1975 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1975 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2023 Cumartesi

Triana / El Patio (1975)

Belki de İspanya'nın gelmiş geçmiş en iyi gruplarından biri Triana'dır. Bu tip cümleler kurmak diğerlerine de haksızlık gibi görünebilir ama bir noktada da insana böylesi iddialı cümleler kurduracak bir şeyler ortaya çıkıyor işte. 1974 yılında Endülüs'te kurulan Triana da insanın ayarları ile oynayan, coşturan, koşturan, yerin dibine sokan gruplardan ve müzikal anlayışlardan biri.

Temelde Progressive Rock ve Symphonic Prog olarak adlandırılsalar da doğruluğu tartışılır bir kategorilendirmedir bu. Progressive ve Symphonic öğelerin fazlasıyla bulunduğu ama Flamenko ile birleştirildiği bir müzikal anlayışa haksızlık da etmemek gerekiyor. Bu nedenle de Rock Andaluz ya da Andalusian Rock denilen bir tür oluşmuş / oluşturulmuş / adnlandırılmış zaman içerisinde. Triana'yı da en iyi karşılayan kategori bu olsa gerek. Aynı zamanda bu tarza Flamenco Rock da denir ama kişisel olarak bu tanımın tam olarak karşılamadığını da belirtmek isterim. Azahar, Alameda, Mezquita gibi gruplarla anılan Flamenco Rock, bu folklorik yaklaşımdan yola çıkıp onu genişleten bir anlayış. Rock Andaluz ise Flamenko'dan yola çıkıp müziği daha fazla benimseyen bir yapıya sahip. Genel olarak düşünüldüğünde hepsi aynı :)

El Patio en iyi albümleri olmasına rağmen, piyasaya çıktığı yıl 1000 adet kadar satmış olması grubun da yaptıkları işe olan inancını bir miktar kırmış ama yılmamışlar. 1976 yılında Madrid'de verdikleri konsere kadar dayanmışlar. Zaten o konserle birlikte de fena halde öne çıkmışlar. Diğer taraftan bakıldığında İspanya'da Franco döneminin bitmesiyle birlikte daha geniş kitlelere açılma imkanı da yakalamışlar.

Grubun ve döneminde satmayan albümün en önemli başarısı, Flamenco Rock'ın başlangıcı olması ve bu tarzda müzik yapan gruplara bir şans verilmesini sağlamasıdır. Özellikle Madrid konseri ve Franco sonrası dönemde İspanya'nın en bilinen, en sevilen gruplarından biri haline gelmişler. İlk albüm de dahil olmak üzere kaydettikleri albümler defalarca yeniden basılmış.

Triana'yı oluşturan grup elemanları arasında özellikle bu albüme Rock namına çok bir şey olmadığını söylemek yanlış olmaz. Klavye, Davul ve Flamenko gitar çalıyorlar. Albümde gitar ve bass ise konuk müzisyenlerin desteği ile tamamlanıyor. 3 müzisyenin de kökeninin Flamenko olmasından kaynaklı acayip bir içe işleyiş durumu var yani. Parçaların bazı yerlerinde, onca coşkuya rağmen, canınızın acıdığını bile hissediyorsunuz. Öyle böyle değiller, çok değişikler. Dinlemekten sıkılmayacağınız, vazgeçmekten korkacağınız tarzda bir albüm El Patio.

TRIANA

Jesús De La Rosa / Vokal, Klavye
Eduardo Rodriguez / Flamenko Gitar
Juan José Palacios / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Antonio Perez / Elektrikli Gitar
Manolo Rosa / Bass

EL PATIO

01. Abre la Puerta (9:53)
02. Luminosa Mañana (4:05)
03. Recuerdos de una Noche (4:42)
04. Sé de un Lugar (7:10)
05. Diálogo (4:32)
06. En el Lago (6:38)
07. Todo es de Color (2:09)

26 Ocak 2023 Perşembe

Mother Superior / Lady Madonna (1975)

Çok nadir bulunan gruplardan biri de Mother Superior. Nadir olmalarının sebebi tamamen kadınlardan oluşması. Yoksa müzikal kalite olarak blogda anlattığımız gruplardan aşağı kalır en ufak bir yanları yok. Hatta belki de bazılarından çok daha da iyiler diyebiliriz rahatlıkla.

1974 yılında, Cosmetix adlı grubun seçmelerine katılan Jackie Badger ile başlıyor hikaye. Badger seçmelere katılıyor ama gruba girmek yerine grubun 2 elemanını, Jackie Crew ve Audrey Swinburne'ü ayartıp kendi gruplarını kurmaya ikna ediyor. Kısa süre sonra aralarına katılan Yeni Zelandalı Leslie Sly ile kadroyu tamamlıyorlar. Olukça uzun süren stüdyo çalışmaları ve bolca alkolün ardından grubun adını da Mother Superior olarak belirliyorlar. 1 yıl boyunca pek çok yerde konsere çıkıyorlar ve belirgin bir kitleye sahip oluyorlar. Bu motivasyonla birlikte ilk ve tek albümlerini kaydedip daha da kalıcı olma yolunda ilerliyorlar. Fakat grupta yaşanan sorunlar ikinci bir albüm kaydetmelerine olanak tanımıyor. 1977 yılında verdikleri veda konseri ile birlikte dağılıyorlar.

Crossover Prog janrı içine dahil edilen grubun tarzında acayip ve hoş bir naiflik var. Aşırı zorlamalara girmeden her şeyi sakince hallediyorlar. Melodik ve ritmik olarak tasarladıkları parçalarda enstrüman kullanımları da oldukça iyi. Vokalin özelliksiz ve sade bir tarzı olması göze batar gibi dursa da albümün bütününde oldukça iyi bir yer ediniyor kendine. 

Ara ara Heavy Progressive Rock'a doğru evrilirmiş gibi olsa da albüm genel olarak klasik bir Rock anlayışı ile ilerleyip Crossover Prog içerisinde sürükleniyor. Ama bu sürükleniş başı boş, kontrolsüz bir durum da değil. Fazlasıyla çalışılmış, özellikle yapılmış hissiyatına sürekli şekilde kapılıyorsunuz. Özellikle nereden geldiğini bilemediğiniz, bir anda ortaya çıkan davul atakları ve klavye tonlarıyla sizi mest ediyor.

Temelde albümün çok büyük ya da efsanevi özellikleri bulunmuyor. Fakat bu kötü ya da ikinci sırada olduklarının bir göstergesi de değil. Rock içerisinde özellikle de kendi adıma iyi bir yerde durduklarını söyleyebilirim. Diğer taraftan bakıldığında da arşivde olmazsa olmazlardan biri demek de yanlış değil. Hatta nadide parçalardan biri olarak da görülebilir

MOTHER SUPERIOR

Lesley Sly / Vokal, Klavye
Audrey Swinburne / Vokal, Gitar
Jackie Badger / Bass, Vokal
Jackie Crew / Davul, Vokal

LADY MADONNA

01. No Time Toulouse Lautrec (5:46)
02. Just One Look (5:57)
03. Mood Merchant (7:00)
04. Love the One Your With (4:38)
05. Ticklish Allsorts (5:19)
06. Lady Madonna (4:37)
07. Years Upon Tears (5:55)

25 Ocak 2023 Çarşamba

Fourteen Octaves / Fourteen Octaves (1975)

Daha önce İsrail'den bir grubu blog'da konuk etmiş miydik hatırlamıyorum ama dönemin, İsrail'den çıkmış en iyi albümlerden birini eklememiş olmak büyük bir kayıp diye de düşünüyorum. Haklarında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Fourteen Octaves (14 Octaves, ארבע עשרה אוקטבות ,14 אוקטבות olarak da biliniyorlar) aslında 2 kişi ile başlayan bir proje. Avner Kenner ve Yoni Rechter tarafından oluşturulan grup daha sonra yapılan Zohar Levy (davul) eklemesi ve 2 farklı bass gitaristin desteğiyle albümün kaydedilmesi kıvamına gelmiş.

Her ikisi de klavyeci olan Kenner ve Rechter liseden beri olan arkadaşlıkları sayesinde 1974 yılında birlikte albüm yapmaya karar veriyorlar. Grubun adını da piyanoda bulunan 7 oktav x 2 klavyeciden yola çıkarak 14 Octaves yapıyorlar. Bu arada belirtelim, 1974 yılında her ikisi de Tel Aviv Müzik Akademisi'nde öğrenciler. Rechter de Kaveret isimli başka bir grubun üyesi. Ama birlikte bir şeyler yapma hevesine kapılıyorlar ve uzun çalışmalar sonucunda, aldıkları eğitimin de yardımıyla nefis bir albüm ortaya çıkarıyorlar.

Jazz Rock ve Fusion ile başlayan albümün tarzı Progressive Rock'a kadar uzanıyor. Tuhaf bir şekilde albümde Gentle Giant etkileri oldukça fazla. Her iki klavyecinin de çalış tarzları Gentle Giant'teki klavyelere fena halde benziyor. Ama grubun alt yapısındaki İsrail folkloru bire bir benzeşmenin ötesine geçmelerini de sağlıyor.

Albümde To Be Alone dışında tüm parçalar İbranice. Rock müzik içerisinde alışkın olmadığımız, estetik uygunluğunu sorguladığımız dil yapılarından biri yani. Lakin bu albümde herhangi bir soruna yol açacak şekilde kullanılmıyor. Aksine, dinledikçe bu dilin de doğru kullanıldığında Rock müziğe fena halde uyduğunu fark ediyorsunuz. Tek ve ikili vokallerle desteklenen ve birbiri içinden geçiyormuş hissi uyandıran klavyeler ile gerçekten de dinlemekten keyif aldığınız albümlerden birine dönüşüyor.

Beklentilerinizin çok ötesinde etkilerle, tarz geçişleri ve etkileşimleri ile karşılaştığınız albüm gerçekten de tek albümlü efsaneler listemize tekinsiz bir giriş yapabilecek nitelikte. Onu nereye, nasıl ve ne şekilde koyacağınızı bilemeseniz de dinledikçe kafanızı daha fazla karıştırıp favori albümlerinizden biri olmaya aday.

FOURTEEN OCTAVES

Avner Kenner / Klavye, Piyano, Vokal
Yoni Rechter / Klavye, Piyano, Vokal
Zohar Levy / Davul
Alon Oleartchik / Bass
Avner Yifat / Bass

FOURTEEN OCTAVES

01 - אומקא גומקא 2:44
02 - קטע איתי 2:56
03 - שום פרס 2:14
04 - קטע פה מינור 2:30
05 - הסבון שבמקלחת 2:05
06 - To Be Alone 2:57
07 - דמעות של מלאכים 3:22
08 - כשאור דולק בחלונך 3:35
09 - לבדו 3:59
10 - ערב בתל-אביב 2:30
11 - שבע פי שלוש 2:11
12 - בלוז שקט מהדרך 5:05

19 Ocak 2023 Perşembe

Kandahar / In the Court of Catherina Squeezer (1975)

Avant Prog
ve Fusion'ın Belçika'dan hatta Avrupa'dan çıkmış en iyi temsilcisi Kandahar'dır demek yanlış bir cümle olmaz. Fazlasıyla yaratıcı bölümleri, kendinden geçen enstrümanları, bir anda ortaya çıkıp oraya buraya savrulan coşkusuyla gerçekten de değişik bir müzikal deneyim yaşatır insana.

1973 yılında Belçika'da Ghent adında bir şehirde kuruluyorlar. Şehir o kadar küçük ki yıllar sonra Ghent, Somewhere in Europe adında bir albüm bile kaydediyorlar. Anlaşılacağı üzere grubun kendine has bir mizah anlayışı var. Aynı anlayışla kaydettikleri konumuz olan ikinci albümün adının da yüksek ihtimalle King Crimson'ın In The Court of the Crimson King'ine gönderme olduğunu düşünmek yanlış olmaz.

Kandahar'ın müzikal anlayışı Canterbury Scene ve ara ara giren Zeuhl'den etkilenmiş bir Jazz Rock ve Fusion olarak ortaya çıkmış. Bazı noktalarda, Placebo ve Cos etkileri açıkça duyuluyor. Temponun aşağı doğru seyrettiği yerlerde bütün zorlukları aşabilecek denli sakin ve kendinden emin bir havaya bürünün parçalar, temponun yükselmesiyle birlikte kontrol edilemez bir afet durumuna geliyorlar. 

Bu etkiyi yaratabilen grup elemanlarının enstrüman kullanımları da doğal olarak muhteşem. Virtüözlüğe ulaşamasa da her birinin kendi enstrümanları konusunda ve yan yana ilerledikleri diğer enstümanlar konusunda yetkinlikleri ortada. Albümün herhangi bir yerinde, parçaların herhangi birinde, ruhu saymazsak, amatörce yapılmış en küçük bir hareket dahi yok. Daha ne olabilir ki dediğiniz her noktada karşınıza bambaşka bir enteresanlıkla gelebiliyorlar. Bunu yaparken de en ufak bir aksaklığa dahi olanak tanımıyorlar.

Yine kaliteli olan ilk albümden sonra bu albümün daha bir oturmuş, daha kendini bilen bir şekilde karşımıza çıkmış olması şaşırtıcı değil. İlkinde kazandıkları deneyimi iyi bir şekilde kullanmayı ihmal etmemişler. Albümde, o da bazen, olmasa mıydı acaba dediğiniz tek şey vokal olabilir. Zira çok etkili ses özelliklerine ya da vokal tekniğine sahip değil. Ama zaten bu tip zorlayıcı albümlerde de sade seslerin kullanılması dengeyi sağlıyor diyebiliriz. Kaldı ki özellikle gitarın eşlik ettiği bölümlerde duyulan vokal oldukça şairane bir etki de bırakıyor. Arşivin önemli parçalarından olmaya aday albümlerden biri. Mutlaka dinlenmeli!

KANDAHAR

Jeff De Visscher / Lead Gitar, Akustik Gitar, Sitar, Vokal
Karel Bogard / Piyano, Klavinet, Davoli & ARP "2701" synthesizers, Gonglar, Çanlar, Vokal
Jean Pierre Claeys / Bass
Etienne Delaruye / Davul, Glockenspiel, Timpani, Çello, Tef, Vibes, Piyano, Synthesizer, Yaylılar, Klavinet, Marimba, Vokal

IN THE COURT OF CATHERINA SQUEEZER

01. Jungle Dreams (6:17)
02. I'll Still Have My Soul (4:44)
03. L's Mood (3:53)
04. Song for Catherina (6:06)
05. Lahti Jumps (3:04)
06. The Day I Came to Life (16:18)

15 Ocak 2023 Pazar

Gilgamesh - Gilgamesh (1975)

Alan Gowen tarafından 1972 yılında kurulan grup türlü kadro değişiklileri ile bir sene sonra anca ilk konserini verirken, kadronun asıl elemanı Nucleus’tan tanıdığımız bass gitarist Jeff Clyne’a Caravan’dan Richard Sinclair vekalet etmiş. Nihayetinde bir sene sonra Hatfield and the North ile iki özel konserde double-quartet olarak Gowen’ın yazdığı 40 dakikalık bir eseri çalıp, demo kayıtları ile kontrat kovalamaya başlamışlar. 1975 senesinde kaydediler ilk albümlerinin yardımcı prodüktörlüğü de Hatfield’tan Dave Stewart’a ait.

Canterbury Scene’de bir sebepten (Alan Gowen’ın diğer projelere zıplaması olabilir mesela) ismini pek duyuramamış gruplardan biri olan Gilgamesh’in tuşluların ağırlıkta olduğu tarzını da Hatfield and the North’a benzetmeniz pek mümkün. Hatta benzemekten öteye gidip Stewart ve Gowen’ın dostlukları National Health’i kurmalarına da sebep oluyor ya onu da bilahare yazarız.

Açılşındaki yüksek enerjisiyle sizi kendine çeken albüm zaman zaman nefes almanıza imkan verdiğini düşündüğünüz anlarda bile rahatsız trafikleriyle keşfetmesi hayli eğlenceli bir maceraya dönüşüyor. Sadece oturup Clyne’ın davul ile uyumu yakalarken gitar ve tuşlulara yaptığı muazzam akumpanyalarını dinlemek bile başlı başına bir keyif. Michael Travis’in davulları albümün enerjisini tamamlayan bir element olmaktan öteye götürmese de işini iyi yaptığı da bir gerçek.

Yoğunluktaki Alan Gowen tuşluları albümü boylu boyunca domine ediyor. Zaman zaman kabak tadı veren ve bir yere varmayarak kakafoninin de dibine vurduğu akorlarını Jan Hammer aksiyonları ile iyice içinden çıkılmaz bir hale soksa da albümdeki parçaların yoğunluklu bestekarı Phil Lee’nin gitarları albümün rock dengesini ve atmosferini koruyor.

Albümün benim için en büyük sürpriz kısmı ise sesini tıpkı yüksek perdeden bir enstrüman gibi kullanan Amanda Parsons vokalleri oldu. O an gelince ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.

GILGAMESH

Phil Lee / Gitarlar (elektro, klasik, akustik, 12 telli)
Alan Gowen / Akustik & elektro piyano, klavnet, Synthsizer, Mellotron, Vokal aranjmanları (7-c)
Jeff Clyne / Bass gitar, kontra bass
Michael Travis / Davul & perküsyon

Konuk Sanatçılar:

Amanda Parsons / Vokal (1-c,7-c)
Dave Stewart / Vokal aranjmanı (7-c), Yardımcı prodüktör

GILGAMESH

01. One End More / Phil's Little Dance - For Phil Miller's Trousers / 
Worlds of Zin (10:20)
02. Lady and Friend (3:44)
03. Notwithstanding (4:45)
04. Arriving Twice (1:36)
05. Island of Rhodes / Paper Boat - For Doris / As If Your Eyes Were Open (6:39)
06. For Absent Friends (1:11)
07. We Are All / Someone Else's Food / Jamo and Other Boating Disasters - From the Holiday of the Same Name (7:48)
08. Just C (0:45)

26 Eylül 2022 Pazartesi

Armageddon / Armageddon (1975)

3 İngiliz ve 1 Amerikalı'dan oluşan "super-group" Armageddon kısa ömürlü olmasına rağmen başarılı bir albümle Rock tarihindeki yerini almıştır. Yardbirds ve Renaissance defterlerini kapatan Keith Relf, yeni bir başlangıç yapabilmek adına İngiltere'den kalkıp Los Angeles'a yerleşiyor. O arada da Steamhammer macerasından bitimiyle boşan çıkan Martin Pugh ve Louis Cennamo'yu da ayartıyor ve yeni bir grup kurmaya niyetleniyorlar. Aralarına Captain Beyond'un davulcusu Bobby Caldwell'i de alarak grubu tamamlıyorlar.

1974 yılı sonlarına doğru kurulmuş olan grup ardı ardına parçalar üretmeye başlıyor. Parçalar albüm çıkarma seviyesine geldiğinde de kolay bir şekilde yapımcı bir firma buluyorlar. Daha önce çaldıkları grupların adını vermek bile albüm anlaşmasını kapmak için yeterli olmuş olmalı. Fakat bu durum gruba hiçbir avantaj sağlamıyor. Hatta yapımcı firmanın bazı hataları yüzünden albüm için promosyon ve tanıtım çalışması çok iyi derecede yapılamıyor ve başarılı bir kayıt olmasına rağmen bekledikleri ticari getiriyi sağlamıyor.

Albümün piyasaya çıkmasının ardından sadece 2 konser veren Armageddon'da, Caldwell ve Pugh'un uyuşturucu problemleri büyük sorun yaratmaya başlıyor. Aynı dönemde, Keith Relf'in astımı da anfizeme dönüşüyor. Doğal olarak grubun devam etmemesi, yeni kayıtlar yapmaması için bütün şartlar tamamlanmış oluyor. 1976 yılı başları gibi dağılan grubun ardından, Mayıs ayında da Relf, elektrik çarpması sonucu ölüyor.

Az önce de bahsettiğimiz üzere yayınlandığı dönemde başarıyı yakalayamamış olmalarına rağmen enfes bir albüme imza attıkları ortada. Heavy Progressive Rock'u tavanında dolaşan açılış parçası Buzzard'ı dinlemek bile bu konuya ciddiyetle katılmanızı sağlar. ralıksız evam eden yüksek temposu, gitarları ve ikisi arasında ezilmeden öne çıkan vokaliyle Buzzard gelmiş geçmiş en iyi Heavy Progressive Rock parçalarından biri.

Ama bu demek değil ki diğer parçalar onun kadar iyi değil. Aksine belki de albümün kalanındaki bazı parçalar, açılış parçasından çok çok daha fazla iyi. Grup elemanlarının deneyimleri düşünülünce (Yardbirds, Renaissance, Illusion, Medicine Head, Captain Beyond, Steamhammer, Colosseum, Jody Grind) albümün bu kadar iyi olması kaşınılmaz bir sonuç gibi geliyor insana. Buraya bir "keşke" bırakmadan da geçmemek gerekiyor tabi. Keşke daha fazlasını yapabilmiş olsalardı.

ARMAGEDDON

Keith Relf / Vokal, Armonika
Martin Pugh / Elektrik & Akustik Gitarlar
Bobby Caldwell / Davul, Piyano, Vurmalılar
Louis Cennamo / Bass, Bowed Elektrik Bass

ARMAGEDDON

01 - Buzzard 8:16
02 - Silver Tightrope 8:23
03 - Paths and Planes and Future Gains 4:30
04 - Last Stand Before 8:23
05 - Basking in the White of the Midnight Sun 11:24
        - Warning Comin' On
        - Basking in the White of the Midnight Sun
        - Brother Ego
        - Basking in the White of the Midnight Sun (Reprise)

2 Eylül 2022 Cuma

Sebastian Hardie / Four Moments (1975)

Buffalo
ile yaptığımız Avustralya rock müziği girişine Sebastian Hardie ekini yapmazsak ayıp etmiş oluruz. Zira Sebastian Hardie bazı kesimlerce gelmiş geçmiş en iyi 2 Progressive Rock albümüne imza atmakla bilinirler. Bu fazlasıyla iddialı bir yaklaşım olmakla birlikte albümlerin kalitesi düşünüldüğünde hak verenler de olacaktır.

Grubun hikayesi 1967 yılında Peter Plavsic ve Graham Ford sayesinde başlar. İkili, Sebastian Hardie Blues Band adıyla yola çıkıyorlar. Başta yaptıkları müzik pek hoşlarına gitmiyor ama vazgeçmeye de meyilli değiller. 1968 yılında Peter'ın kardeşi Alex PlavsicAnatole Kononewsky ve Jon English'i de aralarına katarak grubun adını Sebastian Hardie olarak kısaltıyorlar. Rock coverları yaparak o dönem lokalde epeyce de ün kazanıyorlar. Öyle bir duruma geliyorlar ki Johnny O'Keefe'nin alt grubu olarak sahne almaya başlıyorlar. Ama sonrasında işler grup için pek iyi gitmiyor.

Önce Anatole ayrılıyor, eğitimine devam etmek için. Jon English de efsanevi müzikal Jesus Christ Superstar'da Judas rolünü oynamak için grubu bırakıyor. Alex ise başka bir grupla çalmaya başlıyor. Peter ise işin peşini bırakmıyor ve gösterdiği büyük çabayla birlikte grubu farklı bir formuyla yeniden oluşturuyor. Alex geri gelirken, Peter ve Graham de Tapestry'den Steve Dunne'yi Sebastian Hardie'ye davet ediyorlar. Bu dönemde grup cover grubu olmanın ötesine geçmeye çalışırken progressive denemelere girişiyorlar. 

Graham Ford ve Steve Dunne gruptan ayrılıp yerlerine Mario Millo ve Toivo Pilt geldiğinde ilk albümün çekirdek kadrosu oluşuyor. Uzun süre birlikte çaldıktan sonra ortaya çıkan parçalar grubu fazlasıyla memnun ediyor. Yaptıkları progressive denemeler sonuçlarını veriyor ve Sebastian Hardie, Avustralya'nın ilk Symphonic Rock ve Progressive Rock grubu olarak ortaya çıkıyor.

Albüme adını veren Four Moments 4 bölümden oluşuyor. Yes, Genesis ve Focus gibi grupların parçalarıyla yapısal benzerlikler içeren bu dörtlü gerçekten de oldukça başarılı. Four Moments'ın ardından gelen Rosanna da King Crimson'ın Epitaph'ı gibi. Daha iyi parçalar var tabi ama insanları kolayca etkileyebilen türde. Zaten etkilenme o kadar çok olmuş ki Rosanna gruba En İyi Enstrumental Single Ödülü'nü kazandırmış.

Albümün son parçası Openings ise tam bir Progressive Symphonic Rock klasiği. Enstrümanların yaratıcı kullanımı, fark ettirmeden dinleyiciyi zorlayan, yapısal olarak karmakarışık ama her şeyin derli toplu olduğu bir hale getiriyor parçayı.

SEBASTIAN HARDIE

Mario Millo / Gitar, Mandolin, Vokal
Peter Plavsic / Bass
Alex Plavsic / Davul, Vurmalılar
Toivo Pilt / Moog, Mellotron, Piyano, Org

FOUR MOMENTS

01 - Four Moments, Part 1: Glories Shall Be Released 6:42
02 - Four Moments, Part 2: Dawn of Our Sun 5:05
03 - Four Moments, Part 3: Journey Through Our Dreams 6:43
04 - Four Moments, Part 4: Everything Is Real 2:10
05 - Rosanna 6:01
06 - Openings 13:01

28 Ağustos 2016 Pazar

Musi-O-Tunya / Wings Of Africa (1975)

Muhtemelen sıkı rocker'ların bile duymadığı / dinlemediği / farketmediği bir rock türevinden bahsedelim bugün. James Brown'ın Funk müziğinin Afrika geleneksel ezgileriyle birleştiğini, üstüne Jimi Hendrixvari, olabildiğince ağır fuzz ve wah wah kullanılan acid gitarın eklendiğini, en sonunda da bunun psychedelic ile aynı yatağa girdiğini düşünün... Heh, işte bu türün adı Zamrock! Zambia'da türeyip gelişen ve dünyaya açılan bir afrobeat etkileşimidir Zamrock. Geleneksel Afrika ezgileri, ritimleri ve müzik aletleri modern müzik aletleriyle birlikte kullanılır. Afrika'ya ait o mistik hava, o insanı sanrılarla dolu yolculuklara çıkaran davul sesleri, genizden ve garip çığlıklarla süslenen otantik vokaller.. hepsini bu türün içerisinde bulmak mümkün.

Türün en önemli müzisyenlerinden Rikki Illilonga'nın grubu Musi-O-Tunya kısa ömürlü bir proje. Sadece 2 albüm çıkarabilmişler ama türün en önemlilerinden olmayı başarabilmişler aynı zamanda. Kenya'nın başkenti Nairobi'de ve sadece 1 gün içerisinde kaydedilen Wings of Africa albümü türün tüm özelliklerini bir arada göstermesi açısından da önemli bir albümdür. Yukarıda bahsettiğimiz tüm acid, psychedelic, Afrika gelenekseli, afrobeat, funk ve diğerleri albümde fazlasıyla mevcuttur.

Albüme adını veren ilk parça sanki Afrika'ya ve zamrock'a giriş parçasıdır. Bir yanda otantik Afrika davulları çalarken diğer yandan batı tarzı rock davulunu duyarsınız. Aralarda afro ritimlere ve funk'a saygı duruşu niteliğindeki soprano saksofonla mest olursunuz. Parça kendi içinde biraz 'sarkıyor' izlenimi bırakır insanın üzerinde ama bu sadece afro kökeninden kaynaklanmaktadır.

İkinci sıradaki Dark Sunrise tam bir acid tribi havasındadır. Ağır gitarlar, düşük mood, can yakan vokal.. Sanırsınız ki The Grateful Dead Afrika'da albüm kaydetmiş.

Mpondolo ve Walk & Fight diğer etkileyici parçalar. Tek tek yorumlamaya kalkmak biraz garip olacak bu albüm için. Zira alışkın olmadığımız bir türün içerisinde yer alıyor. Değerini ya da farklılığını anlamak için birkaç dinleme yapmak gerekiyor mutlaka. Bu arada albümdeki en kısa parçanın 5:50 süreye sahip olduğunu da belirtelim.

MUSI-O-TUNYA

Derick Mbao / Lead Vokal, Bass & Kalimba
Rikki Ililonga / Lead Gitar, Vokal
Alex Kunda / Rock Davul, Vokal
Siliya Lungu / Afrika Davulları, Vokal
Kenny Chernoff / Soprano Saksofon
John Bobby Otieno / Ritim Gitar
Njenga / Trompet

WINGS OF AFRICA

1 - The Wings Of Africa (7:10)
2 - Dark Sunrise (8:32)
3 - The Sun (6:18)
4 - Mpondolo (8:00)
5 - Walk & Flight (8:00)
6 - One Reply (5:50)

27 Eylül 2010 Pazartesi

Snafu - All Funked Up (1975)

Ve işte Snafu'nun son albümü. Pete Solley, Procol Harum'a gitmiş, yerine Hicnkley ve Chatton gelmiştir. Grubun müzikal liderliğini yeniden ele alan Moody tarzı ilk iki albümün karması haline sokmuştur. Snafu müziği artık Blues'dan Funk'a oradan Boogie ve Southern Rock'a uzanan bi bütüncül karmaşaya dönüşmüştür. Eğlenceli gitarlar, şaane bir Harrison vokali ile dinlenilmeye değer albümlerdendir. İnsana neşe katar bol bol. Açılış parçası Allman Brothers Band'in 1970 tarihli Idlewild South albümünden çıkma bir Gregg Allman parçası olan Don't Keep Me Wonderin'dir. Bu parça da tarzın nerede olduğunu iyi özetler.

Albümün ardından Snafu Almanya turnesine çıkar ve başırılı bir turne olur bu. Turne başarısı ile Moody yakından tanıdığı David Coverdale'e grupta yer alması için teklif götürür. Coverdale de kabul eder. Ama Snafu'nun sonu gelmiştir ve Coverdale Snafu ile çalışma fırsatı yakalayamaz.

Don't Keep Me Wonderin'i saymazsak Bloodhound, Deep Water, Keep On Running ve Dancing Feet akılda kalan parçalar.

SNAFU

Micky Moody - Gitar
Bobby Harrison - Vokal, Conga
Tim Hinckley - Klavye, Org
Brian Chatton - Piyano
Colin Gibson - Bass, Cowbell
Terry Popple - Davul

ALL FUNKED UP

01. Don’t Keep Me Wondering – 5:21
02. Bloodhound – 5:25
03. Lock And Key – 2:56
04. Hard to Handle – 3:22
05. Every Little Bit Hurts – 4:41
06. Turn Around – 4:23
07. Deep Water – 5:27
08. Keep on Running – 3:24
09. Barroom Tan – 3:48
10. Dancing Feet – 5:51


Van Der Graaf Generator - Godbluff Live 75

Esasen blogda video incelemelerine pek yer vermedik. Ama arşivci mantığı üzerinden düşünürsek epeyce geri plana attığımız bir yönümüzdür. Biraderin eklediği Purple konseri ve Jamais'in Krautrock'ından hemen sonra Van Der Graaf Generator'ın 1975 yılı albümü Godbluff'un konser kaydına yer vererek devam ediyoruz. Grup için söylenecek çok söz olmakla birlikte edilecek lafların çoğu boşa gidecektir. Zira Van Der Graaf hiçbir zaman öne çıkmamış ama buna rağmen akıllarda yer edebilen bir gruptur ve tanımak ya da anlamak için sözden çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. Peter Hammill önderliğindeki grubun en iyi albümlerinden Godbluff için verdiği konser kayıtlarından oluşan bu videoda aynı zamanda 1971 yılına ait The Lighthouse Keepers adıyla anılan 2 parçalık kayıt da bulunmaktadır. 

Her iki kayıt da VDGG'yi neden dinlememiz gerektiğini anlatan 2 kısa öyküdür. Hammill'in yaratıcılığı ile birleşen grubun diğer elemanlarının doğaçlamaya yatkın tarzları hem görülmeye hem de duyulmaya değer bir gösteriye dönüşüyor. Jackson'ın saksofon ve flüt varyasyonları Hammill'in klavyesiyle birleşirken sofistike yapı ve ayrıcalıksız vokal tekniği sınırları zorluyor.

17 Ekim 2009 Cumartesi

David Byron - Take No Prisoners (1975)

Eee Ken Hensley koyduk bari Heep'ten devam edelim ve efsanevi vokal David Byron'ın solo albümlerine dalalım. Adam bi efsane, katılmayan varsa bi zahmet mail atsın da ikna edelim. Uriah Heep'i ortaya koyan en önemli bileşenlerden biridir Byron. 1947 İngiltere doğumludur. Heep gitaristi Mick Box'la kuzendir. Heep'in öncülü Spice grubunun da vokalidir.

1969 yılından 1976'ya kadar Uriah Heep'in sesi olmuş fakat alkol problemlerinin gruba zarar vereceğini düşünen Hensley'nin grubun menajeri Gerry Bron'a verdiği "ya o ya ben" ültimatomuyla ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu ayrılmanın hemen öncesinde kaydedilen Take No Prisoners başarılı bir çalışma olarak görülmemekle birlikte kötü de değildir.

Zira Byron'ın Heep mirası üzerine gitmek gibi bi derdi olmamış ve kaydedilen parçalar rock'n roll'a kayan hard rock türevine doğru yol almıştır. Vokal tekniği ile ilgili herhangi bir yenilik olmamakla birlikte Byron'ın sesini beğenen herkes için dinlenebilir nitelikte ve arşivlenebilir mantıkta bir albümdür. Man Full of Yesterday, Sweet Rock'n Roll, Roller Coaster, Stop ve albümün kapanış parçası Hit Me With a White One öne çıkan şarkılardır. Byron dışında müzikal altyapıda yer alan isimlere baktığımızda "ulen bunların hepsi Uriah Heep'ten" tepkisini veriyoruz. Bu tepkiye rağmen albüm hiç de Heep uzantısı olarak görülebilecek bir albüm değildir. Parçaların hepsinde klavyeci Stonebridge'in parmağının olmasından kaynaklı olsa gerek. Dinlemek ve üzerine konuşmak lazım…

DAVID BYRON

David Byron - Vokal
Mick box - Gitar
Lou Stonebridge - Klavye
Denny Ball - Bass
Lee Kerslake - Davul
Ken Hensley - Akustik Gitar
John Wetton - Mellotron

TAKE NO PRISONERS

01 - Man Full Of Yesterdays (5:36)
02 - Sweet Rock N' Roll (2:49)
03 - Steamin' Along (5:09)
04 - Silver White Man (3:29)
05 - Love Song (2:56)
06 - Midnight Flyer (5:55)
07 - Saturday Night (2:16)
08 - Roller Coaster (3:58)
09 - Stop (Think What You're Doing) (4:16)
10 - Hit Me With A White One (3:53)


27 Aralık 2008 Cumartesi

Ejwuusl Wessahqqan - Ejwuusl Wessahqqan (1975)

İşte size bir krautrock albümü hem de Garden of Delights cinsinden. Camiamızda Garden of Delights denince akan sular durur biliyorsunuz. Bu albüm de bunu fazlasıyla hak ediyor bence. Anlaşılacağı gibi pek gün yüzüne çıkmamış bi albüm Ejwuusl Wessahqqan. Grubun ismiye aynı adı taşıyor, 1975 yılında 300 kopya olarak basılmış sonra da yitip gitmiş. Nasıl tutmadı hayret verici doğrusu. Zaten zamanının ötesinde müzik yapmış adamla anlaşılamaması normal belki de. Grup, Munich de üç kişi olarak kuruluyor parçaların biri hariç tamamı enstrümantal. Özellikle doğaçlama ve klavye sevenlerin arşivinde bulunması gereken bir albüm Ejwuusl Wessahqqan. Grup, 70’lerin sonlarında tekrar bir araya gelerek çalışmalar başlatmışlar fakat gurubun davulcusu Jurgen Wollenberg’in intiharıyla grup tekrar dağılmış, Koala Bar adında bir albüm oluşturabilmişler ancak. Ejwuusl Wessahqqan - 1975 lezzetinden çok uzakta olduğu söylenmektedir. Şahsen ben Koala Bar'a ulaşamadım. Ejwuusl Wessahqqan ilk dinlediğimde giriş parçası "Die Geborstenen" beni öyle bir vurmuştu ki iki gün kendime gelememiştim. Amon Düül 2’le benzerliği söylense de ben katılmıyorum. Ejwuusl Wessahqqan benzerine henüz pek rastlamadım. Ejwuusl Wessahqqan başlı başına bir efsane bence. Biraz trikolon olabilir belki. Passaceety ve Thuloneas Körper adlı parçaları benim diyen adamı yerden yere vuracak kadar hüzünlü, kafa iyiyken kesinlikle dinlemeyi önermiyorum. Hobbl-di-wobbl ve Afn’de ise doğaçlama yeteneklerini sergiliyor sanki elemanlar. Benim favori parçam hepsi, şu diyemem. Ejwuusl Wessahqqan ya bir numaralı albümünüz olacak yada kaldıramayıp çöp tenekesine atacaksınız. Böyle. Ejwuusl Wessahqqan Michael Winzker / Klavye, Org Jürgen Wollenburg / Bateri Rene Filou / Bass Ejwuusl Wessahqqan 1 - Die Geborstenen Kuppeln von Yethylr (10:37) 2 - Die Oragefarbene Wuste Sudwestlich (10:43) 3 - Thuloneas Korper (2:59) 4 - Hobbl-di-Wobbl (16:34) 5 - Passaceety (5:53) 6 - Afn (11:13) 7 - The Crystal (4:19) 8 - La Mer (5:30)

18 Ekim 2008 Cumartesi

Råg I Ryggen - Råg I Ryggen (1975)

Albümün yorumuna geçmeden önce kvartetten adlı arkadaşımın İskandinav müziği hakkında yazdıklarını desteklediğimi duyurmak isterim kendisine. Gerçekten olsa ya “Scandinavian Prog” ? İtalyan senfonik gibi kendine has bir tarzları yok mu bu heriflerin? Var. Aslında biliyor musun pek de önemli değil. Anlayan anlıyor zaten… Neyse... 70’lerin ortalarında piyasaya çıkan ve grubun kendi adını taşıyan ilk albümleri, oldukça başarılı turnelerle pekiştirilince beklenilen ilgiyi fazlasıyla gördü. Hatta yıllar sonra bile orijinal LP’leri yok pahasına satılmaktaydı hala. Nedendir müthiş bir üne kavuşmuşlar zamanında. (Neden olduğu albüm dinlendiğinde anlaşılacaktır...) Neyse ki birkaç yıl önce piyasaya sürülen yeni baskıları sayesinde koleksiyoncular fazla para vermekten kurtuldu. Altı genç İsveçliden oluşan bu güzelim grupta yoğun bir Deep Purple, Wishbone Ash ve Uriah Heep etkisi kolaylıkla fark edilecektir. Bunların yanında arkadaşların senfoniğe olan tutkuları da göze çarpan ve belki de onları kendileri yapan diğer önemli bir nokta. Yaşlarının getirmiş olduğu toylukları görmezden gelecek olursak oldukça başarılı, bol geçişlere sahip, cevval bir albüm ortaya çıkartmışlar. Andrew Latimer’i anımsatan yan flüt soloları, Detlev Schmidtchen’e taş çıkartacak klavye partisyonları ve tabiri caizse müziklerine “cuk” diye oturan vokaliyle sıkılmadan, hatta severek dinleyebilmek mümkündür sanırım. Bir de Latimer dedim diye Camel gibi oturaklı bir grup beklemeyin, bir çeşit “denedim-buldum” müziğidir denilebilir ama iyi olmuş. Cidden… RAG I RYGGEN Jonas Warnerbring / Vokal, Flüt Christer Sjöborg / Klavye Bjorn Aggemyr / Bas Gitar Björn Nyström / Gitar Jan Aggemyr / Gitar Peter Sandberg / Davul RAG I RYGGEN 1 - Det Kan Väl Inte Vara Farligt (5:37) 2 - You Know It Ain't Easy (7:17) 3 - Spångaforsens Brus (5:52) 4 - Jan Banan (5:10) 5 - Naked Man (6:12) 6 - Queen of Darkness (4:31) 7 - Sanningsserum (6:30) 8 - Sanningsserum (live) (7:26) 9 - Jan Banan (live) (5:26) 10 - Land Over the Rainbow (live) (5:15)

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Billy T.K.'s Powerhouse - Life Beyond the Material Sky (1975)

Eh ilk post olarak bildik tanıdık kraut bişiler koyacaktım ama, bir teşekkür yazısı yazılması gerektiğini gördüm, ki bu yazıda bana düştü sanırım. Ekşi Sözlük’te blog ile ilgili olumlu yazı yazan bir arkadaş varmış… Sağ olsun var olsun Allah uzun ömürler versin… Tuttuğunu altın etsin… Bu yazıya istinaden o bildik tanıdık post’un yerine pek bulunmayan, hani “obscure” derler ya, bişi koymak istedim. Her ne kadar ismi komik olsa da dinleyince hastalanacağınızı umuyorum. Yeni Zelandalı grup The Human Instinct ile 3 albüm çıkaran Yeni Zelandalı gitarist Billy T.K, 1971 yılında grubu bırakır. Bir süre sonra Billy, Powerhouse adlı grubu kurar. Canlı performanstan oluşan bu albüm 1975 yılında Wellington St. James Theatre’da kaydedilir ancak o vakitlerde yayınlanamaz. Zaten bu grubun yayınlanan herhangi bir albümü de olmamıştır. Bu durum bu grubun varlığını dahi ülkede efsane mertebesine koymuştur. Billy bu grubu bir rock grubundan çok ailesi gibi görmüştür. Albüm Psychedelic öğeler taşımasının yanında efsane Billy T.K.’nın muazzam soloları ve melodik gitar tekniği ile donatılmıştır. Ancak şunu belirtmem gerekir ki bu grup bir “jam-band “ değildir. Birçok yerde görüleceği üzere emprovizasyon Powerhouse’da da yeterince mevcuttur. Albüm daldan dala konarak baştan sona sizi değişik duygulara sokar. Zaten grubun kaç kişiden oluştuğu müziğin yoğunluğu ile ilgili bazı bilgiler verecektir. Aşağıda da görüleceği üzere 2 albüm büyüklüğünde olan “Life Beyond The Material Sky”da şarkıların hepsi aynı kalitededir. Ayırt etmek, birini diğerinden ayırmak zordur. Ama “Love Love”da ki soloyu diğerlerinden biraz ayırmak lazım. Roman Bunka soloları gibi insanın içine işler. Heaven’s Melody’nin “rahatsız” halinden de bahsetmemek olmaz. Son şarkı “Funky Trucking”in hafif fusion hali, Billy’nin gitarı ile muhteşem bir bitiriş yapar. Sakin giderken patlar… Dediğim gibi bu albüm ekşi sözlükteki arkadaşa ithaf olunur. Blog’a bir jest yapmış, blog’un da ona jesti ancak böyle albümle olur...:) Kolay kolay bulunmaz harika bir albüm… Tadını çıkarın…

BILLY T.K.’s POWERHOUSE
Billy T.K. / Gitar, Vokal
Piahana Tahapeti / Gitar
Ara Mete / Bateri
Peter Mataparae / Bass
Mana Rauhina / Congos
Jamie Tait Jamison / Klavye
Pauline Pool / Çello, Vokal
Eva Keuti / Vokal
Maria Keuti / Vokal

LIFE BEYOND THE MATERIAL SKY 
01 - Heaven's Melody (12:54)
02 - Beyond The Material Sky (5:49)
03 - Guru Deva (9:03)
04 - Race Into The Infinite (10:37)
05 - Secret Of Life (11:49)
06 - City Of Things (3:57)
07 - Love Love (13:17)
08 - Funky Trucking (5:26)

19 Haziran 2008 Perşembe

Shaggy - Lessons For Beginners (1975)

Bu elamanlar İsveç'den teşrif ediyorlar. Haklarında bilgi edinmek pek zor, cami önüne bebek atar gibi bu albümü çıkarıp yeraltına sünmüşler, belli. Ancak İsveç'ten çıkma Blueset'ile birlikte şu ana kadar dinlediğim en canavar heavy prog culardır bu abiler. Yani line-up larını bile bulmaktan acizim ancak elimde müziklerinin öznesi, şarkıları var, ki bu da yeter be Erdener abi... Ha bir de albüm kapakları var ki sormayın gitsin (sormanıza gerek yok yanda zaten). Şimdi bu harikulade sanat eserini incelemeniz için bir dakika saygı arası veriyorum. Hıh, tamam. Dikkatinizi geri topladıysanız önermemi yolluyorum: Müzikleri en az albüm kapakları kadar güzel. diyorum yani ben. Dinleyin hak verirsiniz...

Bi kere albümde inanılmaz bir melodik cevher var. Bunu benden önce bazı gizli güçler de keşfetmiş olmalı zaten. Albümün 5. şarkısını dinlerken ne demek istediğimi anlayacaksınız. Tahminime göre, seneler önce bir çizgi film yapımcısı abi İsveç seyahatinde kelepir plakçıları dolaşırken kapağı beğenir inceler filan, fiyatı duyunca da hemen edinir ve evde dinlemeye başlar. Lessons for Beginners adlı şarkının melodisi de aklına takılır böyle bilinç altına filan kazınır herhalde. Yıllar sonra bir çizgi filmin yapım aşamasında da soundtrack için bu şarkıyı önerir ve pis pis sırıtarak ekler; "telif hakkını almamız da gerekmez Rahmi, kimenin dinlediği yoktur bu mereti, grup da zaten dağılmış işin peşine gidecek halde değildir". Ve böylece televizyon tarihinin en büyük komplolarından biri sessizce yürürlüğe konulur. İnspector Gadget'dan bahsediyorum. O mehşur gadget melodisi işte bu adamların icra ettiği Lessons for Beginners adlı şarkının ana teması. Tabii bu yapımcıların iğrenç bir elektronik sesle çalması Shaggy'nin çok sesli klavye ve gitarla çeşitli varyasyonlara sokup çalması gibi değil. O melodini altında sağlam bir cevher yatıyormuş meğersem.

Albümün bu şarkıyla sınırlı olduğunu söylemek cinayet gibim bişey olur. Değil öyle. Daha ne antemik, kusursuzca akıp giden sağlam altyapılı şarkılar var bu albümde bir bilseniz.. Zaten birileri bilse bu grubun plakları da zamanında en az Leaf Hound, Tea kadar filan kapış kapış gidermiş. Müzikleri gitar ve klavyenin eşit oranda ön plana çıktığı esaslı bir vokale sahip bangır bangır heavy prog. Kesinlikle edinilip dinlenilesi. Biraz da şans yokmuş artık adamlarda diyelim ve olayı burada kapatalım...

SHAGGY

Jan Gustavsson / Bass, Vokal
Jan Rognås Gitarr / Gitar
Kurt Kästner / Davul
Thomas Engström / Vokal
Thomas J. Ryan / Org, Vokal

LESSONS FOR BEGINNERS

1 - Destination Nowhere (4:42)
2 - Vengence (3:06)
3 - Bitch (4:14)
4 - No Strings (3:45)
5 - Lessons for Beginners (2:53)
6 - On the Road (4:32)
7 - Nobody Cares (3:51)
8 - I Can Feel (3:08)
9 - Brink of Nowhere (7:52)

13 Mayıs 2008 Salı

Harmonium - Si On Avait Besoin d'Une Cinquème Saison (1975)

'70'li yıllardan kalma Quebec'li grup kısaca. Maneige gibi zamanının Quebec progresif müziğini sırtlamışlar ve Kanada'lı Fransızlara progresif müzik bağlamında altın çağını yaşatmışlar. Folk öğeler, jazzy soundu, senfonik ve yer yer saykodeli yapısı ile çok farklı ve kendilerine göre bir tarz oluşturmuşlar. Zaten Fransızların jazz rock/fusion türüne olan bağımlılıklarının bu grubu da yansıması beklenebilecek bir şey. Normandeau kardeşlerin başı çektiği grubun beyni ağabey Fiori. yazdığı lirikler ve yarattığı müzik pastoral, sessiz ve sakin bir göl kenarı özlemi gibi imgesel bir anlatıma sahip.

Albüm; "Eğer beşinci bir mevsime daha ihtiyacımız olsaydı" anlamına gelip son parça olan "Histoire sans parole" bu beşinci mevsimi anlatır. Zaten albüm kapağından da göreceğimiz gibi "Voyage dans la Lune" filminden fırlama bir atmosfere sahip albüm.

Neyse efendim bana dediler ki, sen bir iki Clapton albümü eklesene. Ben de ekleyecektim ama bunu ekledim sonra. Neden bilmiyorum. Çok şahane bir albümdür, daha çok akustik bir havası vardır albümün, davul neyin kullanılmaz. Dingin, sakindir yani kısaca. Neyse efendim. siftah yaptım. Milli oldum.

Ehu. Saygılar.

HARMONIUM

Pierre Daigneault / Flüt, Piccolo, Soprano Saksafon, Klarnet
Serge Fiori / Gitar, Flüt, Zither harp, Bass davul, Vokaller
Serge Locat / Piyano, Mellotron, Synthesizer
Michel Normandeau / Gitar, Akordion, Vokaller
Louis Valois / Bass gitar, Elektrik piyano, Vokaller
Judy Richard / Vokal (5)

SI ON AVAIT BESOIN D'UNE CINQUEME SAISON

1 - Vert (5:34)
2 - Dixie (3:26)
3 - Depuis L'Automne (10:25)
4 - En Pleine Face (4:51)
5 - Histoires Sans Paroles (17:12)

Toplam Zaman: 41:28

10 Aralık 2007 Pazartesi

Dzyan / Electric Silence (1975)

Öncelikle üst üste 3. albümümü upload ederken, buradan sitenin asıl sahibine (Johnny Blog’a değil, hayır) seslenmek istiyorum. Öyle “baba oldum, işe girdim, para kazanıyorum rocker’lığım facebook’ta din kısmında yazandan ibarettir” gibisinden laflar etmeye başlamışsınız duyduğum kadarıyla. Olmuyor böyle. Ayıp denen bir şey var canım. Aa. Kaptırdınız fani işlere, olmuyor böyle. (Evet çok hızlı götüm kalkar.)

Şimdi bu eklediğimiz adamların bu albümünü birkaç gün önce rapidshare’e upload etmiştim. Lakin blog’a koyamadım. Neden? Çünkü… Bi bok bulamadım yazacak. Dedim bari tekrar dinleyeyim. Dinledim, oturdum ve yine yazamadım. Bu böyle 2-3 sefer devam etti. Sonra çaktım ki albümü ne zaman dinlemeye başlasam, dünyevi olan her olaydan kopuyorum. Kafa gidiyor uzaya... Yani bana sormayın bu albüm neden güzel, neden değil diye. Açıklayamıyorum. Ama dinlediğim en iyi krautrock albümü. Bir tek orası kesin.

Sene 75. Krautrock albümlerini bu tarihe göre sıraladığımızda toplamda 11 gibi bir albüm rakamı çıkıyor. Neu’nun Neu!'75’i çıkartıp siktirolup gittikleri (bana göre, giderken pek de iyi bir albüm bırakmadıkları), Ash Ra Temple’ın dağıldığı, Faust’un kayıplarda olduğu, Can’in ne yaptığı belli olmadığı Landed albümünün (kimisi aşırı sever bu albümü, kimisi aşırı sinir olur) çıktığı, Amon Düül II’nin iki albümle ortalıkta dolaştığı fakat eksik bir şeylerin olduğu yılda çıkagelen iki albümden birisi… Biri Popol Vuh’un en dolusundan Kraut yaptıkları “Das Hohelied Salomos” albümü diğeri ise Dzyan’ın “dağılın ulen!” dedikleri Electric Silence albümü.

Hafiften atmosfer tasviri yapacak olursak… Embryo etnik/jazz’ı, LSD saykodelizmi, hafiften Tangerine Dream stili ve Can’in ilk yılları gibisinden bir şey bu albüm.

DZYAN

Peter Giger / davul, perküsyon
Reinhard Karwatky / electric & double bass, superstring, Mellotron, synthesizer
Eddy Marron / gitar, sitar, Zaz, tambura, mellotron, vokal

ELECTRIC SILENCE

1 - Back To Where We Come (8:57)
2 - A Day In My Life (4:03)
3 - The Road Not Taken (4:54)
4 - Khali (4:55)
5 - For Earthly Thinking (9:38)
6 - Electric Silence (4:30)


LOUIS CYPHRE