10 Eylül 2023 Pazar

Steppenwolf / Steppenwolf (1968)

Dünkü The Sparrow girişinden sonra efsanevi Steppenwolf'tan bahsetmemek olmazdı. Zaten gruba da ayıp etmişiz, uzun zamandır hiçbir şekilde blogda konuk etmemişiz. Hem kendi döneminin en üsttekilerinden biri hem de günümüzde bile parçaları hala bilinen, dinlenen, filmlerde dizilerde filan kullanılan grubu hakkında birkaç kelime etmemek hiç hoş olmamış. Kaldı ki "Led Zeppelin ve Black Sabbath'tan önce Steppenwolf vardı" diye de bir laf varken daha büyük bir ayıp olarak kayda geçirebiliriz.

The Sparrow'un 1967 yılı ortalarında farklı yönlere gitmesinin ardından akıllı bir yapımcı John Kay ve arkadaşlarına gidip grubun en azından bir kısmını toplayıp farklı bir isimle müzik yapmaya devam etmelerini ısrarla öğütlüyor. Kay ve diğerlerinin de kafasına yatıyor bu fikir. Grubu kuruyorlar. Adını da Hermann Hesse'nin aynı adlı kitabından (bizde Bozkırkurdu adıyla bilinir) alıyorlar. The Sparrow'dan koparak sahne adını Mars Bonfire yapan Dennis Edmonton da grupla ilgileniyor ama dışarıdan destek vermeyi daha doğru buluyor. Bu noktada belirtmek gerekiyor ki iyi ki de bunu yapmış. Zira gruba dahil olsaydı belki de Born To Be Wild hiç ortaya çıkmayacaktı.

Neyse, grubu kurup çalışmalara başlıyorlar ve aldıkları karar doğrultusunda Psychedelic Rock'tan beslenen, Blues Rock'ın sert bir türevi üzerine gidiyorlar. Heavy Metal'in çıkışındaki önemli ayrıntılardan da biridir bu durum. Albümden ince 3 adet 45'lik yayınlanıyor. A Girl I Know ve Sookie Sookie'nin yer aldığı ilk 2 single tanınmaya başlamalarını sağlarken, üçüncü single Born To Be Wild neredeyse dünya çapında üne kavuşturuyor grubu. Bu motivasyonla girdikleri albüm kaydından çok kısa sürede çıkıyorlar. 68'in Ocak ayının sonlarında yayınlanan ve grupla aynı adı taşıyan albüm Steppenwolf, bir anda hem grubu en üste taşırken hem de ticari başarı kazanmalarını sağlıyor.

Hemen her yere Born To Be Wild, The Pusher, Sookie Sookie çalmaya başlıyor. Hatta Peter Fonda, yönetmenliğini de yaptığı ve karşıt kültürün kült filmi haline gelen Easy Rider'ın açılış sahnesinde Born To Be Wild'ı kullanırken, alışkın olmadığımız türde bir alışveriş sahnesinde de The Pusher'a yer veriyor. Yani grup da albüm de her yönden yukarı doğru tırmanmanın yolunu buluyor.

Bazı parçaları dolayısıyla günümüzde çok fazla eleştiri alsalar da o dönem içerisindeki en iyi gruplardan biri olduklarını söylemek yanlış olmaz. Progressive etkileri olmayan, saf ve sadece Blues ile Psychedelic birleşiminden oluşan, net ve açık albümlerden biri bu albüm. Sadece "Rock" dinlemek istediğinizde de ilk tercihiniz olması muhtemel albümlerdendir aynı zamanda.

STEPPENWOLF

John Kay / Lead Vokal, Gitar, Armonika
Michael Monarch / Gitar, Vokal
Goldy McJohn / Hammond, Piano, Wurlitzer
Rushton Moreve / Bass, Vokal
Jerry Edmonton / Davul, Vurmalılar, Vokal

STEPPENWOLF

01 - Sookie Sookie 3:09
02 - Everybody's Next One 2:53
03 - Berry Rides Again 2:45
04 - Hootchie Kootchie Man 5:07
05 - Born to Be Wild 3:28
06 - Your Wall's Too High 5:40
07 - Desperation 5:35
08 - The Pusher 5:43
09 - A Girl I Knew 2:38
10 - Take What You Need 3:28
11 - The Ostrich 5:43

9 Eylül 2023 Cumartesi

John Kay And The Sparrow / John Kay And The Sparrow (1969)

John Kay And The Sparrow
, çok muhteşem özelliklere sahip bir grup değil. Ama dönemin Amerika'sında genel olarak Rock, daha dar bir alanda ise Blues Rock ve Psychedelic Rock'a bir şeyler katmayı başarabilmiş The Steppenwolf'un öncülü. Bu tanımlamanın üzerine önemsiz bir grup gibi de algılanmasın tabi. Kendi alanlarında ve o dönemin başka gruplarıyla karşılaştırıldıklarında da gayet iyiler.

Esasen hikayeleri biraz tuhaf. John Kay grubu daha sonradan ele geçirmiş, kurulu düzenin üstüne oturmuş gibi bir durum var. Grup, 1964 yılında bir İngiliz göçmen olan Dave Marden (bilinen adıyla Jack London) tarafından kuruluyor. Eklemelerle ilk halini alıyor ve Jack London & The Sparrows adıyla müzik yapmaya başlıyorlar. Bu ilk dönemde yaptıkları, tam da o dönemin etkilerini içeren Beat Music. Dave Marden'dan kaynaklı olarak fazlasıyla British Invasion tarzı müzik yapıyorlar. Hatta Marden işi biraz daha ileri götürmüş ve grubun elde ettiği gelirin de çoğunu kendine alıyordu. Bolca 45'lik ve 1965 yılında kaydedilen albümün ardından, müzikal çevredeki değişimler ile birlikte farklı bir yöne doğru gitme isteği baş gösterdiğinde Jack London'ın artık gruptan ayrılma zamanı gelmişti.

1965'in sonlarına doğru, grupta kalan elemanlar yeni birini buldular: John Kay. Adam hem söz yazıp besteliyor, hem de vokal yapıp gitar ve mızıka çalıyordu. Tarzı da grubun tercih ettiği Blues üzerine şekillenmişti. Kay'in katılımından sonra grup için işler daha iyiye gitmeye başladı. Önce New York'a gidip gelmeye başladılar ve burada kendilerine bir kitle oluşturmayı başardılar. Ardından daha radikal bir karar verip sıcak bir bölgeye, Los Angeles, California'ya taşındılar. Ama Psychedelic Rock'ın sesleri biraz öteden, San Fransisco'dan geliyordu kulaklarına. Onlar da bir kez daha harekete geçip Frisco'ya yerleştiler. Büyük çıkışlarını da burada yakalamışlardı. Youngbloods, Moby Grape, Steve Miller Band ve The Doors ile sahneyi paylaşır duruma geldiler. Grubun adı bu sıralarda The Sparrow idi. 1966 ve 1967'de pey çok single kaydı yaptılar.

Grup kısa süreli bir dağılma, hatta dağılma değil de farklı yönlere gitme döneminin ardından yine bir araya gelerek Steppenwolf adıyla tekrar piyasaya çıktılar. Daha ilk albümle birlikte patlama yaptıkları için hatırı sayılır şekilde öne çıkmışlardı. Bu noktada, "eee bu albüm nereden çıktı peki" diye sorulması da muhtemeldir. Steppenwolf'un kazandığı başarı, yapım şirketini harekete geçirdi tabi. Bunların başka kayıtları vardı, onları da yayınlayalım biz kafasıyla hareket edip, yayınlanmış ve yayınlanmamış parçaları bir araya getirip, biraz da John Kay'in adından faydalanıp 1969 yılında yani Steppenwolf'un ilk albümünü yayınlamasından 1 yıl sonra John Kay And The Sparrow adıyla bu albümü yayınladılar.

Albüm, tek parçalar halinde kaydedildiği için belirgin bir bütünlüğe sahip değil. Ama The Sparrow için de nefis bir toplama çalışması denilebilir. Beat kökenlerine dayalı, Blues ve Psychedelic'in fena halde öne çıktığı değişik bir albüm.

JOHN KAY AND THE SPARROW

John Kay / Vokal, Gitar, Armonika
Dennis Edmonton / Gitar, Vokal
Nick St. Nicholas / Bass, Trompet
Jerry Edmonton / Davul
Goldy McJohn / Org, Klavye

JOHN KAY AND THE SPARROW

01 - Twisted (3:15)
02 - Goin' to California (2:26)
03 - Baby, Please Don't Go (3:12)
04 - Down Goes Your Love Life (2:01)
05 - Bright Lights, Big City (3:07)
06 - Can't Make Love by Yourself (2:25)
07 - Good Morning Little Schoolgirl (3:54)
08 - King Pin (2:57)
09 - Square Headed People (2:29
10 - Chasin' Shadows (3:19)
11 - Green Bottle Lover (2:39)
12 - Isn't It Strange (2:30)

8 Eylül 2023 Cuma

Genfuoco / Dentro L'invisibile (1979)

RPI
'ın (Rock Progressivo Italiano) geç dönem gruplarından biri de Genfuoco. Aslında kuruluşları 70'lerin ortalarına dayanıyor ama albüm yayınlama işi onlar için biraz fazla uzun sürmüş. 1975 yılında kendi çabalarıyla yayınladıkları ve plak olarak değil de kaset olarak piyasaya sürülen Antichi Confini'yi albüm olarak saymıyoruz. Zira stüdyoda bile kaydedilmemiş, olanaksızlıklarla var edilmeye çalışılmış bir demo.

Çok bilinen gruplardan biri de değildir Genfuoco. O dönemlerde öne çıkan Gen Hristiyanlık hareketine bağlı gruplardan biri olmaları dışında bilinirlikleri neredeyse yoktur diyebiliriz. Gen hareketininin başlıca gruplarından Gen Verde ve Gen Rosso ile de isimleri sık sık yan yana anılır. Temelde müzikal anlayışlarına nüfuz eden dini öğretinin etkisi vardır parçalarda. Fakat az önce saydığımız iki gruptan biraz daha arka planda kalmıştır. Daha çok müzikal yapı ve sesler öne çıkar Dentro L'invisibile'de.

Saksafon ve flütün öne çıktığı, klavyelerin iyi kullanıldığı akustik, sakin ve sade atmosferler hakimdir albümün geneline. Huzur bulma arayışının bir sonucu olsa gerek bu. Araya aldıkları senfonik öğeler, Jazz etkileri ve yumuşatılmış Prog Pop havasıyla değişik bir yapıları vardır.

Çok özel, çok önemli gruplardan değildirler. Fakat RPI'ın 80'lerin başına denk gelen döneminin de özellikli albümlerindendir. Bu janrın genel özelliklerine ters düşerek enstrümantal kısımları sınırlı sürede tutup vokal üzerine odaklanmışlardır. Bir nevi tersten bakış diyebileceğimiz bu anlayış hiç fena da durmamış aslında. Diğer yandan bu durum daha popülist bir kaygı ile öne çıkmaya çalıştıkları sonucunu doğruyor ki misyonları açısından yani Gen Hristiyanlığını tanıtma / yayma çabaları üzerinden düşündüğümüzde çok yanlış bir karar da olmasa gerek.

Dediğimiz gibi RPI'ın o uzun soluklu, insanı darmadağınık bir hale getiren sonra toparlar gibi yapıp yaka paça başka yöne savuran tarzından çok enstrümantal etkileri azaltılmış, vokalle var olmaya çalışan (bunu kötü de yapmayan) bir şekilde ilerlerken Symphonic Prog'a tutunan bir albüm Dentro L'invisibile.

GENFUOCO

Marco Brogogni / Lead Vokal, Flüt, Akustik Gitar
Tarcisio Bratto / Akustik Gitar, Saksafon
Franco Cecchi / Klavye, Synth
Giovanni de Luca / Bass
Paolo de Luca / Gitar
Marco Naldini / Davul, Vurmalılar

DENTRO L'INVISIBILE

01. Ouverture (6:12)
02. Della tana (4:01)
03. Traspare (6:27)
04. Terra Promessa - parte I e II (6:37)
05. Galassie (7:04)
06. La Serenata Del Fiume (3:56)
07. Dentro L'Invisibile (5:11)

7 Eylül 2023 Perşembe

Steeplechase / Lady Bright (1970)

70'lerin başından tek albümlü nefis bir grup Steeplechase. Dönemin pek çok grubu gibi kurulduktan hemen sonra tek albüm kaydetme fırsatı yakalamış, aslında bu fırsatı çok iyi değerlendirmiş ama ticari başarıyı elde edemedikleri için de dağılmak zorunda kalmışlar. Haklarında çok fazla bilgimiz de yok doğal olarak. Brooklyn, New York çıkışlı olduklarını biliyoruz, hepsi o.

Bunun yanında Lady Bright albümü erken dönem saf Hard Rock'ın en iyi örneklerinden biri. 1970'i erken dönem sayıyoruz zira öncesi, özelikle Amerika için konuşursak Psychedelic Rock'tan geçilmiyor. Her ne kadar bazı gruplar ve müzisyenler Psychedelic etkileşimli ama daha sert albümlere ve parçalara imza atarak çıtayı yükseltmiş, işi Hard Rock kıvamına kadar getirmiş olsalar da 1970 yılına kadar olan dönemi erken dönem diye tanımlamak yanlış değil.

Steeplechase'in ilk ve tek albümü olan Lady Bright coşkulu, tempolu ve oldukça da sert bir albüm olarak tanımlanabilir. Özellikle gitar seslerinin ve klavyenin öne çıktığı albümde beklentilerinizden fazlasıyla karşılaşıyorsunuz. Blues ve Psychedelic kökenlerden beslenen, tempoyu yükselterek net bir zemine oturtan albümlerin başında geliyor.

Yoğun bir şekilde kulağınızın içini dolduran gitarlar ile Hammond'ın güzel bir birleşimi olan Lady Bright'da, grubun klavyecisi  Tony Radicello ve davulcu Joe Forgione sayesinde olsa gerek bir miktar Soul izlerine de rastlamak mümkün. Zira bu iki isim daha önceleri Philadelphia'lı Soul Rock ve Psychedelic Rock grubu Soul Survivors'ta birlikte çalmışlar.

Albümde tekrara düşmek ya da monoton bir şekilde ilerlemek gibi bir anlayış kesinlikle yok. Sürekli farklılaşan, sürekli bir ivme ile yükselen bir tarza sahip. Steppenwolf ve Iron Butterfly'ın ilk dönemini andırmakla birlikte kendinden sonraki Uriah Heep'in tarzı ile de benzerlikler içeriyor.

Diğer yandan, albüm iyi bir albüm olmakla birlikte eksiklikleri de mevcut. Parçalar biraz ham gibi duruyor. Fazlasıyla potansiyelleri var, ama o potansiyeli kullanmak yerine belirli bir yerde ve özellikle durmayı tercih etmişler gibi görünüyor. Vokallerin kaba saba ama etkili bir Blues tarzıyla yapıldığı yerlerde sorun olmamakla birlikte bazı yerlerde öne çıkan Gospel havayı bozuyor gibi duruyor.

STEEPLECHASE

Dean Parrish / Lead Vokal, Elektrikli Gitar, Akustik Gitarr
Bobby Spinella / Piyano, Elektrikli Piyano, Org, Harpsichord, Vokal
Tony Radicello / Bass, 12 Telli Gitar, Lead Vokal
Joseph Forgione / Davul, Vurmalılar, Vokal
Eddie Kramer / Piyano, Vokal

LADY BRIGHT

01 - Wrought Iron Man 3:20
02 - Shorty Stokes 3:47
03 - Down on the Town 3:27
04 - Talking Bout You 3:07
05 - Lady Bright 4:20
06 - In the Valley 2:22
07 - Mary Clarke 4:20
08 - Sea Shore 4:30
09 - Never Coming Back 3:25
10 - Cherry Blossom 2:55

6 Eylül 2023 Çarşamba

Redwing / Redwing (1971)

60'ların başında kurulan Redwing, Amerika'nın uluslararası arenada pek bir varlık gösterememiş ama yerelde en iyi gruplarından biri. Bunun en büyük sebebi bağlı oldukları Southern Rock'ın daha çok Country Rock kısmında gezmelerinden kaynaklı. Daha popüler bir yandan yaklaşmışlar yani yaptıkları işe.

1962 - 1965 arasında The Contenders adıyla biliniyorlar. Albüm kayıtları olmamakla birlikte Country alanında bilinir hale geliyorlar bu dönemde. Bilinirliğin verdiği motivasyonla isimlerini The New Breed'e çevirip 1966 yılında da grupla aynı adı taşıyan bir albüm yayınlıyorlar. Fakat gruba yapılan eklemeler ve değişen müzik anlayışı nedeniyle 1968 yılında bir kez daha isim değiştiriyorlar. Glad adını kullandıkları 68 - 69 yılları arasında da yine bir albüme imza atıyorlar. 1969'dan sonra da daha büyük bir sahneye hitap edebilmek için isimlerini Redwing'e çeviriyorlar. 1971 - 1975 yılları arasında 5 albüm piyasaya sürülüyor Redwing adıyla. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi uluslararası alanda çok fazla bilinmeseler de Amerika'da hem listelerde yer bulup hem de fazlaca bir dinleyici kitlesi elde ediyorlar.

Kitlenin Country kökenli müzik dinleyen bir kitle olduğunu hatırlatalım. Müzikte çıtanın yükselmesinden dolayı da sadece Country ile kalmayıp, daha farklı bileşenler de ekleyip Southern Rock'a da bir kapı açıyorlar. Bu alanda da elbette The Allman Brothers Band, Lynyrd Skynyrd (bu grubun adını yazmayı her zaman çok sevmişimdir) gibi olamıyorlar ama yeteri kadar tanınmışlıkları da var.

Country Rock sevenlerdenseniz bu ilk albüm size doyurucu geliyor. Çıtır çıtır diye tabir edilebilecek Fender gitar sesleri, eğlenceli ve bir o kadar sade ama Boogie'ye uzanacak kadar da tutkulu bir albüm. Gitar soloları özellikle çok iyi. Bu alandaki (Southern Rock'tan bahsetmiyoruz) doyurucu solo gruplarından biri bulunuyor albümde. Vokaller de enstrümanların altında kalmayacak kadar güçlü, çevik ve hareketli.

Blog'da genelde az yer verdiğimiz bir tür bu Country Rock. Bazen bu tarz yaklaşımlarımızla karşı karşıya kaldığımızda haksızlık ettiğimizi de düşünmüyor değilim. Arada da bu haksızlık zincirini kırmak için böyle grupları da öne çıkarmaya çalışıyoruz işte.

REDWING

George Hullin / Davul, Vokal
Tom Phillips / Gitar, Slide Gitar, Piyano
Andrew Samuels / Lead Gitar, Bass, Vokal
Ron Floegel / Ritim Gitar, Vokal

REDWING

01 - The Underground Railway 2:59
02 - Please Doctor Please 2:59
03 - Bonnie Bones 2:48
04 - Dark Thursday 2:42
05 - Sweetwalkin' Lady 3:16
06 - I'm Your Lover Man 5:15
07 - Shorty Go Home 4:29
08 - Hogtied 3:13
09 - I'm Countin' on You (To Come Through) 5:01
10 - Oh Maggie (Don't Lift The Weight) 3:15
11 - (Tell Me Baby) Why You Been Gone so Long 2:59
12 - California Blues 3:53

5 Eylül 2023 Salı

Taj Mahal / Taj Mahal (1968)

Blues
ve Blues Rock'ın nevi şahsına münhasır kişiliklerinden biri Taj Mahal. İsim tabi ki mahlas, adamın adı aslında Henry Saint Clair Fredericks. İsmine bakıp Louisianalı filan olduğu düşünülmesin, kendisi New Yorklu. İsimdeki Fransız etkileri bizi Louisianalı bir kreol olduğuna ikna eder gibi olsa da maalesed değilmiş işte.

Neyse, bu adam hakkında bolca bilgi bulunabilir internette. Önemli olan bu albüm ve albümün bu blogda oluşturmaya çalıştığımız tarihçe çalışmasına katkısının ne olduğu. Blues'un geleneksel yapısını ve motiflerini alıp çağdaş müzikal anlayışlarla harmanlayarak Blues Rock'ın farklı bir yönünü ortaya koymasından ileri geliyor önemi. Bayağı bildiğiniz klasik Blues'u alıp değişik şekillere sokuyor adam. Hatta o kadar ki, sanki bunu kanıtlamak istiyormuş ya da ben bir şey yaptım da bu Blues'un yönünü değiştirecek dermişçesine de örneklemiş.

Plak olarak düşünüldüğünde albümün ilk yüzünde bulunan parçalar Sleepy John Estes, Blind Willie McTell ve Sonny Boy Williamson II gibi devlerin parçalarının Taj Mahal yorumlarını içerirken, arka yüzünde ise Sleepy John Estes ve Robert Johnson parçaları bulunuyor . Geleneksel Blues'dan başlayıp müzikal anlayışı farklı tür ve tarzlarla birleştirip değişik bir forma sokuyor. Parçalar da öyle böyle parçalar değil tabi. Sırasıyla aşağıdaki şarkı listesinde bulabilirsiniz. Arada Taj Mahal kendi parçası E Z Rider'ı da eklemeyi ihmal etmemiş ikinci yüze. O parçanın da ustaların parçalarından aşağı kalır yanı olmadığını belirtelim.

Blogda genelde grup müziğine ağırlık veriyormuşuz görünümü oluşmuş olabilir fikrinden yola çıkarak dahil ettiğimiz bu albüm hem müzikal hem de tarihsel anlamda önemli. Her ne kadar albümde Taj Mahal'e ait tek parça bulunsa da yukarıda açıklamaya çalıştığımız değişimi anlatabilmesi / anlatması açısından son derece başarılı bir çalışma. Ayrıca, (aslında paragrafa bunu söylemek için girişmiştim ama dağılmışım) albümde Ry CooderJessie Edwin Davis gibi adamlar da çalıyorlar. Grup müziği değil belki ama grupmuş gibi hareket edebilen, kaliteli müzisyenlerin olduğu bir albüm.

TAJ MAHAL

Taj Mahal / Vokal, Blues Harp, Slide Gitar
Jessie Edwin Davis / Lead Gitar, Piyano
Ry Cooder / Ritim Gitar, Mandolin
James Thomas / Bass
Sandy Konikoff / Davul
Bill Boatman / Ritim Gitar
Gary Gilmore / Bass
Charles Blackwell / Davul

TAJ MAHAL

01 - Leaving Trunk 4:51
02 - Statesboro Blues 2:59
03 - Checkin' Up on My Baby 4:55
04 - Everybody's Got to Change Sometime 2:57
05 - E Z Rider 3:04
06 - Dust My Broom 2:39
07 - Diving Duck Blues 2:42
08 - The Celebrated Walkin' Blues 8:52

4 Eylül 2023 Pazartesi

Synanthesia / Synanthesia (1969)

Epeyce değişik ve kaliteli gruplardan biri de Synanthesia. 1968 yılında Londra'da Les Cook tarafından kurulan grup kısa süre içerisinde Soul basçısı Dennis Holmes ve Jazz saksafon ve flütçüsü Jim Fraser'ın katılımıyla ortaya çıktı. Farklı müzikal anlayışlardan gelen gelen grup elemanları, Synanthesia'nın müzikal anlayışının tuhaf ve değişik olmasını sağladı.

Kurulduktan kısa süre sonra Londra'da sahne almaya başladılar. Chrysallis yapım firması tarafından fark edildiklerinde yine sahnedeydiler. Anlaşmalar hemen imzalandı ve grup albüm yapma fırsatı yakaladı. Tam da o sıralarda yakın ilişki içerisinde oldukları David Bowie ile birlikte çalışmışlar ve bir süre sahneye birlikte çıkmışlar. Tabi araya albüm anlaşması girince kendi yollarına gitmeyi tercih etmişler.

Prog Folk ve Psychedelic Folk olarak tanımlanabilecek olan Synanthesia müziğinde bundan çok fazlası olduğu aşikar. Jazz, Soul, Klasik Müzik etkileri, deneysel bir takım hareketler, agresif ve kontrolsüz yapılar albümün her yerinde bulabileceğiniz şeyler. Bazı noktalarda fazlasıyla coşkulu ve kendini bilmez şekilde hareket ederken (kafa fena halde güzelken yapılmış bir jam session gibi düşünün) bazen de bir anda yönü değiştirip son derece kontrollü, tutarlı ve sade bir hal alabiliyorlar. Comus'un First Utterance albümünü andıran bir tuhaflık oluşuyor doğal olarak.

Müzikal bakış açısındaki üst düzey bu tuhaflık Comus dışında, Van Der Graaf Generator, Incredible String Band, Forest, Audience gibi gruplara kadar ulaşıyor. Parçalarda bu grupların izlerine rastlarken onlarla hiç alakaları olmadığını da anlayabiliyorsunuz. 

Bu tarz albümler arasında normalden fazla öne çıkan vokal, gidişatı bir miktar aşağı çekiyor gibi görünse de özellikle flüt ve saksafon bölümleri vokalin bu pervasız hareketlerini dengeleyerek başka bir tuhaflık zinciri daha ekliyor albüme. Çoğunlukla albüm hakkında kafanız karışık oluyor. Bazen bu kadar basit olabilir mi diye düşünürken bazen de bunu da nasıl yapmışlar dedirtiyor dinleyene. İlk dinlemede çok basitmiş fikrine kapılabilirsiniz, aldanmayın! Tuhaflıklarıyla peşinizi bırakmayan bir albüm Synanthesia.

SYNANTHESIA

Dennis Homes / Gitar, Vokal, Vibes
Jim Fraser / Alto Saksafon, Soprano Saksafon, Obua, Alto Flüt, Nose Flüt, Konser Flütü
Les Cook / Gitar, Bongo, Keman, Mandolin, Vokal

SYNANTHESIA

01 - Minerva
02 - Peek Strangely and Worried Evening
03 - Morpheus
04 - Trafalgar Square
05 - Fates
06 - The Tale of the Spider and the Fly
07 - Vesta
08 - Rolling and Tumbling
09 - Mnemoysne
10 - Aurora
11 - Just as the Curtain Finally Falls

3 Eylül 2023 Pazar

The Gentle Soul / Gentle Soul (1968)

2 kişilik, kendi halinde bir vokal grubu The Gentle Soul. Arka plana bakıldığındaysa çok fazlası görünüyor. Ön planda olmayı başaramasalar da hafif tonlara sahip Prog Folk sevenler için iyi albümlerden biridir bu yayınladıkları albüm. 1968 yılında California'da Psychedelic Rock'a göz kırpmadan yapılmış ender albümlerdendir aynı zamanda.

Her ikisi de şarkı söyleyen, folk besteler yapan Rick Stanley ve Pamela Polland tarafından kurulan The Gentle Soul, kaliteli bir albüm kaydına imza atmış olsa da popülerliği yakalayamamış. Gerçi bugünlerde tek albümleri olan Gentle Soul'un orijinal plakları binlerce dolarlık fiyatlarla satılıyor, o da ayrı konu tabi.

Dönemin Folk çevrelerinde bilinseler de kendi adlarını çok öne çıkaramamış olan Rick ve Pamela'nın arkadaşları destek verince işin rengi değişmiş. Albümün müzikal alt yapısında Ry Cooder, Van Dyke Parks gibi isimler var. Bu isimlere bir de (albümde yer almamış olsa da) Taj Mahal'i ekleyin. Zira onunla da çok iyi dostlukları varmış. Böyle bir çevreden çıkıp kaydetmişler Gentle Soul'u. Başarılı olmaması tuhaf geliyor insana.

Albüm, günümüzde alışkın olduğumuz sert yapılardan fazlasıyla uzakta bir yerde duruyor. Çok yumuşak, çok hafif (Soft Rock diye tabir edilen ucube şey değil ama) ve çok naif. Kendi halinde, sade ve özgüvenli. Grubu oluşturan vokallere diyecek bir şey yokken, enstrümanların başındakilere ağzımızı açıp tek kelime dahi edemiyoruz. Adamlar fena halde iyiler. Ry Cooder çok öne çıkmama çabasıyla çalıyor görünse de yetenekli olduğu için öne çıkması mecburi hal alıyor. Albüme uygun bir şekilde basit ve sade çalsa da enfes gitar ve mandolin performanslarına imza atıyor.

Hippie tarzının hissedildiği albüm, gruptan çok gruba destek olan enstrümantalistler sayesinde Prog Folk janrına dahil oluyor.

THE GENTLE SOUL

Pamela Polland / Vokal
Rick Stanley / Vokal

Konuk Müzisyenler:
Tony Cohan / Tabla
Ry Cooder / Gitar, Mandolin
Mike Deasy / Gitar
Van Dyke Parks / Harpsichord
Paul Horn / Flüt
Larry Knechtel / Org
Gayle Levant / Arp
Ted Michel / Çello
Bill Plummer / Bass

GENTLE SOUL

01. Overture (4:35)
02. Marcus (2:55)
03. Song for Eolia (2:16)
04. Young Man Blue (2:33)
05. Renaissance (3:13)
06. See My Love (3:58)
07. Love Is Always Real (2:57)
08. Empty Wine (2:38)
09. Through a Dream (3:57)
10. Reelin' (3:21)
11. Dance (3:29)

2 Eylül 2023 Cumartesi

Ambergris / Ambergris? (1970)

Ambergris
, Funk ve Jazz Rock karışımı müzik yapan bir grup. Tek albümleri var, çok fazla da etkili değiller aslında. Gerçi bu kişiye göre değişen bir durum tabi. Grubun kurucularından biri olan Jerry Weiss, Blood, Sweat & Tears'ın ilk dönem elemanlarından biri. Ambergris'in varlığı da ortaya çıkışı da müzikal anlayışı da bahsi geçen gruptan fazlasıyla etkileniyor haliyle. Amerikalı olup da bu tarz Jazz ve Funk işine girenlerin iyi örneklerinden biri olarak özetleyebiliriz grubu.

60'ların ikinci yarısında öne çıkan ve ticari anlamda da başarı yakalayan Horn Rock (pirinç müzik aletleri) diye tabir edilen müzikal anlayışın (B,S&T ve Chicago en önemli örneklerdir) etkisi dolayısıyla ortaya çıkmıştır Ambergris. Ticari olarak başarının kesin olduğu düşünüldüğü için pek çok yapım firması bu konuda para harcamaktan kaçınmamış o dönemlerde. Ambergris de bu furyadan nasibini almış ya da bundan faydalanarak ortaya çıkmış gruplardan. 

Yalnız grubun farklı bir tarafı var elbette. Zaten buraya aşma sebebimiz de o. Jazz ve Funk etkilerinin aralarında melodileri Latin müziği ile de birleştiriyorlar. Özellikle Küba tarzı Latin müzikal anlayışı albümün hemen her yerinde hissediliyor. Doğal olarak albüm fazlasıyla coşkulu, tutkulu ve cesur olarak nitelendirilebilir. 

Enstrümantal açıdan müzisyenlerle ilgili en ufak bir sorun görünmezken, parçaların zayıflığı albümü fena halde aşağı çekiyor. Daha farklı parçalarla giriş yapsalarmış devamını getirmemeleri işten bile değilmiş yani. Belirgin bir sesi olan vokalin ham diyebileceğimiz sesi Kornoların arasında kendini gösteriyor belki ama dinlenilmesi de acayip keyif veren bir ses değil.

Bu arada belirtmeden geçmeyelim. Başta Jazz dedik ama aslında bu tam anlamıyla bir Horn Rock albümü. Elbette Jazz parçaların temelinde yer alıyor ama Jazz Rock demek de haksızlık olabilir. Tabi ki kategorilendirme mecburiyeti açısından Jazz Rock diyoruz albüme ve gruba fakat esasen Horn Rock demek daha doğru olur diye düşünüyorum.

İkonik, efsanevi, nefis gibi kelimelerle tanımlayabileceğimiz bir grup olmasa da Ambergris tek albümüyle başarılı bir Korno portresi çizebilmiş nadir gruplardan. Kaliteli parçalar üretebilselermiş önleri de açıkmış aslında.

AMBERGRIS

Jerry Weiss / Bass, Klavye
Larry Harlow Klavye
Charlie Camillari / Trompet
Harry Max / Trompet, Bass
Jimmy Maelen / Vokal
Billy Shay / Gitar, Armonika
Lewis Kahn / Trombon
Glenn Jon Miller / Trombon
Gil Fields / Davul

AMBERGRIS?

01 - Something Happened to Me 2:51
02 - Play on Player 3:23
03 - Gotta Find Her 3:50
04 - Chocolate Pudding 4:25
05 - Forget It, I Got It 4:20
06 - Walking on the Water 5:45
07 - Sunday Lady 3:20
08 - Home Groan 3:12
09 - Soul Food 3:15
10 - Endless Night 5:27

1 Eylül 2023 Cuma

Festa Mobile / Diario di Viaggio Della Festa Mobile (1973)

Bari, İtalya çıkışlı Festa Mobile da az bilinen gruplardan. Tek albümle kalıp daha ileriye gidememiş gruplardan aynı zamanda. Ama doğal olarak tek albümlü efsaneler listemize giriş yapabiliyorlar. RPI'ın (Rock Progressivo Italiano) kendine has yapıya sahip gruplarından.

1973 yılında kurulduktan hemen sonra albüm kayıtlarına başlayıp, albümü yayınladıktan hemen sonra da dağılan grup kendinden sonraki Il Baricentro'nun da öncülü. Her iki grup da Francesco Boccuzzi ve Giaovanni Boccuzzi tarafından kuruluyor. Kardeşler oldukça başarılılar aslında. Hatta fazlasıyla da yetenekliler müzik konusunda. Lakin bir türlü istedikleri başarıyı da yakalayamıyorlar. Gerçi Il Baricentro bu tanımın biraz dışında kalıyor. Yine de onun başarısı da hak ettikleri başarıdan daha az diyebiliriz.

Grup ve albümü Diario di Viaggio Della Festa Mobile, Symphonic Prog'un ya da daha özele inersek RPI'ın en önemli, en başarılı, en iyi örneklerinden biri değil. Bunun yanında kötü bir örnek de değil. Senfonik müziğe kattıkları Jazz eklentisiyle değişik bir hava yakaladıkları ortada. Klavyelere ve vokale verdikleri önemden dolayı bir miktar popülist davranmaya çalıştıkları da aşikar. Yine de etkili ve keyif verici bir albüme sahipler.

Hatta o sık sık söylediğimiz keşke ile başlayan cümle Festa Mobile için de geçerli. Daha fazla albümü hak eden gruplardan. Il Baricentro'yu ayırarak düşünmek gerekiyor doğal olarak. Zira onlar daha fazla Jazz odaklı bir müzik yapıyorlar, her ne kadar aynı elemanlara sahip olsalar da. 

Klavyeyi az önce bir miktar kötüler gibi olduk ama albümün tamamında kullanılan kısmını kast etmemiştik. Temelde (açılış parçasının girişi mesela) oldukça etkin bir klavye kullanımı ve başarılı bir çalışma olarak nitelendirilebilir albümün tamamı. Sadece müzikal arka plandaki ayrıntılara önem vermek yerine bazı yerlerde tamamen klavye ve vokal üzerine oynamışlar, onu anlatmaya çalışmıştık.

Albümün fantaziye yönelik bir konsept albüm olduğu pek çok kaynakta belirtilmekle birlikte, fantazi kısmına bir şey diyemesek de konsept olabilmesi için gerekli olan koşulları karşılamıyor gibi geliyor insana. Birbirinden fazlasıyla ayrı ve kopuk bölümlerden oluşuyor albüm. Kendi içinde bir hikaye anlattığı ve bunun üzerinde durduğu ortada ama konsept olabilecek denli de belirgin değil.

FESTA MOBILE

Renato Baldassarri / Vokal
Alessio Alba / Gitar
Giovanni Boccuzzi / Klavye
Francesco Boccuzzi / Bass, Klavye
Maurizio Cobianchi / Davul

DIARIO DI VIAGGIO DELLA FESTA MOBILE

01. La Corte di Hon (4:57)
02. Canto (6:11)
03. Aristea (5:05)
04. Ljalja (6:53)
05. Ritorno (8:43)