Hard Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hard Rock etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Temmuz 2023 Pazar

Stack / Above All (1969)

Hard Rock
, Heavy Psychedelic Rock ve Blues Rock'ın Los Angeles'tan çıkmış en iyi örneklerinden biri de Stack. 1967 yılında The Vandells adındaki bir Surf grubu ile Wabash Spencer Band olarak da bilinen efsanevi Garage Rock grubu The Fabs'in elemanları tarafından kurulur. Başlangıçta yapmayı istedikleri müzik tarzı belli belirsizdir. Ama yükselen değer Psychedelic Rock olunca büyüsüne kapılmadan duramazlar. Fakat daha da ileri götürüp Hard Rock'ın temeline bir tuğla da onlar koyarlar.

Lakin grubun peşini bırakmayan yanlış kararlar ve saçmalıklar silsilesi daha kurulduğu andan itibaren başlar. Bir yandan fena halde şanslıyken diğer yandan hayatın en kötü düzlüklerinde tırmanmak zorunda kalırlar. Gece kulübünde verdikleri dinleti sırasında orada bulunan bir yapımcı grup ile anlaşır. Hem de 8 yıllığına. Başlangıçta bu onlar için çok iyi bir anlaşma gibi görünür ama değildir. Zira sadece parçalarını kaydedip dururlar. Hiç bir zaman yayınlama fırsatını yakalayamazlar. Bir rock grubundan çok yapımcı firmanın vergi indirimi alması için tufaya düşürülmüş bir grup garibandırlar aslında.

1969 yılında tek albümleri Above All'u  kaydederler. Kayıtlar hızlı ama sıkı bir şekilde yapılmıştır. Albümdeki parçaların hepsi birbirinden farklı ve öne çıkmaya adaydır. Ama albüm hiçbir zaman (o dönemde elbette) yayınlanmaz. Basılan sadece 20 kopyası vardır ve bunlar da dinleyici ve eleştirmenlerin fikrini almak için basılmış ön baskı plaklardır. Gerçi sonrasına yani şimdisine baktığımızda plakların neden binlerce dolara satıldığı daha iyi anlaşılıyor. Nefis bir albüm için sadece 20 plak. Doğal olarak en nadide parçalardan biri.

Stack'in bu şanssızlıkları yanında şansı da bir hayli fazlaydı. Özelllikle Amerika'da bilinen bir gruptular. Alice Cooper, Iron Butterfly, Buffalo Springfield, The Blues Image gibi grupların ön grubu olarak sahne alıyorlardı. Çok önemli bir ön grup olma durumları da var. Adlarını değiştirmeden hemen önce New Yardbirds adıyla verdikleri tek konserde Led Zeppelin'in ön grubu olarak sahne alıyorlar. Daha da efsanevi bir olay da bir gece verdikleri konserde Jimi Hendrix ve Buddy Miles'ın tesadüfen onları izlemesi ve her ikisinin de gaza gelip sahnede birlikte bir gösteriye imza atmaları.

STACK

Rick Gould / Gitar
Kurt Feierabend / Gitar
Bill Sheppard / Vokal
Buddy Clark Bass
Bob Ellis / Davul

ABOVE ALL

01 - Poison Ivy (3:20)
02 - Only Forever (3:20)
03 - Da Blues (6:54)
04 - Cars (3:29)
05 - Everyday (6:30)
06 - Valleys (2:47)
07 - Time Seller (4:31)
08 - Hot Days (2:45)

28 Temmuz 2023 Cuma

Nepočin / Svijet Po Kojem Gazim (1977)

Balkan kültüründen gelen Progressive Rock'ın da tadı bir başka olur her zaman. Nepočin bu gruplar içerisinde en muhteşemi, en süperi, en hiperi değil elbette. Ama o haliyle bile gerçekten de nefisler diyebiliriz. Hard Rock'tan yola çıkarak kendi folklorik öğeleri ile birleştirdikleri bir Heavy Progressive Rock yapıyorlar.

1972 yılında kurulan Drugi Način grubu, Nepočin'in öncülü. 1973 yılında yayınladıkları single'ın ardından 1975 yılında da nefis bir albüm yayınlıyorlar ki bu albüme de yakında yer vereceğiz blogda. Oldukça popülerleşen bu grup albümden kısa bir süre sonra dağılıyor. Ardından da grubun 2 elemanı İsmet Kurtovic (vokal, flüt, gitar) ve Halil Mekiç (gitar, vokal) 1977 yılında Nepočin'i kuruyorlar. Grup çok kısa ömürlü oluyor. Aynı yıl içerisinde kurulup, albüm yayınlayıp dağılıyorlar. Ama elde kalan albüm de etnik kültürel kökenlere dayalı Rock müzik konusunda kolayca listelere girebilecek niteliklere sahip oluyor. Tabi aynı şekilde bizim tek albümlü efsaneler listemize de rahatlıkla giriyorlar.

Grup adını şair Vasko Popa'nın Nepočin Polje şiirinden alıyor. Albümün kapak resmi de dönemin ünlü karikatüristlerinden biri olan Igor Kordej tarafından yapılıyor. Sağlam bir albüm, enfes bir grup, iyi bir kapak derken albüm kendi ülkesinde bir miktar ticari başarı kazansa da grubun ayakta kalmasına yetecek kadar başarılı olamıyor. Özellikle eleştirmenler tarafından ciddiye alınmayan albüm ile ilgili herhangi bir sorun yok aslında. Sadece eleştirmenler İsmet Kurtoviç'in egosuna, iddialı ve hırslı yapısına prim vermiyorlar. Doğal olarak da albümü fazla önemsemiyorlar.

Albüm temel olarak Yugoslav folklorundan etkilenirken modern Rock müziğin de imkanlarından faydalanıyor. İçerisinde yer alan flüt bölümleri ve sert gitar riffleri ile birlikte düşünüldüğünde en yakın Jethro Tull ve Focus gibi bir havaları olduğunu söyleyebiliriz. Lakin buna kendilerinden kattıkları çok fazla bileşenle aynı olmak ya da benzemek kavramlarının ötesine geçmeyi başarabilmişler.

Uzun süredir tarih sahnesinden çekilmiş olan Yugoslavya'nın rock müziğe armağanlarından biri olarak düşünebilirsiniz Nepočin'i. Her arşivde yer alması gereken, her dönem nefasetinden en ufak bir şey kaybetmeyen albümlerdendir.

NEPOČIN

Ismet Kurtovic / Gitar, Flüt, Vokal
Halil Mekic / Gitar, Vokal
Damir Sebetic / Klavye
Bozo Llic / Bass
Branko Knezevic / Davul

SVIJET PO KOJEM GAZIM

01 - Rock Pajaci (3:15)
02 - Svijet Po Kojem Gazim (4:58)
03 - Stopa Za Stopom (6:28)
04 - Novi Dan (5:17)
05 - Čekati Moj Hit (7:03)
06 - Beskrajna Tama Noći (4:59)
07 - Žena Neumorna Hoda (2:59)
08 - O Tome Ču Ti Pjevati u Nekoj Novoj Pjesmi (Idem Ja u Disco) (3:38)

20 Temmuz 2023 Perşembe

Gun / Gun (1968)

Yetenekli iki kardeşin başı çektiği Gun'ın kökleri The Knack grubuna dayanıyor. 1965 - 1967 yılları arasında takıldıkları 2 yıllık sürenin ardından isimlerini Gun olarak değiştirip 2 stüdyo albümü kaydı yapıyorlar ve 1970 yılında da dağılıyorlar. Bu dağılmanın ardından Paul ve Adrian Gurvitz önce Three Man Army'i arkasından da Ginger Baker ile birlikte Baker Gurvitz Army'i kuruyorlar. Yani Gun nefis grupların dayandığı bir başka nefis grup. Adına aldanıp tek atımlık olduklarını düşünmeyin.

Ayrıca Yes'in vokali olarak bildiğimiz Jon Anderson'ın da stüdyo albümlerinde olmasa da albümler öncesi bazı konserlerde Gun ile birlikte sahne almışlığı var. Bir başka önemli olduğunu düşündüğümüz şey ise Gun'ın ilk albüm kapağının Roger Dean tarafından tasarlanmış ilk albüm kapağı olması.

Sadece bunlar bile grubun gidişatı hakkında ufak tefek fikirler verebilir insana. Tabi bununla kalmayalım. Albüm, 1968 çıkışlı olması ve Progressive'in henüz tam anlamıyla kabullenilmemiş olması nedeniyle arada kalan albümlerden. Bu nedenle de sıklıkla Proto-Prog olarak nitelendirilir. Yanlış bir tanım da değildir esasen. Yaptıkları müziğin niteliklerinin ve tarihinin Proto-Prog ile örtüşmesi, ilerici bir yaklaşım sergileyerek değişik yerlere doğru evrilmelerinden kaynaklı bu tanım tam da yerini buluyor. Kesin olarak Progressive Rock diyemememizin de sebebi bu aslında. Progressive'e yakınlar ama tam olarak da değiller.

Gurvitz'lerin sonraki projeleri olan Three Man Army'de yaptıkları Crossover Prog'a yaklaşan bir yapısı var albümünün. Bu nedenle bir miktar popülerlik havası sezinleniyor. Lakin öyle de değiller. Dönemin popülerleşme kaygısı güdenleri gibi yumuşak ve düz bakan bir tavırları yok. Aksine darmadağını ve sertler. Nereden ne çıkacağı, gidişatın nereye nasıl döneceğini kestirmeniz zor oluyor bu albümde. O kadar etkili ve sağlam ki, dönemin benzer yapıdaki albümleri düşünüldüğünde 10 üzerinden 9,8 filan verilir bu albüme.

Race With The Devil gibi bir açılış parçası The Sad Saga of the Boy and the Bee ve Rupert's Travels parçalarıyla desteklenince dinlenilmesi elzem olan albümlerden biri ortaya çıkıyor zaten. Diğer yandan (aradaki parçaların hakkını yemeden es geçerek...) Take Off gibi de enfes bir kapanış parçasına sahipler. Kişisel olarak en iyi albümler listemde ilk 10'a rahatlıkla giriyorlar.

GUN

Paul Gurvitz / Vokal, Bass
Adrian Gurvitz / Gitar
Louis Farrell / Vurmalılar

Konuk Müzisyenler:
Barry St John / Back Vokal (7)
Sunny / Back Vokal (7)

GUN

01. Race With the Devil (3:35)
02. The Sad Saga of the Boy and the Bee (4:49)
03. Rupert's Travels (2:12)
04. Yellow Cab Man (4:15)
05. It Won't Be Long (Heartbeat) (4:26)
06. Sunshine (4:25)
07. Rat Race (3:55)
08. Take Off (11:01)

19 Temmuz 2023 Çarşamba

Blossom Toes / If Only For A Moment (1969)

1967 yılında Londra'da kurulan Blossom Toes başlangıçta Baroque Pop, Freakbeat arası bir müzikal anlayışa sahipken, ikinci albüm If Only For A Moment'da farklı bir yapıya bürünmüşlerdir. Bu büyük değişiklikle birlikte grubun müzikal anlayışında Psychedelic Rock, Acid Rock, Raga Rock, Hard Rock gibi etkiler öne çıkar. Albümün en önemli taraflarından biri ise PSychedelic'ten Progressive'e geçiş konusunda ilk albümlerden biri olmasından kaynaklanır.

İlk albüm ile konumuz olan If Only For A Moment arasında gece ve gündüz gibi farklar var. Gerçekten de ilk albüm oldukça basit, popülerlik kaygısı güden, sıradan ve olmamış bir albüm olarak karşımıza çıkarken, iki yıl sonra kaydettikleri albüm ile yaptıkları her şeyi bir kenara bırakıp en başından ve farklı bir şekilde müzik yapmaya başlamışlar gibi duruyor. Tuhaf ve çocuksu olarak nitelendirilebilecek (Freakbeat'ten kaynaklı bu tamamen) albümün ardından bu kadar sert ve Heavy Psychedelic Rock olarak adlandırılabilecek olan ikinci albümü yapmaları inanılmaz bir değişim olarak görülebilir.

Psychedelic etkinin yanında melodik bir şekilde ilerleyen Hard Rock albüme çok fazla şey katıyor. Albümün açılış parçası Peace Loving Man için de söylenebilecek çok şey var. Parça, yapıldığı dönemin çok ötesinde bir takım bileşenler içeriyor. Sert, ağır ve güçlü davullara eşlik eden manik vokaller ve öne çıkma konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayan Acid gitarlar parçayı belki de tüm zamanların en iyi açılış parçalarından biri olarak görmemizi sağlayabilir. 

Fakat açılış parçasının bu kadar iyi olmasının kötü yanları da var. Ardından gelen parçalar ona bir türlü yetişemiyorlar. Kıvam olarak evet bir sorun yok, ama yeterlilik açısından çıtayı o kadar yükseltince diğerlerinden beklenti de artıyor. İlk parça dışında kalan parçaların beklentiden düşük olması gibi bir sorun var yani. Bu parçaların kötü olmasından ileri gelen bir durum değil. Sadece ilk parçanın nefasetinden kaynaklanıyor. Albümü orijinalinden farklı bir playlist ile dinlerseniz daha makul hale gelebiliyor. Tabi buna da ne gerek var şimdi diye düşünmek de yanlış olmaz.

BLOSSOM TOES

'Big' Brian Belshaw / Bass
Jim Cregan / Lead Gitar, Ritim Gitar, Vokal
Brian Godding / Lead Gitar, Ritim Gitar, Piyano, Org, Vokal
Giorgio Gomelsky / Back Vokal
John "Poli" Palmer / Davul
Barry Reeves / Davul, Conga
Sean Phillips / 12 Telli Akustik Gitar, Sitar

IF ONLY FOR A MOMENT

01 - Peace Loving Man 4:52
02 - Kiss of Confusion 4:45
03 - Listen to the Silence 4:50
04 - Love Bomb 7:39
05 - Billy Boo the Gunman 7:08
06 - Indian Summer 5:55
07 - Just Above My Hobby Horse's Head 2:53
08 - Wait a Minute 5:49

16 Temmuz 2023 Pazar

Blue Cheer / Vincebus Eruptum (1968)

60'ların Psychedelic Rock dalgasının önemli ayaklarından biri de Blue Cheer. Sadece bir Psychedelic Rock grubu olmaktan çok öteler. Kendilerinden sonra gelen pek çok türün ortaya çıkmasına ilham vermişler denilebilir. Heavy Metal, Punk Rock, Stoner Rock, Doom Metal ve Grunge gibi akımların temelinde Blue Cheer da var demek yanlış olmaz o nedenle.

Grup 1966 yılında Dickie Peterson tarafından kuruldu. Peterson daha önce Andrew Staples & The Oxford Circle grubunda çalıyordu ve oradan tanıdığı Paul Whaley ve Gary Lee Yoder'ı da gruba dahil etti. Vokal, gitar, klavye derken grubun ilk hali 6-7 kişilik bir formasyona dönüşmüştü. Fakat Monterey Pop Festival'de Jimi Hendrix'in performansını gördüklerinde 3 kişilik bir grup olarak devam etmeye karar veriyorlar. Doğal olarak işler karışıyor. Kim gidecek kim kalacak kavgaları arasında bir de müzikal farklılıklar çıkınca darmadağın bir hale geliyorlar. Yine de bu kargaşanın arasında ilk albümün kayıtlarına başlıyorlar.

Aralık 1967'de kaydedilen Vincebus Eruptum, bir ay sonra 1968 Ocak ayında piyasaya sunuluyor. Albüm, 3 cover 3 orijinal parça olmak üzere toplam 6 parçadan oluşuyor. Eddie Cochran'ın efsanevi Summertime Blues'u ile başlayan albümde B.B. King'in Rock Me Baby ve Moss Allison'ın Parchman Farm'ı da bulunuyor. Lakin bu parçada bir miktar değiştirip adını da Parchment Farm olarak kullanıyorlar. Kalan 3 parça da grubun kurucusu Dickie Peterson'a ait. Özellikle Paul Whaley'nin nefis davul solosunun yer aldığı Second Time Around başyapıt niteliğinde bir parça.

Albümden çıkan ilk 45'lik Summertime Blues (ve sayesinde albüm) Billboard listelerinde ilk 20'ye girmeyi başarmıştı. Bir daha da böyle bir başarı elde edemediler zaten. İlk albümle birlikte kazandıkları ticari ve dinleyici başarısı onları ardı ardına albümler kaydetmeye itti. 3.albüme kadar sorun yoktu. Kendilerine has bir müzikal anlayışla, oldukça sert ve özgün bir yapıdaydılar. Yaptıkları müzik kendileri için ve sıra dışıydı. Ama 4. albümle birlikte daha popüler ve ticari bir kafayla hareket etmeye başladılar. O zamana kadar yaptıkları parçalar (gerçi sonrasındakiler de kötü değil, haklarını yemeyelim şimdi) ile bir hayli sağlam işler çıkarmışlardı. Başlangıçta bahsettiğimiz türlerin oluşumuna katkı sağlayacak kadar kendilerine has ve serttiler. Zamanla ticaret kazanmış tabi.

BLUE CHEER

Leigh Stephens / Gitar
Dick Peterson / Bass, Vokal
Paul Whaley / Davul

VINCEBUS ERUPTUM

01 - Summertime Blues 3:47
02 - Rock Me Baby 4:22
03 - Doctor Please 7:53
04 - Out of Focus 3:58
05 - Parchment Farm 5:49
06 - Second Time Around 6:18

15 Temmuz 2023 Cumartesi

Vanilla Fudge / Vanilla Fudge (1967)

Rock müziğin öne çıkmaya başladığı yıllardan önemli bir grup Vanilla Fudge. Daha önce blogda Renaissance albümü ile konuk etmiştik. Hata değildi elbette o albümle başlamak. Zira grubun en iyi albümü sayılabilecek niteliklere sahip. Fakat ilk albümü eklememek de olmaz şimdi. The Beatles, Rolling Stones, Beach Boys gibi gruplarla başlayan sürecin hemen ardından ortaya çıkan grupların başında geliyor Vanilla Fudge.

Kadrosunda yer alan Tim Bogert & Carmine Appice ikilisinin öne çıkan çabalarıyla gerçekten de başarılı işlere imza atıyorlar. Hatta bu ilk albüm o kadar etkileyicidir ki daha sonraları Black Sabbath, Deep Purple ve Blue Öyster Cult gibi grupları etkilediği söylenir.

Albümde bulunan cover parçalar hem iyi seçilmiş hem de zaten nefis parçalar. Ama orijinal halleri ile aralarında en ufak bir alaka yok. Açılış parçası Ticket To Ride ve kapanış parçası Eleanor Rigby, Beatles'tan geliyor. Ticket to Ride'ın böyle bir versiyonunu muhtemelen hiç duymamışsınızdır. Gerçi aynı durum Eleanor Rigby için de geçerli. Bir de albümün You Keep Me Hanging On adıyla anılmasını da sağlayan bir The Supremes cover'ı var ki tadından yenmez. Parça, cover nasıl yapılırın enfes bir örneği.

Bu arada belirtelim, albüm tamamen cover parçalardan oluşuyor. Yani grubun bu ilk albümünde kendilerine ait bir parça yok. Fakat o kadar iyi yorumlamışlar ki grubu eleştirme şansı bulamıyorsunuz. Bir noktadan bakıldığında, eğer bu albümdeki tüm parçaları kendileri yazmış olsalardı, muhtemelen uzun yıllardır devam eden "ilk progressive albümü hangisi" sorunu rahatlıkla çözülmüş olurdu. Bogert ve Appice ikilisini bir kez de bu başarıdan ötürü tebrik etmekte fayda var.

Vanilla Fudge'ın bu albümdeki müzikal anlayışı Psychedelic Rock, Acid Rock, Heavy Psychedelic Rock gibi alanlarda gezinmekle birlikte, Uriah Heep, Procol Harum ve Black Widow seven dinleyiciler tarafından da acayip şekilde sevilebilir.

Yazın en sağlam şekilde sıcağını yansıttığı günlerde, can sıkıntısına son verecek kadar sağlam ve sert bir albüm tercih etmek niyetindeyseniz Vanilla Fudge'ın 1967 tarihli ilk albümü tam dişinize göre.

VANILLA FUDGE

Vince Martell / Gitar
Mark Stein / Org, Vokal
Tim Bogert / Bass
Carmine Appice / Davul

VANILLA FUDGE

01. Ticket to Ride (5:40)
02. People Get Ready (6:30)
03. She's Not There (4:55)
04. Bang Bang (5:20)
05. Illusions of My Childhood - Part 1 (0:20)
06. You Keep Me Hanging On (6:42)
07. Illusions of My Childhood - Part 2 (0:23)
08. Take Me for a Little While (3:27)
09. Illusions of My Childhood - Part 3 (0:22)
10. Eleanor Rigby (8:24)

14 Temmuz 2023 Cuma

The Who / My Generation (1965)

Tüm zamanların en bilinen, en etkili ve en büyüklerinden biri de kuşkusuz ki The Who. 1964 yılında Keith Moon, Beachcombers grubundan ayrılır ve Roger Daltrey, Pete Townshend ve John Entwistle'den kurulu The Detours grubuna katılır. Böylelikle de The Who'nun temeli atılır. Kısa süre sonra isim değiştirirler ve ünlü olma yolunda ileri doğru harekete geçerler.

Dönemin en önemli grubu The Beatles en tepedeyken ortaya çıkan The Who bir anda her şeyin değişebileceğini / değiştirilebileceğini herkese gösterir. Hem de bunu Pop'tan uzaklaşarak yapar. Zaten The Beatles bu yola doğru evrilmiştir ama The Who fazlasını yapar ve bütün bir jenerasyonu darmadağın edecek şekilde ortaya bomba gibi düşer.

İlk albüm olmasına rağmen büyük bir başarı yakalarlar. Hem ticari hem de müzikal anlamda oldukça fazla iyi bir iş çıkarmışlardır. The Beatles ile turneye çıkmış, albüm anlaşması için Decca ile el sıkışmışlardır. Albümü adını veren My Generation hemen her yerde dinlenir hale gelmiştir. Başarılarında en büyük pay alışılmışın dışında olmalarından kaynaklanıyor. 50'lerin Rock'n Roll'undan sıyrılarak yeni yeni kendini göstermeye başlayan Rock müziğin içerisinde farklı bir yerde duruyorlar doğal olarak. Hard Rock'ın öncüsü bile sayılabilirler. Hatta abartısız bir şekilde Punk Rock'ın ilk temsilcisi bile diyebiliriz onlar için.

Pek çok grup ve albümün yanında The Who'nun My Generation'ının yeri daha özeldir. Zira diğerlerinden daha sert ve kendilerinden emin bir şekilde hareket ederek Rock müziğe farklı bir bakış atarlar. Pete Townshend'in yazdığı My Generation, gençliğin öfkesini ve hayal kırıklıklarını anlatırken dönemin gençliğini de bir adım öteye taşır. Parça zamanla  The Who'nun en ünlü şarkılarından biri haline gelir ve grubun bir sembolü olarak kabul edilir. Ama albümdeki diğer parçalar da benzer konular ya da fikirler üzerinden hareket eder. Bu nedenle de albümün bütünü dönem gençliğinin çığlığı gibidir.

THE WHO

Roger Daltrey / Lead Vokal
Pete Townshend / Lead Gitar, Vokal
John Entwistle / Bass, Vokal
Keith Moon / Davul, Vurmalılar

MY GENERATION

01. Out In The Street (2:32)
02. I Don't Mind (2:33)
03. The Good's Gone (4:00)
04. La-La-La Lies (2:18)
05. Much Too Much (2:45)
06. My Generation (3:21)
07. The Kids Are Alright (3:10)
08. Please, Please, Please (2:46)
09. It's Not True (2:34)
10. I'm A Man (3:23)
11. A Legal Matter (2:54)
12. The Ox (3:57)
13. Circles (3:13)

8 Temmuz 2023 Cumartesi

Blackfeather / At the Mountains of Madness (1971)

Avustralya'nın en karmaşık grup elemanı düzenine sahip grubudur Blackfeather. 1970-193 arasında 45 kadar farklı isim grupta yer almış, kimileri grubun tek albümü olan At The Mountains of the Madness'ta çalmış, kimileri ise albüm sonrası bir türlü dağılamayan grubun konserlerinde sahne almıştır.

60'ların sonlarında müzik yapmaya başlayan gençler tarafından kurulan Blackfeather'ın en büyük şanssızlığı da yukarıda bahsettiğimiz bu karmaşa olmuş. Hatta o kadar ileri seviye bir durum var ki insan üzülüyor bile. Hem kurucu üye hem de grubun her şeyi olan John Robinson'ın bütün kariyerini etkilemiş, nefis bir gitarist olan adamın bir türlü hak ettiği yere ulaşamamasını sağlamıştır Blackfeather. Gruptaki o kadar eleman değişikliğine, tek albüm kaydetmelerine, bir türlü başarıyı yakalayamamalarına rağmen her dönemde de gayet başarılı performanslara imza atmışlar. Olan John Robinson'a olmuş tabi.

1969 yılında Mr Guy Fawkes adıyla yayınlanan ve Avustralya listelerini alt üst eden bir 45'lik yayınlayan Dave Miller Set grubu elemanları yanlarına vokalist Neal Johns'u alarak kuruyorlar Blackfeather'ı. Ama kurulduktan kısa bir süre sonra elemen değişiklikleri başlıyor. O kadar hızlı değişiyor ki tam bir tarihlendirme yapmak da mümkün olamıyor.

Bütün bu kargaşa içerisinde, tek albümlü efsaneler listemize teklifsiz bir şekilde giren At The Mountains of the Madness albümünü kaydetmeyi başarabiliyorlar. Hem ticari hem de müzikal kalite açısından oldukça doyurucu bir iş oluyor albüm. Fakat bir türlü arkası gelmiyor. Konserlerle idare etmeye çalışıyorlar ve 12 yıl kadar da ediyorlar. Sonra da tarihin tozlu raflarına gömülüyorlar.

Avustralya'nın ilk dönem Progressive Rock anlayışına katkı sağlayan önemli albümlerden biri olarak karşımıza çıkıyor bu albüm. Psychedelic Rock ve Hard Rock'ın enfes birleşiminde işi aha fazla ileri götürüyorlar. Kullandıkları ses efektlerinden enstrümantasyona kadar her şey yerli yerinde. Albüm Progressive Hard Rock olarak sınıflandırılıyor ama Heavy Progressive Rock da grup ve albüm için yanlış bir kategori sayılmaz. Temelde bahsettiğimiz Psychedelic ve Hard Rock'a bağlı kalmakla birlikte albümün her parçasında değişik tür ve tarzlara uğramayı ihmal etmiyorlar. Bu da albüme olan ilginizi sürekli olarak canlı tutuyor. Neal Johns'tan gelen değişik ve çekici ses sizi sarmaladıkça albümden daha fazla keyif alıyorsunuz.

BLACKFEATHER

Neal Johns / Vokal
John Robinson / Elektrikli Gitar, Akustik Gitar, Ses Efektleri
Robert Fortescue / Bass
Alexander Kash / Davul
R.B. Scott Timbales, Tambourine

AT THE MOUNTAINS OF THE MADNESS

01 - At the Mountains of Madness 3:29
02 - On This Day That I Die 3:58
03 - Seasons of Change Part 1 3:52
04 - Mangos Theme Part 2 8:03
05 - Long Legged Lovely 7:33
06 - The Rat (Suite) 13:53
        - Main Title (The Rat)
        - The Trad
        - Spanish Blues
        - Blazwaorden (Land of Dreams)
        - Finale (The Rat)

6 Temmuz 2023 Perşembe

Wild Turkey / Battle Hymn (1971)

Wild Turkey
, 70'lerin başından bir Glenn Cornick projesi. 1967 - 1970 yılları arsında Jethro Tull'a dahil olan Cornick, kaydedilen 3 albümün ardından kendi yoluna gitme arzusuyla gruptan ayrılıyor. Hemen ardından da Wild Turkey'i kuruyor. Grubun ilk kadrosunda kısa bir süre de olsa Gentle Giant'ten John Weathers da bulunuyor. Weathers'ın ayrılmasından hemen sonra gelen yeni davulcu ile birlikte de ilk albümün kayıtlarına başlıyorlar.

Ortaya çıkan sonuç Battle Hymn albümü oluyor. Cornick'in geldiği Jethro Tull'dan farklı bir yöne evrilen müzikal bir anlayışa sahip bu albüm. Benzerlikler, birbirlerine yakınlaştıkları yerler elbette bulunuyor kaçınılmaz olarak. Ama Wild Turkey ile Jethro Tull birbirlerinden tamamen farklılar.

Progressive etkileşimleri olan bir Hard Rock yapıyorlar. Bu noktada, tam anlamıyla bir Heavy Progressive Rock yaptıklarını da söyleyemiyoruz. Zira o kadar da yükselmiyorlar albümlerinde. Jehtro Tull'un ilk döneminden gelen Blues Rock alışkanlığı ile de birleşince de kendine has bir anlayışa sahip oluyor Wild Turkey.

Albümün hemen ardından kendilerini daha fazla gösterebildikleri ve şimdilerde bile hala en iyi konser gruplarından biri olmalarını sağlayan konserlere ön grup olarak çıkıyorlar. Procol Harum, ZZ Top, Jethro Tull, Black Sabbath, Ten Years After ve Yes bunlardan sadece bazıları. Bazı konserlerde ana gruptan bile daha iyi performans sergilediklerine dair söylentiler bulunuyor.

Battle Hymn ve konserlerin ardından tekrar kayda girip Turkey albümünü ortaya çıkarıyorlar. İlki kadar olmasa da bu albüm de oldukça başarılı bir kayıt olarak geçiyor tarihe. Sonra çıktıkları konserlerin arkasından da dağılıp farklı gruplarda çalmaya başlıyorlar. Ara ara bir araya gelip albüm kaydetseler de 70'lerdeki coşkulu hallerini yakalayamıyorlar.

Albümün geneli çok iyi olmakla birlikte bazı parçalarda vokal yetersiz kalıyor hissine kapılıyorsunuz. Daha güçlü, daha sert bir ses arayışı bitmiyor o parçalarda. Enstrümanlarda ise en ufak bir soruna rastlamıyorsunuz. Dolu dolu ve güçlü şekilde karşılıyorlar sizi sürekli olarak. Hatta temposu düşük olan parçalarda bile kendilerini rahatlıkla gösteriyorlar. Basit gibi gelen melodilerin nerelere gidebileceğine dair albümün her yerinde değişik çalışmalar bulunuyor.

WILD TURKEY

Glenn Cornick / Bass, Gitar, Klavye
Jon Blackmore / Gitar, Vokal
Tweke Lewis / Lead Gitar
Jeff Jones / Vurmalılar
Gary Pickford-Hopkins / Vokal, Akustik Gitar

BATTLE HYMN

01 - Butterfly 5:00
02 - Twelve Streets of Cobbled Black 3:10
03 - Dulwich Fox 3:47
04 - Easter Psalm 3:45
05 - To the Stars 4:30
06 - Sanctuary 4:25
07 - One Sole Survivor 4:00
08 - Battle Hymn 4:40
09 - Gentle Rain 2:45
10 - Sentinel 4:15

2 Temmuz 2023 Pazar

Haystacks Balboa / Haystacks Balboa (1971)

Heavy Prog'un Amerikalı en iyi temsilcisi tartışmasız bir şekilde Haystacks Balboa'dır lafı abartı filan değildir. Olması gereken, tam da yerinde söylenmiş makul bir cümledir. Her ne kadar bazı kaynaklarda Heavy Psychedelic Rock ya da Hard Rock olarak listelenmeye çalışılsa da Haystacks Balboa bahsi geçen iki türü de içinde barındırmakla birlikte işi daha ileri götürerek Heavy Progressive Rock içerisine dahil olmuştur.

İsmini, grubun gitaristi Mark Mayo'nun bir önceki grubu Balbao ve Mayo'nun güreşçi Haystacks Calhoun'a olan benzerliğinden alan grup, 1970 yılında New York, Amerika'da kurulmuş. Kaliteli ama ticari açıdan başarı sağlayamamış bir albüm yayınlamış olan her grup gibi onların da ömürleri çok uzun olmamış. Tek albümlü efsaneler listemizin nadide parçalarından biri olarak yerlerini alıyorlar elbette.

Döneminde Leslie West'in grubu Mountain ve Black Sabbath ile karılaştırılsalar da her iki gruptan fazlasıyla farklı bir yerde duruyorlar. Mountain'in kökeni de kendisi de Blues üzerine kuruluyken Haystacks Balboa ile karşılaştırmak her iki gruba da haksızlık olur. Diğer taraftan Black Sabbath ile karşılaştırılabilecekleri ya da yan yana görülebilecekleri tek şey de albümdeki sertlik. Onun dışında bir bağlantıları da yok. Hatta her iki gruptan daha fazla Progressive yaklaşım sergileyerek kendilerini biraz daha farklı bir konuma yerleştirdiklerini de söyleyebiliriz.

Hard Rock ve Progressive'in birleştiği yerde, sağlam ama karanlık bir Progressive anlayışları var. Vokal grubun etkili yönlerinden biri. Gitarlar da ona eşlik ederken yırtıcılaşıyor ve seviyeyi biraz daha ileriye taşıyor.

Bu arada belirtelim, grup kurulduktan kısa bir süre sonra Woodstock'un devamı niteliğinde düşünülen Powder Ridge Rock Festival'ine katılmaya gidiyor. Konser ve Sex, Drugs & Rock'n Roll için gelen binlerce dinleyici de orada. Lakin konser iptal ediliyor. Zira yerel halk buna izin vermiyor. Bu noktada grup izinsiz bir şekilde müzik yapmaya çalışırken müzik aletlerine el konuyor filan. Doğal olarak da bu başkaldıran davranışın ardından takipçileri artıyor. Zaten albümü de bu sayede çıkarma şansı elde ediyorlar.

HAYSTACKS BALBOA

Mark Polott / Bass
Mark Babani / Davul
Mark Harrison Mayo / Gitar
Lloyd Landesman / Klavye
Bruce Scott / Vokal

HAYSTACKS BALBOA

01 - Spoiler - 3:24
02 - The Children Of Heaven - 3:00
03 - Bruce's Twist - 2:38
04 - Auburn Queen - 8:55
05 - Sticky Finger - 5:10
06 - Ode To The Silken Men - 8:55
        Tell Me A Story
        What Would Happen
07 - Riverland - 3:36

22 Haziran 2023 Perşembe

Paladin / Charge! (1972)

Paladin
, İngiltere çıkışlı bir Crossover Prog grubu. Grubun iki kurucusu Pete Solley ve Keith Webb, Rolling Stones'un 1970 yılı konser kadrosunda klavye ve davul çalan tipler. Zaten uzunca bir süre de stüdyo müzisyenliği ve konserlerde ana grubun arkasında çalan müzisyenlerdenmiş her ikisi de. 1970 yılı ortalarına doğru kendilerine ait bir grup kurma fikri ile yola çıkmışlar. Rolling Stones'un arkasında çalmayı bir kenara bırakıp, dağılan gruplardan 3 elemanı daha aralarına almışlar ve Paladin'i kurmuşlar.

1971 yılında stüdyoda geçirdikleri sürenin ardından ilk albüm ortaya çıkıyor. Gruptaki müzikal etkiler Jazz, Blues, Folk, Afro-Cuban olunca ortaya çıkan albüm de ona benzer bir yapıda diye düşünülebilir. Hatta biraz daha ileri giderek şimdilerde World Music ve Rap olarak bildiğimiz türlerin ilk örnekleri bile albümde var diyebiliriz. Albümdeki karmaşa ticari başarıya da ters yönde etki etmiş doğal olarak. Fena değil diye nitelendirilebilecek bir albüm olmakla birlikte, alıp arşive koymaya geldiğinde çekinceli davranmak çok normal olabilir.

Yine de ilk albüm Bronze etiketiyle çıktığı için bir miktar şans da tanımış Paladin'e. Hemen ardından, 1 yıl sonra ikinci albüm kayıtları hızla yapıldı ve piyasaya sürüldü. İlk albümden çok daha iyi bir albüm ortaya çıkmıştı. Plak şirketi yine Bronze'du ve bu kez kapak efsanevi Roger Dean tarafından tasarlanmıştı. Albümdeki parçalarda kendilerine has bir hava yakalamakla birlikte Uriah Heep ve Genesis etkileri bir hayli fazla öne çıkıyor. Bazılarına göre Barclay James Harvest'a da öykünen yerler olduğu da düşünülüyor. Bir miktar belki ama BJH ile de çok alakaları olmadığı ortada.

Crossover Prog olarak nitelendirilse de bu ikinci albümün pek çok yerinde Heavy Progressive Rock etkileri olduğunu göz ardı edemiyoruz. Temelde evet daha popülerlik kaygısı güdülerek tasarlanmış parçalardan oluşuyor belki ama onu da kendilerini çok bozmadan yapmayı başarmışlar diyebiliriz. Diğer yandan albümdeki Hard Rock alt yapısının fazlasıyla sağlam olduğunu belirtelim. Genele bakıldığında az önce söylediğimiz Crossover Prog janrı Paladin'i tam olarak tanımlamıyor diyebiliriz. Hard Rock ve Heavy Progressive Rock albümün her yerinde kendini ağır şekilde hissettirirken Crossover olarak geçiştirmenin de doğru olmayacağını düşünüyorum.

PALADIN

Lou Stonebridge / Vokal, Elektrikli Piyano, Armonika
Derek Foley / Lead Gitar, Slide Gitar, Vokal
Peter Solley / Org, Grand Piyano, Keman
Peter Beckett / Bass, Vokal
Keith Webb / Davul, Vurmalılar

CHARGE!

01. Give Me Your Hand (6:41)
02. Well We Might (5:02)
03. Get One Together (2:35)
04. Anyway (4:14)
05. Good Lord (6:44)
06. Mix Your Mind with the Moonbeams (6:01)
07. Watching the World Pass By (9:25)

16 Haziran 2023 Cuma

Asoka / Asoka (1971)

Dünkü Taste of Blues yazısında adı geçen Asoka'yı da eklemeden geçmeyelim. Zira daha sonra unutuyoruz. Unutulunca da çok gerilere kalıyor. Asoka gibi değişik, ilginç, tuhaf ve şaşırtıcı gibi kelimelerle tanımlanabilecek bir grubu da unutmak pek hoş olmaz.

1967 yılında kuruluyor Asoka. Taste of Blues'da bahsettiğimiz gibi aynı yıl kurulan iki grubun ikincisi ve geri planda bırakılanı. 1969 yılında yayınlanan Taste of Blues'un albümde yaşadığı şanssızlık ya da verdikleri yanlış kararın (yazıyı buradan okuyarak meseleyi anlayabilir / hatırlayabilirsiniz) ardından Claes Ericsson ve Patrick Erixson, Asoka ile yola devam kararı alıyorlar. 1 yıl kadar süren hazırlıkların ardından da albüm kayıtlarına girişip kısa bir sürede albümü bitiriyorlar.

1971 yılında yayınlanan albüm herhangi bir şanssızlık ya da yanlış karar sorunu yaşamasa da ticari olarak devasa boyutlarda bir getirisi de olmuyor. Doğal olarak kısa bir süre sonra Asoka da dağılıyor. Ta ki 36 yıl sonra tekrar bir araya gelene dek. Arada bir Take Off adında Archival albüm yayınlansa da ikinci albüm olarak nitelendirilebilecek albüm 2007 yılında 36 Years Later adıyla piyasaya sunuluyor. Genel olarak 2000'ler sonrasına kişisel olarak pek bulaşmayı tercih etmesem de Asoka'nın bu ikinci albümü oldukça da iyi bir albüm. Take Off ile birlikte arşive alınması gerekir diye de düşünüyorum.

Hard Rock ve Psychedelic Rock'tan gelen büyük etkiler farklı türler ve tarzlarla birleşerek Asoka'nın müzikal anlayışını oluşturuyor. Blues, Jazz ve Boogie parçalarda kendine yer bulurken fazlasıyla ön plana çıkan emprovizasyonları duydukça da dibiniz düşüyor. Toplamda albümü Heavy Progressive Rock içerisine ya da biraz arsızlık edip Heavy Psychedelic Rock içerisine dahil de edebiliriz. Fakat yeterli ya da doğru da gelmeyebilir. O noktada çok uğraşmayın, dinleyin sadece.

Albümün geneli coşkulu, karmaşık ve tuhaf etki bırakıyor insanda. Birbirine benzeyen hiçbir şey olmadığı gibi, şu gruptan esinlenmişler, bu albümü çok dinlemişler diye atıp tutabileceğiniz bir şey de bulamıyorsunuz Asoka'da. Kolay kolay vazgeçebileceğiniz bir albüm olmaktan çok öte, dinledikçe daha fazla dinlemeniz gerektiğine sizi inandırabilecek kadar da güçlü.

ASOKA

Tjobbe Bengtson / Bass
Daffy Bengtson / Davul
Robban Larsson / Gitar
Claes Ericsson / Piyano, Org, Keman
Bosse Winberg / Steel Gitar
Patrik Erixson / Vokal, Davul, Vurmalılar

ASOKA

01 - Psykofoni för ekogitarr och poporkester 2:11
02 - Ataraxia 3:28
03 - Leave Me 3:34
04 - Svensson Blues 3:27
05 - 1975 3:48
06 - If You Feel 4:25
07 - Tvivlaren 4:37
08 - I'm Trying (To Find a Way to Paradise) 6:15
09 - Psykofoni för ekogitarr och poporkester (reprise) 2:51

12 Haziran 2023 Pazartesi

Jackal / Awake (1973)

1969 yılında Toronto, Kanada'da kurulan Jackal, tek albümlü efsaneler listemize yaptığımız eklerden. 4 yıl boyunca aralıksız yaptıkları çalışmaların ardından ortaya çıkan albüm oldukça başarılı bir Heavy Progressive Rock kaydı. Kanada'dan Heavy Prog türünde çıkan en iyi albümlerden biri demek de yanlış olmaz.

5 kişilik kadroya sahip olan grubun tarihçesi hakkında çok fazla bilgi yok. James ve Chris Kellesis tarafından kurulmuş. Parçalar bu ikili tarafından yazılmış ama James yüksek ihtimalle gruptan ayrılmış. Çünkü albüm kapağında kadronun içerisinde James'in adı geçmiyor. 1973 yılında neredeyse hiç bilinmeyen bir plak şirketi ile anlaşma imzalayıp albümü yayınlıyorlar. Albümden 1 yıl sonra da dağılıyorlar.

Jackal, Hard Rock, Blues ve Psychedelic köklerinden beslenen, kendine özgü bir Heavy Prog yapıyor. Karşılaştırıldıkları pek çok grup olmakla birlikte, kendilerine has bir yapıya sahip olduklarını söylemek gerek. Bazı anlarda Rush'ı andırdığı, Tempest ve Warhorse gibi coşkulu bir yaklaşıma sahip oldukları doğrudur. Alakasız bir şekilde Lord & Blackmore'la benzeştirilir / karşılaştırılırlar. Pek çok yönden benzerlikle görünse de Jackal'ın tarzını da ayırt edebiliyorsunuz. Bu da demektir ki kendi yollarını çizmeyi başarabilmişler.

Psychedelic Rock'un belirgin özelliklerini fazla eğip bükmeden farklı bir yapıya dönüştürmeyi başarabildiklerini de söylemek lazım. Temel olarak Psychedelic etkileri hissediyorsunuz ama farklılaştığını ve bambaşka bir şeye dönüştüğünü de duyuyorsunuz. Space Rock'a doğru gittiklerini söylemek doğru olmaz ama yakınında gezindikleri anlar da yok değil. Yine de kontrolü elden bırakmayıp temkinli davranıyorlar ve çeşitliliği arttırıp kendilerine ait bir yapı oluşturuyorlar.

Bu noktada belirtmek gerekir ki Jackal, İngiliz tipi Heavy Prog ile Güneyli tipi Hard Rock / Heavy Prog arasında bir köprü gibi duruyor. Bloodrock gibi Teksaslı bir gruptan bulabileceğiniz çok şey Jackal'da da varken, Uriah Heep gibi İngiliz tarzından da çok fazla şey bulmak mümkün. Kanada'nın bu konuda avantajı da bu olsa gerek. Amerika kıtasında olmasına rağmen Avrupa köklerinden de kopmuyor. Her iki kıtanın da oluşturdukları üzerinden kendine bir yol çiziyor. Çeşitliliği arttıran da bu olsa gerek.

JACKAL

Charlie Shannon / Lead Vokal
Dave Bernard / Gitar
Chris Kellesis / Klavye
Steve Hayward / Bass
Cameron Lauder / Davul

AWAKE

01. At The Station (5:37)
02. For You (3:00)
03. Sunny Side Of The Day (2:39)
04. A New Day Has Arisen (8:34)
05. How Time Has Flown (5:47)
06. Lost In The World (2:20)
07. In The Heavens (4:05)
08. Awake (7:46)

4 Haziran 2023 Pazar

Rumplestiltskin / Rumplestiltskin (1970)

Dünkü Rumple Stiltzken Comune çıkışı doğal olarak akla Rumplestiltskin'i getirdi. Oradan devam edelim istedik. Bu grup diğerinden daha farklı bir yerden ve daha farklı bir türden. 1970 yılında İngiltere'de kurulmuş Hard Rock, Blues Rock ve Progressive Rock grubu Rumplestiltskin

Temelde grup elemanları stüdyo müzisyeni. Yani para kazanma amaçlı olarak başkalarının albümde çalan elemanlar. Ama yaptıkları işte oldukça iyiler. Stüdyo kayıtlarında çaldıkları müzisyenler arasında Elton John, Tim Hardin, David Bowie, Joe Cocker, Roy Harper bulunuyor. Hatta Amazing Blondel'in bazı albümleri ile Alexis Corner'ın Collective Consciousness Society'inin (CCS) ilk albümünde de çalmışlıkları var ki daha önce blogda da yer verdiğimiz Korner'ın grubu da benzer bir stüdyo grubudur.

Tabi elemanlar biraz değişik oldukları için 1970 yılında 3 farklı grup kurup albümler kaydetmişler. Bunlardan biri daha önce bağlantıyı kuramadığımız ama blogda yer verdiğimiz Hungry Wolf, diğeri de Ugly Custard. Her iki grup adıyla 1'er albüm, Rumplestiltskin adıyla ise 2 albüm kaydetmişler. Yani 1 yıla 4 albüm sığdırmışlar. Gerçi grubun ikinci albümü olan Black Magician 1972 yılında ancak yayınlanabilmiş. (Yeri gelmişken belirtelim, bağlantıyı kuramamamızın sebebi bu albümde kullandıkları isimlerin gerçek isimleri olmaması. Aşağıdaki grup elemanları bölümünde parantez içerisinde belirtilen isimler bu albümde kullandıkları mahlaslardır.)

Belirgin ve para kazandıran türlere oynamayı tercih etmiş olmaları ne kadar zeki olduklarının da göstergesi. Rumplestiltskin Blues Rock kökeninden beslenirken, Hungry Wolf daha Jazz Rock ve Ugly Custard ise Psychedelic Rock'tan yola çıkıyor. Dönemin tam da para yapmaya aday türleri olarak söyleyebiliriz her üçünü de. Bu arada blogu takip edenler benzer bir aynı elemanlarla farklı albümle kaydetme durumunun Alman kanadında The Pink Mice, Asterix ve Electric Food olduğunu hatırlayacaklardır. Fakat o hikayenin sonu biraz daha iyi bitiyor diyebiliriz. Zira hepsinin ardından Lucifer's Friend'i kurarak büyük de bir başarıya imza atmışlar.

Rumplestiltskin'in bu ilk albümü dediğimiz gibi Blues kökenlerine dayanıyor. Fakat orada bırakmayıp ilerletiyorlar ve Hard Rock semalarında gezmeye başlıyorlar. Yeteneklerini konuşturdukları parçaların tamamı gelişme düzeyi yüksek parçalar ve enstrümantasyonu üst seviyede olunca işin içine Progressive Rock'u da eklemek gerekiyor.

Stüdyo grubu olarak albüm kaydetmiş olmalarına rağmen hiç de sıradan olmayan bir grup Rumplestiltskin. Fazlasıyla etkili ve kaliteli. Bazı noktalarda Iron Butterfly'ın ilk dönemlerini hatırlatan oyunlar ve tekniklere rastlayabiliyorsunuz. Vokalin de yine bazı yerlerde Doug Ingle'a öykündüğü açıkça belli oluyor.

RUMPLESTILTSKIN

Peter Lee Stirling [Peter Charles Greene] / Vokal
Alan Hawkshaw [Jeremy Eagles] / Klavye
Alan Parker [Andrew Balmain] / Gitar
Clem Cattini [Rupert Baer] / Davul
Herbie Flowers [Jackson Primrose] / Bass

RUMPLESTILTSKIN

01 - Make Me Make You 6:07
02 - Poor Billy Brown 8:02
03 - Knock on My Door 2:35
04 - No One to Turn To 3:16
05 - Mr. Joe (Witness for the Defence) 6:45
06 - Pate de Foie Gras 2:43
07 - Rumplestiltskin 3:19
08 - Squadron Leader Johnson 4:50

29 Nisan 2023 Cumartesi

Deep Purple / Shades Of Deep Purple (1968)

Tamam, kabul. Deep Purple'ın In Rock, Machine Head vs gibi albümleri bu albümden daha iyi denilebilir ama bu albümün iyi olmadığını da göstermez. Efsanevi bir Hard Rock grubunun gelişimindeki en önemli albümdür bence Shades of Deep Purple. Daha ilk parçadan durum anlaşılır. Devasa boyutlara ulaşacak bir güç geliyordur müziğin içinden.

Alışkın olduğumuz Ian Gillan vokali ve Roger Glover bu albümde yok elbette. Lakin kabul etmek gerekir ki grubun orijinal kadrosu da Rod Evans ve Nick Simper'lı kadrodur. Evans vokalini Gillan'dan daha fazla seven var mıdır bilemiyorum ama bu albümde de olması gereken ses buymuş gibi geliyor insana. Belki de yıllardır bu şekilde dinlediğimiz içindir, o da ayrı konu.

Az önce dedik ya, albümün daha ilk parçasında başlıyor hikaye. Neyin gelmekte olduğunu az çok belli ederken, belki de yıllar süren bir anlaşmazlığın da başlangıcı oluyor. Blackmore tarafından Hard Rock kıvamında tutulmaya çalışılan parçalar Jon Lord'un çabalarıyla Progressive etkiler gösterir. İkisinin bütün güçleriyle dövüştüğü bir savaş alanı gibi bu albüm. Bir yandan Lord bastırırken diğer yandan Blackmore hakimiyetini kaybetmeme çabasıyla daha fazla efor harcıyor izlenimi yaratıyor. Elbette, kazananın Blackmore olduğu sonraki albümlerle birlikte anlaşılıyor. Lord da başka projeler ya da solo projelerinde istediği müzik tarzına doğru gidip geliyor. Bu ilk albümde savaşın galibi Lord olsaydı daha Progressive Rock etkileri içeren bir Deep Purple dinleyeceğimiz garantiydi. Blackmore'un kazanmış olması da hiçbir türde kayıp oluşturmadı tabi.

Bu durumdan kaynaklı olarak Shades of Deep Purple albümü Proto-Prog içerisinde değerlendiriliyor. Jon Lord'dan gelen etkilerin bu sonuca yol açtığı düşünülse de aslında albüm tam anlamıyla Hard Rock. Blues etkileri, sert tonlar, uygun bir vokal ile bütün bileşkeyi tamamlıyor.

1968 yılı olması sebebiyle olsa gerek, albüm bir miktar ham, olmamış bir şekilde duruyor. Deep Purple'ın sonraki albümlerinde bulunan oturmuşluk hissini burada pek yaşayamıyorsunuz. Ama bunu da göz ardı etmenizi sağlayacak Hush, Mandrake Root, And The Address ile birlikte Help ve Hey Joe coverlarını içeriyor. Hepsi de çok sağlam parçalar. Deep Purple'a giriş albümü olarak baktığınızda elinizde bundan çok daha fazlasının olduğunun farkına varıyorsunuz.

DEEP PURPLE

Rod Evans / Lead Vokal
Ritchie Blackmore / Gitar
Jon Lord / Hammond Org, Vokal
Nick Simper / Bass, Vokal
Ian Paice / Davul

SHADES OF DEEP PURPLE

01. And the Address (4:38)
02. Hush (4:24)
03. One More Rainy Day (3:40)
04. Prelude: Happiness / I'm So Glad (7:19)
05. Mandrake Root (6:09)
06. Help (6:01)
07. Love Help Me (3:49)
08. Hey Joe (7:33)

23 Nisan 2023 Pazar

Lynyrd Skynyrd / (pronounced 'lĕh-'nérd 'skin-'nérd) (1973)

Çok uzun zaman önce, blog daha emekleme aşamasındayken paylaşmıştık Lynyrd Skynyrd'ı ve ikinci albüm olan Second Helping'i. Aradan geçen 15 yılın ardından ilk albümü de ekleyelim. Haklarında söylenecek çok şey var elbette ama ne gereği var diye düşünmeden de edemiyor insan. Güney Konfederasyonu meselesi olması daha fazla sevilme ihtimalleri de olabilirdi şüphesiz. 

Yaptıkları dinamik, coşkulu, hararetli müzik ile pek çok kişinin hayatına etki edebilecek cinsten parçalara sahipler. Sözleri bir kenara bırakırsanız müzikal anlayışları ve albümler / grubun müziğini oturttukları zemin gayet sağlam. Kimi zaman kaç gitar var yahu bu parçada diyebileceğiniz türden zenginliklere de sahip Lynyrd Skynyrd.

Southern Rock'ın en bilinen, en sevilen gruplarından olmalarının yanında parçalara kattıkları Blues Rock ve Hard Rock soslarıyla da oldukça keyifli işlere imza atmışlar. 1964 yılında Jacksonville'de lise zamanlarında temelleri atılan grup ancak 1973 yılında bu ilk albümü yayınlayabilmiş. İsimleri ile ilgili pek çok efsane bulunmakla birlikte, lisedeki beden eğitimi öğretmenleri Leonard Skinner'dan geldiği de biliniyor.

Normalde, Southern Rock yapan grupların 1-2 öne çıkan parçası olur ve onlar üzerinden albüm satmaya girişirler. Ama Lynyrd Skynyrd'da durum tamamen farklı. Her bir parça kendi içinde, kendi alanında iyiler. Çok bilinmeyen bir grubun ilk albüm performansı olarak düşünüldüğünde de bu albüm gerçekten de dolu dolu. Albüm neredeyse bir Best Of kıvamında. Bütün parçalar türün en iyi örnekleri olarak düşünülebilir. Tuesday's Gone, Gimme Three Steps, Simple Man, Poison Whiskey ve tabi ki grubun alamet-i farikası Free Bird. Adını buraya yazmadığımız parçaların iyi olmadığını düşünmeyin, onlar da en az bunlar kadar iyiler.

Fakat gelip tıkandığımız nokta, Güney Konfederasyonu bayrağına sıkı sıkıya bağlı oldukları yer oluyor genelde. Grubu sevmekle sevmemek arasında kalmanızın tek sebebi sadece bu oluyor. Müzikal anlayış, türe kattıkları, artan popülariteye rağmen bozulmayan kaliteleri ile alkışı hak ederlerken diğer yandan da kendi içinizde sıkıntılı bir pozisyona girmenizi sağlıyorlar. 

Buna rağmen açık etmeseniz de, gizliden gizliye Lynyrd Skynyrd sevip dinleme ihtiyacınızdan vazgeçemiyorsunuz. Neil Young'dan özür dileriz!

LYNYRD SKYNYRD
Ronnie Van Zant / Lead Vokal
Billy Powell / Klavye
Gary Rossington / Lead Gitar, Ritim Gitar, Slide Gitar
Allen Collins / Lead Gitar, Ritim Gitar
Ed King / Lead Gitar, Bass
Bob Burns / Davul
Leon Wilkeson / Bass

Konuk Müzisyenler:
Roosevelt Gook / Bass, Vokal, Bass Davul, Mandolin, Org, Mellotron
Robert Nix / Davul
Bobbye Hall / Vurmalılar
Steve Katz / Armonika

LYNYRD SKYNYRD (pronounced 'lĕh-'nérd 'skin-'nérd)

01 - I Ain't the One 3:51
02 - Tuesday's Gone 7:32
03 - Gimme Three Steps 4:30
04 - Simple Man 5:57
05 - Things Goin' On 4:57
06 - Mississippi Kid 3:57
07 - Poison Whiskey 3:11
08 - Free Bird 9:08

9 Mart 2023 Perşembe

Bloodrock / Bloodrock (1970)

Amerika'dan çıkan grup çok da Texas'tan çıkanların sayısı özellikle kaliteli olanların sayısı bir hayli az. Bloodrock kaliteli olanların başında geliyor diyebiliriz. Grup ilk olarak 1963 yılında bir araya geliyor ve kendilerine isim olarak The Naturals'ı seçiyorlar. 3 yıl boyunca konserlerde ve barlarda çalıyorlar. Epeyce ünlü olup single bile yayınlıyorlar. 1966 yılında ise grubun adını Crowd +1 olarak değiştirip bir 3 yıl da öyle takılıyorlar. 1969 yılına gelindiğinde ise Grand Funk Railroad'un menajeri Terry Knight grubu dinliyor ve başarılı olacaklarına inanıyor ama bu isimle olmaz o iş kabilinden bir hareketle grubun adını Bloodrock olarak koyuyor.

Grupla aynı adı taşıyan ilk albüm 1970 yılında kaydedilip piyasaya sürülüyor. Ticari açıdan, ardından gelen ikinci albüm daha başarılı olsa da, ilkinin yanında sönük kalıyor. Zira ilk albümdeki saf, katışıksız Hard Rock anlayışı ikinci albümde yerini daha popülarite kaygısı güden bir yapıya dönüşüyor. Ha temelde bütün albümleri için geçerli olan bir şey var, hiçbiri muhteşem, enfes, efsane gibi kelimelerle tanımlanamaz ama ilk albümün verdiği duygu diğerlerine oranla daha iyi.

İlk albüme artı değer olarak James Rutledge'ı da eklemeden geçmeyelim. Kendisi grubun ilk albümde hem vokali hem de davulcusu. Lakin Terry Knight'ın ısrarları üzerine grupla yollarını ayırmak zorunda kalıyor. Sonraki albümlerde vokal konusunda sorun yaşamasalar da Rutledge'ın ilk albümdeki ağır ruhu belirlediğini söylemek yanlış olmaz. Buradan bakıldığında, menajerler e yanlış yapabiliyormuş demek ki diyor insan.

Bloodrock, blogda paylaştığımız diğer gruplarla aynı ayarda bir grup değil. Ama Rock müzik tarihi içerisinde de kendine yer bulabilen bir grup olduğu için bloga almakta sakınca da yok. Her zaman en iyileri koymak lazım diye bir düşüncemiz de yok sonuçta. Ortalamanın üzerinde olmaları, hakkını vererek kendilerine has bir Hard Rock anlayışı oluşturmayı başarmış olmaları yeterli.

En azından, dinlemeye başlarken ne bekliyorsanız karşılığını veriyor size Bloodrock. Coşkulu, agresif ve sert bir şekilde anlatıyor derdini. Özellikle yaz günlerinde dinlenilmesi tavsiye edilir. Üstüne bir de yoldaysanız, alacağınız keyif daha da fazlalaşır.

BLOODROCK

James 'Jim' Rutledge / Lead Vokal, Davul
Lee Pickens / Lead Gitar, Vokal
Nick Taylor / Gitar, Vokal
Ed Grundy / Bass, Vokal
Stevie Hill / Klavye, Vokal

BLOODROCK

01 - Gotta Find a Way 6:31
02 - Castle of Thoughts 3:26
03 - Fatback 3:20
04 - Double Cross 5:18
05 - Timepiece 5:57
06 - Wicked Truth 4:45
07 - Gimmie Your Head 2:42
08 - Fantastic Piece of Architecture 8:45
09 - Melvin Laid an Egg 7:25

8 Mart 2023 Çarşamba

Night Sun / Mournin' (1972)

En ağır ve sert seslerin Black Sabbath tarafından üretildiği dönemde hemen arkalarından, ikinci sırada gelmelerinde sakınca olmayan Night Sun, 1970 yılında Almanya'da kurulmuş. 3 yıl gibi bir süre aktif kalmışlar ama sonra bir anda dağılmışlar. Yüksek ihtimalle albümün ticari başarısızlığının bunda payı büyüktür. Anlaşıldığı üzere grup hakkında bilgimiz sınırlı. Mannheim, Heidelberg'de kurulduklarını, grup elemanlarını ve tek albümlerini biliyoruz hepsi o. Lakin albüm o kadar iyi ki sık sık bahsettiğimiz tek albümlü efsaneler listesine açık ara önde girebiliyor.

Almanya'da kurulmuş olmalarından, Alman Psychedelic yaklaşımını benimsemiş olmalarından kaynaklı olarak Krautrock içerisine dahil ediliyor Night Sun. Daha açıklayıcı ve yerinde bir kategorilendirme yapmak niyetinde olursak da Heavy Progressive Rock içerisine dahil etme mecburiyetimiz doğuyor. Çünkü beslendikleri kaynaklardan aldıklarını aynen kullanmayıp, kendi süzgeçlerinden geçirilmiş şekilde yorumlarken bayrağı epeyce bir miktar da öne doğru taşıyorlar.

Mournin' albümünde enstrüman kullanımları had safhada iyi. Parçaların içinde bildiğiniz bir savaş durumu hasıl oluyor sürekli. Enstrümanlar birbiri ile yarışıp, birbiri ile kapışıyorlar sürekli. Hangisinin öne çıktığını, hangisinin daha iyi olduğunu söylemek de anlamak da çok zor. Fena halde uyumlu bir şekilde çalıyorlar. Üstüne bir de yeteneklerini konuşturan bir vokal olunca albüm enfes bir hal alıyor.

Yetenekli müzisyenlerin oluşturduğu bir grup yani Night Sun. Hatta grubun dağılmasından sonra bass gitarist Bruno Schaab'ın Guru Guru'ya, Knut Rössler'in ise önce Orexis ardından da Chameleon'a katılmış olması sürpriz değil. 

Başta Black Sabbath'ın adını verdik ama temelde Night Sun'ın müziği, Deep Purple'dan türetilmiş ve Proto-Metal'e doğru süzülen bir havası var. Döneminin çok ötesinde bir işe imza atmış olduklarının farkına varamamış olacaklar ki albümden 1 yıl sonra dağılmışlar. Buna rağmen arkalarında bıraktıkları tek albümle muhteşem bir etki de bırakmış oldukları ortada. Günümüzde sınırlı şekilde enstrümantasyon kullanan gruplardan oluşan güruha tokat niteliğinde, hem de 50 yıl öncesinden gelen bir albüm Mournin'. Başına Heavy ibaresi koyabileceğiniz her tür müziğin bol enstrüman kullanımıyla muhteşem bir hale gelebileceğinin göstergesi.

NIGHT SUN

Bruno Schaab / Vokal, Bass
Walter Kirchgassner / Gitar
Knut Rossler / Org, Piyano, Trompet, Fagot
Ulrich Staudt / Davul

MOURNIN'

01. Plastic Shotgun (2:34)
02. Crazy Woman (4:22)
03. Got A Bone Of My Own (7:45)
04. Slush Pan Man (4:25)
05. Living With The Dying (5:31)
06. Come Down (5:48)
07. Blind (4:24)
08. Nightmare (3:16)
09. Don't Start Flying (3:07)

3 Şubat 2023 Cuma

Strongbow / Strongbow (1975)

Dünkü Fireballet'tan sonra insanın aklına ister istemez Amerikalı Progressive Rock grupları gelmeye başlıyor bir bir. Strongbow da onlardan biri. Ama özünde fazlasıyla Hard Rock barındırıyor ve kendine has geliştridiği tarzıyla her iki janrı güzel bir şekilde birbirine bağlıyor. Bazı bölümlerde iş çığırından çıkıp Heavy Progressive'e kadar uzanıyor.

Grup 1971 yılında Strongbow adıyla kuruluyor ama pek bir aşama kaydedemiyor ve grup elemanları farklı gruplara katılıyorlar. Rhodes Brothers isimli bir turne grubunda çalan Dave Smith ve Bill Bendler grubu tekrar canlandırmak istiyorlar. Harekete geçiyorlar ama grubun adını Axis olarak belirliyorlar. Gruba dahil olan yeni elemanlarda birkaç değişiklik olduktan sonra yeniden Strongbow ismine dönüyorlar. Özellikle Michigan'da çok fazla konsere çıkıyorlar.

1973 yılına gelindiğinde de Cleveland Recordings ile anlaşıp 45'lik çıkarıyorlar. Single'daki her iki parça da orijinal kayıtlar. Grup bunun ardından epeyce bir dinleyici kitlesi edinmeye başlıyor ve konserlere devam ediyorlar. 1975 yılına gelindiğinde 7 parçadan oluşan albümü kaydediyorlar. Albümü ilk önce Owl in Columbus isimli bir stüdyoda kaydediyorlar ama plak şirketi Buddah, albüm kayıtlarındaki ses kalitesini beğenmiyor. Southwind isimli kendi stüdyolarında tekrar kaydedilmesini istiyorlar. Her iki kayıt arasında müzikal anlamda çok büyük farklılıkların olmadığı ama ses kalitesinin ikinci kayıtta gerçekten de daha iyi olduğu söyleniyor.

Albüm yayınlanıyor ve Strongbow dinleyici kitlesini daha da arttırıyor ama dağılmaktan kurtulamıyor. Grubun dağılmasının en büyük sebebi de plak şirketinin iflas etmesi. Süreci iyi yönetemeyen şirket grup içindeki huzursuzlukların da önüne geçemiyor. Strongbow eleman değişiklikleri yaşayarak 1977 yılına kadar devam ediyor ama başka bir kayıt yapmıyor.

Güçlü ve sağlam perdeden giren gitarlarıyla Strongbow ileri düzeyde iyi Amerikan Progressive Rock gruplarından biri. Grupla aynı adı taşıyan albümde de bu etki fazlasıyla görülüyor. Özellikle Uriah Heep ve Deep Purple tarzı bir yaklaşım sergiledikleri albümde birbiri ardına kaliteli parçalar sıralanmış. Klavye ve Synthesizer'ın etkili alt yapısı üzerine yerleştirilen flüt ve saksafonlar ile değişik bir hal alıyor parçalar. Fazlasıyla sert ve baştan çıkarıcı.

STRONGBOW

Bill Bendler / Vokal
Michael Shortland / Gitar
John Stelzer / Org, Synthesizer, Saksafon, Flüt, Vokal
John Durzo / Bass
David Smith / Davul

STRONGBOW

01 - One Armed Bandit 3:42
02 - Sister Sea 5:37
03 - The Only One Around 9:51
04 - Move Over Gloom 5:08
05 - How Can I Be Loving You 5:56
06 - Wine Eyes 2:42
07 - Hazy May 6:52

4 Ocak 2023 Çarşamba

Beckett / Beckett (1974)

1970
yılında Newcastle'da kurulan Beckett uzun yıllar uğraştıktan sonra tek albüm kaydedip dağılan gruplardan biri. Adı, sanılanın aksine yazar olan Samuel Beckett'tan gelmiyor. 1964 tarihli, baş rollerini Richard Burton ve Peter O'Toole'un paylaştığı Becket filmine dayanıyor. İsim ararlarken gitarist Arthur Ramm izlediği bu filmden yola çıkarak "neden Becket olmasın" sorusunu soruyor. Grubun kalan kısmı da ismi beğeniyor ama tanıdıkları başka bir müzisyen (Ted Hooper olduğu söylenir) "sonuna bir T daha eklerseniz güzel görünür" tavsiyesini verince de grubun adı kesinleşmiş oluyor.

Beckett, çok uzun süre konserlerde çalmış, pek çok farklı, iyi ve bilinen grubun da ön grubu olarak sahne almış, deneyimli bir grup. Rod Stewart and The Faces ile sahneye çıkmaya başladıktan kısa süre sonra Free'nin ilk büyük turnesinde ön grup olma şansını elde ediyorlar. Ardından da o dönem fırtına gibi esen UFO'nun ön grubu olarak sahneye çıkıyorlar. Captain Beefheart, Alex Harvey ve Slade ile de İngiltere turnelerinde destek grubu olarak birkaç defa ülkeyi dolaşıyorlar.

Bu arada belirtmek gerekir ki Beckett bir hayli fazla eleman değişikliği yaşamış gruplardan da biri olarak anılıyor. 20'ye yakın müzisyen Beckett saflarına katılıp ayrılmış. İlk dönem çok beğendikleri vokalistleri Rob Turner ise verdikleri bir konserin ardından alkollü bir şekilde otostop çekmeye çalışırken kazaya kurban gitmiş. Bir araba çarpıp kaçtıktan sonra Turner ayağa kalkıp bir süre daha yürümeye devam etmiş, ama fena halde iç kanaması olduğu için sallanarak yürüdüğünden dolayı yoldan geçen bütün arabalar onu sarhoş zannedip almamışlar.

Bütün zorluklara ve şanssızlıklara rağmen grup 1974 yılında Roger Chapman'ın da büyük desteğiyle albüm kayına başlamış. Kısa sürede kaydedilen albüm ticari olarak başarıyı yakalamaya fırsat bulamadan grup dağılmak zorunda kalmış. Pek çok kaynak ve eleştirmen Beckett'i Progressive Rock janrı içerisine koymamak konusunda kararlı ve ısrarcıdırlar. Bazı açılardan doğru olmakla birlikte janrın dışına itilecek kadar da keskin hatlar da yoktur bu konuda. Heavy Progressive Rock ya da Heavy Rock grubu daha iyi tanımlayabilir ama içerisinde bolca Progressive etkiler de görülmektedir. 

BECKETT

Robert Barton / Gitar
Kenny Mountain / Gitar
Ian Murray / Bass
Terry Wilson-Slesser / Vokal
Keith Fisher / Davul

BECKETT

01 - Once Upon a Time... The End 1:01
02 - Rolling Thunder 5:18
03 - Rainclouds 5:08
04 - Life's Shadow 6:55
05 - New Dawn Chorus 0:57
06 - A Rainbow's Gold 4:44
07 - Don't Tell Me I Wasn't Listening 5:30
08 - Green Grass Green 4:37
09 - My Lady 3:27
10 - True Life Story 5:34