İngiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İngiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Temmuz 2023 Çarşamba

Blossom Toes / If Only For A Moment (1969)

1967 yılında Londra'da kurulan Blossom Toes başlangıçta Baroque Pop, Freakbeat arası bir müzikal anlayışa sahipken, ikinci albüm If Only For A Moment'da farklı bir yapıya bürünmüşlerdir. Bu büyük değişiklikle birlikte grubun müzikal anlayışında Psychedelic Rock, Acid Rock, Raga Rock, Hard Rock gibi etkiler öne çıkar. Albümün en önemli taraflarından biri ise PSychedelic'ten Progressive'e geçiş konusunda ilk albümlerden biri olmasından kaynaklanır.

İlk albüm ile konumuz olan If Only For A Moment arasında gece ve gündüz gibi farklar var. Gerçekten de ilk albüm oldukça basit, popülerlik kaygısı güden, sıradan ve olmamış bir albüm olarak karşımıza çıkarken, iki yıl sonra kaydettikleri albüm ile yaptıkları her şeyi bir kenara bırakıp en başından ve farklı bir şekilde müzik yapmaya başlamışlar gibi duruyor. Tuhaf ve çocuksu olarak nitelendirilebilecek (Freakbeat'ten kaynaklı bu tamamen) albümün ardından bu kadar sert ve Heavy Psychedelic Rock olarak adlandırılabilecek olan ikinci albümü yapmaları inanılmaz bir değişim olarak görülebilir.

Psychedelic etkinin yanında melodik bir şekilde ilerleyen Hard Rock albüme çok fazla şey katıyor. Albümün açılış parçası Peace Loving Man için de söylenebilecek çok şey var. Parça, yapıldığı dönemin çok ötesinde bir takım bileşenler içeriyor. Sert, ağır ve güçlü davullara eşlik eden manik vokaller ve öne çıkma konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayan Acid gitarlar parçayı belki de tüm zamanların en iyi açılış parçalarından biri olarak görmemizi sağlayabilir. 

Fakat açılış parçasının bu kadar iyi olmasının kötü yanları da var. Ardından gelen parçalar ona bir türlü yetişemiyorlar. Kıvam olarak evet bir sorun yok, ama yeterlilik açısından çıtayı o kadar yükseltince diğerlerinden beklenti de artıyor. İlk parça dışında kalan parçaların beklentiden düşük olması gibi bir sorun var yani. Bu parçaların kötü olmasından ileri gelen bir durum değil. Sadece ilk parçanın nefasetinden kaynaklanıyor. Albümü orijinalinden farklı bir playlist ile dinlerseniz daha makul hale gelebiliyor. Tabi buna da ne gerek var şimdi diye düşünmek de yanlış olmaz.

BLOSSOM TOES

'Big' Brian Belshaw / Bass
Jim Cregan / Lead Gitar, Ritim Gitar, Vokal
Brian Godding / Lead Gitar, Ritim Gitar, Piyano, Org, Vokal
Giorgio Gomelsky / Back Vokal
John "Poli" Palmer / Davul
Barry Reeves / Davul, Conga
Sean Phillips / 12 Telli Akustik Gitar, Sitar

IF ONLY FOR A MOMENT

01 - Peace Loving Man 4:52
02 - Kiss of Confusion 4:45
03 - Listen to the Silence 4:50
04 - Love Bomb 7:39
05 - Billy Boo the Gunman 7:08
06 - Indian Summer 5:55
07 - Just Above My Hobby Horse's Head 2:53
08 - Wait a Minute 5:49

18 Temmuz 2023 Salı

Harsh Reality / Heaven & Hell (1969)

Harsh Reality
, az bilinen ama oldukça iyi Proto-Prog gruplarından biridir. The Revolution adıyla kurulup önce Freightliner Blues Band (çok dandik bi isim) ardından da Harsh Reality'e dönüşmüşler ve tek albüm kaydedip dağılmışlardır. İngiltere'nin ilk dönem Progressive gruplarından biri olmalarına rağmen az bilinirlik sınıfının üstüne çıkmayı başaramamışlardır. Bunun sebebi ise albümün kötü olması değil az sayıda basılıp piyasaya verilmesinden kaynaklıdır. Diğer yandan bakıldığında devler liginin kapsamının genişlemesi ile birlikte arada kalan gruplardan biri olmalarından ileri gelir. Günümüzde orijinal albümün binlerce Sterlinlik fiyatlara alıcı bulması grubun ne kadar iyi olduğunun da bir göstergesi olarak düşünülebilir.

Albüm kaydına girmeden hemen önce 2 farklı 45'lik ile ortamı kolaçan ediyorlar. Bu single'lar çok büyük iş yapmasa da grubun kalitesini göstermesi açısından önemlidirler. Ardından kısa sürede kaydettikleri albümle bir miktar öne çıkar gibi olsalar da çok fazla ileriye gidemiyorlar. Bu noktadan sonra grupta çözülmeler başlıyor ve dağılıyorlar. Grup elemanları farklı grup ve müzisyenlerin altında çalmaya başlarken çoğunlukla da stüdyo müzisyenliği yapıyorlar. Belirtmeden geçmeyelim, grubun klavyecisi ve lead vokali Alan Greed daha sonra başka bir grupla daha adından söz ettiriyor ki The Running Man adındaki bu grubu daha önce de blog sayfalarında konuk etmiştik.

Müzikal anlayışları Procol Harum, Traffic ve erken dönem Deep Purple'ın bir karışımı olarak özetlenebilir. Ama bunu yaparken de kendilerine has bir yapı geliştirmeyi ihmal etmemişler. Blues Rock ve Psychedelic Rock'tan beslenen bir Progressive'e doğru gidiyorlar. Albüm muhteşem olmamakla birlikte grubun potansiyelinin bir kısmını göstermesi açısından oldukça iyi bir çalışma. Az daha dayanıp birkaç albüm daha kaydetmeyi başarabilselermiş unutulmuş ya da az bilinen gruplardan biri olmak yerine devler arasında yer alabilirlermiş aslında.

Heaven & Hell'de bir takım düzensizlikler kulağa geliyor. Ama hepsi o kadar. Albümün geneli oldukça iyi. Klavyelerden gelen yatıştırıcı etki gitarların ön planda kendini kaybederek belirsizliğe gitmesini engelliyor. Albümü sadece bir Blues Rock albümü olarak düşünürseniz sıkıcı gelebilir. Ama farklı türlerle karışmış bir albüm olduğunu anladığınızda tekrar tekrar dinleme isteğinizden de vaz geçemiyorsunuz.

HARSH REALITY

Alan Greed / Lead Vokal, Org, Piyano
Mark Griffiths / Gitar, Trompet, Vokal
Dave Jenkins / Gitar, Armonika, Vokal
Roger Swallow / Davul
Steve Miller / Bass, Vokal

HEAVEN & HELL

01 - When I Move (5:03)
02 - Tobacco Ash Sunday (3:18)
03 - Mary Roberta (Part 1) (1:54)
04 - Praying for Reprieve (6:28)
05 - How Do You Feel (3:14)
06 - Heaven & Hell (5:05)
07 - Quickenut / Devil's Daughter (6:45)
08 - Mary Roberta (Part 2) (1:58)
09 - Melancholy Lady (5:25)
10 - Don't Shoot Me Down (3:57)
11 - Girl of My Dreams (3:55)
12 - Mary Roberta (Part 3) (2:18)

14 Temmuz 2023 Cuma

The Who / My Generation (1965)

Tüm zamanların en bilinen, en etkili ve en büyüklerinden biri de kuşkusuz ki The Who. 1964 yılında Keith Moon, Beachcombers grubundan ayrılır ve Roger Daltrey, Pete Townshend ve John Entwistle'den kurulu The Detours grubuna katılır. Böylelikle de The Who'nun temeli atılır. Kısa süre sonra isim değiştirirler ve ünlü olma yolunda ileri doğru harekete geçerler.

Dönemin en önemli grubu The Beatles en tepedeyken ortaya çıkan The Who bir anda her şeyin değişebileceğini / değiştirilebileceğini herkese gösterir. Hem de bunu Pop'tan uzaklaşarak yapar. Zaten The Beatles bu yola doğru evrilmiştir ama The Who fazlasını yapar ve bütün bir jenerasyonu darmadağın edecek şekilde ortaya bomba gibi düşer.

İlk albüm olmasına rağmen büyük bir başarı yakalarlar. Hem ticari hem de müzikal anlamda oldukça fazla iyi bir iş çıkarmışlardır. The Beatles ile turneye çıkmış, albüm anlaşması için Decca ile el sıkışmışlardır. Albümü adını veren My Generation hemen her yerde dinlenir hale gelmiştir. Başarılarında en büyük pay alışılmışın dışında olmalarından kaynaklanıyor. 50'lerin Rock'n Roll'undan sıyrılarak yeni yeni kendini göstermeye başlayan Rock müziğin içerisinde farklı bir yerde duruyorlar doğal olarak. Hard Rock'ın öncüsü bile sayılabilirler. Hatta abartısız bir şekilde Punk Rock'ın ilk temsilcisi bile diyebiliriz onlar için.

Pek çok grup ve albümün yanında The Who'nun My Generation'ının yeri daha özeldir. Zira diğerlerinden daha sert ve kendilerinden emin bir şekilde hareket ederek Rock müziğe farklı bir bakış atarlar. Pete Townshend'in yazdığı My Generation, gençliğin öfkesini ve hayal kırıklıklarını anlatırken dönemin gençliğini de bir adım öteye taşır. Parça zamanla  The Who'nun en ünlü şarkılarından biri haline gelir ve grubun bir sembolü olarak kabul edilir. Ama albümdeki diğer parçalar da benzer konular ya da fikirler üzerinden hareket eder. Bu nedenle de albümün bütünü dönem gençliğinin çığlığı gibidir.

THE WHO

Roger Daltrey / Lead Vokal
Pete Townshend / Lead Gitar, Vokal
John Entwistle / Bass, Vokal
Keith Moon / Davul, Vurmalılar

MY GENERATION

01. Out In The Street (2:32)
02. I Don't Mind (2:33)
03. The Good's Gone (4:00)
04. La-La-La Lies (2:18)
05. Much Too Much (2:45)
06. My Generation (3:21)
07. The Kids Are Alright (3:10)
08. Please, Please, Please (2:46)
09. It's Not True (2:34)
10. I'm A Man (3:23)
11. A Legal Matter (2:54)
12. The Ox (3:57)
13. Circles (3:13)

13 Temmuz 2023 Perşembe

The Beatles / Magical Mystery Tour (1967)

Daha önce Sgt. Pepper's Lonley Hearts Club Band ve Abbey Road albümleri ile bloga konuk ettiğimiz The Beatles'ın "kırılma noktası" olarak tanımlayabileceğimiz albümü ile devam edelim istedik. Yayınlanan bir önceki albüm Sgt. Pepper's'da belirgin bir değişimin haberini veren grup konumuz olan albümle birlikte deneysel ve Psychedelic bir yöne doğru kaydıklarını açıkça belirtmiş oluyor.

Temelde televizyon için hazırlanan renkli film Magical Mystery Tour'un soundtrack'i olarak kaydediliyor albüm. Ama hemen hemen her Beatles albümünde olduğu gibi beklenenden fazlası haline geliyor. Üstüne bir de soundtrack için kaydedilenlerin yanına 45'lik olarak yayınlanan bazı parçaların eklenmesiyle bambaşka bir keyif nesnesine dönüşüyor. Albümün açılış parçası Magical Mystery Tour ve kapanışına imzasını atan I Am The Walrus hala en bilinen Beatles parçalarından. 45'liklerden gelen Strawberry Fields Forever, Penny Lane, All You Need Is Love ise efsaneleşmiş durumda.

Filmden kaynaklı olarak albümün kendine has bir konsept anlayışı da var diyebiliriz. Parçaların birbirini tamamladıklarını düşünmemek için  bir sebep yok. Diğer taraftan bakıldığında ise alışkın olduğumuz konept albüm anlayışının da çok dışında olduğu rahatlıkla söylenebilir.

The Beatles'ın hem sözlerde anlattıkları hem de müzikal bakışı açısından Psychedelic Rock'ı öne çıkaran Magical Mystery Tour albümü bir çok eleştirmen ve dergi tarafından da en iyiler arasında gösteriliyor. Hatta yanlış hatırlamıyorsam Rolling Stone dergisi albümü 60'ların en iyi albümlerinden biri olarak nitelendiriyor.

Albümün Atlantik'in iki yakasında da büyük başarı elde ettiğini belirtelim. Amerika listelerinde 2 numaraya yükselen albüm, İngiltere'de ise 1. sırada yer almış, yayınlanmasının hemen ardından. Albümün bu başarısı ticari olarak cepleri doldursa da ondan daha önemlisi The Beatles'ın diğer albümlerinin habercisi olmasıdır. Klasik The Beatles tarzının yani hayal dünyası, aşk, mutluluk, eğlence gibi fikirlerden yola çıkan sözlere, bu albümde daha sosyal ve politik imgeler eklenmiştir.

Keşfeden zaten keşfetmiştir de biz daha çok 3-5 Beatles parçası bilenlere yol göstermesi açısından albümü paylaşalım istedik. Yazın bu güzel Cerberos sıcaklarında biçilmiş kaftan bile sayılabilir bu albüm. Zira sıcaklığın verdiği o nefis kafayla albümün verdiği tat birbirini tamamlıyor.

THE BEATLES

George Harrison / Lead Gitar, Slide Gitar, Akustik Gitar, Org, Armonika (2), Lead Vokal (4), Back Vokal
John Lennon / Ritim Gitar, Akustik Gitar, Akustik Piyano, Elektrikli piyano, Org, Mellotron, Clavioline, Armonika (2), Lead Vokal (6,8,10,11), Armoni & Back Vokal
Paul McCartney / Bass, Piyano, Mellotron, Recorder (2) Lead Vokal (1,2,5,7,9), Armonik & Back Vokal
Ringo Starr / Davul, Vurmalılar

MAGICAL MYSTERY TOUR

01. Magical Mystery Tour (2:51)
02. Fool on the Hill (2:59)
03. Flying (2:16)
04. Blue Jay Way (3:56)
05. Your Mother Should Know (2:29)
06. I Am the Walrus (4:37)
...Daha sonra eklenen 1967 yılı single'ları :
07. Hello Goodbye (3:31)
08. Strawberry Fields Forever (4:10)
09. Penny Lane (3:03)
10. Baby You're a Rich Man (3:03)
11. All You Need Is Love (3:47)

9 Temmuz 2023 Pazar

Cirkus/ One (1973)

King Crimson
ve Yes gibi grupların ikinci dönemi sayılabilecek yerden geliyor Cirkus. 1973 yılında Sunderland, İngiltere'de kurulan grup her iki gruptan da etkilenmiş ve en az onlar kadar etkili ve kendine has bir müzikal anlayış geliştirebilmiş nadir gruplardan.

Lucas Tyson ve Moonhead gruplarının dağılmasının ardından her iki grubun üyeleri tarafından kuruluyor. Kurulmalarından kısa bir süre sonra kaydettikleri ilk ve o dönem için tek albümleri olan One hem dönemin hem de Eclectic Progressive Rock'ın en iyi ilk 10 albümü arasına rahatlıkla girebilir. Bu başarı ile birlikte -ki yukarıda bahsi geçen Lucas Tyson ve Moonhead'den kaynaklı bir dinleyici kitleleri zaten mevcut- takipçilerinin de sayısı bir hayli artıyor. Fakat gruptan ikinci bir albüm bir türlü gelmiyor. Gerçi 1977 yılında bir tiyatro oyunu için kaydedip yayınladıkları Future Shock albümü bulunuyor ama o albümdeki hiçbir parça Cirkus'a ait değil. Tiyatro oyunu için hazırlanan parçaları sadece yorumluyorlar. Grubun albüm listesine dahil etmek bu nedenle doğru olmaz. Belirtmeden geçmeyelim, 1977 yılı boyunca bu müzikal oyunda yer de alıyorlar ve turneye çıkıyorlar. Turnenin bitiminden sonra, 1978 yılında I'm On Fire adıyla kaydettikleri bir parça toplama bir Progressive Rock albümünde yer alıyor ve grup dağılıyor.

80'ler ve 90'ların ilk yarısı boyunca hiç bir araya gelmeyen grup 1994 yılında toparlanıp 2. albümü kaydediyor. Sonra da albümlerin ardı arkası kesilmiyor. Yeni kaydedilen bu albümler 70'lerdeki havaya uzak olsalar da en az ilk albüm kadar iyi ve başarılılar.

Albüm pek çok dinleyici ve eleştirmen tarafından Progressive Rock albümü olarak kabul edilmekle birlikte seviyesinin düşük olduğu iddia edilir. Aldırmayın öyle yorumlara. Farklı tür ve tarzlardan izler barındıran pek çok albüm ya da grup için böyle laflar duymak normaldir. Cirkus için de sıklıkla bu tarz yorumlar yapılır. Bu yaklaşımın ya da sonucun doğru olmadığını dinledikçe daha iyi anlıyorsunuz. Tabi kalkıp King Crimson'la karşılaştırırsanız da olmaz. Benzer ayarda ve kalibrede gruplarla çarpıştırmak daha akıl karı olur.

CIRKUS

Paul Robson / Lead Vokal
Dog / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar
Derek G. Miller / Org, Piyano, Mellotron
John Taylor / Bass
Stu McDade / Davul, Vurmalılar, Vokal

ONE

01. You Are (3:20)
02. Seasons (3:37)
03. April '73 (5:04)
04. Song for Tavish (4:35)
05. A Prayer (5:37)
06. Brotherly Love (3:49)
07. Those Were the Days (3:54)
08. Jenny (4:09)
09. Title Track (7:31) :
      - i. Breach (4:19)
      - ii. Ad Infinitum (3:12)

6 Temmuz 2023 Perşembe

Wild Turkey / Battle Hymn (1971)

Wild Turkey
, 70'lerin başından bir Glenn Cornick projesi. 1967 - 1970 yılları arsında Jethro Tull'a dahil olan Cornick, kaydedilen 3 albümün ardından kendi yoluna gitme arzusuyla gruptan ayrılıyor. Hemen ardından da Wild Turkey'i kuruyor. Grubun ilk kadrosunda kısa bir süre de olsa Gentle Giant'ten John Weathers da bulunuyor. Weathers'ın ayrılmasından hemen sonra gelen yeni davulcu ile birlikte de ilk albümün kayıtlarına başlıyorlar.

Ortaya çıkan sonuç Battle Hymn albümü oluyor. Cornick'in geldiği Jethro Tull'dan farklı bir yöne evrilen müzikal bir anlayışa sahip bu albüm. Benzerlikler, birbirlerine yakınlaştıkları yerler elbette bulunuyor kaçınılmaz olarak. Ama Wild Turkey ile Jethro Tull birbirlerinden tamamen farklılar.

Progressive etkileşimleri olan bir Hard Rock yapıyorlar. Bu noktada, tam anlamıyla bir Heavy Progressive Rock yaptıklarını da söyleyemiyoruz. Zira o kadar da yükselmiyorlar albümlerinde. Jehtro Tull'un ilk döneminden gelen Blues Rock alışkanlığı ile de birleşince de kendine has bir anlayışa sahip oluyor Wild Turkey.

Albümün hemen ardından kendilerini daha fazla gösterebildikleri ve şimdilerde bile hala en iyi konser gruplarından biri olmalarını sağlayan konserlere ön grup olarak çıkıyorlar. Procol Harum, ZZ Top, Jethro Tull, Black Sabbath, Ten Years After ve Yes bunlardan sadece bazıları. Bazı konserlerde ana gruptan bile daha iyi performans sergilediklerine dair söylentiler bulunuyor.

Battle Hymn ve konserlerin ardından tekrar kayda girip Turkey albümünü ortaya çıkarıyorlar. İlki kadar olmasa da bu albüm de oldukça başarılı bir kayıt olarak geçiyor tarihe. Sonra çıktıkları konserlerin arkasından da dağılıp farklı gruplarda çalmaya başlıyorlar. Ara ara bir araya gelip albüm kaydetseler de 70'lerdeki coşkulu hallerini yakalayamıyorlar.

Albümün geneli çok iyi olmakla birlikte bazı parçalarda vokal yetersiz kalıyor hissine kapılıyorsunuz. Daha güçlü, daha sert bir ses arayışı bitmiyor o parçalarda. Enstrümanlarda ise en ufak bir soruna rastlamıyorsunuz. Dolu dolu ve güçlü şekilde karşılıyorlar sizi sürekli olarak. Hatta temposu düşük olan parçalarda bile kendilerini rahatlıkla gösteriyorlar. Basit gibi gelen melodilerin nerelere gidebileceğine dair albümün her yerinde değişik çalışmalar bulunuyor.

WILD TURKEY

Glenn Cornick / Bass, Gitar, Klavye
Jon Blackmore / Gitar, Vokal
Tweke Lewis / Lead Gitar
Jeff Jones / Vurmalılar
Gary Pickford-Hopkins / Vokal, Akustik Gitar

BATTLE HYMN

01 - Butterfly 5:00
02 - Twelve Streets of Cobbled Black 3:10
03 - Dulwich Fox 3:47
04 - Easter Psalm 3:45
05 - To the Stars 4:30
06 - Sanctuary 4:25
07 - One Sole Survivor 4:00
08 - Battle Hymn 4:40
09 - Gentle Rain 2:45
10 - Sentinel 4:15

4 Temmuz 2023 Salı

Ugly Custard / Ugly Custard (1972)

Ugly Custard
, stüdyo müzisyenleri tarafından para kazanma amacıyla kurulmuş gruplardan biri. Grup elemanlarını daha önce blogda paylaştığımız Rumplestiltskin, Hungry Wolf ve CCS'ten hatırlayanlar olacaktır. Bu 3 grup da aynı mantıkla kurulmuş gruplar zaten. Fakat ayırıcı nokta, müzisyenlerin yaptıkları işte gerçekten de üst seviyede olmaları. Tamam para kazanmak için işin kolayına kaçmışlar diyebiliriz ama bunu yaparken de ortaya nefis işler çıkarmışlar.

Grup hakkında çok fazla bilgiye sahip değiliz. 70'lerin başlarında yukarıda bahsettiğimiz gruplarla ardı ardına kurulduklarını ve daha önce yayınlanmış / ün yapmış parçalar ile geleneksel parçaların yeniden yorumlanması işinden para kazanmaya çalıştıklarını biliyoruz. Para kazanıp kazanmadıklarını bilemiyorum, fakat kazanma potansiyeline sahip bir albüm kaydetmiş oldukları apaçık görülüyor.

Albüm enstrümantal bir albüm. Vokale gerek duymadan, sakin ve sade bir şekilde kaydedilmiş. Parçaların yorumlamaları ise orijinal hallerinden değişik ve etkileyici. Grubun kendine ait 1-2 parça da albümde mevcut bu arada. Onlar da gayet iyi düzenlemelere sahipler. Kişisel olarak Stephen Stills parçası Hung Upside Down ve Led Zeppelin klasiği Babe I'm Gonna Leave You'nun yorumlarına bayılıyor olduğumu belirteyim. Elbette orijinali gibi değiller, özellikle Led Zeppelin gibi bir grubun üstüne çıkmak bu konuda gerçekten zor. Ama yeniden yorumlanmış bir versiyon olarak düşünüldüğünde bu kuşakta yapılmış en iyi işlerden biri demek yanlış olmaz.

Albümde özellikle klavyelerin öne çıktığı bölümlerde hava bir hayli değişiyor. Gitar ve klavye üzerinden giden parçalar, klavyenin öne çıktığı anlarda Heavy Progressive Rock'a doğru yönelirken, gitardan gelen Blues tınılarıyla da destekleniyor. Özellikle Babe I'm Gonna Leave You'daki sakin, kendinden emin gitarların alçalıp yükseldiği anlarda dinleme zevkine varıyorsunuz.

Temelde bu tarz cover albümler pek etkili olmaz ve beğenilme oranları da düşüktür. Muhtemelen Ugly Custard imzalı bu albüm ticari bir başarıya çok fazla yaklaşamasa da kalite açısından benzerlerinden çok daha iyi bir yerde duruyor. Orijinal albümlerin yanında hiç de onlardan aşağı kalır yanları yok diyebiliriz. Ayrıca bazen bu tarz işlerin olması parçaların da değerine değer katıyor. Bu albüm o değer katma işini başarıyla yerine getiren albümlerden.

UGLY CUSTARD

Herbie Flowers/ Bass
Clem Cattini / Davul
Alan Parker / Gitar
Roger Coulam / Klavye

UGLY CUSTARD

01 - Scarborough Fair
02 - My Babe
03 - Hang Upside Down
04 - Custards Last Stand
05 - Babe I'm Gonna Leave You
06 - Cry From the Night
07 - Never in a Blues Day
08 - Feel This

30 Haziran 2023 Cuma

Procol Harum / Shine On Brightly (1968)

Procol Harum
'a daha önce ilk albümü Procol Harum ile yer vermiştik. Tercih olarak yanlış olmasa da kalite olarak bu ikinci stüdyo albümünü koymak daha doğru da olabilirmiş. Zira Shine On Brightly albümü, grubun kaydettiği en iyi albümdür.

Kategorilendirmeye gelindiğinde albüm genel olarak Progressive Rock ya da daha özelde Crossover Prog olarak tanımlar. Yanlış olmamakla birlikte daha yeni yeni adım atmaya başlamış olan türlere dahil etmek bu durumu biraz sarsıyor. Bu nedenle Procol Harum'un ilk dönem albümlerine Proto-Prog etiketi vurmak daha doğru olur diye düşünüyorum. İçerisinde pek çok farklı türün etkilerini barındıran albümleri, Symphonic Prog görüntüsü de vermekle birlikte aslında türün en başında, hatta türün öncesi sayılabilecek niteliklere sahiptir.

İngiliz grubun bu ikinci albümü, çeşitli müzik tarzlarını bir araya getirerek ilgi çekici bir sound oluşturuyor. Progressive Rock, Psychedelic Rock ve Klasik Müzik etkileri barındıran Shine On Brightly, genellikle grubun en önemli ve en karmaşık albümlerinden biri olarak kabul ediliyor. Albümdeki parçalar, genellikle uzun süreli ve yapısında çeşitli bölümler barındıran düzenlemelere sahip. Enstrümantasyon oldukça geniş ve piyano, org, gitar ve yaylı çalgılar gibi çeşitli enstrümanlar kullanılıyor. Özellikle Matthew Fisher'ın klavye performansı, albümün karakteristik bir özelliği haline gelmiş durumda.

Şarkı sözleri, şiirsel ve düşünsel bir yaklaşımı yansıtırken, genellikle soyut ve anlam katmanlarına sahip metinler, hayal gücünü ve düşünsel keşifleri teşvik ediyor. Gary Brooker'ın vokalleri, duygusal bir ifade ve güçlü bir vurguyla şarkılara derinlik katıyor. Albümdeki Psychedelic Rock etkileri, bazı enstrümantal bölümlerde ve ses efektlerinde ciddi şekilde hissediliyor. Aynı zamanda klasik müzik etkileri de fazlasıyla ortaya çıkıyor ve orkestral düzenlemeler, albümün zengin ve sofistike bir sounda sahip olmasını sağlıyor.

Shine On Brightly albümü, Procol Harum'un müzikal yeteneklerini ve deneysel yaklaşımını sergileyen bir çalışma. Bu nedenle de Procol Harum'un geniş bir hayran kitlesi kazanmasına ve müzik tarihinde önemli bir yer edinmesine yardımcı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Doğal olarak albüm, arşivde yer alması ve ve en üst sıralarda tutulması gereken, nadide parçalardan biri olarak düşünülebilir.

PROCOL HARUM

Gary Brooker / Lead Vokal, Piyano, Mellotron
Robin Trower / Gitar, Lead Vokal (4)
Matthew Fisher / Hammond Org, Piyano (7-e), Lead Vokal (7-c)
David Knights / Bass
Barrie James Wilson / Davul

SHINE ON BRIGHTLY

01. Quite Rightly So (3:40)
02. Shine On Brightly (3:32)
03. Skip Softly (My Moonbeams) (3:47)
04. Wish Me Well (3:18)
05. Rambling On (4:31)
06. Magdalene (My Regal Zonophone) (2:50)
07. In Held Twas in I (17:31) :
        - a) Glimpses of Nirvana
        - b) Twas Tea Time at the Circus
        - c) In the Autumn of My Madness
        - d) Look to Your Soul
        - e) Grand Finale

28 Haziran 2023 Çarşamba

Gentle Giant - Three Friends (1972)

Ekibe katılmamda büyük rol oynayan yegane albümün Octopus oluşu ve üzerinden 15 sene geçmesi ile birlikte tüm albümleri şahane olan nadir gruplardan Gentle Giant’ın bizde yeri apayrı. (son iki albümü de arada kaynar, bence o kadar da berbat değiller). Üçüncü ve ilk konsept denemeleri olan Three Friends, üç arkadaşın çocukluk deneyimlerini ve yetişkinliklerinde kaybolan bağlarına değiniyor.

"Acquiring The Taste” ile başlayan kontrapuan denemelerine bu albümde ciddi ağırlık vermişler. Albümün açılış parçası Prologue ile beraber sakince başlayıp ince ince çıldıran enstruman atışmalarına hayran olmamak mümkün değil. Working All Day önceki albümlerde karşımıza çıkan Wreck, Nothing At All gibi ağır tempolu heavy rifflerine sahip. Kerry Minnear’ın Hammond’ı ile Phil Shulman’ın saksafonlarının Gary Green’in gitarlarıyla harmanı muazzam. 

Kişisel favorim Peel The Paint hemen hemen aynı formüle sahip. (ağır tempo ve heavy riff) Ancak sakin introsunun yaylılarla bozularak tekrar aynı sakinliğe dönüşü ve Ray Shulman’ın tekrarlayan bass partisyonlarının bombastik ana riffe evrilmesi ile albümde farklı bir yere sahip oluyor. Jon Lord tarzı Hammond gürültüleri gitarlarla enfes tınılıyor.

Albüm ile aynı adlı kapanış parçası, uzun ve karmaşık riffi ile epik bir sona imza atarak, grubun tüm potansiyelini sergiliyor.

Not: Rip Ray Shulman (ölümü 1 Nisan’da açıklanmış olması bir nebze kıllandırsa da)


GENTLE GIANT

Derek Shulman / lead vocals (3-6)
Gary Green / guitars (w/ Echoplex on track 4 solo), mandolin (2), tambourine (2,5)
Kerry Minnear / piano, electric piano, Hammond (1,3-6), Mellotron (2,6), Minimoog (1,4,6), clavinet (2,3), electric harpsichord & vibraphone (2), bongos triangle (2), lead vocals (2,6)
Phil Schulman / tenor (1,3,4) & baritone (1,3) saxophones, lead vocals (1,2,4,6)
Ray Shulman / bass, fuzz bass (1), acoustic (4) & electric (5) violins, 12-string guitar (1), vocals (6)
Malcolm Mortimore / drums, concert snare & hi-hat & bass drum (2)

THREE FRIENDS

01. Prologue (6:12)
02. Schooldays (7:33)
03. Working All Day (5:07)
04. Peel the Paint (7:25)
05. Mister Class and Quality? (5:51)
06. Three Friends (3:00)


25 Haziran 2023 Pazar

Jackson Heights / King Progress (1970)

Daha önce blogda Jackson Heights'ın adı bir iki kere geçmişti diye hatırlıyorum. Brian Davison's Every Which Way ve Justine'de. Bağlantılar şuradan geliyor.. Grubun frontman'i Lee Jackson, The Nice elemanı. Grup dağıldıktan sonra Jackson Heights'ı, The Nice'ın bir başka elemanı olan Brian Davison da Every Which Way'i kuruyor. Justine'in elemanı John McBurnie ise grubunun dağılmasından sonra Jackson Heights'a geçiyor. Bu kadar yazacağıma yazıları referans olarak verseymişim de olurmuş aslında.

İngiltere'de 1970 yılında kurulan grubun adın hem Lee Jackson'ın soy adından hem de New York'daki bir bölgeden geliyor. The Jackson Five'ı hatırlatması dışında fena da isim değil aslında. Lakin grup kurulduğu andan itibaren pek başarı gösterememiş. Jackson gibi deneyimli ve The Nice referansı taşıyan bir müzisyenden de beklenmeyecek bir başarısızlık öyküsü bu. Konumuz olan ve kaydedilen ilk albüm King Progress, değişik tür ve tarzlardan beslenmekle birlikte temel olarak bir Prog Folk albümü.

Parçaların kendisinde değil ama işlenmesinde sorun var gibi duruyor. Sürekli melodi kullanımları, vokali öne çıkarma çabaları albümdeki etkiyi bir hayli azaltıyor. Popülist bir yaklaşım sergilemeye çalıştıkları ortada. Muhtemelen bu nedenle de bir arada çok kalamamışlar ve grubun ilk versiyonu albümden sonra dağılma aşamasına gelmiş. Yukarıda da bahsettiğimiz John McBurnie gruba dahil edilmiş ve yeni bir anlayış ile daha iyi albümler kaydetmişler.

Piyasaya çıktığı dönemde, The Nice'tan gelen kitleyi de kullanma yeteneğine rağmen albüm ticari bir başarı gösterememiş. Anlatılanlara göre sadece üniversite öğrencileri tarafından takip edilen ama daha geniş ve farklı kitlelere açılamayan bir başarısızlık durumu da olmuş.

Progressive Folk olarak düşünüldüğünde albüm aslında ortalama bir albüm. Belli bazı yerler dışında sıradanlığın ötesine geçemiyor diyebiliriz. Folk'tan beslenip de akla hayale ters düşen işler çıkarmış gruplar ve albümler yanında pek esamesi okunmaz yani King Progress'in. Ama melodik yapısındaki hoşluklar, enstrümantasyon becerisi de fena değil. Tam anlamıyla bir pop albümü olarak düşünülemez. Ama Prog Folk için de biraz hafif kalıyor diyebiliriz. Demir Kelebek Olimpik Yaz Oyunları kapsamında, kafanızı gölgeye ayaklarınızı güneşe gömmüş bir vaziyette dinleyebileceğiniz sevimli albümlerden.

JACKSON HEIGHTS

Charlie Harcourt / Gitar, Klavye
Tommy Sloane / Davul, Vurmalılar
Mario Tafia / Bass, Gitar
Lee Jackson / Vokal

KING PROGRESS

01. Mr. Screw (3:23)
02. Since I Last Saw You (7:06)
03. Sunshine Freak (4:48)
04. King Progress (3:28)
05. Doubting Thomas (4:18)
06. Insomnia (5:00)
07. Cry Of Eugene (7:57)

24 Haziran 2023 Cumartesi

The Beatles / Abbey Road (1969)

Malum Yaz modunu açtık, hafiften ve umursamaz bir şekilde ilerliyoruz. Fırsattan istifade The Beatles eklemesi de yapalım. Tabi buna The Beatles hakkında bilgi vermeye gerek duymadan yapalım. İşin güzel tarafı da o zaten ya. Abbey Road, grubun 11. stüdyo albümü olarak kayıtlara geçiyor. Stüdyoda hep birlikte kaydettikleri de son albüm ayrıca. Albüm kayıtları sırasında John Lennon bazı parçaları hiç beğenmiyor. Özellikle McCartney'nin Maxwell's Silver Hammer'ından nefret ediyor ve kayıtlar sırasında stüdyoyu terk ediyor. Zaten albümdeki parçaların bazılarında Lennon yok. Zira bu olay vuku bulduktan sonra grupla bağlarını koparmış. Abbey Road albümü piyasa sunulduğunda Lennon gruptan çoktan ayrılmıştı yani. Ama ticari olarak sorun yaratacak bu durumun altından kalkmak için yapımcılar 1 yıl sonra Paul McCartney de gruptan ayrılana kadar durumu başarılı bir şekilde idare ediyorlar ve kimse Lennon'un grupta olmadığının farkına bile varmıyor. Belirtmeden geçemeyeceğim, Maxwell's Silver Hammer gerçekten de kötü yaa.

Neyse, albümün yapımcılığı yine uzun süredir The Beatles'ın yapımcısı olan George Martin tarafından (America'nın da Holiday ile başlayan sürecinin yapımcısı aynı zamanda) ifa ediliyor. Martin, bu konudaki bütün yeteneklerini stüdyoyu yöneterek konuşturmuş diyebiliriz. Abbey Road'un kayıtları gerçekten de ilgi çekici düzeyde.

Diğer tarafından bakıldığında ise The Beatles'ın en iyi, en popüler ve ticari getirisi en yüksek albümlerinden biri olmasına rağmen hem eleştirmenler hem de dinleyiciler tarafından, hem de daha çıktığı ilk günlerden itibaren de eleştirilir. Doğrudur, zira daha önceki albümlerde kullandıkları deneysel diye tabir edebileceğimiz yapı bu albümde yoktur. Daha melodik ve popüler olma kaygısı güder. Diğer albümlere oranla biraz hafiftir yani. Çok fazla ses efekti kullanılır, iş The Beatles doğallığından çıkar bir miktar.

Bunun yanında Come Together, Something, Here Comes the Sun ve Octopus's Garden gibi günümüzde klasikleşmiş olarak anılan parçalar da bu albümdedir. Something ve Here Comes The Sun'ın The Beatles diskografisindeki en iyi parçalardan (hatta belki en iyileri) olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Tabi iş kişisel tercihlere döndüğünde Come Together gibi insanı coşku ile dolduran, sözleri ile umut veren şarkıyı tercih ettiğimi de belirteyim. The Beatles'ın Blues'a saygı duruşu gösteren ve Progressive öğeler içeren I Want You (She's So Heavy)'nin yeri ise bir başka. Keşfedilmemiş bir mücevher gibi parıldıyor albümde.

THE BEATLES
George Harrison / Lead Gitar, Ritim Gitar, Bass, Hammond, Moog, Harmonium, Vurmalılar, Lead Vokal (2,7,8,10,15), Geri Vokal
John Lennon /  Lead Gitar, Ritim Gitar, Akustik Piyno, Elektrikli Piyano, Hammond, Moog, Fx, Vurmalılar, Lead Vokal (1,6,8,10-12,15), Geri Vokal
Paul McCartney / Bass, Lead Gitar, Ritim Gitar, Akustik Piyano, Elektrikli Piyano, Hammond, Moog, Fx, Vurmalılar, Wind Chimes, Lead Vokal (3,4,8-10,13-17), Geri Vokal
Ringo Starr / Davul, Vurmalılar, Lead Vokal (5,15), Geri Vokal

Konuk Müzisyenler:
George Martin / Hammond, Elektrikli Harpsichord, Harmonium, Vurmalılar
Billy Preston / Hammond oOr (2,6)
Mike Vickers / Moog Programming

ABBEY ROAD

01. Come Together (4:20)
02. Something (3:02)
03. Maxwell's Silver Hammer (3:27)
04. Oh Darling (3:26)
05. Octopus's Garden (2:51)
06. I Want You (She's So Heavy) (7:47)
07. Here Comes the Sun (3:05)
08. Because (2:45)
09. You Never Give Me Your Money (4:02)
10. Sun King (2:26)
11. Mean Mr Mustard (1:06)
12. Polythene Pam (1:12)
13. She Came in Through the Bathroom Window (1:57)
14. Golden Slumbers (1:31)
15. Carry That Weight (1:36)
16. The End (2:19)
17. Her Majesty (0:23)

22 Haziran 2023 Perşembe

Paladin / Charge! (1972)

Paladin
, İngiltere çıkışlı bir Crossover Prog grubu. Grubun iki kurucusu Pete Solley ve Keith Webb, Rolling Stones'un 1970 yılı konser kadrosunda klavye ve davul çalan tipler. Zaten uzunca bir süre de stüdyo müzisyenliği ve konserlerde ana grubun arkasında çalan müzisyenlerdenmiş her ikisi de. 1970 yılı ortalarına doğru kendilerine ait bir grup kurma fikri ile yola çıkmışlar. Rolling Stones'un arkasında çalmayı bir kenara bırakıp, dağılan gruplardan 3 elemanı daha aralarına almışlar ve Paladin'i kurmuşlar.

1971 yılında stüdyoda geçirdikleri sürenin ardından ilk albüm ortaya çıkıyor. Gruptaki müzikal etkiler Jazz, Blues, Folk, Afro-Cuban olunca ortaya çıkan albüm de ona benzer bir yapıda diye düşünülebilir. Hatta biraz daha ileri giderek şimdilerde World Music ve Rap olarak bildiğimiz türlerin ilk örnekleri bile albümde var diyebiliriz. Albümdeki karmaşa ticari başarıya da ters yönde etki etmiş doğal olarak. Fena değil diye nitelendirilebilecek bir albüm olmakla birlikte, alıp arşive koymaya geldiğinde çekinceli davranmak çok normal olabilir.

Yine de ilk albüm Bronze etiketiyle çıktığı için bir miktar şans da tanımış Paladin'e. Hemen ardından, 1 yıl sonra ikinci albüm kayıtları hızla yapıldı ve piyasaya sürüldü. İlk albümden çok daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Plak şirketi yine Bronze'du ve bu kez kapak efsanevi Roger Dean tarafından tasarlanmıştı. Albümdeki parçalarda kendilerine has bir hava yakalamakla birlikte Uriah Heep ve Genesis etkileri bir hayli fazla öne çıkıyor. Bazılarına göre Barclay James Harvest'a da öykünen yerler olduğu da düşünülüyor. Bir miktar belki ama BJH ile de çok alakaları olmadığı ortada.

Crossover Prog olarak nitelendirilse de bu ikinci albümün pek çok yerinde Heavy Progressive Rock etkileri olduğunu göz ardı edemiyoruz. Temelde evet daha popülerlik kaygısı güdülerek tasarlanmış parçalardan oluşuyor belki ama onu da kendilerini çok bozmadan yapmayı başarmışlar diyebiliriz. Diğer yandan albümdeki Hard Rock alt yapısının fazlasıyla sağlam olduğunu belirtelim. Genele bakıldığında az önce söylediğimiz Crossover Prog janrı Paladin'i tam olarak tanımlamıyor diyebiliriz. Hard Rock ve Heavy Progressive Rock albümün her yerinde kendini ağır şekilde hissettirirken Crossover olarak geçiştirmenin de doğru olmayacağını düşünüyorum.

PALADIN

Lou Stonebridge / Vokal, Elektrikli Piyano, Armonika
Derek Foley / Lead Gitar, Slide Gitar, Vokal
Peter Solley / Org, Grand Piyano, Keman
Peter Beckett / Bass, Vokal
Keith Webb / Davul, Vurmalılar

CHARGE!

01. Give Me Your Hand (6:41)
02. Well We Might (5:02)
03. Get One Together (2:35)
04. Anyway (4:14)
05. Good Lord (6:44)
06. Mix Your Mind with the Moonbeams (6:01)
07. Watching the World Pass By (9:25)

20 Haziran 2023 Salı

Walrus / Walrus (1970)

Bass gitarist Steve Hawthorn olmasaydı Walrus olmazdı derler. Muhtemelen doğrudur. Hawthorn 60'ların ortalarından itibaren Jazz ve Rock'ı birleştirecek bir fikir üzerinde çalışmış. Çok yeni bir fikir gibi gelmeyebilir zira zaten hali hazırda Chicago ve Blood, Sweat & Tears hem listeleri hem de dinleyicileri o sıralarda buna alıştırmaya başlamışlardı. Fakat Hawthron'un fikir biraz daha klasik döneme, Big Band'lerin revaçta olduğu Jazz dönemine odaklanmakmış. Zaten grubun kadrosundaki kalabalıklıktan da anlaşılıyor bu.

İşin ilginç ve tuhaf yanı, Big Band tarzı Jazz Rock yapmak niyetiyle işe koyulup Heavy Progressive Rock ya da Progressive Blues olarak anılabilecek bir hale sokmak. Evet, albümün geneli Jazz Rock odaklı ama bahsettiğimiz türler de fena halde kendini hissettiriyor parçaların her birinde. Jethro Tull'un ilk dönemleri ve Room'a benzer bir yapıya sahip olduklarını söylemek yanlış olmaz. Hatta biraz abartarak Blues'dan yolan çıkan bir King Crimson tarzından da söz edebiliriz Walrus'un bu ilk ve tek albümü hakkında.

Walrus albümünün, kendi halinde ilerleyen tek albümlü efsaneler listemize girmeyi ihmal etmediğini de belirtelim. Bundaki en önemli sebep Jazz, Blues ve Rock'ı birleştirip araya Psychedelic Rock, Acid Rock, Folk gibi soslar katmaları. Değişik ve etkili albümlerden biri.

Parçalarıyla, kaydıyla filan mükemmel denilebilecek bir albüm değil elbette. Ama kendilerine has geliştirdikleri tarz ile gerçekten de başarılı bir çizgi çiziyorlar. Başlarda söylediğimiz Big Band havasını da, Blood, Sweat & Tears hareketliliğini de, Jethro Tull'un sağlam girişli ilk dönemini de yakalayıp kendilerine ait bir şeye dönüştürüyorlar. Albümün her yeri için coşku dolu demek yanlış olmaz. Enstrüman kullanımları da bir hayli iyi . Gitarist John Scates'in nefis riffleri ve Hawthorn'un sizi bir anda yakalan bass dokunuşları keyfinize keyif katıyor. Bıkıp usanmadan, arka arkaya dinleyebileceğiniz nadir albümlerden.

Ne yazık ki tek albümle kalıp devamını getirmemişler. Oysa ki 1972 yılında, ilk albümün yayınlanmasından sonra oldukça etkili bir kitleye de sahipmişler İngiltere'de. Muhtemelen 8 kişiyi bir arada tutmanın zorluğuna dayanamayıp dağılmışlardır. Geride bıraktıkları tek albüm ise uzun yıllar dinleyicileri idare edebilecek türden.

WALRUS

Steve Hawthorn / Bass, 12 Telli Gitar (3)
John Scates / Lead Gitar, Ritim Gitar
Noel Greenaway / Vokal
Bill Hoad / Soprano Saksafon, Alto Saksafon, Tenor Saksafon, Bariton Saksafon, Flüt, Alto Flüt, Klarnet
Roy Voce / Tenor Saksafon
Don Richards / Trompet, Celesta (4)
Barry Parfitt / Piyano, Org
Roger Harrison / Davul (1, 6), Klavye, Çıngıraklar, Tef
Nick Gabb / Davul (2,3,4,5,7)

WALRUS

01. Who Can I Trust? (2:33)
02. Rags and Old Iron/Blind Man/Roadside (13:38)
03. Why? (4:28)
04. Turning/Woman/Turning (7:16)
05. Sunshine Needs Me (3:21)
06. Coloured Rain/Mother's Dead Face in Memoriam/Coloured Rain (Reprise) (6:03)
07. Tomorrow Never Comes (3:30)

11 Haziran 2023 Pazar

T2 / It'll All Work Out in Boomland (1970)

T2
'nin hikayesi 1967 yılında başlıyor. Please adıyla kurulan grup epeyce bir süre stüdyo kayıtları ile uğraşıyor. Lakin bu kayıtlar o dönemde albüm olarak yayınlanamıyor. Psychedelic Rock yapan grubun o kadar çok kaydı var ki daha sonraları, yani 90'lı yılların ortalarından itibaren Archival (arşivlik manasında) kayıtlar olarak 3 albümde yayınlanıyor. Please 1969 yılında dağıldığında grubun elemanlarından Pete Dunton, Bulldog Breed adında bir grupla çalmaya başlıyor ve aynı yıl içerisinde albüm kaydını yapıp, yayınlayıp dağılıyorlar. Dunton 1970 yılı başlarında, Please'den arkadaşı Bernie Jinks ve Bulldog Breed'de tanıştığı Keith Cross'u bir araya getiriyor ve yeni bir proje geliştiriyorlar. Grubun adını T2 koyuyorlar.

3 kişilik bir grup için oldukça iyi bir performans sergileyen T2 ilk albüm kayıtlarını çok kısa sürede bitiriyor. Albümün yayınlanmasından hemen sonra da ikinci albümün kayıtlarına başlıyorlar ama Cross'un gruptan ayrılması ile ikinci albüm yarıda kalıyor. Ve o ikinci albümü hiçbir zaman çıkaramıyorlar. Tabi bu albümdeki parçalar daha sonraki toplama, derleme, CD baskılarında vs'lerde kullanılıyor, hatta 1997 yılında Fantasy adıyla yapılan bir derlemede ek parçalarla birlikte yayınlanıyor ama T2'nin ikinci albümü olarak hiçbir zaman yayınlanmıyor.

Blues ve Jazz kökenlerinden beslenen üçlünün önceki gruplarından edindikleri Psychedelic teması da T2 müziğinde etkili oluyor. Temelde Hard Rock semalarında gezinen albümün tam tanımını Heavy Progressive Rock olarak yapmakta sakınca yok. Zira Hard Rock'tan daha sert tonlara ve yerinde durmadan ilerleyen bir yapıya sahipler.

Albümde 4 parça olmasına rağmen size daha uzun geliyor. Süre olarak değil elbette. O kadar fazla geçiş ve melodik oynamalar bulunuyor ki bir parçayı 7-8'e filan bölseniz o kadar parça çıkarabilirsiniz hissiyatı oluşturuyor sizde. Albümde özellikle Cross'un gitarları enfes. Yerinde duramayan, dur durak bilmeyen, Cream'den Paul Kossoff'a, oradan Budgie'ye, Wishbone Ash'e ve hatta Cressida'ya kadar uzanan tarzda gitarlar duymak mümkün It'll All Work Out in Boomland'de. Yelpazesi geniş olan albümlerden biri. 4 parçada yapmak istedikleri hemen her şeyi başarmışlar gibi bir havaları var. Fazlasıyla iddialı bir laf olabilir belki ama en iyi Heavy Progressive Rock albümlerinin üst sıralarında olduğunu da söylemek gerek.

T2

Keith Cross / Gitar, Klavye, Vokal
Bernard Jinks / Bass, Vokal
Peter Dunton / Davul, Vokal

IT'LL ALL WORK OUT IN BOOMLAND

01. In Circles (8:34)
02. J.L.T. (5:44)
03. No More White Horses (8:35)
04. Morning (21:14)

9 Haziran 2023 Cuma

Pesky Gee / Exclamation Mark (1969)

Pesky Gee
'den daha önce bir miktar bahsetmiştik. Black Widow'un ilk halidir kendileri. Ama başlangıç grubu oldukları için biraz farklı, biraz hafif ve biraz da ham halidir diyebiliriz. 1966 yılında kurulduklarındaki amaçları aslında sadece Soul müzik üzerinden gitmekmiş. Bunun için epeyce mesai harcayıp dönemin pek çok ünlü konser mekanı ve barlarında çalarak yetkinlik kazanmaya başlamışlar. Ama müzikteki değişim onları da etkilemiş ister istemez ve yaptıkları müziğin içine farklı şeyler de dahil etmeye başlamışlar.

Pesky Gee'nin müzikal anlayışını Proto Heavy Prog diye özetleyebiliriz. Çok doğru bir tanım olmamakla birlikte onlara fazlaca uyan bir tanım olduğu da ortada. Soul'dan gelip, Jazz ile zenginleşip, Psychedelic Rock'ın sert yanlarından beslendikten sonra Blues soslu bir tarza evrilmişler. Bu karmaşık yapıdan dolayı, haklarında söylenen Jazz Rock, Psychedelic Rock vs gibi tanımlamaların hiçbiri de yanlış değildir aslında. Ama 1969 yılında kaydedip yayınladıkları Exclamation Mark albümü düşünüldüğünde, hepsini bir araya toplayarak söyleyebileceğimiz tür Proto Heavy Prog oluyor.

Albümün adı geçmişken, aslında isim ile ilgili ilk düşünceleri "!" olmuş. Lakin anlaşma imzaladıkları yapımcı firma bunun çok büyük riskler taşıdığını, milletin anlamayabileceğini öne sürüp okunuşunun yazılmasını istemişler. Yani özetle "öyle isim mi olur lan" gibi bi tavır geliştirmişler diyebiliriz.

Kuruldukları ve sahne almaya başladıkları ilk günlerden beri cover parçalar ile öne çıktıkları için albümde de cover parçalar var bolca. Tek tek isimlerini söylemenin bir anlamı yok, tadını kaçırmayalım. Zaten playlist'e baktığınızda "hadi canım, gerçekten onun parçası mı bu" diyeceğiniz gruplardan / müzisyenlerden aldıkları parçalar mevcut.

Bu arada cover yapıyorlar filan dedik ama adamlar işin hakkını vererek yapıyorlar. Parçaların orijinallerini bilen ve sevenleri şaşırtacak derecede iyi versiyonlar bunlar. Diğer taraftan baktığımızda da bu yöntem çok uzun süre devam etmezmiş anlaşılacağı üzere. 70'li yılların girişinde hala cover parçalar ile ayakta durmaya çalışmak da zor olurdu.

Exclamation Mark'ın yayınlanması ile birlikte de grup dağılma durumuna gelmiş. Hem ticari başarısızlık hem de müzikal anlayış farklılıklarından dolayı. Kalan bir kısım grup elemanı da akıllılık edip Black Widow ile yola devam etmeyi tercih etmişler.

PESKY GEE

Jim Gannon / Gitar
Jess Taylor / Org
Kay Garret / Vokal
Clive Jones / Saksafon
Bob Bond / Bass
Clive Box / Davul, Vurmalılar
Kip Trevor / Vokal

EXCLAMATION MARK

01. Another Country (7:37)
02. Pigs Foots (4:39)
03. Season of the Witch (8:22)
04. A Place of Heartbreak (3:00)
05. Where is My Mind (3:00)
06. Piece of My Heart (2:50)
07. Dharma For One (4:02)
08. Peace of Mind (2:19)
09. Born To Be Wild (4:20)

6 Haziran 2023 Salı

Justine / Justine (1970)

Kadrosu farklı ülkelerden gelen isimlerden oluşan ama İngiltere'de kurulan Justine, Progressive Folk janrı içerisinde kaliteli ve iyi bir albüm kaydedip dağılan gruplardan. 1968 yılında bir araya gelip 2 yıllık sahne performans gösterilerinin ardından grup ile aynı adı taşıyan albümün kaydını bitirip yayınlıyorlar. Hemen ardından da dağılıyorlar.

Haklarında biyografik çok fazla bilgi bulunmuyor. Sadece grup elemanlarından vokalist Laurie Styvers ve John McBurnie hakkında bilgimiz var. Styvers gruptan ayrıldıktan hemen sonra arka arkaya kaydettiği 2 solo albümle tanınıyor. Özellikle 70'li yılların müzik ortamında bilinen, tanınan isimlerden biri haline geliyor. McBurnie ise yine Justine'den ayrıldıktan sonra katıldığı Jackson Heights ile biliniyor. 

Grubun ilginç yanlarından biri 6 kişilik kadroda 3 kadın vokalin bulunması. Diğer iki eleman gitar ve sonuncusu da davul çalıyor. Grup 3 vokalli olunca müzikal bakış açıları da ona göre şekillenmiş. Yine de albüm boyunca sadece vokal duyacağınızı da düşünmeyin. Doğru yerlerde ve birbirinin neredeyse içinden geçen şekillerde kullanmışlar vokalleri.

Justine'de Prog Folk'un farklı kökenlerden beslenen bir yapısı var doğal olarak. Farklı ülkelerden gelme grup elemanlarının gruba en büyük katkılarından biri de bu kültürel çeşitlilik. Diğer yandan albümün her yerinde dönemin en gözde türlerinden biri olan Psychedelic Rock fazlasıyla hissediliyor. Gelişmeye açık ve ilerici yapısıyla da Progressive Rock genel başlığı altına koymakta sakınca görünmüyor.

Genel yapının Amerikan menşeli West Coast Psychedelic'ten geldiğini albümü dinlediğiniz ilk andan itibaren anlayabiliyorsunuz. Biraz popüler bir yaklaşım sergiledikleri için de Mamas & Papas ile karşılaştırılabilir durumuna gelmişler. Tabi ki Mamas & Papas bu konuda karşılaştırma ya da kıyas kabul etmeyecek gruplardan. Fakat Justine albümünde gerçekten de grubun izlerini bulmak çok kolay. Kadın vokallerin Mama Cass'e öykündüklerini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Farklı açıdan bakıldığında ise multi national bir grup olarak farklı kültürlerden gelenleri Psychedelic sosuyla Progressive Folk içerisinde erittiklerini ve bunu yaparken de kendilerine ait bir dil ya da tavır geliştirdiklerini söylemek yanlış olmaz. Benzersiz ya da tek olduklarını söyleyemesek de kaydedip yayınladıkları tek albümle değişik bir bakış açısına sahip olduklarını da açıkça görebiliyoruz.

JUSTINE

John McBurnie / Gitar, Vokal
Keith Trowsdale / Gitar, Vokal
Dougie Wright / Davul
Laurie Styvers / Vokal
Bethlyn Bates / Vokal
Valerie Cope / Vokal

JUSTINE

01. Flying/Love You More Than Is Good for Me To/Nostrils (7:25)
02. She Brings the Morning with Her (3:18)
03. Back to Boulder (5:07)
04. Traveller (2:46)
05. See Saw (2:31)
06. Mini Splurge/Mr. Jones/Is That Good. That's Nice (10:54)
07. Clocks/Hey I Used to Know You (5:02)
08. Unknown Journey (7:07)

4 Haziran 2023 Pazar

Rumplestiltskin / Rumplestiltskin (1970)

Dünkü Rumple Stiltzken Comune çıkışı doğal olarak akla Rumplestiltskin'i getirdi. Oradan devam edelim istedik. Bu grup diğerinden daha farklı bir yerden ve daha farklı bir türden. 1970 yılında İngiltere'de kurulmuş Hard Rock, Blues Rock ve Progressive Rock grubu Rumplestiltskin

Temelde grup elemanları stüdyo müzisyeni. Yani para kazanma amaçlı olarak başkalarının albümde çalan elemanlar. Ama yaptıkları işte oldukça iyiler. Stüdyo kayıtlarında çaldıkları müzisyenler arasında Elton John, Tim Hardin, David Bowie, Joe Cocker, Roy Harper bulunuyor. Hatta Amazing Blondel'in bazı albümleri ile Alexis Corner'ın Collective Consciousness Society'inin (CCS) ilk albümünde de çalmışlıkları var ki daha önce blogda da yer verdiğimiz Korner'ın grubu da benzer bir stüdyo grubudur.

Tabi elemanlar biraz değişik oldukları için 1970 yılında 3 farklı grup kurup albümler kaydetmişler. Bunlardan biri daha önce bağlantıyı kuramadığımız ama blogda yer verdiğimiz Hungry Wolf, diğeri de Ugly Custard. Her iki grup adıyla 1'er albüm, Rumplestiltskin adıyla ise 2 albüm kaydetmişler. Yani 1 yıla 4 albüm sığdırmışlar. Gerçi grubun ikinci albümü olan Black Magician 1972 yılında ancak yayınlanabilmiş. (Yeri gelmişken belirtelim, bağlantıyı kuramamamızın sebebi bu albümde kullandıkları isimlerin gerçek isimleri olmaması. Aşağıdaki grup elemanları bölümünde parantez içerisinde belirtilen isimler bu albümde kullandıkları mahlaslardır.)

Belirgin ve para kazandıran türlere oynamayı tercih etmiş olmaları ne kadar zeki olduklarının da göstergesi. Rumplestiltskin Blues Rock kökeninden beslenirken, Hungry Wolf daha Jazz Rock ve Ugly Custard ise Psychedelic Rock'tan yola çıkıyor. Dönemin tam da para yapmaya aday türleri olarak söyleyebiliriz her üçünü de. Bu arada blogu takip edenler benzer bir aynı elemanlarla farklı albümle kaydetme durumunun Alman kanadında The Pink Mice, Asterix ve Electric Food olduğunu hatırlayacaklardır. Fakat o hikayenin sonu biraz daha iyi bitiyor diyebiliriz. Zira hepsinin ardından Lucifer's Friend'i kurarak büyük de bir başarıya imza atmışlar.

Rumplestiltskin'in bu ilk albümü dediğimiz gibi Blues kökenlerine dayanıyor. Fakat orada bırakmayıp ilerletiyorlar ve Hard Rock semalarında gezmeye başlıyorlar. Yeteneklerini konuşturdukları parçaların tamamı gelişme düzeyi yüksek parçalar ve enstrümantasyonu üst seviyede olunca işin içine Progressive Rock'u da eklemek gerekiyor.

Stüdyo grubu olarak albüm kaydetmiş olmalarına rağmen hiç de sıradan olmayan bir grup Rumplestiltskin. Fazlasıyla etkili ve kaliteli. Bazı noktalarda Iron Butterfly'ın ilk dönemlerini hatırlatan oyunlar ve tekniklere rastlayabiliyorsunuz. Vokalin de yine bazı yerlerde Doug Ingle'a öykündüğü açıkça belli oluyor.

RUMPLESTILTSKIN

Peter Lee Stirling [Peter Charles Greene] / Vokal
Alan Hawkshaw [Jeremy Eagles] / Klavye
Alan Parker [Andrew Balmain] / Gitar
Clem Cattini [Rupert Baer] / Davul
Herbie Flowers [Jackson Primrose] / Bass

RUMPLESTILTSKIN

01 - Make Me Make You 6:07
02 - Poor Billy Brown 8:02
03 - Knock on My Door 2:35
04 - No One to Turn To 3:16
05 - Mr. Joe (Witness for the Defence) 6:45
06 - Pate de Foie Gras 2:43
07 - Rumplestiltskin 3:19
08 - Squadron Leader Johnson 4:50

2 Haziran 2023 Cuma

The Running Man / The Running Man (1972)

The Running Man
aslında bir gruptan çok İngiliz müzisyen Ray Russell'ın bi dolu albümünden biri olarak nitelendirilebilir. Özellikle Jazz, Jazz Fusion, Free Jazz ve Canterbury Scene gibi türlerde albümler yapan Russell, 1972 yılında bir araya getirdiği grupla tek atımlık bir albüm kaydetmiş. Kimilerince çok beğenilmese de içerisindeki sert yaklaşımlar, Free Jazz'den vurdumduymazlık, tuhaf dönüşler ve dur durak bilmeyen enerjisi ile sevdiğimiz albümlerdendir. Doğal olarak şu malum listemizin de asil üyelerindendir.

Eclectic Prog olarak kategoriye dahil edilen The Running Man'in müzikal anlayışı biraz farklı aslında. Yani, evet Eclectic Prog elbette ama Jazz doğaçlamaları ile bambaşka yere giderken, Hard Rock melodileri ile farklı bir yerlerden dönüyor. Kimi zaman 60'ların sonunda San Francisco'daymışsınız hissiyatı veren Psychedelic yaklaşımlarla karşılaşıyorsunuz. Ama bazı noktalarda "Clark Hutchinson mı yahu" diyebileceğiniz gibi "Procol Harum'a benziyor" ya da "Barclay James Harvest'ı andırıyor" da diyebilirsiniz.

Farklı türlerden ve tarzlardan bileşenler içeriyor yani albüm baştan sona. Nadir bazı albümlerde olduğu gibi neyin nerede ne zaman başladığını anlayamadığınız gibi, buraya ne zaman geldik duygusuna da kapılıyorsunuz sık sık. İlk defa dinleyenler için zorlayıcı bir tercih olabilir The Running Man. Ama bu konuda deneyimi olanlar için keyif verici niteliklere sahip.

Grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgimiz yok. Ama Russell ile birlikte çalan grup elemanlarının bir kısmının daha önce de Russell ile farklı projelerde çaldıklarını görüyoruz. Yani adam yaptığı kayıtlar sırasında tanıştığı müzisyenler arasından seçme yapıp, bu elemanlar bu albüm için ideal kafasında karar vermiş gibi duruyor. Sonucun iyi olmasından kaynaklı Russell'ın bu tercihlerine bir şey diyemiyoruz. Ayrıca albümde enstrüman kullanımları fazlasıyla iyi. Müziğin Jazz'a kaydığı anlarda Russell'ın gitarı ile birlikte bass ve davul nefis etkiler bırakırken, trompet ve saksafon ile bütünleşen piyano sesleri bambaşka bir yere sürüklüyor albümü.

Vokalin inceden girdiği yerlerde Steely Dan havası oluşuyor hemen. Müzik de ona ayak uydurunca farklı bir Steely Dan versiyonu dinliyormuş gibi oluyorsunuz. Albüm, hakkı yenen, gerekli özen ve önem gösterilmeyen albümlerden. Arşivde olması gerekenlerden de aynı zamanda.

THE RUNNING MAN

Ray Russell / Gitar, Piyano, Vokal, Bass
Gary Windo / Tenor Saksafon
Harry Beckett / Trompet, Flugelhorn
Alan Greed / Org, Bass, Piyano, Vokal
Alan Rushton / Davul
Jeff Watts / Bass

THE RUNNING MAN

01. Higher And Higher
02. Hope Place
03. Nicholas
04. Another
05. Find Yourself
06. Look And Turn
07. If You Like
08. Spirit
09. Children
10. Running Man

30 Mayıs 2023 Salı

Absolute Elsewhere / In Search of Ancient Gods (1976)

Absolute Elsewhere
temelde Phil Fishman'ın bireysel çalışması üzerine kurulu. Fishman albümde tüm parçaları yazmış, bestelemiş, gitarlar ve vurmalılar hariç her enstrümanı çalmış. Kalan kısım için de Bill Bruford'dan ve yeni yetme müzisyenlerden destek almış. Bruford ile zaten bağlantısı olan Fishman, Astrop ve Saatchi ile de kısa bir görüşme yapıp yeterliliklerine inanmış ve gitarları onlara emanet etmiş.

Tek albümlük bir proje olduğu için gruptan bir daha ses seda çıkmamış. Bu noktada Absolute Elsewhere'i tek albümlü efsaneler listesine alma konusunda çekinceli davranabiliriz gibi görünse de değil aslında. En azından listenin kıyısında köşesinde bile olsa olmayı hak ediyorlar.

Eclectig Prog ve Progressive Electronic olarak kategorilendirilen grubun müzikal yapısı sadelik ve yalınlık üzerine kurulu. Kitaro'nun müziğini andıran bir yapıları var ama tam olarak o değil. Diğer yandan Tangerine Dream esintilerine de rastlamak mümkün albümde. Fakat belirgin olarak o da değiller. Araya serpiştirilen Pink Floyd vari hareketler ve Yes kültüründen gelen cinslik albümün pek çok yerine yayılmış durumda. Yalnız bu demek değil ki Absolute Elsewhere bir taklit grubu ya da başkalarını taklit ederek prim yapmaya çalışıyorlar. Benzersiz gibi bir tanımlama çok fazla kaçacaksa da örneklerine az rastlanır bir enstrümantal yapıya sahip olduklarını söyleyelim. 

In Search Of Ancient Gods'daki parçaların zaten hazır olması büyük bir sorun da teşkil etmemiş. Yani grup elemanları kendilerinden bir şeyler katabilecek fırsatları da yakalamışlar. Bruford'un olduğu yerde bunun tersini beklemek de yanlış olurdu sanırım. Zira adam patlamaya hazır bir nükleer bomba gibi gelmiştir hep bana.

Erich Von Daniken'in kitaplarından yola çıkan albüm doğal olarak belirgin olmasa da bir konsepte sahip. Konsept albüm olarak değerlendirmek yanlış kaçabilir. Arada bazı kopukluklar, alakasız görünen yerler var. Ama çok yakın olduğunu da belirtelim.

Albüme sonradan katkı sağlayan Bass ve Gitar'ı çalan elemanların yaşlarının 21-22 olduğu düşünülürse oldukça iyi bir iş çıkardıklarını, altta kalmadıklarını, hatta albüme gereken coşkuyu onların sağladığını iddia edebiliriz. Bu albümden 3 yıl sonra ikilinin Post-Punk bir grup kurdukları bilgisini de buna eklersek, coşkunun sebebi de anlaşılabilir.

ABSOLUTE ELSEWHERE

Paul Fishman / Synthesizer, Sequencers, Flüt, Elektrikli Piyano, Akustik Piyano, Mellotron, String Synthesizers
William (Bill) Bruford / Vurmalılar
Phillip Saatchi / Elektrikli Gitar
Jon Astrop / Bass Gitar

Konuk Müzisyen:
Kim Mackrell / Çello (6)

IN SEARCH OF ANCIENT GODS

01. Earthbound (9:10)
        - a. Earthbound
        - b. Future Past
02. Moon City (4:50)
03. Miracles Of The Gods (11:45)
        - a. Miracles Of The Gods
        - b. El Endrillado
        - c. The Legend Of Santa Cruz
        - d. Pyramids Of Teotihuacan
        - e. Temple Of The Inscriptions
04. The Gold Of The Gods (2:35)
05. Toktela (1:35)
06. Chariots Of The Gods (10:35)
07. Return To The Stars (9:55)

29 Mayıs 2023 Pazartesi

Fantasy / Paint A Picture (1973)

İngiltere'den çıkma Fantasy, Symphonic Prog alanında tek albüm yayınlayıp dağılan gruplardan biri. Tek albümlü efsaneler listemize sorgusuz sualsiz giriyorlar. Aslında grubun 70'li yıllarda kaydedilen ama yayınlanma şansı yakalayamayan pek çok kaydı, daha sonraları 1992 yılında Beyond The Beyond ve 1994 yılında Vivariatum adıyla iki albüm yayınlanıyor. O albümler de gerçekten iyiler, dönemin ve Fantasy'nin ruhunu tam anlamıyla yansıtıyorlar. Hoş, zaten o kayıtlar da 1973 yılından hemen sonra yapılmış ama uzun süre çekmecede beklemiş.

Grup, Paul Petley tarafından 1970 yılında kurulmuş. Petley'nin Kent yakınlarında yaşadığı aile evi olan Chapel Farm adını kullanmışlar önceleri. Birlikte takılırken çıkan parçaları bir bir kaydetmeye başlamışlar. 1972 yılında ellerinde epeyce bir materyal birikince, yapımcı firmalara göndermek için bir demo kaset hazırlamışlar. O sırada grubun adını Firequeen olarak değiştirmişler. Demo kayıtlar o kadar iyiymiş ki hem Decca hem de Polydor firmaları grupla ilgilenmeye başlamış. Ama grup elemanları tercihlerini Polydor'dan yana kullanmış. Paul Petley gruptan ayrılmış ve tekrar bir isim değişikliğine giderek grubun adını Fantasy yapmışlar. Fantasy isminin neden seçildiğini merak edenler için sadece albümü dinlemelerini öneriyoruz. Zira bütün açıklama baştan sona albümde yapılıyor. :)

Ticari olarak ortalama bir başarı elde eden albümün ardından, az önce de söylediğimiz gibi, grup kayıtlara devam etse de yüksek ihtimalle ticari getirinin az olmasından dolayı yapımcı firma bulma zorluğu yaşamışlar ve başka albüm yayınlayamamışlar. Sonradan yayınlanan arşivlik albümler ve yayınlanmış tek stüdyo kaydı olan Paint A Picture ile kısa, küçük ama etkili bir diskografi oluşturmayı başarmışlar.

Hammond Org ve Mellotron'un sıkça kullanıldığı albümde, 12 telli akustik gitarlar ve sıcak vokaller birleşince tam anlamıyla Fantasy bir durum oluşuyor. Sade görünümlü ama iyi işlenmiş, üzerinde epeyce mesai harcanmış albümlerden biri Paint A Picture. Eksiksiz ve herhangi bir fazlalığı yok. 

İtalyan grup Premiata Forneria Marconi'nin (PFM) Per Un Amico albümünü andıran bir yalınlığa, rahatlığa ve derinliğe sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz albümün. Cressida ve Cirkus ile benzeşen hatta Beggar's Opera'yı andıran yönleri de bulunuyor. Şüphesiz Beggar's Opera daha sert bir yapıya sahip. Fantasy ise aynı mantıkla tam ters taraftan, yumuşak bir yapıya sahip.

FANTASY

Paul Lawrence / Lead Vokal, 12 Telli Gitar
Peter James / Lead Gitar, Vokal
David Metcalfe / Klavye, Vokal
David Read / Bass, Vokal
Jon Webster / Vurmalılar, Vokal

PAINT A PICTURE

01. Paint A Picture (5:24)
02. Circus (6:18)
03. The Award (4:52)
04. Politely Insane (3:27)
05. Widow (2:12)
06. Icy River (5:53)
07. Thank Christ (4:06)
08. Young Man's Fortune (3:41)
09. Gnome Song (4:19)
10. Silent Mine (4:39)