Pek gün yüzüne çıkmamış müzisyenlerden biridir İsveçli Thomas Wiehe. Açıkça çok fazla da bilgim yok. Tek bildiğim “Hoola Bandoola Band”in vokalisti Mikael Wiehe’nin erkek kardeşi olması. İskandinav müziğinin en ünlü albümlerinden biri olmadığı çok açık. Ama bu kadar da kenarda kalmış olması çok şaşırtıcı.
Albümün genelde sakin ilerleyen bir yapısı var. Ancak öyle bir şarkı var ki sırf bu yüzden albüm el altında mutlaka bulunmalı. “Raga Vid Det Relativas Nollpunkt”dan bahsediyorum. Trip başlayıp çift gitar ile kopan ve kopartan bir parça. Bu yazıyı yazarken dahi ses sonuna kadar açık. :) Başta Wiehe olmak üzere tek kelime ile mükemmel iş çıkarmışlar. Tek kusuru kısa olması. 7 değil 27 dakika olsun isterdik. Leve De Vilda Strejkerna’da kısa ama güzel bir soloya sahip. Albümden bağımsız bir fusion çalışması. Kapanış şarkısı olan Döm Själv’da albümün güzel şarkılarından. Şarkılar arasında kopukluklar olsa da o yıllarda yapılmış kaliteli albümlerden biridir bence... Özellikle gitar ve klavye kullanımı gayet başarılı. Ayrıca Wiehe’nin vokalinin bazı şarkılara yakıştığını söylemek lazım.
İskandinav kokusu sinmiş gayet başarılı bir çalışma. Hakkını vermek lazım..
THOMAS WIEHE
Thomas Wiehe / Vokal, Gitar, Harmonika
Olle Sandén / Bas Gitar
Håkan Nyberg / Davul
Jan Erik "Fjellis" Fjellström / Gitar
Roland Gottlow / Piyano, Klavye, Sax, Flüt (Japon Bambu)
Stefan Nylander / Çello (Eremitem)
DRÖMSKUGGA
1 - Drömskugga (5:10)
2 - Raga Vid Det Relativas Nollpunkt (7:25)
3 - Eremiten (6:25)
4 - Leve De Vilda Strejkerna (3:24)
5 - Huvet Upp - Benen Ner (5:10)
6 - Röster (7:55)
7 - Döm Själv (4:05)
22 Aralık 2008 Pazartesi
Hardal - Nasıl? Ne Zaman? (1978)
Kvartetten'a katılıyor ve gaza gelip eskilerden güzide bir albümümüzü eklemeye karar veriyorum.
Hardal, yetmişlerin ikinci yarısının başlarında toplanan bir gruptur. İlginçtir grup elemanları kendiliğinden değil, önceden tanışıklıkları olan Burhan Ağaoğlu adında bir müziksever tarafından tek tek seçilmiş ve bir araya getirilmiştir. O aralar Sedat Avcı, Aydın Şencan ve Cahit Kukul "Yeraltı Dörtlüsü" adlı gruptadırlar ve teklife oldukça sıcak bakarlar. Daha sonra ise Şükrü Yüksel'e teklif götürülmüştür. O da tereddütsüz kabul edince bir araya gelirler ve provalar başlar. Kısa süre sonra bestelerde klavye çalacak bir elemana ihtiyaç duyarlar. Sonunda Özkan Turgay'ın da kadroya dahil edilmesiyle grup oluşumunu tamamlar ve albüm kayıtlarına başlanır.
Albüm Türk Rock'ının önemli eserlerindendir. Enstrüman kullanımı yeterli düzeydedir. Vokaller oldukça hisli ve ön planda olup, grubun yüksek melodik temasıyla harika bir uyum içerisindedir. Parçaların her biri kendi içerisinde ayrı bir güzelliğe ve bütünlüğe sahiptir ki baştan sona insanı sıkmadan diyardan diyara sürükler.
Arşivlerde mutlaka bulundurulmalı, özellikle genç arkadaşlara zor kullanarak dinletilmelidir.
*Seneler önce Kadıköy'de beni bu albümle (ve akabinde eskiler Türk müziğiyle) tanıştıran Muhsin'e teşekkürlerimle.. Bir de buradan yak abi, LP ile nereye kadar (:
HARDAL
Şükrü Yüksel / Gitar, Vokal
Cahit Kukul / Gitar
Özkan Turgay / Klavye
Aydın Şencan / Bas Gitar
Sedat Avcı / Davul, Vokal
NASIL? NE ZAMAN?
1 - Bir Yağmur Masalı (6:10)
2 - Unuttum (3:33)
3 - Sen Gittin Diye (2:58)
4 - Nasıl? Ne Zaman? (5:52)
5 - Zor (3:23)
6 - Ne Kadar Zaman Geçti? (3:26)
7 - Lanet Olsun (4:02)
8 - Başka (2:40)
9 - Gece Vakti (3:46)
10 - Yalnızım (3:33)
11 - Ne Kaldı? (5:53)
20 Aralık 2008 Cumartesi
Great Society - Conspicuous Only In Its Absence (1968) - How It Was (1971)
Şimdi benden bi açıklama, bi tanıtım yazısı bekliyorsunuz biliyorum. Üzgünüm bir şey yazamayacağım. Tek istediğim şey ikinci parça olan ''Didn't Think So''yu dinlemeniz. Alıp götürüyor sizi bu şarkı albümün tamamıyla birlikte.. Ne diyebilirim ki başka... Melankolik ve depresif eğilimlerimin promilime paralel olarak arttığı şu zamanlarda sanırım affedersiniz bu doğaçlama tarzımı... Grace Slick.... Hayatımın kadını!!! Sanırım bir başka hemcinsimi bu kadar sevemem... Bu arada The Great Society, Jefferson Airplane adlı grubun ilk halidir grup daha sonra Jefferson Starship adını alacaktır. Bu arada Grace ablamızın çizdiği resimler de güzeldir; bi White Rabbits resmi çizmiştir ki görülmeye değerdir...
Sally Go 'Round Roses ile kıpraşır içinizde bir şeyler… Didn't Think So ile dibe vurursunuz.... Albüm inişleri çıkışları ile sizi duvardan duvara vurur, tabii ki bunda Grace ablamızın sesinin de etkisi büyüktür... Bir diğer dikkat edilmesi gereken husus da White Rabbit parçasıdır... Alışkın olduğumuz White Rabbit’ten biraz farklıdır bu albümdeki... Nature Boy ise bizi anlatır sanki... Sözün kısası herkes kendinden bir şeyler bulacaktır bu albümde... Beğeneceğinizi umuyorum...
Bu arada albümde kimler çalmış, şarkılar nasıl olmuş, ne yapılmış bilmiyorum bilgi veremediğim için affınıza sığınıyorum...
GREAT SOCIETY
David Miner / Gitar, Ritm Gitar
Darby Slick / Gitar
Grace Slick / Vokal
Jerry Slick / Davul
Peter Van Der Gelder / Bass
CONSPİCUOUS ONLY IN ITS ABSENCE – HOW IT WAS
1 - Sally Go 'Round The Roses (6:32)
2 - Didn't Think So (3:24)
3 - Grimly Forming (3:55)
4 - Somebody to Love (4:24)
5 - Father Bruce (3:31)
6 - Outlaw Blues (2:27)
7 - Often as I May (3:44)
8 - Arbitration (4:00)
9 - White Rabbit (6:10)
10 - That's How It Is (2:31)
11 - Darkly Smiling (3:07)
12 - Nature Boy (3:10)
13 - You Can't Cry (2:58)
14 - Daydream Nightmare (4:35)
15 - Everybody Knows (2:36)
16 - Born to be Burned (3:12)
17 - Father (6:40)
Gate - Live (1977)
Bu sefer Alman müzik devi Brain Records'un iki albümde topladığı "Festival Essen" kaydını eklemeyi düşünüyordum ama Gate'in konser performansını kayıtlardaki birkaç şarkıyla sınırlandırmak istemedim.
1974 yılında Haan, Almanya'da kurulan, pek fazla göze batmadan sessiz sedasız müziklerini yapıp ortadan kaybolan bir gruptur Gate. Türü hard rock ve krautrock arasında gidip gelen İki adet stüdyo ve bir canlı performanstan oluşan bir albüm diskografisine sahiptirler.
Müzikal olarak çok yaratıcı oldukları söylenemese de grup üyelerindeki yüksek enstrüman hakimiyetinin getirisi sonucu ortaya çıkan kaliteli parçalar hemen göze çarpar. Parçalar ağırlıklı olarak jam havası içerisinde olmakla birlikte derinlerden Jane ve Gentle Giant tınıları da duyulabilmektedir.
Biraz albüm hakkında yorum yapmak gerekirse adamlar kesinlikle kendilerinden bir gömlek üstün çalmışlar. Konseri "Nicht Peter" ile başlayan bol atraksiyon ve jam fırtınası ile akıcı ve coşkulu devam eden bir kırk dakika olarak özetleyebiliriz aslında. Ayrıca bu konserde çalınan parçaların albümlerde bulunmaması da "vay anasını" dedirtecek bir ayrıntı.
Albüm, tek başınayken de dinlenilebilirliği olduğu halde; "Birader, şu playliste sansasyonel birşeyler atıver de alsın kulaklarımızın pasını.." tarzı abuk diyaloglara sıkça maruz kalanlara ithafen eklenmiştir...
(gönderme de yaparım, evet).
GATE
Horst Kamp / Vokal
Martin Köhmstedt / Gitar
Manfred Schröpfer / Gitar, Vokal
Angelos Tsangaris / Bas Gitar
Manos Tsangaris / Davul
LIVE
1 - Nicht Peter (1:47)
2 - Late Night Movies (5:27)
3 - Lieber Wilhelm (5:27)
4 - Step In Love (5:24)
5 - Friedrichstrasse 18 (7:23)
6 - Hans Kurmel Boogie Woogie (6:44)
7 - Die Platzanweiserin (5:44)
8 - Rock On (2:21)
19 Aralık 2008 Cuma
Mustafa Özkent Orkestrası – Gençlik ile Elele (1973)
Başka bir ayıbımız da bizde yapılmış olanlara yeterince yer vermememiz. Bu ayıbı güzel bir albümle örtmeye çalışayım dedim. Mustafa Özkent Orkestrası…
Bir Türk’ün yaptığı en “kaliteli” çalışmalardan biridir. Albüm, Türk motifleri ile bezenmiş başarılı bir Fusion (jazz/rock) çalışmasıdır. Gitarist Mustafa Özkent’e Ümit Aksu, Cezmi Başeğmez, Veysel Çadır, Kamil Taşpınarlı, Merih Dumlu, Cahit Oben gibi isimler eşlik etmiş.
Kendisi, Barış Manço, Okay Temiz, Moğollar… ile yakın temasta olmuştur. 1976’da Belçika’da Barış Manço ile, İstanbul’da da Okay Temiz ile bir süre çalışmıştır. İlginçtir 1976 Montreal Olimpiyatların’da Aranjör ve Gitarist olarak bir grupta yer almış, Fransa’da bir Tv kanalında program bile yapmıştır. Amerika’da New York Madison Square Garden’da konser bile vermiş.
1973 yılında çıkan bu albüm son senelerde birçok ülkede büyük bir ilgi ile karşılanmış, çeşitli ülke radyolarında haftalarca listelerde kalmıştır. Eh haksız da değiller. 30 küsur sene önce, hem de bu müziğin en önemli yıllarında, böyle bir albümü nasıl gözden kaçırdıklarına inanamıyorlar. Hatta okuduğuma göre albüm açık arttırmalarda fahiş fiyatlara alıcı buluyormuş.
Onların bu albüme bakışı ile bizim bakışımız biraz farklı diye düşünüyorum. Bizler, aşina olduğumuz melodilerin rock motifleri çerçevesinde harmanlanmasını keyifle dinliyoruz. Hatta güzel bir gururla…Ancak onların bizden farklı olarak büyük bir şaşkınlıkla dinlediklerini biliyorum. Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca, Moğollar…vb. gibi ünleri ülkemizi aşmış kişiler veya gruplar dışında, onlar kadar ünlü olmasalar da Ersen, Selda… vb. gibi yerel motiflerin kullanıldığı müziğe büyük bir hayranlıkla bakmaktadırlar. Hele birde bu motifler Fusion, psych… vb. ile yorumlanırsa nasıl şaşırdıklarını tahmin bile edemiyorum.. :))
Albüme gelince söylenecek çok fazla bir şey yok. Türkiye’ye ait ender “kaliteli” isimlerinden biri olan bu renkli üstadın benzersiz işi. Beğenen beğenmeyen herkesin elinin altında olması gereken, “çok farklı” ve güzel bir albüm. Her zamanki gibi keyfini çıkarın….
Not: Tür konusunda Fusion’da ısrarcı değilim folk, funk, psych, crossover her şey mevcut :)
GENCLIK ILE ELELE
1 - Ayaş Yolları (3:10)
2 - Burçak Tarlası (2:58)
3 - Çarşamba (2:19)
4 - Dolana (4:38)
5 - Emmioğlu (3:04)
6 - Karadır Kaşların (2:56)
7 - Lorke (2:26)
8 - Silifke (3:39)
9 - Üsküdar'a Giderken (2:03)
10 - Zeytinyağlı (4:11)
Barclay James Harvest - Gone to Earth (1977)
Hmm.. bu blogda sıklıkla kişisel yorumlar yapıyoruz ya arada da şaane hatta akademik sayılabilecek denli kaliteli yorumlar da yapılıyor. Ben o kadar dirayetli olamıyorum bu konuda. Kişisel beğeniler yorumlara etki ediyor ve fark ediliyor bu açıkça benim metinlerde. İşte gene öyle bi albüme geldik; Gone To Earth... Bu Barclay James Harvest'ın en iyi, en muhteşem ya da en şaane albümü değil şüphesiz ama bıraktığı derin izlerle, tabi ki benim açımdan, burada diğer albümlerinden en önce yer almayı hak ediyor. Ha bi ek yapmak da lazım. Her ne kadar hiç dinletememiş olsam da sevgili eşim ki ona IceWitch demeyi tercih ediyorum (kocaman yüreğine karşın uyuzluk konusunda sınır tanımaz) bu albümü çok sevecektir. :) Bi dolu anlamlı anlamsız hayat oyunlarının arasında yanımda olduğu için çok mutluyum. İyi ki varsın.
Symphonic Progressive Rock'tır albümün ve BJH'in geneli, lakin ne hikmetse Crossover Prog olarak geçer. Benim için fark etmez, öyle de böyle de şaaneler. Les Holroyd ve John Lees ön plana çıksa da grubun asıl ağır topu Woolly'dir. Efsanedir bu adamlar da.
Albümün açılış parçası Hymn kişisel açıdan yeni bi başlangıcın habercisidir. Hayatımın dönüm noktalarından birinde "vadilerin derin ve dağların çok yüksek" olduğu bi dönemde "orada durup kafamı kaldırdığımda bulutlara değdiğimi" görmüş ve yeni başlangıçların aslında yine ama taptaze olduğunu anlamıştım. Hayat buymuş yani; sürekli yinelenen ama her seferinde taptaze kalan. Gerçi parçanın sözlerine baktığınızda benim kişisel durumumla hiç de alakası olmuyor ama hayat işte..(Freud'a sevgiler...)
Peşi sıra gelen Love is Like a Violin ise bi anda beni durgunluğa atan hani o hayatın anlamını bulduğunu zanneden kazma düşünceden kurtaran ve depresif hale sokan bi parçadır. 3.parçaya ısınamamışımdır hiç. Poor Man's Moody Blues ise... hmm... tanımlayacak kelimeleri bulmak zor aslında.. zavallı adamın hüzünlü blues'u işte...Ve melodisiyle albümün en kendine bağlayıcı parçası; Hard Hearted Woman. Enteresandır, basittir diğer parçalara oranla (ama bkz. Lady in Black, Uriah Heep, 2 akorla çalınır ama sevmeyen yoktur.), kısacık bi aşk öyküsü gibi gelir insana.. yine de bazı anlarda insanın beyninde o parça çalmaya başlar. Ardından gelen parça Sea of Tranquality hem bu parçaya bağlıdır hem de Woolly'nin ne şaane bi klavyeci, bi müzisyen olduğunun göstergesidir. İlk 6 parçadan sonra afallayan kişinin beyni bundan sonraki 3 parça ile toparlanır ve modern dünyaya adapte edilir. Ben bunlara da pek ısınamamışımdır ama yeri geldiğinde kilise çanları misali beynimin içinde dan dan vururlar.
Bunca zamandır blog'a BJH'i eklememiş olmamamızın ayıbını kapatır, dünyanın bütün palyaçoları, ağlamadan dinleyin! (Oblomov'a selamlar, Marx'la dalga geçme düttürüsü No: 37852) temenimizle hoşçakalın deriz.
BARCLAY JAMES HARVEST
Les Holroyd / Vokal, Bass, Gitar
John Lees / Vokal, Gitar
Mel Pritchard / Davul, Vurmalılar
Stuart 'Woolly' Wolstenholme / Klavye, Mellotron, Vokal
GONE TO EARTH
01 - Hymn (5:06)
02 - Love is Like a Violin (4:03)
03 - Friend of Mine (3:30)
04 - Poor Man's Moody Blues (6:55)
05 - Hard Hearted Woman (4:27)
06 - Sea of Tranquility (4:03)
07 - Spirit on The Water (4:49)
08 - Leper's Song (3:34)
09 - Taking Me Higher (3:07)
17 Aralık 2008 Çarşamba
Thunder and Roses - King of the Black Sunrise (1969)
Thunder and Roses Tarifi (3 kişilik):
Önce Cream'den Jack Bruce'un bas rifflerini ve vokallerini alın. Daha sonra buna zamanının en sert gruplarından Blue Cheer'in sert davullarını ekleyin. En son olarak da Hendrix'in gitarıyla bütünleştirin her şeyi. Üzerine de biraz asit serpiştirin. Olacak şey “Thunder and Roses” olacaktır.
ABD Philadelphia'da kurulan grup, tek albüm yayınlayabilmiş. Zamanının ötesindeki tarzıyla pek dinleyici edinemediyse de grup, psychedelic müziği blues temelinde, yapılabilecek en sert şekliyle yapmış.
Albümün giriş şarkısı ''White Lace And Strange''le zaten kulaklar hemen bayram ediyor ve 'ohannes' ya da 'vay' gibi tepkilerle şarkının sonu nasıl gelmiş anlamıyorsunuz bile. Bu şarkı daha çok Cream'in biraz sert ve daha akışkan hali gibi. Daha sonra albümün temposu “I Love A Woman” ile biraz düşüyor. Hemen ardından da southern rock temelli bir şarkı geliyor ''Country Life''. Albümde bir de blues şarkısı ''Red House'' un Experience tarzındaki bir yorumu var. Bu şarkıda gitaristin Hendrix'ten çok etkilendiği hemen fark ediliyor. “Moon Child” ise grubun yine o Cream tarzı 'akışkan' şarkılarından biri. Yer yer incelen vokalleriyle Skip Spence'i anımsatıyor. Ama tabi ki o 60’ların sonundaki öncü hard rock havasından ödün vermeden. “Dear Dream Maker” yine diğer şarkılardan geri kalmayacak kadar iyi. Albümle aynı adlı “King of the Black Sunrise” davulların sakinleştiği, tekrar eden bir bas riffi üzerine elektro gitarın ön plana çıktığı, ara ara psychedelic efektlerle dolu albümün enstrümantal tek şarkısı. Son olarak kapanış şarkısı ''Open Up Your Ears''la grup ilk şarkıdaki o sert psychedelic/blues tarzına geri dönüyor. Albümü dinlerken baştan sona power trio ruhunu en uç noktada yaşıyorsunuz. Hendrix severlerin kesinlikle baştan sona dinlemesi gereken bir albüm.
THUNDER AND ROSES
Christopher Bond / Gitar, Vokal
George Emme / Davul
Tom Schaffer / Bass, Vokal
KING OF THE BLACK SUNRISE
1 - White Lace and Strange (3:15)
2 - I Loved a Woman (4:37)
3 - Country Life (2:43)
4 - Red House (5:37)
5 - Moon Child (4:10)
6 - Dear Dream Maker (3:28)
7 - King of the Black Sunrise (3:47)
8 - Open Up Your Eyes (7:18)
Kravetz - Kravetz (1972)
Kravetz demiş biri... Ahan da Jean-Jacques Kravetz. Frumpy'nin vazgeçilmezi, Randy Pie'ın has adamı, Eric Burdon's Fire Dept. de bile tıngırdamış yetmemiş Atlantis'i bile kurmuş efsanevi klavyeci kişilik. Jamais'in bayram lafı ve de Yonçin'in şaane gazı ile ahan da bulunmayan bi albüm. (hayret.. ben her yerde var sanıyodum :)) Şimdi yukarıdaki laflardan sonra kalkıp albüm şöyle, böyle demenin bi manası yok herhalde. Dünyanın bütün rockerları... indirin! (Oblomov'a selamlar, Marx'la dalga geçme düttürüsü No: 37851)
Albüm 1972 tarihlidir, progressive rock'ın tavanı ile dibi arasında gidip gelmektedir. Her iki yönün de şaane olduğunu düşünürsek albüme kötü bi laf etmemiş oluruz. Unutmadan... Albüm 8 Days in April - The Hamburg Scene olarak da bilinir ve de yayınlanmıştır. Onun da kapağını koyduk işte. Bu kapağın üstünde yazanlara inanamıyor tabi insan. Neyse yahu.. Dinleyin işte...
KRAVETZ (8 Days in April)
Udo Lindenberg / Vokal, Davul, Vurmalılar
Jean-Jacques Kravetz / Org, Piyano, Synthesizer, Vurmalılar
Steffi Stephan / Bass
Thomas Kretzschmer / Gitar
Inga Rumpf / Vokal
Roger Hook / 12 Telli Gitar
KRAVETZ (The Hamburg Scene)
1 - I'd Like To Be A Child Again (9:35)
2 - Ann Toomuch (7:55)
3 - Routes (7:27)
4 - When The Dream Is Over (3:14)
5 - Master of Time (9:40)
16 Aralık 2008 Salı
Kvartetten Som Sprängde – Kattvalls (1973)
Bu albümü eklemek bana düşer sanırım. :) Adını “Birger Sjöberg” adlı bir yazarın 1924 yılında yazmış olduğu kitaptan alan bu İsveçli grup, 3 kişiden oluşmasına rağmen aslında 4 kişi olarak kuruldu.
Grubun ismi Kvartetten Som Sprangde (The Quantet that Blew Up), yani "Patlayan Dörtlü" anlamına gelmektedir. :) Ancak Margareta Söderberg (Vokal), yani grubun dördüncü elemanı, müzik anlayışının grup ile örtüşmediğini düşündüğünden gruptan ayrılmış. Grup da isim değiştirmemiş ve vokalist olmadan enstrümantal olarak devam etmişler. Bence çok da isabetli olmuş. Vokal bu müziğe ne derece yakışırdı bilemiyorum.
Tarz olarak Fusion’a (Jazz-Rock) yakın dururlar. Tabi az biraz psychedelic ve folk’a teğet geçerler. Santana’yı andıran bir havaları olduğu kabul edilir, ki ben de aynı fikirdeyim. Grupta ilk dikkati çeken bir basistlerinin olmaması. Hellman, bas işini klavye ile halletmiş. Diğer bir husus da yine aynı adamın kullandığı Hammond B3…Harika bir atmosfer yaratmış. Sjöberg’in gitar kullanımı -ki bazı bölümlerde çift gitar kullanmıştır- Santana’yı andırır. Ek bilgi olarak 1978 yılında çıkardığı “finn” adında birde albümü bulunmaktadır. O da ayrıca tavsiye olunur. ABBA ile yaptığı çalışma belki sizi ilgilendirebilir ama ben ilgilenmiyorum.
Albüme gelince; baştan sonaa aynı kalite ve güzellikte devam eden şarkılardan oluşur. Gitarın ve Hammond’ın sürüklediği bir atmosferde yüzen şarkılardan oluşan albümde neredeyse tüm parçalar birbirinden güzeldir. Subjektif olarak “Gånglåt Från Valhallavägen” birkaç milim daha ileride sanki.
Scandinavian Prog (:)) tarzının önemli gruplarından biridir. Ne yazık ki sadece bir albümleri var. 3 kişi ile daha ne yapılabilir bilmiyorum. Harika bir albüm. Keyfini çıkarın.
KVARTETTEN SOM SPRÄNGDE
Rune Carlsson / Davul
Fred Hellman / Klavye, Hammond
Finn Sjöberg / Gitar, Flüt
KATTVALLS
1 - Andesamba (5:11)
2 - På En Sten (4:30)
3 - Gånglåt Från Valhallavägen (8:49)
4 - Kattvalls (4:49)
5 - The Sudden Grace (4:53)
6 - Vågspel/Ölandsshuffle (7:18)
8 Aralık 2008 Pazartesi
Eloy - Ocean (1977)
Çok sevdiğim gruplardan biri olan Eloy hakkında kısacık da olsa bilgi vermek isterim. 1970'lerin ünlü Alman gruplarından biri olan Eloy zaman içinde değişmeyen tek elemanı Frank Bornemann ile farklı aşamalar kaydetmiştir. İsimlerini H.G. Wells'in Time Machine kitabında bahsedilen, gelecekteki bir insan ırkı olan ''Eloi''den alan grup, vokalist Erich Schriever'ın gruptan ayrılmasıyla politik çizgilerinden uzaklaşarak progressive özellikleriyle ön plana çıkmıştır.1973'te piyasaya sürülen ''Inside'' albümü ile Frank Bornemann grubun yeni vokalistidir.Bana sorarsanız Frank bu işi oldukça iyi yapmaktadır.
Her neyse zaman içinde grupta birçok kez eleman değişikliği yaşandı diyelim olsun bitsin...
Grubun konsept albümlerinden biri olan ''Ocean'' 1977 yılında piyasaya sürülmüş ve 200.000 kopya satarak Alman marketlerinde Queen ve Genesis'i geride bırakmıştır. Albümün konusu Atlantis'tir. Dinlemekte yarar olduğunu düşünüyorum. ''Atlantis kaybolmadı benim içimde yaşıyor kardeşim'' nidaları attırabilecek kıvamda Yani bana böyle oluyor, sizi bilemem yorumlarınızı bekliyorum.
OCEAN
Frank Bornemann / Vokal, Bütün Elektrik, Akustik ve Efekt Gitarlar
Klaus-Peter Matziol / Vokal, Bass Gitarlar
Detlev Schmidtchen / Org, Klavye
Jürgen Rosenthal / Vurmalılar, Flüt
OCEAN
1 - Poseidon's Creation (11:38)
2 - Incarnation of the Logos (8:25)
3 - Decay of the Logos (8:15)
4 - Atlantis' Agony at June 5th 8498, 13 P.M. Gregorian Earthtime (15:35)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)