açıdan başarılı bir albüm olarak düşünülmeli. Zira ilk albümlerdeki ruhu bir miktar kaybetmişler ve iş paranın gözü kör olsun durumuna gelmiş. Albüm, Billboard'un albüm listesinde 4. sıraya kadar yükselmiş. Hal böyle olunca birbirini destekleyen bir durum oluşmuş, satışlar arttıkça listede 4'e kadar yükselmişler, 4'e kadar yükseldikleri için satışlar daha da artmış. Doğal olarak RIAA tarafından Altın Plak ile ödüllendirilmişler. 

Albümün en etkili parçası olan Sister Golden Hair etkiyi daha da arttırmış. Parça single versiyonuyla yine Billboard listesinde 1. sıraya yükselmiş. Sister Golden Hair'ın bir diğer özelliği de parçanın Jackson Browne'un müziğine saygı duruşu olmasıdır. Browne ile arkadaş olan Gerry Beckley, parçalarını ve tarzını çok sevdiği için ona öykünerek ve onun için bir parça yapmış. America için de bu parça oldukça iyi bir sonuç getirmiş görüldüğü üzere.

Hearts'tan çıkan diğer iki şarkı Daisy Jane Billboard'da 20, Woman Tonight ise 44'e yükselmiş ve albümde kalan bütün parçaların Amerikan radyolarında çalınmasını sağlamış.

AMERICA

Gerry Beckley / Vokal, Gitar, Klavye
Dewey Bunnell / Vokal, Gitar
Dan Peek / Vokal, Gitar, Klavye

Konuk Müzisyenler:
David Dickey / Bass
Willie Leacox / Davul, Vurmalılar
George Martin / Klavye
Clydie King / Vokal "Story of a Teenager"
Venetta Fields / Vokal "Story of a Teenager"

HEARTS

01 - Daisy Jane (3:07)
02 - Half a Man (3:33)
03 - Midnight (2:41)
04 - Bell Tree (2:32)
05 - Old Virginia (3:28)
06 - People in the Valley (2:43)
07 - Company (3:23)
08 - Woman Tonight (2:19)
09 - The Story of a Teenager (3:19)
10 - Sister Golden Hair (3:16)
11 - Tomorrow (2:48)
12 - Seasons (3:00)

22 Haziran 2023 Perşembe

Paladin / Charge! (1972)

Paladin
, İngiltere çıkışlı bir Crossover Prog grubu. Grubun iki kurucusu Pete Solley ve Keith Webb, Rolling Stones'un 1970 yılı konser kadrosunda klavye ve davul çalan tipler. Zaten uzunca bir süre de stüdyo müzisyenliği ve konserlerde ana grubun arkasında çalan müzisyenlerdenmiş her ikisi de. 1970 yılı ortalarına doğru kendilerine ait bir grup kurma fikri ile yola çıkmışlar. Rolling Stones'un arkasında çalmayı bir kenara bırakıp, dağılan gruplardan 3 elemanı daha aralarına almışlar ve Paladin'i kurmuşlar.

1971 yılında stüdyoda geçirdikleri sürenin ardından ilk albüm ortaya çıkıyor. Gruptaki müzikal etkiler Jazz, Blues, Folk, Afro-Cuban olunca ortaya çıkan albüm de ona benzer bir yapıda diye düşünülebilir. Hatta biraz daha ileri giderek şimdilerde World Music ve Rap olarak bildiğimiz türlerin ilk örnekleri bile albümde var diyebiliriz. Albümdeki karmaşa ticari başarıya da ters yönde etki etmiş doğal olarak. Fena değil diye nitelendirilebilecek bir albüm olmakla birlikte, alıp arşive koymaya geldiğinde çekinceli davranmak çok normal olabilir.

Yine de ilk albüm Bronze etiketiyle çıktığı için bir miktar şans da tanımış Paladin'e. Hemen ardından, 1 yıl sonra ikinci albüm kayıtları hızla yapıldı ve piyasaya sürüldü. İlk albümden çok daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Plak şirketi yine Bronze'du ve bu kez kapak efsanevi Roger Dean tarafından tasarlanmıştı. Albümdeki parçalarda kendilerine has bir hava yakalamakla birlikte Uriah Heep ve Genesis etkileri bir hayli fazla öne çıkıyor. Bazılarına göre Barclay James Harvest'a da öykünen yerler olduğu da düşünülüyor. Bir miktar belki ama BJH ile de çok alakaları olmadığı ortada.

Crossover Prog olarak nitelendirilse de bu ikinci albümün pek çok yerinde Heavy Progressive Rock etkileri olduğunu göz ardı edemiyoruz. Temelde evet daha popülerlik kaygısı güdülerek tasarlanmış parçalardan oluşuyor belki ama onu da kendilerini çok bozmadan yapmayı başarmışlar diyebiliriz. Diğer yandan albümdeki Hard Rock alt yapısının fazlasıyla sağlam olduğunu belirtelim. Genele bakıldığında az önce söylediğimiz Crossover Prog janrı Paladin'i tam olarak tanımlamıyor diyebiliriz. Hard Rock ve Heavy Progressive Rock albümün her yerinde kendini ağır şekilde hissettirirken Crossover olarak geçiştirmenin de doğru olmayacağını düşünüyorum.

PALADIN

Lou Stonebridge / Vokal, Elektrikli Piyano, Armonika
Derek Foley / Lead Gitar, Slide Gitar, Vokal
Peter Solley / Org, Grand Piyano, Keman
Peter Beckett / Bass, Vokal
Keith Webb / Davul, Vurmalılar

CHARGE!

01. Give Me Your Hand (6:41)
02. Well We Might (5:02)
03. Get One Together (2:35)
04. Anyway (4:14)
05. Good Lord (6:44)
06. Mix Your Mind with the Moonbeams (6:01)
07. Watching the World Pass By (9:25)

21 Haziran 2023 Çarşamba

Exploit / Crisi (1972)

Exploit
, 60'ların sonlarına doğru Lamberto Fiaschi (vokal), Piero Stano (gitar), Luciano Livi (klavye), Mauro Picone (bass) ve Tonino Valeri (davul) tarafından kuruldu. Kısa bir süre sonra Livi, Picone ve Valeri gruptan ayrılıyorlar. Gruba yeni dahil olan elemanların ardından da vokal Fiaschi de ayrılıyor. Gidenler gelenler derken Exploit'in orijinal kadrosundan hiç kimse kalmıyor. Sonradan dahil olanlardan Carlo Crivelli, Enzo Cutuli ve Aldo Pignanelli küçük bir plak şirketi ile anlaşma imzalayıp albüm kayıtlarına başlıyorlar.

Gerçi albümden hemen önce bir 45'lik kaydı yapıyorlar. O dönemde grupların tanıtılması ve ticari açıdan neler yapabileceklerini görmek amacıyla İtalyan yapım şirketleri tarafından sık kullanılan bir yöntemmiş bu. Doğal olarak da bu tarz single / 45'lik'lerdeki parçaların çoğu popülarite gözeten parçalar oluyormuş. Exploit'in de ilk 45'liği bundan nasibini almış.

Kötü olanı ise bu parçaların daha sonra albüme konulması zorunluluğu olması. Genelde alakasız parçalar oldukları için albümün yapısını da bozuyorlar. Crisi'nin de ikinci tarafında bu bu parçalar bulunuyor. Aslında fena değiller ama Plak olarak düşünüldüğünde ilk bölümde yer alan Crisi Suite'in yanına bile yaklaşamıyorlar. 20 dakikalık nefis bir suite olan bu parça için albümü arşivlemek gerekiyor. Diğer parçaları tercih etmeyebilirsiniz ama Crisi Suite gerçekten de etkileyici bir güzelliğe sahip.

Rock Progressivo Italiano'nun (RPI) ortlamanın üzerinde diyebileceğimiz örneklerinden biri Exploit'in Crisi albümü. Dinledikçe keşke daha fazla kayıtları olsaymış hissine kapılmadan edemiyorsunuz. 3 kişilik bir kadro ile yapabileceklerinin en iyisi hatta daha fazlasını yapmışlar diyebiliriz. Dönemin bu tarz pek çok grubunda olduğu gibi Exploit'te de Emerson, Lake & Palmer etkileri mevcut. Fakat klavyeci Carlo Crivelli, Keith Emerson'dan farklı olarak klavye bölümlerine gösterişli Psychedelic etkiler ekliyor. 

Power Trio olarak düşünüldüğünde hakkını verdikleri ortada. Ritim bölümünün kendini döke saça ilerleyip bir anda toparlanması ardından ne zaman duracaklarını bilemediğiniz bir hızla sürüklenmesi dinleyicide tuhaf etkiler bırakıyor. 

Tek albümlü efsaneler listemize pek çok gruba fark atarak giriyorlar böylelikle. Arşivde olmazsa olmaz grupların ve albümlerin arasındaki yerleri de baki.

EXPLOIT

Carlo Crivelli / Org, Piyano, Vokal
Enzo Cutuli / Bass, Vokal
Aldo Pignanelli / Davul

CRISI

01. Crisi Suite (20:27)
02. Anche Se Ho Sbagliato (2:56)
03. Un Bambino (3:55)
04. Il Campanile Della Cattedrale (3:58)
05. L'Anima Nuda (2:24)
06. Giochiamo Insieme (2:49)
07. La Tua Pelle Scotta (3:00)

20 Haziran 2023 Salı

Walrus / Walrus (1970)

Bass gitarist Steve Hawthorn olmasaydı Walrus olmazdı derler. Muhtemelen doğrudur. Hawthorn 60'ların ortalarından itibaren Jazz ve Rock'ı birleştirecek bir fikir üzerinde çalışmış. Çok yeni bir fikir gibi gelmeyebilir zira zaten hali hazırda Chicago ve Blood, Sweat & Tears hem listeleri hem de dinleyicileri o sıralarda buna alıştırmaya başlamışlardı. Fakat Hawthron'un fikir biraz daha klasik döneme, Big Band'lerin revaçta olduğu Jazz dönemine odaklanmakmış. Zaten grubun kadrosundaki kalabalıklıktan da anlaşılıyor bu.

İşin ilginç ve tuhaf yanı, Big Band tarzı Jazz Rock yapmak niyetiyle işe koyulup Heavy Progressive Rock ya da Progressive Blues olarak anılabilecek bir hale sokmak. Evet, albümün geneli Jazz Rock odaklı ama bahsettiğimiz türler de fena halde kendini hissettiriyor parçaların her birinde. Jethro Tull'un ilk dönemleri ve Room'a benzer bir yapıya sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz. Hatta biraz abartarak Blues'dan yolan çıkan bir King Crimson tarzından da söz edebiliriz Walrus'un bu ilk ve tek albümü hakkında.

Walrus albümünün, kendi halinde ilerleyen tek albümlü efsaneler listemize girmeyi ihmal etmediğini de belirtelim. Bundaki en önemli sebep Jazz, Blues ve Rock'ı birleştirip araya Psychedelic Rock, Acid Rock, Folk gibi soslar katmaları. Değişik ve etkili albümlerden biri.

Parçalarıyla, kaydıyla filan mükemmel denilebilecek bir albüm değil elbette. Ama kendilerine has geliştirdikleri tarz ile gerçekten de başarılı bir çizgi çiziyorlar. Başlarda söylediğimiz Big Band havasını da, Blood, Sweat & Tears hareketliliğini de, Jethro Tull'un sağlam girişli ilk dönemini de yakalayıp kendilerine ait bir şeye dönüştürüyorlar. Albümün her yeri için coşku dolu demek yanlış olmaz. Enstrüman kullanımları da bir hayli iyi . Gitarist John Scates'in nefis riffleri ve Hawthorn'un sizi bir anda yakalan bass dokunuşları keyfinize keyif katıyor. Bıkıp usanmadan, arka arkaya dinleyebileceğiniz nadir albümlerden.

Ne yazık ki tek albümle kalıp devamını getirmemişler. Oysa ki 1972 yılında, ilk albümün yayınlanmasından sonra oldukça etkili bir kitleye de sahipmişler İngiltere'de. Muhtemelen 8 kişiyi bir arada tutmanın zorluğuna dayanamayıp dağılmışlardır. Geride bıraktıkları tek albüm ise uzun yıllar dinleyicileri idare edebilecek türden.

WALRUS

Steve Hawthorn / Bass, 12 Telli Gitar (3)
John Scates / Lead Gitar, Ritim Gitar
Noel Greenaway / Vokal
Bill Hoad / Soprano Saksafon, Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Bariton Saksafon, Flüt, Alto Flüt, Klarnet
Roy Voce / Tenor Saksafon
Don Richards / Trompet, Celesta (4)
Barry Parfitt / Piyano, Org
Roger Harrison / Davul (1, 6), Klavye, Çıngıraklar, Tef
Nick Gabb / Davul (2,3,4,5,7)

WALRUS

01. Who Can I Trust? (2:33)
02. Rags and Old Iron/Blind Man/Roadside (13:38)
03. Why? (4:28)
04. Turning/Woman/Turning (7:16)
05. Sunshine Needs Me (3:21)
06. Coloured Rain/Mother's Dead Face in Memoriam/Coloured Rain (Reprise) (6:03)
07. Tomorrow Never Comes (3:30)

19 Haziran 2023 Pazartesi

Total Issue / Total Issue (1971)

Fransa'nın kendine has yapıya sahip gruplarından biri de Total Issue. Haklarında çok bilgiye sahip olmadığımız grubun 1970 yılında kurulmuş olduğunu biliyoruz. 1971 yılında yayınladıkları tek albümle de ortalamanın üzerinde bir iş çıkarmışlar. Grup başlangıçta 4 kişi olarak kurulmuş ama hemen ardından 6 kişilik bir kadroya ulaşmış. Albüm kayıtları sırasında bu kadro ile devam ederken grubun vokali gruptan ayrılıp kendi solo çalışmalarına yönelmiş. Albümdeki 8 parçadan 5 tanesi bahsi geçen vokalist / gitarist Jean Pierre Huser'e ait ama albümdeki grup kadrosunda Huser'in adını kayıtlar sırasında ayrıldığı için göremiyoruz.

Albümün yayınlanmasının ardından da yaklaşık 1 yıl boyunca, 1972'nin sonlarına kadar, kadro değişiklikleri ile bir arada durmaya çalışmışlar ama daha fazla da ileri gidememişler. Total Issue 1972 yılında tarihin tozlu rafları arasındaki yerini almış.

Adı sıkça geçen tek albümlü efsaneler listemize de giren albüm Progressive etkiler içeren Jazz Rock ve Fusion albümü. Hepsi de Jazz sahnesinden gelen grup elemanları albüme bir de Folk sosu katmayı ihmal etmemişler. Parçaların her yerinde folklorik öğelere, müzikal anlatımına rastlamak mümkün. Folk ve Jazz Rock birleşimi olarak da gayet iyi bir albüm ortaya çıkmış.

Total Issue albümü çok fazla ticari başarı elde edemese de müzikal anlamda oldukça iyi bir yerde duruyor. Çok sık karşılaşmadığımız Folk ve Jazz bileşkesini oldukça iyi kullandıklarını söylemek yanlış olmaz. Hele Hint folkloru etkisinde yaptıkları bir bölüm var ki gerçekten etkileyici.

Grubun ayrıca ilk dönem ya da erken dönem olarak nitelendirebileceğimiz Fransız Progressive Rock kültürünün ilk örneklerinden biri olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Gitar ağırlıklı olarak ilerleyen albümde klavye ve kemanlar da sık sık öne çıkıyor. Grup elemanlarının çoğu (belki de hepsi) multi enstrümantalist. Bundan dolayı da albüm içerisindeki uyum fena halde iyi. Bir yorumda Total Issue'nun bu durumdan kaynaklı olarak Hippie tarzı bir Progressive Rock yaptıkları cümlesine tanık olmuştum. Kesinlikle doğru olmayan bir yorum olduğunu da eklemeden geçmeyeyim. Dinledikçe farklı dönüşlerle karşılaştığınız, sizi başladığı yerde bırakmayan albümlerden.

TOTAL ISSUE

Henri Tessier / Bass, Vurmalılar, Vokal
Aldo Romano / Lead Vokal, Davul, Gitar
Georges Locatelli / Lead Gitar, Vurmalılar, Vokal
Michel Libretti / Keman, Gitar, Davul, Vurmalılar, Vokal
Chris Hayward / Flüt, Klavye, Vurmalılar, Vokal.

TOTAL ISSUE

01- Les Marins (3:30)
02- La Porte ouverte (8 :20)
03- Come Down (2 :55)
04- Over The Shadow (3 :05)
05- Rustique (6:25)
06- Quiet Place (2 :35)
07- Dis-Mais-Dis (4 :03)
08- Résurrection (3 :45)

18 Haziran 2023 Pazar

Altona / Altona (1975)

Thrice Mice
'ın devamı niteliğinde olan Altona, 1972 yılında bir önceki grubun dağılmasının ardından kurulmuş. Altona'da kuruldukları için de şehrin adını almışlar. Bu isimde pek çok grup var, hatta bir Türk Heavy Metal grubu da var/vardı, lakin bu Altona ilk olan. Thrice Mice'tan aldığı bayrağı bir miktar daha ileri taşıyor. Hem ticari başarı elde ederken hem de kaliteli albümlere imza atıyorlar. Tabi ticari başarıyı dünya çapında bir başarı olarak da almamak gerekiyor. Avrupa'nın bir kısmında ve daha çok Almanya'da kazandıkları bir başarı bu.

Thrice Mice'tan farklı olarak ilk albümde Jazz içeriğini fazlalaştırıyorlar. Yine her iki grup için özellikle belirtilen Blodwyn Pig etkisi ilk albümde fazlasıyla var. Krautrock'ın merkezine koysak da bir yandan da Fusion yaptıkları apaçık ortada. Fakat ikinci albümde daha Blues tınılarının hissedildiği bir iş yapıyorlar. Soul'un da fazlasıyla kendini gösterdiği bu albüm çok başarılı bir albüm değil. Daha doğrusu Thrice Mice ve Altona olarak düşünüldüğünde çok farklı ve pek iç açıcı da değil.

7 kişilik kalabalık bir kadro ile yaptıkları Jazz etkileşimli Rock müziği fazlasıyla kontrolsüz ve kendiliğinden diye tanımlayabileceğimiz bir şekilde icra ediyorlar. Bu açıdan oldukça farklı ve doyurucu bir yaklaşıma sahipler. Nereden ne çıkacağını, neyin nerede bitip başlayacağını, az sonra neler olacağını kestiremiyorsunuz. Coşku dolu anların çok olduğu albümde Psychedelic Rock etkileri de fazlasıyla hissediliyor.

Bazı kaynaklarda Colosseum ve Chicago gibi gruplarla karşılaştırılıyorlar bu ilk albümle ilgili olarak. Bakış açısına göre değişmekle birlikte yanlış bir yorum da değil. Her iki grubun da, özellikle Colosseum'un Valentyne Suite'inin kalitesine yaklaşan bir müzikal anlayışları bulunuyor.

Krautrock'ın en iyi ve en belirgin örneklerinden biri olarak da bahsedebiliriz albümden. Dönemin ve Almanlara özgü Rock müziğin temiz kayıtlarından biri çünkü Altona albümü. Bir miktar Heavy etkiler içerse de Heavy Rock, Heavy Progressive Rock ya da Heavy Psychedelic Rock'tan çok Heavy Krautrock diyebiliriz yaptıkları müziğe. Tabi ikinci albümde işler değişiyor ve ilk albümle neredeyse alakası olmayan bir albüm çıkıyor ortaya. Olur bazen öyle şeyler diyerek geçiştiriyoruz...

ALTONA

Karl-Heinz "Carlo" Blumenberg / Vokal, Soprano Saksafon, Bariton Saksafon, Bass
Klaus Gerlach / Gitar
Werner von Gosen / Gitar
Wolfgang Wülff / Tenor Saksafon
Michael von Rönn / Tenor Saksafon
Fritz Kahl / Bass
Hans-Heinz Gossler / Davul

ALTONA

01. Can't Live Without You (4:05)
02. Cocopus (5:36)
03. Überlandfahrt (4:03)
04. 7/4 (4:13)
05. Boulevard (4:59)
06. Frustration (6:44)
07. Hide Yourself (5:48)

17 Haziran 2023 Cumartesi

Thrice Mice / Thrice Mice (1971)

Hamburg
'dan çıkma en iyi gruplardan biri Thrice Mice. Tabi burada kişisel tercihler ön planda. Farklı türleri icra eden çok fazla grup içerisinden seçme yaptığınızda kendinize en yakın bulduğunuzu seçiyorsunuz. Thrice Mice da benim için öyle bir grup. 1966 yılında Hamburg'da kuruluyorlar. 1970 yılı sonlarına doğru ilk ve tek albümlerini kaydedip ertesi yıl da dağılıyorlar. Dağılmalarının ardından grubun iki önemli elemanı, Karl-Heinz Blumenberg ve Werner von Gosen, Altona'da müzik yapmaya devam ediyorlar.

Temelde Thrice Mice'ın müziği Wolfgang Buhre'nin etrafında dönüyor. Yani parçalar saksafon ve klarnet ağırlıklı. Erken dönem Krautrock'ın en iyi örneklerinden biri olarak nitelendirebileceğimiz albüm aynı zamanda tek albümlü efsaneler listemize de açık ara farkla girme hakkını rahatlıkla kazanıyor. Açık ara fark yapmalarındaki önemli etkiyi sağlayan da farklı tarzları değişik bir şekilde birleştirip Jazz Rock potasında eritebilmelerinden kaynaklanıyor. Bazı noktalarda Blodwyn Pig ve Curved Air havası sezinlerken, diğer noktalarda Hawkwind vari ses efekteleriyle bezenmiş Jazz tabanlı ama Heavy Rock'ı zorlayan bir tarz ile karşılaşıyorsunuz. Dönemin pek çok Krautrock grubundan ayrılmalarını sağlayan özelliklerden de biri ayrıca bu durum.

4 parçadan oluşan albümde parçaların tamamı etkileyici özelliklere sahip. İniş çıkışları, yola çıktıkları yerden çok uzaklara gidip ara ara başlangıca dönmeleri ama orada durmayıp farklı yerlere doğru yönelmeleriyle sizi değişik ve tuhaf bir yolculuğa çıkarıyorlar. 

Başlangıçta Beat Pop grubu olarak kurulan Thrice Mice'ın bu albümde gösterdiği performans doğal olarak inanılmaz. İyi ki Beat Pop'ta kalmamışlar. Fazlasıyla geliştirdkleri tarzlarında Ornette Coleman'dan Traffic'e, Amon Düül II'den Chicago'ya ve hatta The Doors'a uzanan bir yol izliyorlar. Jazz, Blues, Psychedelic Rock, Space Rock, Heavy Rock gibi türler albümün her yerinde uçuşuyor. Sanırım bunun en büyük sebebi birlikte çok fazla konsere çıkmalarından ileri geliyor. Grup elemanlarının uyumları fazlasıyla iyi. Biri bir türe dalınca dğerleri hemen ona ayak uydurmayı başarıyorlar. Elemanların beğendikleri tarzların da çeşitlilik göstermesi Thrice Mice'ın müzikal yelpazesini genişletiyor.

Alışkın olmadığınız şekilde sizi şaşırtan, şaşırdıkça daha fazla derine indiğiniz arşivde olmaması büyük eksiklik hissettirecek olan albümlerden yani Thrice Mice albümü.

THRICE MICE

Wolfgang Buhre / Tenor Saksafon, Alto Saksafon, Soprano Saksafon, Klarnet, Vurmalılar
Karl-Heinz Blumenberg / Vokal, Alto Saksafon, Vurmalılar, Flüt, Gitar
Werner von Gosen / Gitar
Wolfram Minnemann / Org, Piyano, Gitar
Arno Bredehöft / Davul
Rainer von Gosen / Bass

THRICE MICE

01. Jo Joe (8:51)
02. Vivaldi (11:34)
03. Torakov (12:54)
04. Fancy Desire (8:00)

16 Haziran 2023 Cuma

Asoka / Asoka (1971)

Dünkü Taste of Blues yazısında adı geçen Asoka'yı da eklemeden geçmeyelim. Zira daha sonra unutuyoruz. Unutulunca da çok gerilere kalıyor. Asoka gibi değişik, ilginç, tuhaf ve şaşırtıcı gibi kelimelerle tanımlanabilecek bir grubu da unutmak pek hoş olmaz.

1967 yılında kuruluyor Asoka. Taste of Blues'da bahsettiğimiz gibi aynı yıl kurulan iki grubun ikincisi ve geri planda bırakılanı. 1969 yılında yayınlanan Taste of Blues'un albümde yaşadığı şanssızlık ya da verdikleri yanlış kararın (yazıyı buradan okuyarak meseleyi anlayabilir / hatırlayabilirsiniz) ardından Claes Ericsson ve Patrick Erixson, Asoka ile yola devam kararı alıyorlar. 1 yıl kadar süren hazırlıkların ardından da albüm kayıtlarına girişip kısa bir sürede albümü bitiriyorlar.

1971 yılında yayınlanan albüm herhangi bir şanssızlık ya da yanlış karar sorunu yaşamasa da ticari olarak devasa boyutlarda bir getirisi de olmuyor. Doğal olarak kısa bir süre sonra Asoka da dağılıyor. Ta ki 36 yıl sonra tekrar bir araya gelene dek. Arada bir Take Off adında Archival albüm yayınlansa da ikinci albüm olarak nitelendirilebilecek albüm 2007 yılında 36 Years Later adıyla piyasaya sunuluyor. Genel olarak 2000'ler sonrasına kişisel olarak pek bulaşmayı tercih etmesem de Asoka'nın bu ikinci albümü oldukça da iyi bir albüm. Take Off ile birlikte arşive alınması gerekir diye de düşünüyorum.

Hard Rock ve Psychedelic Rock'tan gelen büyük etkiler farklı türler ve tarzlarla birleşerek Asoka'nın müzikal anlayışını oluşturuyor. Blues, Jazz ve Boogie parçalarda kendine yer bulurken fazlasıyla ön plana çıkan emprovizasyonları duydukça da dibiniz düşüyor. Toplamda albümü Heavy Progressive Rock içerisine ya da biraz arsızlık edip Heavy Psychedelic Rock içerisine dahil de edebiliriz. Fakat yeterli ya da doğru da gelmeyebilir. O noktada çok uğraşmayın, dinleyin sadece.

Albümün geneli coşkulu, karmaşık ve tuhaf etki bırakıyor insanda. Birbirine benzeyen hiçbir şey olmadığı gibi, şu gruptan esinlenmişler, bu albümü çok dinlemişler diye atıp tutabileceğiniz bir şey de bulamıyorsunuz Asoka'da. Kolay kolay vazgeçebileceğiniz bir albüm olmaktan çok öte, dinledikçe daha fazla dinlemeniz gerektiğine sizi inandırabilecek kadar da güçlü.

ASOKA

Tjobbe Bengtson / Bass
Daffy Bengtson / Davul
Robban Larsson / Gitar
Claes Ericsson / Piyano, Org, Keman
Bosse Winberg / Steel Gitar
Patrik Erixson / Vokal, Davul, Vurmalılar

ASOKA

01 - Psykofoni för ekogitarr och poporkester 2:11
02 - Ataraxia 3:28
03 - Leave Me 3:34
04 - Svensson Blues 3:27
05 - 1975 3:48
06 - If You Feel 4:25
07 - Tvivlaren 4:37
08 - I'm Trying (To Find a Way to Paradise) 6:15
09 - Psykofoni för ekogitarr och poporkester (reprise) 2:51

15 Haziran 2023 Perşembe

Taste Of Blues / Schizofrenia (1969)

Taste of Blues
, İsveç'ten erken dönem bir tuhaflık olarak özetlenebilir. 1967 yılında Malmö'de kurulan grup Psychedelic Rock ve Blues'dan beslenen ve kendi doğaçlamaları ile geliştiren bir yapıya sahip. Bu arada ilginç olan bir durum da var grupla ilgili. Grubun 2 elemanı Claes Ericsson ve Patrick Erixson aynı anda 2 gruba dahil olmuşlar 1967'de. Biri Taste of Blues iken diğeri de Asoka. Fakat öncelikli çalışma alanını Taste of Blues'a ayırılıyorlar ve diğer grup biraz geride kalıyor. Fakat Asoka da 1971 yılında çıkardıkları tek albümle biliniyorlar. 1971 yılından sonra da grup Lotus'a evriliyor. Ki o da başarılı İsveç gruplarından biridir.

Taste of Blues kendine has bir yapıya sahip gruplardan. Beslendikleri kaynaklar fazla olsa da kendi dillerini yaratmayı başarabilmişler. Hatta o kadar etkili bir şey yapmışlar ki Can'in öncülü olduklarını söylemek yanlış da olmaz. Muhtemeldir ki Can'deki elemanlar Taste of Blues'u biliyorlar. Ama onlardan feyz alıp almadıklarını bilemiyoruz elbette. Can'in müzikal anlayışındaki monoton, yinelenen ve süregiden ritim tabanlı yaklaşım Taste of Blues'da da mevcut.

Paul Butterfield, John Mayall ve Cream gibi isimleri takip eden grup elemanlarının kendilerine isim olarak Taste of Blues'u vermeleri çok normal. Bu ismin verdiği havadan kaynaklı olsa gerek, menajerleri de bir hayli fazla mesai yapmış ve grubun albümü çıkmadan hemen önce, 1969 yazında Frank Zappa and the Mothers ve Jefferson Airplane'in İskandinavya turnelerinin açılış konserlerinde ön grup olarak sahne almalarını sağlamış. Buradan yola çıkarak da albümün yayınlanması şart olmuş.

Lakin grup elemanları ve yapımcılar verdikleri yanlış kararın cezasını hemen çekmişler ve albüm ortalamanın çok üzerinde bir başarıya sahip olsa da satmamış. Kapakta kullandıkları çizimde, Şeytanın asasını tutan İsa ile İsa'nın çarmıhını tutan Şeytan üzerine bir de You shall have no other gods before us (Bizden başka tanrın olmayacak) yazınca pek de tercih edilmemişler. Albümün adıyla birlikte düşünüldüğünde ortadaki ikiyüzlü ya da birbiriyle faydacı ilişkiden kaynaklı olarak iyi ve kötünün konumunu sorguluyor diye de düşünülebilirmiş oysa ki.

TASTE OF BLUES

Don Washington / Vokal
Rolf Fredenberg / Gitar
Claes Ericsson / Org, Keman
Robert Moller / Baas
Patrik Erixson / Davul

SCHIZOFRENIA

01. Schizofrenia (17:02)
02. A Touch Of Sunshine (3:17)
03. On The Road To Niaros (1:33)
04. Another Kind Of Love (4:08)
05. Another Mans Mind (4:52)
06. What Kind Of Love Is That (2:14)