Jazz Rock/Fusion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jazz Rock/Fusion etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2023 Çarşamba

Riff Raff / Riff Raff (1973)

Acayip özelliklere, müzikal anlayışa ve grup elemanlarına sahip ama zaman içerisinde unutulmuş ve sadece meraklısı tarafından hatırlanan / bilinen gruplardan biri de Riff Raff. 1972 yılında İngiltere'de kurula grubun ömrü çok kısa olmuş ama o 2 yıllık kısa süreye de 3 albüm sığdırmayı başarabilmişler. Öncelikle albümlerden birinin 1999 yılında yayınlandığını fakat bu albümün ilk kaydedilen Riff Raff albümü olduğunu belirtelim. Kayıtları yaptıktan sonra çeşitli sebeplerden dolayı rafa kaldırıyorlar ve orada kalıyor. Ardından konumuz olan resmi olarak ilk albüm, gayri resmi ikinci albümü Riff Raff piyasaya çıkıyor.

Grup elemanları sıklıkla değişse de çekirdek kadro, Ainsley Dunbar'ın Blue Whale albümünde ve The Ainsley Dunbar Retaliation'da, Juicy Lucy ve Nucleus gibi gruplarda birlikte çalmış olan Tommy Eyre ve Roger Sutton'dan oluşuyor. Gruba sonradan eklenen elemanların Alan Price, Griffin, Nucleus ve Ginger Baker's Airforce'tan geldiği düşünülürse grubun da albümlerin de ne kadar iyi olduğu açık şekilde anlaşılır.

Rafa kaldırdıkları kayıtların ardından tekrar stüdyoya giren Riff Raff kısa sürede albüm kaydını tamamlıyor ve albüm piyasaya çıkıyor. Ciddi bir ticari başarı elde edemese de etkileyici bir kitleye sahip oluyorlar. Ertesi yıl kaydettikleri Original Man albümü ise ilk albümden daha kaliteli bir yapım olarak (Bu albümü daha sonraya sakladık) karşımıza çıkıyor. Fakat albümün müzikal kalitesinin üst seviyede olması grubun dağılmasını engelleyemiyor ve hemen ardından Riff Raff da müzik tarihinin tozlu raflarına yerleşiyor.

Genelde Jazz Fusion olarak tanımlanan Riff Raff tarzı aslında karmaşık bir yapıya sahip. Bu nedenle de grubu Fusion olarak nitelendirmek doğru olmayabiliyor. Temele Jazz ve Rock'ı alarak, iki tarzı başka pek çok grubun ya da müzisyenin yaptığı gibi birleştiriyorlar. Lakin buradaki önemli nokta Riff Raff'ın bu birleşimi yaparken diğerlerinden çok farklı şekilde yapıyor olmaları. Progressive yapıya büründürüyorlar elbette albümleri ama bunu yaparken o kadar yaratıcı ve kendilerine has bir şekilde yapıyorlar ki grubu şu gruba benziyor, bu grupla aynı tarza yakın gibi tanımlamalarda eksik kalıyorsunuz.

RIFF RAFF

Peter Kirtley / Gitar, Vokal
Tommy Eyre / Org, Fender Rhodes, 6 Telli Gitar, 12 Telli Gitar, Konser & Bass Flütleri, Vokl
Roger Sutton / Perdesiz Bass, Double Bass, 6 Telli Gitar, 12 Telli Gitar, Vokal
Aureo De Souza / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyen:
Bud Beadle / Saksafon

RIFF RAFF

01. Your World (7:39)
02. For Every Dog (3:46)
03. Little Miss Drag (3:12)
04. Dreaming (4:32)
05. Times Lost (4:15)
06. You Must Be Joking (7:29)
07. La Même Chose (12:12)

12 Ocak 2023 Perşembe

Continuum / Autumn Grass (1971)

70'lerin değişik havasından en az o kadar değişik bir grup daha. Grubun kuruluşu da, hikayesi de kendi gibi değişik zaten. Herhangi bir ülkeye ait olduğunu söyleyemiyoruz Continuum'un. Uluslararası tabiri onlar için çok uygun. Farklı ülkelerden müzisyenleri bünyesinde barındırıyor. Ama işin temeli 1967 yılına, Macar müzisyen Yoel Schwarcz'a dayanıyor. Multi-enstrümantalist olan Schwarcz sanatın başka dallarıyla da ilgileniyor. Hatta grubun adı da Schwarcz'ın Londra'da açtığı aynı adlı resim sergisinden geliyor.

Müzikal fikirler oluşturmaya başlayan Schwarcz bir süre ne yapabileceğine karar vermek için uğraşırken Jan adında bir Çek gitarist ile tanışıyor ve fikirleri birlikte geliştiriyorlar. 2 yıl kadar bir süre Amsterdam'da ikili olarak sahne aldıktan sonra Schwarcz Londra'ya gitmek için yola çıkarken Jan'ı geride bırakıyor. İngiltere'de grubu toparlama hazırlıklarına başlıyor. Kısa süre içerisinde de kadro tamamlanıyor. Continuum adında bir grup olarak görünseler de Schwarcz çok fazla öne çıkıyor ve grubun liderliği pozisyonunu eline alıyor. Bir süre sonra iş albüm çıkarma aşamasına geldiğinde de RCA ile anlaşma imzalanıyor. Ama anlaşma Continuum adıyla değil RCA ile Yoel Schwarcz arasında oluyor.

Proje fikriyle giden grup kendi adını taşıyan ilk albümü yayınladıktan hemen sonra grup dağılıyor. Daha doğrusu Schwarcz dışındakiler gruptan ayrılıyorlar. Zira grup elemanlarının istediği müzik ile Schwarcz'ın doğaçlama arayışları birbiriyle uymuyordu. İkinci albüm hazırlıklarına hızlı şekilde başlayan Yoel, grubu başka isimlerle yeniden kurdu. Albümün ilk yüzü yeni grup ile kaydedilirken diğer yüzü ise, daha önce Patrie Standford tarafından grup için bestelenen ve ilk grupla kaydedilen 26 dakikalık parçadan oluşuyordu. Autumn Grass isimli bu parça aynı zamanda albüme de adını veriyordu. Grubun ilk halinde yer alan müzisyenlerin bu albümde konuk müzisyen olarak yer almaları da bu parça yüzünden.

Klasik müzik ve Jazz'ı temel alan ve buradan yola çıkarak pek çok  müzikal anlayışı dolaşan, doğaçlamalar ile bezeli dinlemesi oldukça keyifli bir albüm olarak çıkıyor karşımıza Autumn Grass. Yorucu olmayan bir şekilde her yöne doğru yol alırken, beyin kıvrımlarınızı da zorlayacak kadar ileri gidebiliyor. Sıklıkla sessizliğin içinden çıkıp gelen ritimler ve üstüne yapışan flüt bölümleri ile dikkat çekici.

CONTINUUM

Yoel Schwarcz / Klasik Gitar, Armonika, Flüt, Recorder, Saksafon
Tim Rice / Org, Piyano
Peter Billam / Bass, Elektrik Gitar
Harvey Troupe / Davul

Konuk Müzisyenler:
Ken Freeman / Freeman Synthesiser "Vivaldi Synthesis Two"
Richard Hartley / Piyano "Vivaldi Synthesis Two"
John Warren / Klasik Gitar "Autumn Grass"
Mike Hart / Double Bass "Autumn Grass"
Dick Wildman / Davul, Vurmalılar "Autumn Grass"
Clive Stanhope / Gong "Autumn Grass"
The Olympus Strings / Çello "Autumn Grass"

AUTUMN GRASS

01. Byrd Pavan (9:17)
02. Vivaldi Synthesis Two (2:20)
03. Overdraft (11:10)
04. Autumn Grass (26:15)

11 Ocak 2023 Çarşamba

Lighthouse / One Fine Morning (1971)

1969
yılında Ontario, Kanada'da kurulan Jazz Rock grubudur Lighthouse. Acayip şekilde kalabalık kadrosu ve o kadrodan çıkan bir dolu değişik sesle Jazz Rock ve Fusion janrlarında yer edinmiş kaliteli gruplardan da biridir. Daha önceleri Janis Joplin, Al Kooper, Carlos Santana gibi isimlerle çalışmış olan Skip Prokop'un liderliğinde kurulmuş olan grubun müzikal anlayışı Prokop'un da birlikte çalmayı en çok sevdiği Al Kooper'ın tarzından etkilenerek gelişir. Doğal olarak da ortaya karışık, değişik ve etkileyici albümler çıkar.

Konumuz olan One Fine Morning, Lighthouse'un en iyi albümü değildir ama en popülerleşmiş, samimi ve insanın kanını kaynatan albümlerinin başında gelir. Kurulduktan hemen sonra çıkardıkları 3 albümün ilk ikisi fevkalade olarak nitelendirilebilecek albümlerdir. Üçüncü albüm kötü olmamakla birlikte bu enfes iki albümden sonra biraz geride kalmıştır. Albümün böyle olmasının en büyük sebeplerinden biri de grubun yapımcı firmayla anlaşmazlıklar yaşaması ve kaydedilen albümün yapımcı firmayla son albüm olduğunu bilmelerinden de ileri gelmektedir.

Dördüncü albüm olarak karşımıza çıkan One Fine Morning ise yeni bir başlangıcın ve yepyeni bir vokalin etkilerini içerir. RCA'den ayrılıp GRT'ye geçtikleri sırada vokali devralan Bob McBride sayesinde albümün daha fazla sattığı ve ticari başarı yakaladığı söylenir. Birçok açıdan da doğrudur bu saptama. Zira dördüncü albüm en çok satan albümleri olur ve içinde 2 tane hit single çıkarır. Hatta o kadar başarılı olur ki RCA yanlış yaptığının farkına varır ve adilik denilebilecek bir yaklaşımla, ellerinde kalan Lighthouse parçalarından One Fine Light adıyla bir toplama albüm yapıp piyasaya sunacak kadar ileri giderler. RCA'den çok gruba faydası olur bu yaklaşımın. Daha çok tanınır / bilinir hale gelirler. Bir sonraki yıl kaydedecekleri efsanevi Lighthouse Live konser kaydına da önayak olur.

1974 yılına kadar 3 stüdyo albümü daha yayınlayan grubun müzikal anlayışı grubun kurucusu Prokop'un bile hoşuna gitmez ve ayrılır. Kalanlar yola devam etmek için uğraşsalar da 2 yıl boyunca sadece konserlerde boy gösterirler ve 1976 yılında dağılırlar.

Jazz Rock'tan bahsettiğimizde adlarını sıkça andığımız Blood, Sweat & Tears ve Chicago'nun yolundan ilerleyen Lighthouse, yaptıkları müziğe pek çok türden eklemeler yaparak ilerlemeyi tercih etmişler. Saksafon, Trompet, Trombon gibi üflemelilerin sık kullanıldığı albümlerinde coşkulu parçalara imza atmışlar.


LIGHTHOUSE

Bobby McBride / Lead Vokal, Vurmalılar
Ralph Cole / Gitar, Vokal
Paul Hoffert / Piyano, Vibes
Louie Yacknin / Bass
Skip Prokop / Davul, Vurmalılar, Vokal
Don Dinovo / Viola
Dick Armin / Çello
Pete Pantaluk / Trompet
Howard Shore / Saksafon
Larry Smith / Trombon, Vokal
Keith Jollimore / Saksafon, Flüt, Vokal

Konuk Müzisyenler:
"The Maltese Moon" / Vurmalılar
"The Edmonton Hawks" / Vurmalılar
Jimmy "Teeth" Ienner / Bass, Vokal

ONE FINE MORNING

01. Love Of A Woman (5:52)
02. Little Kind Words (4:15)
03. Old Man (5:35)
04. Sing Sing Sing (3:22)
05. 1849 (6:12)
06. One Fine Morning (5:14)
07. Hats Off (To The Stranger) (3:37)
08. Show Me The Way (2:25)
09. Step Out On The Sea (5:04)
10. Sweet Lullaby (4:56)

3 Ocak 2023 Salı

Cincinnato / Cincinnato (1974)

70'lerin başında bir hayli yoğun ve karmaşık durumda olan İtalyan rock müziği içerisinde bir anda parlayıp sönen yıldızlardan biri de Cincinnato. Tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yok. Ama deneyimsiz ve hiç bilinmeyen müzisyenler tarafından kurulmuş, şans eseri denilebilecek bir şekilde albüm anlaşması yapmış ve tek albüm kaydedip dağılmışlar.

1970 yılı başlarında kurulan grup önceleri Eros Natura adıyla biliniyorlarmış ama albüm anlaşmasını yaptıklarında yapımcı firmanın ısrarı ile isim değişikliğine gitmişler. Tek albümlü efsaneler listemizde kendine yer bulabilecek niteliklere sahip olan albüm 3 gün gibi kısa bir sürede, stüdyodan hiç çıkmadan kaydedilmiş. Progressive etkileri bir hayli fazla olan bu Jazz Rock ya da daha doğru tanımla Fusion albümü 4 parçadan oluşuyor. Albümün ilk yüzünde 3 parça bulunuyor ve parçalara genel olarak piyano üzerine kurulmuş bir şekilde ilerliyor. Fakat arada bir hayli ilgi çekici gitar atraksiyonları mevcut. 

Bazı yerlerde melodik bir yapıya bürünse de ilk bölümün parçalarının genelinde fazlasıyla rahat bir yapı mevcut. Pek çok müzik türü ve tarzına giriş çıkışlar yaparak parçaları ilginç hale getirmişler. Hızlı ve agresif bir şekilde başlayan parça bir yerde bambaşka bir yere eklemleniyor ve siz nerede kaldığınızı bile hatırlayamaz durumda buluyorsunuz kendiniz.

Grup elemanlarının, Eros Natura iken kendilerini Art Rock olarak tanımlamış olmaları Cincinnato dönemi için pek geçerli bir durum değil. Jazz kalıplarını bir hayli zorlayarak ilerledikleri albüm boyunca "Art"a yakışır pek çok bölüm bulunmakla birlikte grubun Art Rock tanımlaması içerisine girmediğini, girmemesi gerektiğini belirtelim. Adamlar her anlamda Jazz'ın içinden geçerek kendilerine bir yol çiziyorlar. Jazz'ın pek çok dönemine ait izler bulunuyor albümde. Özellikle avangart yaklaşımlar bir hayli fazla. Dikkatli dinleyiciler için ise albümün pek çok yerinde Bop da Big Band de bulunuyor demekle yetinelim.

Sıkıcı ve boğucu olmayan Cincinnato albümünde favori parça belirlemeye çalışmayın, zira pek mümkün değil. Oldukça zorlayıcı bir şekilde uğraşıp durmanız gerekir. Albümün geneli fazlasıyla etkileyici ve yaratıcı pasajlar içeriyor. Dinlemekle yetinmez de bazen güzeldir.

CINCINNATO

Gianni Fantuzzi / Gitar, Vokal
Donato Scolese / Davul
Giacomo Urbanelli / Klavye
Annibale Vanetti / Bass

CINCINNATO

01. Il Ribelle Ubriaco (10:11)
02. Tramonto D'Ottobre (2:46)
03. Esperanto (7:05)
04. L'Ebete (20:52)

2 Ocak 2023 Pazartesi

Splash / Splash (1974)

1969 yılında kurulan Splash, 10 yıl süren ömrüne 3 albüm sığdırabilmiş İsveçli bir Jazz Rock ve Fusion grubu. Kuruldukların itibaren, oldukça başarılı pek çok canlı performans sergilemişler ama albüm kaydına girebilmeleri ancak 1972 yılında olmuş. İlk albüm bu yıl içerisinde yayınlanırken konumuz olan ikinci albüm ise 1974 yılında piyasaya çıkmış. Üçüncü ve son albüm ise 1978 yılında dinleyiciyle buluşuyor ve albümden 1 yıl sonra da grup bir daha birleşmemek üzere dağılıyor.

Temelde 8 kişilik bir kadroya sahip olan Splash'ın 1974 yılı albümünde çalanlar toplamda 12 kişi. Sayı bu kadar fazla olunca doğal olarak albüm planlı bir hareketten çok Jam Session'larla ilerleyen bir yapıya bürünüyor. Zaman içerisinde kazandıkları deneyimlerin albümdeki bu yapıya büyük katkı sağladığını belirterek başlayalım. Uzun süre boyunca bir arada çalan grup elemanları arasında müzikal anlamda büyük bağlar bulunuyor Yani kim nerede nasıl gireceğini ya da duracağını biliyor.

Splash'ın müzikal anlayışını ilk dönem Chicago'nun müziğiyle benzeştirmek yanlış olmaz. Şüphesiz bire bir aynı değiller ama yapısal benzerlikler çok fazla. Yine de bütün benzerliklerin yanında Splash'in kendine has bir yapısı da bulunuyor. Öyle ki grubun müziği tam olarak Jazz olmadığı gibi Rock içerisinde girmesini sağlayan pek çok şey de tuhaf şekillerde kullanılarak, iş daha da garip hale getirilmiş.

Trompet, Trombon, Saksafon, Flüt gibi üflemelilerin bir hayli fazla olduğu albümde gidiş yönünü Rock ekipmanları belirlese de albümün her yerinden de Jazz akıyor denilebilir. Tempo artıp azalır gibi görünmekle birlikte çok fazla bir ilerleme kaydedemedikleri de ortada. Albümdeki tempo hemen hemen hep aynı yerde seyrediyor. 42 dakikadan oluşan 3 parça ile bu tip bir tempo anlayışını tercih etmek oldukça riskli görünse de Splash bu işin altından oldukça iyi bir şekilde kalkıyor. Herhangi bir saçmalığa mahal vermeden, ritim konusunda aksaklık ya da problem yaşamadan, tempoyu belirli bir seviyede tutup çok fazla dağılmasını engelleyebiliyorlar.

Bu etkide özellikle üflemelilerden gelen destek çok fazla. Temponun artmaya başladığı yerlerde araya girip belirli bir seviyede sabitlenmesini kolaylıkla sağlıyorlar. Değişik bir albüm işte...

SPLASH

Christer Jansson / gitar, Keman, Vokal
Thomas Jutterstrom / Piyano, Org, Synthesizer, Keman, Vokal
Torbjorn Carlsson / Flüt, Saksafon
Kaj Soderstrom / Bass, Vokal
Lennart Lofgren / Trombon, Flugelhorn
Henrik Hilden / Davul
Ahmadu Jarr / Vurmalılar
Sven-Ake Erixon / Maracas
Leif Hallden / Trompet, Flugelhorn
Christer Holm / Saksafon, Klarnet, Fagot
Gunnar / Vokal
Jan-Erik Westin / Vokal

SPLASH

01. Karottorokokrockokrokorock (Elephant Nilson) (20:55)
02. Tiokronorspolkan (6:48)
03. Sambahmadu (13:45)

1 Ocak 2023 Pazar

Moose Loose / Transition (1976)

Yılın ilk gününde İskandinavlar ile giriş yaparak büyük bir risk aldığımın farkındayım. Ama o riskler olmasa hayatın da bir güzelliği kalmıyor işte. Aynı güzellikte başka eklemeleri Kvartetten'den de bekliyoruz. Moose Loose (kabul edelim Geyik Gevşek komik bir isim), Norveç'in en iyi Jazz Rock ve Fusion gruplarından biri. Başlarında Jon Eberson'un olmasından kaynaklı olan bu durum gibi görünse de grubun diğer elemanlarının yetkinlikleri de yabana atılır cinsten değil.

Eberson'ın ilk albüm deneyiminin  Ketil Bjørnstad'ın Åpning albümünde olduğu düşünülürse Moose Loose'dan beklentiler bir hayli fazla yükselecektir. Çok da yanlış bir fikir değil. Yükseltin yükseltebildiğiniz kadar. Bazılarınca pek etkili bulunmasa da Moose Loose da kaydettikleri her iki albüm de takdire şayan işler. Boş verin eleştirmenleri, ahkam kesenleri. Dinleyip kararınızı verin.

1973 yılında kurulan grubun 3 yıllık bir ömrü olabilmiş sadece. Bu kısa süreye de 2 albüm sığdırmışlar. Gerçi bir de Blow Out isimli bir albüm bulunmakta ama o albüm de resmi olarak Moose Loose adıyla kataloglanmadığı için onu diskografiye katmak doğru olmaz. (bkz. Free gibi algılanan ama Free olmayan Kossoff, Kirke, Tetsu & Rabbit albümü gibi) Kaydettikleri iki albüm de Fusion olarak düşünüldüğünde üst seviyede albümler. Doğal olarak 2 albümle kalmış olmaları üzücü bir durum.

Beklentinin aksine albüm Norveç'in o soğuk Jazz hissinden çok ötede bir yerde. Fazlasıyla sıcak ve coşkulu. Bu bakımdan pek çok Norveçli grup ve müzisyenden ayrı bir yerde durduklarını söyleyebiliriz. İnce tonlarda giriş yapan kemanın kulaklarda bıraktığı enfes izler albümü daha da ileriye taşıyor. Ağırlıklı olarak, parçaların temeli kemana dayansa da bazı yerlerde kemanın keman olup olmadığından bile emin olamıyorsunuz. Temponun düştüğü parçalarda yoğun ve boğucu bir hava beklentiniz varsa onu da silin aklınızdan. Olduğu yerde durmayan, durmadan da akıp giden bir albüm Transition. Benzerine az rastlanır cinsten demek de hiç yanlış olmaz.

Klavyelerin ara ara ama nefis şekilde girdiği bölümlerde kendinizi kaybetmeniz olası. Bir anda dikkatinizi farklı bir yere yönlendirebilme yeteneğine sahip. Aldığınız keyfi daha da fazlasına katlıyor.

MOOSE LOOSE

Jon Arild Eberson / Gitar
Håkon Graf / Klavye
Pål Thorstensen / Bass
Espen Rud / Davul
Trond Villa / Keman

TRANSITION

01. Funky Way (8:19)
02. Trees (10:25)
03. Ballad for My LIttle Girl (1:56)
04. Filet (1:23)
05. White (11:38)
06. Graf (5:01)

20 Aralık 2022 Salı

Sinto / Right On Brother (1972)

Onca ağır grubun ardından hafiften yavaşlayıp, bünyeyi dinlendirmek şart oluyor. Hakkını yemek de doğru değil belki ama Sinto biraz daha hafif kaçanlardan biri benim için. Jazz, Blues ve Funk ile birleşen Psychedelic Rock, bütüne bakıldığında ise Progressive Rock diyebileceğimiz ya da Krautrock deyip işin içinde çıkabileceğimiz bir grup ve albüm. Grup hakkında bilgimiz neredeyse hiç yok. Elbette bir yerlerde hakkında bir dolu bilginin olduğu yazılar vardır ama benim görüş alanıma girmedi. Alman grubu olduklarını, kalabalık bir kadroyla coşkulu ve eğlenceli bir albüm yaptıklarını biliyoruz. Hatta ikinci albüm Sonho Negro'yu da dikkate alıyoruz ama o pek de ilk albüm havasında değil, o nedenle de dışarıda tutuyoruz.

1971 yılı sonlarında Jazz kemancısı Hannes Beckmann tarafından kuruluyor Sinto. Fazlaca kadro değişikliği yaşıyor. Krautrock içine dahil edilen, içinde İngiliz ve Amerikalı müzisyenleri barındıran nadir gruplardan ayrıca. Bazı kaynaklarda Fusion grubu olarak kategorize edilseler de o kadar uzağa gittiklerini söylemek pek de doğru olmaz. Jazz albümün temelini oluşturuyor ama Psychedelic Rock, Blues, Folk gibi türler albümün her yerinde kendini belli ediyor.

Beckmann'ın Jazz geçmişi dolayısıyla Jazz'a odaklandığını düşündüğümüz grup kendi tarzını yaratabilmiş gruplardan biri bir yandan da. Keman albümün her yerinde gezinirken, Konga gibi ritim aletleri onu hiç yalnız bırakmıyor. Ritim bölümünün diğer kısmı olan Bass ve davul ise gerçekten e enfes bir iş çıkarıyor albümün genelinde. Gitarın Funk ile başlayıp Psychedelic'e doğru uzanışları, oradan dönüp bir anda kendi halinde bir Jazz gitarına evrilişini dinlemek keyif veriyor insana.

Geneli, başta da belirttiğimiz gibi coşkulu olan bir albüm Right On Brother. Keyfi kaçanın keyfini yerine getirecek cinsten hem de. Dinlerken her yer turuncu, sarı, kırmızı gibi geliyor insana. Bazı noktalarda Santana'nın evrim geçirmiş hali gibi gelirken kulağa, bazı noktalarda ise ilk dönem İngiliz Jazz Rock gruplarını andırıyor. Yazdıkça albümü düşündüğümden fazla seviyor olduğum gerçeği de çıktı ortaya. Tamam başta hafif mafif dedim ama değilmiş o kadar da. Abartıyorum ben de bazen...

SINTO

Hannes Beckmann / Keman, Akustik Bass, Vurmalılar, Vokal
Peter Holzwig / Piyano, Elektrikli Piyano, Org, Marimba, Vurmalılar, Vokal
Alfred Jones / Gitar, Vurmalılar, Vokal
Abu Dram / Davul, Vurmalılar, Vokal
Cotch Black / Konga, Vurmalılar, Vokal, Sesler
Ralph P. Fischer / Bass, Vurmalılar, Vokal

RIGHT ON BROTHER

01 - Right On Brother 7:34
02 - Rome 6:00
03 - Things I See 3:27
04 - In My Times 3:28
05 - Don't Wait 5:16
06 - Everytime 5:18
07 - Another Voice 3:19



19 Aralık 2022 Pazartesi

Solution / Solution (1971)

1969
yılı başlarına kadar The Keys'de birlikte çalmış olan Tom Barlage ve Willem Ennes grubun adını önce Soulution olarak değiştirdiler. Cuby & The Blizzards'tan gelen Hans Waterman ile de iyi anlaşmışlardı. Ama grup kısa süre içerisinde fena halde ikiye ayrıldı. Grup elemanlarının bazıları daha popüler ve melodik şeyler çalmak isterken, bahsettiğimiz üçlü ise Jazz doğaçlamaları üzerinde müzik yapmak istiyorlardı ve kısa süre içerisinde dağıldılar. Üçlü, Solution adını alarak yola devam etti. 1970 yılında gruba dahil olan Peter van der Sande ile ekip tamamlanmış oluyordu.

Hızlı bir şekilde giriştikleri albüm kaydını kısa sürede bitirdiler ve konumuz olan ilk albüm Solution ortaya çıktı. Jazz Rock'ın erken dönemi içerisinde gerçekten de etkili ve enfes bir albüm olmuştu Solution. Etkilendikleri grup ve müzisyenlerden de etkiler içeren albümde John Coltrane, Frank Zappa, Soft Machine gibi isimlerin ayak izlerini görmek de mümkün.

5 parçadan oluşan albüm (aslında 4 parça olarak da düşünülebilir, zira 2.parça Preview 3. parça Phases için giriş niteliğinde) ticari açıdan çok büyük bir başarı yakalamadıysa da gruba başka albümler kaydetmelerini sağlayacak denli rahatlık sağlamıştı. Albümün müzikal kalitesi ise tartışmaya yer vermeyecek şekilde iyiydi. Dönemin Dutch Band'leri düşünüldüğünde ilk akla gelen Symphonic Prog yaptıkları olsa da tam tersine, Jazz'dan beslenen Fusion tam olarak Solution'ın tarzını tanımlıyor. Fakat işin için senfonik öğeler kattıklarını da belirtmeden geçmeyelim.

Albüm baştan sona enstrümanlar üzerinden giden bir yapıda. Vokali çok az duyuyorsun ve bu sizi hiç rahatsız etmiyor. Başından sonuna dek uzanan süreçte fazlasıyla coşkulu şekilde çalıyorlar parçaları. Temponun düştüğü anlarda bile o coşkuyu size hissettiriyorlar. Klavyenin açtığı yolda, saksafon ve flütle birlikte ilerleyen parçalar ritim bölümünün işini sonuna kadar iyi yapmasıyla birlikte neredeyse bir baş yapıt niteliğine bürünüyor. Bazı noktalarda daha önce incelediğimiz Secret Oyster'ı anımsatan bir elektrikli piyano ve saksafon ile karşılaşsak da kendi tarzlarını yaratarak benzersiz bir niteliğe sahip olduklarını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Arşivde olmazsa olmaz albümlerden biri.

SOLUTION

Willem Ennes / Piyano, Elektrikli Piyano, Org
Tom Barlage / Alto Saksafon, Soprano Saksafon, Flüt
Peter van der Sande / Bass (1-5), Vokal (3)
Guus Willemse / Bass, Vokal (6-10)
Hans Waterman / Davul

Konuk Müzisyen:
Steve Boston / Konga, Cowbells (3)

SOLUTION

01. Koan (7:50)
02. Preview (0:51)
03. Phases (12:19)
04. Trane Steps (10:19)
05. Circus Circumstances (7:03)

13 Aralık 2022 Salı

Secret Oyster - Sea Son (1974)

Daha önce adından söz ettiğimiz Burnin Red Ivanhoe’nun dağılması ardına 1972 senesinde kurulan Secret Oyster adını yine Burnin Red Ivanhoe’nun kendi adlarını taşıyan 1970 tarihli albümünün kapanış parçası “Secret Oysters Service” ten alıyor.

Burnin Red Ivanhoe’nun aksine ilk albümleri ile Psychedelic Rock'tan arınmış bir tür ağırlıklı Jazz Fusion harmanında takılmışlar. (ki bu albüm de taş gibi) Bahsedeceğim ikinci albümleri Sea Son ile daha çok Gong ve Colosseum’un 1970’lerin ortalarından sonra yöneldiği tarzda Jazz Fusion akımına kapılmış, neredeyse birebir örnek aldığı Mahavishnu Orchestra ve Miles Davis gibi babaların da gerisinde kalmamışlar.

Genel anlamda kulaklara Mahavishnu’nun Billy Cobham’sız hali (ilk albümden sonra grubu terk eden Bo Thrige Andersen olmadığından) gibi gelse de en az onlar kadar yaratıcı komposizyonlara ve icra yeteneğine sahipler. Claus Bøhling gitarda McLaughlin gibi yardırırken, Jan Hammer’ın izdüşümü Kenneth Knudsen synth ve piano ile atmosferi dengelemekte büyük iş başarıyor. Atmosfer bazen birbirine giren bir dolu ses yığınına dönüşen, her enstrümanın ayrı sololar attığı kakafoni şovuna da dönüşebilse de Karsten Vogel’ın atmosfere olan Miles etkisi derinden ve armonilerde büyük fark yaratıyor. Jess Staehr ve Thrige Andersen’in yerini alan Ole Streenberg’in altyapıdaki sadelikleri bahsettiğim kakafonik durumların da bir nebze önüne geçiyor.

İlk albümdeki çiğ ama orijinal sound'un yerini alan ayakları yere basan ama pek çok döneminin babalarından da ağır etkilenmiş müzikaliteleri pekala deneyimlemeye değer.

SECRET OYSTER

Claus Bøhling / Gitat
Kenneth Knudsen / Piyano, Moog
Karsten Vogel / Alto & Soprano Saksafon, Org
Jess Staehr / Bass
Ole Streenberg / Davul, Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Finn Ziegler / Keman (1,5)
Hans Nielsen / Keman (1,5)
Bjarne Boie Rasmussen / Viola (1,5)
Erling Christensen / Çello (1,5)
Palle Mikkelborg / Strings Score & Düzenlemeler (1,5), Trompet (3,6)
Kasper Winding / Konga, Vurmalılar (3)

SEA SON

01. Oysterjungle (2:57)
02. Mind Movie (9:14)
03. Pijamamafia (6:07)
04. Black Mist (3:40)
05. Painforest (5:40)
06. Paella (8:23)

21 Kasım 2022 Pazartesi

Triangle / Triangle (1970)

1967
yılı ortalarında Paris'te kurulan grup 3 kişiden oluşuyordu. Papillon (Kelebek) lakaplı Gérard Fournier'in başı çektiği grup uzun bir süre başarı elde edemedi. Grup elemanları sürekli değiştiği halde bir türlü doğru frekansı yakalayamamışlardı. 1969 yılında yayınlanan ilk 45'likleri ne ticari anlamda ne de kalite açısından iyi değildi. 1970 yılında ise başarıyı yakalamanın yolunu Elegié A Gabrielle 45'liğinde buldular. Parçanın hikayesi başarı yolunun açılmasında büyük katkı sağlamıştı. Öğrencisine aşık olup intihar eden Gabrielle Russier'in gerçek hikayesinden yola çıkan sözler oldukça etkileyiciydi ve gruba albüm anlaşmasını sağlamıştı.

İlk albüm müzikal olarak oldukça kaliteliydi ve büyük başarı sağlamıştı. O kadar öne çıkarmıştı ki grubu, rock müzik yazarları ve eleştirmenleri tarafından yılın en iyi rock gruplarının başında isimleri Ange ile birlikte anılmaya başlamıştı. 1972 ve 1973 yılında çıkardıkları albümlerin ardından grup, elemanların birer birer ayrılmasıyla dağıldı. Geride kalanlar devam etmek için çabalasa da eski ruhu kaybetmişlerdi ve Triangle için yapacak çok bir şey kalmamıştı.

Konumuz olan ilk albüm o kadar çok yönü bir albümdür ki pek çok farklı kaynakta grubun dahil edildiği tarz ya da tür değişiktir. Prog Related, Heavy Psychedelic Rock, Jazz Fusion gibi janrlara dahil edilmekle birlikte en genel ve belki de en doğru tanım Progressive Rock yaptıkları yönünde olanlarıdır. Albümde Jazz ve Rock bileşimleri, Psychedelic Rock'ın ileri derecede ağır varyasyonları ve hatta Folk ezgilerine mutlaka rastlarsınız. Deneysel yönü de bir hayli fazladır Triangle albümünün. Farklı tarzlar ve türler tek potada eriyip Fransız süzgecinden geçerek gelir kulağınıza. Erken dönem Fransız Progressive Rock'ının en iyi örneklerinden biridir.

Bir noktada her şey çok karmakarışık hale gelir gibi olsa da aslında kendi dinamiklerini kullanan, kendine ait bir yapıya sahiptir grubun müzikal anlayışı. Fournier'in katkısının tartışılmaz olduğu bu anlayışa grubun diğer elemanları da kendilerinden çok şey katarak eşlik ederler. Fırtınalı bir denizde karayı görememenin verdiği endişe ile sabah uyandığınızda yüzünüze vuran güneşin sıcaklığı arasında gidip gelen, değişik ve etkileyici bir tarza sahiptir Triangle.

TRIANGLE

Paul Farges / Gitar
François Jeanneau / Klavye, Üflemeliler
Gérard "Papillon" Fournier / Bass, Vokal
Jean-Pierre Prévotat / Davul

Konuk Müzisyen:
Alain Renaud / Gitar (6,7)

TRIANGLE

01. Peut-Être Demain (4:55)
02. Left With My Sorrow (6:05)
03. Blow Your Cool (7:20)
04. Guerre Et Paix (9:25)
05. M.L. - G.G. (1:38)
06. Cameron's Complaint (9:25)

19 Kasım 2022 Cumartesi

Missing Link / Nevergreen! (1972)

70'lerin başında kurulup tek albüm yayınlayıp dağılan Missing Link Almanya'nın belki de en enteresan albümlerinden birine imza atmıştır. Jazz Rock / Fusion janrına dahil edilen albümde pek çok farklı tarza ait bir o kadar çok da yeni keşif olarak adlandırılabilecek bileşenler bulunuyor. Grup dağıldıktan sonra grup elemanlarının bazılarının Sahara ve Between'e bazılarının Embryo'ya gittiği düşünülürse bu müzikal farklılık daha rahat anlaşılabilir.

Temelde Embryo, Kraan ya da Thirsty Moon gibi gruplarla aynı kuşak içinde kabul edilirler. Albümü dinledikçe bu sınıflandırmanın pek de doğru gelmediğini anlıyorsunuz. Missing Link adı geçen gruplar gibi oturmuş bir havaya sahip değil. Doğal olarak da yaratıcılık yönünden daha ileride görünüyorlar. Progressive Jazz Rock alanında değişik bir hava yakalamayı başarabilmişler. Şüphesiz bu, diğer gruplarından daha iyi olduklarını göstermez ama diğerlerinin yanında tarzları daha ayrıksı duruyor.

Hemen hemen her parçada, yukarıda da bahsettiğimiz yeni keşifler bulunuyor. Bir noktada ipin ucunu kaçırmışlar da nereye gittiklerini kendileri bile bilmiyor gibi bir durum sezinleseniz de enstrümanlar ile o kadar iyi toparlıyorlar ki gerçekten de bile isteye yaptıkları konusunda netleşiyorsunuz. Parçalarda belirgin bir aletin öne çıkması pek görülen bir şey değil. Onun yerine özellikle gitar, klavye ve saksafonun birlikte ilerlediği parça yapısını tercih etmiş olmaları albümdeki yapıyı fazlasıyla ileri taşıyor. Tek alete yüklenip solosuyla işi kurtarmak yerine daha zorunu deneyip 3 farklı enstrümanı öne çıkarmayı tercih etmişler. Bu konuda da oldukça başarılılar.

Elbette albümde sololar da bulunuyor ama bunu çok önemsemedikleri ortada. Daha önceleri paylaştığımız Ardo Dombec belki de yapısal olarak Missing Link ile benzeşen en yakın grup diyebiliriz. Ardo Dombec'teki başı boşluk burada da karşımıza çıkıyor. Bu nedenle de grubu / albümü sevmekle sevmemek arasında kalmak kaçınılmaz. Herkesin tercih etmeyeceği bir müzikal anlayışa sahip olduklarını söylemeden geçmeyelim. Ama değerini bilenler için de gerçekten ileride duran bir albüm. Nevergreen! ile bağ kurmanız oldukça zor olabilir, fakat o bağı bir kez kurduğunuzda albümden vazgeçmek gibi bir şansınız kalmıyor. Tek albümlü efsaneler listesinde yeri her zaman hazır.

MISSING LINK

Markus Sing / Gitar
Gunther Latuschik / Saksafon
Gabriel Dominik Mueller / Vokal
Dieter Miekautsch / Klavye
Dave Schratzenstaller / Bass
Holger Brandt / Davul

NEVERGREEN!

01. Spoiled love (5:19)
02. Song for Ann (2:49)
03. Time will change (5:31)
04. Only me (5:07)
05. Sorcery (5:23)
06. Filled up (6:26)
07. Kids hunting (6:11)

9 Kasım 2022 Çarşamba

McLuhan / Anomaly (1972)

Chicago
'dan sadece Chicago'nun (Chicago Transit Authority) çıktığını düşünüyorsanız yanılırsınız. Özellikle Jazz Rock janrında pek çok gruba ev sahipliği yapar bu şehir. Çoğu da bilinmez ama. McLuhan da bu bilinmeyen Chicago'lu Jazz Rock gruplarından biridir. 1969 yılında çok yönlü müzisyen David Wright tarafından kurulur. Besteleyen, sözleri yazan, vokal yapıp trompet çalan Wright grubun frontman'i olmanın ötesinde, tek kişilik grup gibi de görülebilir.

Başlangıçta hafta sonları balolarda, partilerde çalan bir gruptular. Eleman değişiklikleri ve Wright'ın kontrolü ele almasıyla birlikte daha değişik bir tarza doğru yola çıktılar. Yerel bir barda her hafta çıkmaya başladıklarında kendilerine küçük çaplı bir hayran kitlesi edinmişlerdi. Jazz üzerine yoğunlaşmış bir tarzda çalıyorlardı ama grubun diğer elemanlarının aksine Wright'ın değişik fikirleri vardı. O parçaların içine farklı şeyler eklemeyi seviyordu. Bebek ağlama sesleri, çalışan makine sesleri, tuhaf enstrümanlardan çıkan sesler, eski filmlerden tırtıkladıkları sesler o dönemde sahnede sürekli kullandıkları şeylerdi.

McLuhan'ın 1,5 yıl kadar süren ömründe yapabildikleri en son şey ise albüm kaydı idi. Albümden sonra o kadar hızlı dağılmışlardı ki tanıtım, promosyon işleri için tek bir konser ya da dinleti bile verememişlerdi. Bu nedenle de uzun süre gözden kaçan kaliteli gruplardan biri olarak anıldılar.

Albümdeki tarzları Jazz Rock / Fusion ya da kısaca Fusion olarak anılmakla birlikte İngiliz Psychedelic Rock'ından gelen yansımaları, sürekli gelişip değişen eklektik yapısına eklediğinizde canlı, baştan çıkaran ve fena halde keyif veren bir Jazz Rock elde ediyorsunuz. Zaten 4 parçadan oluşan albümün genelinde çok karmaşık kompozisyonlar, yorucu düzenlemeler ya da kulak tırmalayan herhangi bir şeye rastlamıyorsunuz. Başladığı temponun kontrolünü elden bırakmadan 40 dakikaya yakın bir süre boyunca sizi pek çok yere götüren bir albüm Anomaly.

Kişisel olarak da Jazz Rock'ın çok ötesinde bir yerde durduğunu belirtmeliyim. Düzenli bir yapıda giderken bir anda ortaya çıkan Jam anlayışı, elektrik çarpmışçasına sizi etkileyen gitarları, kimi zaman iç acıtan kimi zaman coşkuyla dolan vokalleri ile Blues'dan etkilendikleri de açık şekilde görülüyor. Klavyelerin girip ortalığı darma duman ettiği, ritim bölümünün ise durumu toparlamak için en ufak çaba sarf etmediği, kimi zaman melodik kimi zaman deli saçması şeylere dönüşen fazlasıyla yaratıcı bir arşivlik.

McLUHAN

Dennis Stoney Philips / Gitar, Vokal
Tom Laney / Org, Piyano
David Wright / Trompet, Vokal
Paul Cohn / Flüt, Klarnet, Tenor Saksafon
Neal Rosner / Bass, Vokal
John Mahoney / Davul, Vokal

Konuk Müzisyenler:
Bobby Christian / Timpani (1), Ksilofon (1,3), Çanlar (3)
Michael Linn / Davul (3)

ANOMALY

01. The Monster Bride (10:36)
02. Spiders (In Neals Basement) (5:57)
03. Witches Theme And Dance (9:47)
04. A Brief Message From Your Local Media (9:59) :
        a)The Garden
        b) The Assembly Line
        c) Electric Man
        d) Question

26 Ağustos 2022 Cuma

Billy Cobham / Spectrum (1973)

Erken yaşta tanıştıkları müzik hakkında (muhtemelen genlerin de etkisi ile) hem teknik hem de bilgi anlamında biz müzikseverlerden fersah fersah ötede olan pek değerli jazz müzisyenlerinin irite edici derecede özgüvenlerini masaya yatırsam mı diye düşünüyorum da 4 yaşında davula başlamış birinin de 24 yaşında Miles Davis ile çalmış olması, bir sene sonra John McLaughlin ile Mahavishnu Orchestra’yı kuruşu ve iki sene sonra da Spectrum ile solo kariyerine adım atması bu açıdan bakılınca gayet doğal geliyor. (Bill Bruford ve Phil Collins etkiledikleri arasında gerisini siz düşünün)

İlk albümü Spectrum; adından içerisinde müziğe dair her şeyi, kapağından da henüz keşfedilmemiş evrenin sırlarını dahi bulabileceğimiz anlaşılıyor ve daha açılış parçası Quadrant 4’un double bass davulları ile neye uğradığınızı şaşırmanız kaçınılmaz. Meteor kuşağında geminizi sürercesine, kulağınızın yanından vızır vızır geçen melodilerle mest oluyorsunuz. Bu arada müzmin stüdyo bassçısı Lee Sklar parçaya sıradan bir blues gamıyla giriş yapsa da Mahavishnu’dan alışık olduğumuuz klavye ve guitar atışmaları parçayı domine ediyor. Klavyede Vishnu’dan miras Jan Hammer olduğunu da belirteyim. (Miami Vice’ın da bestecisi ile aynı adı taşıyor herhalde, isim benzerliğidir, di mi, öyle olsun lütfen) (GO Not: Malesef aynı Jan Hammer :))

Cobham’ ın “Searching for the right door” ile davula ince bir ayar verdikten sonra Spectrum'a geçmesiyle standart funk ve jazz harmanı karşımıza çıkıyor. Kesinlikle kötü değil ama yaratıcılık konusunda bekleneni vermeyen vasat bir parça. (Siz nasıl diyor? Filler? Dolgu? Bas gitsin?) Yani evet; çıktığı dönemde Billboard Jazz listesinin zirvesini görmüş, genelde de 26. olabilmiş bir albümde bile “bu da böyle olsun” denebiliyor. Ha buradaki vasat, böylesine iddialı bir albümün içerindeki duruşu ile alakalı yoksa herhangi bir grubun en baba şarkısı olabilir niteliktedir, belirteyim.

Albüme aynı formülde Anxiety ile yine bir davul ayarı yapılarak (ki bu noktada davula düşmanca davranıldığını düşünüyorum) devam ediyor fakat bu sefer Taurian Matador’da bir gitaristin teli koparmasına rağmen hunharca solo atmaya devam etmesine şahit oluyoruz. İlk dakikanını sonuna gelirken tüm enstrumanların crescendo durumuna geçişi ile nefessiz aldırmadan seyreden bir dakika sonrasında parça başa dönerek kapanıyor.

Albümünün geri kalanına fazla takılmadan (hemen hemen aynı formül) albümü özel kılan malum parça Stratus’tan bahsetmek lazım. Muazzam bir intro ile giriş yapıp size stratosferden dünyayı izletirken, bir anda üzerinize ateş açan uçak savar misali davullarla modunuzu allak bullak edip, o meşhur tekrarlayan bass ritmi üzerine herkesin hünerlerini bir bir sergilediği yapıya dönüşür. Son dakikasına girildiğinde ise neler yaşayacağınızı anlatmayayım, dinleyin. Bir de Lee Sklar’ın videosunu izleyin, adamda albümle (ve etrafında dönen her şeyle) ilgili bir dolu anı var.

BILLY COBHAM

Billy Cobham  / Vurmalılar
Jan Hammer / Elektrikli Piyano, Moog Synthesizer, Piyano
Tommy Bolin / Gitar (1, 3b, 4, 6b)
Lee Sklar / Elektrik Bass (1, 3b, 4, 6b)
Joe Farrell / Soprano ve Alto Saksofon, Flüt (2b, 5b)
Jimmy Owens / Flugelhorn, Trompet (2b, 5b)
John Tropea / Gitar (5b)
Ron Carter / Akustik Bass (2b, 5b)
Ray Barretto / Conga (2b, 5b)

SPECTRUM

01 - Quadrant 4:30
02 - a. Searching for the Right Door / b. Spectrum6:33
03 - a. Anxiety / b. Taurian Matador 4:45
04 - Stratus9:50
05 - a. To the Women in My Life / b. Le lis 4:00
06 - a. Snoopy's Search / b. Red Baron 7:39



ICG

20 Eylül 2016 Salı

Ekseption - Ekseption (1969)


Hollanda’dan grup çıkar mı demeyin. Ekseption, sanılanın aksine,yaptığı müzik ile kendisini kısa sürede tanıtabilmeyi başardı. Grubun ilk albümüne baktığımızda, şarkı isimlerinin tanıdık gözükmesi normaldir. Bunun nedeni, grubun klasik müzik parçalarını jazz fusion-prog-senfonik bir geçişgenlikte sunarak, dinleyicide adeta saydığım bu üç türden herhangi birini sevmese bile, yarattıkları kompozisyondaki  uyum sayesinde kendilerini bir şekilde içlerine çekmeyi başarabilmekteler.

Grubun paylaştığım ilk albümü olan bu albümün çıkışında dönemin Philips’inin katkısı yadsınamaz. Albümde kimlerin bestesi yok ki; Beethoven,Brain Bennatt,Aram Khachaturian ve niceleri…

Albümü sıradan 60’ların progresif albümleri gibi bakmak yanlış olur .Grup, sadece klasik müziğin topluma mal olmuş önemli bestelerini sanki kendilerine aitmiş gibi bir hava içinde çalmaktalar. Albümde sadece Little X Plus adlı parça grubun kendisine ait. Progresife ve caza dair aklınıza ne geliyorsa bütün enstrumanları şarkılarda duyabilmek mümkün. Grubun en önemli özelliklerinden bir tanesi, doğal olarak bahsettiğim gibi, parçaların klasik müzik bestelerinden alındığı için, büyük bölümünün enstrumantal parçalardan oluşması. İlk üç sonrasında oluşan eleman değişikliğinde çok kısada olsa sözlü parçalar icra ettiler (1970-1972 arası).

Klasik müzikten haz etmeyen bireylere kendilerini sevdirecek nitelikte çalışmaları var. Grubun ana elemanı Rick van der Linden’in grubun müzikal anlamdaki çizgisinin oluşmasında etkisi tartışılamayacak nitelikte. Bir dönem gruptan ayrılması ile grup içerisinde o kadar değişiklik oluyor ki neredeyse dağılma noktasına bile geliyor. İllaki grubun yaptığı müziği başka gruplarla lanse etme gerekirse, Crimson-Camel-Tull sevenlerin bakmasında fayda var. Albüm o kadar hızlı akıyor ki, sanki rüyadaymışsınız hissiyatına kapılabilirsiniz.

Yukarıda saydıklarımın dışında Beethoven ve Khachaturian sevenlerin Ekseption’u beğeneceklerine inanıyorum (Bir Khachaturian dinleyicisi olarak benim düşüncem bu yönde) Albümdeki sonu dance ile biten parçalar, orjinaline nazaran daha vurgulu ve gerçekten dans etme isteği bile oluşturmakta. Açılış parçası olan 5.senfonin klasik biçimde başlayıp, yer yer senfonik öğelerle birleşerek şahane bir mash up deneyimi oluşturmuş. Grubun diğer albümleri zamanla oluşan eleman değişikliklerinin etkisiyle, yer yer düşüşler hissediliyor. Özellikle bu albüm dışında bundan sonra çıkan iki albümü de edinmekte fayda var. En kısa zamanda o iki albümü paylaşmak umuduyla.


İyi dinlemeler.


EKSEPTION 

Rein Van Den Broek - Trompet
Rick Van Der Linden - Klavye
Cor Dekker  - Bas Gitar
Peter De Leeuwe - Davul  -Vokal
Rob Kruisman - Saksafon - Flüt - Vokal
Huib Van Kampen  - Solo Gitar - Tenor Saksafon


EKSEPTION 

1 – The 5th
2 – Dharma For One
3 – Little X Plus
4 – Sabre Dance
5 – Air
6 – Ritual Firedance
7 – Rhapsody In Blue
8 – This Here
9 – Dance Macabre Opus 40
10 - Canvas

31 Aralık 2013 Salı

Placebo - Placebo (1974)

E madem "yeni yıla nasıl girersen öyle devam eder".. buyrun Placebo'ya... Gerçek anlamda farmakolojik açıdan hiçbir etkisi olmasa da Belçika çıkışlı bu grup yeni yıla daha sakin, daha rahat ve umutla girmenizi sağlayacaktır. Bu da iyi bişey tabi. Di mi?

Genel olarak Jazz Rock / Fusion olarak tanımlayabileceğimiz Placebo müziği 1974 tarihli bu albümde en yalın, en sade hali ile karşımıza çıkar. Standart tempo ile giden ve birbirine basit geçişlerle bağlanan sağlam melodiler enstrümentalistlerin başarılı yorumlarıyla kulaklarımıza enfes bir ziyafet sunar. Özellikle nefesli çalgıların ön plana çıkarak zarif dokunuşlarla parçaları işlemesi ve bununla birleşen grup lideri Marc Moulin'in klavyesi ile tabi ki Philip Catherine'in gitarı basitlik ve durağanlığı karşı konulmaz bir haz/keyif durumuna dönüştürür.

Geniş kitlelerce pek bilinmese de Belçika müziğinin önemli isimlerinden olan Moulin'in kişisel projeleri olarak bile sayabileceğimiz Placebo albümleri toplamda 4 tanedir ve her arşivde mutlaka bulunmalıdır. Moulin'in Placebo'dan hemen sonra yine Belçikalı grup Aksak Maboul'un kuruluş kadrosunda yer aldığını de belirtmeden geçmeyelim. 

Sayısal olarak bakıldığında blog 7.yılına giriyor bu yeni yıl ile birlikte. Bu süre zarfında aramıza katılanlara, bizimle birlikte eldeki bilgilerini paylaşanlara, eleştirileriyle bilgi eklemeleriyle bize destek olanlara ve en çok da "iyi bişeyler yapalım" mottosuyla çıktığımız yolda yapabildiklerimizin gerçekten iyi etki bırakabileceğine bizi inandıran takipçilere teşekkür ederiz. 

İyi bir yıla iyi bir başlangıç yapmanız dileğiyle...

PLACEBO

- Marc Moulin / Klavye, Synthesizer
- Nick Fissette / Trompet
- Richard Rousselet / Trompet
- Alex Scorier / Saksofon, Flüt, Akordeon
- Frans Van Dijk / Trombon
- Johnny Dover / Bass Klarnet, Saksofon, Flüt 
- Francis Weyer / Gitar, Bass
- Nick Kletchkovski / Bass
- Freddy Rottier / Davul, Vurmalılar
- Garcia Morales / Davul
- Yvan de Souter / Bass
- Philip Catherine / Gitar

PLACEBO

1. N. W. (8:38)
2. Plotselling (7:37)
3. Bosso (3:20)
4. Dag Madam Merci (3:10)
5. Hop Hop (4:32)
6. Tanga (3:33)
7. Stomp (7:35)
8. S. U. S. (4:22)


23 Nisan 2012 Pazartesi

Os Mundi - 43 Minuten. (1972)


Os Mundi Berlin’den çıkmış ve bize 1970’lerde iki stüdyo albümü bırakmış Alman rock grubudur. İlk albümleri Katolik ilahilerinin yorumlandığı bir konsept albüm olan “Latin Mass” olsa da (ki buna benzer bir çalışma The Electric Prunes’un “Mass in F Minor” albümünde denenmiştir) bu yazımda tanıtacağım albümleri  “43 Minuten”. İlk albümleriyle kıyaslandığında bu albümün Jazz Rock ağırlıklı olduğu rahatlıkla söylenebilir.  Bunun yanında psychedelic ambiyans albümde rahatlıkla hissedilmekte. Uzun gitar jamlerinin yanı sıra saksafon, flüt gibi enstümanlar da uzun bölümler halinde kulaklarımızı bayram ettiriyor. Zaten kişisel kanaatim progresif rock’dan bahsedilecekse dinleyen kulakların saksafon ve flüt sosuna iyice bandırılması gereklidir.

Albümün açılış şarkısı “A Question of Decision” davulun eşlik ettiği hoş bir bas çizgisini, gitar ve saksafonun eşliğinde açılıyor ve ikinci dakikadan itibaren oldukça karanlık bir doğaçlama bölümüne geçiyoruz. Doyurucu ve yer yer enerjik bir flüt bölümünden sonra şarkı eski düzenine dönerek nihayete eriyor. İkinci şarkı “Triple”, saksafon ve çello ağırlıklı bir şarkı, önceki şarkıdan aldığı karanlık atmosferi stilistik bir vokal ve diğer enstrümanların eşliğinde sürdürüyor. “Missile” süre giden saksafon ve uzun bir gitar jaminden oluşan tempolu bir şarkı. “It's All There” albümdeki favori şarkılarımdan; düalistik sözleriyle vokalin ön planda olduğu ve doğu ezgilerinin ağırlıklı olarak kullanıldığı etkileyici bir şarkı.  “Isn't It Beautiful” ise aksak ritmli ve saksafon emprovizasyonlarından oluşan tempolu bir şarkı, hemen ardından gelen “But Reality Will Show” jazz öğelerinin ağırlıklı hissedildiği ve hemen ardından insandan uçurumdan düşüyormuş hissi uyandıran psychedelic bölümleriyle kendinden geçiriyor. Bütün bunların ardından albümün kanımca en cool şarkısı “Children's Games” geliyor. Bir süre orta tempoda vokalle hoş bir biçimde devam eden şarkı ikinci dakikanın sonuna doğru bas ritminin dikkat çekiciliyle kesiliyor ve insanı hemen yakalayan doğaçlama flüt bölümüyle kendimizi iyi hissediyoruz. Ama daha bu başlangıç; saksofon ve çelloyla birlikte ritim gittikçe hızlanıyor birden kesilip tam gaz bir doğaçlama bölümüne daha açılıyoruz. Kafamızı duvara biraz vurduktan sonra şarkı durulup nihayete eriyor. "Erstickubungen” albümün en jazz kokan şarkılarından flüt, çello ve saksofon bölümlerinden oluşan karmaşık ritmli bir parça. Albümün kapanış şarkısı ise konuk müzisyen “Conny Plank”in solo gitarıyla eşlik ettiği "Fortsetzung Folgt".

Os Mundi miras bıraktığı iki albümüyle dönemin müzikal çevresi göz önüne alındığında adından söz edilmesi gereken bir grup. Müzikte eklektizm her zaman güzel sonuçlar doğuran bir durum değildir. Buna rağmen “43 Minuten” farklı formların bir arada güzel bir şekilde harmanlandığı bir albüm. Sonuç olarak Out of Focus, Embryo gibi gruplardan hoşlananlar için edinilmesi gereken bir albüm olduğu düşüncesiyle huzurlarınızdan ayrılıyorum. 

Os Mundi – 42 Minuten

1. A question of decision (7:40)
2. Triple (5:07)
3. Missile (3:05)
4. It's all time
5. Isn't it beautiful (2:17)
6. But reality will show (6:30)
7. Children's games (7:59)
8. Erstickubungen (6:21)
9. Fortsentsung Folgt (1:17)

Albüm Sanatçıları:
- Udo Arndt / gitar, klavye, vokal, perküsyon
- Andreas Villain / bas
- Dietrich Markgraf / saksafon, flüt
- Christoph Busse / davul, gitar, vokal
- Buddy Mandler / perküsyon
- Mikro Rilling / çello, perküsyon, vokal
- Ute Kannenberg / vocal

Konuk Sanatçı : Conny Plank/ gitar



6 Aralık 2011 Salı

Eela Craig - One Niter




İlk albüm tanıtımımı beni ilk dinlediğimde aynı şarkıda ''şimdi nasıl bir enstrümana geçiş yapacaklar!'' şeklinde meraklara sevk eden senfonik rock'la kaynaşan Avusturyalı progressive rock grubu Eela Craig ile yapıyorum. Rastgele.

1970 yılının başlarında kurulmuş. Sorsanız ki o zamanlar(70'ler) Avusturya'sındaki progressive hareket ne alemdeydi diye, tüm ayaklanmanın özeti Eela Craig'dir diyebilirim. 
Eela Craig'i progressive rock yapan öncü gruplarla karşılaştırmanın pek mümkün olduğunu söyleyemem. Kullandıkları enstrümanlar bakımından bile ayrılırlar. Flüt, keyboard, perküsyon'u yoğun olarak kullanırlar. Gitarın flüte ve perküsyona eşlik ettiğini duyacaksınız. Mellotron zaten var. Adamlar flütü katarak kremşantinin üstüne çilek eklemişler bi' hayli. Oyoyoy. Neyse.


''One Nite'', Eela Craig'in 1971 yılında çıkardıklarıı ilk albümün ardından 5 yıl aradan sonra ortaya çıkardıkları ikinci albüm olmakta. İlk albümün ardından gelen belki de beklentileri tam olarak karşılamayan ve ilk albümden çok daha fazla senfonik ögelerle dolu ve hatta fusion etkilerinin daha fazla görüldüğü bir albüm olmuş ''one niter''. Bu albümü benim için özel yapan, albümde yer alan iki farklı konseptteki parçalardır. Biri ''circles'' diğeri ''one niter medley''. Aynı parçada çok farklı geçişler yaptıklarının herkesin gözüne sokulduğu iki parça oluyor bunlar. ''Circles'', 4 koldan sararken ''one niter medley'' de 5 koldan sarıyor dinleyiciyi. 

Albümün diğer parçalarında introların ''sessizlikten'' oluşması şarkının ilerleyişini çok belirgin şekilde görmemizi sağlıyor. Way down ve Loner's Rhyme bunun kanıtı. Way down çalarken Pan'ın vadilerde sekerek flüt çaldığını resmediyor beynim. Keyboard'dan çıkan sesler ve flütün birleşimi Pan'ın hikayesini yeniden yazdırıyor. ''Venezuela'' da iyice mitolojik tınılar duyuyoruz zaten. O sebeple Eela Craig benim için Pan'la özdeşleşmiştir. Kim bilir Eela Craig mitolojinin zevk ve bereket tanrısından etkilenmişlerdir. Araştırmak lazım bunu. İtiraf etmeliyim ki ilk albümlerindeki birkaç şarkıyı saymazsam bu albüm çok daha ''olmuş'' bir albümdür benim için. Ayrıca albüm kapağının verdiği dadaist izlenim sayesinde de benden artı puan almıştır. 

EELA CRAIG
Hubert Bognermayr / keyboards, vocals
Raoul Burnet / congas (2-4) 
Gerhard Englisch / bass, percussion 
Frank Hueber / drums, percussion 
Alois Janetschko / live mixing
Fritz Riedelberger / guitars, piano, vocals 
Hubert Schnauer / keyboards, flute
Harald Zuschrader / keyboards, flute, guitar

ONE NITER
1. Circles: (13:59) 
a) The mighty (5:41) 
b) The nude (2:00) 
c) The curse (5:05) 
d) The blessed (1:13) 
2. Loner's rhyme (9:23) 
3. One niter medley: (11:03) 
a) Benedictus (1:54) 
b) Fuge (0:47) 
c) U.A.T (3:17) 
d) Morning (1:47) 
e) One Niter (3:18) 
4. Venezuela (3:30) 
5. Way Down (7:16)



17 Ağustos 2010 Salı

Thirsty Moon - You'll Never Come Back (1973)

Çıkayım dedim ortaya artık. Orta Anadolu’nun kavurucu güneşini bahane etmeden biraz da albüm eklemediğim sürenin uzunluğundan dolayı özür dileyerek yapmam gerekeni yapıyor ve yeni bir albüm tanıtıyorum. Şunu da belirteyim, Yonçin’in büyük emekleri sayesinde blogtaki linkler en az benim kadar yaşıyor. Blog kanlansın, canına can katsın isteyen ben de size Thirsty Moon’u sunuyorum.

Thirsty Moon, 70’lerin başında progressive jazz-rock yapan Bremen kökenli bir alman grubu. Müziklerinde ara ara vokale rastlansa da ağırlıklı olarak enstrümantal bir tarzı benimsemişler. Dönemin diğer alman grupları gibi tabiri caizse oldukça “jazzy” müzik yapıyorlar. Yer yer dinamik, yer yer asude duygulara gark eden bir müzikle karşı karşıya bırakıyorlar bizi.

You’ll Never Come Back’ten bahsetmek gerekirse (ki gerekir amaç bu zaten) grubun ikinci ve en başarılı albümlerinden biri. Albümdeki şarkılar uzun ve oldukça değişken ritimli, sizi ters köşeye yatırabiliyor zaman zaman. Üflemeli çalgıların ağırlıklı olması benim gibi adamları sevindirir diye düşünüyorum. Kişisel favorim albümün adını aldığı “You’ll never come back”. Oldukça sakin başlayıp yavaş yavaş açılan sonlara doğru patlama yapan ve size de yaptıran bir şarkı.

Thirsty Moon’a ve onların güzide albümleri “You’ll never come back”e mesai harcamaya değecektir. Ay’ı susuz bırakmayın, kendinizi de tabii.

THIRSTY MOON

Jürgen Drogies / Gitar, Vurmalılar
Norbert Drogies/ Davul
Michael Kobs / Klavye
Harald Konietzko / Bass, Akustik Gitar, Vokal
Erwin Noack / Vurmalılar
Willi Pape / Üflemeli Çalgılar

YOU'LL NEVER COME BACK

01. I See You (7:18)
02. Trash Man (14:27)
03. Tune In (5:00)
04. You'll Never Come Back (12:34)
05. Das Fest Der Völker (5:05)