9 Haziran 2023 Cuma

Pesky Gee / Exclamation Mark (1969)

Pesky Gee
'den daha önce bir miktar bahsetmiştik. Black Widow'un ilk halidir kendileri. Ama başlangıç grubu oldukları için biraz farklı, biraz hafif ve biraz da ham halidir diyebiliriz. 1966 yılında kurulduklarındaki amaçları aslında sadece Soul müzik üzerinden gitmekmiş. Bunun için epeyce mesai harcayıp dönemin pek çok ünlü konser mekanı ve barlarında çalarak yetkinlik kazanmaya başlamışlar. Ama müzikteki değişim onları da etkilemiş ister istemez ve yaptıkları müziğin içine farklı şeyler de dahil etmeye başlamışlar.

Pesky Gee'nin müzikal anlayışını Proto Heavy Prog diye özetleyebiliriz. Çok doğru bir tanım olmamakla birlikte onlara fazlaca uyan bir tanım olduğu da ortada. Soul'dan gelip, Jazz ile zenginleşip, Psychedelic Rock'ın sert yanlarından beslendikten sonra Blues soslu bir tarza evrilmişler. Bu karmaşık yapıdan dolayı, haklarında söylenen Jazz Rock, Psychedelic Rock vs gibi tanımlamaların hiçbiri de yanlış değildir aslında. Ama 1969 yılında kaydedip yayınladıkları Exclamation Mark albümü düşünüldüğünde, hepsini bir araya toplayarak söyleyebileceğimiz tür Proto Heavy Prog oluyor.

Albümün adı geçmişken, aslında isim ile ilgili ilk düşünceleri "!" olmuş. Lakin anlaşma imzaladıkları yapımcı firma bunun çok büyük riskler taşıdığını, milletin anlamayabileceğini öne sürüp okunuşunun yazılmasını istemişler. Yani özetle "öyle isim mi olur lan" gibi bi tavır geliştirmişler diyebiliriz.

Kuruldukları ve sahne almaya başladıkları ilk günlerden beri cover parçalar ile öne çıktıkları için albümde de cover parçalar var bolca. Tek tek isimlerini söylemenin bir anlamı yok, tadını kaçırmayalım. Zaten playlist'e baktığınızda "hadi canım, gerçekten onun parçası mı bu" diyeceğiniz gruplardan / müzisyenlerden aldıkları parçalar mevcut.

Bu arada cover yapıyorlar filan dedik ama adamlar işin hakkını vererek yapıyorlar. Parçaların orijinallerini bilen ve sevenleri şaşırtacak derecede iyi versiyonlar bunlar. Diğer taraftan baktığımızda da bu yöntem çok uzun süre devam etmezmiş anlaşılacağı üzere. 70'li yılların girişinde hala cover parçalar ile ayakta durmaya çalışmak da zor olurdu.

Exclamation Mark'ın yayınlanması ile birlikte de grup dağılma durumuna gelmiş. Hem ticari başarısızlık hem de müzikal anlayış farklılıklarından dolayı. Kalan bir kısım grup elemanı da akıllılık edip Black Widow ile yola devam etmeyi tercih etmişler.

PESKY GEE

Jim Gannon / Gitar
Jess Taylor / Org
Kay Garret / Vokal
Clive Jones / Saksafon
Bob Bond / Bass
Clive Box / Davul, Vurmalılar
Kip Trevor / Vokal

EXCLAMATION MARK

01. Another Country (7:37)
02. Pigs Foots (4:39)
03. Season of the Witch (8:22)
04. A Place of Heartbreak (3:00)
05. Where is My Mind (3:00)
06. Piece of My Heart (2:50)
07. Dharma For One (4:02)
08. Peace of Mind (2:19)
09. Born To Be Wild (4:20)

8 Haziran 2023 Perşembe

Acintya / La Cité Des Dieux Oubliés (1978)

Tek albümlü efsaneler listemize Acintya ekini yapalım. Grup hakkında bilgi bulmak gerçekten de çok zor. Fransız olduklarını, 1976 yılında kurulduklarını, 1978 yılında tek albüm çıkardıklarını, o dönemde birkaç konser verdiklerini ve grubun öne çıkan isminin Philippe De Canck olduğunu biliyoruz, hepsi o. Hangi süreçlerden geçtiklerine dair en ufak bir şey de yok.

Progressive Rock'ın Symphonic Prog kısmından giriyorlar müziğe. Albümün içinden anladığımız kadarıyla stüdyoya girdikleri her seferde parça kaydı yapmaya çalışmışlar. Hatta 1976 yılında ilk stüdyoya girdiklerinde kaydettikleri 2 parçayı daha sonra albümün CD versiyonuna eklemişler. Birlikte ilk kez stüdyoya girdikleri düşünülürse her iki parça da gerçekten çok iyi. Bunların dışında kaydedildiği söylenilen ama yayınlanmayan başka parçalar da varmış. Umarız bir gün karşımıza çıkarlar.

Bu ilk ve tek albümün ardından Acintya bir de konser kaydı yapma fırsatı bulmuş. 1979 yılında LP olarak yayınlanan canlı kayıt hak ettiği yeri ancak CD olarak basıldıktan sonra alabilmiş. O da gerçekten iyi ve etkili bir konser albümü. Ha daha iyilerini de dinlemişsinizdir elbette. Fakat tek albümü olan bir grubun konser kaydı, Fransız ve Symphonic Prog olmaları bunu bir miktar daha değerli kılıyor.

Albümün genelinde klavyeler hakim. Fazlasıyla coşkulu ve cesur hamleleri var klavyenin. Aralarda yanına eklenen keman da klavyenin başlattığı ilerleyişi devam ettiriyor. Bazı noktalarda avangard bir yaklaşım sergilemekle birlikte üzerinde fazla da durmuyor. La Cité Des Dieux Oubliés albümü için Symphonic Prog deyip duruyoruz ama alttan alta içerisinde pek çok farklı türün imlerini de barındırıyor. Yani eklektik bir yaklaşıma sahip oldukları, bunu albümün her yerine taşıdıkları için bir miktar Eclectic Prog'dan da bahsedebiliriz.

Barok Müzik'in en ağır taraflarından beslendikleri gibi kemanın gösterdiği performanslarda Neo-Klasik bir tavır takınması yukarıdaki eklektik savını doğruluyor. Sesin elektronikleştiği ya da öyle geldiği yerlerde Tangerine Dream izlerine rastlarken albümün de grubun da Wapassou'dan feyz aldığı görünümünde olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Tabi bu tıpa tıp bir benzerliği beraberinde getirmiyor. Onlardaki ağır hava Acintya'da da var diyelim.

ACINTYA

Philippe De Canck / Klavye, Synthesizer
Bernard Petite / Davul
Jean-Louis Tauvel / Bass
Philippe Clesse / Gitar, Keman

LA CITÉ DES DIEUX OUBLIÉS

01 - Adyane 4:21
02 - Espoir 15:40
        i. Solitude
        ii. Je suis un roi
        iii. Le voyage dans la bulle
        iv. Libellule
        v. La princesse bleue
        vi. Le soleil noir
        vii. Les Jardins de Velours
        viii. Acintya
        ix. Desespoir
        x. Le message
03 - La Cité des Dieux Oubliés 18:32
        i. Kaah-Imma la Cité
        ii. La déesse bleue
        iii. Le temple
        iv. La Nécropole des Rêves
        v. Les portes d'argent
        vi. La crypte d'Avahr-Moor
        vii. Vibrations
        viii. Le combat des dieux

7 Haziran 2023 Çarşamba

Aleph / Surface Tension (1977)

Avustralya kıtasında Art Rock ve Progressive Rock'ın başlangıcı sayılabilecek iki gruptan biri de Aleph. Diğerini daha önce bloga konuk etmiştik zaten: Sebastian Hardie. Bu iki grup gerçekten de Avustralya'da Progressive Rock'ın önemli bir yere gelmesini sağlayan gruplar. Her ikisinin de ömrü çok uzun süreli değil ama yapabilecekleri en iyi şeyi de yapmışlar diyebiliyoruz rahatlıkla.

1974 yılında Sidney'de başlayan Aleph macerası 6 kişilik bir gruptu. İlk dönemlerinde de Genesis ve Yes benzeri bir Symphonic Prog yapıya sahiptiler. Ama bu iki grupla benzeşen tarzlarının içerisinde eklektik bir yapı da bulunuyordu ve buradan hareketle de King Crimson ile olan benzerliklerinden sıkça bahsediliyor. Başlangıcından itibaren orijinal parçalar üreten bir grup olma kaygısıyla hareket etmişler ama benzerliklerden bir türlü kurtulamamışlar. 1975 yılında grupta baskın karakter olarak öne çıkan ve 1973 - 1974 yılı başlarında AC/DC'nin ilk dönemlerinde onlarla birlikte çalmış olan Ron Carpenter, grubun müzikal anlayışını bir miktar değiştirmiş. Değişikliklerin ardından da Aleph'in kendine has yapısı ve tarzı oturmuş.

1974 yılı sonlarında başladıkları Sidney konserleri ile tanınır hale gelmişler ve arada yaptıkları tarz geliştirmesi sonrasında da kendilerine kitle oluşturmayı başarmışlar. Bu noktada, grubun başarılı ve ciddi bir hayran kitlesine sahip olduğunu gören Warner Bros. grupla albüm anlaşmasına imza atıyor. Fakat buradan sonra bir dizi şanssızlık grubun yakasını bırakmıyor. Sahne aldıkları bütün konserlerde nefis performanslar sergileseler de 1976 / 1977 Avustralya Turnesi onlar için büyük bir ticari kayıp oluyor. Konser dizisinden umduklarını bulamayan grup stüdyoya giriyor ve albümü kaydediyor ama ortaya çıkan sonuç onları hiç memnun etmiyor. Zira stüdyoda yapılan bazı yanlışlıklardan dolayı albümün kayıtları çok iyi olmuyor.

Warner Brothers'ın Avustralya ayağına itiraz edip kaydı tekrar yapmak isteseler de WB bunu onaylamıyor ve albümü kayıt kalitesi düşük bir şekilde piyasaya sürüyor. Aleph elemanları da bunu kabullenmeyerek Warner Bros ile anlaşmayı feshederek kendi yoluna bakıyor. Fakat işler umdukları ya da bekledikleri gibi gitmiyor. İte kaka grubu 1979 yılına kadar ayakta tutuyorlar. Sonrasında grup elemanlarının sayısı azalarak 3'e kadar düşüyor. 1983 yılına kadar bu kadro ile sahne alsalar da çok başarılı olamıyorlar.

Symphonic Prog örtüsü altına gizlenen biraz Crossover Prog biraz da Eclectic Prog bir albüm olarak tanımlayabiliriz Surface Tension'ı. Şimdilerde yenilenmiş ve temizlenmiş versiyonu dinlediğimiz için LP versiyonundaki ses sorunlarına rastlamıyoruz. Supertramp gibi coşkulu ama naif, Genesis gibi sade ve etkileyiciler.

ALEPH

Joe Walmsley / Vokal
Dave Froggatt / Gitar, Vokal
Mary Jane Carpenter / Klavye, Vokal
Mary Hansen / Klavye, Synthesizer
David Highet / Bass
Ron Carpenter / Davul, Vurmalılar

SURFACE TENSION

01. Banshee (5:43)
02. Man Who Fell (5:44)
03. Morning (4:14)
04. (You Never Were A) Dreamer (4:17)
05. Mountaineer (14:35)
06. Heaven's Archaepelago (6:32)



6 Haziran 2023 Salı

Justine / Justine (1970)

Kadrosu farklı ülkelerden gelen isimlerden oluşan ama İngiltere'de kurulan Justine, Progressive Folk janrı içerisinde kaliteli ve iyi bir albüm kaydedip dağılan gruplardan. 1968 yılında bir araya gelip 2 yıllık sahne performans gösterilerinin ardından grup ile aynı adı taşıyan albümün kaydını bitirip yayınlıyorlar. Hemen ardından da dağılıyorlar.

Haklarında biyografik çok fazla bilgi bulunmuyor. Sadece grup elemanlarından vokalist Laurie Styvers ve John McBurnie hakkında bilgimiz var. Styvers gruptan ayrıldıktan hemen sonra arka arkaya kaydettiği 2 solo albümle tanınıyor. Özellikle 70'li yılların müzik ortamında bilinen, tanınan isimlerden biri haline geliyor. McBurnie ise yine Justine'den ayrıldıktan sonra katıldığı Jackson Heights ile biliniyor. 

Grubun ilginç yanlarından biri 6 kişilik kadroda 3 kadın vokalin bulunması. Diğer iki eleman gitar ve sonuncusu da davul çalıyor. Grup 3 vokalli olunca müzikal bakış açıları da ona göre şekillenmiş. Yine de albüm boyunca sadece vokal duyacağınızı da düşünmeyin. Doğru yerlerde ve birbirinin neredeyse içinden geçen şekillerde kullanmışlar vokalleri.

Justine'de Prog Folk'un farklı kökenlerden beslenen bir yapısı var doğal olarak. Farklı ülkelerden gelme grup elemanlarının gruba en büyük katkılarından biri de bu kültürel çeşitlilik. Diğer yandan albümün her yerinde dönemin en gözde türlerinden biri olan Psychedelic Rock fazlasıyla hissediliyor. Gelişmeye açık ve ilerici yapısıyla da Progressive Rock genel başlığı altına koymakta sakınca görünmüyor.

Genel yapının Amerikan menşeli West Coast Psychedelic'ten geldiğini albümü dinlediğiniz ilk andan itibaren anlayabiliyorsunuz. Biraz popüler bir yaklaşım sergiledikleri için de Mamas & Papas ile karşılaştırılabilir durumuna gelmişler. Tabi ki Mamas & Papas bu konuda karşılaştırma ya da kıyas kabul etmeyecek gruplardan. Fakat Justine albümünde gerçekten de grubun izlerini bulmak çok kolay. Kadın vokallerin Mama Cass'e öykündüklerini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Farklı açıdan bakıldığında ise multi national bir grup olarak farklı kültürlerden gelenleri Psychedelic sosuyla Progressive Folk içerisinde erittiklerini ve bunu yaparken de kendilerine ait bir dil ya da tavır geliştirdiklerini söylemek yanlış olmaz. Benzersiz ya da tek olduklarını söyleyemesek de kaydedip yayınladıkları tek albümle değişik bir bakış açısına sahip olduklarını da açıkça görebiliyoruz.

JUSTINE

John McBurnie / Gitar, Vokal
Keith Trowsdale / Gitar, Vokal
Dougie Wright / Davul
Laurie Styvers / Vokal
Bethlyn Bates / Vokal
Valerie Cope / Vokal

JUSTINE

01. Flying/Love You More Than Is Good for Me To/Nostrils (7:25)
02. She Brings the Morning with Her (3:18)
03. Back to Boulder (5:07)
04. Traveller (2:46)
05. See Saw (2:31)
06. Mini Splurge/Mr. Jones/Is That Good. That's Nice (10:54)
07. Clocks/Hey I Used to Know You (5:02)
08. Unknown Journey (7:07)

5 Haziran 2023 Pazartesi

Abraxis / Abraxis (1977)

1976 yılında Brüksel, Belçika'da kurulan Abraxis, tek albümlü efsaneler listemize Jazz Rock ve Fusion kanadından giriş yapıyor. Çok kısa ömürlü olan bu grup aslında bir anlamda da proje grubu gibi bir şey. Dönemin Belçikalı gruplarından elemanlar bir araya gelerek çalışıyorlar, albümü kaydedip dağılıyorlar. Tabi bu gruplar içerisinde Pazop ve Cos olunca olayın rengi de biraz değişiyor.

Grup ve albüm genel olarak adını Cos'da duyuran Charles Loos'un kontrolünde. Albümün neredeyse tamamı Loos'ın bestelerinden oluşuyor. Fusion açısından oldukça büyük bir yetenek olan Loos'un besteleri grubun müzikal kalitesini fazlasıyla arttırmış. Tabi burada grup elemanlarının da hakkını yememek gerekiyor. Adamlar sonuna kadar, ellerinden ne geliyorsa yapmışlar. Zorluk derecesi her bir parçada yükselirken onların da buna ayak uydurma zorunluluğu büyük bir sorun yaratmamış.

Albüm inişleri çıkışları, nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan düzeneği ile bir çok şeyi daha en başından vaat ediyor. Parçalar arasında gezindikçe de bu vaatlerin boş vaatler olmadığını anlıyorsunuz. Kimi zaman coşkulu bir şekilde koştururcasına ilerlerken, kimi zaman ise yerin dibinde yol almaya çalışan bir solucanın hızında hareket ediyor albüm. Bu farklılıklar da doğal olarak Abraxis'e çok şey katıyor ve değişik bir hava kazandırıyor.

Temelde Jazz'dan yola çıkarak Fusion yapan grubun anlayışında farklı tür ve tarzlardan öğeler de bulunmuyor değil. Ayırt edici bir şekilde dinlediğinizde farklı bir müzikal yolculuğa çıkmış olduğunuzun farkına varmakta gecikmiyorsunuz. Bu noktada Canterbury Scene farklılığının albümde bazı yansımaları da bulunuyor. Diğer taraftan Canterbury ile alakasız bir şekilde Camel etkilerini de hissediyorsunuz. Placebo ve Waterloo (Bogaert ve Musette'in 1970 yılındaki grubu) ile benzeşen yönleri de var Abraxis'in. Yine de kendilerine has ya da ait bir tarza sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz. Adını saydığımız tür ya da gruplar ile benzeyen yönleri olsa da aynı kulvarda ya da aynı olduklarına dair en ufak bir söz söylemek de haksızlık olur. Kendileri has bir tuhaflıkları var yani.

Tek albümle kalmış olmaları bir miktar can sıkıcı olsa da elimizde olanlarla yetinmeyi bilenler olarak keyfini sonuna kadar çıkarıyoruz Abraxis'in.

ABRAXIS

Charles Loos / Klavye
Dirk Bogaert / Flüt, Vokal
Paul Elias / Gitar
Jean-Paul Musette / Bass
Jack Mauer / Davul
Tony Malisan / Davul

ABRAXIS

01. Clear Hours (2:32)
02. Valse De La Mort (16:14)
03. Sweetank (4:26)
04. Billy The Keith (3:54)
05. Jeronimo (1:58)
06. Bolle Winkel (6:46)
07. Arhumba (1:42)


4 Haziran 2023 Pazar

Rumplestiltskin / Rumplestiltskin (1970)

Dünkü Rumple Stiltzken Comune çıkışı doğal olarak akla Rumplestiltskin'i getirdi. Oradan devam edelim istedik. Bu grup diğerinden daha farklı bir yerden ve daha farklı bir türden. 1970 yılında İngiltere'de kurulmuş Hard Rock, Blues Rock ve Progressive Rock grubu Rumplestiltskin

Temelde grup elemanları stüdyo müzisyeni. Yani para kazanma amaçlı olarak başkalarının albümde çalan elemanlar. Ama yaptıkları işte oldukça iyiler. Stüdyo kayıtlarında çaldıkları müzisyenler arasında Elton John, Tim Hardin, David Bowie, Joe Cocker, Roy Harper bulunuyor. Hatta Amazing Blondel'in bazı albümleri ile Alexis Corner'ın Collective Consciousness Society'inin (CCS) ilk albümünde de çalmışlıkları var ki daha önce blogda da yer verdiğimiz Korner'ın grubu da benzer bir stüdyo grubudur.

Tabi elemanlar biraz değişik oldukları için 1970 yılında 3 farklı grup kurup albümler kaydetmişler. Bunlardan biri daha önce bağlantıyı kuramadığımız ama blogda yer verdiğimiz Hungry Wolf, diğeri de Ugly Custard. Her iki grup adıyla 1'er albüm, Rumplestiltskin adıyla ise 2 albüm kaydetmişler. Yani 1 yıla 4 albüm sığdırmışlar. Gerçi grubun ikinci albümü olan Black Magician 1972 yılında ancak yayınlanabilmiş. (Yeri gelmişken belirtelim, bağlantıyı kuramamamızın sebebi bu albümde kullandıkları isimlerin gerçek isimleri olmaması. Aşağıdaki grup elemanları bölümünde parantez içerisinde belirtilen isimler bu albümde kullandıkları mahlaslardır.)

Belirgin ve para kazandıran türlere oynamayı tercih etmiş olmaları ne kadar zeki olduklarının da göstergesi. Rumplestiltskin Blues Rock kökeninden beslenirken, Hungry Wolf daha Jazz Rock ve Ugly Custard ise Psychedelic Rock'tan yola çıkıyor. Dönemin tam da para yapmaya aday türleri olarak söyleyebiliriz her üçünü de. Bu arada blogu takip edenler benzer bir aynı elemanlarla farklı albümle kaydetme durumunun Alman kanadında The Pink Mice, Asterix ve Electric Food olduğunu hatırlayacaklardır. Fakat o hikayenin sonu biraz daha iyi bitiyor diyebiliriz. Zira hepsinin ardından Lucifer's Friend'i kurarak büyük de bir başarıya imza atmışlar.

Rumplestiltskin'in bu ilk albümü dediğimiz gibi Blues kökenlerine dayanıyor. Fakat orada bırakmayıp ilerletiyorlar ve Hard Rock semalarında gezmeye başlıyorlar. Yeteneklerini konuşturdukları parçaların tamamı gelişme düzeyi yüksek parçalar ve enstrümantasyonu üst seviyede olunca işin içine Progressive Rock'u da eklemek gerekiyor.

Stüdyo grubu olarak albüm kaydetmiş olmalarına rağmen hiç de sıradan olmayan bir grup Rumplestiltskin. Fazlasıyla etkili ve kaliteli. Bazı noktalarda Iron Butterfly'ın ilk dönemlerini hatırlatan oyunlar ve tekniklere rastlayabiliyorsunuz. Vokalin de yine bazı yerlerde Doug Ingle'a öykündüğü açıkça belli oluyor.

RUMPLESTILTSKIN

Peter Lee Stirling [Peter Charles Greene] / Vokal
Alan Hawkshaw [Jeremy Eagles] / Klavye
Alan Parker [Andrew Balmain] / Gitar
Clem Cattini [Rupert Baer] / Davul
Herbie Flowers [Jackson Primrose] / Bass

RUMPLESTILTSKIN

01 - Make Me Make You 6:07
02 - Poor Billy Brown 8:02
03 - Knock on My Door 2:35
04 - No One to Turn To 3:16
05 - Mr. Joe (Witness for the Defence) 6:45
06 - Pate de Foie Gras 2:43
07 - Rumplestiltskin 3:19
08 - Squadron Leader Johnson 4:50

3 Haziran 2023 Cumartesi

Rumple Stiltzken Comune / Wrong From The Beginning (1977)

Luciano Storari
, Claudio Zaniolo ve Claudio Adorni tarafından 1973 yılında kurulan Rumple Stiltzken Comune, İsviçre'den çıkma bir Symphonic Prog grubu. Kurucuların adına bakıp İtalyan grubu olduğu düşünülse de değil aslında. Ama İsviçre - İtalya sınırında ve İtalyanca konuşulan Chiasso adında bir kasabadan çıkmışlar.

Kurulduktan sonra pek çok konsere, dinletiye çıkıp barlarda, sanat atölyelerinde filan epeyce mesai harcamışlar. Bu arada edindikleri kitle de gruba fazlasıyla sahip çıkmış ve neredeyse hemen her mekanda aynı dinleyicileri görür hale gelmiş grup üyeleri. İsim koyma konusu gündeme gelince de bunlardan faydalanmışlar. Ormanın içinde bir evde çalıştıkları için kendilerini yaşlı bir orman cücesi olan Rumplestiltskin'e benzetmişler. Dinleyicilerle hep bir arada olmalarından kaynaklı da durumu komünal bir yaklaşım olarak düşünmüşler ve ortaya Rumple Stiltzken Comune çıkmış.

4 yıllık çabadan sonra da 4 parçalık ilk ve tek albümlerini kaydetmişler. Albümün ardından da bir süre daha müzik hayatına devam etmişler ama zamanla grupta çözülmeler başlamış ve dağılmışlar.

İtalya sınırına yakın ve İtalyanca konuşuyor olmalarından dolayı Rumple Stiltzken Comune'un müzikal anlayışı bir miktar Rock Progressivo Italiano'ya benziyor. Ama hepsi o, sadece bir miktar. Temelde RPI olarak nitelendirmek doğru olmaz yani. King Crimson ve Yes benzeri bir kültürden beslendikleri ve açıkça bu yolun farklı bir versiyonunu takip ettikleri de ortada. Değişik ve hoş bir vokale sahip grubun ritim bölümü de albümün başından sonuna kadar elinden geleni ardına koymuyor. Ani yön değiştirmelerden durumu toparlamaya, üst seviye çıkışlardan diplerde gezinmeye kadar her yerde onları görmek mümkün.

Bu iniş çıkışlı, gidiş gelişli durum bir yandan da albümdeki tür çeşitliliğini arttırıyor. Psychedelic bir damarı da bulunan grubun yükselişleri ve sert bir anlayışa bürünmesiyle iş Space Rock'a kadar evriliyor. Araya attıkları melodik soslarla da dinleyicinin ilgisini kaybetmemek için oldukça etkili adımlar atmış oluyorlar. Wrong From The Beginning'in (albümün adı da nefis bu arada) başından sonuna coşku ve içten bir hava hakim. Rumple Stiltzken Comune sizi ikna etmeye uğraşmıyor, verdiklerini zaten beğeniyorsunuz.

RUMPLE STILTZKEN COMUNE

Claudio Zaniolo / Klavye, Vokal
Luciano Storari / Gitar, Bass Sesler
Umbro Barbarossa / Bass, Akustik Gitar
Ezio Costantini / Davul, Vurmalılar
Mauro Marangoni / Lead Vokal, Synthesizer, 12 Telli Akustik Gitar

WRONG FROM THE BEGINNING

01. Flipping (7:19)
02. Wrong from the Beginning (8:17)
03. To Be Or Not To Be (8:21)
04. The Closed Boy (9:57)

2 Haziran 2023 Cuma

The Running Man / The Running Man (1972)

The Running Man
aslında bir gruptan çok İngiliz müzisyen Ray Russell'ın bi dolu albümünden biri olarak nitelendirilebilir. Özellikle Jazz, Jazz Fusion, Free Jazz ve Canterbury Scene gibi türlerde albümler yapan Russell, 1972 yılında bir araya getirdiği grupla tek atımlık bir albüm kaydetmiş. Kimilerince çok beğenilmese de içerisindeki sert yaklaşımlar, Free Jazz'den vurdumduymazlık, tuhaf dönüşler ve dur durak bilmeyen enerjisi ile sevdiğimiz albümlerdendir. Doğal olarak şu malum listemizin de asil üyelerindendir.

Eclectic Prog olarak kategoriye dahil edilen The Running Man'in müzikal anlayışı biraz farklı aslında. Yani, evet Eclectic Prog elbette ama Jazz doğaçlamaları ile bambaşka yere giderken, Hard Rock melodileri ile farklı bir yerlerden dönüyor. Kimi zaman 60'ların sonunda San Francisco'daymışsınız hissiyatı veren Psychedelic yaklaşımlarla karşılaşıyorsunuz. Ama bazı noktalarda "Clark Hutchinson mı yahu" diyebileceğiniz gibi "Procol Harum'a benziyor" ya da "Barclay James Harvest'ı andırıyor" da diyebilirsiniz.

Farklı türlerden ve tarzlardan bileşenler içeriyor yani albüm baştan sona. Nadir bazı albümlerde olduğu gibi neyin nerede ne zaman başladığını anlayamadığınız gibi, buraya ne zaman geldik duygusuna da kapılıyorsunuz sık sık. İlk defa dinleyenler için zorlayıcı bir tercih olabilir The Running Man. Ama bu konuda deneyimi olanlar için keyif verici niteliklere sahip.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgimiz yok. Ama Russell ile birlikte çalan grup elemanlarının bir kısmının daha önce de Russell ile farklı projelerde çaldıklarını görüyoruz. Yani adam yaptığı kayıtlar sırasında tanıştığı müzisyenler arasından seçme yapıp, bu elemanlar bu albüm için ideal kafasında karar vermiş gibi duruyor. Sonucun iyi olmasından kaynaklı Russell'ın bu tercihlerine bir şey diyemiyoruz. Ayrıca albümde enstrüman kullanımları fazlasıyla iyi. Müziğin Jazz'a kaydığı anlarda Russell'ın gitarı ile birlikte bass ve davul nefis etkiler bırakırken, trompet ve saksafon ile bütünleşen piyano sesleri bambaşka bir yere sürüklüyor albümü.

Vokalin inceden girdiği yerlerde Steely Dan havası oluşuyor hemen. Müzik de ona ayak uydurunca farklı bir Steely Dan versiyonu dinliyormuş gibi oluyorsunuz. Albüm, hakkı yenen, gerekli özen ve önem gösterilmeyen albümlerden. Arşivde olması gerekenlerden de aynı zamanda.

THE RUNNING MAN

Ray Russell / Gitar, Piyano, Vokal, Bass
Gary Windo / Tenor Saksafon
Harry Beckett / Trompet, Flugelhorn
Alan Greed / Org, Bass, Piyano, Vokal
Alan Rushton / Davul
Jeff Watts / Bass

THE RUNNING MAN

01. Higher And Higher
02. Hope Place
03. Nicholas
04. Another
05. Find Yourself
06. Look And Turn
07. If You Like
08. Spirit
09. Children
10. Running Man

1 Haziran 2023 Perşembe

Rocky's Filj / Storie Di Uomini E Non (1973)

1971 yılında Parma, İtalya'da kurulan Rocky's Filj, Rock Progressivo Italiano'nun (RPI) Symphonic Prog, Jazz Rock, Avant-Prog gibi türlerden beslenen bir türünü icra ediyor. Grubun adındaki Rocky bizim bildiğimiz Rocky değil elbette, grubun lideri olan Roberto "Rocky" Rossi'den geliyor. Oldukça cüretkar, bazen kaba saba bazense incelikli işçilik çıkartan İtalyan gruplarından biridir kendileri. Fazlasıyla değişken ve bir o kadar da etkileyicidirler.

1971 yılında kurulduktan sonra epeyce bir çabalayıp kendilerine yer edinmeye başlamışlar. 1972 yılının ortalarından itibaren efsanevi grup Banco Del Mutuo Soccorso ile turneye çıkıyorlar, alt grup olarak. Konserlerdeki başarıları yapımcı firmaların da ilgisini çekiyor ve kısa süre sonra albüm anlaşması yapıyorlar. Kaydedilen ilk, tek ve son albüm Storie Di Uomini E Non, RPI'ın nitelikli örneklerinden biri olarak hala ilgi görüyor.

Lakin grup ne hikmetse 1981 yılına kadar birlikte kalıp sahne aldıkları halde bir türlü başka albüm kaydetmiyorlar. Gerçi arada grup üyelerinden biri işlediği bir suç yüzünden hapse atılıyor ve bir süre grup olarak sessiz kalıyorlar. Hatta 1979 yılında Acqua Fragile'dan Pier Emilio Canavera'nın desteğini alarak çıkardıkları single bile sessizliklerini bozmaları için yeterli enerjiyi sağlamıyor. Amaçları bizim tek albümlü efsaneler listesine girmek midir bilemiyoruz ama tek albümle de birkaç albümlük performans göstermiş olduklarını belirtmeden geçmeyelim.

Eklektik bir yapıya sahip olan albüm temelde Symphonic Prog olarak nitelendirilebilir. Üzerine bolca eklenen Jazz Rock sosu ve sık sık kendini gösteren Avant-Prog öğeleri ile birlikte de nefis bir albüm kıvamına gelmiş. Rocky's Filj ile ilgili olarak sıklıkla King Crimson, Pholas Dactylus ve Osanna'nın adı geçer. Yani grup bahsi geçen bu gruplarla karşılaştırılarak eleştirilir. Bırakın kötü olmalarını filan zira zaten iyiler de bu gruplarla karşılaştırılmak bile Rocky's Filj'in ne kadar iyi olduğunun bir göstergesi.

Canlı, coşkulu ve başta da dediğimiz gibi cüretkar bir albüm Storie Di Uomini E Non. Kendine has vokal anlayışı, Jazz ile sürekli olarak yan yana evrilen enstrümantal bölümleri, insanı değişken bir ruh haline sokan saksafonları ve sağlam, sert, delici gitarlarıyla İtalya'nın en iyilerinden.

ROCKY'S FILJ

Rocky Rossi / Vokal, Alto Saksafon, Bariton Saksafon, Klarinet
Roby Grablovitz / Elektrikli Gitar, Flüt
Luigi Ventura / Bass, Trombon
Rubino Colasante / Davul, Double-Bass

STORIE DI UOMINI E NON

01. L'Ultima Spiaggia (13:15)
02. Il Soldato (6:17)
03. E (3:57)
04. Io Robot (7:41)
05. Martino (5:41)

31 Mayıs 2023 Çarşamba

Airlord / Clockwork Revenge (1976)

Wellington, Yeni Zelanda'da 1976 yılı başlarında kurulan Airlord, önce barlarda çalarak deneyim kazanmış, hemen ardından Avustralya'ya giderek tek albüm kaydetmiş nefis gruplardan. Symphonic Prog'un Yeni Zelanda'dan çıkmış en iyi, en önemli temsilcisi demek bile yanlış olmaz onlar için.

Diğer yandan bakıldığında ise yaptıkları müzik ile kendi ülkelerinde tutunamamış olmaları ayrıca üzücü. O dönemlerde daha popüler müzikler dinleyen Yeni Zelandalılar, kendi orijinal içeriklerini üreten ve bunu yaparken de değişik yapılar kullanmaktan çekinmeyen Airlord'a pek alışamamışlar. Avustralya'da ise kendi ülkelerinden daha iyi, çok ve sağlam bir hayran kitlesine sahip olan Airlord'un müzikal birlikteliği ise 1978 yılında son bulmuş. Sık sık bahsettiğimiz o tek albümlü efsaneler listemize teklif dahi almadan girebilen grupların da başında geldiklerini belirtelim.

Çoğunlukla farkına varılmayan ve belki de Yeni Zelandalı oldukları için ciddiye de alınmayan bir albüm kaydetmişler. Doğal olarak da pek çok müzik dinleyicisi grubun da albümün de hakkını yemiş gibi görünüyor. Siz o dönemin alıklarına aldanmayın! Clockwork Revenge gerçekten de enfes albümlerden biri. Özellikle de kaydedildiği, ortaya çıktığı coğrafyayı ve bu coğrafyanın Symphonic Prog ile ilişkisi düşünüldüğünde nadide ve değerli albümlerden aynı zamanda.

Coşkulu ve devingen bir yapıya sahip Clockwork Revenge. Adından da anlaşılabileceği belirgin bir sertlik içeriyor ama bunu yaparken çok sert yerlere çıkmamayı ilke edinmişler. Ara ara Kanadalı grup Rush'tan bazı etkiler var gibi gelse de aslında iki grubun da birbiriyle alakası yok. Airlord'un müzikal anlayışına başka bir açıdan yaklaşırsak, Pavlov's Dog ile Peter Gabriel dönemi Genesis'in kafa kafaya birbirine girmesi şeklinde özetleyebiliriz. İki grubun da tarzından izler taşırken kendilerine has bir anlayış geliştirmeyi de ihmal etmemişler.

Kısa sürede bir araya gelip, yine kısa bir sürede albüm kaydı gerçekleştiren grubun elemanları enstrüman konusunda oldukça yetkinler. Olması gerekenleri tam zamanında yapmak, gereksiz yere uzatmamak, rafine lezzetler oluşturmak için bir araya gelmişler gibi görünüyor. Ritim bölümünün zor parçaların altından kalkışı ve albümün yönünü belirleyiş hızı takdire şayan. Arşivde olması gereken albümlerden.

AIRLORD

Steve MacKenzie / Vokal, Lead Gitar, Ritim Gitar
Raymond Simenauer / Vokal, Lead Gitar, Ritim Gitar
Alan Blackburn / Klavye
Brad Murray / Bass, Harmony Vokal
Rick Mercer / Davul, Vurmalılar

CLOCKWORK REVENGE

01. Clockwork Revenge (6:39)
02. Pictures In A Puddle (4:03)
03. Ladies Of The Night (9:46)
04. Earthborn Pilgrim (4:58)
05. Out Of The Woods (7:18)
06. Is It Such A Dream (5:11)
07. You Might Even Be (4:27)