14 Haziran 2023 Çarşamba

Cherry Five / Cherry Five (1975)

Cherry Five
pek bilinen bir grup değil gibi görünür. Lakin işin aslı öyle değildir. Oliver adıyla kurulup daha sonra, albümün yayınlanmasından kısa bir süre önce Cherry Five adına geçiş yapıp en son Goblin'de karar kılmışlar. Yani Cherry Five'a Goblin'in başladığı yer demek yanlış olmaz. Gerçi isim değişiklikleri sırasında grup elemanlarında da değişiklikler olmuş ama temel kadro aynı diyebiliriz.

1973 yılında Roma'da kurulan Cherry Five, Symphonic Prog'un en değerli alanlarında kendine yer açabilmiş bir ülkenin en iyi gruplarından. Tek albümlü efsaneler listemize Rock Progressivo Italiano'dan güzel bir ek. Gerçi 2000'li yıllarla birlikte yeniden ortaya çıkmış olsalar ve albüm kaydetseler de onları saymıyoruz, malum konumuz 60'lı ve 70'li yıllar.

Cherry Five müziğinde bir miktar Emerson, Lake & Palmer ve çokça Yes bulunuyor. ELP kısmı tamamen klavyelerdeki virtüöziteden gelirken Yes kısmı daha melodik alanlarda kendini gösteriyor. Wakeman'a haksızlık edemeyiz elbette ama Cherry Five'taki klavyeler Yes'inkilerden daha etkili diyebiliriz.

Albümle ilgili enteresan bir durum da var. 1973 sonları gibi İngiltere'ye gidiyorlar kendilerine vokal bulmak için. Clive Heinz diye biri ile anlaşıp birkaç parça kaydediyorlar. Fakat çok beğendikleri bir vokal tarzı olmuyor ve Heinz'ı çıkarıyorlar gruptan. İtalya'ya döndüklerinde de Tony Tartarini ile anlaşıp kayıtlara girişiyorlar. Albüm kaydı 1974 yılında her şeyi ile bitmiş oluyor. Fakat grubun davulcusu olan Carlo Bordini, albümdeki işinin stüdyo müzisyenliğinden farkı olmadığını ve bunun kariyerine zarar verebileceğini düşünerek albüm için yapılması gereken anlaşmayı imzalamıyor ve gruptan ayrılıyor. Tam da o sıralarda efsanevi İtalyan yönetmen Dario Argento'nun Profondo Rosso filmine müzik yapmak için anlaşma imzalıyorlar. Grubun adını Goblin olarak değiştiriyorlar. Rafa kaldırılmış olan Cherry Five albümü ise 1975 yılı sonlarına doğru ancak piyasaya sunuluyor.

Albüm oldukça başarılı bir albüm ama yukarıda bahsettiğimiz Yes, ELP gibi benzerliklerden kaynaklı çok fazla eleştiri aldığı da bir gerçek. Fakat bu da baştan aşağı saçmalık zira albümdeki parçalar kendilerine has bir yaratıcılıkla üretilmiş nefis besteler. Tarz olarak bir miktar benziyor diye de Cherry Five'ın hakkını yemek çok doğru değil.

CHERRY FIVE

Tony Tartarini / Lead Vokal
Massimo Morante / Gitar
Claudio Simonetti / Klavye
Fabio Pignatelli / Bass, Akustik Gitar
Carlo Bordini / Davul, Vurmalılar

CHERRY FIVE

01. Country Grave Yard (8:18)
02. The Picture of Dorian Gray (8:28)
03. The Swan Is a Murderer, Part 1 (3:53)
04. The Swan Is a Murderer, Part 2 (5:07)
05. Oliver (9:30)
06. My Little Cloud Land (7:43)

13 Haziran 2023 Salı

Waterloo / First Battle (1970)

Waterloo
, 1969 yılında Belçika'da kurulan bir Heavy Progressive Rock grubu. Öncülü olan Adam's Recital ve Today's Version gruplarının küllerinden doğuyor diyebiliriz. Her ikisi de başarılı olan grupların birleşimi de en az onlar kadar kaliteli ve başarılı bir hal almış. Diğer yandan Waterloo, kendinden sonra gelen Pazop ve Abraxis gibi grupların da kökeni. Bu gruplarla birlikte Waterloo'nun başarısı da birkaç kez katlanmış oluyor doğal olarak.

Kurulduktan kısa süre sonra çalışmalara başlayan grup 1970 yılında ilk ve tek albüm olan First Battle'ı kaydediyor. Piyasaya sadece birkaç bin kopya ile çıkan albüm satılmıyor da. Satmak yerine eleştirmenlere, dinleyicilere dağıtıyorlar albümü. First Battle fazlasıyla başarılı bulunuyor ama ticari olarak elde ettikleri pek bir şey olmuyor. Aynı yıl içerisinde Portekiz'de de yayınlanan albümün versiyonu ile bir miktar para kazansalar da çok önemli bir ticari başarı elde ettiklerini söylemek zor.

Albümün hemen ardından, konserler için gelen Family'nin ön grubu olarak sahne alıyorlar. 1970 yılı Ghent Festivali'nde başlayan konserler 40 gün sürüyor. Patlama yapma ihtimallerinin doğduğu noktada ise Marc Malyster gruptan ayrılıyor. Sonra da gruba birkaç kişi dahil olup ayrılıyor filan. 1972 yılında kaydettikleri single dağılmaları sayesinde yayınlanamıyor ve Waterloo tarihin tozlu raflarındaki yerini alıyor.

İngiliz tipi Blues kökeninden beslenen Heavy Prog'dan farklı bir tarzı var Waterloo'nun. Daha Jazz etkilerine sahipler. Hatta Blues yerine Jazz'dan beslendiklerini söylemek daha doğru olur ki daha sonraki gruplar Pazop ve Abraxis'te de bunu daha fazla ortaya koyuyorlar. Adam's Recital'den gelen Blues yönü, Waterloo'da daha Jazzy bir havaya bürünüyor ve sonraki gruplarda Jazz ağırlı olarak kullanılan tür oluyor. Yani, Waterloo bir geçiş grubu demek de yanlış olmaz.

Albümdeki Heavy Prog genel olarak eklektik bir yapıya sahip. İlk dönem King Crimson izlerine rastlamak mümkün. Keith Emerson tarzı klavyeler de enfes bir sos olarak duruyor albümün her yerinde. Ama grubun asıl odaklandığı Dirk Bogaert'in flütü. Bütün yapıyı neredeyse flüt üzerine şekillendiriyorlar. Bu açıdan da Jethro Tull ve Blodwyn Pig'in ilk dönemlerine benzediği söylenir grubun. O kadar ileri gitmek doğru mudur bilemem ama Waterloo'yu dinlerken, bahsi geçen gruplarla benzer bir hava yakaladığınız da ortada.

WATERLOO

Dirk Bogaert / Lead Vokal, Flüt
Gus Roan / Gitar
Marc Malyster / Org
Jacky Mauer / Davul
Jean-Paul Janssens / Bass

FIRST BATTLE

01. Meet Again (3:05)
02. Why May I Not Know (3:09)
03. Tumblin' Jack (2:36)
04. Black Born Children (3:45)
05. Life (2:49)
06. Problems (3:02)
07. Why Don't You Follow Me (3:33)
08. Guy in the Neighbourhood (2:57)
09. Lonesome Road (2:51)
10. Diary of an Old Man (11:01)

12 Haziran 2023 Pazartesi

Jackal / Awake (1973)

1969 yılında Toronto, Kanada'da kurulan Jackal, tek albümlü efsaneler listemize yaptığımız eklerden. 4 yıl boyunca aralıksız yaptıkları çalışmaların ardından ortaya çıkan albüm oldukça başarılı bir Heavy Progressive Rock kaydı. Kanada'dan Heavy Prog türünde çıkan en iyi albümlerden biri demek de yanlış olmaz.

5 kişilik kadroya sahip olan grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yok. James ve Chris Kellesis tarafından kurulmuş. Parçalar bu ikili tarafından yazılmış ama James yüksek ihtimalle gruptan ayrılmış. Çünkü albüm kapağında kadronun içerisinde James'in adı geçmiyor. 1973 yılında neredeyse hiç bilinmeyen bir plak şirketi ile anlaşma imzalayıp albümü yayınlıyorlar. Albümden 1 yıl sonra da dağılıyorlar.

Jackal, Hard Rock, Blues ve Psychedelic köklerinden beslenen, kendine özgü bir Heavy Prog yapıyor. Karşılaştırıldıkları pek çok grup olmakla birlikte, kendilerine has bir yapıya sahip olduklarını söylemek gerek. Bazı anlarda Rush'ı andırdığı, Tempest ve Warhorse gibi coşkulu bir yaklaşıma sahip oldukları doğrudur. Alakasız bir şekilde Lord & Blackmore'la benzeştirilir / karşılaştırılırlar. Pek çok yönden benzerlikle görünse de Jackal'ın tarzını da ayırt edebiliyorsunuz. Bu da demektir ki kendi yollarını çizmeyi başarabilmişler.

Psychedelic Rock'un belirgin özelliklerini fazla eğip bükmeden farklı bir yapıya dönüştürmeyi başarabildiklerini de söylemek lazım. Temel olarak Psychedelic etkileri hissediyorsunuz ama farklılaştığını ve bambaşka bir şeye dönüştüğünü de duyuyorsunuz. Space Rock'a doğru gittiklerini söylemek doğru olmaz ama yakınında gezindikleri anlar da yok değil. Yine de kontrolü elden bırakmayıp temkinli davranıyorlar ve çeşitliliği arttırıp kendilerine ait bir yapı oluşturuyorlar.

Bu noktada belirtmek gerekir ki Jackal, İngiliz tipi Heavy Prog ile Güneyli tipi Hard Rock / Heavy Prog arasında bir köprü gibi duruyor. Bloodrock gibi Teksaslı bir gruptan bulabileceğiniz çok şey Jackal'da da varken, Uriah Heep gibi İngiliz tarzından da çok fazla şey bulmak mümkün. Kanada'nın bu konuda avantajı da bu olsa gerek. Amerika kıtasında olmasına rağmen Avrupa köklerinden de kopmuyor. Her iki kıtanın da oluşturdukları üzerinden kendine bir yol çiziyor. Çeşitliliği arttıran da bu olsa gerek.

JACKAL

Charlie Shannon / Lead Vokal
Dave Bernard / Gitar
Chris Kellesis / Klavye
Steve Hayward / Bass
Cameron Lauder / Davul

AWAKE

01. At The Station (5:37)
02. For You (3:00)
03. Sunny Side Of The Day (2:39)
04. A New Day Has Arisen (8:34)
05. How Time Has Flown (5:47)
06. Lost In The World (2:20)
07. In The Heavens (4:05)
08. Awake (7:46)

11 Haziran 2023 Pazar

T2 / It'll All Work Out in Boomland (1970)

T2
'nin hikayesi 1967 yılında başlıyor. Please adıyla kurulan grup epeyce bir süre stüdyo kayıtları ile uğraşıyor. Lakin bu kayıtlar o dönemde albüm olarak yayınlanamıyor. Psychedelic Rock yapan grubun o kadar çok kaydı var ki daha sonraları, yani 90'lı yılların ortalarından itibaren Archival (arşivlik manasında) kayıtlar olarak 3 albümde yayınlanıyor. Please 1969 yılında dağıldığında grubun elemanlarından Pete Dunton, Bulldog Breed adında bir grupla çalmaya başlıyor ve aynı yıl içerisinde albüm kaydını yapıp, yayınlayıp dağılıyorlar. Dunton 1970 yılı başlarında, Please'den arkadaşı Bernie Jinks ve Bulldog Breed'de tanıştığı Keith Cross'u bir araya getiriyor ve yeni bir proje geliştiriyorlar. Grubun adını T2 koyuyorlar.

3 kişilik bir grup için oldukça iyi bir performans sergileyen T2 ilk albüm kayıtlarını çok kısa sürede bitiriyor. Albümün yayınlanmasından hemen sonra da ikinci albümün kayıtlarına başlıyorlar ama Cross'un gruptan ayrılması ile ikinci albüm yarıda kalıyor. Ve o ikinci albümü hiçbir zaman çıkaramıyorlar. Tabi bu albümdeki parçalar daha sonraki toplama, derleme, CD baskılarında vs'lerde kullanılıyor, hatta 1997 yılında Fantasy adıyla yapılan bir derlemede ek parçalarla birlikte yayınlanıyor ama T2'nin ikinci albümü olarak hiçbir zaman yayınlanmıyor.

Blues ve Jazz kökenlerinden beslenen üçlünün önceki gruplarından edindikleri Psychedelic teması da T2 müziğinde etkili oluyor. Temelde Hard Rock semalarında gezinen albümün tam tanımını Heavy Progressive Rock olarak yapmakta sakınca yok. Zira Hard Rock'tan daha sert tonlara ve yerinde durmadan ilerleyen bir yapıya sahipler.

Albümde 4 parça olmasına rağmen size daha uzun geliyor. Süre olarak değil elbette. O kadar fazla geçiş ve melodik oynamalar bulunuyor ki bir parçayı 7-8'e filan bölseniz o kadar parça çıkarabilirsiniz hissiyatı oluşturuyor sizde. Albümde özellikle Cross'un gitarları enfes. Yerinde duramayan, dur durak bilmeyen, Cream'den Paul Kossoff'a, oradan Budgie'ye, Wishbone Ash'e ve hatta Cressida'ya kadar uzanan tarzda gitarlar duymak mümkün It'll All Work Out in Boomland'de. Yelpazesi geniş olan albümlerden biri. 4 parçada yapmak istedikleri hemen her şeyi başarmışlar gibi bir havaları var. Fazlasıyla iddialı bir laf olabilir belki ama en iyi Heavy Progressive Rock albümlerinin üst sıralarında olduğunu da söylemek gerek.

T2

Keith Cross / Gitar, Klavye, Vokal
Bernard Jinks / Bass, Vokal
Peter Dunton / Davul, Vokal

IT'LL ALL WORK OUT IN BOOMLAND

01. In Circles (8:34)
02. J.L.T. (5:44)
03. No More White Horses (8:35)
04. Morning (21:14)

10 Haziran 2023 Cumartesi

Svanfridur / What's Hidden There? (1972)

Bu aralar tek albümlü gruplardan gidiyoruz. Svanfridur da (aslında tam yazılışı Svanfríður ama zor tabi) aramıza İzlanda'dan katılan gruplardan. En çok hakkı yenmişlerden biri de diyebiliriz. Zira enfes bir albüm kaydetmiş olmalarına rağmen o albümü de çok fazla sayıda insana ulaştıramamışlar. Yapımcı firmanın gruba çok fazla inanmadığı bu nedenle de albümün sadece 100-200 adet arasında basılıp dağıtıma verildiği söyleniyor. Buradan bakıldığında albüm de grup da bundan fazlasını hak etmiş gibi görünüyorken, dönemi içerisinde de aslında bir yerlere gelebilecek, hatta belki başka albümler kaydetmelerine olanak tanıyacak bir albüme bu kadar kötü davranılması da oldukça üzücü.

Grup aslen İzlandalı. Haklarında çok fazla bilgimiz yok ama 1970 yılında bir araya gelip müzik yapmaya başladıkları söyleniyor. Daha sonraları da İngiltere'ye giderek Londra'da konuşlanmışlar. Albümü de burada kaydedip yayınlamışlar. Kullandıkları dilin zorluğunu düşünerek (adamların Eyjafjallajökull adında bir yanardağı mevcut biliyorsunuz) albümü İngilizce olarak kaydetmişler.

Temel olarak albüm fazlasıyla iyi ve yenilikçi. Az önce bahsettiğimiz hakkının yenmesi durumu bu nedenle de insanın içini acıtıyor. İzlanda folklorundan beslenen ama modern müziklerin bir toplamı olan albüm genel olarak Heavy Progressive Rock olarak kategorilendiriliyor. 

Farklı türlerin ve tarzların bileşkesi olan albümlere sıkça rastlıyoruz 70'li yıllardan. Ama bu albüm gerçekten de bir başka. Benzersiz tanımlamasını en çok hak eden grup / albüm listesi yapacak olsak Svanfridur, What's Hidden There ile bu listenin ilk 10'u içerisinde kesinlikle yer alır.

Coşku dolu parçalar arasında tuhaf sesler duyduğunuz albümde Flüt ve Moog çok fazla öne çıkıyor. Parçalardaki gidişatı belirlemeseler de, belirgin anlarında ortaya çıkarak havayı değiştiren, farklılaştıran bir yapıya sahipler. Albümdeki gitar bölümleri fena halde iyi. Psychedelic Rock'tan beslenen yapısıyla işi daha da sertleştirerek ilerlemeyi tercih ediyor gitarlar. Aralara serpiştirilen kemanlar da işin cabası. Yeri gelmişken belirtmekte fayda var. Grup elemanları dışında albüme konuk müzisyen olarak katılan Sigurdur Johnsson, grubun keman, Moog ve flüt bölümlerini tamamlıyor. Yani albümün sert ve folklorik kısmı Svanfridur'dan gelirken, müziğe sürekli gelişen havasını katan da Sigurdur Johnsson diyebiliriz.

Dinlediğinizde tuhaf bulacağınız ama dinlemekten vaz geçmeyeceğiniz, dinledikçe de dinlemek için yanıp tutulacağınız albümlerin de başında geliyor What's Hidden There.

SVANFRIDUR

Birgit Hrafnsson / Elektrik Gitar, Akustik Gitar, Arka Vokal (2 & 4)
Gunnar Hermannsson / Bass, Arka Vokal (2)
Sigurdur Karlsson / Davul, Vurmalılar
Petur Kristjansson / Lead Vokal

Konuk Müzisyen:
Sigurdur Johnsson / Piyano, Moog, Keman, Flüt, Vokal (2 & 6)

WHAT'S HIDDEN THERE?

01. The Woman of Our Day (3:12)
02. The Mug (4:50)
03. Please Bend (4:47)
04. What's Hidden There? (4:06)
05. Did You Find It? (2:08)
06. What Now You People Standing By (7:58)
07. Give Me Some Gas (5:12)
08. My Dummy (4:15)
09. Finido (3:44)

9 Haziran 2023 Cuma

Pesky Gee / Exclamation Mark (1969)

Pesky Gee
'den daha önce bir miktar bahsetmiştik. Black Widow'un ilk halidir kendileri. Ama başlangıç grubu oldukları için biraz farklı, biraz hafif ve biraz da ham halidir diyebiliriz. 1966 yılında kurulduklarındaki amaçları aslında sadece Soul müzik üzerinden gitmekmiş. Bunun için epeyce mesai harcayıp dönemin pek çok ünlü konser mekanı ve barlarında çalarak yetkinlik kazanmaya başlamışlar. Ama müzikteki değişim onları da etkilemiş ister istemez ve yaptıkları müziğin içine farklı şeyler de dahil etmeye başlamışlar.

Pesky Gee'nin müzikal anlayışını Proto Heavy Prog diye özetleyebiliriz. Çok doğru bir tanım olmamakla birlikte onlara fazlaca uyan bir tanım olduğu da ortada. Soul'dan gelip, Jazz ile zenginleşip, Psychedelic Rock'ın sert yanlarından beslendikten sonra Blues soslu bir tarza evrilmişler. Bu karmaşık yapıdan dolayı, haklarında söylenen Jazz Rock, Psychedelic Rock vs gibi tanımlamaların hiçbiri de yanlış değildir aslında. Ama 1969 yılında kaydedip yayınladıkları Exclamation Mark albümü düşünüldüğünde, hepsini bir araya toplayarak söyleyebileceğimiz tür Proto Heavy Prog oluyor.

Albümün adı geçmişken, aslında isim ile ilgili ilk düşünceleri "!" olmuş. Lakin anlaşma imzaladıkları yapımcı firma bunun çok büyük riskler taşıdığını, milletin anlamayabileceğini öne sürüp okunuşunun yazılmasını istemişler. Yani özetle "öyle isim mi olur lan" gibi bi tavır geliştirmişler diyebiliriz.

Kuruldukları ve sahne almaya başladıkları ilk günlerden beri cover parçalar ile öne çıktıkları için albümde de cover parçalar var bolca. Tek tek isimlerini söylemenin bir anlamı yok, tadını kaçırmayalım. Zaten playlist'e baktığınızda "hadi canım, gerçekten onun parçası mı bu" diyeceğiniz gruplardan / müzisyenlerden aldıkları parçalar mevcut.

Bu arada cover yapıyorlar filan dedik ama adamlar işin hakkını vererek yapıyorlar. Parçaların orijinallerini bilen ve sevenleri şaşırtacak derecede iyi versiyonlar bunlar. Diğer taraftan baktığımızda da bu yöntem çok uzun süre devam etmezmiş anlaşılacağı üzere. 70'li yılların girişinde hala cover parçalar ile ayakta durmaya çalışmak da zor olurdu.

Exclamation Mark'ın yayınlanması ile birlikte de grup dağılma durumuna gelmiş. Hem ticari başarısızlık hem de müzikal anlayış farklılıklarından dolayı. Kalan bir kısım grup elemanı da akıllılık edip Black Widow ile yola devam etmeyi tercih etmişler.

PESKY GEE

Jim Gannon / Gitar
Jess Taylor / Org
Kay Garret / Vokal
Clive Jones / Saksafon
Bob Bond / Bass
Clive Box / Davul, Vurmalılar
Kip Trevor / Vokal

EXCLAMATION MARK

01. Another Country (7:37)
02. Pigs Foots (4:39)
03. Season of the Witch (8:22)
04. A Place of Heartbreak (3:00)
05. Where is My Mind (3:00)
06. Piece of My Heart (2:50)
07. Dharma For One (4:02)
08. Peace of Mind (2:19)
09. Born To Be Wild (4:20)

8 Haziran 2023 Perşembe

Acintya / La Cité Des Dieux Oubliés (1978)

Tek albümlü efsaneler listemize Acintya ekini yapalım. Grup hakkında bilgi bulmak gerçekten de çok zor. Fransız olduklarını, 1976 yılında kurulduklarını, 1978 yılında tek albüm çıkardıklarını, o dönemde birkaç konser verdiklerini ve grubun öne çıkan isminin Philippe De Canck olduğunu biliyoruz, hepsi o. Hangi süreçlerden geçtiklerine dair en ufak bir şey de yok.

Progressive Rock'ın Symphonic Prog kısmından giriyorlar müziğe. Albümün içinden anladığımız kadarıyla stüdyoya girdikleri her seferde parça kaydı yapmaya çalışmışlar. Hatta 1976 yılında ilk stüdyoya girdiklerinde kaydettikleri 2 parçayı daha sonra albümün CD versiyonuna eklemişler. Birlikte ilk kez stüdyoya girdikleri düşünülürse her iki parça da gerçekten çok iyi. Bunların dışında kaydedildiği söylenilen ama yayınlanmayan başka parçalar da varmış. Umarız bir gün karşımıza çıkarlar.

Bu ilk ve tek albümün ardından Acintya bir de konser kaydı yapma fırsatı bulmuş. 1979 yılında LP olarak yayınlanan canlı kayıt hak ettiği yeri ancak CD olarak basıldıktan sonra alabilmiş. O da gerçekten iyi ve etkili bir konser albümü. Ha daha iyilerini de dinlemişsinizdir elbette. Fakat tek albümü olan bir grubun konser kaydı, Fransız ve Symphonic Prog olmaları bunu bir miktar daha değerli kılıyor.

Albümün genelinde klavyeler hakim. Fazlasıyla coşkulu ve cesur hamleleri var klavyenin. Aralarda yanına eklenen keman da klavyenin başlattığı ilerleyişi devam ettiriyor. Bazı noktalarda avangard bir yaklaşım sergilemekle birlikte üzerinde fazla da durmuyor. La Cité Des Dieux Oubliés albümü için Symphonic Prog deyip duruyoruz ama alttan alta içerisinde pek çok farklı türün imlerini de barındırıyor. Yani eklektik bir yaklaşıma sahip oldukları, bunu albümün her yerine taşıdıkları için bir miktar Eclectic Prog'dan da bahsedebiliriz.

Barok Müzik'in en ağır taraflarından beslendikleri gibi kemanın gösterdiği performanslarda Neo-Klasik bir tavır takınması yukarıdaki eklektik savını doğruluyor. Sesin elektronikleştiği ya da öyle geldiği yerlerde Tangerine Dream izlerine rastlarken albümün de grubun da Wapassou'dan feyz aldığı görünümünde olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Tabi bu tıpa tıp bir benzerliği beraberinde getirmiyor. Onlardaki ağır hava Acintya'da da var diyelim.

ACINTYA

Philippe De Canck / Klavye, Synthesizer
Bernard Petite / Davul
Jean-Louis Tauvel / Bass
Philippe Clesse / Gitar, Keman

LA CITÉ DES DIEUX OUBLIÉS

01 - Adyane 4:21
02 - Espoir 15:40
        i. Solitude
        ii. Je suis un roi
        iii. Le voyage dans la bulle
        iv. Libellule
        v. La princesse bleue
        vi. Le soleil noir
        vii. Les Jardins de Velours
        viii. Acintya
        ix. Desespoir
        x. Le message
03 - La Cité des Dieux Oubliés 18:32
        i. Kaah-Imma la Cité
        ii. La déesse bleue
        iii. Le temple
        iv. La Nécropole des Rêves
        v. Les portes d'argent
        vi. La crypte d'Avahr-Moor
        vii. Vibrations
        viii. Le combat des dieux

7 Haziran 2023 Çarşamba

Aleph / Surface Tension (1977)

Avustralya kıtasında Art Rock ve Progressive Rock'ın başlangıcı sayılabilecek iki gruptan biri de Aleph. Diğerini daha önce bloga konuk etmiştik zaten: Sebastian Hardie. Bu iki grup gerçekten de Avustralya'da Progressive Rock'ın önemli bir yere gelmesini sağlayan gruplar. Her ikisinin de ömrü çok uzun süreli değil ama yapabilecekleri en iyi şeyi de yapmışlar diyebiliyoruz rahatlıkla.

1974 yılında Sidney'de başlayan Aleph macerası 6 kişilik bir gruptu. İlk dönemlerinde de Genesis ve Yes benzeri bir Symphonic Prog yapıya sahiptiler. Ama bu iki grupla benzeşen tarzlarının içerisinde eklektik bir yapı da bulunuyordu ve buradan hareketle de King Crimson ile olan benzerliklerinden sıkça bahsediliyor. Başlangıcından itibaren orijinal parçalar üreten bir grup olma kaygısıyla hareket etmişler ama benzerliklerden bir türlü kurtulamamışlar. 1975 yılında grupta baskın karakter olarak öne çıkan ve 1973 - 1974 yılı başlarında AC/DC'nin ilk dönemlerinde onlarla birlikte çalmış olan Ron Carpenter, grubun müzikal anlayışını bir miktar değiştirmiş. Değişikliklerin ardından da Aleph'in kendine has yapısı ve tarzı oturmuş.

1974 yılı sonlarında başladıkları Sidney konserleri ile tanınır hale gelmişler ve arada yaptıkları tarz geliştirmesi sonrasında da kendilerine kitle oluşturmayı başarmışlar. Bu noktada, grubun başarılı ve ciddi bir hayran kitlesine sahip olduğunu gören Warner Bros. grupla albüm anlaşmasına imza atıyor. Fakat buradan sonra bir dizi şanssızlık grubun yakasını bırakmıyor. Sahne aldıkları bütün konserlerde nefis performanslar sergileseler de 1976 / 1977 Avustralya Turnesi onlar için büyük bir ticari kayıp oluyor. Konser dizisinden umduklarını bulamayan grup stüdyoya giriyor ve albümü kaydediyor ama ortaya çıkan sonuç onları hiç memnun etmiyor. Zira stüdyoda yapılan bazı yanlışlıklardan dolayı albümün kayıtları çok iyi olmuyor.

Warner Brothers'ın Avustralya ayağına itiraz edip kaydı tekrar yapmak isteseler de WB bunu onaylamıyor ve albümü kayıt kalitesi düşük bir şekilde piyasaya sürüyor. Aleph elemanları da bunu kabullenmeyerek Warner Bros ile anlaşmayı feshederek kendi yoluna bakıyor. Fakat işler umdukları ya da bekledikleri gibi gitmiyor. İte kaka grubu 1979 yılına kadar ayakta tutuyorlar. Sonrasında grup elemanlarının sayısı azalarak 3'e kadar düşüyor. 1983 yılına kadar bu kadro ile sahne alsalar da çok başarılı olamıyorlar.

Symphonic Prog örtüsü altına gizlenen biraz Crossover Prog biraz da Eclectic Prog bir albüm olarak tanımlayabiliriz Surface Tension'ı. Şimdilerde yenilenmiş ve temizlenmiş versiyonu dinlediğimiz için LP versiyonundaki ses sorunlarına rastlamıyoruz. Supertramp gibi coşkulu ama naif, Genesis gibi sade ve etkileyiciler.

ALEPH

Joe Walmsley / Vokal
Dave Froggatt / Gitar, Vokal
Mary Jane Carpenter / Klavye, Vokal
Mary Hansen / Klavye, Synthesizer
David Highet / Bass
Ron Carpenter / Davul, Vurmalılar

SURFACE TENSION

01. Banshee (5:43)
02. Man Who Fell (5:44)
03. Morning (4:14)
04. (You Never Were A) Dreamer (4:17)
05. Mountaineer (14:35)
06. Heaven's Archaepelago (6:32)



6 Haziran 2023 Salı

Justine / Justine (1970)

Kadrosu farklı ülkelerden gelen isimlerden oluşan ama İngiltere'de kurulan Justine, Progressive Folk janrı içerisinde kaliteli ve iyi bir albüm kaydedip dağılan gruplardan. 1968 yılında bir araya gelip 2 yıllık sahne performans gösterilerinin ardından grup ile aynı adı taşıyan albümün kaydını bitirip yayınlıyorlar. Hemen ardından da dağılıyorlar.

Haklarında biyografik çok fazla bilgi bulunmuyor. Sadece grup elemanlarından vokalist Laurie Styvers ve John McBurnie hakkında bilgimiz var. Styvers gruptan ayrıldıktan hemen sonra arka arkaya kaydettiği 2 solo albümle tanınıyor. Özellikle 70'li yılların müzik ortamında bilinen, tanınan isimlerden biri haline geliyor. McBurnie ise yine Justine'den ayrıldıktan sonra katıldığı Jackson Heights ile biliniyor. 

Grubun ilginç yanlarından biri 6 kişilik kadroda 3 kadın vokalin bulunması. Diğer iki eleman gitar ve sonuncusu da davul çalıyor. Grup 3 vokalli olunca müzikal bakış açıları da ona göre şekillenmiş. Yine de albüm boyunca sadece vokal duyacağınızı da düşünmeyin. Doğru yerlerde ve birbirinin neredeyse içinden geçen şekillerde kullanmışlar vokalleri.

Justine'de Prog Folk'un farklı kökenlerden beslenen bir yapısı var doğal olarak. Farklı ülkelerden gelme grup elemanlarının gruba en büyük katkılarından biri de bu kültürel çeşitlilik. Diğer yandan albümün her yerinde dönemin en gözde türlerinden biri olan Psychedelic Rock fazlasıyla hissediliyor. Gelişmeye açık ve ilerici yapısıyla da Progressive Rock genel başlığı altına koymakta sakınca görünmüyor.

Genel yapının Amerikan menşeli West Coast Psychedelic'ten geldiğini albümü dinlediğiniz ilk andan itibaren anlayabiliyorsunuz. Biraz popüler bir yaklaşım sergiledikleri için de Mamas & Papas ile karşılaştırılabilir durumuna gelmişler. Tabi ki Mamas & Papas bu konuda karşılaştırma ya da kıyas kabul etmeyecek gruplardan. Fakat Justine albümünde gerçekten de grubun izlerini bulmak çok kolay. Kadın vokallerin Mama Cass'e öykündüklerini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Farklı açıdan bakıldığında ise multi national bir grup olarak farklı kültürlerden gelenleri Psychedelic sosuyla Progressive Folk içerisinde erittiklerini ve bunu yaparken de kendilerine ait bir dil ya da tavır geliştirdiklerini söylemek yanlış olmaz. Benzersiz ya da tek olduklarını söyleyemesek de kaydedip yayınladıkları tek albümle değişik bir bakış açısına sahip olduklarını da açıkça görebiliyoruz.

JUSTINE

John McBurnie / Gitar, Vokal
Keith Trowsdale / Gitar, Vokal
Dougie Wright / Davul
Laurie Styvers / Vokal
Bethlyn Bates / Vokal
Valerie Cope / Vokal

JUSTINE

01. Flying/Love You More Than Is Good for Me To/Nostrils (7:25)
02. She Brings the Morning with Her (3:18)
03. Back to Boulder (5:07)
04. Traveller (2:46)
05. See Saw (2:31)
06. Mini Splurge/Mr. Jones/Is That Good. That's Nice (10:54)
07. Clocks/Hey I Used to Know You (5:02)
08. Unknown Journey (7:07)

5 Haziran 2023 Pazartesi

Abraxis / Abraxis (1977)

1976 yılında Brüksel, Belçika'da kurulan Abraxis, tek albümlü efsaneler listemize Jazz Rock ve Fusion kanadından giriş yapıyor. Çok kısa ömürlü olan bu grup aslında bir anlamda da proje grubu gibi bir şey. Dönemin Belçikalı gruplarından elemanlar bir araya gelerek çalışıyorlar, albümü kaydedip dağılıyorlar. Tabi bu gruplar içerisinde Pazop ve Cos olunca olayın rengi de biraz değişiyor.

Grup ve albüm genel olarak adını Cos'da duyuran Charles Loos'un kontrolünde. Albümün neredeyse tamamı Loos'ın bestelerinden oluşuyor. Fusion açısından oldukça büyük bir yetenek olan Loos'un besteleri grubun müzikal kalitesini fazlasıyla arttırmış. Tabi burada grup elemanlarının da hakkını yememek gerekiyor. Adamlar sonuna kadar, ellerinden ne geliyorsa yapmışlar. Zorluk derecesi her bir parçada yükselirken onların da buna ayak uydurma zorunluluğu büyük bir sorun yaratmamış.

Albüm inişleri çıkışları, nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan düzeneği ile bir çok şeyi daha en başından vaat ediyor. Parçalar arasında gezindikçe de bu vaatlerin boş vaatler olmadığını anlıyorsunuz. Kimi zaman coşkulu bir şekilde koştururcasına ilerlerken, kimi zaman ise yerin dibinde yol almaya çalışan bir solucanın hızında hareket ediyor albüm. Bu farklılıklar da doğal olarak Abraxis'e çok şey katıyor ve değişik bir hava kazandırıyor.

Temelde Jazz'dan yola çıkarak Fusion yapan grubun anlayışında farklı tür ve tarzlardan öğeler de bulunmuyor değil. Ayırt edici bir şekilde dinlediğinizde farklı bir müzikal yolculuğa çıkmış olduğunuzun farkına varmakta gecikmiyorsunuz. Bu noktada Canterbury Scene farklılığının albümde bazı yansımaları da bulunuyor. Diğer taraftan Canterbury ile alakasız bir şekilde Camel etkilerini de hissediyorsunuz. Placebo ve Waterloo (Bogaert ve Musette'in 1970 yılındaki grubu) ile benzeşen yönleri de var Abraxis'in. Yine de kendilerine has ya da ait bir tarza sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz. Adını saydığımız tür ya da gruplar ile benzeyen yönleri olsa da aynı kulvarda ya da aynı olduklarına dair en ufak bir söz söylemek de haksızlık olur. Kendileri has bir tuhaflıkları var yani.

Tek albümle kalmış olmaları bir miktar can sıkıcı olsa da elimizde olanlarla yetinmeyi bilenler olarak keyfini sonuna kadar çıkarıyoruz Abraxis'in.

ABRAXIS

Charles Loos / Klavye
Dirk Bogaert / Flüt, Vokal
Paul Elias / Gitar
Jean-Paul Musette / Bass
Jack Mauer / Davul
Tony Malisan / Davul

ABRAXIS

01. Clear Hours (2:32)
02. Valse De La Mort (16:14)
03. Sweetank (4:26)
04. Billy The Keith (3:54)
05. Jeronimo (1:58)
06. Bolle Winkel (6:46)
07. Arhumba (1:42)