1969 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1969 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2022 Perşembe

Wigwam - Hard n' Horny (1969)

Blues Section
’ın dağılması ardına 1968 yılında kurulan Wigwam, ilk albümleri Hard n’ Horny’de yakaladıkları Jazz - Blues - Psychedelic harmanı ve aynı albümün ikinci yarısında anlattıkları konsept hikaye ile Finlandiya’nın ilk Progressive Rock gruplarından biri olarak kabul görülür olmuşlar.

1970’den itibaren Symphonic Prog’a kayan tarzlarının öncülü tınıları içeren albümün ikinci yarısından (arka yüz) önce saz taksimi kıvamında Jazz - Blues ve yer yer Psychedelia'nın tırmandığı ilk yarı (ön yüz) Jukka Gustavson’un bestelerinden oluşuyor. Fince sözlerin ağırlıkta olduğu parçalar aynı prodüktörün elinde çıkmasına rağmen, bambaşka mikslenerek -sözlerini anlamasanız da- birazdan geleceğimiz ikinci bölümden daha dikkat çekici hale gelmiş. Özellikle vokallerin Gustavson’ un Hammond’ı ile uyumlu ve unison korolar halinde ilerleyişi, bu yüzdeki bestelerin en can alıcı noktası.

İkinci bölüm, geçtiğimiz sene aramızdan ayrılan, grubun vokal ve bestelerinden sorumlu lideri Jim Pembroke’un konsept çalışması orta yaşlı Henry’ nin hikayesi ile devam ediyor. Psychedelic Rock’ın hakkını veren sözlerinin altyapısında, daha tek düze ve vokallerin enerjisini artırma görevi gören bass/davul partisyonları yer alıyor. Grup yine vokallerle paralel ilerleyen Hammond ve piyanoların yanı sıra bestelere bestelere ekledikleri yaylı düzenlemeleri ile başta bahsettiğim Symphonic Prog etiketini sonuna kadar hakediyor. Bestelerin çeşitliliği ile tam bir rock operaya dönen ikinci bölüm, çılgınca sözlerle başlayıp, zaman algınızı yitirmenize neden olarak “aklınızı başına almanızı” öğütleyerek bir anda bitiveriyor.

Hem Wigwam hem de Progresssive Rock tarihi açısından parlak olmasa da başlangıç için ortalamanın çok üstünde ve ardıllarına ışık tutması açısından önemli bir albüm. Müzikalitelerinin tavan yaptığı Fairyport öncesinde grubu tanımak isterseniz, tavsiyemdir. 

Bu arada Kvartteten’in dönüşünden midir bilemedim “İskandinavlar buluşuyor” (Yenikapı miting alanı) tadında ilerliyor gibiyiz. Hadi hayırlısı.

WIGWAM

Jim Pembroke / Lead Vokal, Piyano
Jukka Gustavson / Vokal, Org, Piyano
Nikke Nikamo / Gitar
Mats Huldén / Bass
Ronnie Österberg / Davul

HARD N' HORNY

01. 633 Jesu Fåglar (0:07)
02. Pidän Sinusta (5:38)
03. En Aio Paeta (3:01),
04. Neron Muistolle; Hyvää Yötä (3:08)
05. Guardian Angel
06. The Future (4:56)
07. No Pens, El Karsinoita (4:51)
08. Henry's...Mountain Range Or Thereabouts (3:11)
09. Geographical And Astronomical Mistakes (2:02),
10. Highway Code (2:53)
11. ...Ghastly And Diabolical Mistakes (1:17)
12. ...Cancelled Holiday Planes (1:39)
13. ...Concentration Camp Brochure (2:58)
14. ...Ears, Eyes, Girlfriends And Feet (1:34)
15. ...Hard And Horny All-Niter (1:12)
16. ...Milk Round In The Morning (2:29)


22 Eylül 2022 Perşembe

Arcadium / Breathe Awhile (1969)

Amerika
'dan çıkan Progressive Rock gruplarına şaşırdığımız kadar İngiliz Psychedelic Rock gruplarına şaşırmıyoruz. Sayabileceğimiz, bir liste oluştursak ona ekleyebileceğimiz çok fazla Psychedelic grubu mevcut İngiltere'de. Basıları gerçekten iyi işler çıkarıp iyi yerlere gelirken bazılarıysa maalesef tarihin tozlu raflarında kayboluyor. Arcadium da kendisi ile alakalı olmayan bir şekilde kaybolan gruplardan. Hak ettiği ilgiyi ancak 2003 yılında CD formatında yeniden basılan Breathe Awhile ile görebilmiştir.

1969 yılında Londra'da kurulan Arcadium, temelde Miguel Sergides isimli vokal yapıp ve 12 Telli Gitar çalan yetenekli bir adamın projesidir. Albümdeki bütün parçalar Sergides tarafından yazılmıştır. Grubun diğer elemanları da tamamlanınca albümü kaydetmeye karar veriyorlar. Küçük çaplı kulüplerde çalıp ortamda tutunmaya çalışırken dönemin yeni yayıncı firmalarından Middle Earth ile anlaşıyorlar. Yaptıkları tek ve en büyük hata da bu oluyor. Zira, toplamda sadece 5 albüm yayınlayabilen Middle Earth'ün en büyük sorunu kayıtlardaki ses kalitesinin düşük olması. Öyle canlı bir dönemde bu kabul edilebilir bir durum değil elbette. Middle Earth'ün kapanması bir şey değil, yanlarında Arcadium'u da götürmüş olmaları kötü.

Neyse ki bahsettiğimiz, 2003'te remastered edilerek yeniden yayınlanan CD ile ses kalitesi iyi bir noktaya gelmiş de grup hak ettiği ilgiyi 30 küsur yıl sonra da olsa görebilmiş. Albümün kaydedilip yayınlandığı yıl bu o kadar büyük bir sorun yaratmış ki Arcadium, albümün gösterdiği inanılmaz kötü ticari başarısızlık ile dağılma kararı almış.

The Doors, Iron Butterfly, Vanilla Fudge gibi grupların bulunduğu ekole dahil olan Arcadium'da kilise orgunu andıran klavyeler, insanın içini dışına çıkaracak kadar acılı, ıstırap dolu vokaller ve acid gitarlar fazlasıyla öne çıkıyor. Bu yönleriyle belki de dinleyebileceğiniz en iyi Psychedelic Rock albümlerinden biri Breathe Awhile. Parçalarda yaratılan imgesel ortamlar sizi Space Rock ile buluştururken, gerçekten de saf, aslına uygun ve olması gerektiği gibi bir Psychedelic albümle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Sergides vokalinin bu konuya çok fazla etkisi var. Ama az önce de bahsettiğimiz gibi gitarlar da azımsanmayacak denli iyi. Bütün olarak düşünüldüğünde eksiksiz diye tanımlayabiliriz albümü. Grubun ticari başarısızlığı, yanlış yayıncı firma seçişi bu noktada çok sinir bozucu geliyor. Çünkü daha fazla Arcadium dinleme şansımız elimizden alınmış gibi hissediyoruz.

ARCADIUM

John Albert Parker / Davul
Miguel Sergides / Lead Vokal, 12-Telli Gitar
Graham Best / Vokal, Bass
Robert Ellwood / Vokal, Lead Gitar
Allan Ellwood / Vokal, Org

BREATHE AWHILE

01 - I'm on My Way 11:50
02 - Poor Lady 3:58
03 - Walk on the Bad Side 7:33
04 - Woman of a Thousand Years 3:37
05 - Change Me 4:48
06 - It Takes a Woman 3:53
07 - Birth, Life and Death 10:18

21 Eylül 2022 Çarşamba

Whalefeathers / Declare (1969)

1969
yılında Cincinati, Ohio'da kurulan WhalefeathersBlues ve Psychedelic'ten beslenen sağlam bir Hard Rock grubu. Etkin oldukları 3 - 4 yıllık süre içerisinde 2 albüm kaydedebilmiş olan grup, Progressive Rock'ın da içine dahil edilmesi gerekenlerden. Grup hakkında biyografik bilgiye sahip değiliz çok fazla. Ortamda pek kalmamış ama kalamadıkları o süreyi iyi şekilde değerlendirip 2 tane Proto-Prog albüm kaydetmeyi başarmışlardır.

Her iki albümün de devasa boyutlarda etkileri yok belki yine de Amerika, Psychedelic ve Blues egemenliği altındayken hem her iki türden de beslenip hem de işi birkaç adım daha ileriye götürebilen enteresan grupların başında geliyor Whalefeathers

Klavyenin fazlasıyla ön plana çıktığı parçalarda, gitar da azımsanmayacak bir yere ve etkiye sahip. Bazı parçalarda her iki enstrümanın birlikteliği gerçekten de göz dolduruyor. Sıkıcı olmaktan bir hayli uzak olan parçalarda gitarın soloya başladığı her yerde kendinizi müziğin karanlık dehlizlerinde kaybeder duruma geliyorsunuz.

Çok başarılı ve farklı özelliklere sahip olmayan vokal anlayışı ve tekniği ile vokalin müzik içerisinde kaybolmasını rahatlıkla sağlamışlar. Böylelikle parçalar içinde kopukluklar yaşamıyor, beklentilerinizden çok farklı tınılar duyuyorsunuz. Ama bu demek değil ki vokal çok kötü! Hayır, değil elbette. Sade ama parçalara uyan bir vokalden bahsediyoruz.

Bazı parçalarda zaman zaman Jefferson Airplane etkileri hissedilse de bunun ötesine geçip farklı bir yapı oluşturmayı başarabilmişler. Psychedelic Rock'ın Blues ve Folk'la birleşip ilerlemeci bir mantığı benimsediği şarkılar dinlemek istiyorsanız, Whalefeathers bu konuda yetkin albümlere sahip. Grup 1973 yılında dağıldıktan sonra, elemanların pek çok müzisyenin arkasında çalığı, başka gruplar da kurduğu düşünülünce enstrüman kullanımının da yeterli düzeyde iyi olduğunu söylemek yanlış olmaz. 

Belirtmekte fayda var ki, kimi parçalar arasında keskin geçişler bulunurken kimilerinde ise hangisinin bitip hangisinin başladığını bile ayırt etmekte güçlük çekiyorsunuz. Birbirini tamamlayan ya da kopması gerektiği yerde hiç beklemeden başka yere giden parçalar bunlar. Yaratıcı ve değişik özelliklere sahip grup ya da albümler konusunda Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerle pek aynı seviyede değil. Ama Whalefeathers bu konudaki çıtayı az da olsa yukarı taşımayı başarıyor.

WHALEFEATHERS

Stephe Bacon / Vurmalılar, Vokal, Timpani
Ed Blackmon / Klavye, Vokal
Michael Jones / Gitar, Vokal
Roger Sauer / Bass, Vokal
Leonard LeBlanc / Bass, Vokal
Mike Wheeler / Gitar, Bass

DECLARE

01 - Declare - Prelude 3:55
02 - Lost Dimension 7:12
03 - Know Thyself 2:51
04 - Imagine 3:02
05 - Omaha 5:35
06 - Please Me for a While 5:15
07 - Invention Sequence 3:38
08 - Love Can't Be Wrong 3:42

10 Eylül 2022 Cumartesi

Touch / Touch (1969)

Amerika
'nın muhtemelen ilk Progressive Rock albümlerinden biri hatta belki de ilki. Psychedelic Rock'ın fena halde revaçta olduğu, Blues Rock'ın pek çok yeri salladığı West Coast'tan (büyütülecek bir şey değil, Batı Kıyısı sadece) çıkmış tek albümlük bir grup olan Touch ve grupla aynı adı taşıyan enfes albümü.

60'ların başında The Kingsmen adıyla yola çıkıp liste başarısı bile elde eden grubun elemanlarından Don Gallucci kendi grubunu kurmanın peşine düşüyor. Bob Holden ile birlikte Don and the Goodtimes'ı kuruyor. Grup kısa sürede Amerika Pop listesinde 20 numaraya giren bir de şarkı yapıyor ama daha fazla ilerleyemiyorlar. O sıralarda gruba Jeff Hawks ve Joey Newman da katılıyor. Gallucci'nin dediğine göre, 1967 yılı sonlarında The Beatles'ın Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band'ini dinlediklerinde "Titanic'teki şezlongların yeniden düzenlendiği hissine" kapılıyorlar ve devam etmeleri gerektiğine inanıp, en az adı geçen The Beatles albümü kadar iyi bir albüm kaydetmeye karar veriyorlar.

Bu sırada Goodtimes'ı tarihe gömüp bazı eleman değişikliklerine gidiyorlar. Gallucci, Newman ve Hawks sabit kalırken John Bordonaro ve Bruce Hauser Touch'a dahil oluyorlar. Los Angeles'daki Hollywood Hills'de bulunan Mağribi tarzı bir kalede hem yaşayıp hem de albümün parçalarını yazmaya başlıyorlar.

Parçalar bittiğinde kayda giriyorlar ve kayıtlar efsanevi denilebilecek şekilde, parti havasında kaydediliyor. Efsanevi diyoruz çünkü albümün kaydı sırasında stüdyoda bulunan isimlerden sadece bazıları; Jimi Hendrix, Mick Jagger ve Grace Slick. Daha ne olsun?

İşin en kötü tarafı albüm kaydından kısa bir süre sonra grup kişisel nedenlerden dağılıyor. Arkalarında bıraktıkları albümün kalitesinin farkına varabilmiş olsalardı sanıyoruz ki kişisel bütün sebepleri bir kenara bırakırlardı.

Fena halde Psychedelic Rock ve Folk'tan beslenen albümde birbirine benzemeyen ama bir arada durduklarında bir bütünü oluşturabilen parçalar bulunuyor. Konsept bir albüm olduğu söylenemez ama onlardan aşağı kalır yanı da yok Touch'ın. Parçaları dinlerken de belirlenmiş bir melodi üzerine çeşitlemeler beklemek yanlış olur. Başladığı yerde durmayan, bittiğinde başlangıçtan hatta kat ettiği yoldan bile farklı bir yerde duran parçalar bunlar. Albümdeki parçaları keşfetme işini size bırakıyoruz ama ekleyelim, Gallucci'nin klavyesinin öne çıktığı yerlere dikkat edin, sizi farklı evrenlere sürükleyebilir.

TOUCH

Don Gallucci / Klavye, Vokal
John Bordonaro / Davul, Vokal
Joey Newman / Gitar, Vokal
Bruce Hauser / Bass, Vokal
Jeff Hawks / Vokal

TOUCH

01 - We Feel Fine 4:33
02 - Friendly Birds 4:50
03 - Miss Teach 3:22
04 - The Spiritual Death of Howard Greer 9:31
05 - Down at Circes' Place 3:52
06 - Alesha and Others 3:05
07 - Seventy Five 10:58

3 Eylül 2022 Cumartesi

Banchee / Banchee (1969)

Daha önce de bahsettiğimiz üzere New York'tan çıkan, adı sanı fena halde duyulmuş çok fazla grup yok. Ama döneminde gerçekten de kaliteli işlere imza atmış, başarılı bir çizgi tutturmuş grupların ya da müzisyenlerin sayısı da az değil. Banchee de bu grupların içinde yer alıyor.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgi bulunmuyor. New York'ta kurulduklarını, daha sonra da Bosstown Sound ya da Boston Sound olarak bilinen akımın etkisiyle biraz yukarıya, Boston'a yerleştiklerini biliyoruz. 60'ların sonlarında müzik yapımcısı Alan Lorber tarafından, sırf pazarlama taktiği olarak ortaya çıkarılan Bosstown Sound aslında Frisco Sound ya da San Fransisco Sound olarak bilinen, içinde Quicksilver Messenger Service, Jefferson Airplane gibi grupları barındıran akıma karşıt olarak tasarlanmıştı. Bu pazarlama taktiği kendi içinde biraz fazla ilerlemiş olacak ki ortaya pek çok iyi Psychedelic Rock ve Psychedelic Pop grubu, albümü, müzisyeni çıkmıştı.

Banchee, Bosstown Sound'un ileri gelen gruplarından biri olarak öne çıkmayı başarınca, büyük çapta olmasa da ciddi bir ticari başarı yakalamıştı. Ama grubun ömrü fazla uzun sürmedi. Verdikleri konserler ve kaydettikleri 2 albümün ardından sahneden indiler.

Grubun ikinci albümü Thinkin' müzikal açıdan daha iyi olsa da tercihimi ilk albümden yana kullanıyorum. Zira hem albümün melodik yapısı hem de samimiyeti insanı daha fazla içine alıyor. Enfes sözlerle bezeli olması da ayrı bir güzellik tabi.

Albümde Quicksilver Messenger Service ve C,S,N,&Y tarzı bir yumuşak sound ve tatlı diye tabir edebileceğimiz vokal tarzı bulunuyor. Açılış şarkısı The Night is Calling fazlasıyla Psychedelic Pop havası içermekle birlikte ardından gelen Train of Life müziğin sert tarafına kayarak Hard Rock'a gülümsüyor. Davulun Tren'i andıran atakları, yırtıcı gitarlar ve iç gıcıklayan vokal ile keyifle dinlenen bir parçaya dönüşüyor.
İki gitarın gerçekten iyi kullanıldığı parça As Me Thinks'de vokali duyduğunuzda QMS'in parçası olduğunu düşünebilirsiniz. Kendilerinden çok şey katmalarına rağmen parça Banchee'den çok Quicksilver'ın gibi duruyor.

Follow A Dream ise hakkının fazlasıyla yendiğini düşündüğüm bir parça. Hani grupların daha iyi parçaları olsa da bir parçası milletin ağzına yapışır ya. Eagles - Hotel California, King Crimson - Epitaph, Led Zeppelin - Stairway to Heaven gibi. Bu da o ayarda, insanın diline, kulağına yapışan bir parça ama sorsak kimse bilmez. :)

Aradaki parçaları es geçmek doğru değil ama hepsini dinleyerek keşfetmek daha doğru olur mantığıyla, son parça Tom's Island'a geçelim. Albümün süresi en uzun parçası olmasının yanında Psychedelic, Hard ve hatta Progressive yapısıyla göz dolduran bir parça. 


BANCHEE

Jose Miguel Dejesus / Gitar, Vokal
Victor Digilio / Davul, Vokal
Michael Marino / Bass, Vokal
Peter Alongi / Lead Gitar, Vokal

BANCHEE

01 - The Night Is Calling 3:30
02 - Train of Life 3:21
03 - As Me Thinks 3:11
04 - Follow a Dream 4:28
05 - Beautifully Day 5:10
06 - Evolmia 3:24
07 - I Just Don't Know 3:17
08 - Hands of a Clock 4:14
09 - Tom's Island 8:49

21 Ağustos 2022 Pazar

Colosseum / Valentyne Suite (1969)

Fatboy Slim - Ya Mama sample olarak The Kettle’ın giriş riffini kullanmamış olsa bu albümle ne ilgim olurdu, Jon Hiseman insan mıydı ve en önemlisi böylesine muazzam müzisyenlerden oluşan bu grup hak ettiği ilgiyi göremedi mi, dilim döndüğünce cevaplayayım. 

Zamanında elde ettiği başarısına rağmen bugünden bakıldığında pek de numarası olmayan (yine de döneminin çok üstünde) blues ağırlıklı ilk albümleri Those Who Are About to Die Salute You ardına aynı yıl kaydedilen Valentyne Suite, malum parça The Kettle ile açılışı yapıyor. Her zamanki müzik piyasası pazarlama stratejisi olsa gerek, sözlerini pek takmazsanız gümbür gümbür bir riff ve hayvan gibi davulları (Hiseman’ a da sıra gelecek) ile kulak pasını alıyor almasına da ardına gelen parçalarla albümün en tırt parçası olduğunu farketmeniz kısa sürmüyor. Pek orjinal ve etkileyici bir ses rengi olmasa da James Litherland’ın The Kettle'da boğulan güçlü vokalleri Elegy’de beste ile mükemmel bir uyum içersinde ve sözleri ciğerinize işliyor. Devamındaki Butty’s blues’un yoğun jazz prodüksiyonu nedeniyle ezilmek üzere olan Litherland’ ın vokalleri kapanışa doğru daha seçilebilir hale geliyor. (kendi çabası gibi de duruyor) Ve bugün albümün hala konuşuluyor olmasının en büyük sebebi kapanış parçası olan 17 dakikalık enstrumantal Valentyne Suite, jazz ile progressive harmanın kuşkusuz en baba örneklerinden biri. Üç tematik bölüme ayrılan parçayı bir bütün olarak dinlerseniz her enstrümanın ne kadar incelikle bestelendiğine şahit olacaksınız. Özellikle de davulda Hiseman albümdeki tüm parçaların devamlılığına ve sürükleyiciliğine olan etkisini bu parça ile iyice göze sokuyor.

Jon Hiseman, açılışı yapan The Kettle’da nefes aldırmamasından tutun da en duygusal anlarda bile bir yolunu bulup düşük tuşelerine rağmen kendini farkettiren, inanılmaz bir davulcu. (Vakti zamanında The Graham Bond Organization’da Ginger Baker’ın da yerini doldurduğunu ekleyelim) Colosseum dağıldıktan sonra da devam ettiği Colosseum II ile müziğe olan tutkusuna ve bitmeyen enerjisine hayran olmamak ne mümkün.

Her ne kadar bir bir bahsetmesem de her biri kendi enstrumanında virtüöz ayarındaki (mesela Dick Heckstall-Smith aynı anda iki saksafon çalıyordu) orjinal kadrosu ile Colosseum’u doğal bir süper grup olarak anmak en doğrusu. Daha sonra yayınlandıkları Grass is Greener (daha çok Amerika için toplama gibi) ve Daughter of Time (ayrıca üzerine yazı yazmalı) albümlerinin ardından dağılsalar da Jon Hiseman, Alan Holdsworth ile Tempest, David Greenslade, Tony Reeves ile - Greenslade ve James Litherland, John Wetton ile - Mogul Thrash gibi gruplar kurarak müzik hayatlarına devam etti. Elbette aktif olduğu dönem İngiliz müzik listelerinde ilk 25 arasında her zaman yer etmiş bir grubun tamamı virtüöz ayarındaki elemanlarını ömürleri boyunca tek bir grup ile takılacak sanmak da büyük saflık olurdu.

COLOSSEUM

Dave Greenslade / Hammond Org, Vibraphone, Piyano, Vokal
Dick Heckstall-Smith / Saksofon, Flüt
Jon Hiseman / Davul
James Litherland / Gitar, Lead Vokal
Tony Reeves / Bass

VALENTYNE SUITE

01 - The Kettle
02 - Elegy
03 - Butty's Blues
04 - The Machine Demands a Sacrifice
05 - The Valentyne Suite
    i. January's Search
    ii. February's Valentyne
    iii. The Grass Is Always Greener...


ICG

20 Ekim 2020 Salı

Argent - Argent (1969)

Daha önceleri, hatta çok uzun zaman önce yapıp yayınladığımız bir toplama albümde (onu da neden yaptıysak artık) Argent’a ve Bring You Joy parçasına yer vermiştik. Ama ne grup hakkında ne de albümle ilgili bir şeyler yapmamışız sonrasında. Arşivlerde yer alması gereken gruplardan birini bu şekilde atlamak da pek hoş değil tabi. Gerçi atladığımız, daha hakkında yazmaya fırsat bulamadığımız o kadar çok grup ve albüm var ki…

1969 yılı ortalarında kurulan grup The Zombies’den ayrılan Rod Argent ile başlamış, başta Rod’un kuzeni ve iyi bir bass gitarist olan Jim Rodford’ın eklenmesiyle şekillenmiş, Russ Ballard ve Robert “Bob” Henrit ile de tamamlanmıştır. Adını doğal olarak kurucusu Rod Argent’ın soyadından almış, temelde de Rod’un kişisel projesi olarak başlamış ama grup müziğine dönmüştür.

Müzikal anlayışlarını tek bir alanla sınırlı tutmamış, farklı türlerde gezinmeyi seven bir gruptur Argent. Psychedelic, Progressive, Glam ve Hard Rock sınırlarında dolaşırken Jazz yaklaşımları da sergilemişlerdir.

Kasım 1969 yılında piyasaya sürülen ilk Argent albümünün ilk parçası olan Like Honey değişken yapısıyla dikkat çeker ki kişisel olarak albümdeki favori parçalarımdan biridir. İkinci sırada yer alan ve aslında öne çıkması gerekirken geride kalan Liar melodik yapısıyla ve sakin vokaliyle kulaklara bayram havası yaşatır. Aynı parçanın bu albümden 1 yıl sonra Three Dog Night tarafından yeniden yorumlandığını ve Argent versiyonundan daha başarılı olarak listelere girdiğini de belirtelim.

Tempolu melodik yapısı, vokaldeki Byronesk (böyle bir kelime / tanımlama olmalı, David Byron bunu hak ediyor!) gidiş gelişlerle keyfile dinlenen bir parça Be Free. Rod Argent’ın klavye kullanımının üst seviyeye çıktığı, bass gitarla desteklenen ve albümün en iyilerinden olan Schoolgirl de hak ettiği yeri bulamamış Argent parçalarından.

Albümün en uzun şarkısı ama kalite açısından pek de etkili olamayan Dance in the Smoke, 60’lı yılların film müzikleri tadında Lonely Hard Road, Muhteşem introsu ve sakin yapısıyla The Feeling’s Inside, insanı şaşırtan git gellere sahip Freefall ve bass gitar ile davul ekseninde gelişen Stepping Stone’un ardından gelen Bring You Joy ile albüm şarkı listesi son bulur. En sona koyulan Bring You Joy mood’u yerlerde sürünen yapısıyla, “modernleştirilmiş Jazz ile birleşik bir ballad ancak böyle yapılabilir” dedirten cinsten bir parça. Dinleyiciyi alıp yerden yere vurabilme yeteneğine sahip, karanlıkta ve özellikle yalnız gecelerde dinlemeyin!

ARGENT

Rod Argent – Klavye, Back ve Lead Vokaller (1, 5, 7, 8), Elektrikli ve Akustik Piyano
Russ Ballard – Gitar, Lead (2-4, 6, 9, 10) ve Back Vokal, Piyano (6)
Jim Rodford – Bass Gitar, Back Vokal
Robert Henrit – Davul, Vurmalılar

ARGENT

1. Like Honey (3:14)
2. Liar (3:12)
3. Be Free (3:47)
4. Schoolgirl (3:21)
5. Dance in the Smoke (6:17)
6. Lonely Hard Road (4:24)
7. The Feeling's Inside (3:50)
8. Freefall (3:19)
9. Stepping Stone (4:39)
10. Bring You Joy (4:10)

20 Eylül 2016 Salı

Ekseption - Ekseption (1969)


Hollanda’dan grup çıkar mı demeyin. Ekseption, sanılanın aksine,yaptığı müzik ile kendisini kısa sürede tanıtabilmeyi başardı. Grubun ilk albümüne baktığımızda, şarkı isimlerinin tanıdık gözükmesi normaldir. Bunun nedeni, grubun klasik müzik parçalarını jazz fusion-prog-senfonik bir geçişgenlikte sunarak, dinleyicide adeta saydığım bu üç türden herhangi birini sevmese bile, yarattıkları kompozisyondaki  uyum sayesinde kendilerini bir şekilde içlerine çekmeyi başarabilmekteler.

Grubun paylaştığım ilk albümü olan bu albümün çıkışında dönemin Philips’inin katkısı yadsınamaz. Albümde kimlerin bestesi yok ki; Beethoven,Brain Bennatt,Aram Khachaturian ve niceleri…

Albümü sıradan 60’ların progresif albümleri gibi bakmak yanlış olur .Grup, sadece klasik müziğin topluma mal olmuş önemli bestelerini sanki kendilerine aitmiş gibi bir hava içinde çalmaktalar. Albümde sadece Little X Plus adlı parça grubun kendisine ait. Progresife ve caza dair aklınıza ne geliyorsa bütün enstrumanları şarkılarda duyabilmek mümkün. Grubun en önemli özelliklerinden bir tanesi, doğal olarak bahsettiğim gibi, parçaların klasik müzik bestelerinden alındığı için, büyük bölümünün enstrumantal parçalardan oluşması. İlk üç sonrasında oluşan eleman değişikliğinde çok kısada olsa sözlü parçalar icra ettiler (1970-1972 arası).

Klasik müzikten haz etmeyen bireylere kendilerini sevdirecek nitelikte çalışmaları var. Grubun ana elemanı Rick van der Linden’in grubun müzikal anlamdaki çizgisinin oluşmasında etkisi tartışılamayacak nitelikte. Bir dönem gruptan ayrılması ile grup içerisinde o kadar değişiklik oluyor ki neredeyse dağılma noktasına bile geliyor. İllaki grubun yaptığı müziği başka gruplarla lanse etme gerekirse, Crimson-Camel-Tull sevenlerin bakmasında fayda var. Albüm o kadar hızlı akıyor ki, sanki rüyadaymışsınız hissiyatına kapılabilirsiniz.

Yukarıda saydıklarımın dışında Beethoven ve Khachaturian sevenlerin Ekseption’u beğeneceklerine inanıyorum (Bir Khachaturian dinleyicisi olarak benim düşüncem bu yönde) Albümdeki sonu dance ile biten parçalar, orjinaline nazaran daha vurgulu ve gerçekten dans etme isteği bile oluşturmakta. Açılış parçası olan 5.senfonin klasik biçimde başlayıp, yer yer senfonik öğelerle birleşerek şahane bir mash up deneyimi oluşturmuş. Grubun diğer albümleri zamanla oluşan eleman değişikliklerinin etkisiyle, yer yer düşüşler hissediliyor. Özellikle bu albüm dışında bundan sonra çıkan iki albümü de edinmekte fayda var. En kısa zamanda o iki albümü paylaşmak umuduyla.


İyi dinlemeler.


EKSEPTION 

Rein Van Den Broek - Trompet
Rick Van Der Linden - Klavye
Cor Dekker  - Bas Gitar
Peter De Leeuwe - Davul  -Vokal
Rob Kruisman - Saksafon - Flüt - Vokal
Huib Van Kampen  - Solo Gitar - Tenor Saksafon


EKSEPTION 

1 – The 5th
2 – Dharma For One
3 – Little X Plus
4 – Sabre Dance
5 – Air
6 – Ritual Firedance
7 – Rhapsody In Blue
8 – This Here
9 – Dance Macabre Opus 40
10 - Canvas

8 Eylül 2016 Perşembe

Sam Gopal - Escalator (1969)


İlk olarak, buradan herkese merhaba demek istiyorum. Malumunuz, ilk yazım olduğundan dolayı böyle bir giriş yapmayı sorumlu hissettim. Sam Gopal ismi bazılarımıza yabancı gelmeyecektir. Tek albümlerinin bulunmasının yanı sıra, genel psychedelic müziği Jimi Hendrix tınılarıyla etkileştirerek farklı bir konsept yaratmayı başardılar. Albümü dinleyenlerde, 60’ların Mississippi vari blues esintilerini hissetmeleri mümkün. Yukarıda bahsettiğim ismin yabancı gelmeme sebebi ise Motörhead’ten tanıdığımız Lemmy’nin ilk yer aldığı gruplardan olması.

Daha sonra rivayete göre bass gitar çalabilmek için gruptan ayrılma ihtiyacı duyuyor. Sonrası malum, grup resmi olarak sadece bu albümle müzik hayatına veda ediyor. Lemmy bu albümde hem gitar çalıp, hem de vokal yapıyor. Alışılmış vokalinin dışında Hendrix ve blues ezgileri sevenlere önerebilirim. Grubun 90’lı  yıllarda başka müzisyenler ile yapılmış bir albümü daha mevcut aslında, fakat dinleme şansına erişemedim.

Sam Gopal, genel olarak bu albümle bütünleştiği için (Lemmy’nin etkisiyle) sonradan çıkardıkları albümün esamesi pek okunamadığı ortada. Motörhead sevenler ya da Lemmy'i farklı bir şekilde dinlemek isteyenler için bir fırsat. Şimdilik Britanya üzerinden bir yolculuğa başladık, ileriki tanıtımlarda başka coğrafya ve türlere doğru yönelmek dileğimle.

İyi dinlemeler

SAM GOPAL

Ian Willis(Lemmy) - Vokal,ritim,lead gitar
Roger D'Elia - Akustik, lead gitar
Phil Duke - Bass

ESCALATOR

1 - Cold Embrace
2 - Dark Road
3- The Sky is Burning
4 - You're alone Now
5 - Grass
6 - It's only love
7 - Escolator
8 - Angry Faces
9 - Midsummer Nights Dream
10 - Seasons of the Witch
11 - Yesterlove
12 - Horse
13 - Back Door Man

4 Eylül 2016 Pazar

The Moody Blues - On the Threshold of a Dream (1969)

Şimdi The Moody Blues denildiğinde illa ki Nights In White Satin bir açılır, dinlenir, en azından mutlaka adı anılır. Kabaca araştırdım ikinci en sevilen şarkısına göre yaklaşık 5 kat daha fazla dinlenmiş.

Neyse ki On the Threshold of a Dream bu yazının konusu.

Konsept albüm deniliyor, şu günlerde rezalet örneklerine denk geliyorum açıkçası. Hatta ne yazık ki ateşli dinleyicileri içeriğin yetersizliğini kavrayamadıkları için eleştirilere "Bi kere bu konsept albüm! Daha ne olduğunu bile bilmeyenler yorum yapmasın!!" gibi güdük yanıtlar diziyor. Bence bu albüm şahane bir örnektir neyin ne olduğuna. Elbette öncesi de var ama şahsi favorim On the Threshold of a Dream kıtlıkta bile doyurucudur.

The Moody Blues, konsept etiketiyle gerçekten çok güzel albümler çıkarmıştır. Aslında artık yeni nesil listeler halinde dinliyorsak da albümleri, burda ön-arka fikirleri ayrıktır. İlk 6 şarkı başlangıçtır, aşktır, hayaldir, rüyadır ama arka yüz yola koyulur.

Gerçekten bir kapı açılır ve hikaye In the Beginning ile başlatılır. Sanki birden radyo açılır fonda bir müzik duyulur. Nerden seslendiği anlaşılmayan Lovely To See You. Ara sıcak mı ana yemek mi henüz çözememişken Dear Diary o kadar sakin sabit ve içeriğe uygun bir müzikle geliyor ki gerçekten bir günlüğün sayfalarını çevirmek gibi bıraktığı his. Anlatılanı usluca dinlemek düşüyor sadece.

Hayır Nights In White Satin güzel değil demiyorum ama peki Never Comes The Day çiçek değil mi? Ben bayılıyorum ve gerçekten nefis.

You know it's true,
We all know that it's true.

denilmiş zaten, fazla söze gerek bırakmadan.
Tembel bir günün ortasından büyülerin içerisine gayet kesintisiz bir geçiş.
Yenilerin eline yüzüne bulaştırdığı kısımlardan biri de bu galiba. The Dream ne kadar güzel bir tamamlayıcı fikrin içerisinde.

Part 1-2-3,...,n gibi dizilen serilere hep özel bir sempatim olmuştur Duydun mu? Duydum, duyuyorum, duyabilirim derken sona ve bıraktığı tatlı hisse ulaşıyoruz.

Güzeller güzeli bir The Moody Blues albümü On the Threshold of a Dream, keyifle dinleyeceklere sevgilerle.

THE MOODY BLUES

Justin Hayward / Akustik & Elektrik Gitar, Çello, Lead Vokal
Michael Pinder / Hammond, Piyano, Mellotron, Çello, Lead Vokal
Ray Thomas / Armonika, Flüt, Piccolo, Obua, Tamburine
John Lodge / Bass, Double Bass, Çello, Lead Vokal
Graeme Edge / Davul, Vurmalılar, VCS3 synth

ON THE THRESHOLD OF A DREAM

01- In The Beginning (2:08)
02- Lovely To See You (2:35)
03- Dear Diary (3:56)
04- Send Me No Wine (2:20)
05- To Share Our Love (2:54)
06- So Deep Within You (3:07)
07- Never Comes The Day (4:43)
08- Lazy Day (2:43)
09- Are You Sitting Comfortably (3:29)
10- The Dream (0:57)
11- Have You Heard? (Part 1) (1:40)
12- The Voyage (3:58)
13- Have You Heard? (Part 2) (2:32)

26 Ağustos 2016 Cuma

Creedence Clearwater Revival - Green River (1969)

John Fogerty'nin bitmek tükenmek bilmez enerjisinin gruba yansıması, elemanların müzik konusundaki yeteneği ve ilk iki albümün başarısından olsa gerek CCR 1969 yılı içerisinde 2. ve 3. albümü kaydeder. Green River bu dönemin ikinci albümüdür. Albümde yer alan iki parça Bad Moon Rising ve Green River CCR'ın en önemli hitlerindendir.

Doug Clifford 2013'te verdiği bir röportajda yerel grupları izlemeye gittiklerini, grupların alkol ve uyuşturucuya bağlanan berbat durumlarını gördükten sonra alkol ve uyuşturucudan uzak durmaya karar verdiklerini ve ya müzikte en üst noktaya çıkacaklarına ya da bu işi bırakacaklarına karar verdiklerini anlatır. Green River'ın öncesine tarihlenen bu durum albümün yükselen kalitesinin hikayesidir bir bakıma.

Hareketli ve eğlenceli sayılabilecek yapısıyla Green River albüme iyi başlangıç yapmanızı sağlar. Tek düze gibi görünün ama kendi içindeki devinimi bu tekdüze görünüm altında sunan bir parçadır.

Green River biter ama hareketlilik bitmez ve ikinci parça Commotion ile devam eder. Parça içindeki bass'lara ve gitara dikkat etmenizi öneririm. Harala gürele içerisinde genellikle farkına varılmaz ama son derecede başarılıdırlar. Ayrıca Commotion'ın Green River 45'liğinin B yüzünde yer aldığını belirtmekte de fayda var.

Üçüncü parça Tombstone Shadow'da tempo yarı yarıya düşer ve artık albümün derinliklerine girmeye başlarsınız. Blues gitarı alt yapıda sürekli gidip gelirken Swamp tadı içinize işler. Bass ve davul ön planda değildir hiç, hatta sadece ikisine odaklanırsanız sıkıcı bile gelir. Vokalden gelen ses her ikisini de bütünler ve yavan olmaktan çıkarır. Tahminen John Fogerty buluşudur bu da.

Wrote A Song Everyone albümün en uzun parçasıdır ve balad havasında ilerler. Gözlerinizi kapatıp dinlediğinizde yazın ortasında çöl gibi bir yerde kulübenizin önüne oturmuş, gün batımına bakarak yalnızlığın keyfini çıkarıyormuşsunuz izlenimi yaratır insanda. Halbuki şarkının sözleriyle bu durumun hiç alakası da yoktur.

B yüzünün ilk, albümün 5.parçası Bad Moon Rising benim en sevdiğim CCR parçalarından biridir. Kalıpların içinde kalan gidişatı, hey dostlar banjomuzu aldık hadi nehre açılalım kafası ritimleriyle keyif verir.

Lodi, albümden çıkan ilk 45'lik Bad Moon Rising'in B yüzünde de yer alır. Dinlediğinizde pek kayda değer bir parça gibi gelmez. Arada bazı atraksiyonlarla parça canlanır gibi olur ama anında eski düzenine geri döner.

"Yeah cowboy, ride your horse" tadında bir gidişatı olan Cross-Tie Walker inişli çıkışlı bölümleriyle etkiler. Blues gitarı ön plana çıkarak parçayı hareketlendirir. Parçanın bence tek eksiği fade-out (azalarak) ile bitmesidir. Daha kesin ve keskin bir bitiş etkisini daha da artırabilirdi.

Albümün 8.parçası Sinister Purpose Fogerty vokalini öne çıkaran bir yapıdadır. John sustuğunda ise gitar, bass, davul kendiliğinden öne çıkarak parça içi değişiklikleri sağlarlar.

The Night Time Is The Right Time albümün tek cover parçasıdır. 1957 yılında Nappy Brown tarafından kaydedilmiş bir rhythm&blues şarkısıdır ve 1958'de Ray Charles, 1983'te de James Brown tarafından coverlanmıştır. Temelde güzel parçadır ama bu albümün sonuna hiç gitmemiştir kişisel fikrim olarak.

Green River albüm olarak Billboard Magazine'in R&B Albums listesinde 26.sırada, Billboard 200 listesinde 1 numarada, dönemin bir diğer etkili dergisi RPM'in Top Albums listesinde de 2 numarada yer almıştır. 2 ayrı 45'lik olarak yayınlanan Bad Moon Rising ve Green River'ın her ikisi de Billboard Hot 100 listesinde 2 numaraya kadar yükselmiştir.

CREEDENCE CLEARWATER REVIVAL

John Fogerty / Lead Gitar, Lead ve Back Vokal, Piyano, Klavye, Armonika
Tom Fogerty / Ritim Gitar
Stu Cook / Bass Gitar
Doug Clifford / Davul

GREEN RIVER

1 - Green River (2:36)
2 - Commotion (2:44)
3 - Tombstone Shadow (3:39)
4 - Wrote a Song for Everyone (4:57)
5 - Bad Moon Rising (2:21)
6 – Lodi (3:13)
7 - Cross-Tie Walker (3:20)
8 - Sinister Purpose (3:23)
9 - The Night Time Is the Right Time (3:09)

25 Ağustos 2016 Perşembe

Creedence Clearwater Revival - Bayou Country (1969)

İlk albümün başarısının getirisi olarak 1968 yılında hızla ama etkileyici bir güzellikte kaydedilen Bayou Country, CCR'ın müzik dünyasındaki yerini sağlamlaştırırken diğer yandan Swamp Rock'ın daha görünür hale gelmesini de sağlaması açısından önemlidir. Swamp rock ayrımı ilk albüme oranla bu albümde kendini daha fazla hissettirir. Mississippi deltasında hayata geçen delta blues'un ardılı olarak da Swamp (bataklık) rock adını alması da espirili ve kaçınılmazdır. 

Bayou Country'den çıkan Proud Mary 45'liği Billboard Hot 100 listesinde 2 numaraya tırmanır, Avrupa'da tüm listelerde ilk 10 içerisinde yer alır. Proud Mary'nin başarısı gelecekte de devam edecek, başta Tina Turner olmak üzere birçok müzisyen ya da grup tarafından cover'lanacaktır. Parça o kadar etkilidir ki (popülerlik anlamında elbette) Bob Dylan bile 69 yılında Billboard Magazine'e verdiği bir röportajda "bu yılki favori parçam" açıklamasını yapar.

İlk parça Born On The Bayou Fogerty'nin yıllar sonra verdiği bir röportajda da belirttiği gibi tam anlamıyla bir Swamp Rock parçasıdır. Yapısı itibariyle de Southern Blues'a fena halde yaklaşmaktadır. Albümden sonra CCR'ın hemen hemen tüm konserlerinin açılış parçası olan Born On The Bayou ile ilgili ilginç hikaye ise parça kayıtları bittikten sonra John'un parçada kullandığı gitarının arabasından çalınmış olmasıdır. 

İkinci sıradaki Bootleg kendi halinde, sade, belirli sınırlar içinde gidip gelen ama kendi standartlarına sahip bir parçadır. 

Bu güne dek dinlediğim içinden Tren geçen tüm şarkılarda olduğu gibi Graveyard Train de aynı yapısal bütünlüğe sahip; standart ve sabit ritim üzeri farklı aletler ve etkili vokal. Eh tren geçiyorsa içinden elbette tekerlerin ray aralıklarında çıkardıkları tek düze ve sabit ses esas alınacaktır. John Fogerty'nin armonikası parçanın dikkat edilmesi gereken unsuru. 

Bize göre 4., plağa göre B yüzünün ilk parçası Little Richard tarafından ünlendirilen Good Golly Miss Molly. Parçanın sözlerinde ufak John Fogerty oynamaları mevcut. İnsanı rock'n roll ruhuna döndüren bir parçadır ayrıca kendisi. Gitar sololarıyla ve Fogerty vokali ile Little Richard etkisinden kurtulabilmiştir.

Kısa ama yırtıcı gitar introsuyla başlayan Penthouse Pauper baştan sona Gitar vs. Fogerty modunda ilerler. İkisinin birleşimi  de insanı sıkılmış bez gibi burarak lavaboya fırlatır. Neyse ki kendinize gelmek için ihtiyacınız olan şey bir sonraki parçada mevcuttur.

Proud Mary ile ilgili yukarıda söylediklerimize ek olarak aslında aman aman bir parça olmadığını ama popüler olabilecek bir yapıya sahip olduğu için hemen herkes tarafından beğenilme niteliğine sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki parça sonrası müzik tarihi bu savı kanıtlamıştır.

Ve albümün son parçası Keep On Chooglin' içerdiği cinsel imalar, dipten ve derinden gelen John Fogerty çığlıkları ve melodik yapısıyla hem başarılı olmuş hem de CCR'ın konser kapanış şarkısı olarak kullanılmıştır. Muhteşem bir parça değildir ama albüm kapanışını doğru şekilde yapmayı başarmış bir parçadır diyebiliriz.

Sıkıcılıktan fena halde uzak, Swamp Rock'ı  hakkıyla işleyen, kaliteli ve etkileyici bir albümdür.

CREEDENCE CLEARWATER REVIVAL

John Fogerty / Lead Gitar, Lead Vokal, Armonika
Tom Fogerty / Ritim Gitar, Back Vokal
Stu Cook / Bass
Doug Clifford / Davul

BAYOU COUNTRY

1 - Born on the Bayou (5:16)
2 - Bootleg (3:03)
3 - Graveyard Train (8:37)
4 - Good Golly Miss Molly (2:44)
5 - Penthouse Pauper (3:39)
6 - Proud Mary (3:09)
7 - Keep on Chooglin' (7:43)

27 Kasım 2012 Salı

Genesis - From Genesis To Revelation (1969)



       Yıl 1969... Hepsi 18-19 yaşlarında ve grup çalışmalarına başlayalı iki yıl olmuş. Grubun üzerinde, o dönemde İngiltere’deki en önemli pop müzik prodüktörlerinden biri olan ve aynı zamanda Genesis’i ‘keşfeden’ Jonathan King’in etkisi çok fazla. Biraz da bu yüzden çoğu progressive rock dinleyicisi bu albümü Genesis’in ilk albümü olarak değerlendirmez, çünkü albümün genel yapısı The Moody Blues’u ve bir parça da Bee Gees’i anımsatacak nitelikte. Hatta albümdeki parçaların çoğu, pek çok Genesis hayranı tarafından ‘’yan sanayi pop ballad’ları’’ olarak nitelendirilse de henüz daha çok genç olan bu müzisyenlerin iyi bir iş çıkardıkları da aşikâr.

Albümün kadrosuna baktığımızda klasik Genesis kadrosundan Peter Gabriel, Mike Rutherford ve Tony Banks’i görüyoruz ve şarkılarda da bireysel yetenekler açısından Gabe’in ve Mike’ın geleceğe dönük olarak fazlasıyla ümit verdiklerini görebilmek mümkün. Tony Banks’in performansı ise her ne kadar albümdeki şarkıların belkemiğini oluştursa da birkaç albüm sonra dinleyeceğimiz Tony Banks’e göre oldukça yaratıcılıktan uzak. Bu albümden bir progressive rock ‘magnum-opus’ı olan Foxtrot’a kadar olan süreci, bir gelişim süreci olarak görürsek From Genesis To Revelation sadece –grubun ikinci albümü olan- Trespass’a yönelik ufak belirtiler gösterebiliyor.

Her ne kadar olumsuz eleştirilerin hedefi olup yok sayılsa da bu albüm, Genesis hayranları tarafından en az bir kere dinlenmeli. Şarkılar ise aralarında tek tek incelenecek farklılıklar göstermiyor fakat That’s Me, hem Peter Gabriel’ın vokal yeteneklerini hem de Genesis’in şarkı yazma yeteneklerini göstermesi açısından yeterince güzel bir tercih olabilir.


1. Where The Sour Turns To Sweet (3:13)
2. In The Beginning (3:46)
3. Fireside Song (4:18)
4. The Serpent (4:38)
5. Am I Very Wrong? (3:31)
6. In The Wilderness (3:29)
7. The Conqueror (3:40)
8. In Hiding (2:37)
9. One Day (3:21)
10. Window (3:33)
11. In Limbo (3:30)
12. Silent Sun (2:13)
13. A Place To Call My Own (1:58) 
14. The Silent Sun (2:11)
15. That's Me (2:36)
16. A Winter's Tale (3:27)
17. One-Eyed Hound (2:33)

21 Ocak 2010 Perşembe

Jefferson Airplane - Volunteers (1969)

Blog'un bütün sakinlerine selamlar öncelikle. Bu kadar çok güzel insanın toplandığı bir ortamda yazmak gözümü biraz korkutsa da, nihayetinde aranızdayım ben de. Tanışma faslını çok uzatmadan hemen uçağa yetişmek istiyorum.

Jefferson Airplane ile ilgili çok söz söylemeye gerek yok elbette. Hemen herkesin iyi bildiği bir efsane zaten kendileri. Volunteers ise grubun altıncı albümleri. Bu albüm Woodstock 69'dan hemen sonra çıktı. Hatta albümdeki şarkılardan bazıları zaten Woodstock'ta çalınmıştı. (Wooden Ships'in Woodstock versiyonu aklınızın bir köşesinde bulunsun) Fikrimce, bu albüm, dönem olarak uçağın epey yüksekte olduğu bir dönemde yapılmış ve grubun tüm karakterini oldukça iyi yansıtan bir albüm. Jefferson Airplane, Volunteers ile bizlere aşkı, barışı ve özgürlüğü tatlı tatlı dikte ediyor. Biz de farkına bile varmadan kapılıp gidiyoruz.

Benim için bazı albümler vardır. Belli bir enstrüman ya da vokal çok ön plana çıkar. Volunteers ise hiç böyle değil. Bu durum kulağımın hamlığından mı kaynaklanıyor, yoksa kafamın durumundan mı bilemiyorum ama neticem budur. Bu albümde de elbette her sesi tek tek takdir etmeniz gayet mümkün, fakat kendinizi rahatça bıraktığınız anda sizi bütün halinde sarmalayacak bir albüm Volunteers.

Bu albümden bahsederken albüme adını eksik bir şekilde veren Volunteers of America'dan bahsetmemek olmaz elbette. Dönemin savaş karşıtlarının dilinden hiç düşmeyen, sembol bir şarkı olmuş Volunteers. Yıllarca da bu sembol özelliğini sürdürmüş. Akıllara Vietnam savaşı geldiğinde tam karşısında kendine yer bulmuş. Adını eksik bir şekilde veren dedim, zira albümün adı Volunteers of America olarak düşünülmüş fakat yapımcılar Volunteers olmasına karar vermişler.

Albümün kapağının da size kendini epey sevdireceğini düşünüyorum. Ekmeğin birine fıstık ezmesi, diğerine de reçel sürün, sonra ikisini kapatıp afiyetle yiyiniz efenim!

Son olarak albümdeki kendi favorilerimden bahsedeyim. Good Shepherd, The Farm, Eskimo Blue Day ve Volunteers'ı ayrı bir yere koyabilirim. Hemen ardından da We Can Be Together ve Wooden Ships'i başka bir yere koyarım...

Hepsini tek tek bir yerlere koymadan önce size iyi dinlemeler dileyip çekileyim.

JEFFERSON AIRPLANE

Marty Balin / Gitar, Vokal
Jack Casady / Bass
Spencer Dryden / Davul
Paul Kantner / Gitar, Vokal
Jorma Kaukonen / Gitar, Vokal
Grace Slick / Klavye, Vokal

VOLUNTEERS

01 - We Can Be Together (5:50)
02 - Good Shepherd (4:22)
03 - The Farm (2:55)
04 - Hey Fredrick (8:31)
05 - Turn My Life Down (2:55)
06 - Wooden Ships (6:00)
07 - Eskimo Blue Day (6:31)
08 - A Song For All Seasons (3:30)
09 - Meadowlands (1:01)
10 - Volunteers (2:03)

25 Ekim 2009 Pazar

Head Machine - Orgasm (1969)

Hee.. şaane bi sonbahar sabahı.. kahvaltımızı da ettik öğretmenevinde.. yetmedi Gentleoctopus, Jr.'ın pastasını da kestik. Eh keyif oldukça yerinde. Birader Cyphre da geldi sabah sabah. Odur budur derken Heep bağlantılı grupları koyduk da Head Machine'i unuttuk düşüncesine kapıldım birden. Boş vakit bulmuşken de girip halledelim şu işi istedim. Head Machine de tek albümlük gruplardan. Farkı belirli bir proje üzerine kurulmuş olması. The Gods'ın sonrası ve Toe Fat macerasının hemen öncesinde John Glascock'ın ısrarıyla Hensley, Kerslake ve Brian Glascock bir araya gelip bu 7 parçalık şaane albümü kaydederler. İlginç bi durum vardır bu albümde.. onun için aşağıdaki grup bilgisine bakılması gereklidir.

Toe Fat'in gelişini önceden haber verircesine albümün açılış parçası Climax eklentisiyle You Tried To Take It All'dur. Blues'u güçlendirerek Heavy Blues (aha yeni bi tabir gibi duruyo) şekline sokarak kaydedilen albümün girişi de şaane olmuş işte. You Must Come With Me'nin de bu parçadan aşağı kalır yanı olmadığını söyleyelim. Albüme adını veren Orgasm ise 9 dk'lık süresi içerisine sığdırdığı bir dolu enteresanlıkla alkışı hak ediyor.

Head Machine'in The Gods ve Toe Fat arasında bir bağlantı ya da geçiş grubu olarak düşünülmesi hiç de yanıltıcı bir fikir olmayacaktır. Zira gerçekten de The Gods'tan gelenlerin Toe Fat'e doğru evrileceklerinin habercisi bir albümdür Orgasm. Hensley bu albümde klavyeci kimliğinden çok gitarist kimliğiyle öne çıkar ki aslında Hensley müziğe de gitar ile başlamıştır. John Glascock da ileriki yıllarda neden Jethro Tull'da yer alacağını gösterir. Bi de bu albümle ilgili bilgilerim eksik ve karmaşık aslında benim. Kesinlik taşıyan bilgilere sahip olanlar lütfen haber versin de gerekli düzeltme ve eklemeleri yapalım. Misal, albümde David Paramor diye birinin vokal yaptığını ve aynı adamın albümdeki tüm parçaları yazdığı gibi bir bilgi kalmış aklımda ama sağlamasını yapamadım bi türlü. Bilgi sahibi arkadaşlar yorum kısmına yazarak bildiklerini paylaşırlarsa sevinirim.

HEAD MACHINE

Ken Leslie (Ken Hensley) -Gitar, Klavye, Vokal
John Leadhen (John Glasscock) - Bass, Vokal
Brian ve Lee Poole (Brian Glasscock ve Lee Kerslake) - Davul
Mike Road - Vurmalılar (elemanın gerçek adı olabilir bu :))
David Paramor - Vokal

ORGASM

01. Climax - You Tried To Take It All
02. Make The Feeling Last
03. You Must Come With Me
04. The Girl Who Loved, The Girl Who Loved
05. Orgasm
06. The First Time
07. Scattering Seeds